2. YOKSULLUKLA MÜCADELE YOLLARI
YOKSUL İNSANLARIN SAHİP OLDUĞU FIRSATLARIN
GELİŞTİRİLMESİ İÇİN ÖNERİLEN POLİTİKALAR
Yoksul Yanlısı Büyüme (Pro-Poor Growth)
Yoksul yanlısı büyüme OECD ve BM gibi uluslararası kurumlarca
yoksullukta önemli azalmalara yol açan büyüme olarak tanımlanmıştır. Fakat,
yoksullukta önemli azalma ne demektir? Büyümenin yoksullara ne kadar faydası
olursa yoksul yanlısı büyüme kabul edilecektir? Bu sorulara cevap verebilmek için
yoksul yanlısı büyümenin iki tanımı yapılmıştır.
Birinci tanıma göre, yoksullar büyümeden daha çok faydalanırlarsa yoksul
yanlısı büyüme olarak kabul edilmektedir. Örneğin, yoksul kesimlerin gelirlerinin
büyüme oranının yoksul olmayan kesimlerin gelirlerinin büyüme oranından büyük
olması bu tanım için yeterli olmaktadır. Bu tanım altında yapılan başka bir
formülasyona göre ise, yoksul kesimlerin mutlak kazançlarının yoksul olmayan
kesimlerin kazançlarından büyük olması olarak ifade edilmektedir. Her iki durumda
da büyümenin yoksul yanlısı olabilmesi için eşitsizliğin azalması gerekmektedir(Cord
vd.,2004,16).
İkinci tanıma göre ise, büyüme eğer yoksulluğu azaltmaktaysa, yoksul
yanlısı büyüme olarak kabul edilmektedir. Bu tanıma göre, yoksulların gelirlerinde bir
değişme olmadığı veya azalmadığı durumlar hariç büyüme her zaman yoksul
yanlısı büyüme olarak kabul edilmektedir.
3. Birinci tanıma göre karar veriliyorsa, ekonominin genel performansı veya
yoksul olmayanların refahları ihmal edilir. Bu da toplum refahının ençoklanmasıyla
tutarlı olmaz ve arzu edilmeyen kamu seçimlerine yol açar. Örneğin, birinci
tanıma göre hareket eden bir toplum yoksul yanlısı büyümeye ulaşmak istiyorsa,
ekonominin büyüme oranı % 2 iken, yoksul kesimin ortalama gelirinin büyüme
oranının % 3 olmasını kabul edebilir. Halbuki, ekonominin büyüme oranı % 6 iken,
yoksul kesimin ortalama gelirinin % 4 büyüdüğü durumu ise kabul etmez(Cord
vd.,2004,17).
İkinci tanıma göre karar veriliyorsa, küçük gelir artışları bile yoksul
yanlısı büyüme olarak kabul edilir. Bu yüzden bu tanım uygulandığın da Bin Yıl
Kalkınma (BYK) Hedeflerine ulaşmak da çok zaman alır. Yoksul kesimlerin gelirlerindeki
küçük artışlar yoksullukla mücadelede başarılı olunmasını zorlaştırır.
Gelir dağılımının düzeldiği durumlarda görülen büyüme, gelir dağılımının
bozulduğu duruma göre yoksulluğu daha çok azaltmaktadır. Bunun iki nedeni
vardır. Birincisi, doğrudan etkisidir. Bu etki ile gelir dağılımının düzeldiği her
büyüme yoksulluğu azaltmaktadır. İkinci etki ise, gelir dağılımının düzelmesi sonucunda
ortaya çıkan dolaylı pozitif etkidir.
4. Eğer, başlangıçtaki gelir dağılımı eşitsizliği az ise büyümenin yoksulluğu azaltıcı etkisi
daha büyük olmaktadır. Dolayısıyla, eşitsizlikteki azalmalar gelecekte gerçekleşecek
olan büyümenin yoksulluğu azaltıcı etkisini (esnekliğini) artırmaktadır. Yani, gelir
dağılımının düzelmesi içinde bulunan dönemde yoksulluğu azalttığı gibi gecikmeli bir
etkiyle gelecek büyümenin de yoksulluğu daha çok azaltmasına yol açmaktadır. Ayrıca,
gelir dağılımındaki bozulma yoksul kesimlerin büyümeden daha az faydalanmasına
yol açtığı gibi gelecek büyümenin de yoksulluğu azaltıcı etkisini düşürmektedir(Cord
vd.,2004,19).
5. Yoksul Yanlısı Büyümenin Gerçekleşmesi İçin İzlenmesi
Gereken Yollar
Ekonomik büyümenin yoksul yanlısı olabilmesi için iki yol vardır.
Birinci yol doğrudan olan yoldur. Bu yolda ekonomik büyüme
yoksulların gelirlerinin hemen artmasını sağlar. Doğrudan büyüme
olabilmesi için yoksulların bulunduğu sektörler ve bölgelere daha çok ilgi
gösterilmesi; yoksulların sahip olduğu üretim faktörlerinin daha çok
kullanılması gerekir.
Bu
politikalar
yoksulların
büyümeden
daha
çok
faydalanabilmelerini sağlarken, ekonomi durgunluğa girdiğinde ve oynaklığı
arttığında en çok etkilenen kesimler yoksullar olur.
