SlideShare ist ein Scribd-Unternehmen logo
1 von 67
Downloaden Sie, um offline zu lesen
BOŞANMA SÜRECİ
2. HAFTA
Bölüm 2
Family Marker Programıng
• Her şeyden evvel evliliğinizde neyin yanlış gittiğini bir uzmanla birlikte dikkatlice tekrar
düşünmek sağlıklı karar aldığınızdan emin olmak adına size büyük bir destek unsuru
oluşturacaktır.
• Tek çözüm gerçekten boşanmak ise bu süreci doğru ve en az zarar alarak ve vererek
yönetmek adına da doğru bir karar olacaktır.
• Boşanma sürecinde ortaya çıkan duygularınızla baş etmek,
• Kendinizi yalnız, güçsüz ve savunmasız hissetmemek,
• Önemli detayları atlamamak,
• Varsa çocuklarınız için bu süreci travmatik hale getirmemek,
• Boşandıktan sonraki yeni hayatınıza daha kolay adapte olabilmek,
• Var olan olumsuz ilişki modelinizi bir sonraki ilişkinizde tekrar etmemek için psikolojik
destek alabilirsiniz.
BOŞANMA SÜRECİNDE PSİKOLOJİK
DESTEK NEDEN ÖNEMLİ?
• Çiftler arasında iletişim sağlanır.
• Boşanma öncesi danışmanlık verilir
• Boşanma sebepleri ve süreç değerlendirmesi yapılır
• Altyapı gözden geçirilir.
• Çocukla ilgili yapılması gerekenler tartışılır. Boşanma aşamasında çocuğun durumu ve
potansiyeli değerlendirilir.
• İyi boşanma kavramı öğretilir.
• Boşanmanın yas süreci hem çiftte hem de çocukta analiz edilir.
• İki çekirdekli aile kavramı hakkında eğitim verilir.
• Boşanmanın ömür boyu sürecek evlilik benzeri bir kurum olduğu öğretilir.
• İleriki aşamalarda danışma verilir. (yeni ilişkilere adaptasyon, üvey annelik vs)
BOŞANMA SÜRECİNDE BOŞANMA
DANIŞMANLIĞI NE İŞE YARAR?
Burada kastettiğim konu anlaşmalı boşanma kavramından öte bir durum.
Boşanmada aynen evlilikler gibi etkisi (özelikle çocuk varsa) bir ömür boyu
süren bir durum. Boşanma eğer " iyi" yapılmadıysa çiftlerin ve özellikle
çocukların ruhsal ve ekonomik sorun yaşama ihtimali artmaktadır. Boşanmış
erkek ve boşanmış kadınlarda ekonomik gerilemeye sık rastlanır. Çiftlerde
güvensizlik, sitem ve öfke gibi duygular uzun yıllar sürmektedir. İyi bir
boşanma gerçekleşmedi ise çocukta kendine güvensizlik, kişilik sorunları,
daha yüksek depresyon ve anksiyete yaşanmaktadır. Boşanmış
aile çocuklarında ilişki sorunları ve boşanma oranları daha yüksek oranda
gözlenir.
İyi boşanma ile tüm bu negatif olasılıklar azaltılabilir ve özellikle çocuklar bu
durumdan en az ya da hiç etkilenmezler. ancak gözlem ve deneyimlerimizden
iyi boşanabilen ailelerin çok azınlıkta olduğunu söyleyebiliriz.
1-) Mutlaka bir evlilik ve boşanma uzmanından
boşanmanın her aşamasında destek almışlardır.
2-) Eşler anlaşmışlar ve birbirleri ile iyi bir iletişim
sürdürüyorlar.
3-) Öfke hüzün ve sitem gibi duygularla baş edip,
boşandığı eşiyle yeni sınırlara uyum sağlamışlar.
4-) Anlaşmalı bir boşanma ile uzlaşmışlar ve adil
bir mal ayırımı yapmışlar.
5-) Çocukların önünde tartışmamışlar ve aldıkları
danışma sayesinde onları yaralamayacak biçimde
durumu açıklamışlar. çocuklara karşı ortak ve
kararlı bir biçimde yeni düzeni oturtmuşlar.
6-) Çocuklar güven içinde ana-babalığın
ortak bir biçimde sürdürüleceğinden
eminler.
7-) Maddi alt yapı oluşmuş çocuklar giden
tarafa ya da kalan tarafa üzülmüyor.
8-) Boşanmış çiftin aileleri durumu
kabullenmiş ve çocuklara nasıl davranmaları
gerektiğini biliyor.
9-) Gerekli durumlarda çocuk için ve
özellikle çocuğun önünde pozitif iletişim
içerisindeler.
İyi boşanmayı kurgusal olarak yazalım;
iyi boşanmış çiftler:
EVLİLİKTE SORUN YARATAN KONULAR
• 1-) PARA YÖNETİMİ, MADDİ PROBLEMLER
• 2-) CİNSEL YAŞAM
• 3-) SORUNLARIN ERTELENMEDEN KONUŞULABİLMESİ
• 4-) AKRABALAR
• 5-) ÇİFTLERİN BİRBİRLERİNE YATIRIM YAPMAMASI. FLÖRT?
• 6-) EVİN OLUŞAN KURALLARI
• 7-) ÇOCUK?
EVLİLİKTE BUNALIM YARATAN KONULAR
• 1-) UZUN SÜRELİ AYRILIKLAR
• 2-) BULAŞICI VEYA TEDAVİSİ MÜMKÜN OLMAYAN HASTALIKLAR
• 3-) BÜYÜK MİKTARDA BORÇ VEYA İFLAS, İŞSİZLİK PARASIZLIK
• 4-) ŞİDDET
• 5-) ALKOL, UYUŞTURUCU MADDE, KUMAR
• 6-) ÇOCUK SAHİBİ OLAMAMA
• 7-) ALDATMA-ALDATILMA
• 8-) CİNSEL UYUŞMAZLIK
• 9-) ENGELLİ ÇOCUK SAHİBİ OLMA
• 10-) YAŞLILIK GEÇİŞ DÖNEMİ
BOŞANMIŞ VE BOŞANMAMIŞ
AİLELER ARASINDAKİ
FARKLILIKLAR
2. HAFTA
Bölüm 3
Family Marker Programıng
Boşanmış ve boşanmamış aileler
arasındaki farklılıklar
• Kişiler, birbirlerinin isteklerini ve ihtiyaçlarını daha iyi bildikleri ve bunların
paylaşabildiği birlikteliklerin evlilikleri daha uzun sürer. Bireyin, eşinin
ihtiyaçlarını farkına varması hem sözle hem davranışlarının ipuçlarını
değerlendirmesi ile yakından alakalıdır.
