SlideShare ist ein Scribd-Unternehmen logo
1 von 27
Downloaden Sie, um offline zu lesen
MAHRUMLARIN DERDİNİ
PAYLAŞMA MEVSİMİ
Ahmet M. ZİYLAN
FITRAT ÜZERE
KALARAK YAŞAMAK
Prof.Dr. Ali AKPINAR
RÖPORTAJ;
HÜSEYİN ERTURHAN
AĞABEY İLE HOŞGÖR
PROJE
İMAM HATİP ORTAOKULLARI
VE KURÂN KURSU PROJESİ
O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar;
öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.
(Ali-imran suresi 134. Ayet)
http://www.hosgorkulliyesi.org
HOŞGÖR BÜLTENİ - 2014 http://www.hosgorkulliyesi.org 32
Kıymetli Okuyucularımız,
Hamd âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ’yadır. Salat ve selam peygamberlerin en değerlisi Efendimiz
Muhammed (sav)’e, O’nun ailesine ve arkadaşlarınadır.
Zira o, kendisinden evvelki bütün peygamberlerin bütün yüksek ahlâk ve âli seciyelerini kendisinde
toplayarak “hâtemü’l-enbiyâ” mânâsı ile bütün peygamberlere reis, onların dinlerinin aslına vâris,
kendisinden sonra gelen ve O’nun terbiye ve irşadı ile kemâl bulan milyonlarca evliyâ, asfiyâ ve
sulehâya üstad ve muallim olmuştur.
İçtimâî bakımdan çok düşük bir hayatın yaşandığı, hiç kimsenin hayatından emîn olmadığı karanlık
bir dünyaya doğan o hidâyet güneşi, getirdiği saadet düsturlarıyla kısa zamanda yüksek anlayışlı ve
yüce ahlâklı insanların yaşadığı, emniyetli bir içtimâî hayat tesis etmiştir.
Allah Resûlü, arkadaşlarını her konuda olduğu gibi paylaşma hususunda da çok seçkin yetiştirmişti.
Onları öylesine yoğurmuştu ki içlerinden bütün malvarlığını Allah yoluna infak edebilecek derecede
yürekli insanlar çıkmıştı. Bunun yanında günlük yevmiyesinden kazandığı iki avuç hurmanın
birini infak eden, en sevdiği dünyalıkları hiç tereddüt etmeden himmet eden yıldızlar gördü bizim
dünyamız. Gördü ve bu davayı bugünlere kadar omuzlarında taşıyıp, boyunduruğu günümüz
mirasçılarına bırakıp gittiler.
Paylaşmak, hem Hakk’ın hem de halkın nazarında en yüce hasletlerdendir. Paylaşan insanın gönlü
inşirahla dolar. Sahip olduklarından fedakârlıkta bulunmak güzeldir ama, sadece Gerçek Sevgili’yi
razı etme düşüncesi ile yapılırsa çok daha aşkın ve muteberdir.
Allah’ın rızasını hedefleyerek infak etmek her samimi mü’minde olması gereken bir davranıştır. Bu
güzel ahlâk, din yolunda yürümenin ve ayakta kalabilmenin temel şartlarından biridir. İslam tarihi
boyunca nice güzel insan, Allah’ın verdiklerine şükür etmek niyetiyle, dolu ellerini fukaranın cebine
boşaltmış, sofralarında yetimleri ağırlamış, okuma imkânından mahrum olan gençlere destek
çıkarak, ülkelerinin istikbali adına hayırlı hizmetler ortaya koymuşlardır.
İnsanı can yakıcı Cehennem ateşinden kurtaracak olan ticaretin, Allaha ve peygamberine iman edip,
mal ve can ile Allah yolunda infak etmek olduğu haber veriliyor.
«Allah’ın sizleri vekil edip üzerinde tasarruf ettirdiği mallarınızdan infak da bulunun, şüphe yoktur
ki içinizden îmân ve infak edenler için büyük ecir vardır.» (Hadid Sûresi; 7)
Her satırında En kârlı ticaretin Allah’ın rızasını kazanmak olduğunu göreceğinize inandığımız bu
çalışmayı sizlere sunarken, kelimelere nakşettiğimiz acizliğimizden yine en Sevgili’nin merhametine
sığınıyor, kalp pencerenize sızan güneşin aydınlığında, daima bir ve beraber olabilmeyi diliyorum.
Ayrıca; Hoşgör Eğitim Kurumları’na infak edip yardım eden hayırseverlerimize, hizmet eden
kardeşlerimize, hocalarımıza, kurum çalışanlarına, emeği geçen herkesten Allah Razı olsun.
Bu bültenimize maddi ve manevi emeğini esirgemeyen Hüseyin ERTUHAN ağabeyimize de ayrıca
teşekkür ediyor, hayırlara vesile olmasını yüce Rabbimden niyaz ederim.
Nihat DURUR
Yönetim Kurulu Başkanı
İMAM HATİP YURDU İNŞAATI
DEVAM EDİYOR
Hoşgör Fatih İlim Araştırma Vakfı ve hayırseverler tarafından
İmam Hatip Yurdu yapılmaktadır.
2013 yılında temeli atılan yurdumuz, 2014-2015 eğitim-
öğretim yılında eğitime başlayacaktır.
Yurdumuzda İmam Hatip Lisesinde okuyan Hâfız öğrenciler
barınacaktır. Hayırsever vatandaşlarımızın desteğini
bekliyoruz.
HOŞGÖR KUR’ÂN
KURSLARI YAPTIRMA VE
YAŞATMA DERNEĞİ
GENEL YAYIN YÖNETMENİ
Nihat DURUR
YAYIN KURULU
Abdullah BAYRAM
Yusuf KİRAZ
M.Mücahid ÇALIŞKAN
Yusuf KAROĞLU
Yusuf GÜNEŞ
Elif DAL
Züleyha AKGÜN
FOTOĞRAF
Aydan TÜRKMENOĞLU
GRAFİK
Mehmet SÖNERCAN
BASKI
GNG OFSET
ADRES
Boyacı Mah. Buğday Pazarı
Pürsefa Hanı: 21
Şahinbey/Gaziantep
Tel: 0342 2312567
YAZIŞMA ADRESİ:
Hoşgör Fatih Kur’ân Kursu
Havaalanı Yolu Üzeri Şahinbey/
Gaziantep
Tel: 0342 4240251
Hoşgör Yatılı Kız Kuran Kursu
Karataş Mah.
Şahinbey/Gaziantep
Tel: 0342 3717601
Hoşgör Bülbülzade
Kız Kuran Kursu
Deniz mah. 83013 nolu sokak
No:19 Şahinbey/Gaziantep
Tel: 0342 3602824
Mahmut Ziylan
Eğitim Kültür Derneği
Binevler Mah. Abdulkadir Aksu
Bulvarı 33 Nolu Sok.No:12
Şahinbey/Gaziantep
08-09
Ahmet M. ZİYLAN
HAYAT NOTLARI -
MAHRUMLARIN DERDİNİ
PAYLAŞMA MEVSİMİ
18-19
Yusuf KAROĞLU
KUTLU DOĞUM
PROGRAMI
28-29
Mahmud Sâmi
Ramazanoğlu (K.S.)
BİRR’Ü İHSAN VE İNFAK
24-27
Osman Nuri TOPBAŞ
EN KÂRLI TİCARET;
İNFAK
40-43
Abdullah BAYRAM
HOŞGÖR FATİH KUR’ÂN
KURSU
20-21
HABER
ADİL HOCAYI ANMA
PROGRAMI
30-31
Elif DAL
HOŞGÖR YAZ KUR’ÂN
KURSU
46-47
Davut KAYA
HAFIZLIKTA YÖNTEMLER
ARAŞTIRMA
34-35
Yusuf GÜNEŞ
HOŞGÖR FATİH KUR’ÂN
KURSU HAFIZLIK MERASİMİ
32-33
Züleyha AKGÜN
HOŞGÖR BÜLBÜLZADE
KIZ KUR’ÂN KURSU
06-07
Prof.Dr.Ali AKPINAR
FITRAT ÜZERE KALARAK
YAŞAMAK - MAKALE
04-05
Musa İMAMOĞLU
EN KÂRLI TİCARET;
KUR’ÂN HİZMETİ
MAKALE
10-13
Yusuf KİRAZ
RÖPORTAJ
HÜSEYİN ERTURHAN
İLE HOŞGÖR
44-45
Mehmet SÖNERCAN
KÜLLİYE YENİLENİYOR
HABER
16-17
İhsan AKGÜN
EĞİTİM PROJESİ;
ÖĞRENCİLER GÖREVDE
22-23
M.Mücahid ÇALIŞKAN
HAFIZ SAHABELER YAZI
DİZİSİ-5
14-15
PROJE
İMAM HATİP ORTA-
OKULLARI VE KURÂN
KURSU PROJESİ
36-39
Eğitim Kurumları
MAHMUT ZİYLAN EĞİTİM
VE KÜLTÜR DERNEĞİ
54
Osman bin Maz’un -radıyallahu anh-ın: “Yâ Resûlallah!
Allah katında hangi ticaretin daha sevimli olduğunu bil-
mek isterdim ki o ticareti yapayım.” demesi üzerine şu â-
yet-i kerime’ler nâzil olmuştur.
“Ey iman edenler! Sizi elem dolu bir azaptan kurtaracak
bir ticaret göstereyim mi size? (Saff, 61/10)
“ Allah’a ve peygamberine inanır, mallarınızla ve canları-
nızla Allah yolunda cihat edersiniz. Eğer bilirseniz, bu si-
zin için çok hayırlıdır.” (Saff, 61/11)
Ticaret; kişinin kazanç amacıyla malını, emeğini, her türlü
kabiliyetini ortaya koyarak kâr elde etmesidir. Bu bakım-
dan kâr, emeğin karşılığı alınan helal bir kazançtır.
Burada imanda sebat ve Allah yolunda mal ve can ile ci-
had etmek ticarete benzetilmiştir. Mü’minin maddi tüm
imkânlarını Allah yolunda sarf etmesi, bedenini bu uğurda
kullanması ona manevi, yüksek bir kazanç temin ettirmek-
tedir. Yani yaptığı bu fedakârlık manevî bir kazanca dönüş-
müş olmaktadır.
Bu ticaretin dünya ve ahirete yönelik birçok getirisi vardır.
Ama asıl kârının ahirette görüleceği Kur’ân-ı Kerimde şöy-
le bildirilir.
“(Bunu yapınız ki) Allah, günahlarınızı bağışlasın, sizi
içinden ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki
güzel meskenlere koysun. İşte bu büyük başarıdır.” (Saff,
61/12)
Diğer bir ayet-i kerime’de şöyle buyruluyor:
“O halde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin.
İşte asıl bu büyük başarıdır.” (Tevbe, 9/111)
Müminler asırlar boyunca bu müjdelere kavuşmak için bü-
tün gayret ve himmetlerini Allah yoluna sarf etmişler ve
günümüzde de aynı heyecanı yüreklerinde taşımaya de-
vam etmektedirler.
Kur’ân hizmeti de mal ve can ile yapılan bir cihattır. Çünkü
bu hizmette de canınızı ve malınızı feda etmek zorundası-
nız. Aksi halde hizmet gerçekleşmez. Sözün burasında bi-
raz Kur’ân-ı Kerim’den ve Kur’ân hizmetinden bahsedelim.
Kur’ân-ı Kerim, yüce Allah’ın insanlığa indirdiği son ki-
taptır. Kur’ân’ın nasıl bir kitap olduğunu anlatmaya bizim
gücümüz yetmez. Ancak özelliklerinden bahseden birkaç
ayeti burada zikretmeyi faydalı buluyorum.
Kur’ân Yol Göstericidir: “Bu, kendisinde şüphe olmayan
kitaptır. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için yol gösteri-
cidir (Bakara, 2/2).
Kur’ân, Kendisine Uyanlara Merhamet Vesilesidir:
“Bu (Kur’ân) da bizim indirdiğimiz bereket kaynağı bir ki-
taptır. Artık ona uyun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki
size merhamet edilsin.” (En’âm, 6/155)
Kur’ân, Mü’minler İçin Şifa ve Rahmettir:
“Biz Kur’ân’dan, mü’minler için şifa ve rahmet olacak şey-
ler indiriyoruz. Zalimlerin ise Kur’ân, ancak zararını artı-
rır.” (İsra 17/82).
Sevgili Peygamberimizin de Kuran-ı Kerim ile ilgili birçok
hadisinin olduğu hepimizin malumudur.
Burada birkaç hadis-i şerifi hatırlatmak isterim.
Ebu Zer el-Ğıfari’nin, “ Ey Allah’ın elçisi! Bana bir tavsiye-
de bulun/öğüt ver” demesi üzerine Peygamberimiz (s.a.v),
“Sana Allah’a karşı gelmekten sakınmayı (takvayı) tavsiye
ederim. Çünkü takva her işin başıdır” buyurmuştur. Ebu
Zer’in “Biraz daha tavsiyede bulun” demesi üzerine, Pey-
gamberimiz (a.s), “Kur’ân okumanı tavsiye ederim. Çünkü
Kur’ân, senin yeryüzünde ışığın, ahirette azığındır” buyur-
muştur.( İbn Hıbban Sahih’inde rivayet etmiştir, bkz.Mün-
ziri, 11,446)
Kur’ân-ı Kerimi yaşayışı ile insanlığa en güzel bir şekilde
anlatan sevgili peygamberimiz Kur’ân-ı Kerim’den mah-
rum kalan insanın perişan halini şöyle ifade ediyor:
“Ezberinde Kur’ândan bir şey bulunmayan kimse harap ol-
muş ev gibidir.”(Tirmizi, Fedailü’l-Kur’ân,18,V, 177.)
HOŞGÖR BÜLTENİ - 2014 http://www.hosgorkulliyesi.org
EN KARLI TİCARET;
KUR’AN HİZMETİ
Musa İMAMOĞLU - Şahinbey İlçe Müftüsü
Şu hadisi şerifi de zikretmeden geçemeyeceğim; “Sizin
en hayırlılarınız Kur’ân’ı öğrenen ve öğretenlerinizdir”
(Buharî, Fezâilü’l-Kur’ân 21; Ebû Davud, salât 349)
Peygamber Efendimiz (s.a.v) Kur’ân okumaya ve okut-
maya teşviklerinin yanında kendisi en zor şartlarda bile
ashabına Kur’ân öğretiyordu. Ebû Talha’dan nakledi-
len şu rivâyet, gerek Peygamber (s.a.v.) ve gerekse sa-
habenin, Kur’ân eğitim ve öğretimine ne kadar büyük
bir önem verdiğini göstermektedir: “Bir gün Resûlallah
(s.a.s.)’ın yanına gittiğimde Peygamber (sav)’in, açlık-
tan iki büklüm olan belini dik tutabilmek için karnına
bir taş bağlamış bir hâlde ashab-ı suffa’ya Kur’ân oku-
tuyor gördüm” (Ebû Nuaym, 1: 342; Kandehlevî, 3:224
En hayırlı kişilerden olmayı herhalde akl-ı selim sahibi
her mü’min arzu eder. Bu hedefe ulaşmanın yolların-
dan birinin de Kur’ân hizmetinden geçtiği yukarıdaki
hadis-i şeriften anlaşılmaktadır.
Her konuda olduğu gibi Kur’ân hizmeti hususunda da
örneğimiz Rasulullah (s.a.v.) ve sahabi efendilerimiz-
dir. Burada İslam’ın ilk yatılı okulu diyebileceğimiz Suf-
fa Mektebinden bahsetmek istiyorum.
Medine’de bulunan Mescid-i Nebînin etrafındaki oda-
lara “sûffe” denilmektedir. Hz. Peygamber, Mescide bi-
tişik bu odalarda kalarak ilim tahsili ile meşgul olan
sahâbîlere, Ashab-ı Sûffe veya Ehl-i Sûffe denir. Evsiz
barksız ve fakir kimseler olan ehl-i sûffenin ihtiyaçla-
rı çoğunlukla, Hz. Peygamber ve diğer sahabeler tara-
fından karşılanmıştır. Âdeta yatılı mektep durumunda
olan Peygamber mescidi etrafındaki odalar, Sûffe Mek-
tebi olarak da isimlendirilmiştir. Sûffe Mektebi’nin, do-
layısıyla Ashab-ı Sûffe’nin, Kur’ân ve Sünnet’in öğretil-
mesinde büyük rolü olmuştur. Çok hadis rivâyet eden-
ler arasında isimleri geçen Ebû Hüreyre (r.a.) ve Ebû
Saîd el-Hudrî (r.a.) bunlardandır.
Büyük alim Abdullah b. Ömer ve Abdullah b. Mes’ud,
Ebû Eyyûb el-Ensâri, Hz. Enes İbn-i Malik, Hz. Cabir
b. Abdullah, Hz. Abdullah b. Abbas ve daha nice büyük
Sahabeler, Ashab-ı Suffa’dandırlar
Resûlallah (s.a.v.) Ashab-ı Suffa’nın maişeti ile talim ve
terbiyesiyle, bizzat yakından ilgilenir, hane-i saadetle-
rinin ihtiyaçlarını geri planda tutardı. Bir defasında
Hazret-i Fatıma (r.a.), el değirmeni ile un öğütmekten
usandığından şikâyet ederek, bir hizmetçi istediğinde
Resûlallah (s.a.v.): “Kızım ne söylüyorsun, henüz Ehl-i
Suffa’nın maişetini temin edemedim” buyurmuştur.
“Akşam olduğunda Resûlallah (s.a.v.), zengin Sahabi-
lere Ashab-ı Suffa’yı evlerine birer ikişer götürmelerini
söyler ve geri kalanını da kendi hane-i saadetlerine gö-
türür doyururlardı.
Ebu Hureyre’ye; neden fazla hadis rivayet ettiği sorul-
duğunda şöyle cevap vermişti:
“Benim kesret-i rivayetim çok görülmesin. Muhacir
kardeşlerim çarşı ve pazardaki ticaretleri ile, Ensâr kar-
deşlerim de, tarla ve bahçe işleriyle meşgul bulunduk-
ları sırada, Ebu Hureyre Peygamberimizin (s.a.v.) ya-
nında mübarek nasihatlerini dinleyip hıfzediyordu.”
Sahabe, Kur’ân ile beraber ve Kur’ân için yaşamış ve ha-
yatını Kur’ân’a adamıştı. Onlar, Kur’ân’ı yaşama ve ya-
şatma istikametinde tarihte eşi benzeri görülmemiş bir
aktivite sergilemişlerdir. İşkenceye, baskıya, zulme mâ-
ruz kalmış ama inandıkları değerlerden asla taviz ver-
memişlerdi. Allah’ın gönderdiği mesajı daha iyi yaşaya-
bilmek için mallarını, mülklerini, yurtlarını bırakarak
hicret etmişlerdi. Bu uğurda hayatlarını seve seve feda
etmiş, hattâ gönül verdikleri davaya engel olarak karşı-
larına en yakınları bile çıksa onları bile bertaraf etmek-
ten çekinmemişlerdi (İbn Hişam, 2:112-113; İbn Kesir,
3:173-176).
Ömrünü Kur’ân merkezli insan yetiştirmeye adamış
olan Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretleri Kur’âna ve
Rasulüllah’a olan bağlılığını şöyle dile getirir:
“Ben yaşadıkça Kur’ân’ın bendesiyim, ben Hz Muham-
med-in (s.a.v.) ayağının tozuyum. Biri benden bundan
başkasını naklederse; Ondan da bizarım, o sözden de
bîzarım(şikâyetçiyim).”
Kur’ân-ı Kerimi öğretmek için muallim olmak, Kur’ân
ehli insanlar yetiştirmek için uğraşmak, onlar için gü-
zel mekânlar hazırlamak, ihtiyaçlarını gidermek için
maddi ve manevi harcamalarda bulunmak elbette en
karlı bir ticaretin içinde olmak demektir.
Bu nedenledir ki, duyarlı Müslümanlar ta vahyin ilk
gelmeye başladığı andan itibaren Kur’ânı öğrenip öğ-
retmeye çok önem vermişlerdir. Bu yolda hiçbir fe-
dakârlıktan kaçınmamışlar, günümüze kadar Kur’ân
hizmetini en güzel şekilde sunmaya çalışmışlardır.
Tükenmeyen En Kârlı Ticaret
Kur’ân’a sahip çıkıp onunla amel eden kimseler anla-
tılırken, onların batması, tükenmesi ve iflası mümkün
olmayan bir ticaret kazancına sahip oldukları Kur’ân’da
şöyle belirtilmektedir:
“Şüphesiz, Allah’ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar
ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden, gizlice
ve açıktan Allah yolunda harcayanlar, asla zarar etme-
yecek bir ticaret umabilirler.” (Fâtır, 35/29)
Kur’ân-ı Okuyup Ona Sahip çıkanlara Müjde
“Kur’ân’ı okuyup ona sahip çıkan kimseye (âhirette):
“Oku ve (Cennet’in derecelerine) yüksel, dünyada nasıl
ağır ağır okuyor idiysen öyle oku. Zira makamın, oku-
duğun en son âyetin seviyesindedir.” denir. (Ebu Da-
vud, Vitr, 20; Tirmizî, Sevabü’l-Kur’ân,18)
Netice itibariyle, yüce Allah’ın beşeriyete rahmet vesi-
lesi olarak gönderdiği Kur’ân-ı Kerim, okumamız, an-
lamamız ve sahip çıkmamız gereken bir konuma sa-
hiptir. O, dünya ve âhiretimiz açısından kurtuluş ve-
silemizdir. Okuyanların derecesini yükseltir, insana ve
topluma huzur ve güven verir. Sahip çıkmayıp uzak ka-
lanlardan Kuran âhirette şikayetçi olur.
Kur’âna değer verip gece gündüz okuyan, okutan, oku-
yanlara her türlü desteği veren, onu anlamak için çaba
sarfeden ve üzerinde tefekkür eden bir mümin, en kar-
lı ticareti yapmış olmanın zevkini tatmış olur. Böyle bir
mü’min daima Rabbi ile beraberdir. Kendini emniyet
ve güvende hisseder. Huzurludur. Kalbi sevgi ve mer-
hametle doludur.
76
HOŞGÖR BÜLTENİ - 2014 http://www.hosgorkulliyesi.org
Rabbimiz Kur’ân’da şeytanın manevraları-
nı ve insanlar üzerindeki etkisini açıklaya-
rak şeytan ve hilelerine karşı kullarını uyar-
mıştır. İşte şeytanın manevralarından birini
onun dilinden şöyle açıklamaktadır: “..Şüp-
hesiz onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını de-
ğiştirecekler.” Allah’ın yarattığından kasıt Allah’ın di-
nidir. Nitekim bir başka ayette şöyle buyurulmuştur:
“Sen yüzünü hanîf olarak dine, Allah insanları hangi
fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah’ın yaratışında
değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat in-
sanların çoğu bilmezler.” Şu ayet de insanların özüne
İlahî imzanın ruhlar aleminde/ezelde atıldığını açık-
lamaktadır: “Kıyamet gününde, biz bundan haber-
sizdik demeyesiniz diye Rabbin Adem oğullarından,
onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları ken-
dilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz de-
ğil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhit olduk, dedi-
ler.”
Bu ayetlerde Yüce Allah’ın tüm insanları fıtrat yani
Allah’ın dini üzere yarattığı, daha sonra dış etken-
lerin onları fıtrattan yabancılaştırıp Allah’ın dinin-
den uzaklaştırdıklarına dikkat çekilmiştir. İnsanın
fıtrat üzere yaratılması, Allah’ın dinini kabule yatkın
ve meyilli olarak yaratılmasıdır. Her insan yaratılışta
Allah’ın dinini kabul etmeye, ona inanmaya ve ona
göre yaşamaya hazırdır.
Aynı anlamda Peygamberimiz de şöyle buyurmuş-
tur:
“Her doğan fıtrat üzere doğar. Sonra onu anası-ba-
bası ya Yahudi yapar, ya Hıristiyan, ya ateşperest ya-
par. Tıpkı anasından yeni doğmuş bir hayvan yavru-
su gibi. Onda hiç ayıp ağman bulabilir misiniz?” Ha-
disin başka bir varyantı ise şöyledir. Bir savaş sonra-
sı bazı müşrik çocuklarının öldürülmesi üzerine Pey-
gamberimiz şöyle buyurur: “Her doğan ancak fıtrat
üzere doğar, konuşmaya başlayıncaya kadar bu böy-
le devam eder. Sonra ana babası onu ya Yahudi ya-
par ya Hristiyan.” Hadiste dikkatimizi çeken husus,
her doğan kişinin fıtrat üzere tertemiz olarak doğdu-
ğu, yabancılaşma ve kirlenmenin sonradan olduğu-
dur. Anası-babası onu saptırır dendiği halde, onun
Müslümanlaştırır denmemiştir. Çünkü Müslümanlık,
onun özünde vardır.
Bir kutsî hadiste de şöyle buyurulmuştur: “Doğrusu
Ben, kullarımı hanif din üzere yarattım, sonra şeytan
gelip onları dinlerinden çevirmiş, Benim helal kıldı-
ğım şeyleri onlara haram kılmıştır.” Hadislerden de
anlaşılacağı üzere insan öncelikle hayra meyilli ve
yatkındır. Çünkü hayır, şerden öncedir; hak batıldan
evveldir. İnsanın hayır üzerine kalması, şerre sapma-
sından daha kolaydır. Zira hayır üzere kalmak hem
mantıklı, hem de insanın yaratılışına uygundur. Şe-
rin ise makul bir tarafı yoktur. Buna rağmen insanla-
rın şerre sapması çok oluyorsa, bunda şerleri pazar-
layanların daha iyi çalışmalarının ve şerleri çok cazip
halde sunmalarının etkisi büyüktür.
İnsanın şerre sapması, dış çevrenin etkisiyle sonra-
dan olmaktadır. Onu etkileyen bu dış çevre insan ve
cin şeytanları olabilir ki bunların içerisine ana-baba,
çevre, arkadaş, eş-dost ve benzeri şeyler girer.
FITRAT ÜZERE KALARAK YAŞAMAK
MAKALE
Bu ayet ve hadisler ışığında da-
vete/tebliği konu olan insanları
şu iki grupta değerlendirmemiz
mümkündür:
Fıtrat üzere olanlar: Yaratıldıkla-
rı gibi temiz kalabilenler. Özleri-
ne kazınmış İlahî temizlik ve gü-
zelliği sürdürerek Müslümanca
bir hayat yaşayanlar. Bunlara kar-
şı görevimiz, onların fıtrat üzere
kalmalarını ve bu yolda ilerleme-
lerini sağlamaktır. Aslında bizim
ocağımızda ve kucağımızda ha-
yata merhaba diyen çoluk çocu-
ğumuz fıtrat üzere dünyaya gel-
miş olanlardır. Onlar, dürüstlüğü,
arılığı, duruluğu ve temizliği öz-
lerinde getirenlerdir. Yalanı son-
radan öğrenirler, sonradan pis-
liklere bulaşırlar. Nitekim çocuk-
ların ilk sergiledikleri davranışlar
dürüstlük ve safiyet temellerine
dayanır. Çocuk sahtekarlığı, sa-
mimiyetsizliği sonradan öğrenir.
İşte bu yüzden bize düşen onları
bu temiz hallerinde kalmalarını
sağlayabilmektir. Fıtrat üzere ya-
şayabilecekleri bir ortam ve çev-
reyi onlara sunabilmektir.
Modern eğitim sistemi büyük
ölçüde aileyi yok sayarak, eği-
timde aileyi devre dışı bırakarak
okulu merkeze almış, ama başa-
rılı olamamıştır. Lüzumlu lüzum-
suz pek çok şeye ayıracak zaman
buldukları halda, ciğerpareleri/
gözlerinin nuru çocuklarına ayı-
racak ve onları eğitecek zaman-
ları ve birikimleri olmayan ana
babaların elinden alınan çocuk-
lar çok küçük yaşlarda kreşlere/
yuvalara, yahut okula, ya da so-
kağa teslim edilmiş, ama bu ku-
rumlar çocuktaki anne-baba
boşluğunu dolduramamışlardır.
Artık bugün eğitimciler, ne ka-
dar donanımlı olursa olsun çocu-
ğun eğitiminde bir başına oku-
lun yeterli olmayacağında birleş-
mişlerdir. Geç de olsa çocukların
ev ortamlarında ve ailelerin ya-
nında yetişmelerinin gereği an-
laşılmış ve bu doğrultuda adım-
lar atılmaktadır.
Çocuğun fıtrat üzere kalması-
nı sağlamak için, anne babalar
sevgi temeline dayalı bir eğitime
öncelik verilmelidir. Fıtrat dini-
nin kitabı olan Kur’ân eğitimi bu
eğitimin temel kitabı haline geti-
rilmelidir. Büyük İslam önderle-
rinin çok küçük yaşlarda Kur’ân
öğrenmeleri ve ezberlemele-
ri sadece menkıbe olarak anla-
tılmaktan kurtarılmalıdır. Kur’ân
eğitimi, onun yüzünden okun-
ması olarak anlaşılmamalıdır.
Onun doğru bir şekilde okunma-
sı sağlandıktan sonra, onun an-
laşılması ve ondaki güzelliklerin
pratiği dökülmesi şarttır. Anne
babalar Kur’ân’dan pasajları ço-
cuklarına öğretirken, çocukların
bu ilahî öğretiler doğrultusun-
da bir hayata hazırlanmalarını
hedeflemelidirler. Bunun için ilk
etapta Hucurat suresi, Yusuf su-
resi, Meryem suresi ve kısa sure-
lerden oluşan periyodik derslere
ağırlık verilmeli, hayat düsturu
olacak Kur’ân cümleleri anlam-
larıyla birlikte çocuklara ezber-
letilmeli, çocuklarımız sağlam
bir Kur’ân kültürü ile hayata ha-
zırlanmalıdır. Hucurat suresiyle
körpe beyinlere bir Kur’ân ada-
bı kazınırken, Yusuf ve Meryem
sureleriyle, kirli toplumda temiz
kalmanın yolları Hz. Yusuf ve Hz.
Meryem örneğiyle canlı olarak
anlatılmalı, namazlarda sürekli
okunan kısa surelerle de tevhi-
din temeli sağlamlaştırılmalıdır.
İkinci olarak fıtratı hiç bozulma-
dan kalabilmiş önder ve örnek
insan Hz. Peygamber’den ders-
lerle çocuklarımız hayata hazır-
lanmalıdır. Onun örnek hayatı ve
hayata ışık tutan sözleri, çocukla-
rımızın gönül ve beyinlerini ay-
dınlatmalı, onların ufkunu açma-
lı ve onları aydınlık geleceğe ha-
zırlamalıdır.
Temel dini eğitim derken, bugün
mahalle mekteplerinde çocuk-
lara öğretilen, hatta dayatılarak
ezberletilen 32 farz gibi klişeleş-
miş cümleleri kastetmediğimizi
bir kere daha belirtelim. Önemli
olan bu temel farzların çocukla-
rın pratik hayatlarına dökülmele-
rini sağlayabilmektir.
Fıtrattan uzaklaşanlar: Bu grup-
tan olanlara karşı görevimiz ise,
onların yeniden fıtrata dönmele-
rini sağlamaktır. Elbette bu ikin-
ci görev, birinciye göre daha zor-
ludur. Ama yapılamaz değildir.
Nitekim Peygamberlerin temel
görevi, fıtrattan yabancılaşan in-
sanların yeniden fıtrata dönü-
şümlerini sağlamak, kaybedilen-
leri kazanmak, günahkarların se-
vap işleyenler olmasını temin et-
mektir
Özetleyecek olursak iki grup in-
sana karşı iki temel görevimiz
var: Koruma ve değişim. Fıtrat
üzere kalanları koruyup o yol-
da gelişimlerini sağlamak. Biz-
ler de bu gruba dâhiliz. Fıtrattan
sapanları ise, yeniden asıllarına
döndürmek. İlk görev, hepimiz
için hem çok öncelikli, hem daha
