1. Yoksulluk ve gelir dağılımı sorunları
Öğr. Kopy. 1
Doç. Dr. Mustafa Durmuş
Şubat 2015
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 1
2. Mutlak yoksulluk
• Mutlak yoksulluk; hane halkının ya da
bireyin, asgari yaşam düzeyini
sürdürebilmesi için gerekli olan en temel
ihtiyaçlarını yeterince karşılayamaması
durumunu anlatır.
• Dünya Bankası tarafından bu günde 1.25
doların altında gelire sahip olmak şeklinde
tanımlanıyor (World Bank, 2015).
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 2
3. Göreli-Kronik Yoksulluk
• Göreli yoksulluk; bireyin içinde yaşadığı
toplumun ortalama refah düzeyinin altında
kalması durumunu anlatır (Feng, 2014).
• Kronik yoksulluk; yoksulluğun bireylerin
yaşamlarının uzun bir kesitinde devam
etmesine ve hatta büyük ölçüde de yoksulun
çocuklarına geçmesine atıfta bulunur .
• Günde 0.70 doların altında gelir elde etme
durumunu anlatır (ODI, 2014: 16) .
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 3
4. Yoksulluk: Sınıfsal bir sorun!
• Yoksulluk ile ilgili olarak yapılacak ilk tespit
bunun sadece azgelişmiş ülkelerin değil,
• aynı zamanda gelişmiş ülkelerin de bir çarpıcı
özelliği olduğu, ulusal olmaktan ziyade sınıfsal bir
sorun olduğu.
• Yani dünyanın en az gelişmiş olarak kabul edilen
Afrika ülkelerinde olduğu kadar,
• en gelişmiş olarak görülen ABD’de de yoksulluk
ciddi boyutlardadır.
• Bunu küresel zenginlik verileri de ortaya
koymaktadır.
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 4
5. • Yoksulluk konusunun bir diğer boyutu bu
olgunun tek başına var olmadığı, karşıtı ile
birlikte var olduğu.
• Yani kapitalist üretim tarzında yoksulluk ve
zenginlik iç içedir, yoksulluk, karşıtı olan
zenginlik ile birlikte mevcuttur.
• Bu bağlamda hem dünyadaki hem de
Türkiye’deki yoksulluğun boyutlarını ve
nedenlerini anlayabilmek için öncelikle
zenginliğe bakmak gereklidir.
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 5
6. Susan George
How the Other Half Dies?, 1974.
• “ Yoksulu değil zengini inceleyelim, Bırakın
yoksullar kendilerini araştırsınlar. Aslında onlar
hayatlarında nelerin ters gittiğini hali hazırda
biliyorlar.
• Eğer onlara gerçekten yardımcı olmak
istiyorsak, yapacağımız en iyi şey onlara, onları
sömürenlerin nasıl faaliyette bulunduklarını,
gelecekte ne yapılması gerektiğini açık bir
şekilde anlatmaktır.»
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 6
7. Küresel servet eşitsizliği:
En zengin % 1’in serveti kalan % 99’unkine eşit…
Oxfam Issue Briefing
January 2015
• Küresel servet giderek daha az sayıda zengin seçkinin
elinde birikiyor.
• Bu zenginler zenginliklerini asıl olarak finans, ilaç ve
sağlık sektörü gibi sektörlerden elde ediyorlar.
• Bu sektörlerde faaliyet gösteren şirketler her yıl
siyasilere, çıkarlarını koruyan kollayan yönde
politikalar uygulamalarını sağlamak için, milyonlarca
dolarlık kaynak aktaran lobicilik faaliyetlerinde
bulunuyorlar.
• ABD’de en büyük lobicilik bütçe ve vergi alanlarında
dönüyor.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 7
8. Küresel servet eşitsizliği:
En zengin % 1’in serveti kalan % 99’unkine eşit…
Oxfam Issue Briefing
January 2015
• Credit Swiss’in verilerine göre, 2010 yılından bu yana dünyanın en
zengin yetişkin % 1’i küresel servetten aldığı payı giderek artırdı.
• Öyle ki 2014 yılında bu en zengin % 1 küresel servetin % 48’ine, kalan %
99 ise % 52’sine sahip oldu.
• Bu kalan % 52’nin neredeyse tamamı ise en zengin % 20’lik gruba ait.
• Yani dünyanın en yoksul konumundaki % 80’i servetin sadece % 5’ine
sahip olabiliyor.
• Bu trend böyle devam ederse şekilde görüleceği gibi önümüzdeki iki yıl
içinde bu % 1’lik grup payını daha da artıracak ve 2016 yılında bu pay %
50’yi aşacaktır.
• Buna karşılık, en yoksul % 99’un payı daha da küçülecektir.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 8
9. Küresel servet eşitsizliği:
En zengin % 1’in serveti kalan % 99’unkine eşit…
Oxfam Issue Briefing
January 2015
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 9
10. Küresel servet eşitsizliği:
En zengin % 1’in serveti kalan % 99’unkine eşit…
Oxfam Issue Briefing
January 2015
• Bu süreçte en tepedeki % 1’in payı en kalan %
99’dan daha hızlı arttı.
• 2010 yılında örneğin en zengin 80 kişinin toplam
servetinin değeri 1,3 trilyon dolar iken 2014’te
bu rakam 1,9 trilyon dolara ulaştı.
• Yani bu azınlığın servetinde 4 yılda 600 trilyon
dolarlık artış ya da nominal olarak % 50 artış
gerçekleşti.
• Diğer taraftan en yoksul % 50’nin payı özellikle
de 2010 yılından bu yana giderek azalıyor.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 10
11. Küresel servet eşitsizliği:
En zengin % 1’in serveti kalan % 99’unkine eşit…
Oxfam Issue Briefing
January 2015
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 11
12. Küresel servet eşitsizliği:
En zengin % 1’in serveti kalan % 99’unkine eşit…
Oxfam Issue Briefing
January 2015
• Bu en zengin 80 seçkinin servetlerinin toplamı, dünya
nüfusunun yarısının, yani 3,5 milyar insanın servetinin
toplamına eşit.
• Diğerlerinin servetleri yerinde sayarken bu 80 kişinin
servetindeki hızlı artış nedeniyle aralarındaki açık da giderek
artıyor.
• Ayrıca milyarderlerin kendi aralarındaki servet farkı da
açılıyor.
• Öyle ki 2010 yılında dünyanın en yoksul % 50’sinin servetine
sahip olan toplamda 388 milyarder varken, 2014 yılında bu
sayı 80’e geriledi.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 12
13. Küresel servet eşitsizliği:
En zengin % 1’in serveti kalan % 99’unkine eşit…
Oxfam Issue Briefing
January 2015
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 13
14. • Türkiye’de de servet bölüşümü son derece
adaletsizdir ve zengin ve yoksul arasındaki uçurum
giderek artmaktadır.
• Örneğin Türkiye’de 2013 yılında 79,000 dolar
milyoneri mevcuttur ve bu sayının 2019 yılında %
39 oranında artarak 110,000 olması
beklenmektedir.
• Keza 1,250 civarında ultra zengin mevcuttur ve
bunların bir kısmının serveti 1 milyar doların
üzerindedir (Forbes geçen yıl Türkiye’deki 1 milyar
doların üzerindeki servet sahiplerinin sayısının
40’ın üzerinde olduğunu açıklamıştı).
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 14
15. • Bu ultra zenginlerin yarısı 50–100 milyon dolar
arasında ve % 40’ı 100–500 milyon dolar arasında
bir servete sahiptir (Global Wealth Report, 2014:
24, 27, 43).
• Bu veriler Türkiye’deki yaşam standardına göre
yaklaşık 25-30 milyon, AB standartlarına göre 41
milyon yoksulun olduğu ve bu yoksulluğun
giderek arttığı Türkiye’de son on iki yıldır
övünülen ekonomik büyümenin aslında bir servet
büyümesinden başka bir şey olmadığını ortaya
koymaktadır.
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 15
16. • Yoksulluğun en önemli belirleyicilerinden olan gelirin
Türkiye’deki bölüşümü de son derece adaletsizdir.
• Öyle ki TÜİK verilerine göre, en üstte yer alan % 20’lik hane
halkı gurubu toplam gelirin neredeyse yarısına el koyarken,
kalan yarısı Türkiye nüfusunun % 80’i tarafından paylaşılmak
zorundadır.
• Ya da, en tepedeki üçte birlik bir nüfus gelirin üçte ikisine el
koyarken, en alttaki % 60’lık nüfus kalan üçte bir ile yetinmek
durumundadır (TUİK, 2014).
• Gelir bölüşümü göstergesi olarak kabul edilen Gini katsayısı
0.40 civarında olup, Türkiye, Şili ve Meksika’dan sonra OECD
ülkeleri içinde en yüksek Gini katsayısına sahip ülkedir.
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 16
17. • Diğer taraftan gelir ve servet bölüşümü eşitsizliği kapitalizm
açısından sürpriz bir sonuç değildir.
• Son olarak Piketty’nin çalışmasında da ortaya konulduğu (Piketty,
2014) gibi,
• savaş ve bunalım ve refah devleti gibi istisnai dönemlerin dışında,
200 yıllık sanayi kapitalizmi döneminde
• servet gibi gelir de giderek artan bir biçimde işçiler ve emekçiler
aleyhine olmak üzere eşitsiz ve adaletsiz bir biçimde
bölüştürülmüştür.
• 21yy için Piketty bu gidişin daha da kötüleşeceğini ve önüne
geçilemez ise servetin milli gelirden aldığı payın daha da artacağını
ileri sürüyor.