• Bu da bireyin çevresindeki kişilere karşı duyarlı olmasını gerektirmektedir.
• Eşler arasındaki iletişim becerilerinin iyi olmasının yanında birbirlerinden
bekledikleri rol beklentileri de evliliklerin boşanma ile neticelenmesinde
önemlidir.
• Eşler arasındaki büyük sayılacak yaş farklılıkları, sosyal ve kültürel farklar da
evliliklerin sonlanmasında önemli faktördür.
Boşanmış ve boşanmamış aileler
arasındaki farklılıklar
• Eşlerin kendi anne- babalarının evlilik yaşantıları da önemli bir faktördür.
• Bireylerin kendi anne-babalarının devam eden sorunları kendi romantik ilişkisine ve
evliliğine de etki etmektedir.
• Boşanan ebeveynin çocuklarının güvenli bağlanmaya sahip olması, romantik bir ilişki
yaşamasına bu ilişkiyi sürdürebilmesi ve doyum alabilmesi için yeterlidir.
• Erken yaşlarda evden bir kaçış olarak yapılan evlilikler ,evlenmeden cinsellik yaşayıp
hamile kalınıp evlenilmesi, ekonomik düzeylerinin düşük olması sonucunda evliliklerin
boşanmayla sonuçlanması yüksek görülmektedir.
• Boşanma bir kriz olarak düşünüldüğünde kişinin, bağlanma stilinin bu zamanla baş
edebilmesinde ya da edememesinde, dolasıyla ruhsal sağlığının iyi ya da kötü
olmasında etkili olacağı söylenilebilir.
DEPRESYON
• 1-) Depresyon, kişinin önceden hoşlandığı şeylerden eskisi kadar hoşlanmama ve onlara karşı
alakasının yok olmasıyla başlayan bitkinlik, kötü düşüncelerle beraber üzüntü ve acı çekmeyle devam
eden duygu bozukluğudur. Bu bozukluklar kişinin beyinsel ve bedensel hareketlerinde azalma olarak
kendini göstermektedir.
• 2-) Depresyonun en önemli belirtilerinden biri çöküntü duygu durum bozukluğudur. Depresyon tanısı
olabilmesi için çöküntü duygu durumları ve ilgilerdeki azalmalardan birilerinin gözükmesi
gerekmektedir. Çökkünlük duygu durumlarının belirtileri üzüntülü, tedirgin, öfkeli, taşkın ya da çökkün
bir duygulanım içinde bulunmaktır. Kişiler bu belirtileri gün içinde sık sık gösterirler.
• 3-) Çevreye ilgisinin azalması ve haz yitimi ise kişi normalde zevk aldığı olaylardan eskisi kadar zevk
alamamaktadır. Depresyonun diğer bir belirtisi ise kişide bunalma hissetmesi, tedirginlik, tepkilere karşı
tahammül edememe ve hatırlayamama, sinirlerdeki zayıflık olarak gözükür.
• 4-) Bu görülen belirtilerle birlikte kişide kalp çarpıntısı, ağızda kuruma, ter, karında ağrı ve
bağırsaklarda bozulma görülmektedir. Bunaltı hisseden kişinin başının ağrıdığı ve başının döndüğü de
görülmektedir. Anksiyete rahatsızlığı olan kişilerde tedaviye yanıt alma oranı düşüktür.
DEPRESYON
• 5-) Ağır psikolojik rahatsızlığı olan kişiler yaşanılan acılara bile tepkilerini gösteremezler. Bilişsel bozukluklarda,
dikkatlerini toplayamama, hafıza, bilgilerin işlenme zamanı ve yürütücü işlevlerinde bozulmalar görülmektedir.
Düşünme zamanı ve akışındaki yavaşlamanın sonucunda sorulan sorular ya cevapsız kalır ya da geç yanıt alınır.
Bunun nedeni dikkatin odaklanmaması ya da kişideki halsizliktir.
• 6-) Depresyon hastalarında kişi dünyasını, çevresini, kendisini ve geleceğini olumsuzluklar içinde görür ve
olumsuzluk, düşüncelerini ele geçirir. Umutsuzluk ve kararsız olurlar. Obsesif ya da fobileri olan kişilerin depresyona
girdikleri dönemde bu rahatsızlıkları çoğalabilir. Depresyon hastalarında intihar düşüncesi yaygındır. Dikkatlerini
toplamaları zor olmaya başlar. Unutmak ve hatırlamakta zorluk çekerler. Dikkatlerinde bozulmalar olmaktadır.
• 7-) Depresyon hastalarının bedenlerinde birtakım bozulmalar olmaktadır. Sebepsiz yorgun hissetmek, enerjisindeki
azalma, yeme içmedeki dengesizlik, cinsellikten uzaklaşmak, uykularında düzen kaybı görülmektedir
• 8-) Depresyon rahatsızlığının kalıcılığının yanında nasıl olduğu, işlerinde ve sosyal yaşamdaki kayıpları, günlük
hayatta yaşattığı olumsuz nedenleriyle genel tıbbi rahatsızlıklar arasında dördüncü sıraya yerleşmiştir. 2020 senesinde
ise ikinci sıraya yükseleceği düşünülmektedir. Depresyonun, tedavi masrafları yüksek olduğu için toplum için büyük
bir yüktür, süresi, işlevselliğindeki eksiklikler ve kendini öldürmede yapılan harcamalar neden olmaktadır. Kişilerin
aile geçmişlerinde depresyon rahatsızlığı veya başka ruhsal bozukluklar var ise kişilerde depresyon riski iki ila dört
kat artmaktadır.