kolaydır. İkinci görev de karma
bir toplumda yaşayanlar olarak
kaçamayacağımız, boş vereme-
yeceğimiz bir sorumluluktur.
1.	 4 Nisa 119.
2.	 İbn Kesîr, Tefsîr, IV, 432.
3.	 30 Rum 30.
4.	 7 Araf 172.
5.	 Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, II, 182.
6.	 İbn Kesîr, Tefsîr, I, 556.
7.	 ibn Kesîr, Tefsîr, II, 261, 440; IV,
432.
8.	 bn Kesîr, Tefsîr, I, 556.
Prof.Dr. Ali AKPINAR | Gaziantep Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı /hosgorkulliyesi
98
İnsan; dünya hayatında kazanma, güzel,
kıymetli şeylere sahip olma arzusuyla do-
natılmış. Nasipler ise farklı... Allah dün-
ya nimetlerini kulları arasında eşit bir şe-
kilde dağıtmıyor. Kimi varlıklı, kimi yok-
sul... Fakat Cenâb-ı Hak bu farklılık bir uçurum
gibi büyüsün istemiyor, tam aksine bol verdikle-
rini az verdikleriyle imtihan ediyor.
İmkânı geniş olan kişi, dar olanlardan sorumlu.
Yoksullar, zenginlere zimmetli...
İnfakın asgarî seviyesi, yani farz olanı zekât...
Malının kırkta birini yoksula vermek... İslâm
terbiyesini, ahlâkını almayan kimse bunu anla-
yamaz.
Bir vesileyle Fransa’ya gitmiştim. Fransa’da üni-
versitede okuyan bir Türk gencini bize tercü-
manlık yapması için ayarlamışlar. Metroda gi-
derken bu genç bana;
“–Bir şey sorabilirmiyim.” dedi.
“–Buyur, sor.” dedim.
“–Türkiye’de şöyle bir şey varmış. Herkes para-
sının bir kısmını bir başkasına verirmiş. Doğru
mu?”
“–Evet.” dedim. “Buna zekât derler, Müslüman
olmanın şartlarındandır. Belli bir ölçünün üs-
tünde malı olan herkes bunun kırkta birini fakir,
yoksul, borçlu, yolda kalmış gibi imkânı dar ki-
şilere vermekle mükelleftir.”
Delikanlı şaşırdı. «Niye verecek ki?» gibi soru-
lar sordu. Maalesef hiç dinî eğitim almamış bir
genç idi. Îman eden, Cenâb-ı Hakk’ın kendisin-
den hangi emir ve yasakları istediğini öğrenen
ve itaat eden insan için gayet kolay... Fakat bun-
lardan habersiz kişiler için, nefsine uyan kişiler
için çok zor.
Tarihte de Sâlebe gibi, Kārun gibi şahıslar gel-
miş ve; «Ben kazandım, niye başkasıyla paylaşa-
cağım ki?» küstahlığına düşmüşler.
Nefis; «Malım azalmasın.» diye vermekten çeki-
nir. Hâlbuki, ilâhî teminat var. Bir mal asla zekât
vermekle, infak etmekle azalmaz. Ben soruyo-
rum arkadaşlarıma:
“Verdiğiniz zekâttan, yaptığınız hayırdan dolayı
malınız eksildi mi?”
Bugüne kadar «eksildi» diyene rastlamadım.
Zekât İslâm’ın şartı, Allâh’a îmanımızın gereği...
Sorgusuz-sualsiz böyle. Fakat hikmetlerini dü-
şününce de Cenâb-ı Hakk’ın bu emirle sadece
fakirlerin değil zenginlerin de iyiliğini düşün-
düğünü görüyoruz.
Başta da söylediğimiz gibi, rızkın taksi-
minde eşitlik yok. Kimine çok, kimine
az... Böyle olunca, nasibi az olanın gözü,
çok olanda kalıyor. Hayır-hasenat mü-
esseselerinin gelişmediği, şefkat ve yar-
dımlaşmadan nasipsiz memleketlerde
zenginler ve fakirler arasında uçurum-
lar meydana geliyor. Toplumun iki ke-
simi birbirinden nefret ediyor, uzaklaşı-
yor. Fakir zenginden nefret ediyor, zen-
gin fakirden korkuyor, kaçıyor. Böyle
toplumlarda sosyal patlamalar meydana
geliyor. Servet düşmanlığı, yıkıp-yakma,
yağma gibi hâdiseler yaşanıyor.
Diğer yanda infak toplumunda fakir,
zenginden nefret etmiyor. İlâhî taksime
rızâ hâlinde... Zenginin kendisine veri-
len imkânlar sebebiyle şükür hâlinde ol-
duğunu, muhtaçları kendisine zimmetli
olarak gördüğünü fark ediyor.
Komünizm gibi zorla değil gönüllü bir
şekilde paylaşma, yardımlaşma gerçek-
leşiyor.
Mahrumun gözünün kaldığı bir servet
kirlidir. Zekât bu kiri zenginin malın-
dan temizleyerek de zengine iyilik edi-
yor.
Zekât, infak, hayır-hasenatta bulunmak
şefkat işi, merhamet işi...
Cenâb-ı Hak, bu hasletleri kazandırmak
için pek çok kefaretleri maddî mükel-
lefiyetlere bağlamış. Hacda, umrede ih-
ramlıyken, yanlışlıkla kokulu sabun kul-
lanmak, takke takmak, çorap giymek
gibi bir ihram yasağı işlesen; hemen
maddî bir ceza geliyor. Sadaka verecek-
sin, kurban keseceksin...
Yemin kefareti, oruç kefareti, fidye hep
böyle...
Allah vermeye alıştırıyor. Her fırsatta
fukarayı düşünmeye alıştırıyor. Merha-
mete, şefkate alıştırıyor. Dikkat edilirse
Allah her hâlde fakirin, muhtacın, köle-
nin lehinde, onların yararına çözümler
sunuyor. Bizim de böyle yapmamızı is-
tiyor.
Bu hususla ilgili bir hâtıram var. Bir
dostumuz telefon açtı. Bir arkadaşı rüya
görmüş, rüyasında helva-ekmek infak
etmeyi konuşuyorlar; biri altmış kilo da-
ğıtalım diyor, diğeri elli kilo yeter, diyor.
Sonra da madem rüyamızda böyle gör-
dük diye, elli kilo helva infak ediyorlar.
Bana; «Doğru yaptık mı?» diye soruyor-
lar.
Ben de dedim ki:
“Madem rüyada konuştuğunuz va’di
gerçekleştirmeyi murat etmişsiniz, bir
de altmış kilo helva dağıtacaksınız! Siz
sadece birinizin dediğini yapmışsınız.”
Hep muhtacın arkasında olmak lâzım.
Nefis hep kendine yontma derdindedir.
Biz fakire yontmalıyız. Zekâtları verir-
ken, infak ederken de böyle...
Fakat tam tersine zekâtı verirmiş gibi ya-
panlara rastlıyoruz. Maalesef bazı varlık
sahipleri «infak etmiş» görünmek icabı
çıkarıp bir şeyler veriyor. Hâlbuki verdi-
ği değil kırkta bir, servetinin dört yüzde
biri etmez. Bu fakirin hakkını çalmaktır.
Çıkarılıp hak sahibi mahrumlara veril-
meyen zekât, malımızın içine başkasına
ait malların karışmasından farksızdır.
Yine verirken iyisinden vermeli. «Sevdi-
ğiniz şeylerden vermedikçe iyiliğe eriş-
miş olamazsız.» diyor Kur’ân... «Size ve-
rilse almayacağınız şeyi vermeyin.» bu-
yuruyor. Zekât, infak baştan savma ol-
mamalı.
İşin özü, insan yaptığı işi kerhen değil,
zoraki değil, seve seve, cân u gönülden,
gönüllü bir şekilde yapmalı. İnfak eder-
ken de Kābil gibi kötüsünden değil, Hâ-
bil gibi en iyisinden seçmeli. Doymak
bilmeyen nefis lehinde değil, mahru-
mun, muhtacın, yoksulun lehinde olma-
lı.
Veren Allah...
«Ver!» diyen Allah...
Alan Allah...
Yerine daha fazlasını bahşeden yine Al-
lah...
O hâlde edeple vermeli...
İmkânı geniş
olan kişi, dar
olanlardan
sorumlu.
Yoksullar,
zenginlere
zimmetli...
HOŞGÖR BÜLTENİ - 2014 http://www.hosgorkulliyesi.org
MAHRUMLARIN DERDİNİ PAYLAŞMA MEVSİMİ
Ahmet M. ZİYLAN
HAYAT NOTLARI /hosgorkulliyesi
İnanan kullarıma söyle, namazı dosdoğru kılsınlar, hiçbir alışveriş ve dostluğun bulunmadığı bir gün gelmeden önce
kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda gizlice ve açıktan harcasınlar. İbrahim Suresi - 31. Ayet
1110
HÜSEYİN ERTURHAN AĞABEY İLE HOŞGÖR...
Hoşgör: Hüseyin Ağabey Hoşgör
Kur’an Kurslarına yaptığınız hizmetler
vesilesiyle sizinle röportaj yapmak iste-
dik. Kendinizden biraz bahseder misi-
niz?
Hüseyin ERTURHAN: Teşekkür ede-
rim. 1940 yılında Gaziantep’te doğdum.
Ticaretle uğraşıyorum.
Hoşgör: Kur’an-ı Kerim-i kaç yaşında
öğrendiniz?
Hüseyin ERTURHAN: Kur’an-ı Keri-
mi Dört (4) yaşında öğrenmeye başla-
dım. Altı (6) yaşında Kur’an-ı Kerimi
hatmettim.
Hoşgör: Kur’an-ı Kerimi ilk nasıl ve
kimden öğrendiniz?
Hüseyin ERTURHAN: İlk rahmetli
Zeynel Abidin Polattaş’ın annesi Kara
Hoca lakaplı Emmun hoca hanımdan
öğrendim. Kur’an-ın Kerimi bitirdikten
sonra ailem erkek hocanın yanına git-
memi ve daha güzel bir şekilde Kur’an-ı
Kerimi öğrenmemi istediler.
Hoşgör: Daha sonra hangi hocanın ya-
nına gittiniz?
Hüseyin ERTURHAN: O zamanlar
Şeyh camisinde Durdu Kalfa hocanın
yanında okula gittiğim 5 yıl boyunca
yaz tatillerin de Kur’an-ı Kerim-i öğren-
meye gayret ettim. O zamanlar da Dur-
du Kalfa İmam değildi cami de Kur’an-
Kerim öğretmek için gayret eden bir
hizmet ehli ağabeyimizdi. Kur’an-ı Ke-
rimin yasak olduğu o dönemler de hiç
korkmadan bizlere dinimizi ve kita-
bımızı öğretiyorlardı. Allah razı olsun
gerçekten hakiki mücahit denilebilecek
hocalarımız vardı.
Hoşgör: Kur’an-ı Kerimi öğrenenler
için merasim veya program yapılır mıy-
dı?
Hüseyin ERTURHAN: Evet, Kur’anı
Kerim-i ilk Emmun (Kara ) hocanın
yanında hatim ettikten sonra bayanlar
arasında güzel bir program düzenlendi
o dönemler de ki şartlarla aşır okudum
daha sonra ilahiler eşliğinde güzel bir
gün oldu programın sonunda bir tane
Kur’an-ı Kerim hediye ettiler.
Hoşgör: Peki Ağabey İlkokulu bitirdik-
ten sonra okumaya devam ettiniz mi
kendinizi geliştirdiniz mi?
Hüseyin ERTURHAN: Hayır maale-
sef devam edemedim ticarete atıldım.
Dünya meşguliyeti bizi alıkoydu.
Hoşgör: Hoşgör Kur’an Kursunu kimin
vesilesi ile tanıdınız?
Hüseyin ERTURHAN: Hoşgör ma-
hallesinde ki eski Hoşgör Kur’an Kur-
sumuz saygıdeğer yöneticileri ile tanış-
tım. İlk yönetime 1986 yılında girdim o
zamanlar Dernek Başkanımız Mahmut
KONUKOĞLU amca idi.
Hoşgör: Hoşgör Fatih Kur’an Kur-
su’nun (Hoşgör Külliyesi) temeli ne za-
man ve nasıl atıldı biraz bahseder mi-
siniz?
Hüseyin ERTURHAN: O dönemde her
hafta yönetimde ki arkadaşlarla beraber
Adil Özberk hocamızın ilmi sohbetleri-
ne katılıyorduk. Bir gün Adil hocamız
arkamızdan bir eser bırakmamız lazım
sözü üzerine bizden büyük bir kurs yap-
mamızı vurgulamış ve bize işaret etmiş-
ti. Zaten bizim de Hoşgör mahallesinde
ki kursumuza talep çoktu maalesef her
sene 15-20 kişiden fazla öğrenci alamı-
yorduk. O küçük öğrencilerin kursa ka-
yıt olamayıp ağladıklarını görmek bizi
çok üzüyordu. O dönemde yönetim ku-
rulunda 11 üyemiz vardı. Mahmut KO-
NUKOĞLU, Celal YEŞİLNACAR, Şerif
BAYRAM, Nihat DURUR ve Mühendis
Erhan CAN ile beraber yaklaşık 2 haf-
ta boyunca İzmir, İstanbul, Bolu, Anka-
ra, Şanlıurfa, Trabzon ve Rize v.b şehir-
leri dolaşıp Kur’an kurslarını gezdikten
sonra Gaziantep’e döndük. Daha sonra
Adil hocamız bizlere öyle bir kurs ya-
palım ki dışardan gelenler bizim kur-
su ziyaret edip örnek alsınlar diye işaret
buyurdular. Arkadaşlarla planları yap-
tıktan sonra 1990 Ocak ayında şuan ki
Hoşgör Fatih Kur’an Kursu’nun ( Hoş-
gör Külliyesi) temelini attık.
İnşaata başlarken arkadaşlarla 10 sene
de ancak bitiririz dedik. Rabbime şü-
kürler olsun dört (4) yılda kursumuzu
bitirip 1995 yılında 300 öğrenci ile eği-
tim-öğretime başladık. İlk eğitim-öğ-
retim yıllarında ilkokul 5.sınıfı bitiren
öğrencilerimizi alıp hafızlığı bitirdik-
ten sonra da İmam-Hatip okullarına
kayıtlarını yapıyorduk. En büyük avan-
tajımız devletimize bağlı resmi Kur’an
Kursu olmamızdı.
Hoşgör: Kur’an Kursunun yapımı esna-
sında zorluklarla karşılaştınız mı?
Hüseyin ERTURHAN: Evet o döne-
min ilçe belediye başkanı yıkım ekibi
göndererek kursumuzu yıkmaya yelten-
diler. İnşaat çavuşu beni çağırdı. Ben-
de ne sizin nede büyüklerinizin bura-
yı yıkmaya gücü yetmez. Çünkü bu-
rası Allah’ın sevdiği kullar olan Kur’an
hafızlarının yetişeceği bir Kur’an Kur-
su olacak dedim. Daha sonra kurs de-
ğil de otel zannettiği için yıkmaya karar
verdiğini söyleyerek özür dilediler. Ay-
rıca Büyükşehir Belediye Başkanı Celal
DOĞAN bizlere yardım edip belediye-
ye ait iş makinalarını gönderip eşilme
ve temel atma noktasında yardımcı ol-
dular.
Kur’an-ı
Kerimin
yasak olduğu
o dönemler
de hiç korkmadan
bizlere dinimizi
ve kitabımızı
öğretiyorlardı.
Allah razı
olsun gerçekten
hakiki mücahit
denilebilecek
hocalarımız
vardı.
İnşaata
başlarken
arkadaşlarla
10 sene de
ancak bitiririz
dedik. Rabbime
şükürler olsun
dört (4) yılda
kursumuzu
bitirip 1995
yılında 300
öğrenci ile
eğitim-öğretime
başladık
RÖPORTAJ
http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2014
/hosgorkulliyesi
Yusuf KİRAZ (Kur’ân Kursu Öğreticisi)
HOŞGÖR BÜLTENİ-2014 http://www.hosgorkulliyesi.org 1312
Hoşgör: 28 Şubat zamanı kurstaki eğitim-öğretim
ve öğrenci sayıların da düşüş oldu mu?
Hüseyin ERTURHAN: İlköğretim 8 yıl zorunlu
hale getirildikten sonra öğrenci sayımız 40’a kadar
düşüş oldu. Ama Kursumuz Devletimize bağlı res-
mi bir Kur’an Kursu olduğundan kapatılmadı.
Hoşgör: Külliyenin inşaatında maddi sıkıntı çek-
tiniz mi?
Hüseyin ERTURHAN: Müslümanım diyen biri-
nin bu hizmetler de bulunması lazım, tüm Müs-
lümanların boynunun borcu ve biz bu işe başlar-
ken derneğimizin bütçesi yoktu. Rabbim yardım
etti çok şükür inşaatı hiç durdurmadık hayırsever
kardeşlerimiz yardımını hiç esirgemediler. İnşaat
esnasın da arkadaşlarla görev taksimatı yaptık ve
bana inşaat işleri verildi. Mesleğim marangoz ol-
duğundan dolayı bu işler verildi. Mahmut KONU-
KOĞLU amcanın oğlu Rahmetli Mehmet KONU-
KOĞLU kardeşimiz inşaatta ki eksikleri ve işçile-
rin maaşını zamanında düzenli bir şekilde ödeme-
sini yapıyordu. Tahmin etmediğimiz yerlerden çok
büyük yardımlar aldık. Rahmetli Hacı Halil ÇE-
LİKSOY ağabeyimiz çok büyük yardımlar yaptı.
Bizlerden sadece tek isteği yardımın kimsenin ha-
beri olmadan yapılmasıydı çünkü diğer hayırsever
vatandaşlar gelip teşekkür ettiğinde nefsimin ve
göğsümün kabarmasını istemiyorum derdi.
Hoşgör: Peki Külliyenin camisinin yapımından
bahseder misiniz?
Hüseyin ERTURHAN: Külliyenin camisini de
Adil Hocamızın işareti ile yaptık. Zaten böyle bü-
yük zatlar işaret verirler. Biz külliyenin yanına kü-
çük bir cami düşündük ama Adil Hocamız yine
işaret ederek cami büyük olsun caminin içini çok
lüks yapmayın içine harcayacağınız parayı cami-
nin büyütülmesin de kullanın buyurdular. Nitekim
camiye şuanda cemaat zor sığıyor hocamızı dinle-
meyip büyütmeseydik şimdi camii talebi karşılaya-
mazdı. Rahmetli Hayri SAĞLAMCI amcamız ca-
minin bütün masraflarını karşıladı. Bizde inşaatı-
nı organize ederek hamdolsun Bir ( 1 ) yıl gibi kısa
bir sürede bitirdik.
Hoşgör: Kur’an Kurslarının fiziki yapıları size göre
nasıl olmalıdır?
Hüseyin ERTURHAN: Allah’ın kitabı için en iyisi
yapılmalı eğer şimdiki düşüncelerim olsaydı o za-
manlar daha modern daha ferah bir yer yapardım.
Özellikle yönetimde ki görevlerimizi bizden son-
raki nesile bıraktığımda dünyanın her tarafını ge-
zip batıl dinlerin mabetlerini gördüm ve daha iyi
bir kurs yapılması lazım dedim çünkü Allah’ın ki-
tabı için değer Kur’an Kursları bu güzellikleri hak
ediyor. Bizler çok zor durumlar da Kur’an-ı Kerim-
i öğrendik bu günleri bizlere nasip ettiği için rab-
bime hamd olsun.
Hoşgör: Hüseyin ağabey hayatta en çok istediğiniz
şey nedir?
Hüseyin ERTURHAN: Hafız olmak isterdim.
Hoşgör: Hoşgör Kurumlarımızın hizmetlerinden
memnun musunuz? Sizi memnun eden konu ne-
dir?
Hüseyin ERTURHAN: Çok memnunum biz hiz-
met ederken öğrenci olan kardeşlerimiz şuan da
hoca olarak hizmet ediyorlar. Külliyemizin kuru-
luşunda da hayalimiz bu yöndeydi bunun gerçek-
leştiğini görmek bizi çok sevindirdi.
Hoşgör: Efendim bize vakit ayırıp bu güzellikleri
paylaştığınız için size çok teşekkür ediyor saygıla-
rımızı sunuyoruz.
Hüseyin ERTURHAN: Ben teşekkür ediyor sizle-
re başarılar diliyorum.
RÖPORTAJ
Hoşgör Fatih Kur’an Kursu Müdürlüğünden, muhterem veliye selam!
Sayın veli! sizlerle biz eğitimcilerin ortak noktası çocuklarımızdır.
Çocuklarımızın iyi, faydalı bir insan, dünya ve ahiretini mâmur eden bir fert ol-
ması yine iyi bir toplum ve neslin yetişmesi öğrenci, veli-öğretmen arasında ileti-
şim koordinasyonunun kesintisiz sağlanmasına bağlıdır.
Toplumların geleceğinin her açıdan iyi olması, özveri ve fedakârlığa, çocuk, an-
ne-baba ve okul yönetiminin birlikte, etkinlikle işbirliğine, yaşadığımız dünyayı,
günümüzü ve geleceğimizi inşa etmek, güzelleştirmek hep birlikte göstereceğimiz
gayret ve çabaya bağlıdır.
Bunun yanında çocuklarını imam hatip okuluna gönderen siz velileri candan kut-
luyoruz.
Geleceğin devlet adamlarını, bilim adamlarını, doktor öğretmen ve mühendisle-
rin imam hatip okullarında yetişmesine vesile olan anne babaları tebrik ediyoruz.
Bu kutlu makamı, evlatlarımızın imam hatip okullarındaki eğitimlerini aksatma-
dan Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilköğretim okulu yönetmenliği ilgili maddesi gere-
ğince öğrenim hakkını Kuran Kursunda kullanarak sene kaybı yaşamadan, yav-
rularımızın hafızlık merasiminde taç giydirilerek onurlandırılması, hafız doktor,
hafız hakim veya hafız devlet adamı sıfatını kazanması ve imam hatip okulunda-
ki akademik eğitimini hafızlık ( Kur’an’ın tamamını ezbere okuması) ile taçlandır-
ması, ciğerpareleri hafız olan anne-babalara dünya ve ahiret mutluluğu yaşatma-
sı, bize Yüce Mevla tarafından lütfedilmiştir. Bunu sağlamanın yolu,
Sizleri ve hafız adayı öğrencilerimizi 2014- 2015 eğitim ve öğretim yılı sonunda
hafızlık öncesi eğitim veya hafızlık kaydı için, hafız ve dindar bir nesil yetiştiren
Gaziantep şehrimizin medar-ı iftiharı Hoşgör Fatih Kur’an Kursu’na bekliyoruz.
Kayıtlar her yıl Haziran ayının birinci haftasında yapılacaktır. Eğitim ise haziran
ayının üçüncü haftası ile Ağustos ayının son haftası arasında olacaktır. Sonunda
hafızlığa geçiş sınavı yapılacaktır.
/hosgorkulliyesi
İMAM HATİPLİ'YE MEKTUP
1514
HOŞGÖR BÜLTENİ - 2014 http://www.hosgorkulliyesi.org
/hosgorkulliyesi
14
İMAM HATİP ORTAOKULLARI ve
KUR’ÂN KURSU ORTAK PROJESİ
2013 yılında Gaziantep ilimizdeki tüm İmam-Hatip Ortaokul müdürleri,
müftülüğümüz, dernek ve vakfımız ile istişare toplantısı yapıldı. Toplantı
da İmam-Hatip 5.sınıfı bitiren öğrenciler yaz tatilinde kursumuza alınıp
eğitimlere başlamaları kararlaştırıldı. Yaz kursunda 110 öğrenci ile
eğitime başladık.Yaz kursu sonunda yapılan sınavda başarılı olan 65
İmam-Hatip Ortaokulu öğrencisi ile 2013-2014 eğitim öğretime başladık.
HOŞGÖR BÜLTENİ - 2014
Sabah servislerle okullarına gidip eğitim
gören öğrencilerimiz, okul bitiminde kursa
gelip akşam Kur’an-ı Kerim ve Dini Bilgiler
öğretimi görmektedir. 2013-2014 eğitim
öğretim 1.dönem sonunda yapılan Hafızlık
Takip Komisyonunda 20 öğrencimiz başarı
göstererek Hafızlığa ilk adımlarını attılar. 4
derslik de toplam 65 öğrenci ile haftada 20
saat Kur’an-ı kerim yüzüne okuma, tecvid,
tashih-i huruf, tâlim ve dini bilgiler dersi
verilmektedir. Ayrıca öğrencilerimizin okul
dersleri için etütler yapılmakta ve Türkçe,
Matematik, İngilizce ve Arapça dersleri
verilmektedir. Bunların yanı sıra halı saha
maçları ve sosyal aktiviteler yapılmaktadır.
Kursumuz hocalarından Muhammed
Mücahit Çalışkan hocamız projenin eğitim
faaliyetlerini yürütmektedir. Öğrencilerimizin
Hafızlığa başlamasına komisyon karar
vermektedir.
Kur’ân eğitimi alanında sağlam maharic-i
huruf,tecvid,muhtelifsurelerinezberlenmesi,
yüzüne okumanın sağlamlaştırılması ve
seri okuması ile ilgili eğitim verilip, hafızlığa
altyapı eğitimi ve öğretimi verilmektedir.
Kursumuzun öğrenci yaş ortalaması 2-3 yaş
düşürülerek eğitim-öğretimde kalite artması
hedeflenmektedir. İleri ki yıllarda da imam-
hatip öğrencileri sayısının artması ile beraber
kursumuzun öğrenci sayısının artması
planlanmaktadır.
Amacımız bu öğrencileri imam-hatip lisesine
hafız olarak başlamalarını sağlayıp lisede
akademik eğitim vererek üniversiteye
yerleştirip üniversitede burs vererek
eğitimlerini tamamlayıp vatana millete hayırlı
nesil olmaları yolunda yetiştirmektir.
Kursumuz imam-hatip ortaokulu
programımıza olan yoğun talepten dolayı
kursumuza en yakın bir yere imam hatip
ortaokulu yaptırılıp burada tamamen
hafız öğrencilerin eğitim gördüğü bir okul
yapma projemiz bulunmaktadır. Bu projenin
amacı ülkemiz için hafız doktorlar, hafız
mühendisler yetiştirmektir. Bu faaliyetlerin
aynısı kız kurslarımızda da bulunmaktadır.
1716 HOŞGÖR BÜLTENİ-2014
EĞİTİMDE DEV PROJE:
“ÖĞRENCİLERİMİZ GÖREVDE”
PROJE
PROJE FAALİYETLERİ
2013 yılında;
Mart Ayının 1. Haftası 20 camide Cuma Hutbesi ve İmamlık görevi,
Nisan Ayının 2.Haftası 20 camide Cuma Hutbesi ve İmamlık görevi,
Mayıs Ayının 3.Haftası 35 camide Cuma Hutbesi ve İmamlık görevi,
2014 yılında;
Mart Ayının 1.Haftası 30 camide Cuma Hutbesi ve İmamlık görevi,
Mart Ayının 2.Haftası 15 camide Müezzin Kayyımlık görevi,
Mart Ayının 3.Haftası 15 camide Müezzin Kayyımlık görevi,
Nisan Ayının 1.Haftası 52 camide Cuma Hutbesi ve İmamlık görevi ifa edilmiştir.
Mayıs Ayının 3.Haftası 60 camide Cuma Hutbesi ve İmamlık görevi için
hazırlıklarımız sürmektedir.
16 http://www.hosgorkulliyesi.org
İHSAN AKGÜN (KUR’ÂN KURSU ÖĞRETİCİSİ)
DİN HİZMETLERİ VE DİN GÖREVLİLİĞİ
Din hizmetlerini ifade eden bazı temel kavramlar vardır. İrşat, tebliğ ve davet bu
kavramların başında gelir. Din hizmetlerinin temelini oluşturan bu üç kavram, dinin doğru
ve güzel anlatılmasıyla ilgilidir. İrşat faaliyetleri genellikle camilerde yapılır. Örneğin, vaaz
ve hutbelerle Müslümanlar bilgilendirilir ve aydınlatılır.
Tebliğ; ulaştırmak, iletmek, duyurmak ve bildirmek anlamlarına gelir. Kur’an’da ise tebliğ,
Allah’ın vahyini insanlara ulaştırmak anlamında kullanılmıştır. Bir ayette buna şöyle işaret
edilmektedir: “Resulün üzerine düşen yalnızca tebliğdir...” Tebliğci, ulaştırmakla yükümlü
olduğu bilgileri, herhangi bir katkı ve eksiltme yapmaksızın yerine ulaştırır.
Dinin insanlara ulaştırılması önemli bir sorumluluktur. Bu sorumluluğu üslenen kişiler
öncelikle söz ve davranışlarıyla örnek olmalıdırlar. Ayrıca İslam dinini doğru bir şekilde
insanlara ulaştırmalıdırlar.
İrşat, tebliğ ve davette etkili olabilmek için karşılıklı güven ortamının oluşması gerekir.
Bu görev yerine getirilirken sevgi, saygı, sabır, samimiyet, anlayış ve hoşgörü ilkeleri esas
olmalıdır.
PROJE HAKKINDA
Bu proje ile Hoşgör Fatih Kur’an Kursu’na evlatlarını Hâfız olmak üzere gönderen
velilerimizin hayallerini gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Aynı zamanda, geleceğin İmam-
Hatip ve Müezzin-Kayyımlarını da yetiştiriyoruz. Bu açıdan mihrapta ve minberde tecrübe
kazanmaları gerekmektedir. Anne ve babalarının hayallerinin üzerine bir süs olsun ve Kur’ân
kursumuza maddi ve manevi destek verenlere “ İŞTE YARDIM ETTİĞİNİZ ÇOCUKLAR, İŞTE
ESERİNİZ VE İŞTE KURAN BÜLBÜLLERİ” diyebilmek için 2013 yılında projeyi başlattık. İl
Müftülüğümüz, Şahinbey ve Şehitkâmil İlçe müftülerimizin destekleriyle, Gaziantep ilimizin
değişik camilerinde Hutbe Okuma ve Müezzinlik yapmalarını sağlayarak “ÖĞRENCİLERİMİZ
GÖREVDE” projesini başlattık. Projenin uygulanması için il müftülüğü tarafından araç tahsisi
yapılmıştır. Öğrenciler bu araçla görev yerlerine götürülmektedir.
Projenin amacı, irşat,tebliğ ve davet faaliyetlerini en güzel şekilde yapacak nesiller
yetiştirmektir.
/hosgorkulliyesi
1918
Şahinbey Müftülüğü ile Hoşgör Fatih İlim
Araştırma Vakfının organizesiyle Şehitkamil
Kongre Merkezi’nde Kutlu doğum programı
düzenlendi.
Kutlu doğum programı Hoşgör Fatih Kur’an
Kursu öğrencileri tarafından icra edildi. Programa
Müftülerimiz, Daire Amirlerimiz, İmam Hatip
Lisesi Yönetici ve Öğretmenleri, Gaziantepli çok
sayıda vatandaş ve öğrenci velileri iştirak ettiler.
Programın sunuculuğunu Yusuf Karoğlu hocamız
yaptı. Gelen misafirler Mehteran Takımının eşsiz
gösterisi ile karşılandı. Saygı duruşu ve İstiklal
Marşı hep birlikte söylendi.
Ardından kurs öğrencimiz Bilal Yılmaz’ın Kur’ân-ı
Kerim tilaveti ile program devam etti.
Programda İl Müftümüz Ahmet Çelik, İlçe
Müftümüz Musa İmamoğlu, Dernek Başkanımız
Nihat Durur tarafından gecenin anlam önemi
ile ilgili konuşmalar yer aldı. İlçe Müftümüz
tarafından katılımcılara gül dağıtıldı.
HOŞGÖR FATİH KUR’ÂN KURSU KUTLU DOĞUM PROĞRAMI
Harun Zor hocamızın yönetmenliğinde kurs
öğrencilerimiz tarafından önce “Bilal-i Habeş” oyunu