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 17
23. Global Wealth Report 2013, Credit Swiss Research Institute, October
2013
• Yandaki haritada gelir düzeylerine
göre ( 5,000 dolar- 100,000 dolar
üstü) bireylerin servetlerinin
dağılımı coğrafi olarak görülüyor.
• Küresel servet coğrafi olarak da
asimetrik dağılıyor.
• 100,000 dolar üstü servete sahip
olanlar Kuzey Amerika, Avrupa,
Japonya ve Avustralya
zenginlerinden oluşuyor.
• Büyük çoğunluk 5,000-25,000
arasında kalıyor.
• Türkiye 25,000 – 100,000 bandında
yani ikinci en zengin bölge de yer
alıyor.
• Kuşkusuz bu dağılım ülke içinde
eşit değil.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 23
24. İktisadi kriz büyük sermaye ve servet sahiplerinin durumunu
genelde daha da iyileştiriyor!
• 2012 yılından 2013 yılına toplam servetin
en fazla arttığı ve azaldığı ülkeler yandaki
grafikte sıralanıyor.
• ABD’deki artış 8 trilyon dolar ile ilk sırada.
• Dolar milyonerlerinin ülkelere göre
dağılımı açısından % 41 ile ABD ilk sırada
yer alıyor.
• Son 6 yıldır ciddi kriz içinde olmasına
rağmen, bu ülkede 2011 yılındaki dolar
milyoneri sayısı 11,534’ten 2012 yılında
13,216’ya yükseldi.
• ABD’yi, Çin, Almanya ve Fransa sırasıyla
1,8; 1,7 ve 1,6 trilyon dolar ile takip ediyor.
• Krizdeki İtalya ve İspanya’da da net servet
artışı var.
• Sırasıyla; İtalya 400 milyar dolar, İspanya
300 milyar dolar.
• Kaybedenler tarafında ise 6, trilyon dolar
ile Japonya başı çekiyor.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 24
25. Küresel servet kapitalist metropollerde birikti!
• Yandaki grafiğe göre
yaklaşık 247 trilyon ABD
dolarlık küresel servetin
150 trilyon doları ( %
61)Kuzey Amerika ve
Avrupa’da kümelenmiş
durumda.
• Asya Pasifik bölgesi (başta
Japonya olmak üzere)
buna dahil edildiğinde bu
rakam 200 trilyon dolara
oran da % 81’e fırlıyor.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 25
26. • En büyük adaletsizlik Rusya’da görülüyor, zira bu
ülkede sadece 110 en zengin Rus toplam servetin
% 35’ine sahip.
• Nüfusunun yaklaşık % 94’ünün serveti 10,000
ABD dolarının altında. Buna karşılık her 1000
Rus’un sadece 1 tanesinin serveti 1 milyon ABD
dolarının üzerinde.
• Reel sosyalizmin çöküşü sonrası hızla piyasa
ekonomisine geçiş ve şok terapi biçiminde
yapılan devasa özelleştirmelerin bunda çok
önemli bir payı var.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 26
27. En zengin küresel 25 şirket
• Gelirleri itibariyle en tepedeki 25 küresel
şirket listesinin başında 469 milyar dolar
ile Wall Mart Stores, ikinci sırada 467
milyar dolar dolar ile Royal Dutch Shell, 25
sırada 126 milyar dolar ile BNP Paribas
geliyor.
• Aktiflerinin değeri itibariyle en tepedeki
en büyük 25 çok uluslu listesinin başında
2,8 trilyon dolar ile Çin’li ICBC Bankası, 2,7
trilyon dolar ile İngiliz HSBC Holdings, 3.
Sırada 2,65 trilyon dolar ile Japon
Mitsibushi UF Financial, dördüncü sırada
2,5 trilyon dolar ile Fransız BNP bankası ve
beşinci sırada 2,36 trilyon dolar ile ABD’li
JP Morgan Chase, 25 sırada İsviçreli Bank
of Nova Scotia 737 milyar dolar ile geliyor.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 27
28. Dünyanın en zengin insanları
• Dünyanın milyarderleri 2013 yılında % 11 daha
fazla zenginleştiler.
• Buna karşılık dünyanın geri kalan bizlerin gelirleri
ya hiç değişmedi ya da azaldı.
• Dünyanın en zengin 25 isminin serveti ise geçen
yıl Ocak –Eylül döneminde % 9 ( 85 milyar dolar)
artarak, 930 milyar dolara ulaştı.
• Liste başı Bill Gates’in serveti % 16 artarak 72,5
milyar dolar oldu.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 28
29. Joseph Kishore, Wealth of world’s billionaires surges
past $7 trillion
http://www.wsws.org/en/articles/2015/03/04/forb-m04.html?view=mobilearticle, 4 March 2015
• Geçen hafta Pazartesi günü yayımlanan Forbes Dergisi’ne göre, dünya milyarderlerinin
toplam servetleri geçen yıl 6,4 trilyon dolardan, bu yıl itibariyle 7,05 trilyon dolara
yükseldi.
• Bu arada milyarder sayısı da % 11 artarak 1,826’ya ulaştı. Kişi başı ortalama servetin
tutarının 3,8 milyar dolar civarında olduğu tahmin ediliyor.
• Bu kesimlerin servetleri, dünya borsaları ve diğer finansal piyasalar görülmemiş ölçüde
yükselişe geçerken,
• düşen petrol fiyatları ve iyice zayıflayan avroya rağmen ülke ekonomilerin çok kötü
durumda olması,
• miktarsal kolaylaştırmadan, ultra düşük faiz politikalarından ve diğer devlet
politikalarından asıl yararlananların bu büyük finans zenginleri olduğunu ortaya koyuyor.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 29
30. • Bir başka anlatımla kapitalizmin şaşmaz bir biçimde başarılı olduğu
yegâne şey eşitsizlikleri ve adaletsizliği yeniden üretmektir.
• Bunu öncelikle, adına birinci bölüşüm denilen ve artı değer üretimi
ve buna el koyma biçimindeki normal işleyişi ile sağlamaktadır.
• İlave olarak, ikinci bölüşüm biçiminde, devlet aracılığıyla
uygulanan sosyo ekonomik politikalar ve emek gücü politikaları ile
eşitsizlikler daha da derinleştirilerek yeniden üretilmektedir.
• Yani vergi sistemi, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, sosyal alt yapı
denilen konut, ulaştırma, kamusal alanlar gibi alanlar sermayenin
ihtiyaçlarına ve kâr çıkarımı taleplerine göre belirlenmektedir.
• Böylece normal işleyişi içinde kapitalizmin temel özelliği tüm
yönlerden eşitsizliği kalıcı bir biçimde genişletmek ve kontrolsüz
bir hale geldiğinde bu eşitsizliği daha da derinleştirmek ve
genişletmek olarak ortaya çıkmaktadır.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 30
31. Dünyada ve Türkiye’de yoksulluk
• Dünya Gıda Örgütü’ne (FAO) göre, dünyada 842 milyon
insan, yani dünya nüfusunun % 12’si günlük gıda ihtiyacını
karşılayamamakta, aç yaşamaktadır (FAO, 2013: 8).
• Dünya Bankası’nın aşırı yoksulluk kıstası olan, günlük 1.25
doların altında gelir tüketmesi kıstası esas alındığında bu sayı
1,2 milyara çıkmaktadır ve bunun yaklaşık 500 milyonunu
çocuklar oluşturmaktadır (Olinto et al, 2013: 5).
• Çin ve Hindistan’da yaşam koşullarının son otuz yılda
iyileşmesi dışında, diğer yoksul ülkelerdeki aşırı yoksulluk
düzeylerinde gözle görülür bir iyileşme de söz konusu
olmamış, 35 en az gelirli ülkede bu süreçte 103 milyon daha
insan aşırı yoksul konumuna düşmüştür (Roberts, 2013).
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 31
32. Jean Zieglerinterviewed by Éric Toussaint , Geopolitics of Hunger,
http://brechtforum.org/economywatch/geopolitics-hunger, 16.02.2012
• Açlık nedeniyle günümüzde onlarca milyon insan ölüyor.
• Her beş saniyede 10 yaşın altında 1 çocuk ölüyor, her gün 37,000 insan
açlıktan ölüyor ve 7 milyarlık dünya nüfusunun 1 milyarı kalıcı kötü ya
da dengesiz beslenme (malnutrition) ile deforme olmuş durumda. Bu
arada zenginleri sayısı da giderek kabarıyor.
• Aynı FAO Raporu, küresel tarımın 12 milyar insana yetecek kadar gıda
(kişi başına günde 2200 kalori) üretme kapasitesine sahip olduğunu
söylüyor.
• Bu sayı mevcut nüfusumuzun neredeyse iki katı.
• Yani milenyumda açlık tehlikesi ya da her hangi bir nesnel yetersizlik
söz konusu değil. Eğer bir çocuk açlıktan ölüyorsa suikaste kurban
gitmiş demektir.
• Açlığın nedeni yeterince besinin olmaması değil, bu besinlere herkesin
erişebilmesini sağlayan herkesin gelirinin olmaması.
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 32
33. 2011–2013 döneminde açlığın bölgelere göre % dağılımı şöyle:
Güneydoğu Asya: % 35, Sahra Altı Afrika: % 26, Doğu Asya: % 20. 1990–1992 dönemine göre,
ikinci dönemde açlık gelişmiş dünya da 4 puan azalmış (% 20–16), buna karşılık Güneydoğu
Asya ve sahra Altı Afrika’a sırasıyla 4 puan ve 9 puan artmış
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 33
34. Afrika nüfusunun % 32’si, Okyanusya’nın % 48’inin
nitelikli suya erişimi yok!