6. Yoksul yanlısı büyümenin yoksulluğu azaltabilmesi için büyümenin
yoksulların bulunduğu sektörlerde gerçekleşmeli ve yoksulların sahip olduğu
üretim faktörleri kullanılmalıdır. Yoksul kesimlerin büyük çoğunluğu kırsal kesimde
yaşamaktadır. Büyük çoğunluğu ise tarımsal üretime bağlıdır. Kullandıkları üretim
faktörleri ise işgücü ve topraktır. Yani, yoksul yanlısı büyüme için kırsal kesim
hedeflenmeli, tarım kesiminin gelirleri arttırılmalıdır. Bunun içinde en çok
işgücünün kullanılması sağlanmalıdır. Başarılı bir şekilde kalkınan ülkelerin
deneyimlerine bakıldığında hızlı büyüme ve yoksulluğun azaltılması için tarım
kesiminde verimliliğin ve gelirlerin arttırılması gerekmektedir(Klasen,2004,97).
Sektörler, bölgeler ve üretim faktörleri arasındaki dolaylı bağlantılar yoluyla
uzun dönemde büyüme yoksul yanlısı olabilir. Sanayi ve hizmetler sektöründeki
yüksek ve işgücü yoğun büyüme yoksul kırsal kesimden göçe yol açabilir.
Yoksul kırsal kesimden göç edenlerin gelirleri arttığı gibi kırsal kesimde geride
kalanların da karşılaştıkları fırsatlar artar. Büyüme sırasında vasıflı işgücünün yoğun
olarak kullanılması tamamlayıcı olan vasıfsız işgünün de kullanılmasının artmasına
yol açar. Büyüme dönemlerinde yoksul insanlar ise beşeri sermayelerini
geliştirebilir. Beşeri sermayesi gelişen işgücünün yoğun olarak kullanılması da
yoksul yanlısı büyümeye yol açar.
7. Fonksiyonel gelir dağılımına göre ise, büyümenin yoksul yanlısı olabilmesi için
yoksul kesimlerin sahip olduğu üretim faktörlerinin daha çok kullanılması gerekir.
Bunlar, vasıfsız işgücü ile bazı durumlarda topraktır. Çin, Hindistan ve hızlı büyüyen
Doğu Asya ülkelerinin yoksullukla mücadele kayıtlarına bakıldığında yoksul kesimlerin
sahip olduğu üretim faktörleri büyüme esnasında çok kullanıldığında yoksullukla
mücadele de çok başarılı oldukları görülmüştür.
Bu ülkelerde fonksiyonel gelir dağılımını yeniden dağıtan politikalar ekonomik
büyümeyi arttırmadığı zaman başarılı olmamıştır. Örneğin, tarım kesiminde topraktan
elde edilen gelirleri arttırabilmek ve verimliliğin yükseltilmesi için yapılan
müdahaleler sürdürülebilir ekonomik büyüme ile uyumlu olmuştur. Fakat, ücretlerin
piyasadaki denge fiyatının üzerine yapay olarak çıkarılması için yapılan müdahaleler
ise ekonomik büyümeyi yavaşlatmıştır (Klasen,2004,99;Pernia,2003:4;Eastwood ve
Lipton,2000,47-48).
8. İkinci yol ise dolaylı yoldur. Bu yolda ise kamu sektörünün
yeniden dağıtım politikaları aracılığıyla yoksulların gelirlerinin
arttırılması sağlanmaya çalışılır.
Yoksullar için yapılan sosyal harcamalar yoksul kesimlerin
ekonomik
büyüme
sürecine
dahil
olmasını
sağlar.
Böylece, büyüme ile doğrudan yoksullukla mücadele edilir. Ya da
yoksullara sosyal güvenlik ağı aracılığı ile transfer ödemeleri yapılır.
Ekonomik büyüme ile yapılan transfer ödemelerinin miktarları
artabilir. Genellikle, birinci yol ikinci yola tercih edilmektedir.
Aslında, sosyal güvenlik ağı ile yapılan transfer ödemeleri yoksul
kesimlerin ekonomik büyümeden yararlanmalarını sağlamada
etkilidir. Böylece, yoksul insanların ekonomi büyürken risk almalarını
sağlayarak
daha
çok
para
kazanmalarına
yol
açabilir(Klasen,2004,96).
9. Büyümenin yoksul yanlısı olabilmesi yoksul insanların sahip olduğu
beşeri sermaye miktarına bağlıdır. Beşeri sermayesi zengin olan ülkelerin daha hızlı
büyüdüğü ispatlanmıştır. Beşeri sermayesi iyi olan insanlar ise büyümeden daha
çok faydalanmaktadırlar. Eşitsizliğin yüksek olduğu ortamlarda büyüme daha az
yoksul yanlısı olmaktadır. Yoksul insanların beşeri sermayesine yapılan yatırımlar
yoksullukla mücadelede iki yarar sağlar: Ekonomik büyümeyi arttırır ve büyüme
daha çok yoksul yanlısı olur. Doğu Asya ülkelerinin deneyiminde görüldüğü gibi
artan bir beşeri sermaye büyümeye ve yoksulluğun azalmasına yol
açmıştır(Klasen,2004, 100; Eastwood ve Lipton,2000,45-46).
Beşeri sermaye birikiminde cinsiyet eşitsizliğinin azaltılmasının daha
yüksek büyümeye ve yoksulluğun azalmasına yol açtığı görülmüştür.
10. Yoksul Yanlısı Büyüme İçin Uygulanacak İktisat
Politikaları
Yoksul yanlısı büyümenin sağlanabilmesi için yapılması gereken en önemli şey
makroekonomik istikrarın sağlanmasıdır. Makroekonomik politikalar finansal veya
ödemeler dengesi krizlerinin olma olasılığını azaltacak biçimde istikrarı hedeflemelidir.
Yüksek enflasyon oranlarının ( % 10 ve üzeri olması halinde) yoksullara zarar verdiği
bilinmektedir. Büyük bütçe ve cari işlemler açıkları krizlere yol açarak yoksul insanlara
büyük zararlar vermektedir(Klasen,2004,103).