daha sonra da “Güle Özlem” adlı Piyes sahnelendi.
Öğrenciler kimi zaman öğretmen, kimi zaman çoban,
kimi zaman da asker oldular.
Program Hâfız Abdullah Ayhan hocamızın Kur’ân
tilaveti ile devam etti.
/hosgorkulliyesi
Teşekkür konuşması yapan dernek başkanı Durur, dernek
ve vakıf faaliyetlerinden bahsedip, en kısa zaman da
kurumlarımıza Çocuk kreşi ve İmam-Hatip yurdunun
katılacağı müjdesini verdi. Programda görev alan
öğrencilere ve emeği geçen herkesi tebrik etti.
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan “Din
Samimiyetttir“ konulu sinevizyon gösterisi yayınlandı.
İlçe Müftüsü İmamoğlu, konuşmasında samimiyet
vurgusu yaptı. “Din Allah’a karşı samimiyettir. Din
Peygambere karşı samimiyettir. Din Allah’ın kitabına
karşı samimiyettir. Din bütün müminlere karşı samimi
olmaktır.” dedi.
Hâfız Abdullah Ayhan hocamızın şefliğinde Tasavvuf
Musikisi Korosu tarafından konser verildi.
Kursumuzda hâfızlık yapan İmam-hatipli öğrencilerden
oluşan İlahi Korosu segah ve uşşak makamında ilahiler
söyledi. Minik semazenler koroya eşlik ettiler.
İl müftüsü Çelik, günün anlam ve önemi hakkında
bir söyleşi yaptı. Peygamberimiz, Din ve Samimiyet
konularını işledi. Programda görev alan öğrencilere ve
emeği geçen herkesi tebrik etti.
Program İl Müftü Yardımcısı Mahmut Karatepe
hocamızın duası ile sona erdi.
Yusuf Karoğlu (Kur’ân Kursu Öğreticisi)
HOŞGÖRBÜLTENİ-2013 2120
“KÜÇÜK BUHARA’NIN SON DÖNEM ALİMLERİ”
ADİL ÖZBERK HOCAMIZI ANMA PROGRAMI
Adil Özberk Hoca’yı Anma programı 21 Mart
2014 Cuma günü Şehitkâmil Kongre Merkezi’nde
gerçekleştirildi.
KursumuzöğrencilerindenHanifiKamburoğlu’nun
okuduğu Kuran-ı Kerim tilaveti ile program
başladı. Öğrencimiz Ali İmran Suresinin 29-37
ayetlerini okudular.
HOŞGÖR BÜLTENİ-2014
20
Sunuculuğunu Mehmet Fırat’ın yaptığı programda Mehmet Ali
Devrim’in Kur’ân Tilaveti (Fussilet Suresi 30-36. ayetler) ve Yesari
Horozoğlu hocamızın öncülüğünde Gaziantep Mevlevihanesi
tarafından tasavvuf musikisi icra edildi.
Adil Özberk hocamızın evladı Salih Özberk; “Gaziantep şehrimizin yetiştirmiş olduğu yüzlerce
talebenin yanı sıra Mısır’a 3 grup talebe gönderildi. Ben bunların 2. grubundadaydım.
Bizim ilk senemizde bizi bir zât ziyaret etti. Adanalı Mahmut
ağabey Adil Özberk hocamızla Bağdat’ta okuduğu yıllarda
kader birliği yapmış, onunla aynı çatı altında senelerce
okumuş ve onu çok iyi tanıyan biriydi. Bizlere Adil hocamızın
çok farklı bir şahsiyet olduğunu ve bizim onun talebesi
olduğumuz için çok şanslı olduğumuzu söylüyordu. Bize
hocamızla yaşamış olduğu bir anıyı anlattı. “Ben Adil hoca
ile Bağdat’ta okurken benim gibi diğer Türk talebelerin de
hem ağabeyimiz, annemiz, babamız ve hocamızdı. Bizim
sorularımız ve sıkıntılarımız olursa ona söylerdik.” dedi. Adil
hoca da bize neyi tavsiye ederse emir telakki ederdik. Evet,
biz hocamızın öğrencisi olmakla iftihar diyoruz. Rabbime şükürler olsun onun talebesi olma
şerefini bizlere nasip ettiği için hamd olsun. Rabbimden tek temennimiz bizlere hocamızın
amel defterini kapatmayacak amelleri işlemeyi ve biz öldükten sonra da bizim amel
defterimizi kapatmayacak talebeler yetiştirmeyi bizlere nasip et” diyerek sözlerini tamamladı.
Programa katılan Adil Özberk hocamızın talebesi Prof.Dr.
Ahmet Akgündüz “Topyekün âlim ve âlime yetiştirilmesi
ve alimin ne kadar önem arzettiğini, tüm islami dernek
ve kurumlara, beraberinde siyasetçisine -sanayicisine,
özellikle öğretmen ve öğrencilerimizin daha şuurlu bir
şekilde hedefe odaklanmalarına vesile olacak sinerjiyi,
sizlerin önderliğinde yeniden oluşturalım. Ve son kısımda
bugünlerde özellikle ihtiyaç duyduğumuz; mûminler
kardeştirhukukumuzudayenidengözdengeçirelim.”dedi.
Program kur’ân tilaveti ve Mahmut Karatepe hocamızın duası ile sona erdi.
http://www.hosgorkulliyesi.org
2322
HOŞGÖR BÜLTENİ - 2014 http://www.hosgorkulliyesi.org
22
HOŞGÖR BÜLTENİ - 2014
a) Hz. Peygamber (s.a.v) tarafından buyrulan
Aşere-i Mübeşşere (Cennetle müjdelenen on
sahabe)’den sayılan sahabe...
b) Hz. Peygamber (s.a.v)’in ‘’meleklerin kendi-
sinden utandığı’’ buyurduğu haya ve edeb sahi-
bi sahabe...
c) Hz. Peygamber (s.a.v)’in iki kızını ona nikah-
laması sebebiyle ‘’zün-nurayn’’ lakabıyla bilenen
sahabe...
d) Hz. Peygamber (s.a.v) döneminde Medine’de
rume kuyusunu satın alıp müslümanlara tasad-
duk eden, Tebük seferinde İslam ordusuna en
fazla yardımı yapan sahabe...
e) Hz. Ebu Bekir döneminde iki kapak arasın-
da kitap haline getirilen Kur’an-ı Kerim’i; kendi
döneminde istinsah suretiyle çoğaltırıp (4-5-6-
7) belli başlı şehirlere birer nüsha gönderen Na-
şir’ul Kur’an lakablı üçüncü halife ve sahabe...
f) Hz. Ebu Bekir ve hz. Ömer (r.anhüma)’dan
sonra müslamanların üçüncü halifesi ve hilafet-
te iken mazlum ve mağdur olarak şehadete ula-
şan sahabe...
g) İlk İslam deniz kuvvetlerini tesis ederek, Kıb-
rıs fatihi olarak tanınan üçüncü halife ve saha-
be...
h) Özellikle Kur’an bilgisi, Kur’an okumaya
düşkünlüğü, Kur’an kıraatlerinden bir kısmının
kendisi yoluyla hz. Peygambere muttasıl (kesin-
ti olmaksızın) bir isnadla ulaşan Kur’an hafızı sa-
habe...
ı) “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölür-
seniz öyle haşredilirsiniz” buyuran Peygamberin
sözü istikametinde Kur’an tilavet ederken şehid
edilen üçüncü halife ve sahabe...
Nesebi; Osman ibn Affan ibn Ebi’l As ibn Ümey-
ye ibn Abdişems ibn Abdimenaf ibn Kusay...
Efendimiz ile burada nesebi birleşmektedir. Ba-
bası Affan cahiye döneminde öldü. Annesi Efen-
dimiz (s.a.v)’in halası Beyza binti Abdulmutta-
lib’in kızı Erva binti Kurayz’dır.
Doğum yeri ve tarihi; Miladi 576-577 olup Taif’te
dünyaya geldi. Babası Affan ile birlikte ticaret ile
meşgul oldu. Mekkenin en güçlü boyu olan Eme-
vioğullarına mensup olması ile ve kısa zamanda
ticaret sebebiyle zenginliği ile de tanındı. Ticaret
ile meşgul olduğundan bir diğer tüccar olan ve
ilk müslümanlardan sayılan hz. Ebu Bekir (r.a)
ile tanışıklığı ve dostluğu vardı.
Hz. Osman (r.a) yumuşak tabiatlı, tüccarlığı se-
bebiyle hesabını bilen, akıl ve izan sahibi, aklın
ve anlayışın kabul ettiği bir hususu kabul eden
yapısı, yardımsever ve akraba ve ar-
kadaşlarına düşkün -akraba ve arka-
daşlarına yüksek meblağda yapmış
olduğu maddi yardımlar,hibeler bi-
linmektedir- cömertliği ile tanınan
bir kişilik ve şahsiyet sahibiydi.
İşte! Bu hususiyetleri ve Hz. Ebu Be-
kir (r.a)’in delaleti ve Allah Teala’nın
hidayet etmesi ile -annesi ve amcası-
nın kısmi boykot ve cazalarına kar-
şın- müslüman oldu.
HAFIZ SAHABELER YAZI DİZİSİ - 5
Hz. OSMAN ibn AFFAN (1.BÖLÜM)
23
http://www.hosgorkulliyesi.org
Zaten babası Affan cahiliye döneminde ölmüştü.
İlginç olan, hicretten önce Emevioğullarından
ilk müslüman olan hz. Osman (r.a)’dır. Emevi-
oğullarının birkaçı Mekke fethinden önce, çoğu
ise Mekke fethinden sonra müslüman olup ‘’Tu-
leka’’ kısmından sayılırlar.
Hz. Osman (r.a) müslüman olduktan sonra, hz.
Peygamber (s.a.v) kızı Rukiyye (r.anha)’yi onun-
la nikahladı. Mekkeli müşrikler tarafından uygu-
lanan boykot yıllarında hz. Osman (r.a) ve eşi hz.
Rukiyye (r.anha) ile Habeşistan’a hicret eden ilk
kafile içinde yer aldı. Habeşistan’da doğan Ab-
dullah adındaki oğlu sebebiyle Ebu Abdullah
künyesiyle de tanındı. Fakat oğlu Abdullah kü-
çük yaşta orada vefat etti. Hz. Osman (r.a) bir yıl
sonra Habeşistan’dan döndü ve ardından Medi-
ne’ye hicret etti.
Medine’de Rasulullah (s.a.v); hz. Osman’ı evin-
de misafir kaldığı Ensar’dan Evs ibn Sabit (r.a)
ile kardeş yaptı. hz. Osman (r.a) hicretin ikin-
ci yılında yapılan Bedir savaşına eşi hz. Rukiyye
(r.anha)’nın hasatalığı sebebiyle katılamadı.Bedir
savaşının kazanıldığı müjdesi Medine’ye ulaştı-
ğı gün hz. Rukiyye (r.anha) vefat etti. (Allah on-
dan razı olsun ve ona rahmet etsin.) Hz. Peygam-
ber (s.a.v) Bedir savaşı ganimetlerinden hz. Os-
mana’a da bir pay verdi. Rasulullah (s.av) daha
sonra diğer kızı Ümmü Külsüm (r.anha)’ü de
hz. Osman’a nikahladı. Böylece hz. Osman (r.a),
Peygamberin iki kızı ile nikahlandığı için Zin-
nurayn lakabıyla da tanındı. Takdir-i İlahi ki hz.
Ümmü Külsüm (r.anha) de hicretin dokuzuncu
yılında (m.630) vefat etti. Bunun üzerine Pey-
gamber (s.a.v) üçüncü bir kızı olsaydı onu da hz.
Osman (r.a)’a nikahlayacağını söyledi.
Biat-u rıdvan adıyla bilinen ve Fetih suresinde
beyan olunan ilgili ayet nüzulü öncesi Hz. Pey-
gamber (s.a.v); ashabı arasından Mekke’ye elçi
olarak gönderilen hz. Osman (r.a)’ın öldürül-
düğü şayiası çıktı. Bunun üzerine hz. Peygamber
(s.a.v) bir ağaç altında hz. Osman (r.a)’ın kanı-
nı yerde bırakmamak ve Mekkeli müşriklerle sa-
vaşmak üzere Ashab-ı Kiram’dan biat aldı. Ora-
da bulunan sahabe sayısı bindörtyüzdü. Hz. Pey-
gamber, hz. Osman (r.a) adına biatı müberek eli-
ni bir diğer elinin üzerine bırakarak kendisi aldı.
Bir süre sonra hz. Osman (r.a)’ın sağ-salim dön-
mesi üzerine Hudeybiye barış anlaşması kabul
edildi.
Hz. Peygamber efendimizin vahiy katiplerinden
olan hz. Osman, bu görevi sırasında sure ve ayet-
lerin nüzulüne şahit olmuş, indirilen ayet veya
sureleri yazarken yazı bilgisi , yanısıra okunuş
keyfiyeti (Tecvit-telaffuz-kıraat şekilleri) hakkın-
da da geniş malumat sahibi olmuştur.
***Hz. Osman (r.a)’ın Kur’an hizmeti hakkında
bilgiler 2. bölümde gelecektir. İnşaallah.***
Hz. Peygamber (s.av)’in vefatından sonra ilk ha-
life hz. Ebu Bekir (r.a)’in önde gelen danışman-
larından olmuş, Kur’an’nın kitap haline getiriliş
sürecine katkıda bulunmuş, toplumda dini siyasi
hususlarda görüşleri alınmış, hz. Ömer ibn Hat-
tab (r.a)’ı hz. Ebu Bekir (r.a)’e vefatından sonra
hilafete getirilmesi hususunda tavsiyede de bu-
lunmuştur.
İkinci halife hz. Ömer (r.a) zamanında yine bu
görevleri yerine getirmiş, hz. Ömer (r.a)’in şe-
hadet öncesi ağır yaralandığı günlerde yine hz.
Ömer (r.a)’in tavsiyesi ile cennet ile müjdelenen
ve Peygamber (s.av)’in hayatta iken kendilerinde
razı oldukları altı kişiden birisini halife seçmek
üzere -içlerinde hz. Oman (r.a) da vardı.- bir ku-
rul bıraktı.
Kurul, gerekli görüşmeler sonucunda hz. Osman
ve hz. Ali r.anhüma) üzerinde karar kıldılar. Ku-
rul başkanı Abdurrahman ibn Avf (r.a) Medi-
ne’de Mescid-i Nebevi de hazır bulunan müslü-
manların huzurunda her ikisinden şöyle söz aldı:
‘’Allah’ın kitabı, Rasulullah’ın sünneti ve Ebu Be-
kir ile Ömer’in uygulamalarına tabi olarak hare-
ket edecek misiniz? ‘’. Bunun üzerine ilk önce hz.
Ali (k.veche):’’ bilgim ve gücüm yettiğince’’ diye-
rek karşılık verdi. Aynı teklife hz. Osman (r.a) te-
reddütsüz ve şartsız olarak ‘’evet’’ deyince kurul
başkanı olan Abdurrahman ibn Avf müslüman-
ların huzurunda hz. Osman ‘r.a)’ı -miladi 644
yılında- halife ilan edildi ve biat edildi. Hz. Ali
(r.anh)’de ikinci kişi olarak biat etti...
(1. BÖLÜM SONU)
Muhammed Mücahid ÇALIŞKAN (Kur’ân Kursu Öğreticisi)
2524 HOŞGÖR BÜLTENİ-2014 http://www.hosgorkulliyesi.org
EN KÂRLI TİCARET; İNFAK
Osman Nuri TOPBAŞ
KİTAP BÖLÜMLERİ
Değerli okurlar,
bültenimizin
konusu olun
“En Kârlı
Ticaret; Kur’an
Hizmeti Ve
İnfak” hakkında
Osman
Nuri Topbaş
hocaefendinin
“Vakıf, İnfak,
Hizmet” adlı
kitabından
İnfak konusu ile
ilgili bölümleri
yayınlıyoruz.
İnfakın öyle çeşitleri vardır ki, Allâh
için infakta bulunma lezzetini sa-
dece mülk sahipleri değil, Malîk-ül
Mülk’e îman eden her fani tadabilir.
Sadaka ve infak, var olanı vermek-
ten başlar. Buna göre, yarım hurmayı
vermek dahî bir infak olup, kulu ce-
hennem ateşinden muhâfaza eder.
Dolayısıyla Rasûlullâh -sallallâhu a-
leyhi ve sellem- her mümini zengin
kabul eder. Çünkü O, hadîs-i şerîfle-
rinde mü’mindeki emr-i bi’l-ma’rûf,
mazlûma yardım, mü’mini tesellî,
muzdarip gönülleri sevindirme, yol-
dan eziyet verici şeyleri izâle, hasta
ziyâreti vb. hususların da birer sada-
ka, yâni infak hükmünde olduğunu
beyan buyurmuştur. Bunlar ise, mâlî
güce bağlı olmayan hizmetlerdir. Bu
demektir ki, en güçsüz müminin bile
gerçekleştirebileceği pek çok sadaka
ve infak çeşidi mevcuttur.
Olgun bir mümin olmak isteyen her-
kes, imkânları mahdûd olsa dahî
elinden geldiği kadar muhtaç ve
muzdariplere destek olmak, gönül
vermek ve duâ etmek mecbûriyetin-
dedir. Bir muzdaribin derdini paylaş-
mak da infaktır. Kırık kalbleri ihyâ et-
menin, Hakk’a yakınlığa vesîle oldu-
ğunu Mûsâ -aleyhisselâm-’ın şu ilti-
câsından anlamak mümkündür. Ri-
vâyete göre o birgün:
“−Yâ Rab! Seni nerede arayayım?”
diye niyazda bulunmuştu. Allâh
Teâlâ da:
“−Beni kalbi kırıkların yanında ara.”
(Ebû Nuaym, Hilye, II, 364) buyurdu.
Gerçekten hayır, yalnız mal ile ya-
pılmaz. Bir işte yol göstermek, tesel-
lî etmek, nasihat etmek ve insanlara
tebessümle yaklaşmak gibi sayısız
ve herkesin muktedir olabileceği fiil-
ler de cemiyetin huzur ve sükûnunu,
kardeşlik duygularının kökleşmesini
ve ictimâî tesânüdün (yardımlaşma-
nın) gerçekleşmesini sağlayan âmil-
lerdendir.
BİR AYETE BİR SERVET BAĞIŞLADI
Her Müslüman, “Kur’ân-ı Kerim’e tâbiyim” der.
Ancak, Ashâb-ı Kiram’dan öğreniyoruz ki asıl
mesele, Bir âyet duyduğunda malını feda ede-
cek kadar tabi olmaktır, o son mukaddes kita-
ba.
Bir gün Ashâb-ı Kirâm, Mescid-i Nebevî’de top-
lanmış, Rasûlullâh’ın feyizli sohbetini dinle-
mekteydiler. Peygamber Efendimiz -sallallâ-
hu aleyhi ve sellem- bir ara şu âyet-i kerîmeyi
tilâvet buyurdular: “Sevdiğiniz şeylerden infâk
etmedikçe aslâ “birr”e (yâni hayrın kemâli­ne)
eremezsiniz! Her ne infâk ederseniz, Allâh onu
hakkıyla bilir.”(Âl-i İmrân, 92)
Derin bir vecd hâlinde Rasûlullâh’ı dinleyen
Ashâb-ı Kirâm, bu âyet-i ke­rîmeyi de kendi iç
dünyalarının derinliklerinde hissedebilme-
nin ve bu ilâhî dâ­vetin muhtevâsından hare-
ketle, ellerinde ne varsa hepsini infâk edebil-
menin muhâsebesine dalmışlardı. Bu mübâ-
rek sahâbîlerden biri de Ebû Talha -radıyallâhu
anh- idi. Onun Mescid-i Saâdet’e yakın, içinde
altı yüz hurma ağacı bulunan kıymetli bir bah-
çesi vardı ve burayı pek se­verdi. Rasûlullâh
-sallallâhu aleyhi ve sellem-’i sık sık dâvet edip
ikramlarda bulunarak da bahçesini bereketlen-
dirirdi.
Ebû Talha -radıyallâhu anh-, bu âyet-i kerîme-
nin tesiriyle, Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve
sellem-’e gelerek şöyle dedi: “–Yâ Rasûlallâh!
Cenâb-ı Hak kitabında: “Sevdiğiniz şeylerden
infâk etmedikçe aslâ“birr”e eremezsiniz!..” (Âl-i
İmrân, 92) buyuruyor. Şüphesiz servetim içinde
en kıymetli ve bana en sevimli olanı, Beyruhâ
diye bilinen bahçemdir. Şu andan itibâren onu
Allâh ve Rasûlü’ne bırakıyorum. Umarım ki bu
sâyede Rabbim beni birre (hayrın kemâline)
ulaştırır ve onu bana âhiret azığı eyler. Yâ Rasû-
lallâh, artık bu bahçeyi Allâh’ın sana gösterdiği
istikâmette tasarruf et.”
Rivâyetlere göre bu sözlerinin ardından Ebû
Talha -radıyallâhu anh-, bu güzel kararını der-
hal tatbik etmek için bahçeye gitti. Bahçe-
ye vardığında hanımını bir ağacın gölgesinde
otururken buldu. Ebû Talha bahçeye girmedi.
Hanımı sordu: “–Yâ Ebâ Talha! Dışarıda ne bek-
liyorsun? İçeri girsen ya!”
Ebû Talha: “−Ben içeri giremem, sen de eşyanı
toplayıp çıkıver.” dedi. Beklemediği bu cevâb
üzerine hanımı şaşkınlıkla sordu: “–Neden yâ
Ebâ Talha! Bu bahçe bizim değil mi?”Ebû Talha:
“–Hayır, artık bu bahçe Medîne fukarâsınındır.”
Diyerek, âyet-i kerîmenin müjdesini ve yaptığı
fazîletli infâkı sevinç ve neşe içinde anlattı.
Hanımının: “−Bahçeyi ikimiz nâmına mı, yok-
sa şahsın için mi bağışladın?” suâline de: “−İki-
miz nâmına”diye cevap veren Ebû Talha, bu se-
fer hanımından huzur içinde şu sözleri dinledi:
“–Allâh senden râzı olsun Ebû Talha! Etrafımız-
daki fakirleri gördükçe aynı şeyi düşünürdüm
de sana söylemeye bir türlü cesaret edemez-
dim. Allâh hayrımızı kabul buyursun. İşte ben
de bahçeyi terk edip geliyorum!” Ebû Talha’ya
bu fedâkârlığı yaptıran ahlâk-ı hamîdenin ruh-
larda kökleşmesi hâlinde ortaya çıkacak güzel-
liğin, insanlık sathında revaç bulmasıyla yeryü-
zünde nasıl bir asr-ı saâdet ikliminin oluşacağı-
nı tahmin etmek hiç de zor değildir.
İNFAK ÂYETİ ANINDA TEZAHÜR ETTİ
«Her kim bir iyilik yaparsa ona, o yaptığı iyiliğin
on katı vardır» (el-En’âm, 160) Hz.Ali, kapısına
gelen dilenciye altı dirhem sadaka verdikten
hemen sonra, 60 dirhemlik kârlı bir ticaret
yapıyor. Bereketin matematiği, noksansız
gerçekleşiyor…
Birgün dilencinin biri Hazret-i Ali -radıyallâhu
anh-’ın önünde durup bir şeyler istedi. Hazret-i
Ali, oğulları Hasan ve Hüseyin -radıyallâhu
anhümâ-’ya: “–Annenize gidin ve evdeki altı
dirhemi alıp getirin!”dedi.
Hazret-i Hasan ve Hüseyin -radıyallâhu
anhümâ- gittiler ve altı dirhemin hepsini
getirip babalarına teslîm ettiler. Hazret-i Ali
de bu dirhemleri dilenciye verdi. Hâlbuki o
esnâda kendilerinin de bu dirhemlere ihtiyacı
vardı. Hazret-i Fâtıma -radıyallâhu anhâ-
onunla un alacaktı. Bir müddet sonra Hazret-i
Ali -radıyallâhu anh- eve gitmek üzere yola
koyuldu. Henüz evden içeri adımını atmamıştı
ki, yanına devesini satmak isteyen bir kimse
geldi:
“−Parasını sonra verirsin.” diyerek devesini
Hazret-i Ali’ye yüz kırk dirheme sattı ve hayvanı
kapıya bağlayıp gitti. Kısa bir süre sonra bir
başkakimseçıkageldivedeveyiikiyüzdirheme
satın aldı. Parasını da hemen ödeyip gitti.
Hazret-i Ali -radıyallâhu anh-, yüz kırk dirhemi,
deveyi satın aldığı kimseye verdi, arta kalan
altmış dirhemi de Hazret-i Fâtıma’ya teslim etti
ve şöyle dedi:
“–Bu, Allâh’ın: «Her kim bir iyilik yaparsa ona,
o yaptığı iyiliğin on katı vardır» (el-En’âm, 160)
buyurarak bize vaad ettiği ihsânıdır. Biz o altı
dirhemi verdik. Allâh Teâlâ da on misliyle
mukâbelede bulundu!..”
İNFAKIN ÇEŞİTLERİ; SENİN İNFAKIN HANGİSİ?
HOŞGÖR BÜLTENİ-2014 http://www.hosgorkulliyesi.org 2726
ALLAH MALLARIMIZI VE
CANLARIMIZI SATIN MI ALDI ?
Allah Teâla Tevbe Suresi’nde, mal-
larımızı ve canlarımızı cennet karşı-
lığında satın aldığını belirtir.
Bu âyetin önemini kavrayan
nice abidevi şahsiyetler, canı-
nı ve malını Allah yolunda in-
fak etmekten çekinmemiştir.
İkinci Akabe bey’atinde Ab-
dullâh bin Revâha -radıyallâhu
anh-: “–Yâ Rasûlallâh! Rabbin ve
senin için bize istediğin şartı ko-
şabilirsin.” demişti.
Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve
sellem- buyurdu ki: “–Rabbim
için şartım, O’na ibâdet etme-
niz ve hiçbir şeyi O’na şirk koş-
mamanızdır. Kendi hakkımdaki
şartım ise, canlarınızı ve malla-
rınızı nasıl koruyorsanız beni de
öylece korumanızdır.”
Ashâb-ı Kirâm sordular:
“–Böyle yaparsak bize ne var-
dır?”
Cevâben Hazret-i Peygamber
-sallallâhu aleyhi ve sellem-:
“–Cennet vardır!” buyurunca,
oradakiler:
“–Ne kârlı bir alışveriş! Bundan
ne döneriz, ne de dönülmesini
isteriz!” dediler. (İbn-i Kesîr, Tef-
sîr, II, 406)
İşte bu konuşmalardan sonra şu âyet-i
kerîme nâzil oldu: “Allâh, müminler-
den, mallarını ve canlarını, kendileri-
ne (verilecek) cennet karşılığında sa-
tın almıştır…” (et-Tevbe, 111)
Canın Allâh’a satılmasının en müşah-
has ve ideal tezâhürü, şehidlik ve gâ-
ziliktir.
İslâm’ın ilk mübârek şehidi Sümeyye
Hatun’un hâli ne kadar ibretlidir. O,
canını ulvî bir îmân heyecanıyla Allâh
yolunda infâk etmişti. Şimdi cenneti
satın almış ve kıyâmete kadar gelen
müminlerin gönüllerinde taht kurmuş
olarak, ebedî mükâfâtının verileceği
ânı beklemektedir. Bu durum karşı-
sında bizim de Allâh rızâsına nâil ola-
bilmek için, malımızla ve canımızla in-
fâka yönelmemiz gerekmektedir.
Yine Çanakkale Harbi’nde, Türk ordu-
sunun ateşleyecek barutu bile kalma-
mış olmasına rağmen, müşahhas bir
can ve mal infâkı yaşandığı için, za-
fer müyesser olmuştu. Târihte buna
benzer misâller pek çoktur.
Malın Allâh’a satılması, aslında me-
câzî bir tâbir olup, onun Allâh yoluna
harcanmasını ifâde eder. Cenâb-ı Hak,
müttakîlerin vasıflarını sayarken:
“(O müttakîler,) kendilerine verdiği-
miz her türlü rızıktan (Allâh yolunda)
infâk ederler.” (el-Bakara, 3) buyur-
maktadır.
BİR TOHUM EK YEDİ BİN MEYVE AL
Hak ettiğimizden değil ya! Son-
suz rahmet sahibi olan Cenab-ı Rah-
mân’ın, kullarına güzel bir ikramı da
infak edene daha fazlasını vermesidir.
Bakara Suresi’nde infakın bereketi,
Rahmet-i İlâhi ile Kelâm-ı İlâhi’nin bir
araya gelmesi sonucu, veciz bir dille
ifade edilmiştir.
Allâh yolunda ve O’nun rızâsı istikâ-
metinde yapılan hayırların gerçek be-
reketi, niyet ve ihlâsa göredir. Önem-
li olan, amellerin ihlâs ve takvâ ile îfâ
edilmesidir. Zîrâ Allâh Teâlâ, kendi
rızâsı istikâmetinde yapılan en küçük
bir hayra bile çok büyük bereketler
ihsân eyler. Âyet-i kerîmede buyuru-
lur: “Mallarını Allâh yolunda harca-
yanların hâli, yedi başak bitiren ve her
başağında yüz dâne bulunan bir tek
tohumun hâli gibidir. Allâh kime di-
lerse, ona kat kat verir. Allâh, ihsânı
bol olan, hakkıyla bilendir.” (el-Baka-
ra, 261) Allâh Rasûlü -sallallâhu aleyhi
ve sellem- buyurur: “Kim Allâh rızâsı
için bir mescid inşâ ederse, Allâh da o-
nun için cennette bir köşk binâ eder.”
(Müslim, Mesâcid, 24)
ZEKATIN ÖTESİ…
Zekat vermek güzeldir. Ama İslam’da
onun biraz daha ötesi vardır. İnfak,
hem toplum için hem de insanın ahi-
reti için bir kurtuluş gemisidir. Hede-
fi Allah rızası olan bu gemiye binenler
için, hem dünyada hem de ahirette
saadet vardır.
Zekâtın biraz daha ötesine gitmek, o-
nun dışındaki infaklara da fazlaca yer
vermek teşvîk edilmeli ve bu iş mües-
seseleştirilerek düzenli bir şekle ko-
nulmalıdır. Bu müesseselerde aynı za-
manda İslâmî şuurla hizmet edecek
gayretli insanlar yetiştirilmelidir. Ay-
rıca ümmet-i Muhammed’in istifâde
edeceği hastahânelerin, muzdariple-
rin kalacağı dâru’l-acezelerin (huzur
evlerinin) yapılması da, bugünkü top-
lum üzerine en ehemmiyetli bir vecî-
bedir.
İnfâka rağbet, bir müminin tabiat-i as-
liyesi olmalıdır. Cenâb-ı Hak: “O (tak-
vâ sâhipleri) ki bollukta da darlıkta da
Allâh için infâk ederler; öfkelerini ye-
nerler ve insanları affederler. Allâh da
(bu şekilde davranan) ihsân sâhipleri-
ni sever.” (Âl-i İmrân, 134) buyurmak-
tadır.
ZENGİN “BU MÜLK BENİM KİME NE!”
DİYEMEZ
Kâmil bir mümin olabilmenin şartla-
rından biri de “servet bir emânettir”
şuuruyla yaşayabilmektir. Bu itibarla
servetin, infak ölçülerinin dışında kul-
lanılması, emânete hıyânet sayılır.
Bazı ırmak ve çeşmeler vardır ki, dün-
ya kurulduğundan beri berrak bir şe-
kilde ve derûnî nağmelerle akmak-
tadır. Susamış sînelere hayat, elemli
yüreklere haz ve ümîd, âşık rûhlara
da ilham verircesine serin ve tatlı şırıl-
tılarla kıyâmete kadar da akmaya de-
vam eder. İşte Allâh Rasûlü -sallallâhu
aleyhi ve sellem-, Allâh yolunda yapı-
lacak bir kısım hayırları da bu akarla-
ra benzetmektedir. Ancak Rasûlullâh
-sallallâhu aleyhi ve sellem-’in bahset-
tiği akar, daha başkadır. Zîrâ o, kıyâ-
mete kadar değil, ebediyete kadar
akacak bir çeşmedir. Durmadan akan,
kula duâ ve ecir getiren bir hayır çeş-
mesidir. Aktıkça sâhibinin amel def-
terini ve hayır havuzunu dolduracak,
onu ebedî nûra garkedecek bir sebîl-
dir. Yâni sadaka-i câriyedir.
Allâh Teâlâ, kâinâtı ve içindekile-
ri insanın emrine âmâde kılarak onu
mes’ul tutmuştur. Evlâd, mal, mülk,
sıhhat, hepsi bu muhtevâ içinde ona
tevdî edilmiş emânetlerdir. İnsan bun-
