SlideShare ist ein Scribd-Unternehmen logo
1 von 32
İhlas Finans Krizi   Mehmet Fehmi EKEN [email_address]
1. Giriş  13 Şubat 1995 tarihinde 1 trilyon Türk Lirası ödenmiş sermaye ile kurulan İhlas Finans Kurumu A.Ş. bankacılık faaliyetini 10 Şubat 2001 tarihine kadar sürdürebilmiştir. Bu tarihte Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, likidite sorununu çözemeyerek yükümlülüklerini yerine getiremediği, alacaklılarının hukuki takibatları ve hakkında haciz yoluyla takibe ilişkin yargı kararları bulunduğu, faaliyetine devamı cari ve katılma hesabı sahiplerinin hakları bakımından tehlike arz edeceği ve şirket kaynaklarını, yönetim ile denetimini elinde bulunduran ortaklarına “şirketin emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek biçimde” kullandırdığı gerekçeleriyle İhlas Finans Kurumu A.Ş.’yi, 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14üncü maddesinin 3 ve 4 numaralı fıkralarındaki şartların oluştuğunu öne sürerek tasfiye etmiştir. “Yasa gereği, kanunda belirtilen koşulların oluşması dolayısıyla Özel Finans Kurumları’nın faaliyet izinleri kaldırıldığında, bu kurumlar Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilmemekte ve genel hükümlere göre tasfiyeye tabi tutulmaktadır. Bu nedenle, İhlas Finans Kurumu A.Ş. ile kâr ve zarara katılma hesabı yada özel cari hesap şeklinde ilişkiye girmiş olanlar ile diğer alacaklıların alacaklarını genel hükümler çerçevesinde takip etmeleri gerekmektedir. İhlas Finans Kurumu A.Ş. bu tarihten itibaren her ne adla olursa olsun tasarruf sahiplerinden fon toplayamayacak, gerçek ve tüzel kişilere yeni fon kullandırmayacak, borç ve alacaklarını da genel hükümlere göre tasfiye edecektir.” denilerek uzun bir süreç başlatılmış oldu.
Hisselerinin %90’ı İhlas Holding A.Ş’ye ait olan ve 100 ortağın iştirakiyle kurulan İhlas Finans Kurumu AŞ. bankacılık faaliyetine tam anlamıyla 28 Nisan 1995 yılında başlamıştı. Kurum, 1995 yılı içinde Ege Mosan Motorlu Araçlar A.Ş., Bisiklet Jant Sanayi ve Ticaret A.Ş., Bisanlar Bisiklet San. ve Ticaret A.Ş., Bisiklet Sanayi A.Ş., İhlas Motor A.Ş. ve Özel Finans Kurumları Vakfı olmak üzere 6 adet kuruluşa da iştirak etmişti. 26 Ekim 1995 tarihinde ise İhlas Holding’in yüzde 8 oranında hissesini Türkiye Diyanet Vakfı’na devretmesi ile de yeni bir ortak daha kazandı. Bununla birlikte, İhlas Holding’in hisselerinden yüzde 10 payını 12 Mart 1996 tarihinde İslam Kalkınma Bankası’na devretmesiyle, bu banka ile de ortak oldu. Aynı yılın 1-5 Temmuz tarihleri arasında yine İhlas Holding, kurumdaki yüzde 15 hissesini halka arz etti. İhlas Finans, böylece hisseleri İMKB’de işlem gören ilk özel finans kurumu oldu.
Sonuçta sektöre çok hızlı bir şekilde giren İhlas Finans Kurumu A.Ş. bu büyümesini Kasım 2000 krizine kadar sürdürebilmiştir. Krizden sonra bunalım başlamış ve ilk paragrafta açıklanan uyarı geldiğinde ise İhlas Finans Kurumu’nun, 10 Şubat 2001’den itibaren fon toplaması ile gerçek - tüzel kişilere yeni fon kullandırması yasaklanmış ve Türk Ticaret Kanunu’nun 434-2 maddesi uygulanmış böylece İhlas Finans Kurumu A.Ş.’nin tasfiyesi zorunlu olmuştur. Neticede Türk Ticaret Kanunu’nun 441. maddesi gereğince bir Tasfiye Kurulu oluşturulmuş, tasfiye ile ilgili kararlar ticaret siciline tescil ve ilan edilmiş, Tasfiye Kurulu tarafından kurumun topladığı fonlar, borçlar ve envanter acilen çıkarılmıştır. BDDK ise kurumun bütün şubelerinin kapatılmasına, tasfiye için zorunlu elemanların dışındaki bütün personelin iş akdinin sona erdirilmesine aracılık etmiştir.  Kurum, 1997 yılında Almanya’nın Frankfurt kentinde temsilcilik açarken, yurtiçindeki şube sayısını da 35’e çıkardı. 31 Aralık 1995 tarihinde 257 personele ve 11 şubeye sahipken, 31 Aralık 1999 tarihinde 799 personel ve 35 şube ile sektöründe lider bir konuma ulaşmıştı.
Sektör lideri İhlas Finans Kurumu’nun tasfiyesiyle birlikte paniğe kapılan fon sahipleri diğer finans kurumlarının şubelerine hücum etmiştir. Bu tahaccüm neticesinde sektörden Şubat-Mayıs 2001 döneminde 700 milyon dolar civarında fon kaçmıştır. Ancak diğer Finans Kurumları bu ciddi sınavı zor da olsa vermişler ve büyük bir risk yönetim tecrübesi edinmişlerdir. Bundan hareketle makalenin son kısmında ise İhlas Finans tecrübesinden büyük dersler alan “yeni isimleri ile” katılım bankalarının yükseliş trendi izlenmiştir.   Buraya kadar İhlas Finans Kurumu’nun kısa profilini vermeye çalıştık. Makalede kişiler ve kurumlar hakkında şahsi görüş verilmeyecek sadece istatistiksel sayılar üzerinden fikir beyan edilecektir. Makaleyi okuyan kişilerin Özel Finans Kurumları (Katılım Bankacığı) hakkında bilgi sahibi oldukları varsayılacaktır. Makale boyunca sırası ile İhlas Finans Kurumu’nun tasfiyesi sürecine kadar geçen sürede yaşanan Kasım 2000 krizinin üzerinde kısa da olsa durulacaktır. Ardından, topladıkları döviz cinsinden mevduatları yine döviz cinsinden faizsiz bir modelle şirketlere kullandırarak kur / faiz riskine girmeden sanayi kesiminin ihtiyaç duyduğu ucuz ve uzun vadeli finansmanı sağlayan Katılım Bankaları’nın aktif pasif yönetimi ilkeleri incelenecektir. Makalenin ana konusunu teşkil eden kısım ise, tasfiye sürecine kadar, üç ayda bir İMKB’nin sitesinde yayınlanan İhlas Finans Kurumu bilançolarının önemli kalemlerinin tarihsel analizi ve sektörün diğer kurumları ile karşılaştırmasından ibarettir.
2. Kasım 2000 – Şubat 2001 Tarihler Kasım 2000’i gösterdiğinde piyasalarda “döviz alımı yönünde” büyük bir hareket başladı. Bunu engellemek için ciddi miktarda döviz rezervi eritildi, faizler yukarı fırladı ve Uluslararası Para Fonu’ndan 7,5 milyar US$ kredi alındı. Kriz atlatılmış gibi gözükse de, yaşanacak ikinci bir dalga için merkez bankasının elinde ne kaldığı belirsizleşti. Tarihler 19 Şubat 2001’i gösterdiğinde siyaseten başlayan kriz ikinci dalganın sebebini teşkil edecekti. İki gün sonra interbank para piyasasında gecelik faizin %6.200’e kadar çıkması ve ortalama %4.018 seviyelerinde seyretmesi daha önce adı geçen belirsizliği somut bir hale sokacaktı. Bu ikinci dalgada, Merkez Bankası’nın döviz rezervi bir hafta içinde 5,5 milyar US$ eridi. Kasım 2000 krizinde dövize karşı yaşanan hareket yabancılarla sınırlı iken Şubat 2001 krizinde bilhassa Türk bankalarının “bir önceki krizde, el konulan bankalardan alınan kur riski dersi ile” bu harekete katıldığı görüldü. İkinci dalga etkili olmuş, Merkez Bankası bu yükü kaldıramayacağını 21 Şubat tarihinde deklare edince de bir hafta içinde kur %40 yukarıya fırlamıştır. Her iki krize de bankacılık penceresinden bakacak olursak tarihi Eylül 2000’den başlatabiliriz. Bu tarihte Bayındırbank’ın Romanya’daki bankası BTR (Banco Romana Turco) batma sürecine girmişti. Banka tahaccümüne uğrayan BTR’ye destek çok manidar bir şekilde Bayındırbank yerine bir devlet bankası olan Vakıfbank’tan gelmişti. Ekim 2000’de ise o tarihlerde yeni özelleştirilen Etibank TMSF bünyesine alındı. Yaşanan en olumsuz gelişme ise Aralık 2000 tarihinde Demirbank’a el konulması oldu. 2000 yılı içinde ihraç edilen Devlet İç Borçlanma Senetleri’nin yaklaşık %15’ini alan Demirbank’ın portföyünde toplam senet miktarı ise büyük yer teşkil etmekteydi. Vadeleri değişken olan bu senetleri almak için kısa vadeli yerli/yabancı kaynaklı borçlanmalar gerçekleştiren banka yüksek oranda kur riskine de girmekteydi. Neticede TMSF bünyesine geçmeden önce Demirbank’a 1 milyar US$ üzerinde teklif veren HSBC, bankayı 350 milyon US$ (530 milyon YTL) gibi bir meblağa satın aldı.
3. Katılım Bankacılığı’nda Aktif Pasif Yönetimi Yaşanan bu iki kriz dalgasının ortasında kalan İhlas Finans Kurumu, ilk dalgayı atlatmış gibi gözükse de ikinci dalgayı görecek kadar varlığını sürdürememiştir. İki krizde de piyasada çok büyük olumsuzluklar yaşanmış ve “yukarıda adı geçenler gibi” birçok bankaya el konulmuştur. Ancak bankalara el konulma sebeplerine bakıldığında temelde iki nokta göze çarpmaktadır. Vade uyumsuzluğu ve kur riski. İhlas Finans Kurumu ile el konulan bankaların “bilanço riskleri bağlamında” bir takım farklılıklar gösterdiği ortadadır. Özellikle Kasım 2000 krizine kadar Devlet İç Borçlanma Senetleri, bankaların portföy sepetlerinde büyük yer teşkil etmekteydi. Bankalar için bu “garanti” devlet kağıtlarının riski düşük, getirisi ise yüksekti. Birçok banka için hazine güdümlü bankacılık ön plandaydı. Bankaların hazine birimleri gözde birimlerdi. Çoğu banka, kredi pazarlamasından ziyade menkul kıymetler cüzdanını zenginleştirmekteydi. Sermayesi “çok” güçlü olmayan bankacılık sektörü, yaşanabilecek “özellikle Merkez Bankası’nın elini kolunu bağlayabilecek” krizlere karşı kırılgandı. Bu arada krizde ve kriz ertesinde el konulan bankaların kredilendirme süreçlerinde birtakım ahlaki problemlerin olduğu (dolaylı, teminatı eksik/olmayan krediler vs.) öne sürülmekle birlikte, makalede bu konu üzerinde durulmayacaktır. Neticede el konulan bankaların portföy sepetlerini çeşitlendirmedikleri ve varlıklarını, menkul değerler lehine bozdukları görülmektedir. 31 Temmuz 2001 tarihi itibariyle TMSF bünyesindeki bankaların konsolide bilançosuna bakılacak olursa, menkul değerler cüzdanının diğer varlık kalemlerine göre nerede olduğu ortadadır:
   ( 1)  30 Haziran 2001 tarihinde satılan Bank Ekspres karşılaştırmaya imkan vermek açısından dahil edilmemiştir.  (2)  9 Temmuz 2001 tarihinde Fona devredilen son beş banka karşılaştırmaya imkan vermek amacıyla dahil edilmemiştir.  (3)  9 Temmuz 2001 tarihinde Fona devredilen beş bankayı kapsamakta olup, geçici rakamlardır.  (4)  Tasfiye sürecinde olan T. Ticaret Bankası  dahildir.   Kaynak: Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kapsamındaki Bankalar: Performans ve Gelişme Raporu (24/08/2001)
31 Temmuz 2001 tarihi itibarı ile yukarıdaki bilançonun (Genel Toplam kısmı) menkul değerler cüzdanı ile krediler kısmını, toplam aktifler içindeki yeri ile karşılaştırdığımızda aşağıdaki sonuca ulaşıyoruz:    Kaynak: Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kapsamındaki Bankalar: Performans ve Gelişme Raporu (24/08/2001)   Yukarıdaki tablodan da görüleceği üzere, o tarihlerde el konulan bankaların portföylerinde ciddi anlamda Devlet İç Borçlanma Senedi bulunmaktaydı. Oysaki İhlas Finans Kurumu yukarıdaki tablodan tamamen uzaktı. İhlas Finans Kurumu’nun varlıklarının zorunlu karşılıklar dışında kalan kısmının ne kadarının kredi olarak kullandırıldığını görmek için İMKB’de yayınlanan son bilançosuna bakmak yeterlidir:
Yukarıdaki tablo, kurumun yükümlülüklerinin ve öz kaynaklarının büyük bir kısmı ile fon kullandırımı yaptığını ortaya koymaktadır. Döviz havuzlarından döviz, TL havuzlarından ise TL kullandıran bu sebeple kur riskine girmeyen Katılım Bankaları, daha önce adı geçtiği üzere devlet kağıdı alımı da yapmamaktadır. Kuruldukları ilk günden bugüne fon kullanan müşterilerine sabit ödeme tablosu sunan Katılım Bankaları, yükümlülüklerinin önemli bir kısmını teşkil eden fon kaynağı müşterilerine de belirli bir faiz kazancı vaat etmemektedir. Katılım Bankaları aktiflerinde büyük yer teşkil eden “kullandırdıkları” kredilerden dolayı iki önemli riski üzerlerinde taşımaktadırlar. Bunlar kredi riski ve sermaye yeterlilik riski olarak sınıflandırılabilir. Geleneksel bankacılık yukarıdaki iki riskin dışında bunlara ek olarak faiz riski ve kur riskini de üzerinde taşımaktadır. Yukarıda adı geçen krizlerde birçok bankanın kur riskini ve faiz riskini iyi yönetemediği görülmüştür.