Makroekonomik istikrarsızlık varken sermaye hesaplarının açılması yurt
dışına sermaye kaçışına veya sermaye hareketlerinde aşırı oynaklığa yol açmaktadır.
Finansal serbestleşme uygulandığı ülkelerde yüksek tasarruf oranlarına veya
finansal derinleşmeye yol açmamıştır. Yeni görüşlere göre sermaye hesabı sadece
makroekonomik istikrar ortamında yavaşça açılmalıdır. Finansal serbestleşme ise bütçe
açıklarının kapatılması gibi reformlar uygulandıktan sonra yapılmalıdır. Bu reformlar
arasında rekabeti arttıracak, daha iyi düzenlemeye yol açacak ve yoksulların
finansal hizmetlere mikro kredi gibi kurumların aracılığıyla kolayca ulaşabilmelerini
sağlayacak önlemlerde bulunmalıdır(Klasen,2004,109-110).
11. Yapısal Uyum Programlarında ticarette serbestleşme, gümrük tarifelerinin
birden bire indirilmesi, kotaların ve ihracat vergilerinin kaldırılması olarak
anlaşılmaktaydı. Son yıllarda yapılan araştırmalar ithalatta yapılan hızlı bir
serbestleşmenin sanayi sektörüne zarar verdiğini ve ihracat yapacak sektörlerin
gelişmesini önlediği göstermişlerdir. Dünya Bankası ise son yıllarda ithalatta
serbestleşmenin yerine ihracatın önündeki engellerin kaldırılmasını vurgulamaktadır.
Tarımsal politikaların yoksul yanlısı olabilmesi için tarımsal verimliliği ve
gelirleri arttırmayı hedeflemelidir. Ancak, günümüze kadar uygulanan politikalar
tarımsal üretime destek olmamış hatta zarar vermiştir. Tarımsal üreticilere
fiyatlarda destek olunması üreticilere yararlı olurken gıda fiyatlarını yükselteceği
için yoksulluk üzerindeki etkisi çok küçük olur. Yoksulluğun azalması için büyük bir
etkinin yaratılabilmesi için tarımsal verimlilik iyileştirilmelidir. Bunun
gerçekleştirilebilmesi için daha çok araştırma ve geliştirme, kırsal kesimde altyapı,
sulama ve tarımsal kredi gibi kamu yatırımlarının yapılması
gerekmektedir(Klasen,2004,111;Eswaran ve Kotwal,2006,120-122).
Günümüze kadar gelişmekte olan ülkelerde uygulanan sanayi politikaları
rekabetçi bir sanayi sektörünün gelişmesini sağlayamamıştır. Sanayi sektörleri
yabancı üreticilerin rekabetine karşı korunmaya bağımlı kalmışlardır.
12. Uzun dönemde yoksul yanlısı büyümenin sağlanabilmesi için işgücü yoğun küçük
ve orta ölçekli sanayi sektörleri desteklenmelidir. Doğu Asya ülkelerinin
deneyimlerinden görüldüğü gibi devletin sağladığı destek ile işgücü yoğun ihracat
çekişli sanayileşme modeli yüksek büyüme oranlarına ve yoksullukta hızlı bir
azalmaya yol açmıştır. Çoğu gelişmekte olan ülkenin yetersiz altyapı ve finans
sistemleri, maruz kaldıkları yüksek risk ve uluslararası rekabet gibi yapısal dar
boğazlarından dolayı devletin bu ülkelerde sanayi politikasını desteklemesi
gerekmektedir. Devletin altyapının, enformasyonun ve finansal sistemlerin
iyileştirilmesini sağlaması yönünde genel bir konsensus bulunmaktadır. Bazı
akademisyenlere göre ise Doğu Asya ülkelerinin uyguladığı daha aktivist bir
sanayileşme politikası daha yararlı olmaktadır. Ancak, çok yoksul olan Afrika
ülkeleri devletlerinin sanayi sektörlerine gereken desteği sağlayacak kapasitelerinin
olmadığı da bilinmektedir(Klasen,2004,111-112).
Yoksul yanlısı politikalar uygulamak için güçlü ve fonksiyonel bir devlete
ihtiyaç vardır. Bu yüzden devletin kapasitesinin ve ekonomi yönetiminde üstlendiği
rollerin güçlendirilmesi gerekmektedir.
13. Son yıllarda yapılan araştırmalar devletin demokratik sorumluluğunun, sivil toplum
örgütlerinin katılımının, yüksek ücretler ve terfi imkanları sağlanan iyi eğitimli bir
devlet bürokrasisinin sağlanmasının iyi bir yönetişime ulaşılması için önemli
olduğunu göstermektedir. Ancak, yeni görüşlere göre devlet özel sektörü
dışlamadan özel sektörün rolünü kolaylaştıran, hızlandıran ve düzenleyen bir tutum
sergilemelidir. Bu görüşe göre, yoksul ülkelerdeki zayıf devletlerin en gereklikamu
hizmetlerini sağlamaları önerilmektedir. Ancak, bazılarına göre de bu ülkelerde
devletin rolü artmadığı takdirde yoksul yanlısı politikaları başarılı şekilde uygulanması
imkansızdır. Yetersiz kapasitesi olan zayıf devletlerde devletin kapasitesinin en iyi nasıl
arttırılacağı konusunda yeterli bilgimiz yoktur. Bunun için Doğu Asya ülkeleri
devletlerinin deneyimlerine bakılmaktadır. Ancak, bu birikim Afrika’daki çoğu devletin
nasıl Doğu Asya ülkeleri devletlerinin kapasitesine ulaşacağını yeteri kadar
açıklamamaktadır(Klasen,2004,115;Pernia,2003,6).