ları titizlikle korumak mecbûriyetin-
dedir. Emânete gereği gibi riâyet edip
onun üzerinde asıl sâhibi olan Allâh’ın
rızâsı istikâmetinde tasarruf-
ta bulunmak, ilâhî rahmet ve
bereketi celbetmenin yegâne
vesîlesidir.
Yunus Emre’nin:
Mal sâhibi, mülk sâhibi,
Hani bunun ilk sâhibi?
Mal da yalan, mülk de yalan,
Var biraz da sen oyalan!
diyerek çok güzel ve veciz bir
şekilde ifâde ettiği gibi mülk,
gerçek mânâda Allâh’a âittir.
Kula ancak muayyen bir za-
man dilimi için tasarruf hakkı
verilmiştir. Onun içindir ki, kâ-
mil bir mümin olabilmenin
şartlarından biri de “servet bir emâ-
nettir” şuuruyla yaşayabilmektir. Bu
itibarla servetin, infak ölçülerinin dı-
şında kullanılması, emânete hıyânet
sayılır. Bu hıyânetin âhiretteki hesabı
ağır olacağı gibi, dünyada da fert ve
cemiyet planında nice buhranlara se-
bebiyet vereceği âşikârdır. Dolayısıyla
infak, sermâyenin bir kanser mikrobu
gibi cemiyetin sulh ve sükûnunu ihlâl
etmemesi ve fertler arasındaki hased
ve düşmanlıkların ortadan kalkması
için en tesirli bir çâredir. Servet sâhip-
leri, kendilerinin muzdarip ve muh-
taç insanların yerinde olabileceklerini
hiçbir zaman hatırlarından çıkarma-
malıdırlar.
Bu bakımdan, imkân nispetinde infak
seferberliğine katılma gayreti içinde
bulunmalıdırlar. Zîrâ bu davranış, ver-
diği nîmetler sebebiyle Allâh Teâlâ’ya
karşı fiilî bir şükür ifâdesidir.
KİTAP BÖLÜMLERİ
Kaynak:
Osman Nuri
Topbaş, Vakıf
İnfak Hizmet
2928
HOŞGÖR BÜLTENİ - 2014 http://www.hosgorkulliyesi.org
İslâmiyet; insâniyet âlemine huzur ve
sükûn teminine ve ferdler ve cemaatler
arasında «muhabbet, şefkat, merhamet»
esaslarının tesbitine son derece harîs ol-
duğu içindir ki; müslümanlara sadece
zekât farîzalarını icbâr ile iktifâ etmiyor.
Muhtelif suretlerde tecelli ederek başka
isimlerle anıldığı halde gâye ve mâhiyet-
leri bir olan çeşitli yardımlaşmaların hep-
sine teşvik ediyor.
Âlem-i beşeriyet için en müdhiş hus-
ran ve mahrûmiyet ocakları olan ihtiras,
tamâ, buhl gibi çok fenâ huylara alışmak-
tan İslâmiyet şiddetle nefret eder. Semâ-
hate, kereme, şefkate doğru teşvîk eder.
Ve buna sadaka, hak, zekât, birr ü ihsan,
sıla mâun gibi türlü türlü isimler verir.
Çünkü isimlerin ve tarzların değişmesiyle
buhle mâil olan nefisler biraz daha kolay
râzı edilir. İhsana varmayan sıkı eller biraz
daha çabuk açılır.
Sonra İslâmiyet birr ü ihsânın sarf ciheti-
ni yalnız fukarâ ile bîçarelere hasretmiyor,
çok şumullü, çok umûmi tutuyor.
Evet fukarâ ile bîçârelere ihsânı nasıl teş-
vîk ediyorsa yetimlere, dullara, yolda kal-
mışlara, kölelere, câriyelere bezl-i muâve-
net (yardım) etmeyi, de öylece emredi-
yor.
Kezâlik anaya, babaya, akrabaya, uzak-
taki, yakındaki komşulara, yol arkadaşı-
na iyiliğe -velevki muhtâç olmasınlar- şid-
detle emir ediyor. Maksat insanlar arasın-
daki muhabbet, merhamet râbıtalarını
kuvvetlendirmek, ruhları birbirine ısındır-
mak suretiyle yabancılığın ortadan kalk-
ması, münâferet ve ihtilâf hislerinin kalb-
lere yol bulmamasıdır.
Şüphe yoktur ki, birr ü ihsan, rıfk ile muâ-
mele muzır temayülleri fena fikirleri def’
edecek en büyük kuvvetlerdir.
Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
«Akrabalarına, biçârelere, yolda kalmışla-
ra, sende hakları olan iyiliği edâ et ve ma-
lını isrâf ile dağıtma!..» (İsrâ Sûresi; 26)
«Neyi ve kime infak edeceklerini sana so-
ruyorlar, onlara de ki: hayıra dair ne infâk
ederseniz ananıza, babanıza, akrabanıza,
yetimlere, biçârelere, yolda kalmışlara ve-
rin. Hayır namıyle ne işlerseniz Allah onu
bilir.» (Bakara Sûresi; 215)
«Yâhud açlık gününde akrabadan bir ye-
tim yahud yerde sürünen bir biçâreyi do-
yurmak ve imân edip de birbirine sabır
ile, merhametle tavsiyede bulunanlar-
dan olmak işte sağ tarafa geçecek olanlar
bunları yapanlardır.» (Beled Sûresi; 14-18)
İslâmı sâir dinlerden ayıran cihetlerden
biri de fukarâ ve bîçâreler hakkında muâ-
veneti muhtelif nevilerle ayırmasıdır.
Birr’ü ihsan ve infak
Mahmud Sâmi Ramazanoğlu(K.S.)
HOŞGÖR BÜLTENİ - 2014
28
Bunların bir kısmı vâcibdir ki, terki haram-
dır. Bir kısmı şerîatin rağbet ettiği şeyler-
dendir ki yapanlar ecir alır. Bir kısmı da
ukûbettir ki şeriâtın tâ’yin ettiği ahvalde
müslümanlar üzerine edâsı farzdır.
Hâlik-ı Hakîm, beşer rûhunun güzel şeyle-
re karşı bahil (cimri) kıymetsiz şeyler için
semîh (cömerd) bir fıtratda olduğunu pek
iyi biliyordu. Bunun için durmayıp âyet
üstüne âyet indiriyor. Harîs ve mâ’lul ruh-
ları yola getirmek maksadıyle ehl-i tev-
hîde vasiyette bulunuyordu. Ellerindeki
malın en kıymetlileri üzerinde fukarânın,
bîçâregânın, dulların, öksüzlerin, babala-
rın, akrabanın... evet hepsinin muayyen
bir hakkı olduğunu hatırlarına getiriyor-
du.
Cenâb-ı Allah, rezzakdır. Erbab-ı serve-
tin nesi varsa erbab-ı istihkaka noksan-
sız olarak tevzi’edilmek üzere kendilerine
ilâhî hazineden verilmiş emânetten başka
bir şey değildir,» diyordu.
Ayet-i Celilelerde de şöyle buyuruluyor:
«Hangi şeyi infak ederseniz yerine Allah
başkasını verir, O rezzakların en hayırlısı-
dır.» (Sebe Sûresi; 39)
«İnfâk edin ki hakkınızda hayırlı olsun,
kim nefsinin hırsından, azâde kalırsa, işte
felâh bulacak onlardır.» (Teğabûn Sûre-
si;16)
«Allah’ın sizleri vekil edip üzerinde tasar-
ruf ettirdiği mallarınızdan infak da bulu-
nun, şüphe yoktur ki içinizden îmân ve in-
fak edenler için büyük ecir vardır.» (Hadid
Sûresi; 7)
«Sonra ümmetin içinde öyleleri var ki, Al-
lah’a ve âhiret gününe inanır ve infâk et-
tiği şeyleri Allah’a yaklaşmak ve Resûlul-
lah’ın şefaatine mazhar olmak için vesile
bilir. Şüphesiz o sadakalar kendileri için
yakınlaşmak vesilesidir. Allah onları rah-
mete dâhil edecektir. Allah Gafûr’dur. Ra-
him’dir.» (Tevbe Sûresi: 99)
İşte farz olan bu malî ibâdet sâyesinde İs-
lâm, fukarâyı, bîçâreleri, yetimleri, dulları,
yolda kalmışları servet sâhiplerinin malın-
dan ehemmiyetli bir surette ve tam hak-
kâniyet ve tevâzün üzere hissedar ediyor.
Hulâsa, İslâmın birr ü ihsan fazlı, insan
zümreleri arasında vücudu, yaradılış ka-
nunu îcâbından olan servet fırkalarının
körüklediği kin, hased ve ihtiras ateşlerin-
den sîneleri kurtarmak içindir.
Bir uzva isâbet eden âfet bütün âza-yı be-
dende harâretler, ıztırablar tevlîd eder ki
tedâvisine koşmak dinî bir vecibedir.
Hadis-i Şerifte:
«Nefsiniz için istediğiniz bir hayrı, diğer
insanlar için de istemedikçe, tam mü’min
olamazsınız...» buyurulmaktadır.
(Ramazanoğlu Mahmud Sâmî, Musaha-
be - 2 s. 149, 154, 157, 159, 164.)
http://www.hosgorkulliyesi.org
29
«İnfâk edin ki hakkınızda hayırlı olsun, kim nefsi-
nin hırsından, azâde kalırsa, işte felâh bulacak on-
lardır.» (Teğabûn Sûresi;16)
3130
30
EĞİTİM
30
Eğitimine 2009 yılında başlayan Hoşgör
Yatılı Kız Kuran Kursu hizmetine yenilikler
ekleyerek hafize yetiştirmeye devam
ediyor. Kursumuzun açılışından bu yana her
yaz döneminde açılan yatılı ve gündüzcü
Kuran eğitimine olan yoğun talepten
dolayı; Milli Eğitim Müdürlüğü , ilçe
müftülüğü ve kursumuza maddi ve manevi
destek sağlayan Ziylan ailesinin katkılarıyla
yapılan, 2013 yılında yapımı tamamlanan
Asiye Ziylan İlkokulunda devam ettirmeye
başladık.
Asiye Ziylan İlkokulu’nda deneyimli
hocalardan oluşan kadroyla 15 sınıf açarak,
toplam da 300 öğrenciyi Kur’ân-ı Kerim ile
buluşturduk.
Açılan sınıflar öğrencilerin seviyelerine göre
belirlendi. Tecvidli Kur’ân-ı Kerim, Cüz sınıfı
ve hiç bilmeyenler şeklinde sınıflandırıldı.
Ayrıca okuma yazma bilmeyen küçük
yaş grubu çocuklarımızı da unutmadık
ve onlar içinde bir sınıf oluşturduk. 2014
yazında da bu sayıyı arttırmayı ve daha
fazla hizmet vermeyi hedefliyoruz. 2013
yaz okulunda verilen eğitim haftanın 5
günü sabah 08.00’de başlayıp 12.00’de
biten eğitim programı uygulanmıştır. Ayrıca
öğrencilerin servisle ulaşımı sağlanmıştır.
Her öğrenci servisinde mutlaka bir sorumlu
hoca bulundurularak öğrencilerin evlerine
güvenli bir şekilde ulaşmaları sağlanmıştır.
HOŞGÖR YATILI KIZ KURAN KURSU YAZ OKULU
EĞİTİMİNE ASİYE ZiYLAN İLKOKULU İLE DEVAM EDİYOR
HOŞGÖR BÜLTENİ-2014
Elif DAL (Kur’ân Kursu Öğreticisi)
Yaz okulu süresince Asiye Ziylan
İlkokulu’nda Kur’ân-ı Kerim eğitimi
dışında geziler, çay saatleri, Ramazan
programları, önemli dini günleri konu alan
programlar gibi birçok eğitici faaliyetlerde
bulunulmuştur. Sınıflar arası voleybol ve
masa tenisi turnuvaları yapılmıştır. Tarihi
ve turistik yerler gezdirilerek ecdadımızın
vatan uğruna döktüğü kanları hadis ve
ayetler ışığında çocuklarımıza anlatılmıştır.
Şahinbey belediyemizin de katkılarıyla
yaz okulu öğrencilerimize şehir turu
yaptırılmıştır. Kur’ân-ı Kerim okumaya geçen
öğrencilerimize bu başarının akıllarında
kalması ve heveslenmeleri için taç töreni
yaptırılmıştır. Ramazan ayının yaz dönemine
gelmesi dolayısıyla öğrencilerimiz Ramazanı
yaz kursunda karşıladılar ve dolu dolu
yaşadılar. Ramazan ayının güzelliklerinden
olan iftarı birlikte yapıp, teravih namazlarını
kursumuzun bahçesinde Hâfız Ahmet
Söylemez hocanın imamlığında kılmışlardır
Hoşgör Fatih Kur’ân Kursunun düzenlediği,
iftar programları ile iftar sofralarında bir
araya gelinerek çocuklarımıza Ramazan
coşkusuyla kaynaştıkları gözlenmiştir.
Kursumuza2013yazdönemikursunun Asiye
Ziylan İlkokulunda yapılması yeniliğinin
yanı sıra, 4+4 eğitim sisteminin den dolayı
İmam-Hatip Okul Müdürlükleriyle bir araya
gelinildi. Konu hâfızlık yaşının küçültmek,
hem de daha kısa sürede İmam Hatip
mezunu olabilmelerini sağlamaktı. Bunun
için de kursumuza 20 kişilik bir sınıf açılarak
öğrenciler hazırlık dönemine alındı. Başarılı
olan öğrenciler Eylül dönemi kursumuza
yatılı olarak başladı okula devam ederek
hem de hafızlık temel eğitimi almaktadırlar.
Hafızlık tespit komisyonuyla da hafızlık
hazırlık dönemine geçtiler. Aldığımız olumlu
sonuçlar doğrultusunda bu yaz döneminde
aynı uygulamayı devam ettirmeyi
hedefliyoruz.
Milli Eğitim Müdürlüğü ve Şahinbey İlçe
Müftülüğünün ortak çalışmasıyla okul
ortamında verilen eğitimle öğrenciler daha
disiplinli ve aynı zamanda eğlenerek Kuranı
Kerimle buluştular. Bu yazda aynı eğitim
kalitesiyle ve daha fazla yeniliklerle yaz
okulu eğitim programımızı hazırlıyoruz.
Hayırlı bir nesil yetiştirme düşüncesiyle
yola çıkan Hoşgör Eğitim Kurumları olarak
bir hafız sende okut kampanyasına destek
vererek; hayra açılan bu kapıdan sizinde
girmenizi dileriz. Rabbim; yapmış olduğunuz
ve yapacağınız hayırları katında kabul
eylesin. Amin.
/hosgorkulliyesi
31http://www.hosgorkulliyesi.org
3332
HOŞGÖR BÜLTENİ - 2014 http://www.hosgorkulliyesi.org
ETKİNLİKLER
VELİ-HOCA-ÖĞRENCİ Buluşması
Hoşgör Bülbülzade Kız Kur’ân Kursu 2013-
2014 eğitim-öğretim yılının dönem başı ilk
veli toplantımızı gerçekleştirdik. Toplantımızı
müftülüğün konferans salonunda yaptık. Veli
toplantılarımızı bundan sonra her ayın ilk
cumartesi günü saat 13:00’te yapacağımızı
belirttik. Ílk toplantımız olması sebebiyle maddi
manevi bizlerden desteğini esirgemeyen,
yaptığımız her etkinlikte sürekli yanımızda
olduğunu hissettiren Şahinbey İlçe Müftüsü Musa
İmamoğlu hocamızda katıldılar.
“Öğrenci ve velilerimize“Bu bir veli toplantısı değil,
VELİ - HOCA - ÖĞRENCİ buluşması, kaynaşmasıdır.”
böyle yapılacağı takdirde daha kaliteli bir
eğitim ortaya çıkar.” şeklinde konuşma yaparak
velilerimizin ilgi ve alakasını topladı. Kendisine
bizlere verdiği destekten dolayı çok teşekkür
ediyoruz.
KURSUMUZA ZİYARET
2013-2014 eğitim öğretim yılında faaliyete
başlayan Hoşgõr Bülbülzade Kız Kur’an
Kursumuzu Baş Müfettişimiz Saffettin Akçan ve
Şahinbey İlçe Müftüsü Musa İmamoğlu ziyaret
ettiler. Hafizelerimizi dinlediler. İncelemelerde
bulundular.
HAFIZA TEKNİKLERİ
Hosgör Bülbülzade Kız Kur’ân Kursu’nda her
Pazartesi günü akşam 19.00 ile 20.00 arasında
öğrencilerimize PDR öğretmen eşliğinde “Hafıza
Teknikleri”öğretiliyor.
Daha kaliteli bir eğitim vermek için çalışıyoruz.
KİTAP OKUMA SAATİ
Hoşgör Bülbülzade Kız Kur’an Kursunda
da her gün akşam 18:00 - 18:30 arası kitap
okuma saati yapıyoruz. Diyanet isleri
Başkanlığımıza ait ilmi, dini ve kültürel kitaplar
okutuyoruz. Yapmış olduğumuz bu etkinlik ile
öğrencilerimizin kelime hazinesini arttırmak
ufuklarını genişletmek suretiyle ve kendilerini
daha iyi ifade edebilmelerini sağlayacaktır.
Onlar bizim için çok değerlidir. Çünkü onlar
geleceğin muallimeleridirler.
HAFİZELİĞE İLK ADIM
Bugün Hoşgör Bülbülzade Kız Kur’ân Kursu’nda 4 tane öğrencimiz hafizeliğe ilk adımı
attılar. Bizlerde bu unutulmaz günü daha da kalıcı kılmak için onlara sürprizler hazırladık.
İlk sürprizimiz bu fikrin öncüsü olup bize tavsiyede bulunan İlçe Müftüsü Musa İmamoğlu
hocamızın kızlarımıza çiçek takdimi ile gerçekleşti.
Sonrasında bu güzel ve önemli günde ailelerde onları yalnız bırakmayıp birer hediye
sundular. Göz yaşları sel oldu. Unutulmaz bir proğram oldu. Sınıf öğrencilerimizde
hafizeliğe başlayan ablalar için dua ettiler. Programımız müftümüzün yaptığı“ Allah sizlere
Kur’ân ahlakıyla ahlaklanmayı ömür boyu nasip etsin.” duasıyla son buldu.
/hosgorkulliyesi
2013-2014 eğitim öğretim yılında resmi açılışı yapılarak faaliyete başlamıştır. 60 öğrencisiyle
2 hafızlık ve 3 hazırlık sınıfı bulunmaktadır. 60 öğrencinin tamamı yatılı olup iaşe ve ibatesi
Hoşgör Kur’ân Kursları Yaptırma ve Yaşatma Derneği tarafından karşılanmaktadır.
ŞAHİNBEY İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ HOŞGÖR BÜLBÜLZADE KIZ KURÂN KURSU
Züleyha AKGÜN(Kur’ân Kursu Öğreticisi)
3534
Gaziantep Hoşgör Fatih Kur’an Kur-
su’ndan mezun olan 31 hafız, düzen-
lenen Kur’an Tilaveti ve tanzim töreni
ile belgelerini aldı.
Hoşgör Fatih Kur’ân Kursu’nda düzen-
lenen törene, Diyanet İşleri Başkanlı-
ğı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürü
Prof. Dr. Ali Erbaş, Şahinbey Kaymaka-
mı Uğur Turan, İl Müftüsü Ahmet Bu-
lut, Şahinbey Belediye Başkanı Meh-
met Tahmazoğlu, Oğuzeli Belediye
Başkanı Bekir Öztekin, Şahinbey İlçe
Müftüsü Musa İmamoğlu, Şehitkamil
Belediye Başkan Yardımcısı Abdul-
cebbar Özkara, Vakıf Onursal Başkanı
Ahmet Muktad Ziylan, çok sayıda ha-
fız, Kur’an kursu öğreticisi ve davetli-
ler katıldılar.
Hoşgör Fatih Kur’an Kursu mehter ta-
kımının gösterisi ile başlayan tören,
Kur’an-ı Kerim tilaveti ile devam etti.
Programda İstanbul Mimar Sinan
Cami İmamı Kurra Hafız Rıza Günay,
Ali Topçuoğlu Cami İmamı Hafız İbra-
him Halil Kocaoğlan , Kurra Hafız Mu-
hammed Mücahit Çalışkan, İlahiyat
Fakültesi Öğretim Görevlisi Hafız Adil
Öztekin, Hafız Abdullah Ayhan, gö-
nülleri titreten birer Kur’ân okudular.
Daha sonra hafızlığını tamamlayan 31
öğrenci, dualarla davet edildi. Kur’an-ı
Kerim’i öperek yerlerine geçen hafız-
lar, tek tek kısa sûreler okudular.
İstanbul Yüzakı Genel Yayın yönet-
meni, hâfız ve aynı zamanda şair
olan Muhammed Ali Eşmeli tarafın-
dan okunan şiirler, davetlilere duygu-
lu anlar yaşattı.
Törende bir konuşma yapan Hoşgör
Kur’an Kursu Müdürü Mustafa Deniz,
hafızlıklarını tamamlayan öğrencile-
re bundan sonraki süreçte de başa-
rılar diledi. Herkesin Kur’an kursları-
na destek vermesini isteyen Ahmet
Muktad Ziylan, “Kur’an kursumuza
bağış yapan, hayır ve hasenatta bu-
lunan tüm vatandaşlarımıza teşekkür
ediyorum. Hafızlarımız, vatandaşla-
rımızın verdikleri desteklerle yetişi-
yorlar. Herkesin de Kur’an kurslarına
elinden geldiğince yardımcı olmasını
istiyoruz” dedi.
Hafızları tebrik eden İl Müftüsü Ah-
met Bulut ve İlçe Müftüsü Musa İma-
moğlu da, hafızların sayısının giderek
artmasını istediklerini belirterek, bu
noktada Kur’an kurslarının çok önem
arz ettiğini ifade etti. Diyanet İşleri
Başkanlığı camilerde görevli hafız sa-
yısını daha da artırmak istiyor. Teşki-
lat, camilerde imam-hatip olmak is-
teyen vatandaşlardan hâfız olanlara
öncelik veriyor. Bildiğiniz üzere Hoş-
gör Fatih Kur’ân Kursu sadece Gazi-
antep değil, Güneydoğu Bölgesi’nde
bir marka Kur’ân Kursu haline gel-
miştir. Diyanet İşleri Başkanlığımızın
yapmış olduğu Kur’ân-ı Kerimi Güzel
Okuma Yarışmalarında bölge birinci-
liklerimiz bulunmaktadır.
“Eskiden Gazi şehrimize dışarıdan
hâfızların geldiğini ve bilhassa Ra-
mazan aylarında çevre illerden gele-
rek hatimler okuduğunu duyuyoruz.
Şimdi ise Elhamdilullah Türkiye’nin
her köşesine hâfız ihraç eden bir kurs
haline geldik. “ diye konuştu.
Diyanet İşleri Başkanlığı Eği-
tim Hizmetleri Genel Mü-
dürü Prof. Dr. Ali Erbaş ise,
“ Kurtarıcımız, yol gösterici-
miz, rehberimiz, Efendimiz
Hz. Muhammet Mustafa’ya
(S.A.V) selam ve salat olsun.
Tevrat, İncil, Zebur ezberlen-
mez iken Kur’ân-ı Kerim hıf-
zeden milyonlarca hâfızımız
bulunmaktadır. Kurân’ın gir-
mediği gönüllere savaş gir-
mektedir. Türkiye genelinde
1070 adet Kur’ân kursu bu-
lunmaktadır. Bu kursların ya-
rısı erkek kursu yarısı da ba-
yan kursudur. Hedefimiz er-
kek yatılı Kur’ân kurslarımızın sayısını
çoğaltmak olacaktır. Rabbimize bü-
tün bu ikramlarından dolayı hamd
ediyoruz” diye konuştu.
Hoşgör Kuran Kursu Dernek Başka-
nı Nihat Durur programda emeği ge-
çenlere ve katılımcılara teşekkür etti
Konuşmaların ardından Vakıf Onur-
sal Başkanı Ahmet M. Ziylan, Şahin-
bey Belediye Başkanı Mehmet Tah-
mazoğlu, İl Müftüsü, İlçe Müftüleri,
Vakıf yöneticileri ve diğer davetliler,
hafızlara belgelerini takdim ederek
çeşitli hediyeler verdiler.
Program, Gaziantep İl Müftü Yardım-
cısı Hafız Hüseyin Hazırlar hocanın
duası ve pilav ikramı ile sona erdi.
Tevrat,
İncil, Zebur
ezberlenmez
iken Kur’ân-ı
Kerim hıfzeden
milyonlarca
hâfızımız
bulunmaktadır.
Kurân’ın
girmediği
gönüllere savaş
girmektedir.
“Eskiden Gazi şehrimi-
ze dışarıdan hâfızla-
rın geldiğini ve bilhas-
sa Ramazan aylarında
çevre illerden gelerek
hatimler okuduğunu
duyuyoruz. Şimdi ise
Elhamdilullah Türki-
ye’nin her köşesine hâ-
fız ihraç eden bir kurs
haline geldik. “
HOŞGÖR BÜLTENİ - 2014 http://www.hosgorkulliyesi.org
31 HÂFIZTÖRENLE BELGELERİNİ ALDI
HOŞGÖR FATİH KUR’ÂN KURSU HAFIZLIK MERASİMİ
ETKİNLİK HABERİ /hosgorkulliyesi
Yusuf GÜNEŞ (Kur’ân Kursu Öğreticisi)
3736
MAHMUT ZİYLANEĞİTİM KÜLTÜR SANATVEYARDIMLAŞMA DERNEĞİ
HAKKIMIZDA
Mahmut Ziylan Eğitim Kültür Sanat
ve Yardımlaşma Derneği, “Bir mille-
tin geleceğini görebilmek için gençli-
ğine bakınız” felsefesinden hareketle
Türkiye’nin ve Gaziantep’in gençliği-
ni ve geleceğini dert edinen bir grup
gönüllü tarafından 2007 yılında ku-
rularak hizmetlerine başlamıştır. Aynı
felsefeye bağlı kalarak her geçen
gün kendini ve çevresini geliştirerek,
daha fazla bireye ulaşarak, bu yolda
hizmet etmeye devam etmektedir.
Dünyaya gelen her çocuk birer ema-
nettir bize, bu kutsal emanete sahip
çıkmak onları görünür görünmez her
türlü tehlikelere karşı korumak mil-
let olmamızın gereğidir. Saf ve ma-
sum gözlerle hayata gülümseyen ço-
cuklarımız büyüdükçe, onlara kar-
şı sorumluluğumuz bir kat daha art-
maktadır. Onları ruhen olgun, hayatı
doğru bilgilerle araştırarak öğrenen
sağlıklı kararlar alabilen birer şahsiyet
olarak yetiştirmemiz gerekmektedir.
Eğer bizler (veli) gençlerimize sahip
çıkamaz isek her türlü yazılı ve görsel
iletişim araçlarının , çevrenin sahip
çıkmasıyla sorular ve sorunlar girda-
bında boğulan gençlerimiz, içlerin-
deki manevi boşluğu eğlence yerle-
rinde, içki , sigara ve uyuşturucu ba-
taklığında aramaya başlayacaktır.
İşte bu ihtiyaca cevap vermek için
03/05/2007 tarihinde faaliyete baş-
layan derneğimiz, gençleri Yaratıcı-
sına, kendisine, ailesine ve topluma
karşı sorumluluklarını bilen,yüreği
vatan ve millet sevgisiyle dolu, ça-
ğın gerektirdiği bilgi ve becerilerle
donanmış,ülkesini muasır medeniyetler se-
viyesine çıkarmayı kendine vazife edinen
şahsiyetler olarak yetiştirmeyi gaye edin-
miştir.Bu amaçla dernek binamızda genç-
lerin her açıdan gelişimine katkı sağlamak
için,gönüllü eğitimcilerimiz tarafından etüd-
ler ve değerler eğitimi dersleri verilmekte
yine yaygın eğitim kapsamında sosyal akti-
vitelerle öğrencilerin daha keyifli vakit geçir-
meleri sağlanmaktadır. Ayrıca derneğimiz-
de, kütüphane ile birlikte bilgisayar ve inter-
net sayesinde, gelişen bilgi çağını yakalaya-
bilmeleri sağlanmaktadır.
Mahmut Ziylan Eğitim Kültür Sanat ve Yar-
dımlaşma Derneği, Gençlerimizin din dil ve
tarih şuuruna ulaşmaları için çaba sarf
etmektedir. Bu bağlamda geleceğimiz
olan gençlerimizin ahlaklı, özgüveni
yüksek, bilgi ve beceri bakımından do-
nanımlı fertler olarak hayata hazırlan-
malarını kendisine amaç edinmiştir. Bu
hedef doğrultusunda çalışmalarına de-
vam etmektedir.
AMACIMIZ
İlköğretim ve lise çağındaki gençleri-
mizin okul haricindeki vakitlerini daha
faydalı değerlendirmelerine imkân su-
narak onların sosyal, kültürel ve ahlakî
gelişimlerine katkı sağlamak: Ayrıca, yapıla-
cak olan takviye programlarla, gençlerimizin
okul başarılarını artırmak ve onları geleceğe
“yetişmiş bireyler” olarak hazırlamak.
Bölgemizde yaşayan ve ekonomik açıdan
dezavantajlı gençlerimizin akademik başarı-
larının yükseltilmesi yanında, değerler eğiti-
mi vererek, gençlerimizde özkültür dil din ve
tarih şuuru oluşturmak.
Düşünen, düşündüren, üreten, öz değerleri-
nin farkında olan, millet olma bilincine ulaş-
mış gençler yetiştirmek.
Gençlerimizi akademik başarılarını arttır-
mak yoluyla;ailesine, ülkesine ve dolayısıyla
dünya bilimine katkı sağlayacak çalışmaların
odağına çekmek,
Ülke ve dünya tarihimizdeki önemli şahsi-
yetleri model almalarına imkan sağlayarak,
üstün kişilik ve üstün karakterli bireyler hali-
ne getirmek ve topluma kazandırmak
Gençlerimizde her geçen gün önemini kay-
beden aile,toplum hayatı, kültür ve vatan
sevgisi gibi önemli değerlerimiz için yeni-
den farkındalık oluşturmak ve bu sayede bi-
linçli aile fertleri yetiştirmek,
Gençlerin farklı sosyal etkinliklere ve faali-
yetlere katılımlarını sağlayarak sosyalleşme-
sini sağlamak.
En önemlisi: ’’İNANMAK İSTEMİYENİ HİÇBİR
SÖZ İNANDIRAMAZ’’ sözünde olduğu gibi
kendine inanan gençler yetiştirmek.
GEREKÇE
Ülkemizin geleceğinin teminatı olan genç-
lerimizin eğitimine hizmet etmek için kurul-
muş olan Mahmut Ziylan Eğitim Kültür Sa-
nat ve Yardımlaşma Derneği, gençlerimizin
sosyal, kültürel ve ahlakî yönlerden güzel
bir şekilde yetişmelerine katkıda bulunma-
yı gaye edinmektedir.Sermayesi insan olan
derneğimiz gençlerimizin ufuklarını net gör-
melerine fırsat sağlayacaktır.
Bir ülkenin yarınlarını bugünden kes-
tirebilmek için bugünün çocuklarının ve
gençlerinin durumlarına göz atmak yeter-
lidir. Çünkü bugünün çocukları ve gençleri,
geleceğin âkil adamlarıdır. Ülkeye yön vere-
cek, ülkeyi kalkındıracak olan bu kitleyi çok
iyi eğitmek ve yetiştirmek elzemdir.
Dünyaya gelen
her çocuk birer
emanettir bize,
bu kutsal ema-
nete sahip çık-
mak onları gö-
rünür görünmez
her türlü tehli-
kelere karşı ko-
rumak millet ol-
mamızın gereği-
dir.
HOŞGÖR BÜLTENİ - 2014 http://www.hosgorkulliyesi.org
Eğitimin sevgiyle buluştuğu mekan..
KURUMSAL “Bir milletin geleceğini görebilmek için gençliğine bakınız” /hosgorkulliyesi
HOŞGÖR BÜLTENİ 5. SAYI
HOŞGÖR BÜLTENİ 5. SAYI
HOŞGÖR BÜLTENİ 5. SAYI
HOŞGÖR BÜLTENİ 5. SAYI
HOŞGÖR BÜLTENİ 5. SAYI
HOŞGÖR BÜLTENİ 5. SAYI
HOŞGÖR BÜLTENİ 5. SAYI