Kriz sonrasında ise bankaların kredi pazarlamasına daha çok eğildiği ve bunu yaparken de “kredi riskini azaltmak için” müşterilerini çeşitli gruplara ayrıştırdıkları bir döneme girilmiştir. Katılım Bankaları’nın üzerlerinde yer alan kredi riski ise direkt piyasa riski ile ilişkilidir. Sözgelimi piyasalarda “kriz dönemlerindeki gibi” faiz/kur riskinden kaynaklanan bir kriz yaşandığında piyasalar altüst olmakta ve piyasada ciddi anlamda bir likidite krizi baş göstermektedir. İhlas Finans krizinde de bu yaşanmış ve Türk Lirası’nın değeri düştükçe, insanlar ellerinde ne varsa “spekülasyon saiki ile hareket eden piyasaların yönlendirmesi ile” dövize alım yönünde bir saldırı başlatmışlardır. Hiçbir banka, mevduat müşterileri paralarını talep ettiği zaman bunun hepsini karşılayabilecek durumda değildir. Görüldüğü üzere faiz ve kur riskine hiçbir şekilde bulaşmayan Katılım Bankaları, bu iki riskin piyasayı karıştırması neticesinde kredi riskine ve likidite riskine maruz kalmaktadır. Bunun sebebi ise risklerin bulaşıcı özelliğidir. Kredilerinin büyük kısmını kısa vadeli fonlarla karşılayan bankalar ve o tarihteki finans kurumları büyük bir likidite riski içine girmiştir. El konulmayan bankalar bunu “mevduatlar üzerindeki devlet güvencesi ile” kısa sürede atlatmış. Ancak o sırada topladıkları fonlar  üzerinde devlet güvencesine sahip olmayan finans kurumları büyük bir tahaccüme uğramıştır. Konu ile ilgili konjonktürel spekülasyonların yapılması bu tahaccümü körüklemiş ve bu kriz İhlas Finans’ın tasfiye edilmesine kadar devam etmiştir.  Sonuç olarak banka bilançoları ile asimetrik özellikler gösteren katılım bankaları bilançoları için riskleri, sermaye yeterliliği riski ve kredi riski olarak iki temel başlıkta toplayabiliriz. İlerleyen sayfalarda İhlas Finans’ın mali tabloları o tarihlerde faaliyet gösteren diğer Finans Kurumları’nın konsolide mali tabloları ile  karşılaştırılacak ve İhlas Finans Kurumu’nun risklerini son iki yılda çok ciddi bir biçimde arttırdığı görülecektir.
4. Mali Tablolar Işığında İhlas Finans  Faaliyette bulunduğu kısa süre içerisinde çok hızlı bir gelişim göstererek sektöründe lider olan İhlas Finans Kurumu’nun mali tablolarına tarihsel ve sektörel olarak bakılması gerekmektedir. Bu bölümde 1996 ve 2001 yılları arasında İhlas Finans Kurumu’nun bilanço kalemlerinin gelişimini inceleyeceğiz. Kurumun, yükselişinden kırılmayı yaşadığı sürece kadar sektöründe nerelerde olduğunu göreceğiz.  4.1. 1996 – 2001 Yılları Arası İhlas Finans Kurumu “Varlık ve Yükümlülükleri” Kaynak: İMKB
Tablodan görüleceği gibi kurumun, özellikle 1998 yılında büyük bir take off aşamasına geçtiği görülmektedir. Bu trend 2000 yılına kadar sürmüş ve bu tarihten sonra da kırılma başlamıştır. 1998 yılı ile 2000 yılı arasındaki hızlı büyümeyi aşağıdaki tablo yardımı ile de görecek olursak: İhlas Finans Kurumu A.Ş. Aktif artış hızı   1998 yılında 258 milyon YTL olan aktiflerini %148 arttırarak 642 milyon YTL seviyesine getiren İhlas Finans Kurumu, 1999 ile 2000 yılı arasında ise sadece %30 büyüyebilmiştir. Kurumun 2000 yılında ise 1998 yılına göre %224 gibi bir oranda büyüdüğü görülmektedir. Bu büyümenin “ileride de görüleceği üzere” varlıklar kısmında kullandırılan krediler, yükümlülükler kısmında ise toplanan fonlar üzerinde gerçekleşmesi ise risklerin tek bir sepette toplanması anlamına geliyordu. Hızlı büyümenin birçok riske davetiye çıkarmasıyla sadece sektörde büyük bir paya sahip olan İhlas Finans Kurumu’nun değil tüm sektörün kırılganlığı artmaktaydı.
Kurum 1998 yılında büyük bir atağa geçmiş ve bu hızlı büyümeyi 2000 yılına kadar sürdürebilmişti. 2000 yılında İMKB’de yayınlanan 4 çeyrek dönemin bilançolarına bakıldığında, kurumun aktif yükselişinin Eylül 2000 tarihinde durmuş olduğu ve bu tarihten sonra da grafiğin aşağıya doğru seyrettiği görülecektir. Aşağıda 4.2. numaralı şekilde görüleceği üzere Eylül 2000 tarihinde kurumun varlıkları 900 milyon YTL ile en yüksek seviyesine çıkmış; ancak Aralık 2000 tarihine gelindiğinde varlıkları 837 milyon YTL seviyesine düşmüştür. Varlıklarının içinde önemli bir kalemi teşkil eden kullandırdığı fonlar ise yükseliş trendini sürdürmüş ve Aralık 2000 tarihinde 780 milyon YTL seviyesine gelmiştir. Oysaki aynı tarihte toplanan fonlar %7,5 küçülerek 694 milyon YTL’ye gerilemiştir. Sonuçta İhlas Finans Kurumu için “mali tablolar bağlamında” sıkıntının başladığı tarihi Eylül 2000 olarak alabiliriz.   İhlas Finans Kurumu A.Ş. 2000 yılı devre bilançoları  Kaynak: İMKB
4.2. 1996 – 2001 Yılları Arası İhlas Finans Kurumu “Fon Toplama ve Kullandırma” Katılım bankaları için varlıklarının en önemli kalemini kullandırdıkları fonlar teşkil eder. Daha önce de anlatıldığı üzere fon kullandırdıkları müşterilerine sabit bir ödeme planı sunmaları, kullandırılan bu fonların geri dönüşlerinde çok önemli riskleri beraberinde getirmektedir. Bu riskler geç ödeme riski, erken ödeme riski veya fonun tahsilatının yapılamaması yani basit anlatımı ile batması olarak isimlendirilebilir. Kredi riski süreçlerinde bankalar için de aynı riskler mevcut olmakla birlikte, bankaların aktiflerini sözgelimi menkul kıymetler gibi sepetlere bölebilmesi “genel anlamda” risklerini dağıtmalarını sağlamaktadır. Sonuçta katılım bankaları için “aktiflerinin büyük kısmında kredileri barındırdıkları için” kredi riski en önemli risk çeşididir. Bununla birlikte özel oran verdikleri fonların büyük kısmını özkaynaklarından sağlamaları ise güçlü bir sermaye yapısına sahip olmalarını zorunlu kılmaktadır . Katılım Bankaları’nın taşıdığı “yukarıda anlatılan” risklerin hepsine İhlas Finans’ta sahipti. Aşağıda tablo 4.2.’de kurumun 1996 yılından itibaren tüm kaynaklarını dolu dolu kullandırdığı görülmektedir. Kullandırım oranı 1999 yılında %94 seviyesinde iken ilerleyen yılda bu oranın %106 seviyesine çıktığı görülmüştür.  (İhlas Finans'ın 10/02/2001 tarihinde çıkan son bilançosudur. Okuyucuya fikir vermek için koyulmuştur.)   İhlas Finans Kurumu A.Ş. kullandırılan / toplanan fonlar
Özellikle kırılmanın yaşandığı 2000 yılında ciddi anlamda bir fon kullandırımı olmuş ve kullandırılan fonlar en yüksek seviyeye çıkmıştır. Bunu daha rahat görebilmek için şekil 4.3.’e bakmak yeterlidir. Şekilden de görüleceği üzere 2000 yılında hem toplanan fonlar  (+özkaynaklar) hem de kullandırılan fonlar ciddi anlamda bir artış göstermiştir. İhlas Finans Kurumu A.Ş. kullandırılan / toplanan fonlar   (İhlas Finans'ın 10/02/2001 tarihinde çıkan son bilançosudur. Okuyucuya fikir vermek için koyulmuştur.)
4.3. 1999 – 2000 Yılları Arası İhlas Finans Kurumu ve Diğer Finans Kurumları Bir önceki bölümde İhlas Finans Kurumu’nun yıllar itibarı ile topladığı ve kullandırdığı fonlar arasında bir karşılaştırma yapılsa da sektörde nerede olduğuna bakılması gerekmektedir. Kurumun pazarda ciddi bir paya ulaştığı 1999 yılı ile kırılmanın başladığı 2000 yıllarını baz alarak sektörün diğer finans kurumlarının konsolide bilançoları ile bir karşılaştırmaya gidecek olursak aşağıdaki tablo karşımıza çıkar. İhlas Finans Kurumu A.Ş. ve diğer finans kurumlarının karşılaştırılması (*Albaraka Türk, Asya Finans Kurumu, Anadolu Finans Kurumu, Kuveyt Türk , Faysal Finans konsolide bilançosu)
Yukarıdaki tablodan da görüleceği üzere 1999 yılı ile 2000 yılı arasında bir karşılaştırma yapıldığında: İhlas Finans Kurumu kullandırdığı fonları %46 oranında arttırırken topladığı fonları %29 arttırabilmiştir. Oysaki aynı tarihlerde diğer finans kurumlarının konsolide bilançosuna baktığımızda kullandırılan fonların %30 kadar arttığını, toplanan fonların ise %32 oranında yükseldiğini görmekteyiz. Sonuçta İhlas Finans Kurumu’nun kullandırdığı fonların topladığı fonlar ile özkaynaklarının toplamına oranı, 2000 yılında bir önceki yıla göre %12 oranında artış göstermiştir. Aynı süreçte diğer finans kurumları konsolide bilançosunda bu oranın %3 oranında düştüğü görülmektedir. Aşağıdaki şekilden ulaşacağımız sonuç ile 2000 yılında aynı sektörün içinde yer almalarına rağmen İhlas Finans Kurumu ile diğer finans kurumlarının farklı kredi politikaları ve özellikle farklı risk yönetimi teknikleri uyguladıklarını söyleyebiliriz.   İhlas Finans Kurumu A.Ş. ve diğer finans kurumlarının karşılaştırılması  (*Albaraka Türk, Asya Finans Kurumu, Anadolu Finans Kurumu, Kuveyt Türk , Faysal Finans konsolide bilançosu)
Yukarıdaki şekilden ulaşacağımız bir diğer sonuç, İhlas Finans Kurumu’nun yükümlüklerinin en önemli kalemini teşkil eden toplanan fonlar (vadesi kısa / maliyeti yüksek olanların ağırlıkta olduğu) ve özkaynaklar toplamının, 2000 yılında kullandırdığı fonların altında kalmasıdır. Aynı koşullar altında diğer finans kurumlarına baktığımızda ise kullandırdıkları ile topladıkları fonlar (+özkaynaklar) arasındaki marjı açtıkları görülmektedir. Bu kurumların risklerini kriz şartlarına göre ayarladıkları ve kredilendirme süreçlerinde daha dikkatli davrandıkları ortadadır. Bu durum ise finansal analiz bakımından çeşitli soru işaretleri doğurmaktadır. Soru işaretlerini, kurumun kullandırdığı fonların içerisindeki donuk kredilerinin çoğaldığı ya da dağıtılacak kar paylarından dahi kullandırım yaptığı şeklinde sıralayabiliriz. Bir diğer sorun ise kullandırılan fonların “azımsanmayacak” bir kısmının grup şirketlerine kullandırılması ihtimalidir. İşler yolunda gittiğinde bir sorun teşkil etmeyen bu grup şirketi kredileri, Kasım 2000 krizinde piyasaların altüst olması ile bumerang etkisi yaratmış ve çok yazık ki kurumun da dahil olduğu bütün holdingi bir kısırdöngü içine sokmuştur.
4.4. 1996 – 2001 Yılları Arası İhlas Finans Kurumu “Kısa ve Uzun Vadeli Fonlar” Katılım Bankaları eski adı ile Özel Finans Kurumları için fon kaynağı oldukça önemli bir yer teşkil etmektedir. Kullandırım yaptıkları kredilerin özkaynaklar dışındaki tek kaynağı toplanan fonlardan ibarettir. Ticari ve yatırım bankalarının, yurtdışı lider banka önderliğinde libor + spread ile sendikasyon kredisi sağlamaları uzun vadeli (özellikle son zamanlarda on yıllarla ifade edilen krediler verebilmeleri) kredi verebilmelerini sağlamaktadır. Sendikasyon kredilerinin faiz odaklı olması sebebi ile katılım bankacılığının ruhuna aykırı olması bu kurumların hareket alanını “uzun vadeli krediler bağlamında” sınırlandırmaktadır. Katılım bankalarının mudilerini oluşturan kar/zarar hesabı müşterilerinin “tıpkı bankalardaki istatistiklerde olduğu gibi”, ortalama üç aylık sürelerle tasarruflarını değerlendirmeleri ise katılım bankalarının kısa vadeli fon kullandırmalarını teşvik etmektedir.  İhlas Finans Kurumu A.Ş. kullandırılan “kısa vadeli” fonlar  (* İhlas Finans'ın 10/02/2001 tarihinde çıkan son bilançosudur.)