Depresyonun Klinik Belirtileri Şunlardır;
1-)Disfori 4-) Affektif anestezisi
2-)İlgide azlık ve haz yitimi 5-) Zekada bozukluk
3-)Sıkıntılı olma duygusu (anksiyete) 6-) Düşüncenin zamanı ve akışı:
1-) DİFORİ :
• Depresyon rahatsızlığının temel özelliğidir. Tanının konulması için ruhsal rahatsızlık tanısını
koyabilmek için ruhsal duygu durum ve ilgide azalma belirtilerinin biri olması gerekmektedir. Kişi
kendisini elem ve keder duygularının içinde hissetmeli, mutluluktan uzak, hüzünlü, moralinin bozuk
olması, umutsuz, karamsar, kendisini boşlukta hissetmesi ile bütünleşmiş olabilir ve bu duygular
süreklilik arz eder. Disforisi olanlar günün büyük bir zamanında sayılan belirtileri gösterirler.
Melankoliklerde ve psikotiklerde, çökkün durumları daha yüksektir. Kimilerinde öfke duygusunun
yükseldiği ve stres duygusuna karşı tolerans azlığı görülebilir. Duygu çökkünlüğü teşhisi konulan
kişilerin çoğunluğunda, sabah saatlerinden çok karamsarlık içinde olduklarını, sıkıntı ve kendilerini
çökkün hissettiklerini belirtirler. Depresyon rahatsızlıkları çoğaldıkça kişi kendisini günün her
saatinde kötü hissetmeye başlar.
Depresyonun Klinik Belirtileri Şunlardır;
2-) İLGİDE AZLIK VE HAZ YİTİMİ :
• Disfori ya da ilginin azlığından birisi olmadan depresyon teşhisi konulamaz. Kişinin
çevreye ve işlerine ilgisinden azalma olur, önceden zevk aldığı işlerden artık
hoşlanmamaya başlar.
1-)Disfori 4-) Affektif anestezisi
2-)İlgide azlık ve haz yitimi 5-) Zekada bozukluk
3-)Sıkıntılı olma duygusu (anksiyete) 6-) Düşüncenin zamanı ve akışı:
Depresyonun Klinik Belirtileri Şunlardır;
3-) SIKINTILI OLMA DUYGUSU (ANKSİYETE) :
• Anksiyetenin olması depresyonun ana özelliği değildir, ruhsal ve ilgide azlıktan sonra 3.
sırada yer alır. Bunalma hissetme, gergin olma, sınırlanmaya karşı tahammül edememe ve
unutkan olma, sinirde artış gibi belirtiler gözükür. Bunalmayla birlikte kalpte çarpıntı,
ağızda kuruma, ter, karında ağrı ve barsak bozukluğu gibi kişide şikayetler de oluşur.
Bunaltısı olan kişide, başında ağrı ve baş dönmesini de görebiliriz. Anksiyete rahatsızlığı
olan kişinin tedavilere cevabı düşük seviyededir.
1-)Disfori 4-) Affektif anestezisi
2-)İlgide azlık ve haz yitimi 5-) Zekada bozukluk
3-)Sıkıntılı olma duygusu (anksiyete) 6-) Düşüncenin zamanı ve akışı:
Depresyonun Klinik Belirtileri Şunlardır;
4-) AFFEKTİ ANESTEZİSİ:
• Ruhsal hastalıkları yüksek olan kişiler, acı veren olaylarda bile hissi tepkiler veremezler.
1-)Disfori 4-) Affektif anestezisi
2-)İlgide azlık ve haz yitimi 5-) Zekada bozukluk
3-)Sıkıntılı olma duygusu (anksiyete) 6-) Düşüncenin zamanı ve akışı:
Depresyonun Klinik Belirtileri Şunlardır;
5-) ZEKADA BOZUKLUK:
• Akut dönemlerde dikkatini toplayamama, hafıza, bilginin işlendiği zaman süresinde ve
yürütme işlevlerinde bozukluk ortaya çıkmaktadır. Tedavi süresince bu belirtilerin sürdüğü,
kalıntılarının devam ettiği çalışmalarda görülmektedir.
1-)Disfori 4-) Affektif anestezisi
2-)İlgide azlık ve haz yitimi 5-) Zekada bozukluk
3-)Sıkıntılı olma duygusu (anksiyete) 6-) Düşüncenin zamanı ve akışı:
Depresyonun Klinik Belirtileri Şunlardır;
6-) DÜŞÜNCENİN ZAMANI VE AKIŞI:
• Düşüncelerin akışlarındaki yavaşlamanın sonunda cevap vermekte zorlanma ya da hiç
cevap verememek. Bunun nedeni ise halsiz olmak ya da dikkatini toplamakta zorlanmadan
olmaktadır.
1-)Disfori 4-) Affektif anestezisi
2-)İlgide azlık ve haz yitimi 5-) Zekada bozukluk
3-)Sıkıntılı olma duygusu (anksiyete) 6-) Düşüncenin zamanı ve akışı:
Düşüncelerin İçerikleri;
• 1-) Suçlu-değersiz hissetme
düşünceleri
• 2-) Olumlu olmayan fikirler
• 3-) Ümitsizlik
• 4-) Karar verememe
• 5-) Hipokondriyak uğraşı ve
ağrılar
• 6-) Obsesif ruminasyon ve fobi
• 7-) İntihar eylemi ve girişimi
• 8-) Konsantrasyon eksikliği
• 9-) Bellekte bozukluk
• 10-) Algıda bozukluk
• 11-) Dikkat eksikliği
Düşüncenin İçerikleri;
1-) SUÇLU – DEĞERSİZ HİSSETME DÜŞÜNCELERİ :
• Depresyonlu kişilerin yarısında görülebilir. Bu kişiler suçlu hissettikleri anları hatırlarlar.
Kimileri bu duyguyla intihara yönelebilirler. Benliklerindeki saygı azalmasının sonunda
değersiz ve yetersiz olma duygusunu hissederler. Ağır depresyonlu hastalarda bu düşünce
hezeyan şeklinde olabilir.
2-) OLUMLU OLMAYAN FİKİRLER :
• Ruhsal rahatsızlığı olan kişilerde dünya, çevre, kendi ve gelecek ile ilgili olumlu olmayan
fikirler düşünebilir. Kişiler yaşadıkları olayları olumlu düşünmez, bilişsel çarpıtmalar bu
duyguları desteklemektedir.
Düşüncenin İçerikleri;
3-) ÜMİTSİZLİK :
• Depresyonlu kişilerde, şartları ve gelecekleri ile düşünceleri ümitsizliktir.