Dünya Bankası’na göre yoksul yanlısı büyümenin sağlanması için
koalisyonlar kurulmalıdır. Eşitsizliklerin çok fazla olduğu ve yoksulların siyasi ve
ekonomik açıdan önemsiz oldukları ülkelerde yoksul kesimlerin büyümesi için
politikalar uygulamak çok zordur.
14. Yoksul yanlısı politikalar uygulayabilmek için devletin bazı birimleri, sivil toplum
örgütleri ve bağışçılar arasında koalisyonların kurulması ve bu koalisyonların
güçlendirilmesi gerekmektedir. Bağımsız bir medya, demokratik kurumlar ve sorumlu
devlet birimleri yoksul insanların çoğunlukta olduğu ülkelerde bu koalisyonları
güçlendirmektedir(Klasen,2004,118).
16. HEDEFLEME MEKANİZMALARI
• Yoksulluk ile mücadelede kamu harcamaları önemli bir yer tutmaktadır.
Gelir dağılımının eşitsiz, bölgesel adaletsizliklerin olduğu ve ekonomik
krizlerin sıklıkla yaşandığı azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde
gelirler zaman içinde yüksek değişkenlik gösterebilir. Bu ülkelerde
yoksul kesim daha fazla etkilenmektedir.
• Yoksulluk ile mücadele programlarının amacı eldeki kısıtlı kaynaklar ile
mümkün olduğunca daha çok yoksulun hayatını kolaylaştırmaktır.
• Özellikle emekgücünü kullanabilme potansiyelinden yoksun kesimlerin
(yaşlılar, özürlüler, çocuklar vb.) düzenli yardıma ihtiyacı vardır. Bu
çerçevede bu gruplara yönelik hedefleme mekanizmaları
kullanılmaktadır. Ekonomik kalkınma ve gelişmede pay sahibi
olamayanlar, yaşlı ve özürlüler gibi grupları hedef alan kamu
harcamaları ile yoksullukla mücadele edilebilir.
17. • Literatürde yoksulların yaşam kalitesini yükseltmeyi amaçlayan iki
tür kamu harcama yöntemi vardır. Yoksulluk ile mücadele
programları çerçevesinde yapılacak kamu harcamaları ya yardım
kategorilerini belirleyecek şekilde (hedefleyerek) geniş olarak, ya da
yardım yapılacak kişileri hedefleyerek dar olarak gerçekleştirilebilir.
• Geniş kapsamlı hedefleme uygulamalarında doğrudan yoksullara
ulaşmak amaç değildir.
• Bunun yerine yoksullar için önemli olan eğitim, sağlık, sosyal
hizmetler, kır bölgelerinin iyileştirilmesi ve benzer konularda yapılan
hükümet harcamalarının arttırılması önerilir.
• Diğer taraftan dar kapsamlı hedeflemede ise belli yoksul grupların
yapılan hükümet harcamasından faydalanması hedeflenir. Örneğin
yeni doğanların izlenmesi ve aşılarının tamamlanması; annelere
yiyecek kuponlarının verilmesi; eğitimin devamı için nakit yardımları
bu gruba girmektedir.
18. • Hedefleme mekanizması; en yoksul kesim ile yoksul olmayan kesimi
birbirinden ayırt edebilme özelliğidir. Hedef kitleye ulaşmak için
kullanılan yöntemlerin ve araçların tümüne hedefleme mekanizması
denilmektedir.
• Her sosyal yardım uygulamasında olduğu gibi ŞNT’de de en kritik
nokta; yardım programı için ayrılan bütçe ile mümkün olduğunca
daha geniş yoksul kitleye ulaşmak (Rawlings, Briere, 2006: 13),
ihtiyaç sahiplerinin refah düzeylerini artırmak, hayatını
kolaylaştırmak ve etkin bir şekilde soruna çözüm bulmaktır.
• Pek çok ülkede yoksulluktan en çok etkilenen en yoksul kesime
öncelikli, hızlı ve doğru bir şekilde yardım yapılmasını sağlamak ve
programın etkinliğini artırmak için hedefleme mekanizmaları
kullanılmaktadır.
19. • Mevcut bütçe açısından bakıldığında etkin bir
hedefleme mekanizmasının kullanılması ile sosyal
yardım programının verimliliğin artması yani sabit
bir bütçeden en yoksul kişinin yararının artması
sağlanabilmektedir.
• Hedefleme mekanizmasının ortak amacının daha
az maliyetle daha etkin ve doğru bir biçimde
yoksul ve yoksul olmayan kesimi birbirinden
ayırmak olduğu söylenebilir (Coady, Grosh,
Hoddinott, 2003
20. • Bunun yanı sıra ülkelerin öncelikleri ve amaçları
doğrultusunda hedef kitleye ulaşmak için kullanılan
hedefleme mekanizmaları ülkeden ülkeye farklılık
göstermektedir.
• Tasarlanan programın içeriği, süresi, maliyeti, hedeflenen
grubun hacmi ve demografik özellikleri bakımından
farklılıklar olacağı için ülkelerin seçtikleri hedefleme
mekanizmaları da çeşitlilik göstermektedir.
• Buradaki en önemli nokta; hangi hedefleme mekanizması
seçilirse seçilsin yardımdan yararlanacak kişiler
belirlenirken verilecek kararların objektif ve bilimsel bir
yaklaşımdan hareket etmesi gerektiğidir.
21. •
•
•
•
•
Hedeflemenin dar ya da geniş kapsamlı olmasının yoksullar açısından avantajları ve
dezavantajları vardır. Yoksulluk ile başarılı bir mücadele için geniş kapsamlı bir
hedefleme ile sosyal yardım harcamalarının planlanması ve dar kapsamlı
hedefleme ile de belli yoksul gruplara nakit, şartlı nakit ve ayni yardımların
gerçekleştirilmesi önerilmektedir (Van de Walle, 1998).