Toplanan fonların vadesi kısa, kullandırılan fonların ise vadelerinin uzun olması “bankacılığın genel bir kuralı olarak” bir banka için risklerin en büyüğünü teşkil eder. 1970’li yıllardan sonra Aktif Pasif yönetiminin kuralları içerisinde bir çok analiz yöntemi geliştirilmiştir. İlk geliştirilen yöntem GAP (boşluk) analizleridir. Daha sonra ise durasyon analizleri ön plana çıkmıştır. Bu analiz yöntemlerine bakıldığında temelde aktif ve pasif arasındaki vade uyumsuzluğunu tahlil ettikleri görülür. Eski adı ile finans kurumlarında aktif pasif arasındaki vade uyumsuzluğunun ölçümü bankalara nispetle daha anlaşılır olmaktadır. Bankaların vadesi uzun Devlet İç Borçlanma Senetleri’ne yönelik alımlarını, kısa vadeli iç/dış borçlar veya kısa vadeli mevduatlarla yapmaları neticesinde “Demirbank örneğinde olduğu gibi” çok ciddi sıkıntılara girdikleri görülmüştür. Özet olarak, topladıkları fonlardan kanuni karşılıklar çıkarıldığında, kalan kısım ile fon kullandıran Katılım Bankaları için, vade uyumsuzluğu riski, uzun vadeli fon kullandırımlarını kısa vadeli kaynaklarla sağlama durumunda ortaya çıkar. Yukarıdaki tabloda görüleceği gibi İhlas Finans Kurumu’nun kısa vadeli kredilerinde trend yukarıya doğrudur. Kurumun kısa vadeli kredilere ağırlık vermesi kredi riski bağlamında olumlu bir örnektir. Ayrıca, İhlas Finans Kurumu’nun kısa vadeli fonlarının, uzun vadeli fonlarından da oldukça fazla olduğu görülmektedir. Bu durumu daha yakından görmek için aşağıdaki tabloya bakmak yeterlidir;   İhlas Finans Kurumu A.Ş. kullandırılan kısa ve orta/uzun vadeli fonlar ile toplam kullandırılan fonların karşılaştırılması  (* İhlas Finans'ın 10/02/2001 tarihinde çıkan son bilançosudur.)
4.5. 1996 – 2001 Yılları Arası İhlas Finans Kurumu “Kar Payı Gelirleri ve Giderleri” Katılım Bankaları temelde kara ve zarara katılma prensibi üzerine inşa edilmiştir. Kuruldukları ilk günden bu yana müşterilerine belirli bir getiri vaat etmemişlerdir. 5411 sayılı yeni bankacılık kanunun da katılım hesabı olarak isimlendirdiği kar/zarar hesabı içinde bir risk primini barındırdığı için faiz olarak kabul edilmemektedir. Kar ve zarara katılma hesapları eski adıyla özel finans kurumlarının bilançolarında pasif tarafta bulunmaktadır. Bankanın yükümlülüklerinden oluşan bu kısımda yer alan katılım hesapları Katılım Bankaları için en önemli kalemdir. Basit bir anlatımla, bilançolarının varlıklar kısmındaki “teminatı kuvvetli ve istihbaratı sağlam” kredilerin taksitleri ödendikçe, anaparanın dışındaki kar payının en az %80’i “bilançonun yükümlülükler kısmında yer alan” dağıtılacak kar payları  kısmına atılır. Neticede katılım bankalarının gelir tablosunda (kar/zarar tablosu) özellikle iki kalem göze çarpmaktadır. Bunlar kar payı gelirleri ve kar payı giderleridir. Bu ikisi Katılım Bankaları’nın “ilk kuruldukları günden beri” gelir tablolarının ilk iki kalemini oluşturmaktadır. Makalenin ana konusunu teşkil eden İhlas Finans Kurumu’nun yıllar itibarı ile kar payı geliri ve kar payı gideri ise aşağıdaki şekilde verilmiştir. İhlas Finans Kurumu A.Ş. kar payı geliri ve kar payı giderlerinin karşılaştırılması  Kaynak: İMKB
Kurumun özellikle 1999 yılında kar payı gelirlerini arttırdığı görülmektedir. Bu durum ise kar payı giderlerinin de artması ile eş anlamlıdır. Şekil 4.7.’den de görüleceği üzere kırılma 1999 yılında başlamıştır. 1998 yılından 1999 yılına gelindiğinde kar payı gelirleri %170 artmış, kar payı giderleri ise %227 oranında artmıştır. Artış 2000 yılında bir önceki yıla göre eski şiddetinde olmamış (kar payı gelirleri %28; kar payı giderleri %34) ancak 1998 yılı ile kıyaslandığında (kar payı gelirleri %245; kar payı giderleri %338) geri dönüşü olmayan bir büyüklüğe ulaşmıştır.  İhlas Finans Kurumu’nun kar payı gelirleri ve kar payı giderlerini tek başına incelemek ye - terli olmayacaktır. Bunun için kırılmanın başladığı 1999 yılı ile tasfiyeye doğru gidişin başladığı 2000 yılında diğer finans kurumlarının nerede olduğu oldukça önemlidir.  İhlas Finans Kurumu A.Ş. ve diğer finans kurumlarının oransal olarak karşılaştırılması : Kaynak:  İMKB (*Albaraka Türk, Asya Finans Kurumu, Anadolu Finans Kurumu, Kuveyt Türk , Faysal Finans konsolide bilançosu) Yukarıdaki tablodan ve aşağıdaki şekilden görüleceği üzere “tıpkı daha önceki bölümlerde kanıtlandığı üzere” İhlas Finans Kurumu risklerini büyütmekte, diğer finans kurumları ise daha emin adımlarla ilerlemektedir.
İhlas Finans Kurumu A.Ş. ve diğer finans kurumlarının kar payı gelir/gider karşılaştırılması  : Kaynak: İMKB
Sözgelimi 1999 yılı 2000 yılı arası İhlas Finans Kurumu net kar payı gelirini %12 arttırırken diğer finans kurumlarının “konsolide olarak” %98 oranında arttırdığı görülmektedir. İhlas Finans Kurumu A.Ş. ve diğer finans kurumlarının net kar payı geliri karşılaştırması  Kaynak: İMKB (*Albaraka Türk, Asya Finans Kurumu, Anadolu Finans Kurumu, Kuveyt Türk , Faysal Finans konsolide bilançosu) Daha önceki bölümlerde geçtiği üzere İhlas Finans Kurumu’nun topladığı fonları bu dönemde ciddi anlamda arttırdığı  görülmektedir. Bu artışın gerçek sebebi net kar payı gelirleri ve kar payı geliri/gideri oranlarına bakıldığında daha net anlaşılmaktadır. Neticede “yüksek kar paylarına dair” yoğun reklam kampanyalarının yayınlanması, tasarruf sahipleri üzerinde etkili olmuş ve kar / zarara katılma hesaplarının ruhundan uzaklaşılmıştır. İhlas Finans Kurumu kısa vadede yükseliş trendini sürdürüyor gözükse de, bu ilerleme sağlam temeller üzerine oturmamıştır.
5. Risk Yönetimi ve Tecrübeler Işığında Katılım Bankacılığı Makalenin ana konusunu teşkil eden İhlas Finans Kurumu, altı yıla yakın bir süre bankacılık sektöründe yer aldı. Kendisinden 10 yıl önce piyasaya giren ve faizsiz bankacılık modelini kamuoyuna her yönüyle anlatmaya çalışan diğer finans kurumları, bu süre içerisinde belirli bir risk yönetimi kültürü “özellikle fon toplama ve fon kullandırma ayaklarında” edinmişlerdi. Oysa oldukça kısa sayılabilecek bir süre sektörde kalan ve  istatistiklerini daha önce verdiğimiz gibi, sektöründe lider bir konuma yükselen İhlas Finans Kurumu’nun herhangi bir risk yönetimi kültürüne sahip olmadığı yaşadığı olumsuz tecrübe ile ortaya çıktı.  Kriz anı geldiğinde, oluşan kelebek etkisi zaten dar olan finans kurumları sektörü için oldukça sarsıcı oldu. İhlas Finans Kurumu ise bankacılığın sadece fon toplamaktan ve bu fonları kullandırmaktan ibaret olmadığını gördüğünde yapabileceği bir şey kalmamıştı.  Kriz dönemini çok büyük fon kayıpları ile atlatan Özel Finans Kurumları 4389 sayılı bankalar kanununa eklenen Güvence Fonu ve Özel Finans Kurumları Birliği Dönemi ile yeni bir döneme girmiş oldu. Bankalara verilen devlet güvencesinin bir benzerinin özel finans kurumlarına da verildiği bu yeni dönem ile “özellikle pazarlama faaliyetlerinde” İhlas Finans Krizi ile ilgili olumsuz havanın dağılması, ikinci bir yükseliş dalgasını da beraberinde getirdi.
Yukarıdaki tablo ve aşağıdaki şekilden görüleceği üzere, Katılım Bankaları 2001 yılında yaşadıkları büyük çaplı likidite krizinden güçlenerek çıkmışlardır. Kullandırdıkları fonlar ile  topladıkları fonların yükseliş trendini sürdürmesi krizin iyi yönetilmesinin ve risk yönetiminin sürdürülebilirliğinin bir sonucudur. Tablo 5.1.’de görüleceği üzere, yıllar itibarı ile sermaye artırımı yapan katılım bankalarının özkaynakları ile topladıkları fonlar toplamı, kullandırdıkları  fonlarından oldukça yüksektir. Ulaşılabilecek en basit sonuç ise bu kurumların, “yaşadıkları kriz tecrübesi ile” kredi pazarlamasından ziyade risk yönetimine ağırlık verdiklerini göstermektedir. Kaynak: TKBB ve BDDK (İhlas Finans'ın hesap kalemleri 1999 ve 2000 yılı bilançolarından arındırılmıştır.) Katılım Bankaları Kullandırılan Fonlar /  Toplanan Fonlar + Özkaynaklar
Katılım Bankaları Kullandırılan Fonlar /  Toplanan Fonlar + Özkaynaklar Kaynak: TKBB ve BDDK (İhlas Finans'ın hesap kalemleri 1999 ve 2000 yılı bilançolarından arındırılmıştır.)
Katılım Bankaları’nın en önemli gelir kaynakları olan kar payı gelirlerinde de oldukça temkinli oldukları görülmektedir. Aşağıdaki şekilde bu kurumların konsolide bilançolarındaki kar payı artışları görülmektedir:   Katılım Bankaları Kar Payı Gelirleri / Giderleri     Kaynak: TKBB ve BDDK (İhlas Finans'ın hesap kalemleri 1999 ve 2000 yılı bilançolarından arındırılmıştır.)
Katılım Bankaları yıllar itibari ile net kar payı gelirlerini arttırsalar da, birbirleri veya ticari bankalar ile oluşan rekabet koşullarında, kullandırdıkları fonların oranlarını düşürmek zorunda kalmışlardır. Kredi maliyetlerinin arttığı bu yeni trendde ise net kar payı gelirlerinin yükselişten durağana geçtiği görülmektedir:   Katılım Bankaları Net Kar Payı gelirleri  Kaynak: TKBB ve BDDK (İhlas Finans'ın hesap kalemleri 1999 ve 2000 yılı bilançolarından arındırılmıştır.)
Yukarıda adı geçen bu yeni trend ise özellikle bankacılık hizmet gelirlerinden oluşmaktadır. Kriz dönemlerinde ve kriz ertesi durgun dönemlerde müşteri kaybetmemek adına “günümüz bankacılık konseptine aykırı bir biçimde” hesabının bulunduğu şubeye hiçbir fayda sağlamadığı gibi zararı da olabilen hastalıklı müşteri grupları ile de çalışan Katılım Bankaları’nın bu tip müşterilerden kurtularak bankacılık hizmet gelirlerini arttırabileceği ve pazar payını genişletebileceği müşteri gruplarına yöneldiği görülmektedir. Bireysel bankacılık ve alternatif dağıtım kanalları alanlarında yeni yatırımlar yapan ve birçok ticari banka ile eşit altyapısal hizmetleri sunabilen Katılım Bankaları, sektörde sadece üretim desteği alanında değil bankacılık hizmetlerinde de yer aldığını göstermiştir. Sonuçta Katılım Bankaları, kredi risklerini kurumsal kredilere ek olarak bireysel kredilerle çeşitlendirerek dağıtmakta, bankacılık hizmet gelirlerini ise uyguladıkları yeni pazarlama politikaları ile çeşitlendirmektedirler. Şekil 5.4.’de görüleceği üzere Katılım Bankaları’nın “kriz sonrası” net karlarını hızla arttırdıkları görülmektedir.  Katılım Bankaları Net Kar  Kaynak: TKBB ve BDDK (İhlas Finans'ın hesap kalemleri 1999 ve 2000 yılı bilançolarından arındırılmıştır.)
6. Sonuç Makale boyunca İhlas Finans Kurumu’nun bilançoları oldukça basit analizler ve karşılaştırmalarla açıklanmaya çalışılmıştır. Sadece mali tablolara bağlı kalınmış bilanço dışı yorumlar yapılmamaya çalışılmıştır. Son bölümde ise İhlas Finans krizi sonrası kriz / risk tecrübeleri ile büyük ilerlemeler kaydeden Katılım Bankaları’nın bankacılık duruşu hakkında kısa açıklamalar yapılmıştır. Finansal krizlerin en önemli özelliği bulaşıcı olmalarıdır. İhlas Finans krizinde de bu faktör kendisini göstermiş ve kur riskinden piyasa riskine oradan da kredi riskine doğru çok uzun bir riskler zincirinin krizler zincirine dönüştüğü görülmüştür. Krizden kısa bir süre önce “her şey için çok geç olmadan” yüksek kar payı dağıtımlarına karşı sektör içi uyarılar yapılmış ancak çok acıdır ki dikkate alınmamıştır. Neticede Katılım Bankaları için kriz sınavından geçtikleri bu 2001 yılı, bundan sonra atacakları adımları da belirleyen en önemli  risk / kriz yönetim tecrübesi olmuştur.   Teşekkürler.  Mehmet Fehmi EKEN