4-) KARAR VEREMEME :
• Depresif hastalarda düşünme sürelerinde yavaşlama ve olumlu olmayan fikirler nedeni ile
kararlarını verememek veya zorlanmak görülür. Depresif bozukluk zamanlarında olumlu
olmayan fikirler ve ümitsizlik ve karamsar olma gibi dönemler sonunda yaşanılanlara
olumsuzlukla yaklaşırlar ve bu zamanlarda doğru kararlar veremezler. Bu zamanlarda
kişilerden kararların ertelenmesini istemek gerekir.
Düşüncenin İçerikleri;
5-) HİPOKONDRİYAK UĞRAŞI VE AĞRILARI :
• Kişilerin dörtte birinde hipokondriyak uğraşı şikayeti duyulur. Ayrıca bu kişilerin yüzde altmış
üçünde, başlarında, boyunlarında, enselerinde veya eklemlerinde ağrıda şikayet duyulmaktadır.
Depresyon rahatsızlığını ağır geçiren kişilerde bu ağrılar biyolojik hezeyanlar niteliğindedir.
Özelliklede yaşı fazla olan kişilerde depresyon belirtilerinin yerine biyolojik şikayetler görülmektedir
ve çoğunlukla bunların altında depresyon rahatsızlığı yatmaktadır. Hipokondriyak uğraşlar ne kadar
çok ise hastalıkta gidiş ve bitişi o kadar kötü etkilenir. Ağır rahatsızlıklarda bağırsakların çürümüş
olduğu, bağırsakların çalışmada zorlandığı hipokondriyak sanrılar olduğu cotard sendromunu
meydana çıkarabilir.
6-) KONSANTRASYON EKSİKLİĞİ :
• Kişiler değişik alanlarda takıntıları vardır ve genellikle suçlu hissettikleri fikirlerini takıntı
halinde devamlı düşünürler. Obsesif ve fobileri olan kişilerin bu duyguları depresyon
döneminde çoğalabilir
Düşüncenin İçerikleri;
7-) İNTİHAR EĞİLİMİ – GİRİŞİMİ :
• Depresyon rahatsızlığı cana kastın en fazla oranlarda olduğu ruhsal rahatsızlıktır. Depresif
kişilerin yüzde yetmiş beşinde edilgen ölüm fikri ve intihar etme fikri olmaktadır. Ölümle
sonuçlanan intiharların yüzde altmışında kişilerin ruhsal bozuklukları olduğu görülmüştür.
Melankoliklerde intihar düşüncesi daha fazladır. Depresyonlu kişilerin üçte birinde sadece
girişim olarak görülür, yüzde onunda ise sonuç ölümle bitmektedir. Kadınlar intihara daha
yatkın iken erkekler bu eylemi tamamlamalarının oranı fazla görülmektedir.
8-) OBSESİF RUMİNASYON VE FOBİ :
• Kişiler dikkatini toplamakta zorluk çekmektedir. Bu eksiklik, düşüncenin yavaş işlemesi ve
psiko-motorda yavaş çalışma yüzünden olduğu gibi bunların dışında da görülebilmektedir.
Düşüncenin İçerikleri;
9-) BELLEKTE BOZUKLUK :
• Unutmak ve hatırlama güçlüğü fazlaca görülür. Bellekteki bozukluk hastalığın
şikayetleriyle orantılı olmaktadır. Psikotiklerde, melankoliklerde bellek bozukluğu fazladır.
Yaşlılarda bu rahatsızlık demans ile karıştırılabilir.
11-) DİKKAT EKSİKLİĞİ:
• Depresif hastalarda istekli ya da isteksiz olarak dikkat azalmaktadır.
10-) ALGIDA BOZUKLUK :
• Depresyon rahatsızlığında nadir olarak sanrı ve varsanılanlar görülmektedir. Bu duygu
durumlarla uyumlu ve suçlayan veya intihara yönelten hedefler içermektedir.
Fiziksel Belirtileri ;
1-) ENERJİDE AZLIK :
• Depresyon rahatsızlığında enerjide azlık, yorgun ve halsiz hissetme görülmektedir.
Açıklanması olmayan yorgun olma hissi başlangıç olabilir. Görülen belirti tedavide zorlukla
cevap verir ve kimi kişilerde kalıntı belirtileri bırakabilir.
2-) İŞTAHTAAZLIK - KİLO KAYBI / İŞTAHTAARTIŞ – KİLODAARTIŞ :
• Hastaların yüzde seksen beşinde iştahta azalma ve kiloda kayıp görülürken, atipik
depresyonlarda ise iştahta artma ve kiloda fazlalaşma görülmektedir. Yemeklerden lezzet
alamama ve acıkma hissini yaşamazlar. Depresif bozukluklarda midenin ve bağırsakların
hareketlerinde azalma ve kabız olma sıklıkla görülür.
3-) CİNSEL DUYGULARDA İSTEKSİZLİK :
• Depresif bozuklukları başlangıcında ortaya çıkar ve en zor düzelmektedir.
Antidepresanlarda da bu belirti görülebilir.
Fiziksel Belirtileri;
5-) UYKUDA DÜZEN BOZUKLUĞU :
• Depresif bozukluklarda yüzde doksan insomnia, yüzde altı ile otuz altı arasında
hipersomnia görülmektedir. Uyuma zamanında fazlalaşma, sık sık uyanmak ve erkenden
uyanmak, derin uyumada azalmalar ve rem zamanında uzama sık görülmüştür. Atipiklerde
hipersomni gözlemlenir ve çoğunda iştahta fazlalaşma ile beraberlik göstermektedir. Bu
belirtiler bipolarite de dikkate alınmalıdır.
6-) SİRKADİYEN RİTİM BOZUKLUĞU :
• Unipolarlarda, bipolarlarda, sirkadien ritmin bozuklukları görülmektedir.
Fiziksel Belirtileri;
• Depresyonu açıklarken bilişsellik sisteminde, ümitsizlik ve negatif otomatik düşünce olan
bir kemik çatısı vardır. Depresyon belirtileri olan kişilerin ya var ya da yok gibi bir anlama
tarzları bulunmaktadır.