Geniş hedeflemeye yöneltilen en önemli eleştiri, bu yöntemin yoksulluk ile
mücadele için pahalı bir yöntem olmasıdır. Yoksulluğun çok fazla olduğu ülkelerde
yoksullar arasında yoksulluğun derecesinde farklılıklar vardır. Burada önemli olan
en fakire ilk önce yardımın yapılabilmesidir.
Dar kapsamlı hedeflemede ise en büyük sorun yönetimsel maliyetlerdir. Diğer
taraftan bazı fayda sahipleri, yardımlardan yararlanabilmek için davranışlarını
değiştirebilirler ya da fayda sahibi olabilmek için yanlış beyanda bulunabilirler.
Literatürdeki genel görüşe göre dar hedefleme yapılarak toplumdaki yoksulların
ihtiyaçlarına yönelik düzenlenen yoksullukla mücadele programları, yoksulluğu
azaltmada hem etkin hem de görece az maliyetli olmaktadır. Fakat her iki
hedefleme yöntemi yoksulluğu azaltmakta başarılı olsa da yoksulluğu tamamen
ortadan kaldıramaz.
22. • Yoksulluk ile mücadele amacı ile hedef gruba (özellikle
yoksullara), çeşitli şartların yerine getirilmesi koşulu ile
yapılan ödemelere “şartlı nakit transferi” adı verilmektedir.
Ülkemizde ilköğretim çağındaki öğrencilerin okula devam
etmesi ve okul öncesi çocukların aşılarını yaptırmaları için
ailelerine nakit ödenmesi bu uygulamalara örnek
gösterilebilir.
• Şartlı nakit transferleri iki amaca hizmet etmektedir: Hem
yoksullara finansal destek sağlayarak yoksulluk ile mücadele
edilmekte, hem de temel sağlık ve eğitim hizmetlerinin
kullanılması yaygınlaştırılmaktadır. Böylelikle yoksul
kesiminin mümkün olan en iyi sağlık ve eğitim hizmetini
alması teşvik edilerek, beşeri sermayenin iyileşmesi
yönünde politikalar izlenmektedir.
23. • ŞNT’de hedefleme mekanizması kullanılarak devlet tarafından
sağlanmakta olan eğitim ve sağlık hizmetlerinden yararlanamayan,
toplumda ekonomik şoklara karşı açık olan ve sosyal dışlanma riski
ile karşı karşıya kalan en yoksul kesim tespit edilmektedir.
• Genel anlamda ŞNT’nin hedef kitlesi en yoksul kesiminden oluşuyor
olsa da hedef gruplar ülkenin karakteristik yapısına, sosyo ekonomik durumuna ve ihtiyaçlarına göre değişim göstermektedir.
• Ortak olan tek nokta gerçekten ihtiyaç sahibi olan kişilerin hedef
grubun içinde yer almasını sağlayacak yöntemin bulunmasıdır.
• Beşeri sermayedeki her iyileşme ise uzun dönemde ekonomik
büyümeye katkıda bulunmaktadır.
• Özellikle Latin Amerika ve Asya ülkelerinde şartlı nakit transferleri
yapılırken pek çok hedefleme metodu kullanılmaktadır.
24. Hedefleme mekanizmaları
• Alternatif hedefleme mekanizmaları üç başlık
altında tanımlanabilir:
– Bireysel ya da hanehalkı değerlendirmesi,
– Grup hedefleme ve
– Özdeğerlendirme.
• yoksulluk ile mücadelede en fazla etkinliği elde
edebilmek için bu yöntemlerin bir bileşkesinin
kullanılmakta olduğunu ileri sürerler.
25. •
•
•
•
•
Bireysel ve / veya Hanehalkı Değerlendirmesi
Bireyin ve / veya hanehalkının sosyal yardımdan yararlanmak için uygun olup
olmadığının kararının verilmesi için bireyin ve / veya hanenin sahip olduğu imkanlarının
doğrudan tespitinin yapılmasıdır.
Bireysel ve / veya Hanehalkı Değerlendirmesi yaklaşımında ilk olarak hedef kitle
bilgilerine ulaşmak için ülkedeki farklı hanelere ait veriler toplanmaktadır. Yoksul kesimin
sayıca çok ve belirli bölgelerde yaşıyor olması durumunda hanehalkı temelinde yapılan
anket çalışmaları ile aksi durumda ise başvuru esasına dayanan yöntemler izlenerek veri
toplama işlemi gerçekleştirilmektedir.
Ardından toplanan bu verilerin girişleri yapılmakta ve veri tabanı oluşturulmaktadır.
Yardım programının ihtiyaçları doğrultusunda veri tabanı hazırlama işlemi
tamamlandıktan sonra yardımı almaya hak kazanacak kişilerin diğer başvuru
sahiplerinden ayrılmasını sağlayacak belirleyici kriterler oluşturulmaktadır. Veri
tabanındaki kişilerin verileri diğer hane halklarının bilgileri ile kıyaslanmakta ve bunun
sonucunda ortaya çıkan eşik değerlerine göre bir karar verilmektedir.
26. • Bireysel ve/veya Hanehalkı Değerlendirmesi muhtaçlık kriterlerinin
belirlenmesinde (Coady, Grosh, Hoddinott, 2003:14);
• Doğrulanmış İmkan Testi,
• İmkan Testi,
• Temsili İmkan Testi,
• Toplum Tabanlı Hedefleme
gibi yöntemler kullanılmaktadır.