Weitere ähnliche Inhalte

Was ist angesagt?

Mevlid kandili idris yavuzyiğit
Mevlid kandili idris yavuzyiğitMevlid kandili idris yavuzyiğit
Mevlid kandili idris yavuzyiğit
Salım Selvi
 
Ebu cafermuhammedb.ceriret taberi_001fatiha
Ebu cafermuhammedb.ceriret taberi_001fatihaEbu cafermuhammedb.ceriret taberi_001fatiha
Ebu cafermuhammedb.ceriret taberi_001fatiha
krygncbtm
 

Was ist angesagt? (20)

EsSeyyid Dede Osman-ı Avni Rehavi (K.S.)Hayatı
EsSeyyid Dede Osman-ı Avni Rehavi (K.S.)HayatıEsSeyyid Dede Osman-ı Avni Rehavi (K.S.)Hayatı
EsSeyyid Dede Osman-ı Avni Rehavi (K.S.)Hayatı
 
Hz. ismail'in misyonu ve kurban psikologisi
Hz. ismail'in misyonu ve kurban psikologisiHz. ismail'in misyonu ve kurban psikologisi
Hz. ismail'in misyonu ve kurban psikologisi
 
Mevlid kandili idris yavuzyiğit
Mevlid kandili idris yavuzyiğitMevlid kandili idris yavuzyiğit
Mevlid kandili idris yavuzyiğit
 
Ebu cafermuhammedb.ceriret taberi_001fatiha
Ebu cafermuhammedb.ceriret taberi_001fatihaEbu cafermuhammedb.ceriret taberi_001fatiha
Ebu cafermuhammedb.ceriret taberi_001fatiha
 
700 Seçme Sahih Hadis-i Şerif
700 Seçme Sahih Hadis-i Şerif700 Seçme Sahih Hadis-i Şerif
700 Seçme Sahih Hadis-i Şerif
 
Kronoloji
KronolojiKronoloji
Kronoloji
 
Siyer-i Nebi 10. Sayı
Siyer-i Nebi 10. SayıSiyer-i Nebi 10. Sayı
Siyer-i Nebi 10. Sayı
 
Peygamber Efendimizin Vahiy Katipleri
Peygamber Efendimizin Vahiy KatipleriPeygamber Efendimizin Vahiy Katipleri
Peygamber Efendimizin Vahiy Katipleri
 
Miraç
MiraçMiraç
Miraç
 
Allah'a yakın olmak
Allah'a yakın olmak Allah'a yakın olmak
Allah'a yakın olmak
 
Besmele
BesmeleBesmele
Besmele
 
Kur'an ve Hayat
Kur'an ve HayatKur'an ve Hayat
Kur'an ve Hayat
 
Selamlasma
SelamlasmaSelamlasma
Selamlasma
 
Hadis ve Sünnet
Hadis ve SünnetHadis ve Sünnet
Hadis ve Sünnet
 
İhlas
İhlasİhlas
İhlas
 
88. enfal
88. enfal88. enfal
88. enfal
 
16 hafta ortaokul-ornek-davranislarslar
16 hafta ortaokul-ornek-davranislarslar16 hafta ortaokul-ornek-davranislarslar
16 hafta ortaokul-ornek-davranislarslar
 
El Müstakim
El MüstakimEl Müstakim
El Müstakim
 
Kul Hakkı
Kul Hakkı Kul Hakkı
Kul Hakkı
 
Tevazu
TevazuTevazu
Tevazu
 

Ähnlich wie HOŞGÖR BÜLTENİ 5. SAYI

Al-i imran 67-100 TEFSİR
Al-i imran 67-100 TEFSİRAl-i imran 67-100 TEFSİR
Al-i imran 67-100 TEFSİR
Salih Selman
 
İHTİLAFLARIN ÇÖZÜMÜ
İHTİLAFLARIN ÇÖZÜMÜİHTİLAFLARIN ÇÖZÜMÜ
İHTİLAFLARIN ÇÖZÜMÜ
nurmuhammedsite
 

Ähnlich wie HOŞGÖR BÜLTENİ 5. SAYI (20)

Güzel ahlak
Güzel ahlakGüzel ahlak
Güzel ahlak
 
7. Bultenimiz "Hayata Kuran İle Başla"
7. Bultenimiz "Hayata Kuran İle Başla"7. Bultenimiz "Hayata Kuran İle Başla"
7. Bultenimiz "Hayata Kuran İle Başla"
 
HOŞGÖR BÜLTENİ 10. SAYI
HOŞGÖR BÜLTENİ 10. SAYIHOŞGÖR BÜLTENİ 10. SAYI
HOŞGÖR BÜLTENİ 10. SAYI
 
Hosgorbulteni2
Hosgorbulteni2Hosgorbulteni2
Hosgorbulteni2
 
Peygamberimizin Hayatından Günümüze Yansımalar
Peygamberimizin Hayatından Günümüze YansımalarPeygamberimizin Hayatından Günümüze Yansımalar
Peygamberimizin Hayatından Günümüze Yansımalar
 
Kur'an ve Sünnet Bütünlüğü
Kur'an ve Sünnet BütünlüğüKur'an ve Sünnet Bütünlüğü
Kur'an ve Sünnet Bütünlüğü
 
Hoşgör Bülteni 2. Sayı
Hoşgör Bülteni 2. SayıHoşgör Bülteni 2. Sayı
Hoşgör Bülteni 2. Sayı
 
Ehli Sünnet vel-Cemaat Akidesi
Ehli Sünnet vel-Cemaat AkidesiEhli Sünnet vel-Cemaat Akidesi
Ehli Sünnet vel-Cemaat Akidesi
 
Hosgorbulteni3
Hosgorbulteni3Hosgorbulteni3
Hosgorbulteni3
 
Al-i imran 67-100 TEFSİR
Al-i imran 67-100 TEFSİRAl-i imran 67-100 TEFSİR
Al-i imran 67-100 TEFSİR
 
İmam gazali i̇nançta hassas ölçüler
İmam gazali   i̇nançta hassas ölçülerİmam gazali   i̇nançta hassas ölçüler
İmam gazali i̇nançta hassas ölçüler
 
HOŞGÖR BÜLTENİ 8. SAYI
HOŞGÖR BÜLTENİ 8. SAYIHOŞGÖR BÜLTENİ 8. SAYI
HOŞGÖR BÜLTENİ 8. SAYI
 
İHTİLAFLARIN ÇÖZÜMÜ
İHTİLAFLARIN ÇÖZÜMÜİHTİLAFLARIN ÇÖZÜMÜ
İHTİLAFLARIN ÇÖZÜMÜ
 
Hoşgör Bülteni 3. Sayı
Hoşgör Bülteni 3. SayıHoşgör Bülteni 3. Sayı
Hoşgör Bülteni 3. Sayı
 
Fatiha suresi suresi.com.tr
Fatiha suresi   suresi.com.trFatiha suresi   suresi.com.tr
Fatiha suresi suresi.com.tr
 
İmam gazali abidler yolu
İmam gazali   abidler yoluİmam gazali   abidler yolu
İmam gazali abidler yolu
 
100. beyyine suresi
100. beyyine suresi100. beyyine suresi
100. beyyine suresi
 
Umre vaazı 2012
Umre vaazı 2012Umre vaazı 2012
Umre vaazı 2012
 
Affetmek. faruk kesgi̇n
Affetmek. faruk kesgi̇nAffetmek. faruk kesgi̇n
Affetmek. faruk kesgi̇n
 
Kur'an eğitimi ve yaz kur'an kursları faruk kesgi̇n
Kur'an eğitimi ve yaz kur'an kursları faruk kesgi̇nKur'an eğitimi ve yaz kur'an kursları faruk kesgi̇n
Kur'an eğitimi ve yaz kur'an kursları faruk kesgi̇n
 

Mehr von Hoşgör Külliyesi (8)

YENİ EĞİTİM KAMPÜSÜ
YENİ EĞİTİM KAMPÜSÜYENİ EĞİTİM KAMPÜSÜ
YENİ EĞİTİM KAMPÜSÜ
 
HOŞGÖR BÜLTENİ 9. SAYI
HOŞGÖR BÜLTENİ 9. SAYIHOŞGÖR BÜLTENİ 9. SAYI
HOŞGÖR BÜLTENİ 9. SAYI
 
6bultenkitap
6bultenkitap6bultenkitap
6bultenkitap
 
Hosgorbulteni4
Hosgorbulteni4Hosgorbulteni4
Hosgorbulteni4
 
Hosgorbulteni1
Hosgorbulteni1Hosgorbulteni1
Hosgorbulteni1
 
Kuran Sözlüğü
Kuran SözlüğüKuran Sözlüğü
Kuran Sözlüğü
 
Hoşgör Bülteni 4. Sayı
Hoşgör Bülteni 4. Sayı Hoşgör Bülteni 4. Sayı
Hoşgör Bülteni 4. Sayı
 