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 34
35. Yoksulluk her azaldığında açlık da
azalır mı?
• Yoksulluk, gıda güvenliğine erişimde önemli bir rol
oynuyor.
• Aşırı yoksulluk günlük 1.25 dolar ve altında gelirle
yaşayan nüfusun oranı olarak tanımlanıyor. 1990’dan (
azgelişmiş dünyanın % 48’i idi) bu yana aşırı
yoksulluğun azaltıldığı ileri sürülüyor.
• Açlık yoksulluktan çok daha önemli bir sorun olarak
duruyor ve yoksulluğun azaltılmasıyla açlık oranı da
azalıyor. Bol miktarda gıdanın olması sorunu çözmüyor
• . Buna erişim ve kullanım yeterli değilse açlık devam
ediyor.
•
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 35
36. • Dünyadaki aşırı yoksulların % 80’e yakını kırsal
bölgelerde yaşamakta ve bunların üçte ikisi de
geçimliklerini tarımdan sağlamaktadırlar.
• Diğer taraftan bu yoksullar temel hizmetlere
erişememektedirler.
• Öyle ki bunların sadece % 26’sı temiz suya
erişebilmekte, % 49’unun elektriği var ve sadece
% 20’si kanalizasyon ve sanitasyon
hizmetlerinden faydalanabilmektedir (Olinto et
al, 2013: 6).
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 36
39. Yoksulluk kadın ve kızlar arasında çok daha yaygın. 2007 yılında kadınların % 20’si günlük 1.25
doların altında ve % 40’ı 2 doların altında gelir kullanabiliyordu. Genç kadınlar ve kızlarda bu
oranlar sırasıyla % 25 ve % 50 civarında
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 39
41. JomoKwameSundaram, Finishing Off Hunger, DEC 9, 2013,
http://www.project-syndicate.org
• Dünya Bankası’nın aşırı yoksulluk için yaptığı 1.25
dolar / gün tanımı işlevsel değil.
• Bugünün aşırı yoksulluk hattı,örneğin
Nikaragua’da, eksik beslenme durumundan
sakınabilmek için yeterli değil.
• Pek çok durumda, hibelerin yanı sıra, yeterli
tarımsal yatırım ve yeterli sosyal koruma
sağlamaya dönük kapsamlı yatırımlar açlık ve
yoksullukta önemli azalmaları sağlayabiliyor.
• Bu insanların temiz su ve sanitasyon hizmetlerine
de erişimini içermek durumundadır.
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 41
42. • Dünya Bankası ekonomisti Adam Wagstaff’e
göre Hindistan’da 1.25 dolar eşiğinin hemen
üstündeki çocukların % 60’ı yetersiz beslenme
sorunu yaşamaktadır.
• New Castle Üniversitesi’nden Prof. Peter
Edward’a göre ise, gerçek bir yoksulluk eşiği
enflasyondan arındırılmış olarak günde en az 5
dolar olmalıdır (Hickel, 2013).
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 42
43. Considering this perspective, how do you relate the world famine crisis to the quasi-
simultaneous 2007/2008 banking and economic crisis in the highly industrialized countries?
• 2007/2008 krizinden sonra, hedge fonları ve büyük yatırım
bankaları finansal piyasalardan mal piyasalarına özellikle de
zirai ürünlere doğru ağır bir kayma gösterdiler.
• Bunun sonucunda dünya gıda tüketiminin % 75’ini oluşturan
ve mısır, pirinç ve buğdaydan oluşan üç temel gıdanın
fiyatları adeta patladı.
• 1.5 yılda mısırın fiyatı % 93 artarken, bir ton pirincin fiyatı da
105 dolardan 1010 dolar fırladı.
• 2010 Eylül ayından bu yana öğütmelik buğdayın fiyatı ikiye
katlanarak tonu 271 avroya ulaştı.
• Bu fiyat artışları spekülatörler için astronomik kar demek
iken, milyonlarca yoksulun ölümü anlamına geliyor.
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 43
44. Considering this perspective, how do you relate the world famine crisis to the quasi-
simultaneous 2007/2008 banking and economic crisis in the highly industrialized countries?
• İkinci olarak kriz sonrasında hedge fonları ve diğer spekülatörler Güney yarım kürede
tarım arazileri satın almaya başladılar.
• Dünya Bankası’na göre geçen yıl bu fonlar ve çok uluslu şirketler sadece Afrika’da 41
milyon hektar arazi satın aldılar.
• Bu da küçük çiftçinin yok oluşunu hazırladı. Sadece Dünya Bankası değil, Afrika kalkınma
bankası da bu toprak gasplarını finanse etti.
• Bunu meşrulaştırmak için Afrika tarımsal üretiminin çok düşük olduğu biçimindeki bir
habis teori sundular.
• Oysa Afrika tarımının bu gerilik durumu onun toprağının uygunsuzluğundan ya da daha
az çalışılmasından değil, bu ulusların dış borçla boğuşur halde olmalarından
kaynaklanıyor.
• Geçimlik tarıma yatırım yapacak kadar paraları ya da fonları yok. Bu nedenle de çözüm bu
toprakları parası olan çok uluslulara devretmek olamaz.
• Afrika’nın ekilebilir topraklarının sadece % 3,8’i sulanabiliyor.
• 250,000’den az ekim hayvanı ve birkaç bin traktörleri var ve ne tohumları ne de mineral
gübreleri var.
• Çözüm bunların köylülere sağlanmasıdır.
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 44
45. Considering this perspective, how do you relate the world famine crisis to the quasi-
simultaneous 2007/2008 banking and economic crisis in the highly industrialized countries?
• Gıda hakkının baş düşmanı gıda piyasasını kontrol altında tutan 10
kadar özel kıtalar üstü şirkettir.
• Fiyatları belirlerler, stokları kontrol derler ve sadece parası olanlar
bu gıdayı alabileceğinden ötürü kimin yaşayıp kimin öleceğine
karar verirler.
• Geçen sene örneğin Cargill ticari öğütülecek buğday piyasasının %
26’sını kontrol etti.
• IMF, DB ve DTÖ ise böyle şirketlerin en temel yol açıcısıdır. Açlığın
berbat bir şey olduğunu kabul etseler de piyasalara müdahale
etmenin adeta günah olduğuna inanırlar.
• Bu üçlü dünya gıda piyasasının % 95’ini kontrol etmekte ve açlığın
sadece total bir liberalizasyon ve özelleştirme ile ortadan
kaldırılacağını fikrini yaymaktadırlar.
• Oysa 20 yıldır dünyada sözü edilen bu serbestleştirme ve
özelleştirmeler yapılıyor ama açlık sorunu devam ediyor.
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 45
46. • Türkiye’deki emek örgütlerine göre, ülkedeki dört
kişilik bir ailenin gerçek açlık sınırının net 1,300
lira civarında, yoksulluk sınırının ise 4,000 lira
civarında olması gerekmektedir.
• Oysa asgari ücretin 1000TL’yi dahi bulmaması ve
ücretli olarak çalışan yaklaşık 13 milyon işçinin %
60’ından fazlasının asgari ücretli olması
nedeniyle, istihdam imkânı bulabilen işçilerin
önemli bir kısmı çalışan yoksul konumundadır.
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 46
48. • Ancak devlete göre, Kasım 2013 itibariyle
Türkiye’deki yoksul sayısı 13 milyon
civarındadır.
• Zira Türkiye’de sadece, aylık geliri brüt aylık
asgari ücretin üçte birinden az olanlar
(yaklaşık 400 TL) yoksul sayılmakta ve bunların
sağlık sigortası primleri devlet tarafından
ödenmektedir (SGK, 2014).
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 48
49. UNDP Human Development, Report 2013 The Rise of the South:
Human Progress in a Diverse World Summary
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 49
50. UNDP Human Development, Report 2013 The Rise of the South:
Human Progress in a Diverse World Summary
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 50
51. UNDP Human Development, Report 2013 The Rise of the South:
Human Progress in a Diverse World Summary
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 51
52. • Bu şekilde tescillenen yaklaşık 13 milyon yoksulun; %
35’i Doğu ve Güney Doğu’da yaşamaktadır.
• En yoksul ilk 20 il’in tamamı bu bölgelerde yer
alırken, yoksulluk sıralamasında ilk üç sırayı sırasıyla;
• Ağrı ( nüfusunun % 50’si aylık 400 liranın altında
gelire sahip), Hakkâri, Iğdır, Şırnak ve Van
(nüfuslarının % 40’ı), Urfa ( % 38), Diyarbakır (% 37)
ve Hatay ( % 24) paylaşmaktadır. Toplam yoksul nüfus
sayılan 13 milyonun % 12’si (1,5 milyon) İstanbul’da
yaşarken, İzmir, Ankara ve Adana’da yoksulluk oranı
% 11 civarındadır (SGK, 2014).
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 52
53. • Yoksulluk sadece azgelişmiş ülkelerin değil, dünyanın en gelişmiş
kapitalist ülkesi sayılan ABD’nin de somut bir sorunudur.
• Öyle ki ABD Nüfus Bürosu’nun yaptığı bir araştırmaya göre bu
ülkede 45 milyon insan yoksulluk sınırında yaşamaktadır. 2007
yılından bu yana ortanca hane halkı geliri % 8 gerilemiştir.