Weitere ähnliche Inhalte

Empfohlen

2024 State of Marketing Report – by Hubspot
2024 State of Marketing Report – by Hubspot2024 State of Marketing Report – by Hubspot
2024 State of Marketing Report – by HubspotMarius Sescu
 
Everything You Need To Know About ChatGPT
Everything You Need To Know About ChatGPTEverything You Need To Know About ChatGPT
Everything You Need To Know About ChatGPTExpeed Software
 
Product Design Trends in 2024 | Teenage Engineerings
Product Design Trends in 2024 | Teenage EngineeringsProduct Design Trends in 2024 | Teenage Engineerings
Product Design Trends in 2024 | Teenage EngineeringsPixeldarts
 
How Race, Age and Gender Shape Attitudes Towards Mental Health
How Race, Age and Gender Shape Attitudes Towards Mental HealthHow Race, Age and Gender Shape Attitudes Towards Mental Health
How Race, Age and Gender Shape Attitudes Towards Mental HealthThinkNow
 
AI Trends in Creative Operations 2024 by Artwork Flow.pdf
AI Trends in Creative Operations 2024 by Artwork Flow.pdfAI Trends in Creative Operations 2024 by Artwork Flow.pdf
AI Trends in Creative Operations 2024 by Artwork Flow.pdfmarketingartwork
 
PEPSICO Presentation to CAGNY Conference Feb 2024
PEPSICO Presentation to CAGNY Conference Feb 2024PEPSICO Presentation to CAGNY Conference Feb 2024
PEPSICO Presentation to CAGNY Conference Feb 2024Neil Kimberley
 
Content Methodology: A Best Practices Report (Webinar)
Content Methodology: A Best Practices Report (Webinar)Content Methodology: A Best Practices Report (Webinar)
Content Methodology: A Best Practices Report (Webinar)contently
 
How to Prepare For a Successful Job Search for 2024
How to Prepare For a Successful Job Search for 2024How to Prepare For a Successful Job Search for 2024
How to Prepare For a Successful Job Search for 2024Albert Qian
 
Social Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie Insights
Social Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie InsightsSocial Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie Insights
Social Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie InsightsKurio // The Social Media Age(ncy)
 
Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024
Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024
Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024Search Engine Journal
 
5 Public speaking tips from TED - Visualized summary
5 Public speaking tips from TED - Visualized summary5 Public speaking tips from TED - Visualized summary
5 Public speaking tips from TED - Visualized summarySpeakerHub
 
ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd
ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd
ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd Clark Boyd
 
Getting into the tech field. what next
Getting into the tech field. what next Getting into the tech field. what next
Getting into the tech field. what next Tessa Mero
 
Google's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search Intent
Google's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search IntentGoogle's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search Intent
Google's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search IntentLily Ray
 
Time Management & Productivity - Best Practices
Time Management & Productivity -  Best PracticesTime Management & Productivity -  Best Practices
Time Management & Productivity - Best PracticesVit Horky
 
The six step guide to practical project management
The six step guide to practical project managementThe six step guide to practical project management
The six step guide to practical project managementMindGenius
 
Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...
Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...
Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...RachelPearson36
 

Empfohlen (20)

2024 State of Marketing Report – by Hubspot
2024 State of Marketing Report – by Hubspot2024 State of Marketing Report – by Hubspot
2024 State of Marketing Report – by Hubspot
 