Hosgorbulteni
HosgorbulteniHosgorbulteni
Hosgorbulteni
 

HOŞGÖR BÜLTENİ 5. SAYI

  • 1. MAHRUMLARIN DERDİNİ PAYLAŞMA MEVSİMİ Ahmet M. ZİYLAN FITRAT ÜZERE KALARAK YAŞAMAK Prof.Dr. Ali AKPINAR RÖPORTAJ; HÜSEYİN ERTURHAN AĞABEY İLE HOŞGÖR PROJE İMAM HATİP ORTAOKULLARI VE KURÂN KURSU PROJESİ O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever. (Ali-imran suresi 134. Ayet) http://www.hosgorkulliyesi.org
  • 2. HOŞGÖR BÜLTENİ - 2014 http://www.hosgorkulliyesi.org 32 Kıymetli Okuyucularımız, Hamd âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ’yadır. Salat ve selam peygamberlerin en değerlisi Efendimiz Muhammed (sav)’e, O’nun ailesine ve arkadaşlarınadır. Zira o, kendisinden evvelki bütün peygamberlerin bütün yüksek ahlâk ve âli seciyelerini kendisinde toplayarak “hâtemü’l-enbiyâ” mânâsı ile bütün peygamberlere reis, onların dinlerinin aslına vâris, kendisinden sonra gelen ve O’nun terbiye ve irşadı ile kemâl bulan milyonlarca evliyâ, asfiyâ ve sulehâya üstad ve muallim olmuştur. İçtimâî bakımdan çok düşük bir hayatın yaşandığı, hiç kimsenin hayatından emîn olmadığı karanlık bir dünyaya doğan o hidâyet güneşi, getirdiği saadet düsturlarıyla kısa zamanda yüksek anlayışlı ve yüce ahlâklı insanların yaşadığı, emniyetli bir içtimâî hayat tesis etmiştir. Allah Resûlü, arkadaşlarını her konuda olduğu gibi paylaşma hususunda da çok seçkin yetiştirmişti. Onları öylesine yoğurmuştu ki içlerinden bütün malvarlığını Allah yoluna infak edebilecek derecede yürekli insanlar çıkmıştı. Bunun yanında günlük yevmiyesinden kazandığı iki avuç hurmanın birini infak eden, en sevdiği dünyalıkları hiç tereddüt etmeden himmet eden yıldızlar gördü bizim dünyamız. Gördü ve bu davayı bugünlere kadar omuzlarında taşıyıp, boyunduruğu günümüz mirasçılarına bırakıp gittiler. Paylaşmak, hem Hakk’ın hem de halkın nazarında en yüce hasletlerdendir. Paylaşan insanın gönlü inşirahla dolar. Sahip olduklarından fedakârlıkta bulunmak güzeldir ama, sadece Gerçek Sevgili’yi razı etme düşüncesi ile yapılırsa çok daha aşkın ve muteberdir. Allah’ın rızasını hedefleyerek infak etmek her samimi mü’minde olması gereken bir davranıştır. Bu güzel ahlâk, din yolunda yürümenin ve ayakta kalabilmenin temel şartlarından biridir. İslam tarihi boyunca nice güzel insan, Allah’ın verdiklerine şükür etmek niyetiyle, dolu ellerini fukaranın cebine boşaltmış, sofralarında yetimleri ağırlamış, okuma imkânından mahrum olan gençlere destek çıkarak, ülkelerinin istikbali adına hayırlı hizmetler ortaya koymuşlardır. İnsanı can yakıcı Cehennem ateşinden kurtaracak olan ticaretin, Allaha ve peygamberine iman edip, mal ve can ile Allah yolunda infak etmek olduğu haber veriliyor. «Allah’ın sizleri vekil edip üzerinde tasarruf ettirdiği mallarınızdan infak da bulunun, şüphe yoktur ki içinizden îmân ve infak edenler için büyük ecir vardır.» (Hadid Sûresi; 7) Her satırında En kârlı ticaretin Allah’ın rızasını kazanmak olduğunu göreceğinize inandığımız bu çalışmayı sizlere sunarken, kelimelere nakşettiğimiz acizliğimizden yine en Sevgili’nin merhametine sığınıyor, kalp pencerenize sızan güneşin aydınlığında, daima bir ve beraber olabilmeyi diliyorum. Ayrıca; Hoşgör Eğitim Kurumları’na infak edip yardım eden hayırseverlerimize, hizmet eden kardeşlerimize, hocalarımıza, kurum çalışanlarına, emeği geçen herkesten Allah Razı olsun. Bu bültenimize maddi ve manevi emeğini esirgemeyen Hüseyin ERTUHAN ağabeyimize de ayrıca teşekkür ediyor, hayırlara vesile olmasını yüce Rabbimden niyaz ederim. Nihat DURUR Yönetim Kurulu Başkanı İMAM HATİP YURDU İNŞAATI DEVAM EDİYOR Hoşgör Fatih İlim Araştırma Vakfı ve hayırseverler tarafından İmam Hatip Yurdu yapılmaktadır. 2013 yılında temeli atılan yurdumuz, 2014-2015 eğitim- öğretim yılında eğitime başlayacaktır. Yurdumuzda İmam Hatip Lisesinde okuyan Hâfız öğrenciler barınacaktır. Hayırsever vatandaşlarımızın desteğini bekliyoruz.
  • 3. HOŞGÖR KUR’ÂN KURSLARI YAPTIRMA VE YAŞATMA DERNEĞİ GENEL YAYIN YÖNETMENİ Nihat DURUR YAYIN KURULU Abdullah BAYRAM Yusuf KİRAZ M.Mücahid ÇALIŞKAN Yusuf KAROĞLU Yusuf GÜNEŞ Elif DAL Züleyha AKGÜN FOTOĞRAF Aydan TÜRKMENOĞLU GRAFİK Mehmet SÖNERCAN BASKI GNG OFSET ADRES Boyacı Mah. Buğday Pazarı Pürsefa Hanı: 21 Şahinbey/Gaziantep Tel: 0342 2312567 YAZIŞMA ADRESİ: Hoşgör Fatih Kur’ân Kursu Havaalanı Yolu Üzeri Şahinbey/ Gaziantep Tel: 0342 4240251 Hoşgör Yatılı Kız Kuran Kursu Karataş Mah. Şahinbey/Gaziantep Tel: 0342 3717601 Hoşgör Bülbülzade Kız Kuran Kursu Deniz mah. 83013 nolu sokak No:19 Şahinbey/Gaziantep Tel: 0342 3602824 Mahmut Ziylan Eğitim Kültür Derneği Binevler Mah. Abdulkadir Aksu Bulvarı 33 Nolu Sok.No:12 Şahinbey/Gaziantep 08-09 Ahmet M. ZİYLAN HAYAT NOTLARI - MAHRUMLARIN DERDİNİ PAYLAŞMA MEVSİMİ 18-19 Yusuf KAROĞLU KUTLU DOĞUM PROGRAMI 28-29 Mahmud Sâmi Ramazanoğlu (K.S.) BİRR’Ü İHSAN VE İNFAK 24-27 Osman Nuri TOPBAŞ EN KÂRLI TİCARET; İNFAK 40-43 Abdullah BAYRAM HOŞGÖR FATİH KUR’ÂN KURSU 20-21 HABER ADİL HOCAYI ANMA PROGRAMI 30-31 Elif DAL HOŞGÖR YAZ KUR’ÂN KURSU 46-47 Davut KAYA HAFIZLIKTA YÖNTEMLER ARAŞTIRMA 34-35 Yusuf GÜNEŞ HOŞGÖR FATİH KUR’ÂN KURSU HAFIZLIK MERASİMİ 32-33 Züleyha AKGÜN HOŞGÖR BÜLBÜLZADE KIZ KUR’ÂN KURSU 06-07 Prof.Dr.Ali AKPINAR FITRAT ÜZERE KALARAK YAŞAMAK - MAKALE 04-05 Musa İMAMOĞLU EN KÂRLI TİCARET; KUR’ÂN HİZMETİ MAKALE 10-13 Yusuf KİRAZ RÖPORTAJ HÜSEYİN ERTURHAN İLE HOŞGÖR 44-45 Mehmet SÖNERCAN KÜLLİYE YENİLENİYOR HABER 16-17 İhsan AKGÜN EĞİTİM PROJESİ; ÖĞRENCİLER GÖREVDE 22-23 M.Mücahid ÇALIŞKAN HAFIZ SAHABELER YAZI DİZİSİ-5 14-15 PROJE İMAM HATİP ORTA- OKULLARI VE KURÂN KURSU PROJESİ 36-39 Eğitim Kurumları MAHMUT ZİYLAN EĞİTİM VE KÜLTÜR DERNEĞİ
  • 4. 54 Osman bin Maz’un -radıyallahu anh-ın: “Yâ Resûlallah! Allah katında hangi ticaretin daha sevimli olduğunu bil- mek isterdim ki o ticareti yapayım.” demesi üzerine şu â- yet-i kerime’ler nâzil olmuştur. “Ey iman edenler! Sizi elem dolu bir azaptan kurtaracak bir ticaret göstereyim mi size? (Saff, 61/10) “ Allah’a ve peygamberine inanır, mallarınızla ve canları- nızla Allah yolunda cihat edersiniz. Eğer bilirseniz, bu si- zin için çok hayırlıdır.” (Saff, 61/11) Ticaret; kişinin kazanç amacıyla malını, emeğini, her türlü kabiliyetini ortaya koyarak kâr elde etmesidir. Bu bakım- dan kâr, emeğin karşılığı alınan helal bir kazançtır. Burada imanda sebat ve Allah yolunda mal ve can ile ci- had etmek ticarete benzetilmiştir. Mü’minin maddi tüm imkânlarını Allah yolunda sarf etmesi, bedenini bu uğurda kullanması ona manevi, yüksek bir kazanç temin ettirmek- tedir. Yani yaptığı bu fedakârlık manevî bir kazanca dönüş- müş olmaktadır. Bu ticaretin dünya ve ahirete yönelik birçok getirisi vardır. Ama asıl kârının ahirette görüleceği Kur’ân-ı Kerimde şöy- le bildirilir. “(Bunu yapınız ki) Allah, günahlarınızı bağışlasın, sizi içinden ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki güzel meskenlere koysun. İşte bu büyük başarıdır.” (Saff, 61/12) Diğer bir ayet-i kerime’de şöyle buyruluyor: “O halde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük başarıdır.” (Tevbe, 9/111) Müminler asırlar boyunca bu müjdelere kavuşmak için bü- tün gayret ve himmetlerini Allah yoluna sarf etmişler ve günümüzde de aynı heyecanı yüreklerinde taşımaya de- vam etmektedirler. Kur’ân hizmeti de mal ve can ile yapılan bir cihattır. Çünkü bu hizmette de canınızı ve malınızı feda etmek zorundası- nız. Aksi halde hizmet gerçekleşmez. Sözün burasında bi- raz Kur’ân-ı Kerim’den ve Kur’ân hizmetinden bahsedelim. Kur’ân-ı Kerim, yüce Allah’ın insanlığa indirdiği son ki- taptır. Kur’ân’ın nasıl bir kitap olduğunu anlatmaya bizim gücümüz yetmez. Ancak özelliklerinden bahseden birkaç ayeti burada zikretmeyi faydalı buluyorum. Kur’ân Yol Göstericidir: “Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için yol gösteri- cidir (Bakara, 2/2). Kur’ân, Kendisine Uyanlara Merhamet Vesilesidir: “Bu (Kur’ân) da bizim indirdiğimiz bereket kaynağı bir ki- taptır. Artık ona uyun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.” (En’âm, 6/155) Kur’ân, Mü’minler İçin Şifa ve Rahmettir: “Biz Kur’ân’dan, mü’minler için şifa ve rahmet olacak şey- ler indiriyoruz. Zalimlerin ise Kur’ân, ancak zararını artı- rır.” (İsra 17/82). Sevgili Peygamberimizin de Kuran-ı Kerim ile ilgili birçok hadisinin olduğu hepimizin malumudur. Burada birkaç hadis-i şerifi hatırlatmak isterim. Ebu Zer el-Ğıfari’nin, “ Ey Allah’ın elçisi! Bana bir tavsiye- de bulun/öğüt ver” demesi üzerine Peygamberimiz (s.a.v), “Sana Allah’a karşı gelmekten sakınmayı (takvayı) tavsiye ederim. Çünkü takva her işin başıdır” buyurmuştur. Ebu Zer’in “Biraz daha tavsiyede bulun” demesi üzerine, Pey- gamberimiz (a.s), “Kur’ân okumanı tavsiye ederim. Çünkü Kur’ân, senin yeryüzünde ışığın, ahirette azığındır” buyur- muştur.( İbn Hıbban Sahih’inde rivayet etmiştir, bkz.Mün- ziri, 11,446) Kur’ân-ı Kerimi yaşayışı ile insanlığa en güzel bir şekilde anlatan sevgili peygamberimiz Kur’ân-ı Kerim’den mah- rum kalan insanın perişan halini şöyle ifade ediyor: “Ezberinde Kur’ândan bir şey bulunmayan kimse harap ol- muş ev gibidir.”(Tirmizi, Fedailü’l-Kur’ân,18,V, 177.) HOŞGÖR BÜLTENİ - 2014 http://www.hosgorkulliyesi.org EN KARLI TİCARET; KUR’AN HİZMETİ Musa İMAMOĞLU - Şahinbey İlçe Müftüsü Şu hadisi şerifi de zikretmeden geçemeyeceğim; “Sizin en hayırlılarınız Kur’ân’ı öğrenen ve öğretenlerinizdir” (Buharî, Fezâilü’l-Kur’ân 21; Ebû Davud, salât 349) Peygamber Efendimiz (s.a.v) Kur’ân okumaya ve okut- maya teşviklerinin yanında kendisi en zor şartlarda bile ashabına Kur’ân öğretiyordu. Ebû Talha’dan nakledi- len şu rivâyet, gerek Peygamber (s.a.v.) ve gerekse sa- habenin, Kur’ân eğitim ve öğretimine ne kadar büyük bir önem verdiğini göstermektedir: “Bir gün Resûlallah (s.a.s.)’ın yanına gittiğimde Peygamber (sav)’in, açlık- tan iki büklüm olan belini dik tutabilmek için karnına bir taş bağlamış bir hâlde ashab-ı suffa’ya Kur’ân oku- tuyor gördüm” (Ebû Nuaym, 1: 342; Kandehlevî, 3:224 En hayırlı kişilerden olmayı herhalde akl-ı selim sahibi her mü’min arzu eder. Bu hedefe ulaşmanın yolların- dan birinin de Kur’ân hizmetinden geçtiği yukarıdaki hadis-i şeriften anlaşılmaktadır. Her konuda olduğu gibi Kur’ân hizmeti hususunda da örneğimiz Rasulullah (s.a.v.) ve sahabi efendilerimiz- dir. Burada İslam’ın ilk yatılı okulu diyebileceğimiz Suf- fa Mektebinden bahsetmek istiyorum. Medine’de bulunan Mescid-i Nebînin etrafındaki oda- lara “sûffe” denilmektedir. Hz. Peygamber, Mescide bi- tişik bu odalarda kalarak ilim tahsili ile meşgul olan sahâbîlere, Ashab-ı Sûffe veya Ehl-i Sûffe denir. Evsiz barksız ve fakir kimseler olan ehl-i sûffenin ihtiyaçla- rı çoğunlukla, Hz. Peygamber ve diğer sahabeler tara- fından karşılanmıştır. Âdeta yatılı mektep durumunda olan Peygamber mescidi etrafındaki odalar, Sûffe Mek- tebi olarak da isimlendirilmiştir. Sûffe Mektebi’nin, do- layısıyla Ashab-ı Sûffe’nin, Kur’ân ve Sünnet’in öğretil- mesinde büyük rolü olmuştur. Çok hadis rivâyet eden- ler arasında isimleri geçen Ebû Hüreyre (r.a.) ve Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.) bunlardandır. Büyük alim Abdullah b. Ömer ve Abdullah b. Mes’ud, Ebû Eyyûb el-Ensâri, Hz. Enes İbn-i Malik, Hz. Cabir b. Abdullah, Hz. Abdullah b. Abbas ve daha nice büyük Sahabeler, Ashab-ı Suffa’dandırlar Resûlallah (s.a.v.) Ashab-ı Suffa’nın maişeti ile talim ve terbiyesiyle, bizzat yakından ilgilenir, hane-i saadetle- rinin ihtiyaçlarını geri planda tutardı. Bir defasında Hazret-i Fatıma (r.a.), el değirmeni ile un öğütmekten usandığından şikâyet ederek, bir hizmetçi istediğinde Resûlallah (s.a.v.): “Kızım ne söylüyorsun, henüz Ehl-i Suffa’nın maişetini temin edemedim” buyurmuştur. “Akşam olduğunda Resûlallah (s.a.v.), zengin Sahabi- lere Ashab-ı Suffa’yı evlerine birer ikişer götürmelerini söyler ve geri kalanını da kendi hane-i saadetlerine gö- türür doyururlardı. Ebu Hureyre’ye; neden fazla hadis rivayet ettiği sorul- duğunda şöyle cevap vermişti: “Benim kesret-i rivayetim çok görülmesin. Muhacir kardeşlerim çarşı ve pazardaki ticaretleri ile, Ensâr kar- deşlerim de, tarla ve bahçe işleriyle meşgul bulunduk- ları sırada, Ebu Hureyre Peygamberimizin (s.a.v.) ya- nında mübarek nasihatlerini dinleyip hıfzediyordu.” Sahabe, Kur’ân ile beraber ve Kur’ân için yaşamış ve ha- yatını Kur’ân’a adamıştı. Onlar, Kur’ân’ı yaşama ve ya- şatma istikametinde tarihte eşi benzeri görülmemiş bir aktivite sergilemişlerdir. İşkenceye, baskıya, zulme mâ- ruz kalmış ama inandıkları değerlerden asla taviz ver- memişlerdi. Allah’ın gönderdiği mesajı daha iyi yaşaya- bilmek için mallarını, mülklerini, yurtlarını bırakarak hicret etmişlerdi. Bu uğurda hayatlarını seve seve feda etmiş, hattâ gönül verdikleri davaya engel olarak karşı- larına en yakınları bile çıksa onları bile bertaraf etmek- ten çekinmemişlerdi (İbn Hişam, 2:112-113; İbn Kesir, 3:173-176). Ömrünü Kur’ân merkezli insan yetiştirmeye adamış olan Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretleri Kur’âna ve Rasulüllah’a olan bağlılığını şöyle dile getirir: “Ben yaşadıkça Kur’ân’ın bendesiyim, ben Hz Muham- med-in (s.a.v.) ayağının tozuyum. Biri benden bundan başkasını naklederse; Ondan da bizarım, o sözden de bîzarım(şikâyetçiyim).” Kur’ân-ı Kerimi öğretmek için muallim olmak, Kur’ân ehli insanlar yetiştirmek için uğraşmak, onlar için gü- zel mekânlar hazırlamak, ihtiyaçlarını gidermek için maddi ve manevi harcamalarda bulunmak elbette en karlı bir ticaretin içinde olmak demektir. Bu nedenledir ki, duyarlı Müslümanlar ta vahyin ilk gelmeye başladığı andan itibaren Kur’ânı öğrenip öğ- retmeye çok önem vermişlerdir. Bu yolda hiçbir fe- dakârlıktan kaçınmamışlar, günümüze kadar Kur’ân hizmetini en güzel şekilde sunmaya çalışmışlardır. Tükenmeyen En Kârlı Ticaret Kur’ân’a sahip çıkıp onunla amel eden kimseler anla- tılırken, onların batması, tükenmesi ve iflası mümkün olmayan bir ticaret kazancına sahip oldukları Kur’ân’da şöyle belirtilmektedir: “Şüphesiz, Allah’ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden, gizlice ve açıktan Allah yolunda harcayanlar, asla zarar etme- yecek bir ticaret umabilirler.” (Fâtır, 35/29) Kur’ân-ı Okuyup Ona Sahip çıkanlara Müjde “Kur’ân’ı okuyup ona sahip çıkan kimseye (âhirette): “Oku ve (Cennet’in derecelerine) yüksel, dünyada nasıl ağır ağır okuyor idiysen öyle oku. Zira makamın, oku- duğun en son âyetin seviyesindedir.” denir. (Ebu Da- vud, Vitr, 20; Tirmizî, Sevabü’l-Kur’ân,18) Netice itibariyle, yüce Allah’ın beşeriyete rahmet vesi- lesi olarak gönderdiği Kur’ân-ı Kerim, okumamız, an- lamamız ve sahip çıkmamız gereken bir konuma sa- hiptir. O, dünya ve âhiretimiz açısından kurtuluş ve- silemizdir. Okuyanların derecesini yükseltir, insana ve topluma huzur ve güven verir. Sahip çıkmayıp uzak ka- lanlardan Kuran âhirette şikayetçi olur. Kur’âna değer verip gece gündüz okuyan, okutan, oku- yanlara her türlü desteği veren, onu anlamak için çaba sarfeden ve üzerinde tefekkür eden bir mümin, en kar- lı ticareti yapmış olmanın zevkini tatmış olur. Böyle bir mü’min daima Rabbi ile beraberdir. Kendini emniyet ve güvende hisseder. Huzurludur. Kalbi sevgi ve mer- hametle doludur.
  • 5. 76 HOŞGÖR BÜLTENİ - 2014 http://www.hosgorkulliyesi.org Rabbimiz Kur’ân’da şeytanın manevraları- nı ve insanlar üzerindeki etkisini açıklaya- rak şeytan ve hilelerine karşı kullarını uyar- mıştır. İşte şeytanın manevralarından birini onun dilinden şöyle açıklamaktadır: “..Şüp- hesiz onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını de- ğiştirecekler.” Allah’ın yarattığından kasıt Allah’ın di- nidir. Nitekim bir başka ayette şöyle buyurulmuştur: “Sen yüzünü hanîf olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah’ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat in- sanların çoğu bilmezler.” Şu ayet de insanların özüne İlahî imzanın ruhlar aleminde/ezelde atıldığını açık- lamaktadır: “Kıyamet gününde, biz bundan haber- sizdik demeyesiniz diye Rabbin Adem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları ken- dilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz de- ğil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhit olduk, dedi- ler.” Bu ayetlerde Yüce Allah’ın tüm insanları fıtrat yani Allah’ın dini üzere yarattığı, daha sonra dış etken- lerin onları fıtrattan yabancılaştırıp Allah’ın dinin- den uzaklaştırdıklarına dikkat çekilmiştir. İnsanın fıtrat üzere yaratılması, Allah’ın dinini kabule yatkın ve meyilli olarak yaratılmasıdır. Her insan yaratılışta Allah’ın dinini kabul etmeye, ona inanmaya ve ona göre yaşamaya hazırdır. Aynı anlamda Peygamberimiz de şöyle buyurmuş- tur: “Her doğan fıtrat üzere doğar. Sonra onu anası-ba- bası ya Yahudi yapar, ya Hıristiyan, ya ateşperest ya- par. Tıpkı anasından yeni doğmuş bir hayvan yavru- su gibi. Onda hiç ayıp ağman bulabilir misiniz?” Ha- disin başka bir varyantı ise şöyledir. Bir savaş sonra- sı bazı müşrik çocuklarının öldürülmesi üzerine Pey- gamberimiz şöyle buyurur: “Her doğan ancak fıtrat üzere doğar, konuşmaya başlayıncaya kadar bu böy- le devam eder. Sonra ana babası onu ya Yahudi ya- par ya Hristiyan.” Hadiste dikkatimizi çeken husus, her doğan kişinin fıtrat üzere tertemiz olarak doğdu- ğu, yabancılaşma ve kirlenmenin sonradan olduğu- dur. Anası-babası onu saptırır dendiği halde, onun Müslümanlaştırır denmemiştir. Çünkü Müslümanlık, onun özünde vardır. Bir kutsî hadiste de şöyle buyurulmuştur: “Doğrusu Ben, kullarımı hanif din üzere yarattım, sonra şeytan gelip onları dinlerinden çevirmiş, Benim helal kıldı- ğım şeyleri onlara haram kılmıştır.” Hadislerden de anlaşılacağı üzere insan öncelikle hayra meyilli ve yatkındır. Çünkü hayır, şerden öncedir; hak batıldan evveldir. İnsanın hayır üzerine kalması, şerre sapma- sından daha kolaydır. Zira hayır üzere kalmak hem mantıklı, hem de insanın yaratılışına uygundur. Şe- rin ise makul bir tarafı yoktur. Buna rağmen insanla- rın şerre sapması çok oluyorsa, bunda şerleri pazar- layanların daha iyi çalışmalarının ve şerleri çok cazip halde sunmalarının etkisi büyüktür. İnsanın şerre sapması, dış çevrenin etkisiyle sonra- dan olmaktadır. Onu etkileyen bu dış çevre insan ve cin şeytanları olabilir ki bunların içerisine ana-baba, çevre, arkadaş, eş-dost ve benzeri şeyler girer. FITRAT ÜZERE KALARAK YAŞAMAK MAKALE Bu ayet ve hadisler ışığında da- vete/tebliği konu olan insanları şu iki grupta değerlendirmemiz mümkündür: Fıtrat üzere olanlar: Yaratıldıkla- rı gibi temiz kalabilenler. Özleri- ne kazınmış İlahî temizlik ve gü- zelliği sürdürerek Müslümanca bir hayat yaşayanlar. Bunlara kar- şı görevimiz, onların fıtrat üzere kalmalarını ve bu yolda ilerleme- lerini sağlamaktır. Aslında bizim ocağımızda ve kucağımızda ha- yata merhaba diyen çoluk çocu- ğumuz fıtrat üzere dünyaya gel- miş olanlardır. Onlar, dürüstlüğü, arılığı, duruluğu ve temizliği öz- lerinde getirenlerdir. Yalanı son- radan öğrenirler, sonradan pis- liklere bulaşırlar. Nitekim çocuk- ların ilk sergiledikleri davranışlar dürüstlük ve safiyet temellerine dayanır. Çocuk sahtekarlığı, sa- mimiyetsizliği sonradan öğrenir. İşte bu yüzden bize düşen onları bu temiz hallerinde kalmalarını sağlayabilmektir. Fıtrat üzere ya- şayabilecekleri bir ortam ve çev- reyi onlara sunabilmektir. Modern eğitim sistemi büyük ölçüde aileyi yok sayarak, eği- timde aileyi devre dışı bırakarak okulu merkeze almış, ama başa- rılı olamamıştır. Lüzumlu lüzum- suz pek çok şeye ayıracak zaman buldukları halda, ciğerpareleri/ gözlerinin nuru çocuklarına ayı- racak ve onları eğitecek zaman- ları ve birikimleri olmayan ana babaların elinden alınan çocuk- lar çok küçük yaşlarda kreşlere/ yuvalara, yahut okula, ya da so- kağa teslim edilmiş, ama bu ku- rumlar çocuktaki anne-baba boşluğunu dolduramamışlardır. Artık bugün eğitimciler, ne ka- dar donanımlı olursa olsun çocu- ğun eğitiminde bir başına oku- lun yeterli olmayacağında birleş- mişlerdir. Geç de olsa çocukların ev ortamlarında ve ailelerin ya- nında yetişmelerinin gereği an- laşılmış ve bu doğrultuda adım- lar atılmaktadır. Çocuğun fıtrat üzere kalması- nı sağlamak için, anne babalar sevgi temeline dayalı bir eğitime öncelik verilmelidir. Fıtrat dini- nin kitabı olan Kur’ân eğitimi bu eğitimin temel kitabı haline geti- rilmelidir. Büyük İslam önderle- rinin çok küçük yaşlarda Kur’ân öğrenmeleri ve ezberlemele- ri sadece menkıbe olarak anla- tılmaktan kurtarılmalıdır. Kur’ân eğitimi, onun yüzünden okun- ması olarak anlaşılmamalıdır. Onun doğru bir şekilde okunma- sı sağlandıktan sonra, onun an- laşılması ve ondaki güzelliklerin pratiği dökülmesi şarttır. Anne babalar Kur’ân’dan pasajları ço- cuklarına öğretirken, çocukların bu ilahî öğretiler doğrultusun- da bir hayata hazırlanmalarını hedeflemelidirler. Bunun için ilk etapta Hucurat suresi, Yusuf su- resi, Meryem suresi ve kısa sure- lerden oluşan periyodik derslere ağırlık verilmeli, hayat düsturu olacak Kur’ân cümleleri anlam- larıyla birlikte çocuklara ezber- letilmeli, çocuklarımız sağlam bir Kur’ân kültürü ile hayata ha- zırlanmalıdır. Hucurat suresiyle körpe beyinlere bir Kur’ân ada- bı kazınırken, Yusuf ve Meryem sureleriyle, kirli toplumda temiz kalmanın yolları Hz. Yusuf ve Hz. Meryem örneğiyle canlı olarak anlatılmalı, namazlarda sürekli okunan kısa surelerle de tevhi- din temeli sağlamlaştırılmalıdır. İkinci olarak fıtratı hiç bozulma- dan kalabilmiş önder ve örnek insan Hz. Peygamber’den ders- lerle çocuklarımız hayata hazır- lanmalıdır. Onun örnek hayatı ve hayata ışık tutan sözleri, çocukla- rımızın gönül ve beyinlerini ay- dınlatmalı, onların ufkunu açma- lı ve onları aydınlık geleceğe ha- zırlamalıdır. Temel dini eğitim derken, bugün mahalle mekteplerinde çocuk- lara öğretilen, hatta dayatılarak ezberletilen 32 farz gibi klişeleş- miş cümleleri kastetmediğimizi bir kere daha belirtelim. Önemli olan bu temel farzların çocukla- rın pratik hayatlarına dökülmele- rini sağlayabilmektir. Fıtrattan uzaklaşanlar: Bu grup- tan olanlara karşı görevimiz ise, onların yeniden fıtrata dönmele- rini sağlamaktır. Elbette bu ikin- ci görev, birinciye göre daha zor- ludur. Ama yapılamaz değildir. Nitekim Peygamberlerin temel görevi, fıtrattan yabancılaşan in- sanların yeniden fıtrata dönü- şümlerini sağlamak, kaybedilen- leri kazanmak, günahkarların se- vap işleyenler olmasını temin et- mektir Özetleyecek olursak iki grup in- sana karşı iki temel görevimiz var: Koruma ve değişim. Fıtrat üzere kalanları koruyup o yol- da gelişimlerini sağlamak. Biz- ler de bu gruba dâhiliz. Fıtrattan sapanları ise, yeniden asıllarına döndürmek. İlk görev, hepimiz için hem çok öncelikli, hem daha kolaydır. İkinci görev de karma bir toplumda yaşayanlar olarak kaçamayacağımız, boş vereme- yeceğimiz bir sorumluluktur. 1. 4 Nisa 119. 2. İbn Kesîr, Tefsîr, IV, 432. 3. 30 Rum 30. 4. 7 Araf 172. 5. Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, II, 182. 6. İbn Kesîr, Tefsîr, I, 556. 7. ibn Kesîr, Tefsîr, II, 261, 440; IV, 432. 8. bn Kesîr, Tefsîr, I, 556. Prof.Dr. Ali AKPINAR | Gaziantep Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı /hosgorkulliyesi
  • 6. 98 İnsan; dünya hayatında kazanma, güzel, kıymetli şeylere sahip olma arzusuyla do- natılmış. Nasipler ise farklı... Allah dün- ya nimetlerini kulları arasında eşit bir şe- kilde dağıtmıyor. Kimi varlıklı, kimi yok- sul... Fakat Cenâb-ı Hak bu farklılık bir uçurum gibi büyüsün istemiyor, tam aksine bol verdikle- rini az verdikleriyle imtihan ediyor. İmkânı geniş olan kişi, dar olanlardan sorumlu. Yoksullar, zenginlere zimmetli... İnfakın asgarî seviyesi, yani farz olanı zekât... Malının kırkta birini yoksula vermek... İslâm terbiyesini, ahlâkını almayan kimse bunu anla- yamaz. Bir vesileyle Fransa’ya gitmiştim. Fransa’da üni- versitede okuyan bir Türk gencini bize tercü- manlık yapması için ayarlamışlar. Metroda gi- derken bu genç bana; “–Bir şey sorabilirmiyim.” dedi. “–Buyur, sor.” dedim. “–Türkiye’de şöyle bir şey varmış. Herkes para- sının bir kısmını bir başkasına verirmiş. Doğru mu?” “–Evet.” dedim. “Buna zekât derler, Müslüman olmanın şartlarındandır. Belli bir ölçünün üs- tünde malı olan herkes bunun kırkta birini fakir, yoksul, borçlu, yolda kalmış gibi imkânı dar ki- şilere vermekle mükelleftir.” Delikanlı şaşırdı. «Niye verecek ki?» gibi soru- lar sordu. Maalesef hiç dinî eğitim almamış bir genç idi. Îman eden, Cenâb-ı Hakk’ın kendisin- den hangi emir ve yasakları istediğini öğrenen ve itaat eden insan için gayet kolay... Fakat bun- lardan habersiz kişiler için, nefsine uyan kişiler için çok zor. Tarihte de Sâlebe gibi, Kārun gibi şahıslar gel- miş ve; «Ben kazandım, niye başkasıyla paylaşa- cağım ki?» küstahlığına düşmüşler. Nefis; «Malım azalmasın.» diye vermekten çeki- nir. Hâlbuki, ilâhî teminat var. Bir mal asla zekât vermekle, infak etmekle azalmaz. Ben soruyo- rum arkadaşlarıma: “Verdiğiniz zekâttan, yaptığınız hayırdan dolayı malınız eksildi mi?” Bugüne kadar «eksildi» diyene rastlamadım. Zekât İslâm’ın şartı, Allâh’a îmanımızın gereği... Sorgusuz-sualsiz böyle. Fakat hikmetlerini dü- şününce de Cenâb-ı Hakk’ın bu emirle sadece fakirlerin değil zenginlerin de iyiliğini düşün- düğünü görüyoruz. Başta da söylediğimiz gibi, rızkın taksi- minde eşitlik yok. Kimine çok, kimine az... Böyle olunca, nasibi az olanın gözü, çok olanda kalıyor. Hayır-hasenat mü- esseselerinin gelişmediği, şefkat ve yar- dımlaşmadan nasipsiz memleketlerde zenginler ve fakirler arasında uçurum- lar meydana geliyor. Toplumun iki ke- simi birbirinden nefret ediyor, uzaklaşı- yor. Fakir zenginden nefret ediyor, zen- gin fakirden korkuyor, kaçıyor. Böyle toplumlarda sosyal patlamalar meydana geliyor. Servet düşmanlığı, yıkıp-yakma, yağma gibi hâdiseler yaşanıyor. Diğer yanda infak toplumunda fakir, zenginden nefret etmiyor. İlâhî taksime rızâ hâlinde... Zenginin kendisine veri- len imkânlar sebebiyle şükür hâlinde ol- duğunu, muhtaçları kendisine zimmetli olarak gördüğünü fark ediyor. Komünizm gibi zorla değil gönüllü bir şekilde paylaşma, yardımlaşma gerçek- leşiyor. Mahrumun gözünün kaldığı bir servet kirlidir. Zekât bu kiri zenginin malın- dan temizleyerek de zengine iyilik edi- yor. Zekât, infak, hayır-hasenatta bulunmak şefkat işi, merhamet işi... Cenâb-ı Hak, bu hasletleri kazandırmak için pek çok kefaretleri maddî mükel- lefiyetlere bağlamış. Hacda, umrede ih- ramlıyken, yanlışlıkla kokulu sabun kul- lanmak, takke takmak, çorap giymek gibi bir ihram yasağı işlesen; hemen maddî bir ceza geliyor. Sadaka verecek- sin, kurban keseceksin... Yemin kefareti, oruç kefareti, fidye hep böyle... Allah vermeye alıştırıyor. Her fırsatta fukarayı düşünmeye alıştırıyor. Merha- mete, şefkate alıştırıyor. Dikkat edilirse Allah her hâlde fakirin, muhtacın, köle- nin lehinde, onların yararına çözümler sunuyor. Bizim de böyle yapmamızı is- tiyor. Bu hususla ilgili bir hâtıram var. Bir dostumuz telefon açtı. Bir arkadaşı rüya görmüş, rüyasında helva-ekmek infak etmeyi konuşuyorlar; biri altmış kilo da- ğıtalım diyor, diğeri elli kilo yeter, diyor. Sonra da madem rüyamızda böyle gör- dük diye, elli kilo helva infak ediyorlar. Bana; «Doğru yaptık mı?» diye soruyor- lar. Ben de dedim ki: “Madem rüyada konuştuğunuz va’di gerçekleştirmeyi murat etmişsiniz, bir de altmış kilo helva dağıtacaksınız! Siz sadece birinizin dediğini yapmışsınız.” Hep muhtacın arkasında olmak lâzım. Nefis hep kendine yontma derdindedir. Biz fakire yontmalıyız. Zekâtları verir- ken, infak ederken de böyle... Fakat tam tersine zekâtı verirmiş gibi ya- panlara rastlıyoruz. Maalesef bazı varlık sahipleri «infak etmiş» görünmek icabı çıkarıp bir şeyler veriyor. Hâlbuki verdi- ği değil kırkta bir, servetinin dört yüzde biri etmez. Bu fakirin hakkını çalmaktır. Çıkarılıp hak sahibi mahrumlara veril- meyen zekât, malımızın içine başkasına ait malların karışmasından farksızdır. Yine verirken iyisinden vermeli. «Sevdi- ğiniz şeylerden vermedikçe iyiliğe eriş- miş olamazsız.» diyor Kur’ân... «Size ve- rilse almayacağınız şeyi vermeyin.» bu- yuruyor. Zekât, infak baştan savma ol- mamalı. İşin özü, insan yaptığı işi kerhen değil, zoraki değil, seve seve, cân u gönülden, gönüllü bir şekilde yapmalı. İnfak eder- ken de Kābil gibi kötüsünden değil, Hâ- bil gibi en iyisinden seçmeli. Doymak bilmeyen nefis lehinde değil, mahru- mun, muhtacın, yoksulun lehinde olma- lı. Veren Allah... «Ver!» diyen Allah... Alan Allah... Yerine daha fazlasını bahşeden yine Al- lah... O hâlde edeple vermeli... İmkânı geniş olan kişi, dar olanlardan sorumlu. Yoksullar, zenginlere zimmetli... HOŞGÖR BÜLTENİ - 2014 http://www.hosgorkulliyesi.org MAHRUMLARIN DERDİNİ PAYLAŞMA MEVSİMİ Ahmet M. ZİYLAN HAYAT NOTLARI /hosgorkulliyesi İnanan kullarıma söyle, namazı dosdoğru kılsınlar, hiçbir alışveriş ve dostluğun bulunmadığı bir gün gelmeden önce kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda gizlice ve açıktan harcasınlar. İbrahim Suresi - 31. Ayet