• Bu istatistik yöntemlerin biri ya da karması kullanılarak belirlenen
eşik değerleri ve yapılan muhtaçlık değerlendirmesi sonucunda hak
sahibi kişiler listelenmektedir. Ardından hak sahibi kişilere ne kadar
ödeme yapılacağı, ne kadar süre ile bu yardımın sağlanacağı gibi
programa yönelik tasarım noktaları ve gelecek planlamaları
yapılmaktadır.
27. •
•
•
Doğrulanmış İmkan Testi; bireye / haneye ait tüm gelir ve tüketim (harcama)
bilgilerinin toplanması, bu bilgilerin bağımsız kaynaklardan (maaş bordrosu, vergi
kayıtları vb.) teyit edilmesi ve diğer haneler veya kişilerin bilgileri ile
karşılaştırılması şeklinde yapılan değerlendirmedir
Sosyal yardımlardan yararlanacak kesimin belirlenmesinde en faydalı yol bu
yöntem olsa da bilgilerin resmi kayıt altına alınmasının zorluğu, bilgilerin
kontrolünü sağlayan idari / yönetimsel süreçlerin zayıf kalması, bu yöntem için
kurulum giderlerinin yüksek olması, kişilerin gelirlerini birçok kaynaktan sağlıyor
olması ve / veya kayıt dışı ekonominin yaygın olması gibi birçok nedenden dolayı
gelişmekte olan ülkelerde bu yöntem yaygın değildir (Castaneda, 2005). Teorik
açıdan doğru bir yaklaşım gibi görünse de pratik açıdan çok maliyetli olmaktadır.
İmkan Testi; bireye / haneye ait neredeyse tüm gelir ve tüketim bilgilerinin
toplanması, bu bilgilerin bağımsız kaynaklardan teyit edilmesi ve eğer bilgiler
resmi kaynaklardan doğrulanamıyor ise haneden bu bilgileri teyit edecek belgelerin
ibraz edilmesine gerek duyan bir değerlendirmedir. Ekonomik faaliyetlerin
belgelenmesinin zor olmadığı ülkelerde uygulanması kolaydır.
28. •
•
•
•
•
•
Temsili İmkan Testi
Sosyal yardımlardan faydalanmak isteyen bireyin / hanenin belirlenmesinde, sahip olunan yaşanılan konut türü, konut kolaylıkları, hanedeki çalışabilir fert sayısı, hanehalkının eğitim
durumu gibi kolaylıkla gözlemlenebilen özelliklerin puanlanması ile elde edilen bir toplam not
belirlenir. Bu değerlendirmeden elde edilen not belli bir eşik değer ile karşılaştırılarak bireyin /
hanenin hak sahibi olma durumu belirlenir.
Hanehalkı anketlerinden elde edilen veriler kullanılarak gerçekleştirilen regresyon analizi ile
hanenin sahip olduğu / olmadığı her özellik için bir ağırlık belirlenir. Genellikle bireyin
doldurduğu başvuru formundaki bilgiler, hane ziyaretleri ile teyit edilir. Gerekli görüldüğü
durumlarda sahip olunan gelirin ya da servetin belgelenmesi istenir.
İmkan testine kıyasla, temsili imkan testi daha az bilgi ister; geliri doğrudan ölçmemektedir.
Fakat uygulaması özellikle bilgisayar becerisi olan personel ve teknoloji gerektirir. Ayrıca hak
sahiplerini belirlemeye yönelik formül sadece bir tahminden ibarettir.
Hanehalkının durumundaki iyileşmeleri her zaman ifade edemeyebilir ya da ekonomik
krizlerde ortaya çıkan genel durumu ifade edemeyebilir. Ekonomik gelişmişlik düzeyi mekansal
farklılıklar gösteren ülkelerde, bütün ülke için tek bir formülün kullanılması doğru olmayabilir.
Bu durumda ekonomik gelişmişlik düzeyleri dikkate alınarak farklı bölgeler için farklı formüller
geliştirilebilir.
29. • Toplum - Tabanlı Hedefleme
• Toplumda bir grup ya da toplum lideri, o toplumda kimin yardımdan
faydalanması gerektiğine karar verir. Örneğin Okul müdürü ya da
Okul Aile Birliği başkanı o okulda hangi öğrencilerin yardım alması
gerektiğine karar verir veya köylerde köy muhtarı ya da ihtiyar
heyeti hangi hanenin yardım alması gerektiğini belirler.
• Bu yöntemin temel fikri bir toplumda yaşayan bireylerin o toplumun
yaşam şartları hakkında, o toplumun dışındakilere göre daha fazla
bilgi sahibi olduğudur. Hanelerin yaşam koşulları hakkındaki yerel
fikir daha gerçekçi ve daha az maliyetli bir kıstastır.
• İmkan testlerine kıyasla uygulaması daha kolaydır; bürokratik işlem
daha azdır; daha az personele ihtiyaç vardır. Bu hedefleme
yönteminde sübjektif kararlar ortaya çıkma olasılığı yüksektir.
30. •
Grup Hedeflemesi
•
Belirlenmiş bir gruptaki (kategorideki) bütün bireylerin yardım almasını öngörür. Örneğin işsizler, 65 yaş
üstündeki vatandaşlar, belli bir bölgede yaşayanlar gibi. Buradaki en önemli unsur grubun bireysel ya da
haneye ait yoksullukla ilgili olan özelliklerini tanımlamaktır. Genellikle aşağıdaki kategoriler
kullanılmaktadır.
Coğrafi Hedefleme
Fayda sahipliği olmanın kıstası belli bir coğrafi bölgede ikamet ediyor olmaktır. Yoksulluğun belli bölgelerde
yoğun olduğu, bölgelerarası yaşam standardında farklılık olduğu durumlarda, yoksulluk haritalaması ile
belirlenen bölgelerde uygulanabilir. En önemli avantajı uygulamasının çok kolay olmasıdır. Yönetimsel ve
bürokratik maliyeti azdır. Fakat yoksulluk mekansal olarak yoğun değil ise etkili olması zordur. Sosyal
yardımların yapıldığı bölgelere, diğer bölgelerden göç ihtimali yüksektir.