Everything You Need To Know About ChatGPT
Everything You Need To Know About ChatGPTEverything You Need To Know About ChatGPT
Everything You Need To Know About ChatGPT
 
Product Design Trends in 2024 | Teenage Engineerings
Product Design Trends in 2024 | Teenage EngineeringsProduct Design Trends in 2024 | Teenage Engineerings
Product Design Trends in 2024 | Teenage Engineerings
 
How Race, Age and Gender Shape Attitudes Towards Mental Health
How Race, Age and Gender Shape Attitudes Towards Mental HealthHow Race, Age and Gender Shape Attitudes Towards Mental Health
How Race, Age and Gender Shape Attitudes Towards Mental Health
 
AI Trends in Creative Operations 2024 by Artwork Flow.pdf
AI Trends in Creative Operations 2024 by Artwork Flow.pdfAI Trends in Creative Operations 2024 by Artwork Flow.pdf
AI Trends in Creative Operations 2024 by Artwork Flow.pdf
 
Skeleton Culture Code
Skeleton Culture CodeSkeleton Culture Code
Skeleton Culture Code
 
PEPSICO Presentation to CAGNY Conference Feb 2024
PEPSICO Presentation to CAGNY Conference Feb 2024PEPSICO Presentation to CAGNY Conference Feb 2024
PEPSICO Presentation to CAGNY Conference Feb 2024
 
Content Methodology: A Best Practices Report (Webinar)
Content Methodology: A Best Practices Report (Webinar)Content Methodology: A Best Practices Report (Webinar)
Content Methodology: A Best Practices Report (Webinar)
 
How to Prepare For a Successful Job Search for 2024
How to Prepare For a Successful Job Search for 2024How to Prepare For a Successful Job Search for 2024
How to Prepare For a Successful Job Search for 2024
 
Social Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie Insights
Social Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie InsightsSocial Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie Insights
Social Media Marketing Trends 2024 // The Global Indie Insights
 
Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024
Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024
Trends In Paid Search: Navigating The Digital Landscape In 2024
 
5 Public speaking tips from TED - Visualized summary
5 Public speaking tips from TED - Visualized summary5 Public speaking tips from TED - Visualized summary
5 Public speaking tips from TED - Visualized summary
 
ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd
ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd
ChatGPT and the Future of Work - Clark Boyd
 
Getting into the tech field. what next
Getting into the tech field. what next Getting into the tech field. what next
Getting into the tech field. what next
 
Google's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search Intent
Google's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search IntentGoogle's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search Intent
Google's Just Not That Into You: Understanding Core Updates & Search Intent
 
How to have difficult conversations
How to have difficult conversations How to have difficult conversations
How to have difficult conversations
 
Introduction to Data Science
Introduction to Data ScienceIntroduction to Data Science
Introduction to Data Science
 
Time Management & Productivity - Best Practices
Time Management & Productivity -  Best PracticesTime Management & Productivity -  Best Practices
Time Management & Productivity - Best Practices
 
The six step guide to practical project management
The six step guide to practical project managementThe six step guide to practical project management
The six step guide to practical project management
 
Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...
Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...
Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...
 

İhlas Finans Krizi (Tamamı)