• Boşanma gerçekleşmeden önce mutsuzluk, doyumsuzluk, eşten uzaklaşma olurken
devamında şiddetli korku, yüksek derecede acı/üzüntü, eksiklik duygusu gibi birçok durum
oluşmaktadır. Kişiler bu problemlerle uğraşırken, karakterleri de bu duygular eşliğinde
değişime uğrayabilmektedir. Eşiyle ters düşmek, kavga, reddetmek, mutluymuş gibi
davranmak, iç dünyasına kapanmak boşanma sonrası görülen durumlardan bazılarıdır.
Kavgalar ve psikolojik sorunlar sürdüğü sürece, boşanma problemli bir dönem olmaktadır.
• Boşanmanın devamında yaşanılan psikolojik olumsuzluklar ortaya çıktığını araştıran birçok
çalışmalar yapılmıştır. Bu araştırmalarda boşanan kişilerin depresyon, kendini öldürme,
alkol gibi ruhsal birçok sağlık sorunlarının daha fazla ortaya çıktığını bulmuştur.
Fiziksel Belirtileri;
• Ailelerde boşanmanın sonrasında kişilerin eğitimlerindeki yetersizlik, boşanan kişilerin
yaşlarının genç olmaması, çok fazla kaygı ya da bağlanmaktan kaçan, yakın ilişkilerden
çekinen ve başka ilişkileri kendisine tehditmiş gibi gören kişilerin ruh sağlıkları daha fazla
olumsuz etkiler göstermektedir.
• Kişilerdeki kızgınlık, yetersizlik, kaygı, sıkıntı halleri sık görülen bulgulardır. Kişiler
boşanma sonunda kendilerini suçlayabilmektedirler. Üstlerinde baskı hisseder, çevreyle
ilişkilerinde sorunlar yaşarlar.
• Kişilerin ruhi durumlarında bu dönemlerde tehlike altındadır. Boşanma kişileri yaşamları
boyunca karşılaşacağı en stresli olaydır. Yaşanan bu stresli durumlar depresyon riskini
ortaya çıkarabilmektedir
• Boşanma olayından en fazla etkilenen kadınlarda özellikle birçok negatif psikolojik etkiler
gözükmektedir. Boşandıktan iki yıl içinde depresyon vb. gibi psikolojik durumlar
görülmektedir.
Boşanan ve Boşanmamış Ailelerdeki Çocuklar
Arasında Duygusal Yönden Fark Var Mıdır?
• Çocukların en önemli sosyal çevresi ailedir ve çok önemli bir kurumdur. Gelişimi aile
içinde başlamakta, öğrenme becerilerini bu kurumda kazanmakta ve duygularıyla baş
etmeyi ailesinde öğrenmektedir.
• Boşanmanın yaşandığı dönemlerde çocukların ruhsal yapılarında da sarsılmalar olur.
Mutsuz ailelerde ve boşanmış ailelerde yetişen çocukların bulunduğu ortamlarda yapılan
kavgalar, üzücü, gücendirici, aşağılayan durumlar oluşabilir ve bu çocukta kalıcı hasarlar
oluşturabilir. Kavga sırasında annenin ve babanın karşı tarafı hatalı görmesi çocuklar
yönünden karışıklık olarak tanımlanır, bununla beraber çocuğun benlik gelişimini bozar.
Ortaya çıkan yeni hal çocuğun refah düzenini ve ruhsal gelişimine engel olur.
• Çocukların ruhsal sağlıklarını etkileyen nedenlerden biri de, annelerin-babaların
birbirleriyle ilişkileri ve dolayısı ile çocukları ile ilişkileridir. Boşanmanın sonunda
çocuklar, bebek ya da okul öncesi evrede ise sevgisizlik ve şefkat eksikliği ile karşılaşır, bu
eksiklik onların üzerinde silinmeyen izlere neden olur. Hayatlarının bu dönemlerinde sevgi
açlığı çeken çocukların bu eksikliğinin telafi şansı yoktur.
Boşanan ve Boşanmamış Ailelerdeki Çocuklar
Arasında Duygusal Yönden Fark Var Mıdır?
• Aile içinde sevgi, şefkatten eksik kalan çocukların psikolojik yapıları bozulur. Anne-
babadan alamadığı bu duyguları başka bir kişi ona vermeye çalışsa da çocuklar bir noktaya
kadar onlara cevap verebilmektedir.
• Aile içinde huzurlu bir ortamda büyüyen çocuklar, suç duygularına karşı mükemmel bir
garantiye sahiplerdir. Boşanma ile sonuçlanmış bir ailede ise anne- baba çocuğa olan
sorumluluklarını da kaybetmektedir.
• Çocuklar üzerinde yapılan araştırmalarda suçluluk duygusunun oluşmadığı kişilerin suç
işleme oranlarının yüksek olduğu görülmüştür. Bunun nedeni ailenin gelişiminde çocuğa
verdiği doğru eğitimdir. Çocuğun eğitildiği zamanda, yaşamda önemli olan bilgiler öğretilir
ve çocuğun karakter yapısı oluşturulur.
• Anne ve baba arasında olan kavgalar, çatışmalar ve boşanma olayı çocukların psikolojik
problem düzeyleri ve kaygı durumlarında etkilidir.
Boşanan ve Boşanmamış Ailelerdeki Çocuklar
Arasında Duygusal Yönden Fark Var Mıdır?
• Mutlu bir ailede yetişen çocuklar diğer çocuklara kıyasla daha az sorun yaşamakta, kızların
kaygı düzeylerinin erkeklere kıyasla daha fazla olduğu ebeveynler arasındaki evlilik
uyumunun bozulması ile çocuklardaki uyum sorunlarının arttığı söylenmektedir.
• Uzlaşma sağlayan ebeveynler, oluşan çatışma zamanını en aza indirgeyerek
boşanabilmektedirler. Bu durumu yaşayan çocuk daha az zarar görmektedir
• Ailesi, boşanmamış fakat aile içindeki çatışmaların ve mutsuzlukların şahidi olan
çocuklarda da bu durum son derece zordur.
• Mutsuz ailelerde yetişen çocuklarda da çok fazla duygusal ve ruhsal probleme
rastlanmaktadır. Anne- baba desteğini gören çocuklarda psikolojik uyum ve okul
başarısının yüksek olduğu; anne babanın çocuğa karşı sert davrandığı durumlarda ise uyum
ve okul başarısının kötüye gittiği; bunun tersi olarak aile geçimsizliğinin ise çocukların
psikolojik uyumlarını olumsuz etkilediği belirtilmiştir.