• 2013’te her beş çocuktan biri yoksuldur.
• Nüfusun % 13.4ünün (42 milyon) sağlık sigortası yoktur.
• Yoksulluk nedeniyle birlikte yaşamak zorunda kalan ailelerin oranı
% 19 olmuştur ve 49 milyon insan (% 16) güvenli gıdadan yoksun
evlerde yaşamaktadır.
• Bu oran ve sayı çocuklarda sırasıyla % 21,6 ve 16 milyondur
(Damon, 2014).
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 53
54. Jean Ziegler interviewed byÉricToussaint , Geopolitics of Hunger,
http://brechtforum.org/economywatch/geopolitics-hunger,
16.02.2012
• Araştırmalar yoksulluğun nedeninin kaynakların yetersiz olması
değil, bu kaynakların eşitsiz bölüşümü olduğunu ortaya
koymaktadır.
• Öyle ki “FAO Raporu’na göre, küresel tarım 12 milyar insana
yetecek kadar gıda (kişi başına günde 2200 kalori) üretme
kapasitesine sahiptir. Bu sayı mevcut nüfusumuzun neredeyse iki
katıdır. Buna rağmen açlık nedeniyle günümüzde onlarca milyon
insan ölmektedir. Her beş saniyede 10 yaşın altında 1 çocuk, her
gün 37,000 insan açlıktan ölüyor ve 7 milyarlık dünya nüfusunun 1
milyarı kalıcı, kötü ya da eksik beslenme ile deforme olmuş
durumdadır. Bu arada zenginlerin sayısı da giderek artmaktadır.
Yani milenyumda açlık tehlikesi ya da her hangi bir nesnel
yetersizlik söz konusu değildir. Eğer bir çocuk açlıktan ölüyorsa
suikasta kurban gitmiş demektir. Açlığın nedeni yeterince besinin
olmaması değil, bu besinlere herkesin erişebilmesini sağlayan
herkesin gelirinin olmamasıdır” (Ziegler, 2012).
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 54
55. Jean Ziegler interviewed byÉricToussaint , Geopolitics of Hunger,
http://brechtforum.org/economywatch/geopolitics-hunger, 16.02.2012
• Yapısal açlık kırsal kesimdeki tarımın yetersiz gelişimiyle,
konjonktürel açlık ise ekonomilerin savaş ya da doğal felaketler
nedeniyle çökmeleri sonucunda ortaya çıkıyor.
• Dolayısıyla da borç ile açlığın neden olduğu tahribat arasındaki
ilişki özellikle konjonktürel açlığa karşı mücadelede açıkça kendini
gösteriyor.
• 2008-2010 döneminde Dünya Gıda Programı bütçesinin yarısını
kaybetti (6 milyar dolardan 3.2 milyar dolara indi).
• Kendi bankalarının röfinansmanı ile uğraşan gelişmiş ülkeler çok
borçlandıklarından bu Programa yaptığı ödemeleri önemli ölçüde
kısıtlar.
• Savaş ya da doğal felaketlerle boğuşan ülkelere yardım yapmaktan
sorumlu Programın eli kolu bağlı kaldı.
• Yani açlara yardım için gerekli gıdayı Program yeterince alamıyor.
Kısaca borç yüz binlerce insanın yok olmasının sorumlusu.
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 55
56. Jean Ziegler interviewed byÉricToussaint , Geopolitics of Hunger,
http://brechtforum.org/economywatch/geopolitics-hunger, 16.02.2012
• 2007/2008 krizinden sonra, hedge fonları ve büyük yatırım
bankaları finansal piyasalardan mal piyasalarına özellikle de
zirai ürünlere doğru ağır bir kayma gösterdiler.
• Bunun sonucunda dünya gıda tüketiminin % 75’ini oluşturan
ve mısır, pirinç ve buğdaydan oluşan üç temel gıdanın
fiyatları adeta patladı.
• 1.5 yılda mısırın fiyatı % 93 artarken, bir ton pirincin fiyatı da
105 dolardan 1010 dolar fırladı. 2010 Eylül ayından bu yana
öğütmelik buğdayın fiyatı ikiye katlanarak tonu 271 avroya
ulaştı.
• Bu fiyat artışları spekülatörler için astronomik kar demek
iken, milyonlarca yoksulun ölümü anlamına geliyor.
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 56
57. Jean Ziegler interviewed byÉricToussaint , Geopolitics of Hunger,
http://brechtforum.org/economywatch/geopolitics-hunger, 16.02.2012
• İkinci olarak kriz sonrasında hedge fonları ve diğer spekülatörler Güney yarım kürede
tarım arazileri satın almaya başladılar.
• Dünya Bankası’na göre geçen yıl bu fonlar ve çok uluslu şirketler sadece Afrika’da 41
milyon hektar arazi satın aldılar.
• Bu da küçük çiftçinin yok oluşunu hazırladı. Sadece Dünya Bankası değil, Afrika kalkınma
bankası da bu toprak gasplarını finanse etti.
• Bunu meşrulaştırmak için Afrika tarımsal üretiminin çok düşük olduğu biçimindeki bir
habis teori sundular.
• Oysa Afrika tarımının bu gerilik durumu onun toprağının uygunsuzluğundan ya da daha
az çalışılmasından değil, bu ulusların dış borçla boğuşur halde olmalarından
kaynaklanıyor.
• Geçimlik tarıma yatırım yapacak kadar paraları ya da fonları yok. Bu nedenle de çözüm bu
toprakları parası olan çok uluslulara devretmek olamaz.
• Afrika’nın ekilebilir topraklarının sadece % 3,8’i sulanabiliyor. 250,000’den az ekim
hayvanı ve birkaç bin traktörleri var ve ne tohumları ne de mineral gübreleri var. Çözüm
bunların köylülere sağlanmasıdır.
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 57
58. Jean Ziegler interviewed byÉricToussaint , Geopolitics of Hunger,
http://brechtforum.org/economywatch/geopolitics-hunger, 16.02.2012
• Gıda hakkının baş düşmanı gıda piyasasını kontrol altında tutan 10
kadar özel kıtalar üstü şirkettir.
• Fiyatları belirlerler, stokları kontrol derler ve sadece parası olanlar
bu gıdayı alabileceğinden ötürü kimin yaşayıp kimin öleceğine
karar verirler.
• Geçen sene örneğin Cargill ticari öğütülecek buğday piyasasının %
26’sını kontrol etti.
• IMF, DB ve DTÖ ise böyle şirketlerin en temel yol açıcısıdır. Açlığın
berbat bir şey olduğunu kabul etseler de piyasalara müdahale
etmenin adeta günah olduğuna inanırlar.
• Bu üçlü dünya gıda piyasasının % 95’ini kontrol etmekte ve açlığın
sadece total bir liberalizasyon ve özelleştirme ile ortadan
kaldırılacağını fikrini yaymaktadırlar.
• Oysa 20 yıldır dünyada sözü edilen bu serbestleştirme ve
özelleştirmeler yapılıyor ama açlık sorunu devam ediyor.
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 58
59. 2011–2013 döneminde açlığın bölgelere göre % dağılımı: Güneydoğu Asya: % 35, Sahra Altı
Afrika: % 26, Doğu Asya: % 20. 1990–1992 dönemine göre, ikinci dönemde açlık gelişmiş dünya
da 4 puan azalmış (% 20–16), buna karşılık Güneydoğu Asya ve sahra Altı Afrika sırasıyla 4 puan
ve 9 puan artmış.
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 59
60. Gıda fiyat endeksinde en büyük artış Güneydoğu Asya (92’den 113’e)
görüldü.
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 60
61. Afrika nüfusunun % 32’si, Okyanusya’nın % 48’inin nitelikli
suya erişimi yok
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 61
62. • Veriler yoksulluğun ve zenginliğin kapitalizmin doğal bir
sonucu ve sınıfsal bir mesele olduğunu ortaya koyar nitelikte.
• Öyle ki küresel çapta ABD dünyanın en zengin ama bir o
kadar da bu zenginliklerin en adaletsiz dağıldığı bir ülkedir.
• Bu ülkede en zengin % 1,57 trilyon dolara ya da zenginliğin %
35’ine, en zengin % 10 ise fiilen servetin % 80’ine sahiptir. En
alttaki % 80 ise zenginliklerin sadece % 7’sine elde
edebilmektedir.
• Hindistan ise dünyanın en yoksul ülkeleri arasında yer
alırken, küresel olarak en zengin 100 dolar milyarderinin üçü
Hintlidir (Ambani, Mithal and Azam Premji) ve bunların
servetlerinin çok büyük bir kısmı Batılı bankalarda ya da off
shore finansal kurumlarda tutulmaktadır (Kamyana ve Khan,
2013).
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 62
64. • Dünyada herkese günlük olarak 2 kg düşecek
kadar gıda üretimi söz konusu iken 1 milyarın
üzerinde insan kronik açlık ve yoksulluk
içinde.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 64
65. Küresel yoksulluk azalıyor mu?
• Uluslar arası Medyanın aksini iddia etmesine rağmen, hem
küresel yoksulluk artıyor, hem de yoksullarla zenginler arasındaki
açık giderek artıyor.
• ►Yale Üniversitesi’nden Prof. Thomas Pogge’ye göre, küresel
yoksulluğun azaldığı tezi yanlış bir hesaplamaya dayanıyor.
• 1996’da Roma zirvesinde uluslararası yardımlarla 2015 yılına
kadar 836 milyon insanın yoksulluktan kurtarılacağı açıklandı,
ama küçük bir kurnazlıkla bu sayı 2000 yılında yarıya indirildi.