  • 1. İhlas Finans Krizi Mehmet Fehmi EKEN [email_address]
  • 2. 1. Giriş 13 Şubat 1995 tarihinde 1 trilyon Türk Lirası ödenmiş sermaye ile kurulan İhlas Finans Kurumu A.Ş. bankacılık faaliyetini 10 Şubat 2001 tarihine kadar sürdürebilmiştir. Bu tarihte Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, likidite sorununu çözemeyerek yükümlülüklerini yerine getiremediği, alacaklılarının hukuki takibatları ve hakkında haciz yoluyla takibe ilişkin yargı kararları bulunduğu, faaliyetine devamı cari ve katılma hesabı sahiplerinin hakları bakımından tehlike arz edeceği ve şirket kaynaklarını, yönetim ile denetimini elinde bulunduran ortaklarına “şirketin emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek biçimde” kullandırdığı gerekçeleriyle İhlas Finans Kurumu A.Ş.’yi, 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14üncü maddesinin 3 ve 4 numaralı fıkralarındaki şartların oluştuğunu öne sürerek tasfiye etmiştir. “Yasa gereği, kanunda belirtilen koşulların oluşması dolayısıyla Özel Finans Kurumları’nın faaliyet izinleri kaldırıldığında, bu kurumlar Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilmemekte ve genel hükümlere göre tasfiyeye tabi tutulmaktadır. Bu nedenle, İhlas Finans Kurumu A.Ş. ile kâr ve zarara katılma hesabı yada özel cari hesap şeklinde ilişkiye girmiş olanlar ile diğer alacaklıların alacaklarını genel hükümler çerçevesinde takip etmeleri gerekmektedir. İhlas Finans Kurumu A.Ş. bu tarihten itibaren her ne adla olursa olsun tasarruf sahiplerinden fon toplayamayacak, gerçek ve tüzel kişilere yeni fon kullandırmayacak, borç ve alacaklarını da genel hükümlere göre tasfiye edecektir.” denilerek uzun bir süreç başlatılmış oldu.
  • 3. Hisselerinin %90’ı İhlas Holding A.Ş’ye ait olan ve 100 ortağın iştirakiyle kurulan İhlas Finans Kurumu AŞ. bankacılık faaliyetine tam anlamıyla 28 Nisan 1995 yılında başlamıştı. Kurum, 1995 yılı içinde Ege Mosan Motorlu Araçlar A.Ş., Bisiklet Jant Sanayi ve Ticaret A.Ş., Bisanlar Bisiklet San. ve Ticaret A.Ş., Bisiklet Sanayi A.Ş., İhlas Motor A.Ş. ve Özel Finans Kurumları Vakfı olmak üzere 6 adet kuruluşa da iştirak etmişti. 26 Ekim 1995 tarihinde ise İhlas Holding’in yüzde 8 oranında hissesini Türkiye Diyanet Vakfı’na devretmesi ile de yeni bir ortak daha kazandı. Bununla birlikte, İhlas Holding’in hisselerinden yüzde 10 payını 12 Mart 1996 tarihinde İslam Kalkınma Bankası’na devretmesiyle, bu banka ile de ortak oldu. Aynı yılın 1-5 Temmuz tarihleri arasında yine İhlas Holding, kurumdaki yüzde 15 hissesini halka arz etti. İhlas Finans, böylece hisseleri İMKB’de işlem gören ilk özel finans kurumu oldu.
  • 4. Sonuçta sektöre çok hızlı bir şekilde giren İhlas Finans Kurumu A.Ş. bu büyümesini Kasım 2000 krizine kadar sürdürebilmiştir. Krizden sonra bunalım başlamış ve ilk paragrafta açıklanan uyarı geldiğinde ise İhlas Finans Kurumu’nun, 10 Şubat 2001’den itibaren fon toplaması ile gerçek - tüzel kişilere yeni fon kullandırması yasaklanmış ve Türk Ticaret Kanunu’nun 434-2 maddesi uygulanmış böylece İhlas Finans Kurumu A.Ş.’nin tasfiyesi zorunlu olmuştur. Neticede Türk Ticaret Kanunu’nun 441. maddesi gereğince bir Tasfiye Kurulu oluşturulmuş, tasfiye ile ilgili kararlar ticaret siciline tescil ve ilan edilmiş, Tasfiye Kurulu tarafından kurumun topladığı fonlar, borçlar ve envanter acilen çıkarılmıştır. BDDK ise kurumun bütün şubelerinin kapatılmasına, tasfiye için zorunlu elemanların dışındaki bütün personelin iş akdinin sona erdirilmesine aracılık etmiştir. Kurum, 1997 yılında Almanya’nın Frankfurt kentinde temsilcilik açarken, yurtiçindeki şube sayısını da 35’e çıkardı. 31 Aralık 1995 tarihinde 257 personele ve 11 şubeye sahipken, 31 Aralık 1999 tarihinde 799 personel ve 35 şube ile sektöründe lider bir konuma ulaşmıştı.
  • 5. Sektör lideri İhlas Finans Kurumu’nun tasfiyesiyle birlikte paniğe kapılan fon sahipleri diğer finans kurumlarının şubelerine hücum etmiştir. Bu tahaccüm neticesinde sektörden Şubat-Mayıs 2001 döneminde 700 milyon dolar civarında fon kaçmıştır. Ancak diğer Finans Kurumları bu ciddi sınavı zor da olsa vermişler ve büyük bir risk yönetim tecrübesi edinmişlerdir. Bundan hareketle makalenin son kısmında ise İhlas Finans tecrübesinden büyük dersler alan “yeni isimleri ile” katılım bankalarının yükseliş trendi izlenmiştir. Buraya kadar İhlas Finans Kurumu’nun kısa profilini vermeye çalıştık. Makalede kişiler ve kurumlar hakkında şahsi görüş verilmeyecek sadece istatistiksel sayılar üzerinden fikir beyan edilecektir. Makaleyi okuyan kişilerin Özel Finans Kurumları (Katılım Bankacığı) hakkında bilgi sahibi oldukları varsayılacaktır. Makale boyunca sırası ile İhlas Finans Kurumu’nun tasfiyesi sürecine kadar geçen sürede yaşanan Kasım 2000 krizinin üzerinde kısa da olsa durulacaktır. Ardından, topladıkları döviz cinsinden mevduatları yine döviz cinsinden faizsiz bir modelle şirketlere kullandırarak kur / faiz riskine girmeden sanayi kesiminin ihtiyaç duyduğu ucuz ve uzun vadeli finansmanı sağlayan Katılım Bankaları’nın aktif pasif yönetimi ilkeleri incelenecektir. Makalenin ana konusunu teşkil eden kısım ise, tasfiye sürecine kadar, üç ayda bir İMKB’nin sitesinde yayınlanan İhlas Finans Kurumu bilançolarının önemli kalemlerinin tarihsel analizi ve sektörün diğer kurumları ile karşılaştırmasından ibarettir.
  • 6. 2. Kasım 2000 – Şubat 2001 Tarihler Kasım 2000’i gösterdiğinde piyasalarda “döviz alımı yönünde” büyük bir hareket başladı. Bunu engellemek için ciddi miktarda döviz rezervi eritildi, faizler yukarı fırladı ve Uluslararası Para Fonu’ndan 7,5 milyar US$ kredi alındı. Kriz atlatılmış gibi gözükse de, yaşanacak ikinci bir dalga için merkez bankasının elinde ne kaldığı belirsizleşti. Tarihler 19 Şubat 2001’i gösterdiğinde siyaseten başlayan kriz ikinci dalganın sebebini teşkil edecekti. İki gün sonra interbank para piyasasında gecelik faizin %6.200’e kadar çıkması ve ortalama %4.018 seviyelerinde seyretmesi daha önce adı geçen belirsizliği somut bir hale sokacaktı. Bu ikinci dalgada, Merkez Bankası’nın döviz rezervi bir hafta içinde 5,5 milyar US$ eridi. Kasım 2000 krizinde dövize karşı yaşanan hareket yabancılarla sınırlı iken Şubat 2001 krizinde bilhassa Türk bankalarının “bir önceki krizde, el konulan bankalardan alınan kur riski dersi ile” bu harekete katıldığı görüldü. İkinci dalga etkili olmuş, Merkez Bankası bu yükü kaldıramayacağını 21 Şubat tarihinde deklare edince de bir hafta içinde kur %40 yukarıya fırlamıştır. Her iki krize de bankacılık penceresinden bakacak olursak tarihi Eylül 2000’den başlatabiliriz. Bu tarihte Bayındırbank’ın Romanya’daki bankası BTR (Banco Romana Turco) batma sürecine girmişti. Banka tahaccümüne uğrayan BTR’ye destek çok manidar bir şekilde Bayındırbank yerine bir devlet bankası olan Vakıfbank’tan gelmişti. Ekim 2000’de ise o tarihlerde yeni özelleştirilen Etibank TMSF bünyesine alındı. Yaşanan en olumsuz gelişme ise Aralık 2000 tarihinde Demirbank’a el konulması oldu. 2000 yılı içinde ihraç edilen Devlet İç Borçlanma Senetleri’nin yaklaşık %15’ini alan Demirbank’ın portföyünde toplam senet miktarı ise büyük yer teşkil etmekteydi. Vadeleri değişken olan bu senetleri almak için kısa vadeli yerli/yabancı kaynaklı borçlanmalar gerçekleştiren banka yüksek oranda kur riskine de girmekteydi. Neticede TMSF bünyesine geçmeden önce Demirbank’a 1 milyar US$ üzerinde teklif veren HSBC, bankayı 350 milyon US$ (530 milyon YTL) gibi bir meblağa satın aldı.
  • 7. 3. Katılım Bankacılığı’nda Aktif Pasif Yönetimi Yaşanan bu iki kriz dalgasının ortasında kalan İhlas Finans Kurumu, ilk dalgayı atlatmış gibi gözükse de ikinci dalgayı görecek kadar varlığını sürdürememiştir. İki krizde de piyasada çok büyük olumsuzluklar yaşanmış ve “yukarıda adı geçenler gibi” birçok bankaya el konulmuştur. Ancak bankalara el konulma sebeplerine bakıldığında temelde iki nokta göze çarpmaktadır. Vade uyumsuzluğu ve kur riski. İhlas Finans Kurumu ile el konulan bankaların “bilanço riskleri bağlamında” bir takım farklılıklar gösterdiği ortadadır. Özellikle Kasım 2000 krizine kadar Devlet İç Borçlanma Senetleri, bankaların portföy sepetlerinde büyük yer teşkil etmekteydi. Bankalar için bu “garanti” devlet kağıtlarının riski düşük, getirisi ise yüksekti. Birçok banka için hazine güdümlü bankacılık ön plandaydı. Bankaların hazine birimleri gözde birimlerdi. Çoğu banka, kredi pazarlamasından ziyade menkul kıymetler cüzdanını zenginleştirmekteydi. Sermayesi “çok” güçlü olmayan bankacılık sektörü, yaşanabilecek “özellikle Merkez Bankası’nın elini kolunu bağlayabilecek” krizlere karşı kırılgandı. Bu arada krizde ve kriz ertesinde el konulan bankaların kredilendirme süreçlerinde birtakım ahlaki problemlerin olduğu (dolaylı, teminatı eksik/olmayan krediler vs.) öne sürülmekle birlikte, makalede bu konu üzerinde durulmayacaktır. Neticede el konulan bankaların portföy sepetlerini çeşitlendirmedikleri ve varlıklarını, menkul değerler lehine bozdukları görülmektedir. 31 Temmuz 2001 tarihi itibariyle TMSF bünyesindeki bankaların konsolide bilançosuna bakılacak olursa, menkul değerler cüzdanının diğer varlık kalemlerine göre nerede olduğu ortadadır:
  • 8.    ( 1) 30 Haziran 2001 tarihinde satılan Bank Ekspres karşılaştırmaya imkan vermek açısından dahil edilmemiştir. (2) 9 Temmuz 2001 tarihinde Fona devredilen son beş banka karşılaştırmaya imkan vermek amacıyla dahil edilmemiştir. (3) 9 Temmuz 2001 tarihinde Fona devredilen beş bankayı kapsamakta olup, geçici rakamlardır. (4) Tasfiye sürecinde olan T. Ticaret Bankası dahildir. Kaynak: Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kapsamındaki Bankalar: Performans ve Gelişme Raporu (24/08/2001)
  • 9. 31 Temmuz 2001 tarihi itibarı ile yukarıdaki bilançonun (Genel Toplam kısmı) menkul değerler cüzdanı ile krediler kısmını, toplam aktifler içindeki yeri ile karşılaştırdığımızda aşağıdaki sonuca ulaşıyoruz: Kaynak: Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kapsamındaki Bankalar: Performans ve Gelişme Raporu (24/08/2001) Yukarıdaki tablodan da görüleceği üzere, o tarihlerde el konulan bankaların portföylerinde ciddi anlamda Devlet İç Borçlanma Senedi bulunmaktaydı. Oysaki İhlas Finans Kurumu yukarıdaki tablodan tamamen uzaktı. İhlas Finans Kurumu’nun varlıklarının zorunlu karşılıklar dışında kalan kısmının ne kadarının kredi olarak kullandırıldığını görmek için İMKB’de yayınlanan son bilançosuna bakmak yeterlidir:
  • 10. Yukarıdaki tablo, kurumun yükümlülüklerinin ve öz kaynaklarının büyük bir kısmı ile fon kullandırımı yaptığını ortaya koymaktadır. Döviz havuzlarından döviz, TL havuzlarından ise TL kullandıran bu sebeple kur riskine girmeyen Katılım Bankaları, daha önce adı geçtiği üzere devlet kağıdı alımı da yapmamaktadır. Kuruldukları ilk günden bugüne fon kullanan müşterilerine sabit ödeme tablosu sunan Katılım Bankaları, yükümlülüklerinin önemli bir kısmını teşkil eden fon kaynağı müşterilerine de belirli bir faiz kazancı vaat etmemektedir. Katılım Bankaları aktiflerinde büyük yer teşkil eden “kullandırdıkları” kredilerden dolayı iki önemli riski üzerlerinde taşımaktadırlar. Bunlar kredi riski ve sermaye yeterlilik riski olarak sınıflandırılabilir. Geleneksel bankacılık yukarıdaki iki riskin dışında bunlara ek olarak faiz riski ve kur riskini de üzerinde taşımaktadır. Yukarıda adı geçen krizlerde birçok bankanın kur riskini ve faiz riskini iyi yönetemediği görülmüştür.