Boşanan ve Boşanmamış Ailelerdeki Çocuklar
Arasında Duygusal Yönden Fark Var Mıdır?
• Mutsuz bir aile ortamının boşanmayla sonuçlanması çocuklar üzerinde daha olumlu etkiler
de yaratmaktadır. Bu ailenin çocuklarında psikolojik uyum ve benlik saygılarının mutlu aile
içinde yetişen çocuklara ve boşanmayla sonuçlanmış ailelerin çocuklarına göre daha düşük
seviyede olduğu görülmüştür.
• Ergenlik, boşanmış ve boşanmamış ailelerde olsun çocuklar ve aileler için zor bir dönemdir.
• Özellikle bu gelişim dönemi dikkate alındığında ebeveynleri boşanmış çocukların ergenlik
dönemine çözülmemiş duygularıyla girme ihtimallerinin oldukça fazla olduğu ve bundan
dolayı ebeveynleri boşanmış ergen çocukların öfke duygusunu çok daha fazla olarak
hissedebilecekleri düşünülmektedir.
• Çocukların yaşadıkları ergenlik döneminde ebeveynlerin boşanması neticesinde yaşadıkları
öfke ile ergenlik zamanın belirtisi olan öfke duygusu birleştiğinde çocukların öfke
duygularını kontrol etmeleri güçleşebilmektedir.
Boşanan ve Boşanmamış Ailelerdeki Çocuklar
Arasında Duygusal Yönden Fark Var Mıdır?
• Bunun sonucunda anne-babalarına karşı saldırganlık içeren davranışlar
sergileyebilir veya öfkelerini kontrol edemeyebilirler. Kimi durumlarda da
fiziksel şiddete de eğilimli olabilirler.
• 11-17 yaşındaki ergenlerin ailelerinin boşanmış ve boşanmamış olmaları
psikolojik uyumlarının incelendiği araştırmalarda; ebeveynleri boşanmış bu
yaş grubunun, ebeveynleri boşanmamış bu yaş gruplarına göre yaşama karşı
doyumlarının daha az olduğu görülmektedir.
• Ebeveynleri boşanma yaşamış ailelerden gelen ergenlerin, mutlu aileye
sahip olan ergenlere göre psikolojik, davranışsal ve akademik problemler
yaşama ihtimali, mutlu ailede yaşayan ergenlere göre depresyon ve kaygı
seviyelerinin yüksek olduğu saptanmaktadır.
Boşanan ve Boşanmamış Ailelerdeki Çocuklar
Arasında Duygusal Yönden Fark Var Mıdır?
• Boşanmış ebeveynin çocukları, boşanmamış ebeveyn çocuklarına göre depresyon, sosyal
içe dönüklük, somatik yakınmalar, saldırgan davranışlar ve özsaygı sorunları gibi
problemlerle yüz yüze geldiği tespit edilmiştir.
• Kaygı düzeylerinde de erkek çocuklar evlerinden bağımsız yaşarlarken, kızlar evlerine daha
bağımlı yetiştirilmeleri etraflarıyla daha az deneyim kazanmalarına kaygılı durumlardan
uzak durmalarına sebep olmaktadır.
• Kız çocukları dış dünyayla ilgili problemlerle karşılaştıklarında, erkek çocuklarına göre
duygusal tecrübesinin yeteri kadar olmamasından dolayı kaygı halini yoğun ve uzun süreli
hissetmektedirler.
• Anne- babası boşanmış çocukların, ebeveynleri boşanmamış çocuklara göre psikolojik ve
gelişimsel sorunlar yaşamaları da daha fazladır.
Boşanan ve Boşanmamış Ailelerdeki Çocuklar
Arasında Duygusal Yönden Fark Var Mıdır?
• Sağlıklı aile ortamlarında yetişmeyen çocuklar, duygularını ve düşüncelerini
anlatmakta zorluk çekmektedirler. Bunun neticesinde herhangi bir konuda karar
almaları gerekirken başka kişilerin fikirlerine ihtiyaç duyar ve güvensiz kişiler
olarak ortak çıkarlar. Bu hal çocukların dıştan denetimli kişilikler meydana
getirmesine neden olabilir.
• Başka kişilerin fikirleri bu çocukların davranışlarına temel oluşturmaktadır. Bu tip
çocuklar kendi, duyguları ve düşüncelerini tanımlayamazlar.
• Boşanma aslında çocuklar üzerine tek başına etken değildir, bunu tetikleyen
depresyon ve sosyal becerilerindeki yetersiz kalışlarıdır.
• Boşanmış anne- babaya sahip çocukların, depresyon düzeyleri, boşanmamış
ebeveynlerin çocuklarının depresyon düzeylerinden 3 kat daha fazla olduğu
görülmektedir.
Boşanan ve Boşanmamış Ailelerdeki Çocuklar
Arasında Duygusal Yönden Fark Var Mıdır?
• Cinsiyete göre farklılıklara bakıldığı zaman boşanmış ailelerdeki kız çocuklarının sözsüz
iletişim kurma becerileri, nesneler üzerine dikkatini verme, duyarlı olma halleri, sosyal
kontrolleri ve sosyal becerileri erkek çocuklarına göre daha yüksek orandadır, erkek
çocuklarının ise üstbilişsel stratejileri ise kız çocuklarına göre daha yüksek orandadır.
• Boşanma gerçekleştikten sonra kısa bir dönem çocuklarda öfke, çekingenlik, hayata karşı
umutsuzluk, insanlara güvenmeme tarzı sorunlar görülebilir eğer bu belirtiler düzeltilmezse
belirtiler kendini depresyona çevirebilir.
• Yapılan araştırmalarda, boşanmış aile çocuklarının, boşanmamış aile çocuklarına göre çok
daha fazla yalnızlık çektikleri kanıtlanmıştır. Anne-baba ve çocuk ilişkisi ne kadar az olursa
bu oran yalnızlıkla doğru orantıda artmaktadır.
• Çocuğun yaşı ne olursa olsun ailesi boşanan kız veya erkek çocuklarının okul hayatındaki
başarıları, psikolojik ve toplumsal yönden çok fazla sorun yaşadıkları görülmektedir.