• Bu da hedefin kolayca tutturulmasını sağladı, zira dünya nüfusu
hızla artıyordu. Ayrıca hesaplamayı 1990’dan başlattılar. Bu
dönem Çin’in yoksulluğu azaltmada çok önemli başarılar elde ettiği
yıllardı. Böylece 836 milyon yoksulun sayısı 345 milyona
indirilerek görev başarılmış ve BM’de yoksulluğu yarıya indirmiş
oldu. (Absolute Poverty and Global Justice: Empirical Data - Moral
Theories ...).
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 65
66. Küresel yoksulluk azalıyor mu?
• ► Küresel yoksulluk eşiği (IPL) defalarca aşağıya doğru çekildi.
• Milenyum kampanyasında temel alınan 1.25 dolar/gün
ölçüsü özellikle ve bilinçli olarak ilk kez de Dünya Bankası
tarafından kullanıldı (2005). Ancak bu rakam 2 cent fazla
olsaydı, yani 1.27 dolar olsaydı bu kampanyanın yoksulluğu
azaltmada sağladığı bütün başarı silinip gidecekti.
• ► Aşırı yoksulluk için 1.25 dolar /gün hesabı gerçekçi değil.
• World Bank ekonomisti Adam Wagstaff’e göre örneğin
Hindistan’da 1.25 dolar eşiğinin hemen üstündeki
çocukların % 60’ı yetersiz beslenme sorunu yaşıyor.
• Newcastle Üniversitesi’nden Peter Edward’a göre ise, gerçek
bir yoksulluk eşiği enflasyondan arındırılmış olarak günde en
az 5 dolar olmalıdır.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 66
67. Uluslar arası kurumlar yoksullukla mücadelede
başarısız oldular!
• Bu kurnazlıklara rağmen, BM, IMF ve Dünya
Bankası’nın hazırladıkları yoksullukla
mücadele programları ve bu konu ile ilgili
olarak kurulan ve sektöre dönüşen STÖ’ler
başarısız kaldılar.
• STÖ’lerin bazıları, Deniz Feneri örneğinden
bildiğimiz gibi, yoksulluğun sürdürülmesinden
çıkar sağlayan yolsuzluk yapan kurumlara
dönüştüler.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 67
68. Zenginlik ve yoksulluk aynı anda var !
• Küresel olarak örneğin ABD dünyanın en zengin ama bir o
kadar da bu zenginliklerin en adaletsiz dağıldığı bir ülke.
• En zengin % 1, 57 trilyon dolara ya da zenginliğin % 35’ine
sahip. En zengin % 10 ise fiilen servetin % 80’ine sahip. En
alttaki % 80 ise servetin sadece % 7’sine sahip.
• Hindistan ise dünyanın en yoksul ülkeleri arasında yer alıyor
ama küresel olarak en zengin 100 dolar milyarderinin üçü
Hintli (Ambani, Mithal and Azam Premji).
• Servetleri Batılı bankalarda ya da off shore finansal
kurumlarda yatıyor.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 68
69. Zenginlik ve yoksulluk aynı anda var !
• Küresel düzeydeki ekonomik ayrışma ya da eşitsizlik şöyle
netleştirilebilir:
• Dünyanın en zengin % 1’i servetin % 43’ünü; % 10’u % 83’ünü
kontrol ediyor. En yoksul % 50 % 2’sini ve en yoksul % 80 ise
sadece % 6’sını kontrol ediyor.
• En zengin 300 kişinin servetinin toplamı 3 milyar yoksulun
servetinin toplamından fazla.
• Ya da en zengin 200 kişinin serveti 2,7 trilyon dolar iken, en yoksul
3,5 milyar insanın servetlerinin toplamı sadece 2,2 trilyon dolar.
• Son 20 yıl boyunca en tepedeki %1 ‘in serveti % 60 oranında arttı.
2008 krizinden bu yana ise bu eşitsizlik kat be kat arttı.
• Hangi açıdan bu piramide bakılırsa bakılsın sonuç aynı derecede
korkutucu.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 69
70. Sistemin meşruiyeti krizi !
• Gelir eşitsizliği ve yoksulluk sorununu çözemeyen her
ekonomik model eninde sonunda meşruiyet kriziyle
karşılaşacaktır.
• Yakın zamanlarda küresel çapta gerçekleşen ayaklanmalar
bunun bir kanıtı.
• Zira ortak hareket etmeseler de hemen hepsinin ayağa
kalkma nedenleri ortak:
• İşsizliğin hızla artması, eksik istihdamın yarattığı mali
zorluklar, küresel rekabet karşısında genç işçilerin ve
insanların yeterli eğitim donanıma sahip olmaması, lobicilik
gibi meşrulaştırılmış biçimleri de dâhil olmak üzere
yolsuzluklara olan tepki, tüm dünyada artan gelir ve servet
adaletsizliği.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 70
71. Gerçek ve görünürdeki nedenler?
• Kuşkusuz küresel kapitalist dünyayı sarmalına
alan bu denli önemli bir sorun tek bir nedenle,
“örneğin kapitalist sistemin doğal sonucudur
“biçiminde bir yaklaşımla izah edilemez.
• Hem yoksulluğu, hem de nedeni ve aynı
zamanda da sonucu olduğu yolsuzluğu yaratan
etmenleri ayrıntılı bir biçimde çözümlemek
gerekir.
• Gerçek nedenler yerine yüzeysel nedenlerle
uğraşmak, bizi başarısız kılar.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 71
72. • 1740’dan bu yana yoksulluk kavramı kitaplara
girmiş durumda.
• 1740–1790 arasında zirveye çıktı (Yoksulluk
Aydınlanması).
• 19 ve 20yy da yoksulluğa karşı ilgisiz kalındı.
• 1960’lardaki ikinci aydınlanmayla yeniden
popüler oldu ve hala popüler bir konumda.
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 72
73. Tarihte «egemen görüş» yoksulluğu nasıl açıkladı?
• ►Modernite öncesi çağlarda yoksulluk kavramı,
• Samuel Fleischacker’e göre (2004, p.7), modernite öncesi çağlarda yoksulluk hiçbir
şey hak etmeyen bir sınıfın durumunu tanımlamada kullanılırdı.
• “başka bir şey olabilecek potansiyele sahip olmayan bir sınıfın durumunu” anlatır.
• Devletin ya da Tanrının onlara verdiği ile yetinmesi gereken insanlardı yoksullar.
• 1740 yılında Fransız doktor ve ahlakçı Philippe Hecquet yoksulların bir tablodaki
gölgelere benzediğini yani sadece gerekli kontrastı oluşturduklarını yazmıştı.
• Yani yoksulluk tanımlanırken ya Allah’ın dileği, ya da hayatını kötü yönetmek-
tembellik gibi durumlardan kaynaklanan özel durum olarak tanımlanırdı.
• Yoksulluk ya Tanrının isteği ya da kişilerin kendi tercihlerinin bir sonucu olarak
görüldü.
• Ayrıca bu çağlarda yoksulluk ve açlık faydalı bir şey olarak ele alındı.
• Öyle ki ülkenin çalışmaya istekli insanlara ihtiyacı vardır ve yoksulluk da, açlık da
çalışmak için en temel teşviktir (Patrick Colquhoun (1806).
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 73
74. Tarihte «egemen görüş» yoksulluğu nasıl açıkladı?
• ►18 ve 19 yy’da Aydınlanma Dönemi’nin Kant ve Jean-Jacques
Rousseau gibi filozofları yoksulluğun doğal düzenin değil sosyo-
ekonomik nedenlerin bir sonucunu ileri sürdüler.
• 1780’de Fransa’da yeni bir sorgulama başladı. Bu tarihte yazılan
Figaro’nun Düğünü’nde örneğin Paris halkı aristokrasiyle dalga
geçen hizmetkârların tarafındaydı.
• Bu ruh bir miktar Britanya’ya da yansımıştı, ama orada buna direnç
de söz konusuydu.
• Yoksulluğun bu şekilde ele alınmasında Fransız Devrim sürecinin
de çok büyük etkisi oldu. Fransız Devrimi’nin ünlü sloganı:
• Özgürlük, eşitlik ve kardeşlik (liberty, equality, and fraternity ).
• Bu gelişmelere rağmen yoksulluk hayatın bir gerçeği olarak görüldü
ve üzerine gidilmedi.
• Derinleşen yoksulluk Avrupa’da 1848 devrimlerinin ve Paris
Komünü’nün (1871) önünü açtı.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 74
75. Tarihte «egemen görüş» yoksulluğu nasıl açıkladı?
• ►Dönemin Klasik ve Neo klasik iktisatçıları yoksulluk ve gelir eşitsizliği
sorununa ilgisiz kaldılar.
• Hatta bazı iktisatçılar yoksulluğu iktisadi gelişme için gerekli gördüler.
• Onlara göre işçileri reel ücretlerdeki artış yoksulluğu azaltır, ancak yoksul
olmayan işçiler daha az çalışmak isteyeceklerinden, bu işgücü arzını,
dolayısıyla da sermaye birikimini yavaşlatır, Merkantilist söylem altında
ihracatın rekabet gücünü kaybetmesine ve lüks mallara yönelecek olan
işçilerin değerlerinin sapmasına neden olur.
• Nitekim Malthus’tan daha iyimser olsa da ,burjuva iktisadının kurucusu A.