  • 7. 1110 HÜSEYİN ERTURHAN AĞABEY İLE HOŞGÖR... Hoşgör: Hüseyin Ağabey Hoşgör Kur’an Kurslarına yaptığınız hizmetler vesilesiyle sizinle röportaj yapmak iste- dik. Kendinizden biraz bahseder misi- niz? Hüseyin ERTURHAN: Teşekkür ede- rim. 1940 yılında Gaziantep’te doğdum. Ticaretle uğraşıyorum. Hoşgör: Kur’an-ı Kerim-i kaç yaşında öğrendiniz? Hüseyin ERTURHAN: Kur’an-ı Keri- mi Dört (4) yaşında öğrenmeye başla- dım. Altı (6) yaşında Kur’an-ı Kerimi hatmettim. Hoşgör: Kur’an-ı Kerimi ilk nasıl ve kimden öğrendiniz? Hüseyin ERTURHAN: İlk rahmetli Zeynel Abidin Polattaş’ın annesi Kara Hoca lakaplı Emmun hoca hanımdan öğrendim. Kur’an-ın Kerimi bitirdikten sonra ailem erkek hocanın yanına git- memi ve daha güzel bir şekilde Kur’an-ı Kerimi öğrenmemi istediler. Hoşgör: Daha sonra hangi hocanın ya- nına gittiniz? Hüseyin ERTURHAN: O zamanlar Şeyh camisinde Durdu Kalfa hocanın yanında okula gittiğim 5 yıl boyunca yaz tatillerin de Kur’an-ı Kerim-i öğren- meye gayret ettim. O zamanlar da Dur- du Kalfa İmam değildi cami de Kur’an- Kerim öğretmek için gayret eden bir hizmet ehli ağabeyimizdi. Kur’an-ı Ke- rimin yasak olduğu o dönemler de hiç korkmadan bizlere dinimizi ve kita- bımızı öğretiyorlardı. Allah razı olsun gerçekten hakiki mücahit denilebilecek hocalarımız vardı. Hoşgör: Kur’an-ı Kerimi öğrenenler için merasim veya program yapılır mıy- dı? Hüseyin ERTURHAN: Evet, Kur’anı Kerim-i ilk Emmun (Kara ) hocanın yanında hatim ettikten sonra bayanlar arasında güzel bir program düzenlendi o dönemler de ki şartlarla aşır okudum daha sonra ilahiler eşliğinde güzel bir gün oldu programın sonunda bir tane Kur’an-ı Kerim hediye ettiler. Hoşgör: Peki Ağabey İlkokulu bitirdik- ten sonra okumaya devam ettiniz mi kendinizi geliştirdiniz mi? Hüseyin ERTURHAN: Hayır maale- sef devam edemedim ticarete atıldım. Dünya meşguliyeti bizi alıkoydu. Hoşgör: Hoşgör Kur’an Kursunu kimin vesilesi ile tanıdınız? Hüseyin ERTURHAN: Hoşgör ma- hallesinde ki eski Hoşgör Kur’an Kur- sumuz saygıdeğer yöneticileri ile tanış- tım. İlk yönetime 1986 yılında girdim o zamanlar Dernek Başkanımız Mahmut KONUKOĞLU amca idi. Hoşgör: Hoşgör Fatih Kur’an Kur- su’nun (Hoşgör Külliyesi) temeli ne za- man ve nasıl atıldı biraz bahseder mi- siniz? Hüseyin ERTURHAN: O dönemde her hafta yönetimde ki arkadaşlarla beraber Adil Özberk hocamızın ilmi sohbetleri- ne katılıyorduk. Bir gün Adil hocamız arkamızdan bir eser bırakmamız lazım sözü üzerine bizden büyük bir kurs yap- mamızı vurgulamış ve bize işaret etmiş- ti. Zaten bizim de Hoşgör mahallesinde ki kursumuza talep çoktu maalesef her sene 15-20 kişiden fazla öğrenci alamı- yorduk. O küçük öğrencilerin kursa ka- yıt olamayıp ağladıklarını görmek bizi çok üzüyordu. O dönemde yönetim ku- rulunda 11 üyemiz vardı. Mahmut KO- NUKOĞLU, Celal YEŞİLNACAR, Şerif BAYRAM, Nihat DURUR ve Mühendis Erhan CAN ile beraber yaklaşık 2 haf- ta boyunca İzmir, İstanbul, Bolu, Anka- ra, Şanlıurfa, Trabzon ve Rize v.b şehir- leri dolaşıp Kur’an kurslarını gezdikten sonra Gaziantep’e döndük. Daha sonra Adil hocamız bizlere öyle bir kurs ya- palım ki dışardan gelenler bizim kur- su ziyaret edip örnek alsınlar diye işaret buyurdular. Arkadaşlarla planları yap- tıktan sonra 1990 Ocak ayında şuan ki Hoşgör Fatih Kur’an Kursu’nun ( Hoş- gör Külliyesi) temelini attık. İnşaata başlarken arkadaşlarla 10 sene de ancak bitiririz dedik. Rabbime şü- kürler olsun dört (4) yılda kursumuzu bitirip 1995 yılında 300 öğrenci ile eği- tim-öğretime başladık. İlk eğitim-öğ- retim yıllarında ilkokul 5.sınıfı bitiren öğrencilerimizi alıp hafızlığı bitirdik- ten sonra da İmam-Hatip okullarına kayıtlarını yapıyorduk. En büyük avan- tajımız devletimize bağlı resmi Kur’an Kursu olmamızdı. Hoşgör: Kur’an Kursunun yapımı esna- sında zorluklarla karşılaştınız mı? Hüseyin ERTURHAN: Evet o döne- min ilçe belediye başkanı yıkım ekibi göndererek kursumuzu yıkmaya yelten- diler. İnşaat çavuşu beni çağırdı. Ben- de ne sizin nede büyüklerinizin bura- yı yıkmaya gücü yetmez. Çünkü bu- rası Allah’ın sevdiği kullar olan Kur’an hafızlarının yetişeceği bir Kur’an Kur- su olacak dedim. Daha sonra kurs de- ğil de otel zannettiği için yıkmaya karar verdiğini söyleyerek özür dilediler. Ay- rıca Büyükşehir Belediye Başkanı Celal DOĞAN bizlere yardım edip belediye- ye ait iş makinalarını gönderip eşilme ve temel atma noktasında yardımcı ol- dular. Kur’an-ı Kerimin yasak olduğu o dönemler de hiç korkmadan bizlere dinimizi ve kitabımızı öğretiyorlardı. Allah razı olsun gerçekten hakiki mücahit denilebilecek hocalarımız vardı. İnşaata başlarken arkadaşlarla 10 sene de ancak bitiririz dedik. Rabbime şükürler olsun dört (4) yılda kursumuzu bitirip 1995 yılında 300 öğrenci ile eğitim-öğretime başladık RÖPORTAJ http://www.hosgorkulliyesi.orgHOŞGÖR BÜLTENİ-2014 /hosgorkulliyesi Yusuf KİRAZ (Kur’ân Kursu Öğreticisi)
  • 8. HOŞGÖR BÜLTENİ-2014 http://www.hosgorkulliyesi.org 1312 Hoşgör: 28 Şubat zamanı kurstaki eğitim-öğretim ve öğrenci sayıların da düşüş oldu mu? Hüseyin ERTURHAN: İlköğretim 8 yıl zorunlu hale getirildikten sonra öğrenci sayımız 40’a kadar düşüş oldu. Ama Kursumuz Devletimize bağlı res- mi bir Kur’an Kursu olduğundan kapatılmadı. Hoşgör: Külliyenin inşaatında maddi sıkıntı çek- tiniz mi? Hüseyin ERTURHAN: Müslümanım diyen biri- nin bu hizmetler de bulunması lazım, tüm Müs- lümanların boynunun borcu ve biz bu işe başlar- ken derneğimizin bütçesi yoktu. Rabbim yardım etti çok şükür inşaatı hiç durdurmadık hayırsever kardeşlerimiz yardımını hiç esirgemediler. İnşaat esnasın da arkadaşlarla görev taksimatı yaptık ve bana inşaat işleri verildi. Mesleğim marangoz ol- duğundan dolayı bu işler verildi. Mahmut KONU- KOĞLU amcanın oğlu Rahmetli Mehmet KONU- KOĞLU kardeşimiz inşaatta ki eksikleri ve işçile- rin maaşını zamanında düzenli bir şekilde ödeme- sini yapıyordu. Tahmin etmediğimiz yerlerden çok büyük yardımlar aldık. Rahmetli Hacı Halil ÇE- LİKSOY ağabeyimiz çok büyük yardımlar yaptı. Bizlerden sadece tek isteği yardımın kimsenin ha- beri olmadan yapılmasıydı çünkü diğer hayırsever vatandaşlar gelip teşekkür ettiğinde nefsimin ve göğsümün kabarmasını istemiyorum derdi. Hoşgör: Peki Külliyenin camisinin yapımından bahseder misiniz? Hüseyin ERTURHAN: Külliyenin camisini de Adil Hocamızın işareti ile yaptık. Zaten böyle bü- yük zatlar işaret verirler. Biz külliyenin yanına kü- çük bir cami düşündük ama Adil Hocamız yine işaret ederek cami büyük olsun caminin içini çok lüks yapmayın içine harcayacağınız parayı cami- nin büyütülmesin de kullanın buyurdular. Nitekim camiye şuanda cemaat zor sığıyor hocamızı dinle- meyip büyütmeseydik şimdi camii talebi karşılaya- mazdı. Rahmetli Hayri SAĞLAMCI amcamız ca- minin bütün masraflarını karşıladı. Bizde inşaatı- nı organize ederek hamdolsun Bir ( 1 ) yıl gibi kısa bir sürede bitirdik. Hoşgör: Kur’an Kurslarının fiziki yapıları size göre nasıl olmalıdır? Hüseyin ERTURHAN: Allah’ın kitabı için en iyisi yapılmalı eğer şimdiki düşüncelerim olsaydı o za- manlar daha modern daha ferah bir yer yapardım. Özellikle yönetimde ki görevlerimizi bizden son- raki nesile bıraktığımda dünyanın her tarafını ge- zip batıl dinlerin mabetlerini gördüm ve daha iyi bir kurs yapılması lazım dedim çünkü Allah’ın ki- tabı için değer Kur’an Kursları bu güzellikleri hak ediyor. Bizler çok zor durumlar da Kur’an-ı Kerim- i öğrendik bu günleri bizlere nasip ettiği için rab- bime hamd olsun. Hoşgör: Hüseyin ağabey hayatta en çok istediğiniz şey nedir? Hüseyin ERTURHAN: Hafız olmak isterdim. Hoşgör: Hoşgör Kurumlarımızın hizmetlerinden memnun musunuz? Sizi memnun eden konu ne- dir? Hüseyin ERTURHAN: Çok memnunum biz hiz- met ederken öğrenci olan kardeşlerimiz şuan da hoca olarak hizmet ediyorlar. Külliyemizin kuru- luşunda da hayalimiz bu yöndeydi bunun gerçek- leştiğini görmek bizi çok sevindirdi. Hoşgör: Efendim bize vakit ayırıp bu güzellikleri paylaştığınız için size çok teşekkür ediyor saygıla- rımızı sunuyoruz. Hüseyin ERTURHAN: Ben teşekkür ediyor sizle- re başarılar diliyorum. RÖPORTAJ Hoşgör Fatih Kur’an Kursu Müdürlüğünden, muhterem veliye selam! Sayın veli! sizlerle biz eğitimcilerin ortak noktası çocuklarımızdır. Çocuklarımızın iyi, faydalı bir insan, dünya ve ahiretini mâmur eden bir fert ol- ması yine iyi bir toplum ve neslin yetişmesi öğrenci, veli-öğretmen arasında ileti- şim koordinasyonunun kesintisiz sağlanmasına bağlıdır. Toplumların geleceğinin her açıdan iyi olması, özveri ve fedakârlığa, çocuk, an- ne-baba ve okul yönetiminin birlikte, etkinlikle işbirliğine, yaşadığımız dünyayı, günümüzü ve geleceğimizi inşa etmek, güzelleştirmek hep birlikte göstereceğimiz gayret ve çabaya bağlıdır. Bunun yanında çocuklarını imam hatip okuluna gönderen siz velileri candan kut- luyoruz. Geleceğin devlet adamlarını, bilim adamlarını, doktor öğretmen ve mühendisle- rin imam hatip okullarında yetişmesine vesile olan anne babaları tebrik ediyoruz. Bu kutlu makamı, evlatlarımızın imam hatip okullarındaki eğitimlerini aksatma- dan Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilköğretim okulu yönetmenliği ilgili maddesi gere- ğince öğrenim hakkını Kuran Kursunda kullanarak sene kaybı yaşamadan, yav- rularımızın hafızlık merasiminde taç giydirilerek onurlandırılması, hafız doktor, hafız hakim veya hafız devlet adamı sıfatını kazanması ve imam hatip okulunda- ki akademik eğitimini hafızlık ( Kur’an’ın tamamını ezbere okuması) ile taçlandır- ması, ciğerpareleri hafız olan anne-babalara dünya ve ahiret mutluluğu yaşatma- sı, bize Yüce Mevla tarafından lütfedilmiştir. Bunu sağlamanın yolu, Sizleri ve hafız adayı öğrencilerimizi 2014- 2015 eğitim ve öğretim yılı sonunda hafızlık öncesi eğitim veya hafızlık kaydı için, hafız ve dindar bir nesil yetiştiren Gaziantep şehrimizin medar-ı iftiharı Hoşgör Fatih Kur’an Kursu’na bekliyoruz. Kayıtlar her yıl Haziran ayının birinci haftasında yapılacaktır. Eğitim ise haziran ayının üçüncü haftası ile Ağustos ayının son haftası arasında olacaktır. Sonunda hafızlığa geçiş sınavı yapılacaktır. /hosgorkulliyesi İMAM HATİPLİ'YE MEKTUP
  • 9. 1514 HOŞGÖR BÜLTENİ - 2014 http://www.hosgorkulliyesi.org /hosgorkulliyesi 14 İMAM HATİP ORTAOKULLARI ve KUR’ÂN KURSU ORTAK PROJESİ 2013 yılında Gaziantep ilimizdeki tüm İmam-Hatip Ortaokul müdürleri, müftülüğümüz, dernek ve vakfımız ile istişare toplantısı yapıldı. Toplantı da İmam-Hatip 5.sınıfı bitiren öğrenciler yaz tatilinde kursumuza alınıp eğitimlere başlamaları kararlaştırıldı. Yaz kursunda 110 öğrenci ile eğitime başladık.Yaz kursu sonunda yapılan sınavda başarılı olan 65 İmam-Hatip Ortaokulu öğrencisi ile 2013-2014 eğitim öğretime başladık. HOŞGÖR BÜLTENİ - 2014 Sabah servislerle okullarına gidip eğitim gören öğrencilerimiz, okul bitiminde kursa gelip akşam Kur’an-ı Kerim ve Dini Bilgiler öğretimi görmektedir. 2013-2014 eğitim öğretim 1.dönem sonunda yapılan Hafızlık Takip Komisyonunda 20 öğrencimiz başarı göstererek Hafızlığa ilk adımlarını attılar. 4 derslik de toplam 65 öğrenci ile haftada 20 saat Kur’an-ı kerim yüzüne okuma, tecvid, tashih-i huruf, tâlim ve dini bilgiler dersi verilmektedir. Ayrıca öğrencilerimizin okul dersleri için etütler yapılmakta ve Türkçe, Matematik, İngilizce ve Arapça dersleri verilmektedir. Bunların yanı sıra halı saha maçları ve sosyal aktiviteler yapılmaktadır. Kursumuz hocalarından Muhammed Mücahit Çalışkan hocamız projenin eğitim faaliyetlerini yürütmektedir. Öğrencilerimizin Hafızlığa başlamasına komisyon karar vermektedir. Kur’ân eğitimi alanında sağlam maharic-i huruf,tecvid,muhtelifsurelerinezberlenmesi, yüzüne okumanın sağlamlaştırılması ve seri okuması ile ilgili eğitim verilip, hafızlığa altyapı eğitimi ve öğretimi verilmektedir. Kursumuzun öğrenci yaş ortalaması 2-3 yaş düşürülerek eğitim-öğretimde kalite artması hedeflenmektedir. İleri ki yıllarda da imam- hatip öğrencileri sayısının artması ile beraber kursumuzun öğrenci sayısının artması planlanmaktadır. Amacımız bu öğrencileri imam-hatip lisesine hafız olarak başlamalarını sağlayıp lisede akademik eğitim vererek üniversiteye yerleştirip üniversitede burs vererek eğitimlerini tamamlayıp vatana millete hayırlı nesil olmaları yolunda yetiştirmektir. Kursumuz imam-hatip ortaokulu programımıza olan yoğun talepten dolayı kursumuza en yakın bir yere imam hatip ortaokulu yaptırılıp burada tamamen hafız öğrencilerin eğitim gördüğü bir okul yapma projemiz bulunmaktadır. Bu projenin amacı ülkemiz için hafız doktorlar, hafız mühendisler yetiştirmektir. Bu faaliyetlerin aynısı kız kurslarımızda da bulunmaktadır.
  • 10. 1716 HOŞGÖR BÜLTENİ-2014 EĞİTİMDE DEV PROJE: “ÖĞRENCİLERİMİZ GÖREVDE” PROJE PROJE FAALİYETLERİ 2013 yılında; Mart Ayının 1. Haftası 20 camide Cuma Hutbesi ve İmamlık görevi, Nisan Ayının 2.Haftası 20 camide Cuma Hutbesi ve İmamlık görevi, Mayıs Ayının 3.Haftası 35 camide Cuma Hutbesi ve İmamlık görevi, 2014 yılında; Mart Ayının 1.Haftası 30 camide Cuma Hutbesi ve İmamlık görevi, Mart Ayının 2.Haftası 15 camide Müezzin Kayyımlık görevi, Mart Ayının 3.Haftası 15 camide Müezzin Kayyımlık görevi, Nisan Ayının 1.Haftası 52 camide Cuma Hutbesi ve İmamlık görevi ifa edilmiştir. Mayıs Ayının 3.Haftası 60 camide Cuma Hutbesi ve İmamlık görevi için hazırlıklarımız sürmektedir. 16 http://www.hosgorkulliyesi.org İHSAN AKGÜN (KUR’ÂN KURSU ÖĞRETİCİSİ) DİN HİZMETLERİ VE DİN GÖREVLİLİĞİ Din hizmetlerini ifade eden bazı temel kavramlar vardır. İrşat, tebliğ ve davet bu kavramların başında gelir. Din hizmetlerinin temelini oluşturan bu üç kavram, dinin doğru ve güzel anlatılmasıyla ilgilidir. İrşat faaliyetleri genellikle camilerde yapılır. Örneğin, vaaz ve hutbelerle Müslümanlar bilgilendirilir ve aydınlatılır. Tebliğ; ulaştırmak, iletmek, duyurmak ve bildirmek anlamlarına gelir. Kur’an’da ise tebliğ, Allah’ın vahyini insanlara ulaştırmak anlamında kullanılmıştır. Bir ayette buna şöyle işaret edilmektedir: “Resulün üzerine düşen yalnızca tebliğdir...” Tebliğci, ulaştırmakla yükümlü olduğu bilgileri, herhangi bir katkı ve eksiltme yapmaksızın yerine ulaştırır. Dinin insanlara ulaştırılması önemli bir sorumluluktur. Bu sorumluluğu üslenen kişiler öncelikle söz ve davranışlarıyla örnek olmalıdırlar. Ayrıca İslam dinini doğru bir şekilde insanlara ulaştırmalıdırlar. İrşat, tebliğ ve davette etkili olabilmek için karşılıklı güven ortamının oluşması gerekir. Bu görev yerine getirilirken sevgi, saygı, sabır, samimiyet, anlayış ve hoşgörü ilkeleri esas olmalıdır. PROJE HAKKINDA Bu proje ile Hoşgör Fatih Kur’an Kursu’na evlatlarını Hâfız olmak üzere gönderen velilerimizin hayallerini gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Aynı zamanda, geleceğin İmam- Hatip ve Müezzin-Kayyımlarını da yetiştiriyoruz. Bu açıdan mihrapta ve minberde tecrübe kazanmaları gerekmektedir. Anne ve babalarının hayallerinin üzerine bir süs olsun ve Kur’ân kursumuza maddi ve manevi destek verenlere “ İŞTE YARDIM ETTİĞİNİZ ÇOCUKLAR, İŞTE ESERİNİZ VE İŞTE KURAN BÜLBÜLLERİ” diyebilmek için 2013 yılında projeyi başlattık. İl Müftülüğümüz, Şahinbey ve Şehitkâmil İlçe müftülerimizin destekleriyle, Gaziantep ilimizin değişik camilerinde Hutbe Okuma ve Müezzinlik yapmalarını sağlayarak “ÖĞRENCİLERİMİZ GÖREVDE” projesini başlattık. Projenin uygulanması için il müftülüğü tarafından araç tahsisi yapılmıştır. Öğrenciler bu araçla görev yerlerine götürülmektedir. Projenin amacı, irşat,tebliğ ve davet faaliyetlerini en güzel şekilde yapacak nesiller yetiştirmektir. /hosgorkulliyesi
  • 11. 1918 Şahinbey Müftülüğü ile Hoşgör Fatih İlim Araştırma Vakfının organizesiyle Şehitkamil Kongre Merkezi’nde Kutlu doğum programı düzenlendi. Kutlu doğum programı Hoşgör Fatih Kur’an Kursu öğrencileri tarafından icra edildi. Programa Müftülerimiz, Daire Amirlerimiz, İmam Hatip Lisesi Yönetici ve Öğretmenleri, Gaziantepli çok sayıda vatandaş ve öğrenci velileri iştirak ettiler. Programın sunuculuğunu Yusuf Karoğlu hocamız yaptı. Gelen misafirler Mehteran Takımının eşsiz gösterisi ile karşılandı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı hep birlikte söylendi. Ardından kurs öğrencimiz Bilal Yılmaz’ın Kur’ân-ı Kerim tilaveti ile program devam etti. Programda İl Müftümüz Ahmet Çelik, İlçe Müftümüz Musa İmamoğlu, Dernek Başkanımız Nihat Durur tarafından gecenin anlam önemi ile ilgili konuşmalar yer aldı. İlçe Müftümüz tarafından katılımcılara gül dağıtıldı. HOŞGÖR FATİH KUR’ÂN KURSU KUTLU DOĞUM PROĞRAMI Harun Zor hocamızın yönetmenliğinde kurs öğrencilerimiz tarafından önce “Bilal-i Habeş” oyunu daha sonra da “Güle Özlem” adlı Piyes sahnelendi. Öğrenciler kimi zaman öğretmen, kimi zaman çoban, kimi zaman da asker oldular. Program Hâfız Abdullah Ayhan hocamızın Kur’ân tilaveti ile devam etti. /hosgorkulliyesi Teşekkür konuşması yapan dernek başkanı Durur, dernek ve vakıf faaliyetlerinden bahsedip, en kısa zaman da kurumlarımıza Çocuk kreşi ve İmam-Hatip yurdunun katılacağı müjdesini verdi. Programda görev alan öğrencilere ve emeği geçen herkesi tebrik etti. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan “Din Samimiyetttir“ konulu sinevizyon gösterisi yayınlandı. İlçe Müftüsü İmamoğlu, konuşmasında samimiyet vurgusu yaptı. “Din Allah’a karşı samimiyettir. Din Peygambere karşı samimiyettir. Din Allah’ın kitabına karşı samimiyettir. Din bütün müminlere karşı samimi olmaktır.” dedi. Hâfız Abdullah Ayhan hocamızın şefliğinde Tasavvuf Musikisi Korosu tarafından konser verildi. Kursumuzda hâfızlık yapan İmam-hatipli öğrencilerden oluşan İlahi Korosu segah ve uşşak makamında ilahiler söyledi. Minik semazenler koroya eşlik ettiler. İl müftüsü Çelik, günün anlam ve önemi hakkında bir söyleşi yaptı. Peygamberimiz, Din ve Samimiyet konularını işledi. Programda görev alan öğrencilere ve emeği geçen herkesi tebrik etti. Program İl Müftü Yardımcısı Mahmut Karatepe hocamızın duası ile sona erdi. Yusuf Karoğlu (Kur’ân Kursu Öğreticisi)
  • 12. HOŞGÖRBÜLTENİ-2013 2120 “KÜÇÜK BUHARA’NIN SON DÖNEM ALİMLERİ” ADİL ÖZBERK HOCAMIZI ANMA PROGRAMI Adil Özberk Hoca’yı Anma programı 21 Mart 2014 Cuma günü Şehitkâmil Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi. KursumuzöğrencilerindenHanifiKamburoğlu’nun okuduğu Kuran-ı Kerim tilaveti ile program başladı. Öğrencimiz Ali İmran Suresinin 29-37 ayetlerini okudular. HOŞGÖR BÜLTENİ-2014 20 Sunuculuğunu Mehmet Fırat’ın yaptığı programda Mehmet Ali Devrim’in Kur’ân Tilaveti (Fussilet Suresi 30-36. ayetler) ve Yesari Horozoğlu hocamızın öncülüğünde Gaziantep Mevlevihanesi tarafından tasavvuf musikisi icra edildi. Adil Özberk hocamızın evladı Salih Özberk; “Gaziantep şehrimizin yetiştirmiş olduğu yüzlerce talebenin yanı sıra Mısır’a 3 grup talebe gönderildi. Ben bunların 2. grubundadaydım. Bizim ilk senemizde bizi bir zât ziyaret etti. Adanalı Mahmut ağabey Adil Özberk hocamızla Bağdat’ta okuduğu yıllarda kader birliği yapmış, onunla aynı çatı altında senelerce okumuş ve onu çok iyi tanıyan biriydi. Bizlere Adil hocamızın çok farklı bir şahsiyet olduğunu ve bizim onun talebesi olduğumuz için çok şanslı olduğumuzu söylüyordu. Bize hocamızla yaşamış olduğu bir anıyı anlattı. “Ben Adil hoca ile Bağdat’ta okurken benim gibi diğer Türk talebelerin de hem ağabeyimiz, annemiz, babamız ve hocamızdı. Bizim sorularımız ve sıkıntılarımız olursa ona söylerdik.” dedi. Adil hoca da bize neyi tavsiye ederse emir telakki ederdik. Evet, biz hocamızın öğrencisi olmakla iftihar diyoruz. Rabbime şükürler olsun onun talebesi olma şerefini bizlere nasip ettiği için hamd olsun. Rabbimden tek temennimiz bizlere hocamızın amel defterini kapatmayacak amelleri işlemeyi ve biz öldükten sonra da bizim amel defterimizi kapatmayacak talebeler yetiştirmeyi bizlere nasip et” diyerek sözlerini tamamladı. Programa katılan Adil Özberk hocamızın talebesi Prof.Dr. Ahmet Akgündüz “Topyekün âlim ve âlime yetiştirilmesi ve alimin ne kadar önem arzettiğini, tüm islami dernek ve kurumlara, beraberinde siyasetçisine -sanayicisine, özellikle öğretmen ve öğrencilerimizin daha şuurlu bir şekilde hedefe odaklanmalarına vesile olacak sinerjiyi, sizlerin önderliğinde yeniden oluşturalım. Ve son kısımda bugünlerde özellikle ihtiyaç duyduğumuz; mûminler kardeştirhukukumuzudayenidengözdengeçirelim.”dedi. Program kur’ân tilaveti ve Mahmut Karatepe hocamızın duası ile sona erdi. http://www.hosgorkulliyesi.org
  • 13. 2322 HOŞGÖR BÜLTENİ - 2014 http://www.hosgorkulliyesi.org 22 HOŞGÖR BÜLTENİ - 2014 a) Hz. Peygamber (s.a.v) tarafından buyrulan Aşere-i Mübeşşere (Cennetle müjdelenen on sahabe)’den sayılan sahabe... b) Hz. Peygamber (s.a.v)’in ‘’meleklerin kendi- sinden utandığı’’ buyurduğu haya ve edeb sahi- bi sahabe... c) Hz. Peygamber (s.a.v)’in iki kızını ona nikah- laması sebebiyle ‘’zün-nurayn’’ lakabıyla bilenen sahabe... d) Hz. Peygamber (s.a.v) döneminde Medine’de rume kuyusunu satın alıp müslümanlara tasad- duk eden, Tebük seferinde İslam ordusuna en fazla yardımı yapan sahabe... e) Hz. Ebu Bekir döneminde iki kapak arasın- da kitap haline getirilen Kur’an-ı Kerim’i; kendi döneminde istinsah suretiyle çoğaltırıp (4-5-6- 7) belli başlı şehirlere birer nüsha gönderen Na- şir’ul Kur’an lakablı üçüncü halife ve sahabe... f) Hz. Ebu Bekir ve hz. Ömer (r.anhüma)’dan sonra müslamanların üçüncü halifesi ve hilafet- te iken mazlum ve mağdur olarak şehadete ula- şan sahabe... g) İlk İslam deniz kuvvetlerini tesis ederek, Kıb- rıs fatihi olarak tanınan üçüncü halife ve saha- be... h) Özellikle Kur’an bilgisi, Kur’an okumaya düşkünlüğü, Kur’an kıraatlerinden bir kısmının kendisi yoluyla hz. Peygambere muttasıl (kesin- ti olmaksızın) bir isnadla ulaşan Kur’an hafızı sa- habe... ı) “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölür- seniz öyle haşredilirsiniz” buyuran Peygamberin sözü istikametinde Kur’an tilavet ederken şehid edilen üçüncü halife ve sahabe... Nesebi; Osman ibn Affan ibn Ebi’l As ibn Ümey- ye ibn Abdişems ibn Abdimenaf ibn Kusay... Efendimiz ile burada nesebi birleşmektedir. Ba- bası Affan cahiye döneminde öldü. Annesi Efen- dimiz (s.a.v)’in halası Beyza binti Abdulmutta- lib’in kızı Erva binti Kurayz’dır. Doğum yeri ve tarihi; Miladi 576-577 olup Taif’te dünyaya geldi. Babası Affan ile birlikte ticaret ile meşgul oldu. Mekkenin en güçlü boyu olan Eme- vioğullarına mensup olması ile ve kısa zamanda ticaret sebebiyle zenginliği ile de tanındı. Ticaret ile meşgul olduğundan bir diğer tüccar olan ve ilk müslümanlardan sayılan hz. Ebu Bekir (r.a) ile tanışıklığı ve dostluğu vardı. Hz. Osman (r.a) yumuşak tabiatlı, tüccarlığı se- bebiyle hesabını bilen, akıl ve izan sahibi, aklın ve anlayışın kabul ettiği bir hususu kabul eden yapısı, yardımsever ve akraba ve ar- kadaşlarına düşkün -akraba ve arka- daşlarına yüksek meblağda yapmış olduğu maddi yardımlar,hibeler bi- linmektedir- cömertliği ile tanınan bir kişilik ve şahsiyet sahibiydi. İşte! Bu hususiyetleri ve Hz. Ebu Be- kir (r.a)’in delaleti ve Allah Teala’nın hidayet etmesi ile -annesi ve amcası- nın kısmi boykot ve cazalarına kar- şın- müslüman oldu. HAFIZ SAHABELER YAZI DİZİSİ - 5 Hz. OSMAN ibn AFFAN (1.BÖLÜM) 23 http://www.hosgorkulliyesi.org Zaten babası Affan cahiliye döneminde ölmüştü. İlginç olan, hicretten önce Emevioğullarından ilk müslüman olan hz. Osman (r.a)’dır. Emevi- oğullarının birkaçı Mekke fethinden önce, çoğu ise Mekke fethinden sonra müslüman olup ‘’Tu- leka’’ kısmından sayılırlar. Hz. Osman (r.a) müslüman olduktan sonra, hz. Peygamber (s.a.v) kızı Rukiyye (r.anha)’yi onun- la nikahladı. Mekkeli müşrikler tarafından uygu- lanan boykot yıllarında hz. Osman (r.a) ve eşi hz. Rukiyye (r.anha) ile Habeşistan’a hicret eden ilk kafile içinde yer aldı. Habeşistan’da doğan Ab- dullah adındaki oğlu sebebiyle Ebu Abdullah künyesiyle de tanındı. Fakat oğlu Abdullah kü- çük yaşta orada vefat etti. Hz. Osman (r.a) bir yıl sonra Habeşistan’dan döndü ve ardından Medi- ne’ye hicret etti. Medine’de Rasulullah (s.a.v); hz. Osman’ı evin- de misafir kaldığı Ensar’dan Evs ibn Sabit (r.a) ile kardeş yaptı. hz. Osman (r.a) hicretin ikin- ci yılında yapılan Bedir savaşına eşi hz. Rukiyye (r.anha)’nın hasatalığı sebebiyle katılamadı.Bedir savaşının kazanıldığı müjdesi Medine’ye ulaştı- ğı gün hz. Rukiyye (r.anha) vefat etti. (Allah on- dan razı olsun ve ona rahmet etsin.) Hz. Peygam- ber (s.a.v) Bedir savaşı ganimetlerinden hz. Os- mana’a da bir pay verdi. Rasulullah (s.av) daha sonra diğer kızı Ümmü Külsüm (r.anha)’ü de hz. Osman’a nikahladı. Böylece hz. Osman (r.a), Peygamberin iki kızı ile nikahlandığı için Zin- nurayn lakabıyla da tanındı. Takdir-i İlahi ki hz. Ümmü Külsüm (r.anha) de hicretin dokuzuncu yılında (m.630) vefat etti. Bunun üzerine Pey- gamber (s.a.v) üçüncü bir kızı olsaydı onu da hz. Osman (r.a)’a nikahlayacağını söyledi. Biat-u rıdvan adıyla bilinen ve Fetih suresinde beyan olunan ilgili ayet nüzulü öncesi Hz. Pey- gamber (s.a.v); ashabı arasından Mekke’ye elçi olarak gönderilen hz. Osman (r.a)’ın öldürül- düğü şayiası çıktı. Bunun üzerine hz. Peygamber (s.a.v) bir ağaç altında hz. Osman (r.a)’ın kanı- nı yerde bırakmamak ve Mekkeli müşriklerle sa- vaşmak üzere Ashab-ı Kiram’dan biat aldı. Ora- da bulunan sahabe sayısı bindörtyüzdü. Hz. Pey- gamber, hz. Osman (r.a) adına biatı müberek eli- ni bir diğer elinin üzerine bırakarak kendisi aldı. Bir süre sonra hz. Osman (r.a)’ın sağ-salim dön- mesi üzerine Hudeybiye barış anlaşması kabul edildi. Hz. Peygamber efendimizin vahiy katiplerinden olan hz. Osman, bu görevi sırasında sure ve ayet- lerin nüzulüne şahit olmuş, indirilen ayet veya sureleri yazarken yazı bilgisi , yanısıra okunuş keyfiyeti (Tecvit-telaffuz-kıraat şekilleri) hakkın- da da geniş malumat sahibi olmuştur. ***Hz. Osman (r.a)’ın Kur’an hizmeti hakkında bilgiler 2. bölümde gelecektir. İnşaallah.*** Hz. Peygamber (s.av)’in vefatından sonra ilk ha- life hz. Ebu Bekir (r.a)’in önde gelen danışman- larından olmuş, Kur’an’nın kitap haline getiriliş sürecine katkıda bulunmuş, toplumda dini siyasi hususlarda görüşleri alınmış, hz. Ömer ibn Hat- tab (r.a)’ı hz. Ebu Bekir (r.a)’e vefatından sonra hilafete getirilmesi hususunda tavsiyede de bu- lunmuştur. İkinci halife hz. Ömer (r.a) zamanında yine bu görevleri yerine getirmiş, hz. Ömer (r.a)’in şe- hadet öncesi ağır yaralandığı günlerde yine hz. Ömer (r.a)’in tavsiyesi ile cennet ile müjdelenen ve Peygamber (s.av)’in hayatta iken kendilerinde razı oldukları altı kişiden birisini halife seçmek üzere -içlerinde hz. Oman (r.a) da vardı.- bir ku- rul bıraktı. Kurul, gerekli görüşmeler sonucunda hz. Osman ve hz. Ali r.anhüma) üzerinde karar kıldılar. Ku- rul başkanı Abdurrahman ibn Avf (r.a) Medi- ne’de Mescid-i Nebevi de hazır bulunan müslü- manların huzurunda her ikisinden şöyle söz aldı: ‘’Allah’ın kitabı, Rasulullah’ın sünneti ve Ebu Be- kir ile Ömer’in uygulamalarına tabi olarak hare- ket edecek misiniz? ‘’. Bunun üzerine ilk önce hz. Ali (k.veche):’’ bilgim ve gücüm yettiğince’’ diye- rek karşılık verdi. Aynı teklife hz. Osman (r.a) te- reddütsüz ve şartsız olarak ‘’evet’’ deyince kurul başkanı olan Abdurrahman ibn Avf müslüman- ların huzurunda hz. Osman ‘r.a)’ı -miladi 644 yılında- halife ilan edildi ve biat edildi. Hz. Ali (r.anh)’de ikinci kişi olarak biat etti... (1. BÖLÜM SONU) Muhammed Mücahid ÇALIŞKAN (Kur’ân Kursu Öğreticisi)
  • 14. 2524 HOŞGÖR BÜLTENİ-2014 http://www.hosgorkulliyesi.org EN KÂRLI TİCARET; İNFAK Osman Nuri TOPBAŞ KİTAP BÖLÜMLERİ Değerli okurlar, bültenimizin konusu olun “En Kârlı Ticaret; Kur’an Hizmeti Ve İnfak” hakkında Osman Nuri Topbaş hocaefendinin “Vakıf, İnfak, Hizmet” adlı kitabından İnfak konusu ile ilgili bölümleri yayınlıyoruz. İnfakın öyle çeşitleri vardır ki, Allâh için infakta bulunma lezzetini sa- dece mülk sahipleri değil, Malîk-ül Mülk’e îman eden her fani tadabilir. Sadaka ve infak, var olanı vermek- ten başlar. Buna göre, yarım hurmayı vermek dahî bir infak olup, kulu ce- hennem ateşinden muhâfaza eder. Dolayısıyla Rasûlullâh -sallallâhu a- leyhi ve sellem- her mümini zengin kabul eder. Çünkü O, hadîs-i şerîfle- rinde mü’mindeki emr-i bi’l-ma’rûf, mazlûma yardım, mü’mini tesellî, muzdarip gönülleri sevindirme, yol- dan eziyet verici şeyleri izâle, hasta ziyâreti vb. hususların da birer sada- ka, yâni infak hükmünde olduğunu beyan buyurmuştur. Bunlar ise, mâlî güce bağlı olmayan hizmetlerdir. Bu demektir ki, en güçsüz müminin bile gerçekleştirebileceği pek çok sadaka ve infak çeşidi mevcuttur. Olgun bir mümin olmak isteyen her- kes, imkânları mahdûd olsa dahî elinden geldiği kadar muhtaç ve muzdariplere destek olmak, gönül vermek ve duâ etmek mecbûriyetin- dedir. Bir muzdaribin derdini paylaş- mak da infaktır. Kırık kalbleri ihyâ et- menin, Hakk’a yakınlığa vesîle oldu- ğunu Mûsâ -aleyhisselâm-’ın şu ilti- câsından anlamak mümkündür. Ri- vâyete göre o birgün: “−Yâ Rab! Seni nerede arayayım?” diye niyazda bulunmuştu. Allâh Teâlâ da: “−Beni kalbi kırıkların yanında ara.” (Ebû Nuaym, Hilye, II, 364) buyurdu. Gerçekten hayır, yalnız mal ile ya- pılmaz. Bir işte yol göstermek, tesel- lî etmek, nasihat etmek ve insanlara tebessümle yaklaşmak gibi sayısız ve herkesin muktedir olabileceği fiil- ler de cemiyetin huzur ve sükûnunu, kardeşlik duygularının kökleşmesini ve ictimâî tesânüdün (yardımlaşma- nın) gerçekleşmesini sağlayan âmil- lerdendir. BİR AYETE BİR SERVET BAĞIŞLADI Her Müslüman, “Kur’ân-ı Kerim’e tâbiyim” der. Ancak, Ashâb-ı Kiram’dan öğreniyoruz ki asıl mesele, Bir âyet duyduğunda malını feda ede- cek kadar tabi olmaktır, o son mukaddes kita- ba. Bir gün Ashâb-ı Kirâm, Mescid-i Nebevî’de top- lanmış, Rasûlullâh’ın feyizli sohbetini dinle- mekteydiler. Peygamber Efendimiz -sallallâ- hu aleyhi ve sellem- bir ara şu âyet-i kerîmeyi tilâvet buyurdular: “Sevdiğiniz şeylerden infâk etmedikçe aslâ “birr”e (yâni hayrın kemâli­ne) eremezsiniz! Her ne infâk ederseniz, Allâh onu hakkıyla bilir.”(Âl-i İmrân, 92) Derin bir vecd hâlinde Rasûlullâh’ı dinleyen Ashâb-ı Kirâm, bu âyet-i ke­rîmeyi de kendi iç dünyalarının derinliklerinde hissedebilme- nin ve bu ilâhî dâ­vetin muhtevâsından hare- ketle, ellerinde ne varsa hepsini infâk edebil- menin muhâsebesine dalmışlardı. Bu mübâ- rek sahâbîlerden biri de Ebû Talha -radıyallâhu anh- idi. Onun Mescid-i Saâdet’e yakın, içinde altı yüz hurma ağacı bulunan kıymetli bir bah- çesi vardı ve burayı pek se­verdi. Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-’i sık sık dâvet edip ikramlarda bulunarak da bahçesini bereketlen- dirirdi. Ebû Talha -radıyallâhu anh-, bu âyet-i kerîme- nin tesiriyle, Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-’e gelerek şöyle dedi: “–Yâ Rasûlallâh! Cenâb-ı Hak kitabında: “Sevdiğiniz şeylerden infâk etmedikçe aslâ“birr”e eremezsiniz!..” (Âl-i İmrân, 92) buyuruyor. Şüphesiz servetim içinde en kıymetli ve bana en sevimli olanı, Beyruhâ diye bilinen bahçemdir. Şu andan itibâren onu Allâh ve Rasûlü’ne bırakıyorum. Umarım ki bu sâyede Rabbim beni birre (hayrın kemâline) ulaştırır ve onu bana âhiret azığı eyler. Yâ Rasû- lallâh, artık bu bahçeyi Allâh’ın sana gösterdiği istikâmette tasarruf et.” Rivâyetlere göre bu sözlerinin ardından Ebû Talha -radıyallâhu anh-, bu güzel kararını der- hal tatbik etmek için bahçeye gitti. Bahçe- ye vardığında hanımını bir ağacın gölgesinde otururken buldu. Ebû Talha bahçeye girmedi. Hanımı sordu: “–Yâ Ebâ Talha! Dışarıda ne bek- liyorsun? İçeri girsen ya!” Ebû Talha: “−Ben içeri giremem, sen de eşyanı toplayıp çıkıver.” dedi. Beklemediği bu cevâb üzerine hanımı şaşkınlıkla sordu: “–Neden yâ Ebâ Talha! Bu bahçe bizim değil mi?”Ebû Talha: “–Hayır, artık bu bahçe Medîne fukarâsınındır.” Diyerek, âyet-i kerîmenin müjdesini ve yaptığı fazîletli infâkı sevinç ve neşe içinde anlattı. Hanımının: “−Bahçeyi ikimiz nâmına mı, yok- sa şahsın için mi bağışladın?” suâline de: “−İki- miz nâmına”diye cevap veren Ebû Talha, bu se- fer hanımından huzur içinde şu sözleri dinledi: “–Allâh senden râzı olsun Ebû Talha! Etrafımız- daki fakirleri gördükçe aynı şeyi düşünürdüm de sana söylemeye bir türlü cesaret edemez- dim. Allâh hayrımızı kabul buyursun. İşte ben de bahçeyi terk edip geliyorum!” Ebû Talha’ya bu fedâkârlığı yaptıran ahlâk-ı hamîdenin ruh- larda kökleşmesi hâlinde ortaya çıkacak güzel- liğin, insanlık sathında revaç bulmasıyla yeryü- zünde nasıl bir asr-ı saâdet ikliminin oluşacağı- nı tahmin etmek hiç de zor değildir. İNFAK ÂYETİ ANINDA TEZAHÜR ETTİ «Her kim bir iyilik yaparsa ona, o yaptığı iyiliğin on katı vardır» (el-En’âm, 160) Hz.Ali, kapısına gelen dilenciye altı dirhem sadaka verdikten hemen sonra, 60 dirhemlik kârlı bir ticaret yapıyor. Bereketin matematiği, noksansız gerçekleşiyor… Birgün dilencinin biri Hazret-i Ali -radıyallâhu anh-’ın önünde durup bir şeyler istedi. Hazret-i Ali, oğulları Hasan ve Hüseyin -radıyallâhu anhümâ-’ya: “–Annenize gidin ve evdeki altı dirhemi alıp getirin!”dedi. Hazret-i Hasan ve Hüseyin -radıyallâhu anhümâ- gittiler ve altı dirhemin hepsini getirip babalarına teslîm ettiler. Hazret-i Ali de bu dirhemleri dilenciye verdi. Hâlbuki o esnâda kendilerinin de bu dirhemlere ihtiyacı vardı. Hazret-i Fâtıma -radıyallâhu anhâ- onunla un alacaktı. Bir müddet sonra Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- eve gitmek üzere yola koyuldu. Henüz evden içeri adımını atmamıştı ki, yanına devesini satmak isteyen bir kimse geldi: “−Parasını sonra verirsin.” diyerek devesini Hazret-i Ali’ye yüz kırk dirheme sattı ve hayvanı kapıya bağlayıp gitti. Kısa bir süre sonra bir başkakimseçıkageldivedeveyiikiyüzdirheme satın aldı. Parasını da hemen ödeyip gitti. Hazret-i Ali -radıyallâhu anh-, yüz kırk dirhemi, deveyi satın aldığı kimseye verdi, arta kalan altmış dirhemi de Hazret-i Fâtıma’ya teslim etti ve şöyle dedi: “–Bu, Allâh’ın: «Her kim bir iyilik yaparsa ona, o yaptığı iyiliğin on katı vardır» (el-En’âm, 160) buyurarak bize vaad ettiği ihsânıdır. Biz o altı dirhemi verdik. Allâh Teâlâ da on misliyle mukâbelede bulundu!..” İNFAKIN ÇEŞİTLERİ; SENİN İNFAKIN HANGİSİ?