Demografik Hedefleme
Bazı bireylerin kendi demografik özellikleri, yaş, cinsiyet, etnik kimlik gibi nedenleri ile yoksulluğa daha
yatkın olması fikrinden doğmuştur.
Yaş: Belli bir yaş grubundakilere yardım yapılması hedeflenmiştir. Örneğin okul çağındaki çocuklar için
eğitim yardımı; çocuklar için sağlık yardımı; yaşlılık aylığı gibi.
Cinsiyet: Eşinden ayrılmış ya da eşini kaybetmiş kadınlara yapılan yardımlar; kızların okula gönderilmediği
ülkelerde kızların eğitimini teşvik etmek için verilen şartlı nakit transferleri örnek olarak verilebilir.
Demografik hedefleme yönetimsel olarak basittir ve bürokratik işlem azdır. Fakat çocuklar ve yaşlılar
genellikle kalabalık ailelerde yaşarlar ve bu ailelerde birden fazla yetişkin gelir getiren bir işte çalışabilir. Ya
da eşi ölmüş bir hanımın büyük bir serveti olabilir. Bu durumda yardım amacına hizmet etmemiş olur. Bu
nedenle demografik özellikler ile servet arasındaki ilişkinin yüksek olduğu ülkelerde kullanılması daha
uygundur.
•
•
•
•
•
•
•
31. • Özdeğerlendirme
• Bu hedefleme programları aslında herkese açıktır. Fakat yoksulların bu
programlara başvurmaları teşvik edilir. Bu programlar öyle düzenlenir
ki, bu programdan faydalanan yoksullar, yoksul olmayanlara göre daha
yüksek bir kazanım elde ederler.
• Örneğin düşük ücret uygulaması sadece işe çok ihtiyacı olup başka bir
alternatifi olmayanların istihdamına yöneliktir. Fakat yoksul
olmayanların bu uygulamadan kazanımları olmaz.
• Bir başka örnek vermek gerekirse, düşük kaliteli bulgur ya da pirincin
ihtiyaç sahiplerine dağıtılması ya da yardım yapılacak merkezlerin
özellikle fakirlerin yaşadığı yerlerden seçilmesi öz değerlendirme için iyi
birer uygulama olmaktadır.
32. HEDEFLEME MEKANİZMALARININ ÜLKE UYGULAMALARI
• Çoğu azgelişmiş ülkeler, yoksulluğu azaltmak için son birkaç yıldır çok
sayıda büyük ölçekli yoksulluk karşıtı programlar başlatmıştır. Bunun
yanında, birçok az gelişmiş ülkede mali kısıtlamalar ve politika
değişikliklerine bir tepki olarak son yirmi yılda yoksulluğun azaltılması ve
programların etkinliğini artırmak için değişik hedefleme mekanizmaları
gerçekleştirilmiştir.
• Her ülke farklı sosyo-ekonomik koşullara sahip olduğu ve farklı yardım
kategorilerine
öncellik
verdiği
için,
kullanılan
hedefleme
mekanizması, yardım uygulayan ülkenin sosyolojik, ekonomik ve coğrafi
özelliklerine göre çeşitlilik gösterebilmektedir.
• Kullanılan yöntem ne olursa olsun, pek çok ülkede fayda sahibi olacak
hedef kitlenin belirlenmesinde, sosyo-ekonomik göstergeler ışığında
bilimsel çalışmalara dayalı olarak oluşturulan puanlama formülleri yaygın
olarak kullanılmaktadır. Böylelikle, hedef kitlenin seçiminde şeffaflığın ve
objektifliğin sağlanması mümkün olacaktır.
• .
33. • Bu yüzden, temsili imkan testi daha basit yardım
testlerine göre çok daha geniş bir amaca hizmet
anlamına gelir.
• Edinilen tecrübeler ve yapılan araştırmalar ile
yoksulluğu azaltmak için gelecekte yapılacak sosyal
müdahaleler hedeflemeyi kolaylaştıracaktır.
• Çünkü, yoksulluğu önlemek ve yoksul olanları
belirlemek temsili imkan testi ile daha az maliyetli hale
gelmektedir.
Bu
hedefleme
müdahaleleri
makroekonomik politika reformların gerçekleşmesi ve
özellikle ekonomik büyüme ve bireylerin refahı için
önem arz etmektedir.
34. • Farrington vd. (2007)’nin çalışmasında Kamboçya, Hindistan ve Etiyopya
ülkeleri için nakit transferlerinin diğer transferler ile karşılaştırması
yapılmıştır. Ayrıca, nakit transferlerin tercih edildiği alanlar ile en iyi
hedeflemenin nasıl yapılması gerektiği üzerinde incelemeler
gerçekleştirilmiştir.
• Elde edilen sonuçlara göre,
– Kamboçya’da yapılan nakit transferler, sosyal ekonomik koşullara bağlı olarak
ve otomatik hedeflemeye (bireyin / hanenin başvurusu olmaksızın) göre
yapılmalıdır.
– Etiyopya için ise, coğrafi hedefleme, sosyal ve ekonomik şartlara göre ve
otomatik olarak yapılan hedeflemelerin en etkin hedefleme yöntemi olduğu
gözlemlenmiştir.
– Hindistan için ise, sosyal ekonomik şartlara ve otomatik hedeflemeye bağlı
coğrafi hedefleme yapılmalı ancak bunun çalışma gücüne bağlı olmadan
yapılması halinde nakit transferlerinin daha çok tercih edileceği sonucuna
varılmıştır.