Smith bu durumu şöyle meşrulaştırmıştır:
• “Refahın olduğu yerde büyük bir eşitsizlik de olacaktır. Her zengin bir
kişi için en az 500 fakir olacaktır ve azınlığın refah içinde olması,
kaçınılmaz olarak çoğunluğun sefaleti demektir” (Smith, 1776: 232).
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 75
76. Tarihte «egemen görüş» yoksulluğu nasıl açıkladı?
• 18 yy’da Batı Avrupa’da var olan ve toplumun
tüm üyelerinin asgari bir yaşam standardına sahip
olması gerektiği fikrine dayanan bölüşümsel
adalet düşüncesi, sonrasındaki 170 yıl boyunca
yavaş yavaş öldü.
• Akademisyenlerin kitaplarında saklı kaldı (Alfred
Marshall ,1890 Principles of Economics: 2)
• “ Yoksulluğun bir gereklilik olmadığı fikrini
güçlendiremez miyiz?”).
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 76
77. Tarihte «egemen görüş» yoksulluğu nasıl açıkladı?
• Gerçekte ikinci aydınlanma 1960’lara doğru geldi. Özellikle
de ABD’ deki insan hakları hareketlerindeki uyanış yoksulluk
ve varsıllık konularını gündeme taşıdı (John Kenneth
Galbraith, 1958, The Affluent Society ve Michael Harrington
1962, The Other America).
• Johnson yönetiminde politikacılar yoksulları hedefleyen yeni
sosyal programlarla yanıt verdiler (War on Poverty). Fakat
1980’lerden itibaren karşı ataklar gelişti ve yoksullukla
mücadele sosyal refaha yapılan saldırılarla yer değiştirdi.
• Azgelişmiş dünyanın yoksulluğu yoksulluk konusunun
özellikle de Dünya Bankası üzerinden gündemde kalmasını
sağladı (The World Bank, 1990, World Development Report:
Poverty).
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 77
78. Tarihte «egemen görüş» yoksulluğu nasıl açıkladı?
• ► Bu dönem burjuva ideologları yoksulluk ve açlığı, hemen
her şey de olduğu gibi, kaynakların kıtlığına, yetersizliğine
de bağladılar.
• Bu nedenle de bugün de yaygın olarak kullanılan iktisat
tanımı doğdu:
• “İktisat, kıt kaynaklarla sınırsız ihtiyaçları karşılama
bilimidir”.
• ►Burjuvazi tarafında bu dönemde yoksulluğun bir diğer
açıklaması piyasaların ve diğer kurumların başarısız
kalmaları biçiminde oldu.
• Buna göre piyasa başarısızlıkları doğduğunda kaçınılmaz
olarak yoksulluk gibi sorunlar da oluşmaktadır.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 78
79. 19yyda alternatif yoksulluk açıklaması
• ►Bu yaklaşımlara yanıt yine 19yyda Marx ve
Engels’ten geldi.
• Burjuva ideologlarının tersine, yoksulluğun
kapitalizmin sınıfsal sömürü ilişkilerinin kaçınılmaz
bir sonucu olduğunu ve kapitalizm içinde
yoksulluğun ortadan kaldırılamayacağını ileri
sürdüler.
• Yani Marksistlere göre işsizlik gibi, yoksulluk ve açlık
da, kaynakların yetersizliğinden değil, üretim
araçlarının bir avuç sermayedarın özel mülkiyetinde
olmasından dolayı, bu kaynakların dağıtım
biçiminden kaynaklanmaktadır.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 79
80. Tarihte «egemen görüş» yoksulluğu nasıl açıkladı?
• ►Sosyal Devlet Dönemi’nde (1960–1980), burjuva
ideologlar yoksulluğun ve diğer sorunların nedeni
olarak düzenlenmemiş kapitalist piyasaları gösterdiler.
• Bu görüşlerinde Büyük Depresyon (1929) deneyimi
ve bu döneme damgasını vuran burjuva iktisatçısı
Keynes’in görüşleri ve sosyalizmin yayılmasının
yarattığı korku ve endişe etkili oldu.
• ►1980 sonrasında ise yoksulluğun kaynakları olarak
uygulanan yanlış ekonomi politikaları, resesyon ve iktisadi
krizler, artan finansallaşma ve spekülasyon, yolsuzluklar ve kayıt
dışı ekonomi gösterildi.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 80
81. Egemen görüşçe «yolsuzluk» nasıl açıklanıyor?
• Günümüzde, yolsuzluklar ya azgelişmiş
ülke politikacılarının yaptığı gibi, meşru
bir ticari faaliyet gibi gösterilmeye
çalışılıyor,
• ya da sözde bilimsel bir kılıf ile devletin
aşırı büyümesi ve kaynak tahsisini elinde
tutması ile açıklanıyor.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 81
82. Egemen görüşçe «yolsuzluk» nasıl açıklanıyor?
• “Leviathan Devlet Teorisi” ne göre, devlet politikacıların, bürokratların ve
özel çıkar gruplarının çıkarlarını maksimize etmeye yarayan bir araçtır.
• Bu kesimler devletin elindeki kaynakları kendi çıkarlarına yönelik olarak
kullanırlar ya da manipüle ederler.
• Örneğin Becker’e göre, özel çıkar ya da baskı grupları üyelerinin iktisadi
güçlerini artırmak için politikayı bir araç olarak kullanırlar.
• Bu davranışlar özellikle belli sektörlere ve/veya faaliyetlere verilen
sübvansiyonlar ve teşvikler, vergi indirimlerinin belirlenmesinde etkili olur.
• Çok iyi örgütlenmiş bu gruplar seçilmiş hükümetlere baskı uygulayarak ya
da rüşvet gibi yollarla rant kollayıcı faaliyetlere girişirler.
• Bunun kaçınılmaz sonucu ya da yansıması ise yolsuzluklardır.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 82
83. • Bu açıklamalar hem yoksulluk sorununu hem
de yolsuzlukla olan ilişkisini açıklamada
yetersiz.
• O halde “yoksulluk olgusunun temel
belirleyicileri neler olabilir ?”
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 83
84. 2012
WORLD DEBT FIGURES
Damien Millet, Daniel Munevar & Éric Toussaint
CADTM - Committee for the Abolition of Third World Debt
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 84
85. 2012
WORLD DEBT FIGURES
Damien Millet, Daniel Munevar & Éric Toussaint
CADTM - Committee for the Abolition of Third World Debt
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 85
86. 2012
WORLD DEBT FIGURES
Damien Millet, Daniel Munevar & Éric Toussaint
CADTM - Committee for the Abolition of Third World Debt
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 86
87. 2012
WORLD DEBT FIGURES
Damien Millet, Daniel Munevar & Éric Toussaint
CADTM - Committee for the Abolition of Third World Debt
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 87
88. 2012
WORLD DEBT FIGURES
Damien Millet, Daniel Munevar & Éric Toussaint
CADTM - Committee for the Abolition of Third World Debt
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 88
89. Yoksulluk-iktisadi büyüme ilişkisi?
• ►Yoksulluğun nedeni yetersiz iktisadi
büyüme, ya da büyümenin yavaşlaması mıdır?
• Dünya Bankası iktisatçılarının savunduğu bu
görüşe göre ekonomiler büyüdükleri sürece
gelir bölüşümüne müdahale etmeksizin
yoksulluğun azaltılması mümkündür.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 89
90. Yoksulluk-iktisadi büyüme ilişkisi?
• Dünya Bankası aşırı ve kronik yoksulluğu 2030 yılına kadar ortadan
kaldırmak gibi iki amacı belirledi.
• Bu, her toplumda nüfusun en yoksul % 40’ının durumunun
iyileştirilmesiyle sağlanacaktır. BM bunu onayladı.
• DB günlük 1.25 doların altında gelirle yaşamak durumunda kalanların
oranını % 3’ün altına düşürmek istiyor.
• Buna göre eğer ülkeler geçmişteki 20 yılda yaşanan büyüme oranlarında
büyümeye devam ederlerse, gelir bölüşümünde bir değişiklik olmaksızın
küresel yoksulluk 2030’a kadar %17,7’den % 7,7’ye düşer.
• Eğer büyüme hızları daha yüksek olursa bu oran % 5.5’e kadar geriler.
• Ancak bazı ampirik çalışmalar büyümenin yoksulluğu azalttığını ortaya
koysa da buradan büyümenin tek başına yeterli olduğu, diğer kamu
politikalarına gerek olmadığı sonucunu çıkartmak yanlış olur.
• Zira ampirik bir çalışma sonucunda bir önlemin faydalı olduğunu ortaya
çıkartmak, bir başka önlem ya da politikanın faydasız olduğunu ortaya
koymaz.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 90
91. Yoksulluk-iktisadi büyüme ilişkisi?
• Devletin, iktisadi büyüme için önce sermayeye
gerekli tüm destekleri vereceği,
• sonra da, yeterli bir büyüme sağlandığında, bu
kez düğmeyi çevirerek yeniden bölüştürücü
politikalara kayacağı inancı,
• kapitalist devletin mutlak özerk olduğu
biçiminde bir görüşün ürünüdür.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 91
92. Yoksulluk-iktisadi büyüme ilişkisi?
• Oysa sermaye ekonomik olarak güçlendikçe devlet üzerindeki
etkisi de o denli artacak ve yeniden bölüştürücü politikalara karşı
çıkacaktır.
• Bunun ikinci engeli yabancı sermaye akımlarına olan bağımlılık
anlamında ülke ekonomisinin küresel finansal sisteme olan
bağımlılığıdır.