  • 15. HOŞGÖR BÜLTENİ-2014 http://www.hosgorkulliyesi.org 2726 ALLAH MALLARIMIZI VE CANLARIMIZI SATIN MI ALDI ? Allah Teâla Tevbe Suresi’nde, mal- larımızı ve canlarımızı cennet karşı- lığında satın aldığını belirtir. Bu âyetin önemini kavrayan nice abidevi şahsiyetler, canı- nı ve malını Allah yolunda in- fak etmekten çekinmemiştir. İkinci Akabe bey’atinde Ab- dullâh bin Revâha -radıyallâhu anh-: “–Yâ Rasûlallâh! Rabbin ve senin için bize istediğin şartı ko- şabilirsin.” demişti. Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- buyurdu ki: “–Rabbim için şartım, O’na ibâdet etme- niz ve hiçbir şeyi O’na şirk koş- mamanızdır. Kendi hakkımdaki şartım ise, canlarınızı ve malla- rınızı nasıl koruyorsanız beni de öylece korumanızdır.” Ashâb-ı Kirâm sordular: “–Böyle yaparsak bize ne var- dır?” Cevâben Hazret-i Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem-: “–Cennet vardır!” buyurunca, oradakiler: “–Ne kârlı bir alışveriş! Bundan ne döneriz, ne de dönülmesini isteriz!” dediler. (İbn-i Kesîr, Tef- sîr, II, 406) İşte bu konuşmalardan sonra şu âyet-i kerîme nâzil oldu: “Allâh, müminler- den, mallarını ve canlarını, kendileri- ne (verilecek) cennet karşılığında sa- tın almıştır…” (et-Tevbe, 111) Canın Allâh’a satılmasının en müşah- has ve ideal tezâhürü, şehidlik ve gâ- ziliktir. İslâm’ın ilk mübârek şehidi Sümeyye Hatun’un hâli ne kadar ibretlidir. O, canını ulvî bir îmân heyecanıyla Allâh yolunda infâk etmişti. Şimdi cenneti satın almış ve kıyâmete kadar gelen müminlerin gönüllerinde taht kurmuş olarak, ebedî mükâfâtının verileceği ânı beklemektedir. Bu durum karşı- sında bizim de Allâh rızâsına nâil ola- bilmek için, malımızla ve canımızla in- fâka yönelmemiz gerekmektedir. Yine Çanakkale Harbi’nde, Türk ordu- sunun ateşleyecek barutu bile kalma- mış olmasına rağmen, müşahhas bir can ve mal infâkı yaşandığı için, za- fer müyesser olmuştu. Târihte buna benzer misâller pek çoktur. Malın Allâh’a satılması, aslında me- câzî bir tâbir olup, onun Allâh yoluna harcanmasını ifâde eder. Cenâb-ı Hak, müttakîlerin vasıflarını sayarken: “(O müttakîler,) kendilerine verdiği- miz her türlü rızıktan (Allâh yolunda) infâk ederler.” (el-Bakara, 3) buyur- maktadır. BİR TOHUM EK YEDİ BİN MEYVE AL Hak ettiğimizden değil ya! Son- suz rahmet sahibi olan Cenab-ı Rah- mân’ın, kullarına güzel bir ikramı da infak edene daha fazlasını vermesidir. Bakara Suresi’nde infakın bereketi, Rahmet-i İlâhi ile Kelâm-ı İlâhi’nin bir araya gelmesi sonucu, veciz bir dille ifade edilmiştir. Allâh yolunda ve O’nun rızâsı istikâ- metinde yapılan hayırların gerçek be- reketi, niyet ve ihlâsa göredir. Önem- li olan, amellerin ihlâs ve takvâ ile îfâ edilmesidir. Zîrâ Allâh Teâlâ, kendi rızâsı istikâmetinde yapılan en küçük bir hayra bile çok büyük bereketler ihsân eyler. Âyet-i kerîmede buyuru- lur: “Mallarını Allâh yolunda harca- yanların hâli, yedi başak bitiren ve her başağında yüz dâne bulunan bir tek tohumun hâli gibidir. Allâh kime di- lerse, ona kat kat verir. Allâh, ihsânı bol olan, hakkıyla bilendir.” (el-Baka- ra, 261) Allâh Rasûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem- buyurur: “Kim Allâh rızâsı için bir mescid inşâ ederse, Allâh da o- nun için cennette bir köşk binâ eder.” (Müslim, Mesâcid, 24) ZEKATIN ÖTESİ… Zekat vermek güzeldir. Ama İslam’da onun biraz daha ötesi vardır. İnfak, hem toplum için hem de insanın ahi- reti için bir kurtuluş gemisidir. Hede- fi Allah rızası olan bu gemiye binenler için, hem dünyada hem de ahirette saadet vardır. Zekâtın biraz daha ötesine gitmek, o- nun dışındaki infaklara da fazlaca yer vermek teşvîk edilmeli ve bu iş mües- seseleştirilerek düzenli bir şekle ko- nulmalıdır. Bu müesseselerde aynı za- manda İslâmî şuurla hizmet edecek gayretli insanlar yetiştirilmelidir. Ay- rıca ümmet-i Muhammed’in istifâde edeceği hastahânelerin, muzdariple- rin kalacağı dâru’l-acezelerin (huzur evlerinin) yapılması da, bugünkü top- lum üzerine en ehemmiyetli bir vecî- bedir. İnfâka rağbet, bir müminin tabiat-i as- liyesi olmalıdır. Cenâb-ı Hak: “O (tak- vâ sâhipleri) ki bollukta da darlıkta da Allâh için infâk ederler; öfkelerini ye- nerler ve insanları affederler. Allâh da (bu şekilde davranan) ihsân sâhipleri- ni sever.” (Âl-i İmrân, 134) buyurmak- tadır. ZENGİN “BU MÜLK BENİM KİME NE!” DİYEMEZ Kâmil bir mümin olabilmenin şartla- rından biri de “servet bir emânettir” şuuruyla yaşayabilmektir. Bu itibarla servetin, infak ölçülerinin dışında kul- lanılması, emânete hıyânet sayılır. Bazı ırmak ve çeşmeler vardır ki, dün- ya kurulduğundan beri berrak bir şe- kilde ve derûnî nağmelerle akmak- tadır. Susamış sînelere hayat, elemli yüreklere haz ve ümîd, âşık rûhlara da ilham verircesine serin ve tatlı şırıl- tılarla kıyâmete kadar da akmaya de- vam eder. İşte Allâh Rasûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem-, Allâh yolunda yapı- lacak bir kısım hayırları da bu akarla- ra benzetmektedir. Ancak Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in bahset- tiği akar, daha başkadır. Zîrâ o, kıyâ- mete kadar değil, ebediyete kadar akacak bir çeşmedir. Durmadan akan, kula duâ ve ecir getiren bir hayır çeş- mesidir. Aktıkça sâhibinin amel def- terini ve hayır havuzunu dolduracak, onu ebedî nûra garkedecek bir sebîl- dir. Yâni sadaka-i câriyedir. Allâh Teâlâ, kâinâtı ve içindekile- ri insanın emrine âmâde kılarak onu mes’ul tutmuştur. Evlâd, mal, mülk, sıhhat, hepsi bu muhtevâ içinde ona tevdî edilmiş emânetlerdir. İnsan bun- ları titizlikle korumak mecbûriyetin- dedir. Emânete gereği gibi riâyet edip onun üzerinde asıl sâhibi olan Allâh’ın rızâsı istikâmetinde tasarruf- ta bulunmak, ilâhî rahmet ve bereketi celbetmenin yegâne vesîlesidir. Yunus Emre’nin: Mal sâhibi, mülk sâhibi, Hani bunun ilk sâhibi? Mal da yalan, mülk de yalan, Var biraz da sen oyalan! diyerek çok güzel ve veciz bir şekilde ifâde ettiği gibi mülk, gerçek mânâda Allâh’a âittir. Kula ancak muayyen bir za- man dilimi için tasarruf hakkı verilmiştir. Onun içindir ki, kâ- mil bir mümin olabilmenin şartlarından biri de “servet bir emâ- nettir” şuuruyla yaşayabilmektir. Bu itibarla servetin, infak ölçülerinin dı- şında kullanılması, emânete hıyânet sayılır. Bu hıyânetin âhiretteki hesabı ağır olacağı gibi, dünyada da fert ve cemiyet planında nice buhranlara se- bebiyet vereceği âşikârdır. Dolayısıyla infak, sermâyenin bir kanser mikrobu gibi cemiyetin sulh ve sükûnunu ihlâl etmemesi ve fertler arasındaki hased ve düşmanlıkların ortadan kalkması için en tesirli bir çâredir. Servet sâhip- leri, kendilerinin muzdarip ve muh- taç insanların yerinde olabileceklerini hiçbir zaman hatırlarından çıkarma- malıdırlar. Bu bakımdan, imkân nispetinde infak seferberliğine katılma gayreti içinde bulunmalıdırlar. Zîrâ bu davranış, ver- diği nîmetler sebebiyle Allâh Teâlâ’ya karşı fiilî bir şükür ifâdesidir. KİTAP BÖLÜMLERİ Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Vakıf İnfak Hizmet
  • 16. 2928 HOŞGÖR BÜLTENİ - 2014 http://www.hosgorkulliyesi.org İslâmiyet; insâniyet âlemine huzur ve sükûn teminine ve ferdler ve cemaatler arasında «muhabbet, şefkat, merhamet» esaslarının tesbitine son derece harîs ol- duğu içindir ki; müslümanlara sadece zekât farîzalarını icbâr ile iktifâ etmiyor. Muhtelif suretlerde tecelli ederek başka isimlerle anıldığı halde gâye ve mâhiyet- leri bir olan çeşitli yardımlaşmaların hep- sine teşvik ediyor. Âlem-i beşeriyet için en müdhiş hus- ran ve mahrûmiyet ocakları olan ihtiras, tamâ, buhl gibi çok fenâ huylara alışmak- tan İslâmiyet şiddetle nefret eder. Semâ- hate, kereme, şefkate doğru teşvîk eder. Ve buna sadaka, hak, zekât, birr ü ihsan, sıla mâun gibi türlü türlü isimler verir. Çünkü isimlerin ve tarzların değişmesiyle buhle mâil olan nefisler biraz daha kolay râzı edilir. İhsana varmayan sıkı eller biraz daha çabuk açılır. Sonra İslâmiyet birr ü ihsânın sarf ciheti- ni yalnız fukarâ ile bîçarelere hasretmiyor, çok şumullü, çok umûmi tutuyor. Evet fukarâ ile bîçârelere ihsânı nasıl teş- vîk ediyorsa yetimlere, dullara, yolda kal- mışlara, kölelere, câriyelere bezl-i muâve- net (yardım) etmeyi, de öylece emredi- yor. Kezâlik anaya, babaya, akrabaya, uzak- taki, yakındaki komşulara, yol arkadaşı- na iyiliğe -velevki muhtâç olmasınlar- şid- detle emir ediyor. Maksat insanlar arasın- daki muhabbet, merhamet râbıtalarını kuvvetlendirmek, ruhları birbirine ısındır- mak suretiyle yabancılığın ortadan kalk- ması, münâferet ve ihtilâf hislerinin kalb- lere yol bulmamasıdır. Şüphe yoktur ki, birr ü ihsan, rıfk ile muâ- mele muzır temayülleri fena fikirleri def’ edecek en büyük kuvvetlerdir. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: «Akrabalarına, biçârelere, yolda kalmışla- ra, sende hakları olan iyiliği edâ et ve ma- lını isrâf ile dağıtma!..» (İsrâ Sûresi; 26) «Neyi ve kime infak edeceklerini sana so- ruyorlar, onlara de ki: hayıra dair ne infâk ederseniz ananıza, babanıza, akrabanıza, yetimlere, biçârelere, yolda kalmışlara ve- rin. Hayır namıyle ne işlerseniz Allah onu bilir.» (Bakara Sûresi; 215) «Yâhud açlık gününde akrabadan bir ye- tim yahud yerde sürünen bir biçâreyi do- yurmak ve imân edip de birbirine sabır ile, merhametle tavsiyede bulunanlar- dan olmak işte sağ tarafa geçecek olanlar bunları yapanlardır.» (Beled Sûresi; 14-18) İslâmı sâir dinlerden ayıran cihetlerden biri de fukarâ ve bîçâreler hakkında muâ- veneti muhtelif nevilerle ayırmasıdır. Birr’ü ihsan ve infak Mahmud Sâmi Ramazanoğlu(K.S.) HOŞGÖR BÜLTENİ - 2014 28 Bunların bir kısmı vâcibdir ki, terki haram- dır. Bir kısmı şerîatin rağbet ettiği şeyler- dendir ki yapanlar ecir alır. Bir kısmı da ukûbettir ki şeriâtın tâ’yin ettiği ahvalde müslümanlar üzerine edâsı farzdır. Hâlik-ı Hakîm, beşer rûhunun güzel şeyle- re karşı bahil (cimri) kıymetsiz şeyler için semîh (cömerd) bir fıtratda olduğunu pek iyi biliyordu. Bunun için durmayıp âyet üstüne âyet indiriyor. Harîs ve mâ’lul ruh- ları yola getirmek maksadıyle ehl-i tev- hîde vasiyette bulunuyordu. Ellerindeki malın en kıymetlileri üzerinde fukarânın, bîçâregânın, dulların, öksüzlerin, babala- rın, akrabanın... evet hepsinin muayyen bir hakkı olduğunu hatırlarına getiriyor- du. Cenâb-ı Allah, rezzakdır. Erbab-ı serve- tin nesi varsa erbab-ı istihkaka noksan- sız olarak tevzi’edilmek üzere kendilerine ilâhî hazineden verilmiş emânetten başka bir şey değildir,» diyordu. Ayet-i Celilelerde de şöyle buyuruluyor: «Hangi şeyi infak ederseniz yerine Allah başkasını verir, O rezzakların en hayırlısı- dır.» (Sebe Sûresi; 39) «İnfâk edin ki hakkınızda hayırlı olsun, kim nefsinin hırsından, azâde kalırsa, işte felâh bulacak onlardır.» (Teğabûn Sûre- si;16) «Allah’ın sizleri vekil edip üzerinde tasar- ruf ettirdiği mallarınızdan infak da bulu- nun, şüphe yoktur ki içinizden îmân ve in- fak edenler için büyük ecir vardır.» (Hadid Sûresi; 7) «Sonra ümmetin içinde öyleleri var ki, Al- lah’a ve âhiret gününe inanır ve infâk et- tiği şeyleri Allah’a yaklaşmak ve Resûlul- lah’ın şefaatine mazhar olmak için vesile bilir. Şüphesiz o sadakalar kendileri için yakınlaşmak vesilesidir. Allah onları rah- mete dâhil edecektir. Allah Gafûr’dur. Ra- him’dir.» (Tevbe Sûresi: 99) İşte farz olan bu malî ibâdet sâyesinde İs- lâm, fukarâyı, bîçâreleri, yetimleri, dulları, yolda kalmışları servet sâhiplerinin malın- dan ehemmiyetli bir surette ve tam hak- kâniyet ve tevâzün üzere hissedar ediyor. Hulâsa, İslâmın birr ü ihsan fazlı, insan zümreleri arasında vücudu, yaradılış ka- nunu îcâbından olan servet fırkalarının körüklediği kin, hased ve ihtiras ateşlerin- den sîneleri kurtarmak içindir. Bir uzva isâbet eden âfet bütün âza-yı be- dende harâretler, ıztırablar tevlîd eder ki tedâvisine koşmak dinî bir vecibedir. Hadis-i Şerifte: «Nefsiniz için istediğiniz bir hayrı, diğer insanlar için de istemedikçe, tam mü’min olamazsınız...» buyurulmaktadır. (Ramazanoğlu Mahmud Sâmî, Musaha- be - 2 s. 149, 154, 157, 159, 164.) http://www.hosgorkulliyesi.org 29 «İnfâk edin ki hakkınızda hayırlı olsun, kim nefsi- nin hırsından, azâde kalırsa, işte felâh bulacak on- lardır.» (Teğabûn Sûresi;16)
  • 17. 3130 30 EĞİTİM 30 Eğitimine 2009 yılında başlayan Hoşgör Yatılı Kız Kuran Kursu hizmetine yenilikler ekleyerek hafize yetiştirmeye devam ediyor. Kursumuzun açılışından bu yana her yaz döneminde açılan yatılı ve gündüzcü Kuran eğitimine olan yoğun talepten dolayı; Milli Eğitim Müdürlüğü , ilçe müftülüğü ve kursumuza maddi ve manevi destek sağlayan Ziylan ailesinin katkılarıyla yapılan, 2013 yılında yapımı tamamlanan Asiye Ziylan İlkokulunda devam ettirmeye başladık. Asiye Ziylan İlkokulu’nda deneyimli hocalardan oluşan kadroyla 15 sınıf açarak, toplam da 300 öğrenciyi Kur’ân-ı Kerim ile buluşturduk. Açılan sınıflar öğrencilerin seviyelerine göre belirlendi. Tecvidli Kur’ân-ı Kerim, Cüz sınıfı ve hiç bilmeyenler şeklinde sınıflandırıldı. Ayrıca okuma yazma bilmeyen küçük yaş grubu çocuklarımızı da unutmadık ve onlar içinde bir sınıf oluşturduk. 2014 yazında da bu sayıyı arttırmayı ve daha fazla hizmet vermeyi hedefliyoruz. 2013 yaz okulunda verilen eğitim haftanın 5 günü sabah 08.00’de başlayıp 12.00’de biten eğitim programı uygulanmıştır. Ayrıca öğrencilerin servisle ulaşımı sağlanmıştır. Her öğrenci servisinde mutlaka bir sorumlu hoca bulundurularak öğrencilerin evlerine güvenli bir şekilde ulaşmaları sağlanmıştır. HOŞGÖR YATILI KIZ KURAN KURSU YAZ OKULU EĞİTİMİNE ASİYE ZiYLAN İLKOKULU İLE DEVAM EDİYOR HOŞGÖR BÜLTENİ-2014 Elif DAL (Kur’ân Kursu Öğreticisi) Yaz okulu süresince Asiye Ziylan İlkokulu’nda Kur’ân-ı Kerim eğitimi dışında geziler, çay saatleri, Ramazan programları, önemli dini günleri konu alan programlar gibi birçok eğitici faaliyetlerde bulunulmuştur. Sınıflar arası voleybol ve masa tenisi turnuvaları yapılmıştır. Tarihi ve turistik yerler gezdirilerek ecdadımızın vatan uğruna döktüğü kanları hadis ve ayetler ışığında çocuklarımıza anlatılmıştır. Şahinbey belediyemizin de katkılarıyla yaz okulu öğrencilerimize şehir turu yaptırılmıştır. Kur’ân-ı Kerim okumaya geçen öğrencilerimize bu başarının akıllarında kalması ve heveslenmeleri için taç töreni yaptırılmıştır. Ramazan ayının yaz dönemine gelmesi dolayısıyla öğrencilerimiz Ramazanı yaz kursunda karşıladılar ve dolu dolu yaşadılar. Ramazan ayının güzelliklerinden olan iftarı birlikte yapıp, teravih namazlarını kursumuzun bahçesinde Hâfız Ahmet Söylemez hocanın imamlığında kılmışlardır Hoşgör Fatih Kur’ân Kursunun düzenlediği, iftar programları ile iftar sofralarında bir araya gelinerek çocuklarımıza Ramazan coşkusuyla kaynaştıkları gözlenmiştir. Kursumuza2013yazdönemikursunun Asiye Ziylan İlkokulunda yapılması yeniliğinin yanı sıra, 4+4 eğitim sisteminin den dolayı İmam-Hatip Okul Müdürlükleriyle bir araya gelinildi. Konu hâfızlık yaşının küçültmek, hem de daha kısa sürede İmam Hatip mezunu olabilmelerini sağlamaktı. Bunun için de kursumuza 20 kişilik bir sınıf açılarak öğrenciler hazırlık dönemine alındı. Başarılı olan öğrenciler Eylül dönemi kursumuza yatılı olarak başladı okula devam ederek hem de hafızlık temel eğitimi almaktadırlar. Hafızlık tespit komisyonuyla da hafızlık hazırlık dönemine geçtiler. Aldığımız olumlu sonuçlar doğrultusunda bu yaz döneminde aynı uygulamayı devam ettirmeyi hedefliyoruz. Milli Eğitim Müdürlüğü ve Şahinbey İlçe Müftülüğünün ortak çalışmasıyla okul ortamında verilen eğitimle öğrenciler daha disiplinli ve aynı zamanda eğlenerek Kuranı Kerimle buluştular. Bu yazda aynı eğitim kalitesiyle ve daha fazla yeniliklerle yaz okulu eğitim programımızı hazırlıyoruz. Hayırlı bir nesil yetiştirme düşüncesiyle yola çıkan Hoşgör Eğitim Kurumları olarak bir hafız sende okut kampanyasına destek vererek; hayra açılan bu kapıdan sizinde girmenizi dileriz. Rabbim; yapmış olduğunuz ve yapacağınız hayırları katında kabul eylesin. Amin. /hosgorkulliyesi 31http://www.hosgorkulliyesi.org
  • 18. 3332 HOŞGÖR BÜLTENİ - 2014 http://www.hosgorkulliyesi.org ETKİNLİKLER VELİ-HOCA-ÖĞRENCİ Buluşması Hoşgör Bülbülzade Kız Kur’ân Kursu 2013- 2014 eğitim-öğretim yılının dönem başı ilk veli toplantımızı gerçekleştirdik. Toplantımızı müftülüğün konferans salonunda yaptık. Veli toplantılarımızı bundan sonra her ayın ilk cumartesi günü saat 13:00’te yapacağımızı belirttik. Ílk toplantımız olması sebebiyle maddi manevi bizlerden desteğini esirgemeyen, yaptığımız her etkinlikte sürekli yanımızda olduğunu hissettiren Şahinbey İlçe Müftüsü Musa İmamoğlu hocamızda katıldılar. “Öğrenci ve velilerimize“Bu bir veli toplantısı değil, VELİ - HOCA - ÖĞRENCİ buluşması, kaynaşmasıdır.” böyle yapılacağı takdirde daha kaliteli bir eğitim ortaya çıkar.” şeklinde konuşma yaparak velilerimizin ilgi ve alakasını topladı. Kendisine bizlere verdiği destekten dolayı çok teşekkür ediyoruz. KURSUMUZA ZİYARET 2013-2014 eğitim öğretim yılında faaliyete başlayan Hoşgõr Bülbülzade Kız Kur’an Kursumuzu Baş Müfettişimiz Saffettin Akçan ve Şahinbey İlçe Müftüsü Musa İmamoğlu ziyaret ettiler. Hafizelerimizi dinlediler. İncelemelerde bulundular. HAFIZA TEKNİKLERİ Hosgör Bülbülzade Kız Kur’ân Kursu’nda her Pazartesi günü akşam 19.00 ile 20.00 arasında öğrencilerimize PDR öğretmen eşliğinde “Hafıza Teknikleri”öğretiliyor. Daha kaliteli bir eğitim vermek için çalışıyoruz. KİTAP OKUMA SAATİ Hoşgör Bülbülzade Kız Kur’an Kursunda da her gün akşam 18:00 - 18:30 arası kitap okuma saati yapıyoruz. Diyanet isleri Başkanlığımıza ait ilmi, dini ve kültürel kitaplar okutuyoruz. Yapmış olduğumuz bu etkinlik ile öğrencilerimizin kelime hazinesini arttırmak ufuklarını genişletmek suretiyle ve kendilerini daha iyi ifade edebilmelerini sağlayacaktır. Onlar bizim için çok değerlidir. Çünkü onlar geleceğin muallimeleridirler. HAFİZELİĞE İLK ADIM Bugün Hoşgör Bülbülzade Kız Kur’ân Kursu’nda 4 tane öğrencimiz hafizeliğe ilk adımı attılar. Bizlerde bu unutulmaz günü daha da kalıcı kılmak için onlara sürprizler hazırladık. İlk sürprizimiz bu fikrin öncüsü olup bize tavsiyede bulunan İlçe Müftüsü Musa İmamoğlu hocamızın kızlarımıza çiçek takdimi ile gerçekleşti. Sonrasında bu güzel ve önemli günde ailelerde onları yalnız bırakmayıp birer hediye sundular. Göz yaşları sel oldu. Unutulmaz bir proğram oldu. Sınıf öğrencilerimizde hafizeliğe başlayan ablalar için dua ettiler. Programımız müftümüzün yaptığı“ Allah sizlere Kur’ân ahlakıyla ahlaklanmayı ömür boyu nasip etsin.” duasıyla son buldu. /hosgorkulliyesi 2013-2014 eğitim öğretim yılında resmi açılışı yapılarak faaliyete başlamıştır. 60 öğrencisiyle 2 hafızlık ve 3 hazırlık sınıfı bulunmaktadır. 60 öğrencinin tamamı yatılı olup iaşe ve ibatesi Hoşgör Kur’ân Kursları Yaptırma ve Yaşatma Derneği tarafından karşılanmaktadır. ŞAHİNBEY İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ HOŞGÖR BÜLBÜLZADE KIZ KURÂN KURSU Züleyha AKGÜN(Kur’ân Kursu Öğreticisi)
  • 19. 3534 Gaziantep Hoşgör Fatih Kur’an Kur- su’ndan mezun olan 31 hafız, düzen- lenen Kur’an Tilaveti ve tanzim töreni ile belgelerini aldı. Hoşgör Fatih Kur’ân Kursu’nda düzen- lenen törene, Diyanet İşleri Başkanlı- ğı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürü Prof. Dr. Ali Erbaş, Şahinbey Kaymaka- mı Uğur Turan, İl Müftüsü Ahmet Bu- lut, Şahinbey Belediye Başkanı Meh- met Tahmazoğlu, Oğuzeli Belediye Başkanı Bekir Öztekin, Şahinbey İlçe Müftüsü Musa İmamoğlu, Şehitkamil Belediye Başkan Yardımcısı Abdul- cebbar Özkara, Vakıf Onursal Başkanı Ahmet Muktad Ziylan, çok sayıda ha- fız, Kur’an kursu öğreticisi ve davetli- ler katıldılar. Hoşgör Fatih Kur’an Kursu mehter ta- kımının gösterisi ile başlayan tören, Kur’an-ı Kerim tilaveti ile devam etti. Programda İstanbul Mimar Sinan Cami İmamı Kurra Hafız Rıza Günay, Ali Topçuoğlu Cami İmamı Hafız İbra- him Halil Kocaoğlan , Kurra Hafız Mu- hammed Mücahit Çalışkan, İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Hafız Adil Öztekin, Hafız Abdullah Ayhan, gö- nülleri titreten birer Kur’ân okudular. Daha sonra hafızlığını tamamlayan 31 öğrenci, dualarla davet edildi. Kur’an-ı Kerim’i öperek yerlerine geçen hafız- lar, tek tek kısa sûreler okudular. İstanbul Yüzakı Genel Yayın yönet- meni, hâfız ve aynı zamanda şair olan Muhammed Ali Eşmeli tarafın- dan okunan şiirler, davetlilere duygu- lu anlar yaşattı. Törende bir konuşma yapan Hoşgör Kur’an Kursu Müdürü Mustafa Deniz, hafızlıklarını tamamlayan öğrencile- re bundan sonraki süreçte de başa- rılar diledi. Herkesin Kur’an kursları- na destek vermesini isteyen Ahmet Muktad Ziylan, “Kur’an kursumuza bağış yapan, hayır ve hasenatta bu- lunan tüm vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum. Hafızlarımız, vatandaşla- rımızın verdikleri desteklerle yetişi- yorlar. Herkesin de Kur’an kurslarına elinden geldiğince yardımcı olmasını istiyoruz” dedi. Hafızları tebrik eden İl Müftüsü Ah- met Bulut ve İlçe Müftüsü Musa İma- moğlu da, hafızların sayısının giderek artmasını istediklerini belirterek, bu noktada Kur’an kurslarının çok önem arz ettiğini ifade etti. Diyanet İşleri Başkanlığı camilerde görevli hafız sa- yısını daha da artırmak istiyor. Teşki- lat, camilerde imam-hatip olmak is- teyen vatandaşlardan hâfız olanlara öncelik veriyor. Bildiğiniz üzere Hoş- gör Fatih Kur’ân Kursu sadece Gazi- antep değil, Güneydoğu Bölgesi’nde bir marka Kur’ân Kursu haline gel- miştir. Diyanet İşleri Başkanlığımızın yapmış olduğu Kur’ân-ı Kerimi Güzel Okuma Yarışmalarında bölge birinci- liklerimiz bulunmaktadır. “Eskiden Gazi şehrimize dışarıdan hâfızların geldiğini ve bilhassa Ra- mazan aylarında çevre illerden gele- rek hatimler okuduğunu duyuyoruz. Şimdi ise Elhamdilullah Türkiye’nin her köşesine hâfız ihraç eden bir kurs haline geldik. “ diye konuştu. Diyanet İşleri Başkanlığı Eği- tim Hizmetleri Genel Mü- dürü Prof. Dr. Ali Erbaş ise, “ Kurtarıcımız, yol gösterici- miz, rehberimiz, Efendimiz Hz. Muhammet Mustafa’ya (S.A.V) selam ve salat olsun. Tevrat, İncil, Zebur ezberlen- mez iken Kur’ân-ı Kerim hıf- zeden milyonlarca hâfızımız bulunmaktadır. Kurân’ın gir- mediği gönüllere savaş gir- mektedir. Türkiye genelinde 1070 adet Kur’ân kursu bu- lunmaktadır. Bu kursların ya- rısı erkek kursu yarısı da ba- yan kursudur. Hedefimiz er- kek yatılı Kur’ân kurslarımızın sayısını çoğaltmak olacaktır. Rabbimize bü- tün bu ikramlarından dolayı hamd ediyoruz” diye konuştu. Hoşgör Kuran Kursu Dernek Başka- nı Nihat Durur programda emeği ge- çenlere ve katılımcılara teşekkür etti Konuşmaların ardından Vakıf Onur- sal Başkanı Ahmet M. Ziylan, Şahin- bey Belediye Başkanı Mehmet Tah- mazoğlu, İl Müftüsü, İlçe Müftüleri, Vakıf yöneticileri ve diğer davetliler, hafızlara belgelerini takdim ederek çeşitli hediyeler verdiler. Program, Gaziantep İl Müftü Yardım- cısı Hafız Hüseyin Hazırlar hocanın duası ve pilav ikramı ile sona erdi. Tevrat, İncil, Zebur ezberlenmez iken Kur’ân-ı Kerim hıfzeden milyonlarca hâfızımız bulunmaktadır. Kurân’ın girmediği gönüllere savaş girmektedir. “Eskiden Gazi şehrimi- ze dışarıdan hâfızla- rın geldiğini ve bilhas- sa Ramazan aylarında çevre illerden gelerek hatimler okuduğunu duyuyoruz. Şimdi ise Elhamdilullah Türki- ye’nin her köşesine hâ- fız ihraç eden bir kurs haline geldik. “ HOŞGÖR BÜLTENİ - 2014 http://www.hosgorkulliyesi.org 31 HÂFIZTÖRENLE BELGELERİNİ ALDI HOŞGÖR FATİH KUR’ÂN KURSU HAFIZLIK MERASİMİ ETKİNLİK HABERİ /hosgorkulliyesi Yusuf GÜNEŞ (Kur’ân Kursu Öğreticisi)
  • 20. 3736 MAHMUT ZİYLANEĞİTİM KÜLTÜR SANATVEYARDIMLAŞMA DERNEĞİ HAKKIMIZDA Mahmut Ziylan Eğitim Kültür Sanat ve Yardımlaşma Derneği, “Bir mille- tin geleceğini görebilmek için gençli- ğine bakınız” felsefesinden hareketle Türkiye’nin ve Gaziantep’in gençliği- ni ve geleceğini dert edinen bir grup gönüllü tarafından 2007 yılında ku- rularak hizmetlerine başlamıştır. Aynı felsefeye bağlı kalarak her geçen gün kendini ve çevresini geliştirerek, daha fazla bireye ulaşarak, bu yolda hizmet etmeye devam etmektedir. Dünyaya gelen her çocuk birer ema- nettir bize, bu kutsal emanete sahip çıkmak onları görünür görünmez her türlü tehlikelere karşı korumak mil- let olmamızın gereğidir. Saf ve ma- sum gözlerle hayata gülümseyen ço- cuklarımız büyüdükçe, onlara kar- şı sorumluluğumuz bir kat daha art- maktadır. Onları ruhen olgun, hayatı doğru bilgilerle araştırarak öğrenen sağlıklı kararlar alabilen birer şahsiyet olarak yetiştirmemiz gerekmektedir. Eğer bizler (veli) gençlerimize sahip çıkamaz isek her türlü yazılı ve görsel iletişim araçlarının , çevrenin sahip çıkmasıyla sorular ve sorunlar girda- bında boğulan gençlerimiz, içlerin- deki manevi boşluğu eğlence yerle- rinde, içki , sigara ve uyuşturucu ba- taklığında aramaya başlayacaktır. İşte bu ihtiyaca cevap vermek için 03/05/2007 tarihinde faaliyete baş- layan derneğimiz, gençleri Yaratıcı- sına, kendisine, ailesine ve topluma karşı sorumluluklarını bilen,yüreği vatan ve millet sevgisiyle dolu, ça- ğın gerektirdiği bilgi ve becerilerle donanmış,ülkesini muasır medeniyetler se- viyesine çıkarmayı kendine vazife edinen şahsiyetler olarak yetiştirmeyi gaye edin- miştir.Bu amaçla dernek binamızda genç- lerin her açıdan gelişimine katkı sağlamak için,gönüllü eğitimcilerimiz tarafından etüd- ler ve değerler eğitimi dersleri verilmekte yine yaygın eğitim kapsamında sosyal akti- vitelerle öğrencilerin daha keyifli vakit geçir- meleri sağlanmaktadır. Ayrıca derneğimiz- de, kütüphane ile birlikte bilgisayar ve inter- net sayesinde, gelişen bilgi çağını yakalaya- bilmeleri sağlanmaktadır. Mahmut Ziylan Eğitim Kültür Sanat ve Yar- dımlaşma Derneği, Gençlerimizin din dil ve tarih şuuruna ulaşmaları için çaba sarf etmektedir. Bu bağlamda geleceğimiz olan gençlerimizin ahlaklı, özgüveni yüksek, bilgi ve beceri bakımından do- nanımlı fertler olarak hayata hazırlan- malarını kendisine amaç edinmiştir. Bu hedef doğrultusunda çalışmalarına de- vam etmektedir. AMACIMIZ İlköğretim ve lise çağındaki gençleri- mizin okul haricindeki vakitlerini daha faydalı değerlendirmelerine imkân su- narak onların sosyal, kültürel ve ahlakî gelişimlerine katkı sağlamak: Ayrıca, yapıla- cak olan takviye programlarla, gençlerimizin okul başarılarını artırmak ve onları geleceğe “yetişmiş bireyler” olarak hazırlamak. Bölgemizde yaşayan ve ekonomik açıdan dezavantajlı gençlerimizin akademik başarı- larının yükseltilmesi yanında, değerler eğiti- mi vererek, gençlerimizde özkültür dil din ve tarih şuuru oluşturmak. Düşünen, düşündüren, üreten, öz değerleri- nin farkında olan, millet olma bilincine ulaş- mış gençler yetiştirmek. Gençlerimizi akademik başarılarını arttır- mak yoluyla;ailesine, ülkesine ve dolayısıyla dünya bilimine katkı sağlayacak çalışmaların odağına çekmek, Ülke ve dünya tarihimizdeki önemli şahsi- yetleri model almalarına imkan sağlayarak, üstün kişilik ve üstün karakterli bireyler hali- ne getirmek ve topluma kazandırmak Gençlerimizde her geçen gün önemini kay- beden aile,toplum hayatı, kültür ve vatan sevgisi gibi önemli değerlerimiz için yeni- den farkındalık oluşturmak ve bu sayede bi- linçli aile fertleri yetiştirmek, Gençlerin farklı sosyal etkinliklere ve faali- yetlere katılımlarını sağlayarak sosyalleşme- sini sağlamak. En önemlisi: ’’İNANMAK İSTEMİYENİ HİÇBİR SÖZ İNANDIRAMAZ’’ sözünde olduğu gibi kendine inanan gençler yetiştirmek. GEREKÇE Ülkemizin geleceğinin teminatı olan genç- lerimizin eğitimine hizmet etmek için kurul- muş olan Mahmut Ziylan Eğitim Kültür Sa- nat ve Yardımlaşma Derneği, gençlerimizin sosyal, kültürel ve ahlakî yönlerden güzel bir şekilde yetişmelerine katkıda bulunma- yı gaye edinmektedir.Sermayesi insan olan derneğimiz gençlerimizin ufuklarını net gör- melerine fırsat sağlayacaktır. Bir ülkenin yarınlarını bugünden kes- tirebilmek için bugünün çocuklarının ve gençlerinin durumlarına göz atmak yeter- lidir. Çünkü bugünün çocukları ve gençleri, geleceğin âkil adamlarıdır. Ülkeye yön vere- cek, ülkeyi kalkındıracak olan bu kitleyi çok iyi eğitmek ve yetiştirmek elzemdir. Dünyaya gelen her çocuk birer emanettir bize, bu kutsal ema- nete sahip çık- mak onları gö- rünür görünmez her türlü tehli- kelere karşı ko- rumak millet ol- mamızın gereği- dir. HOŞGÖR BÜLTENİ - 2014 http://www.hosgorkulliyesi.org Eğitimin sevgiyle buluştuğu mekan.. KURUMSAL “Bir milletin geleceğini görebilmek için gençliğine bakınız” /hosgorkulliyesi