Boşanan ve Boşanmamış Ailelerdeki Çocuklar
Arasında Duygusal Yönden Fark Var Mıdır?
• Boşanmış ebeveynler, boşanmamış ebeveynler ile kıyaslandığında çocuklarından
çevrelerine karşı daha az uygun ve olgun hareket etmelerini istemektedir.
• Boşanmış aileler çevreyle daha az ilişki kurmakta, daha az şefkat ve sevgi göstermekte,
çocuklarını disiplin ederken tutarsızlık yaşamakta ve onları kontrol altında tutamamaktadır.
• Ailede yaşanılan boşanma ya da ayrılma, ayrılık anksiyetesi bozukluğu yönünden risk
taşımakta ve etkileyen nedenler arasındadır.
• Boşanmanın devamında anne- babasıyla beraber olamayacağını hisseden çocuk için
boşanmayı kabul etmek çok zor olmaktadır. Gelecekleri hakkındaki belirsizlik ve
güvensizlik hislerinin yanında kendilerini boşlukta hissetmeleri de kaçınılmazdır.
• Çocukların üstlerine düşen yeni rolleri, karşılaşacakları yeni ilişkiler, ailelerinin parasal
durumları, yeni sosyal çevresi, okul ve arkadaş çevrelerini anlamak ve içinde bulundukları
durumların tümüne birden uyum sağlamakta zorluklar çekebilirler.
Boşanma Sonrasında
Baba-Çocuk İlişkisi
Yapılan araştırmalar, boşanma gerçekleştikten sonra babaların
küçük bir kısmının çocuklarıyla alakasını kesmediğini
göstermektedir. Yüzde yirmisinden azı çocuklarını haftada bir
kere, yüzde ellisinden azı da yılda bir kere çocuklarıyla
görüşebilmektedir.
Boşanma Sonrasında Baba-Çocuk İlişkisi
• Babaların, çocuklarıyla erken yaşlarda iletişim kurmamaları (kuramamaları), onların
gelecekte çocuklarıyla iletişimlerinin çok az olmasına neden olmaktadır.
• Boşanma aşamasında çocuklar, on sekiz ve daha büyük yaşlarda ise babalarıyla olan
ilişkilerini daha sıkı tutmaktadırlar. Eğer çocukların yaşları küçük ise, baba- çocuk ilişkisi
zaman geçtikçe azalmakta, ilerleyen yaşlarında da babalarıyla sürekli bir ilişki yaşamak
istememektedirler.
• Boşanma öncesi baba- çocuk arasındaki bağ ne kadar derin ve sağlam bir temel üzerine
kurulmuşsa, aralarındaki ilişki boşanma sonrasında da aynı şekilde devam etmektedir.
Baba- çocuk ilişkisinde ortak paylaşımlar olmadıkça aralarında soğukluk sonucu
uzaklaşmalar olmaktadır.
• Zaman geçtikçe babanın başka biriyle evlenmesi, yeniden bir çocuğa sahibi olması ve
ilişkiler kurması da baba tarafından fırsat ve istek oluşturur. Baba ve çocukların yaşadıkları
deneyimler ve yeni ilişkileri zaman içinde aile bağlarını kötü etkileyebilmektedir.
Boşanma Sonrasında Baba-Çocuk İlişkisi
• Boşanma gerçekleştikten sonra ilk yılda disiplin kuralları konusunda babalar, daha esnek
olmakta fakat ikinci yılın sonlarına doğru çocuklarının hayatlarından yavaş yavaş çıkmakta
ve görüşme sıklıklarını giderek azalmaktadırlar. Bunun sonucunda çocuk üzerindeki
babanın etkisi de zayıflamaktadır.
• Babanın, çocuğunu görme ve onunla iletişim halinde olma sıklığı ne kadar artarsa, anne-
çocuk ilişkisinin de kalitesi bir o kadar olumlu yönde artmaktadır. Diğer yönden anne- baba
arasındaki kötü iletişim söz konusu ise babanın çocuğunu ziyaret sıklığı, anne- çocuk
birlikteliğini zedelemekte ve çocukta davranış problemlerine neden olmaktadır.
• Babaların en zorlandıkları, endişe duydukları ve telaşa kapıldıkları an çocuklarını kaybetme
risklerinin oluşudur. Babaların bir çoğu bu durumdan dolayı derin bir depresyon
yaşayabilmektedir fakat bu durumun tersi de olabilmektedir.
Boşanma Sonrasında Baba-Çocuk İlişkisi
• Velayeti babada olan erkek çocuğunun sosyal uyumu, velayeti annede olan erkek çocuğun
ve babasıyla birlikte kalan kız çocuğunun yüksek derecede saldırganlık, davranış problemi
ve kendilerine olan özsaygılarında da düşüklük tespit edilmiştir.
• Boşanmış ebeveynlerin erkek çocukları, babalarının yeniden evlenmesine daha sıcak
bakmakta ve bu durumun aralarındaki ilişkiyi daha fazla arttırdığını düşünmektedir
• Boşanma sırasında çocuğun yaşı eğer en erken ergenlik dönemine rastlıyorsa, çocukların
babalarıyla olan iletişimleri de o derece daha sıkı olmaktadır. Eğer çocuk, küçükken
boşanma gerçekleştiyse, baba ve çocuk ilişkisi git gide azalmakta ve çocuklar yetişkin
olduklarında bozulan bu iletişimleri düzeltmek istememektedirler.
• Babayı görmeden büyüyen çocuklar diğer çocuklarla kıyaslandığında; psiko- sosyal
uyumu, okul başarısı, sınıftaki davranışları gibi bir çok konuda yetersiz kalabilmektedir.
Boşanma Sonrasında Baba-Çocuk İlişkisi
• Eğer ebeveynler, boşanma kararı aldıysa çocuklarının en az 2-3 yaşına gelmesini beklemeli
ve iletişim kurabilecek kadar dil yeteneği gelişmelidir.
• Babalar, boşandıktan sonra çocuğuyla iletişiminde her ne kadar bozulmalar olsa da,
babaların çocuklarıyla yapacakları sosyal etkinlikler, gidecekleri eğlence merkezleri aslında
çocuk için önemli birer aktivitedir.