• Bu da devleti paradigma değiştirme anlamındaki mutlak özerkliğini
imkânsız kılar.
• Zira küresel sermaye çıkışları hızlanır bu da finansal bir krize
neden olur. Ayrıca “büyüme için adil bölüşüm şarttır, bu da
eğitimli, sağlıklı insan demektir” tezi bir başka açıdan insanları
büyüme için araçsallaştıran, onları özne değil nesne olarak
tanımlayan bir tezdir.
• Oysa sözü edilen bu değerler büyümenin değil, demokrasinin bir
ön koşuludur.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 92
93. Kriz-yoksulluk ilişkisi?
• ►Yoksullaşmanın nedeni iktisadi krizler midir?
• Krizin yoksulluğu daha da artırdığı verilerle
doğrulanıyor.
• Zira krizde işsizlik artarken, gelir dağılımı daha da
bozuluyor.
• Kemer sıkma politikaları ise emekçileri daha da
yoksullaştırıyor.
• Ancak yoksulluk kriz olmadığında da mevcut.
• Yoksulluk sisteme içkin bir olgu.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 93
94. Kriz-yoksulluk ilişkisi?
• Kriz sadece azgelişmişlerdeki değil aynı zamanda AB ve ABD gibi metropol ülkelerdeki
yoksulluğu da artırdı.
• Yoksulluk riski ölçütüne göre, yani ortanca harcanabilir gelirin yüzde 60’ı olarak
hesaplanan yoksulluk oranı AB 27’de ortalama % 16,4.
• Bir başka anlatımla yoksulluk öyle arttı ki AB 27 nüfusunun % 24’ü, yani her dört kişiden
biri yoksul.
• Bu etki özellikle de AB’nin göreli olarak daha az gelişmiş Güney ve Doğu bölgelerinde
daha fazla hissediliyor.
• AB Komisyonu’nu araştırmasına göre AB’de şu anda 40 milyon insan ciddi yoksulluk
içinde, 80 milyon insan, yoksulluk riski ölçütüne göre, yoksulluk eşiğinin altında kalıyor.
• 2020 yılında (The EU 2020 ‘vision’), 20 milyon insanı yoksulluktan kurtarma projesi
hayata geçirilse bile hala 95 milyon insan yoksul kategorisinde yer alacak (27 milyonu
çocuk).
• Dünyanın en varsıl bölgesinde böyle bir sosyal mahrumiyetin varlığı çok çarpıcı.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 94
95. Kriz sonrası politikalar -yoksulluk
ilişkisi?
• ►Kriz sonrasında uygulanan ekonomi
politikalar sayesinde, karlar hızla toparlanarak
artıp, borsalar kriz öncesi düzeylere tekrar
erişirken, reel ücretler ve hane halkı gelirleri
azaldı, işsizlik kalıcı oldu.
• Servet belli ellerde yığılmayı sürdürdü. Gelir
dağılımı daha da bozuldu, Gini katsayısı
yükseldi.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 95
96. Kriz sonrası politikalar -yoksulluk
ilişkisi?
• Paul Krugman: “Krizden bu yana uygulanan ekonomi
politikaları pek çok açıdan tam bir başarısızlık olsa da
sonuçları itibariyle zenginler için kötü olmadı.
• Uzun dönemli işsizlik kalıcı olsa da karlar çabuk
toparlandı.
• Borsa değerleri Atlantik’in iki yakasında da kriz öncesi
yüksek düzeylerine tekrar sıçradı, yükseldi.
• En tepedeki% 1 fiilen sürmekte olan depresyondan
fayda sağlarken, kesinlikle hiç acı çekmiyor.”
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 96
97. Kriz sonrası politikalar -yoksulluk
ilişkisi?
• OECD, raporu gelir dağılımı eşitsizliğindeki kriz sonrası artışı
doğruluyor:
• 33 gelişmiş OECD ülkesinde gelir eşitsizlikleri Büyük
Resesyon’dan bu yana arttı.
• 2007–2010 döneminde vergi ve sosyal yardım sonrası
gelirler artmazken, en zengin % 10’un durumu çok iyileşti.
• Halkın durumunun kötüleşmesi İspanya ve İtalya’da daha
belirgindi.
• Örneğin en zengin % 10’un durumu vergiler sonrası
değişmezken, en alttaki % 10’un gelirleri İspanya’da % 10 ve
İtalya’da % 6 düştü.
• Yani kemer sıkma politikaları zenginleri değil yoksulları
üzdü.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 97
98. Kriz sonrası politikalar -yoksulluk
ilişkisi?
• OECD Raporu (Divided we stand 2011):
• 2008 krizi pek çok OECD ülkesinde, vergileme ve
transfer önlemlerine rağmen, hane halkı gelirlerini
düşürdü ve 2011 yılına kadarki üç yıl boyunca
eşitsizliği artırdı.
• Bu üç yıl boyunca reel gelir, işsizlik ve düşen reel
ücretler nedeniyle, OECD ortalamasında yılda % 2
düştü.
• En büyük düşüş İzlanda gibi Keynesyen poster
modellerinde görüldü (yıllık % 12).
• Bu düşüşler Yunanistan, İspanya ve İrlanda gibi
Güney ülkelerinde yıllık % 6–8 oldu.
• Sadece Almanya, Kanada, İsveç ve Polonya’da hane
halkı gelirleri azalmadı.
• Düşüşler eşit dağılmadı. Gini katsayısı, OECD
ortalaması olarak, 2007–2011 arasında % 1,3 puan
artış gösterdi.
• Piyasa geliri eşitsizliği kriz öncesi 12 yıldan daha da
fazla oldu.
• Bu etkiler simetrik dağılmadı: OECD’nin göreli olarak
yoksul ülkeleri, yaşlılar (%20), gençler, çocuklar ve
kadınlar bundan daha fazla etkilendiler.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 98
99. Kriz sonrası politikalar -yoksulluk
ilişkisi?
• Dean Baker (ABD): Yoksulluğun bir diğer nedeni ise ekonominin
içinde bulunduğu mevcut aşağı doğru gidiş trendidir.
• Bu yüzden 26 milyon işsiz, eksik istihdam edilen var. Tüm bunlar
yoksulluğun ve zenginliğin nedenidir.
• Yoksulluğumuz izlenen yanlış politikaların bir sonucudur. Eğer
hükümet işsizleri tam istihdam altında işe yerleştirecek dolayısıyla
da onlara gelir yaratacak büyük alt yapı projeleri gibi projelere
kaynaklarını aktarsaydı, hem büyüme hem de istihdam sağlanır,
böylece de yoksulluk önlenmiş olurdu, ama bunu yapmıyor.
• Kısaca öyle bir ekonomik sisteme sahibiz ki düzgün işlediğinde
dahi geliri zengine doğru dağıtıyor.
• Öyle bir politik sistemimiz var ki kriz dönemlerinde dahi en çok
ihtiyacı olanların beslenme borularını kesiyor.
• Herkesin Wall Street’i işgal etmesinin nedenini anlamak zor değil.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 99
100. Kriz hem emek hem de sermaye gelirlerinin azalmasına
neden oldu
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 100
102. Yoksulluğun Marksist açıklaması
• Artan gelir eşitsizliği ve yoksulluk, krizin bir
sonucu değil, onlarca yıllık sürecin bir
sonucudur.
• Bu süreçte sermaye sınıfı karlarını
artırırken, işçi sınıfı giderek daha fazla
sömürüye maruz kaldı.
• Yani her iki sorun da kapitalizmin işleyiş
mantığından kaynaklanıyor.
• Sorun kapitalist sistemin kendidir.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 102
103. Yoksulluğun Marksist açıklaması
• Adam Booth:
• Kapitalizmde yoksulluk ve gelir eşitsizliğinin
nedeni özünde iki temel mücadeledir.
• Bunlardan ilki kendini emek-sermaye
çatışması olarak gösterir.
• İkincisi ise kapitalistlerin kendi aralarındaki
amansız rekabettir.
• Her ikisi de işçilerin ve genel olarak üretim
araçlarından yoksun olan emekçilerin
yoksullaşmasına neden olur.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 103
104. Yoksulluğun Marksist açıklaması
• 1. Eşitsizlik kapitalist sistemin olmazsa olmaz bir koşuludur:
Bir avuç zenginliğin tek kaynağı kitlelerin sömürülmesidir.
• Bu karşıt güçlerin bir arada olması (işçiler ve kapitalistler)
kaçınılmaz olarak eşitsizliği beraberinde getirir.
• Sistemin işleyiş mantığı gereğince de her iki taraf da kendi
payını artırma çabası içindedir, kapitalist karını artırır ve bu
da eşitsizliği derinleştirir, yoksulluğu artırır.
• Türkiye’de net asgari ücret 850 lira. İşçilerin % 72’si asgari
ücretli olarak çalışıyor.
• İşçiler ücretlerini artırır bu da eşitsizliği ve yoksulluğu
azaltır.
• Bu sınıf mücadelesinin tam olarak anlamıdır.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 104
105. Yoksulluğun Marksist açıklaması
• 2. Kapitalizm kar çıkarımına dayalı bir sistemdir.
Her kapitalist sürekli birikim yapmalı, yatırım
yapmalı ve büyümelidir, aksi takdirde pazar payını
kaybeder.
• Diğer taraftan bu kar artışını kovalarken, rekabet
her bir kapitalisti emek tasarruf edici makinalara
yatırım yapmaya, işçileri baskılamaya ve ücret
biçimindeki maliyetleri kısmaya zorlar.