  • 11. Kriz sonrasında ise bankaların kredi pazarlamasına daha çok eğildiği ve bunu yaparken de “kredi riskini azaltmak için” müşterilerini çeşitli gruplara ayrıştırdıkları bir döneme girilmiştir. Katılım Bankaları’nın üzerlerinde yer alan kredi riski ise direkt piyasa riski ile ilişkilidir. Sözgelimi piyasalarda “kriz dönemlerindeki gibi” faiz/kur riskinden kaynaklanan bir kriz yaşandığında piyasalar altüst olmakta ve piyasada ciddi anlamda bir likidite krizi baş göstermektedir. İhlas Finans krizinde de bu yaşanmış ve Türk Lirası’nın değeri düştükçe, insanlar ellerinde ne varsa “spekülasyon saiki ile hareket eden piyasaların yönlendirmesi ile” dövize alım yönünde bir saldırı başlatmışlardır. Hiçbir banka, mevduat müşterileri paralarını talep ettiği zaman bunun hepsini karşılayabilecek durumda değildir. Görüldüğü üzere faiz ve kur riskine hiçbir şekilde bulaşmayan Katılım Bankaları, bu iki riskin piyasayı karıştırması neticesinde kredi riskine ve likidite riskine maruz kalmaktadır. Bunun sebebi ise risklerin bulaşıcı özelliğidir. Kredilerinin büyük kısmını kısa vadeli fonlarla karşılayan bankalar ve o tarihteki finans kurumları büyük bir likidite riski içine girmiştir. El konulmayan bankalar bunu “mevduatlar üzerindeki devlet güvencesi ile” kısa sürede atlatmış. Ancak o sırada topladıkları fonlar üzerinde devlet güvencesine sahip olmayan finans kurumları büyük bir tahaccüme uğramıştır. Konu ile ilgili konjonktürel spekülasyonların yapılması bu tahaccümü körüklemiş ve bu kriz İhlas Finans’ın tasfiye edilmesine kadar devam etmiştir. Sonuç olarak banka bilançoları ile asimetrik özellikler gösteren katılım bankaları bilançoları için riskleri, sermaye yeterliliği riski ve kredi riski olarak iki temel başlıkta toplayabiliriz. İlerleyen sayfalarda İhlas Finans’ın mali tabloları o tarihlerde faaliyet gösteren diğer Finans Kurumları’nın konsolide mali tabloları ile karşılaştırılacak ve İhlas Finans Kurumu’nun risklerini son iki yılda çok ciddi bir biçimde arttırdığı görülecektir.
  • 12. 4. Mali Tablolar Işığında İhlas Finans Faaliyette bulunduğu kısa süre içerisinde çok hızlı bir gelişim göstererek sektöründe lider olan İhlas Finans Kurumu’nun mali tablolarına tarihsel ve sektörel olarak bakılması gerekmektedir. Bu bölümde 1996 ve 2001 yılları arasında İhlas Finans Kurumu’nun bilanço kalemlerinin gelişimini inceleyeceğiz. Kurumun, yükselişinden kırılmayı yaşadığı sürece kadar sektöründe nerelerde olduğunu göreceğiz. 4.1. 1996 – 2001 Yılları Arası İhlas Finans Kurumu “Varlık ve Yükümlülükleri” Kaynak: İMKB
  • 13. Tablodan görüleceği gibi kurumun, özellikle 1998 yılında büyük bir take off aşamasına geçtiği görülmektedir. Bu trend 2000 yılına kadar sürmüş ve bu tarihten sonra da kırılma başlamıştır. 1998 yılı ile 2000 yılı arasındaki hızlı büyümeyi aşağıdaki tablo yardımı ile de görecek olursak: İhlas Finans Kurumu A.Ş. Aktif artış hızı 1998 yılında 258 milyon YTL olan aktiflerini %148 arttırarak 642 milyon YTL seviyesine getiren İhlas Finans Kurumu, 1999 ile 2000 yılı arasında ise sadece %30 büyüyebilmiştir. Kurumun 2000 yılında ise 1998 yılına göre %224 gibi bir oranda büyüdüğü görülmektedir. Bu büyümenin “ileride de görüleceği üzere” varlıklar kısmında kullandırılan krediler, yükümlülükler kısmında ise toplanan fonlar üzerinde gerçekleşmesi ise risklerin tek bir sepette toplanması anlamına geliyordu. Hızlı büyümenin birçok riske davetiye çıkarmasıyla sadece sektörde büyük bir paya sahip olan İhlas Finans Kurumu’nun değil tüm sektörün kırılganlığı artmaktaydı.
  • 14. Kurum 1998 yılında büyük bir atağa geçmiş ve bu hızlı büyümeyi 2000 yılına kadar sürdürebilmişti. 2000 yılında İMKB’de yayınlanan 4 çeyrek dönemin bilançolarına bakıldığında, kurumun aktif yükselişinin Eylül 2000 tarihinde durmuş olduğu ve bu tarihten sonra da grafiğin aşağıya doğru seyrettiği görülecektir. Aşağıda 4.2. numaralı şekilde görüleceği üzere Eylül 2000 tarihinde kurumun varlıkları 900 milyon YTL ile en yüksek seviyesine çıkmış; ancak Aralık 2000 tarihine gelindiğinde varlıkları 837 milyon YTL seviyesine düşmüştür. Varlıklarının içinde önemli bir kalemi teşkil eden kullandırdığı fonlar ise yükseliş trendini sürdürmüş ve Aralık 2000 tarihinde 780 milyon YTL seviyesine gelmiştir. Oysaki aynı tarihte toplanan fonlar %7,5 küçülerek 694 milyon YTL’ye gerilemiştir. Sonuçta İhlas Finans Kurumu için “mali tablolar bağlamında” sıkıntının başladığı tarihi Eylül 2000 olarak alabiliriz. İhlas Finans Kurumu A.Ş. 2000 yılı devre bilançoları Kaynak: İMKB
  • 15. 4.2. 1996 – 2001 Yılları Arası İhlas Finans Kurumu “Fon Toplama ve Kullandırma” Katılım bankaları için varlıklarının en önemli kalemini kullandırdıkları fonlar teşkil eder. Daha önce de anlatıldığı üzere fon kullandırdıkları müşterilerine sabit bir ödeme planı sunmaları, kullandırılan bu fonların geri dönüşlerinde çok önemli riskleri beraberinde getirmektedir. Bu riskler geç ödeme riski, erken ödeme riski veya fonun tahsilatının yapılamaması yani basit anlatımı ile batması olarak isimlendirilebilir. Kredi riski süreçlerinde bankalar için de aynı riskler mevcut olmakla birlikte, bankaların aktiflerini sözgelimi menkul kıymetler gibi sepetlere bölebilmesi “genel anlamda” risklerini dağıtmalarını sağlamaktadır. Sonuçta katılım bankaları için “aktiflerinin büyük kısmında kredileri barındırdıkları için” kredi riski en önemli risk çeşididir. Bununla birlikte özel oran verdikleri fonların büyük kısmını özkaynaklarından sağlamaları ise güçlü bir sermaye yapısına sahip olmalarını zorunlu kılmaktadır . Katılım Bankaları’nın taşıdığı “yukarıda anlatılan” risklerin hepsine İhlas Finans’ta sahipti. Aşağıda tablo 4.2.’de kurumun 1996 yılından itibaren tüm kaynaklarını dolu dolu kullandırdığı görülmektedir. Kullandırım oranı 1999 yılında %94 seviyesinde iken ilerleyen yılda bu oranın %106 seviyesine çıktığı görülmüştür. (İhlas Finans'ın 10/02/2001 tarihinde çıkan son bilançosudur. Okuyucuya fikir vermek için koyulmuştur.) İhlas Finans Kurumu A.Ş. kullandırılan / toplanan fonlar
  • 16. Özellikle kırılmanın yaşandığı 2000 yılında ciddi anlamda bir fon kullandırımı olmuş ve kullandırılan fonlar en yüksek seviyeye çıkmıştır. Bunu daha rahat görebilmek için şekil 4.3.’e bakmak yeterlidir. Şekilden de görüleceği üzere 2000 yılında hem toplanan fonlar (+özkaynaklar) hem de kullandırılan fonlar ciddi anlamda bir artış göstermiştir. İhlas Finans Kurumu A.Ş. kullandırılan / toplanan fonlar (İhlas Finans'ın 10/02/2001 tarihinde çıkan son bilançosudur. Okuyucuya fikir vermek için koyulmuştur.)
  • 17. 4.3. 1999 – 2000 Yılları Arası İhlas Finans Kurumu ve Diğer Finans Kurumları Bir önceki bölümde İhlas Finans Kurumu’nun yıllar itibarı ile topladığı ve kullandırdığı fonlar arasında bir karşılaştırma yapılsa da sektörde nerede olduğuna bakılması gerekmektedir. Kurumun pazarda ciddi bir paya ulaştığı 1999 yılı ile kırılmanın başladığı 2000 yıllarını baz alarak sektörün diğer finans kurumlarının konsolide bilançoları ile bir karşılaştırmaya gidecek olursak aşağıdaki tablo karşımıza çıkar. İhlas Finans Kurumu A.Ş. ve diğer finans kurumlarının karşılaştırılması (*Albaraka Türk, Asya Finans Kurumu, Anadolu Finans Kurumu, Kuveyt Türk , Faysal Finans konsolide bilançosu)
  • 18. Yukarıdaki tablodan da görüleceği üzere 1999 yılı ile 2000 yılı arasında bir karşılaştırma yapıldığında: İhlas Finans Kurumu kullandırdığı fonları %46 oranında arttırırken topladığı fonları %29 arttırabilmiştir. Oysaki aynı tarihlerde diğer finans kurumlarının konsolide bilançosuna baktığımızda kullandırılan fonların %30 kadar arttığını, toplanan fonların ise %32 oranında yükseldiğini görmekteyiz. Sonuçta İhlas Finans Kurumu’nun kullandırdığı fonların topladığı fonlar ile özkaynaklarının toplamına oranı, 2000 yılında bir önceki yıla göre %12 oranında artış göstermiştir. Aynı süreçte diğer finans kurumları konsolide bilançosunda bu oranın %3 oranında düştüğü görülmektedir. Aşağıdaki şekilden ulaşacağımız sonuç ile 2000 yılında aynı sektörün içinde yer almalarına rağmen İhlas Finans Kurumu ile diğer finans kurumlarının farklı kredi politikaları ve özellikle farklı risk yönetimi teknikleri uyguladıklarını söyleyebiliriz. İhlas Finans Kurumu A.Ş. ve diğer finans kurumlarının karşılaştırılması (*Albaraka Türk, Asya Finans Kurumu, Anadolu Finans Kurumu, Kuveyt Türk , Faysal Finans konsolide bilançosu)
  • 19. Yukarıdaki şekilden ulaşacağımız bir diğer sonuç, İhlas Finans Kurumu’nun yükümlüklerinin en önemli kalemini teşkil eden toplanan fonlar (vadesi kısa / maliyeti yüksek olanların ağırlıkta olduğu) ve özkaynaklar toplamının, 2000 yılında kullandırdığı fonların altında kalmasıdır. Aynı koşullar altında diğer finans kurumlarına baktığımızda ise kullandırdıkları ile topladıkları fonlar (+özkaynaklar) arasındaki marjı açtıkları görülmektedir. Bu kurumların risklerini kriz şartlarına göre ayarladıkları ve kredilendirme süreçlerinde daha dikkatli davrandıkları ortadadır. Bu durum ise finansal analiz bakımından çeşitli soru işaretleri doğurmaktadır. Soru işaretlerini, kurumun kullandırdığı fonların içerisindeki donuk kredilerinin çoğaldığı ya da dağıtılacak kar paylarından dahi kullandırım yaptığı şeklinde sıralayabiliriz. Bir diğer sorun ise kullandırılan fonların “azımsanmayacak” bir kısmının grup şirketlerine kullandırılması ihtimalidir. İşler yolunda gittiğinde bir sorun teşkil etmeyen bu grup şirketi kredileri, Kasım 2000 krizinde piyasaların altüst olması ile bumerang etkisi yaratmış ve çok yazık ki kurumun da dahil olduğu bütün holdingi bir kısırdöngü içine sokmuştur.
  • 20. 4.4. 1996 – 2001 Yılları Arası İhlas Finans Kurumu “Kısa ve Uzun Vadeli Fonlar” Katılım Bankaları eski adı ile Özel Finans Kurumları için fon kaynağı oldukça önemli bir yer teşkil etmektedir. Kullandırım yaptıkları kredilerin özkaynaklar dışındaki tek kaynağı toplanan fonlardan ibarettir. Ticari ve yatırım bankalarının, yurtdışı lider banka önderliğinde libor + spread ile sendikasyon kredisi sağlamaları uzun vadeli (özellikle son zamanlarda on yıllarla ifade edilen krediler verebilmeleri) kredi verebilmelerini sağlamaktadır. Sendikasyon kredilerinin faiz odaklı olması sebebi ile katılım bankacılığının ruhuna aykırı olması bu kurumların hareket alanını “uzun vadeli krediler bağlamında” sınırlandırmaktadır. Katılım bankalarının mudilerini oluşturan kar/zarar hesabı müşterilerinin “tıpkı bankalardaki istatistiklerde olduğu gibi”, ortalama üç aylık sürelerle tasarruflarını değerlendirmeleri ise katılım bankalarının kısa vadeli fon kullandırmalarını teşvik etmektedir. İhlas Finans Kurumu A.Ş. kullandırılan “kısa vadeli” fonlar (* İhlas Finans'ın 10/02/2001 tarihinde çıkan son bilançosudur.)