– Üç ülke için de otomatik hedeflemenin önemli olduğu fakat bunun otomatik
olarak işleyemediği görülmüştür.
35. • Muller ve Bibi (2008) Tunus’ta yoksulluk karşıtı olarak kullanılan
programları incelemişlerdir. Yoksullara yapılan yardımların bütçe
içindeki yükü nedeniyle, birçok hükümet,
– hedeflemenin olmadığı ya da genel olarak daha açık hedefi olan gıda
sübvansiyonları gibi yöntemlere yönelmişlerdir.
– Yoksulluk karşıtı olarak kullanılan yardımların, yerinde kullanılabilmesi
için regresyon analizi ile hedefleme yapılmasına çalışılmıştır.
•
Bu ülke verileri kullanılarak temsili imkan kriterinin fiyat
sübvansiyonları göre daha anlamlı ve gerçekçi bir alternatif
olduğunu ve toplumda meydana gelebilecek sosyal patlama ve
huzursuzluklara da bir önlem olacağını ifade etmişlerdir. Gerçekten
de, bu tür hedeflemelerin yoksullara daha faydalı olduğu
gözlemlenmiştir.
• Bununla beraber, imkan testi, genel olarak yapılan fiyat
sübvansiyonlarına kıyasla bütçeye daha az yük getirmektedir.
36. • Baker ve Grosh (1994) Venezuela, Meksika ve Jamaika için hanehalkı
verileri kullanılarak yoksullara yapılacak transferlerde coğrafi
hedeflemenin daha yararlı bir mekanizma olduğunu göstermişlerdir.
Hedeflemenin olmadığı ya da genel olarak gıda sübvansiyonlar ile
karşılaştırma yapıldığında coğrafi hedefleme ile yoksulluğun önemli
ölçüde azaldığı görülmüştür.
• Coğrafi hedeflemede, coğrafi bölgenin seviyesi hedefleme sonuçları
üzerinde önemli bir etkiye sahip görünmektedir. Meksika ile ilgili
olarak, daha dar bir coğrafi bölge tanımlanmıştır.
• Yapılan dar bölge hedeflemesi Meksika’da yoksulluğu büyük ölçüde
azaltmıştır.
• Hanehalkı verileri kullanılarak Jamaika için yapılan simülasyonda
hedeflemenin, hedeflemenin olmadığı fiyat sübvansiyonu
durumuna göre daha iyi sonuçlar ürettiği görülmüştür.
•
37. • Tekleselassie ve Johnstone (2004) Afrika kıtası ülkeleri için imkan
testi kullanarak nakit yardımlarının yükseköğretime dağıtılmasını
incelemişlerdir. İmkan testi, eğitim yardımlarını ihtiyaç sahiplerine
veya tahmini ödeme gücüne dayanarak dağıtmak için kullanılan
yollardan biridir.
• Örneğin, birçok Afrika ülkesinin gelirleri hem düşük hem de gizli
veya kısmen ayni olarak görülmektedir. Bu nedenle olası nakit
yardımlarının yükseköğretime dağıtılmasını ve aynı zamanda birçok
ailenin hakkı olan yardımlardan faydalanmasını engellemektedir.
• Gelişmekte olan birçok ülkede tamamlayıcı, gizlenmesi zor ve
kolayca gözlemlenebilen göstergeler olan ırk, kabile, etnik köken,
velinin eğitim durumu, orta okula devam eden öğrenci, otomobil
sahipliliği gibi göstergeler kullanılmaktadır.
38. • Hodges vd. (2007) Moğolistan’ın şartlı nakit programının
(Child Money Program), ne ölçüde daha ekonomik, verimli
ve sürdürülebilir bir şekilde yoksulluğun azaltılmasına ve
çocukların yaşam seviyelerinin iyileştirilmesine katkıda
bulunduğunu analiz etmektedir.
• Bu çalışmadan elde edilen sonuçlara göre; hedeflenen
programın, aslında ihtiyacı olmayan kesimlere yaradığı ve
asıl yararlanması gereken kesimin bu programın dışında
kaldığı görülmüştür. Bunun en önemli sebebi de programda
kullanılan temsili imkan testi ve uygulamadaki problemler
olmuştur.
39. • Bigman vd. (1999) Burkina Faso için yaptıkları
çalışmada
yoksulluk
karşıtı
programları
ve
gerçekleşecek olan yardım programlarının etkinliğini
belirlemek için bir model geliştirmeye çalışmışlardır.
• Bu modelin amacı, 3871 kırsal ve kentsel alanda
yoksulluğu belirleyen faktörleri açıklamak ve
yoksulluğun mekansal dağılımını ve haritalama ile
gösterimini sağlamaktır. Yapılan simülasyon analizi
sonucunda köy düzeyinde yapılacak hedeflemenin
bölgesel düzeyde yapılacak hedeflemeden daha etkili
olduğu ve daha çok yoksula ulaşıldığı sonucuna
varılmıştır.
40. • Türkiye’de ise Karakoyun ve Erdal (2009) Aydın İlinde
eğitim ve sağlık alanında şartlı nakit transferi (ŞNT)
uygulamasının etkisini değerlendirmişler.
• Bunun için, yapılan eğitim ve sağlık yardımlarının
sonuçlarını değerlendirmek amacıyla, yararlanıcılar ile
anket çalışması yapılmıştır.
• Anket sonuçlarına göre, ŞNT yardımlarının çocuk
yoksulluğunu azaltmada, özellikle kız çocuklarının okula
kayıt ve devamının sağlanmasında, sağlık ile ilgili
göstergelerin iyileşmesinde ve kadının aile içindeki
konumunun güçlenmesinde önemli rol oynadığı
görülmüştür.