• Tüm kapitalistler buna yönelince işçi sınıfının bir
bütün olarak ücretleri azaltılır, bu da işçilerin
yoksullaşmasına neden olur.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 105
106. Gelir bölüşümü eşitsizliği- yoksulluk ilişkisi?
• ►Yoksulluğun nedeni birincil, piyasacı gelir
bölüşümü eşitsizliğidir.
• Ücret düzeylerinin düşüklüğüdür.
• Milli gelir içinde karların payının artmasına
karşılık ücretlerin payının azalmasıdır.
• Yani yoksulluğun nedeni zenginliktir.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 106
108. Gelir bölüşümü eşitsizliği- yoksulluk ilişkisi?
• Elise Gould, Inequality Is the Main Cause of
Persistent Poverty, January 8, 2014,
http://www.epi.org
• Krugman: Kalıcı yoksulluğun ana nedeni piyasa
gelirlerindeki yüksek düzeydeki eşitsizliktir.
• Gelir bölüşümündeki adaletsizlik yoksulluğu en fazla
artıran faktördür.
• Eğer ABD’de milli gelir artışından sağlanan kazanç eşit
dağıtılmış olsaydı mevcut yoksulluk oranı 5,5 puan
daha düşük olurdu.
• Yani vergi ve transferler öncesi piyasa gelirlerindeki
adaletsizlik yoksulluk sorununun temel kaynağıdır.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 108
109. Gelir bölüşümü eşitsizliği- yoksulluk ilişkisi?
• Alvaredo, Facundo, Anthony B. Atkinson, Thomas Piketty,
and Emmanuel Saez:
• ABD ve Kıta Avrupası ülkelerinde gelirlerin en üst dilimde
yoğunlaşmasıyla sonuçlanan artan gelir bölüşümü
adaletsizliğinin dört temel nedeni var:
• (i) Zenginlerin vergisini azaltan vergi politikaları,
• (ii) İşçi sendikalarının toplu pazarlık rolünün ve gücünün
azalması,
• (iii) Milli gelir içinde özel servet gelirlerinin payının giderek
artması (özellikle de Avrupa’da) ve
• (iv) Kazanılmış emek geliri ile sermaye gelirleri arasında
giderek ortaya çıkan yakınlaşma (daha çok ABD’de).
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 109
110. Milli gelir içinde özel servet gelirlerinin payının giderek artması
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 110
111. Gelir bölüşümü eşitsizliği- yoksulluk ilişkisi?
• Euro Memorandum 2014:
• Avrupa bölgesinde ufukta bir toparlanmanın
işareti olmadığı gibi ücretlerin GSYH içindeki
payı da azalmaya devam ediyor.
• Birçok ülkedeki merkez sağ iktidarlar kemer
sıkmayı, kamu kısıntılarını, ücret azaltımı
ve yaşam standardını düşürmeyi,
Yunanistan gibi bir mali krize düşmemek
gerekçesiyle, kitlelerin gözünde
meşrulaştırdılar.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 111
112. Michael Roberts Blog, Inequality: there’s no stopping it
!http://thenextrecession.wordpress.com/2013/05/17
• Michael Roberts Blog, Inequality: ABD’de işçi başına
sağlanan kar Büyük Resesyondan bu yana artış
gösteriyor.
• Dolayısıyla da kurumsal karlar yeni bir yüksek
düzeye erişti.
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 112
113. ABD’de işçi başına sağlanan kar Büyük Resesyondan bu yana artış gösteriyor.
Dolayısıyla da kurumsal karlar yeni bir yüksek düzeye eriştiler.
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 113
114. Gelir bölüşümü eşitsizliği- yoksulluk ilişkisi?
• Richard D. Wolff, Capitalism and Poverty:
• Şirketler üst düzey yöneticilerine ve hissedarlarına yüksek
ücretler ödemeyi, prim sunmayı ve hisse senedi vermeyi,
yüksek karlar dağıtmayı da amaçlarlar.
• İşçilerine ne kadar az ödeme yaparlarsa bu kesimler o denli
fazla gelir edeceklerdir.
• Keza şirketler fiyatlarını artırarak ve üretim maliyetlerini
kısarak (böylece kaliteyi düşürerek) karlarını yükseltirler.
• Yüksek fiyatlar ve kötü kaliteli ürün sunumu da, tıpkı
ücretlerin düşürülmesi ya da sosyal harcamalarda kısıntıya
gidilmesi gibi, kendileri aynı zamanda tüketici olan işçi sınıfı
ve geniş yığınların yoksullaşmasına neden olur.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 114
115. Gelir bölüşümü eşitsizliği- yoksulluk ilişkisi?
• Jamie McGeever, Why are US corporate profits so high? Because wages
are so low:
• Karların yüksekliğinin nedeni ücretlerin düşüklüğüdür. Şirket
nakitleri hiç bu kadar hem dolar olarak, hem de ekonomideki
payları cinsinden büyük olmamıştı.
• Diğer yandan milyonlar hala işsiz ve yoksul, tesadüf mü?
• Goldman Sachs’in baş ekonomisti Jan Hatzius:
• “ Karların artışı saatlik ücret düzeyinin düşüklüğü ile doğrudan
ilişkili. Zira ücretler nominal olarak sadece % 2 büyüyor. Resesyon
nedeniyle ürünlerinin fiyatlarını istediği gibi artıramayan şirketler
olabildiğince az işçi ile aynı üretimi yapmayı becererek karlarını
da artırmayı olanaklı kıldılar.
• Örneğin ABD’de 2008 krizi sonrasında, karlar tepeye tırmanırken,
ücretler son elli yılın en düşük düzeyinde kaldı».
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 115
116. Karlar en yukarıda iken, ücretler son elli yılın en düşük
düzeyinde
Jamie Mc Geever, Why are US corporate profits so high? Because wages are so low, January 24, 2014, http://blogs.reuters.com
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 116
117. Karlar en yukarıda iken, ücretler son elli yılın en düşük
düzeyinde
Jamie Mc Geever, Why are US corporate profits so high? Because wages are so low, January 24, 2014, http://blogs.reuters.com
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 117
118. Gelir bölüşümü eşitsizliği- yoksulluk ilişkisi?
• Economic Policy Institute, The 13 Most Important Charts of 2013:
• ABD ekonomisinde tek iyi veri, kurum karları ile ilgili. Karlar hızla artmaya
devam ediyor.
• 1969–2007 ortalama kar artışı % 20,4 iken 2013’ün üçüncü çeyreğinde
bu artış % 25,8 oldu.
• Ortalama işçi ücreti ile ceo ücreti arasındaki fark 273 kata çıktı. Bu rakam
1965’te 20 kat, 1992’de 100 kat 2000 yılında 383 kat ve 2012’de 273 kat
oldu.
• 2002 yılından bu yana en alt % 70’lik grubun ücretleri hiç değişmedi ya
da enflasyon dışarda tutulduğunda düştü.
• 1970’li yılların sonlarından itibaren ücret artışları emek gücü verimlilik
artışlarının gerisinde kaldı. 1979–2012 arasında işçilerin % 80’ini temsil
eden sektörde emek gücü verimliliği % 63,8 artarken, saat başı ücret ve
diğer ödemeler % 7,5 arttı. Bu da gelir dağlımı eşitsizliğini hem karlar hem
de yüksek ücretliler bağlamında daha da bozdu.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 118
119. ABD ekonomisinde tek iyi rakam kurum karları ile ilgili. Karlar hızla artmaya devam
ediyor
Economic Policy Institute, The 13 Most Important Charts of 2013, 12/20/13, http://brechtforum.org
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 119
120. Ortalama işçi ücreti ile ceo ücreti arasındaki fark 273 kata çıktı. Bu rakam 1965’te20
kat, 1992’de 100 kat 2000 yılında 383 kat ve 2012’de 273 kat oldu
Economic Policy Institute, The 13 Most Important Charts of 2013, 12/20/13, http://brechtforum.org
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 120
121. 2002 yılından bu yana en alt % 70’lik grubun ücretleri hiç değişmedi ya da enflasyon
dışarıda tutulduğunda düştü
Economic Policy Institute, The 13 Most Important Charts of 2013, 12/20/13, http://brechtforum.org
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 121
122. 1970’li yılların sonlarından itibaren ücret artışları emekgücü verimlilik artışlarının gerisinde
kaldı. 1979–2012 arasında işçilerin % 80’ini temsil eden sektörde emek gücü verimliliği % 63.8
artarken, saat başı ücret ve diğer ödemeler % 7.5 arttı. Bu da gelir dağlımı eşitsizliğini hem
karlar hem de yüksek ücretliler bağlamında daha da bozdu
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 122
123. Gelir bölüşümü eşitsizliği- yoksulluk ilişkisi?
• 4 yıllık fakülte mezunlarının ücretleri de son 25
yıldır değişmedi.
• Bilgisayar kursları gibi teknik kurs almak da ücret
artışı için yeterli olmadı.
• Güvencesiz emeklilik yoksulluğu artırdı.
• Hane halklarının yarısının emeklilikte kullanacağı
bir birikimleri yok.
• Güvencesiz ve yetersiz emeklilik koşulları en çok
siyahları ve Hispanikleri vuruyor. Zira beyazları
göre birikimleri 6 kat az.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 123
124. A: 4 yıllık fakülte mezunlarının ücretleri de son 25 yıldır değişmedi
B: Bilgisayar kursları gibi teknik kurs almak da ücret artışı için yeterli olmadı
Doç. Dr. Mustafa Durmuş 124