  • 21. Toplanan fonların vadesi kısa, kullandırılan fonların ise vadelerinin uzun olması “bankacılığın genel bir kuralı olarak” bir banka için risklerin en büyüğünü teşkil eder. 1970’li yıllardan sonra Aktif Pasif yönetiminin kuralları içerisinde bir çok analiz yöntemi geliştirilmiştir. İlk geliştirilen yöntem GAP (boşluk) analizleridir. Daha sonra ise durasyon analizleri ön plana çıkmıştır. Bu analiz yöntemlerine bakıldığında temelde aktif ve pasif arasındaki vade uyumsuzluğunu tahlil ettikleri görülür. Eski adı ile finans kurumlarında aktif pasif arasındaki vade uyumsuzluğunun ölçümü bankalara nispetle daha anlaşılır olmaktadır. Bankaların vadesi uzun Devlet İç Borçlanma Senetleri’ne yönelik alımlarını, kısa vadeli iç/dış borçlar veya kısa vadeli mevduatlarla yapmaları neticesinde “Demirbank örneğinde olduğu gibi” çok ciddi sıkıntılara girdikleri görülmüştür. Özet olarak, topladıkları fonlardan kanuni karşılıklar çıkarıldığında, kalan kısım ile fon kullandıran Katılım Bankaları için, vade uyumsuzluğu riski, uzun vadeli fon kullandırımlarını kısa vadeli kaynaklarla sağlama durumunda ortaya çıkar. Yukarıdaki tabloda görüleceği gibi İhlas Finans Kurumu’nun kısa vadeli kredilerinde trend yukarıya doğrudur. Kurumun kısa vadeli kredilere ağırlık vermesi kredi riski bağlamında olumlu bir örnektir. Ayrıca, İhlas Finans Kurumu’nun kısa vadeli fonlarının, uzun vadeli fonlarından da oldukça fazla olduğu görülmektedir. Bu durumu daha yakından görmek için aşağıdaki tabloya bakmak yeterlidir; İhlas Finans Kurumu A.Ş. kullandırılan kısa ve orta/uzun vadeli fonlar ile toplam kullandırılan fonların karşılaştırılması (* İhlas Finans'ın 10/02/2001 tarihinde çıkan son bilançosudur.)
  • 22. 4.5. 1996 – 2001 Yılları Arası İhlas Finans Kurumu “Kar Payı Gelirleri ve Giderleri” Katılım Bankaları temelde kara ve zarara katılma prensibi üzerine inşa edilmiştir. Kuruldukları ilk günden bu yana müşterilerine belirli bir getiri vaat etmemişlerdir. 5411 sayılı yeni bankacılık kanunun da katılım hesabı olarak isimlendirdiği kar/zarar hesabı içinde bir risk primini barındırdığı için faiz olarak kabul edilmemektedir. Kar ve zarara katılma hesapları eski adıyla özel finans kurumlarının bilançolarında pasif tarafta bulunmaktadır. Bankanın yükümlülüklerinden oluşan bu kısımda yer alan katılım hesapları Katılım Bankaları için en önemli kalemdir. Basit bir anlatımla, bilançolarının varlıklar kısmındaki “teminatı kuvvetli ve istihbaratı sağlam” kredilerin taksitleri ödendikçe, anaparanın dışındaki kar payının en az %80’i “bilançonun yükümlülükler kısmında yer alan” dağıtılacak kar payları kısmına atılır. Neticede katılım bankalarının gelir tablosunda (kar/zarar tablosu) özellikle iki kalem göze çarpmaktadır. Bunlar kar payı gelirleri ve kar payı giderleridir. Bu ikisi Katılım Bankaları’nın “ilk kuruldukları günden beri” gelir tablolarının ilk iki kalemini oluşturmaktadır. Makalenin ana konusunu teşkil eden İhlas Finans Kurumu’nun yıllar itibarı ile kar payı geliri ve kar payı gideri ise aşağıdaki şekilde verilmiştir. İhlas Finans Kurumu A.Ş. kar payı geliri ve kar payı giderlerinin karşılaştırılması Kaynak: İMKB
  • 23. Kurumun özellikle 1999 yılında kar payı gelirlerini arttırdığı görülmektedir. Bu durum ise kar payı giderlerinin de artması ile eş anlamlıdır. Şekil 4.7.’den de görüleceği üzere kırılma 1999 yılında başlamıştır. 1998 yılından 1999 yılına gelindiğinde kar payı gelirleri %170 artmış, kar payı giderleri ise %227 oranında artmıştır. Artış 2000 yılında bir önceki yıla göre eski şiddetinde olmamış (kar payı gelirleri %28; kar payı giderleri %34) ancak 1998 yılı ile kıyaslandığında (kar payı gelirleri %245; kar payı giderleri %338) geri dönüşü olmayan bir büyüklüğe ulaşmıştır. İhlas Finans Kurumu’nun kar payı gelirleri ve kar payı giderlerini tek başına incelemek ye - terli olmayacaktır. Bunun için kırılmanın başladığı 1999 yılı ile tasfiyeye doğru gidişin başladığı 2000 yılında diğer finans kurumlarının nerede olduğu oldukça önemlidir. İhlas Finans Kurumu A.Ş. ve diğer finans kurumlarının oransal olarak karşılaştırılması : Kaynak: İMKB (*Albaraka Türk, Asya Finans Kurumu, Anadolu Finans Kurumu, Kuveyt Türk , Faysal Finans konsolide bilançosu) Yukarıdaki tablodan ve aşağıdaki şekilden görüleceği üzere “tıpkı daha önceki bölümlerde kanıtlandığı üzere” İhlas Finans Kurumu risklerini büyütmekte, diğer finans kurumları ise daha emin adımlarla ilerlemektedir.
  • 24. İhlas Finans Kurumu A.Ş. ve diğer finans kurumlarının kar payı gelir/gider karşılaştırılması : Kaynak: İMKB
  • 25. Sözgelimi 1999 yılı 2000 yılı arası İhlas Finans Kurumu net kar payı gelirini %12 arttırırken diğer finans kurumlarının “konsolide olarak” %98 oranında arttırdığı görülmektedir. İhlas Finans Kurumu A.Ş. ve diğer finans kurumlarının net kar payı geliri karşılaştırması Kaynak: İMKB (*Albaraka Türk, Asya Finans Kurumu, Anadolu Finans Kurumu, Kuveyt Türk , Faysal Finans konsolide bilançosu) Daha önceki bölümlerde geçtiği üzere İhlas Finans Kurumu’nun topladığı fonları bu dönemde ciddi anlamda arttırdığı görülmektedir. Bu artışın gerçek sebebi net kar payı gelirleri ve kar payı geliri/gideri oranlarına bakıldığında daha net anlaşılmaktadır. Neticede “yüksek kar paylarına dair” yoğun reklam kampanyalarının yayınlanması, tasarruf sahipleri üzerinde etkili olmuş ve kar / zarara katılma hesaplarının ruhundan uzaklaşılmıştır. İhlas Finans Kurumu kısa vadede yükseliş trendini sürdürüyor gözükse de, bu ilerleme sağlam temeller üzerine oturmamıştır.
  • 26. 5. Risk Yönetimi ve Tecrübeler Işığında Katılım Bankacılığı Makalenin ana konusunu teşkil eden İhlas Finans Kurumu, altı yıla yakın bir süre bankacılık sektöründe yer aldı. Kendisinden 10 yıl önce piyasaya giren ve faizsiz bankacılık modelini kamuoyuna her yönüyle anlatmaya çalışan diğer finans kurumları, bu süre içerisinde belirli bir risk yönetimi kültürü “özellikle fon toplama ve fon kullandırma ayaklarında” edinmişlerdi. Oysa oldukça kısa sayılabilecek bir süre sektörde kalan ve istatistiklerini daha önce verdiğimiz gibi, sektöründe lider bir konuma yükselen İhlas Finans Kurumu’nun herhangi bir risk yönetimi kültürüne sahip olmadığı yaşadığı olumsuz tecrübe ile ortaya çıktı. Kriz anı geldiğinde, oluşan kelebek etkisi zaten dar olan finans kurumları sektörü için oldukça sarsıcı oldu. İhlas Finans Kurumu ise bankacılığın sadece fon toplamaktan ve bu fonları kullandırmaktan ibaret olmadığını gördüğünde yapabileceği bir şey kalmamıştı. Kriz dönemini çok büyük fon kayıpları ile atlatan Özel Finans Kurumları 4389 sayılı bankalar kanununa eklenen Güvence Fonu ve Özel Finans Kurumları Birliği Dönemi ile yeni bir döneme girmiş oldu. Bankalara verilen devlet güvencesinin bir benzerinin özel finans kurumlarına da verildiği bu yeni dönem ile “özellikle pazarlama faaliyetlerinde” İhlas Finans Krizi ile ilgili olumsuz havanın dağılması, ikinci bir yükseliş dalgasını da beraberinde getirdi.
  • 27. Yukarıdaki tablo ve aşağıdaki şekilden görüleceği üzere, Katılım Bankaları 2001 yılında yaşadıkları büyük çaplı likidite krizinden güçlenerek çıkmışlardır. Kullandırdıkları fonlar ile topladıkları fonların yükseliş trendini sürdürmesi krizin iyi yönetilmesinin ve risk yönetiminin sürdürülebilirliğinin bir sonucudur. Tablo 5.1.’de görüleceği üzere, yıllar itibarı ile sermaye artırımı yapan katılım bankalarının özkaynakları ile topladıkları fonlar toplamı, kullandırdıkları fonlarından oldukça yüksektir. Ulaşılabilecek en basit sonuç ise bu kurumların, “yaşadıkları kriz tecrübesi ile” kredi pazarlamasından ziyade risk yönetimine ağırlık verdiklerini göstermektedir. Kaynak: TKBB ve BDDK (İhlas Finans'ın hesap kalemleri 1999 ve 2000 yılı bilançolarından arındırılmıştır.) Katılım Bankaları Kullandırılan Fonlar / Toplanan Fonlar + Özkaynaklar
  • 28. Katılım Bankaları Kullandırılan Fonlar / Toplanan Fonlar + Özkaynaklar Kaynak: TKBB ve BDDK (İhlas Finans'ın hesap kalemleri 1999 ve 2000 yılı bilançolarından arındırılmıştır.)
  • 29. Katılım Bankaları’nın en önemli gelir kaynakları olan kar payı gelirlerinde de oldukça temkinli oldukları görülmektedir. Aşağıdaki şekilde bu kurumların konsolide bilançolarındaki kar payı artışları görülmektedir: Katılım Bankaları Kar Payı Gelirleri / Giderleri Kaynak: TKBB ve BDDK (İhlas Finans'ın hesap kalemleri 1999 ve 2000 yılı bilançolarından arındırılmıştır.)
  • 30. Katılım Bankaları yıllar itibari ile net kar payı gelirlerini arttırsalar da, birbirleri veya ticari bankalar ile oluşan rekabet koşullarında, kullandırdıkları fonların oranlarını düşürmek zorunda kalmışlardır. Kredi maliyetlerinin arttığı bu yeni trendde ise net kar payı gelirlerinin yükselişten durağana geçtiği görülmektedir: Katılım Bankaları Net Kar Payı gelirleri Kaynak: TKBB ve BDDK (İhlas Finans'ın hesap kalemleri 1999 ve 2000 yılı bilançolarından arındırılmıştır.)
  • 31. Yukarıda adı geçen bu yeni trend ise özellikle bankacılık hizmet gelirlerinden oluşmaktadır. Kriz dönemlerinde ve kriz ertesi durgun dönemlerde müşteri kaybetmemek adına “günümüz bankacılık konseptine aykırı bir biçimde” hesabının bulunduğu şubeye hiçbir fayda sağlamadığı gibi zararı da olabilen hastalıklı müşteri grupları ile de çalışan Katılım Bankaları’nın bu tip müşterilerden kurtularak bankacılık hizmet gelirlerini arttırabileceği ve pazar payını genişletebileceği müşteri gruplarına yöneldiği görülmektedir. Bireysel bankacılık ve alternatif dağıtım kanalları alanlarında yeni yatırımlar yapan ve birçok ticari banka ile eşit altyapısal hizmetleri sunabilen Katılım Bankaları, sektörde sadece üretim desteği alanında değil bankacılık hizmetlerinde de yer aldığını göstermiştir. Sonuçta Katılım Bankaları, kredi risklerini kurumsal kredilere ek olarak bireysel kredilerle çeşitlendirerek dağıtmakta, bankacılık hizmet gelirlerini ise uyguladıkları yeni pazarlama politikaları ile çeşitlendirmektedirler. Şekil 5.4.’de görüleceği üzere Katılım Bankaları’nın “kriz sonrası” net karlarını hızla arttırdıkları görülmektedir. Katılım Bankaları Net Kar Kaynak: TKBB ve BDDK (İhlas Finans'ın hesap kalemleri 1999 ve 2000 yılı bilançolarından arındırılmıştır.)
  • 32. 6. Sonuç Makale boyunca İhlas Finans Kurumu’nun bilançoları oldukça basit analizler ve karşılaştırmalarla açıklanmaya çalışılmıştır. Sadece mali tablolara bağlı kalınmış bilanço dışı yorumlar yapılmamaya çalışılmıştır. Son bölümde ise İhlas Finans krizi sonrası kriz / risk tecrübeleri ile büyük ilerlemeler kaydeden Katılım Bankaları’nın bankacılık duruşu hakkında kısa açıklamalar yapılmıştır. Finansal krizlerin en önemli özelliği bulaşıcı olmalarıdır. İhlas Finans krizinde de bu faktör kendisini göstermiş ve kur riskinden piyasa riskine oradan da kredi riskine doğru çok uzun bir riskler zincirinin krizler zincirine dönüştüğü görülmüştür. Krizden kısa bir süre önce “her şey için çok geç olmadan” yüksek kar payı dağıtımlarına karşı sektör içi uyarılar yapılmış ancak çok acıdır ki dikkate alınmamıştır. Neticede Katılım Bankaları için kriz sınavından geçtikleri bu 2001 yılı, bundan sonra atacakları adımları da belirleyen en önemli risk / kriz yönetim tecrübesi olmuştur. Teşekkürler. Mehmet Fehmi EKEN