• Babalar eğer bu ilgilenmeleri doğru bir biçimde yaparlarsa çocuklarında soyut düşünme
yeteneği, özsaygıları ve matematik başarılarında olumlu yönde bir ilişki gerçekleşir.
• Her iki ebeveynde ne durumda olursa olsunlar boşanma gerçekleştikten sonra birbirleriyle
iş birliği yapmalı ve gelecekte babanın hangi rolde, nasıl olacağını ve ziyaret günleri
konularında anlaşmaya varmalıdırlar
Boşanma sonrası
Anne-Çocuk İlişkisi
Boşanmış ailelerde çocuğun velayeti; annenin
evini terk etmesi, eşini aldatması, parasal
gücünün yetersiz olması gibi nedenler dışında
daha çok anneye verilmektedir.
Boşanma sonrası Anne-Çocuk İlişkisi
• Çocuğun yetişmesini üstlenen anneler, eşlerine karşı olan kırgınlık ve öfkelerini
çocuklarının üzerinden çıkarmaya çalışırken, eşlerine olan kırgınlıklarını çocuklarına belli
etme, onlara yansıtma yoluna gitmektedirler.
• Bu zamanlarda çocuklarına aşırı sevgi göstermek ve pahalı hediyeler alma gibi şeylere
sığınmaktadırlar. Yapılan tüm bu davranışlar aslında çocuklara yarar sağlamaktan daha çok
zarar vermektedir.
• Aslında boşanmanın sonuçlarına en fazla çocuklar katlanmak durumdadırlar. Çoğu çocukta,
annesiyle birlikte hayatın zor koşullarında hayatlarını devam ettirmek zorunda
kalmaktadırlar
• Anneler, boşanma olayı gerçekleşmesinden sonra çocuklarını kontrol altında tutmakta ve
sözlerini geçirmekte zorluk yaşayabilmektedirler. Özellikle erkek çocukları ebeveynlerine
karşı daha fazla itiraz etmekte, koyulan kurallara daha az uymaktadırlar.
Boşanma sonrası Anne-Çocuk İlişkisi
• Anneler, çocuklarına çok daha fazla disiplinli davranmakta, babalara göre daha fazla emir
vermektedirler.
• Anneler, çocuklarına karşı sınır koyucu ve emredici şekilde hareket ederken, çocukları ya
bu hareketleri önemsemez ya da bu davranışlara karşı direnç gösterirler.
• Annenin çocuğa karşı olumsuz uygulamaları ve kısıtlamaları boşanmanın ikinci senesinin
sonunda azalmaya başlar ve bu dönemden sonra pozitif yaklaşımlar artar.
• Anneler, çocuklarının ruhsal, sosyal ve kişilik gelişimlerinde önemli rol üstlenmektedirler.
• Annenin, yeniden evlenmesi erkek çocuğuyla ilişkisini kötü etkilemektedir.
Boşanma sonrası Anne-Çocuk İlişkisi
• Çocuğun annesiyle yaşamını sürdürmesi ve baba figüründen uzak hayatını sürdürmesine
neden olmakla birlikte, erkek çocukların baba örneğinden uzak kalmasına sebep
olmaktadır. Babanın ailede olmaması, otoriteyi sağlanmasında annenin, baba rol modeli
olması çocuklar üzerinde kontrol sağlamaları sonucu erkeklerin daha saldırgan ve dıştan
denetimli büyümelerine neden olabilmektedir.
• Çocuklarının bakımlarında ayrıldıkları eşlerinden yetersiz destek gördükleri ya da desteksiz
kaldıkları için yaşamlarını düzenlemekte zorluk çekmekte bu yüzden hem kadınlar hem
çocuklar düzen sorunları yaşamaktadırlar.
• Boşanma sonunda annenin maddi zorluklar yaşaması sonucu, çalışma hayatına girmesi
sonucu çocuğuyla olan ilişkilerine kısıtlamalar gelmektedir. Bu da anne- çocuk ilişkilerine
sekte vurmaktadır.
Velayete verilen çocuk sayısı ile annenin ve babanın velayetine verilen çocuk
oranı, 2010-2019
Boşanma Velayete verilen Annenin velayetine Babanın velayetine
sayısı çocuk sayısı verilen çocuk oranı verilen çocuk oranı
Yıl
(%) (%)
2010 118 568 96 366 74,3 25,7
2011 120 117 99 865 74,1 25,9
2012 123 325 100 624 74,2 25,8
2013 125 305 102 120 73,8 26,2
2014 130 913 107 337 74,4 25,6
2015 131 830 109 978 74,9 25,1
2016 126 164 106 460 75,2 24,8
2017 128 411 108 297 74,8 25,2
2018(r) 143 573 125 768 75,7 24,3
2019 155 047 139 660 76,0 24,0
TÜİK, Evlenme ve Boşanma İstatistikleri, 2019
Boşanma Sonrasında Kişilerde Oluşan
Depresyonun Sosyal Hayat İle Arasındaki İlişki
• Ayrılık yaşayan kişiler, bir yandan yeni hayat kurarken bir yandan da kan bağı ile bağlı olduğu
insanlara durumlarını anlatmak, çocuk bakımları, mahkemeler gibi birçok durumla ilgilenmektedirler.
• Ayrılığın getirdiği duygusal karışıklıkla beraber sosyal hayatlarını da düzene sokmak için uğraşırlar
ve bu durumlarda depresyona yakalanma riskleri de fazlalaşır.
• Boşanan kişiler, yeni yaşam yerlerine taşınmak, maddi sıkıntılar içinde yaşamaya çalışmak ve sosyal
çevre edinmek içinde çabalarlar.
• Bu dönemlerde karışık ve düzensiz hissi duygular yaşayabilirler. Kendinde eksiklik hissetmek, acı,
yalnız kalmak, üzüntü yaşadığı bu hislerden bazılarıdır. Sosyal yaşamdaki olumsuzluklar
depresyonun oluşunda büyük etkenlerdendir.
• Sosyal hayattaki eşitsizlikler, kadın ve erkeklerde yaşadığı depresyonla aralarında kuvvetli bir bağ
saptanmaktadır. İnsanların, çok yakınındaki insanları bir şekilde kaybetmeleri, boşanma olayı, iş
bulamama gibi etkenlerin olması özellikle çalışan kadınlarda, depresyonu ortaya çıkaran nedenlerdir.
Boşanma, kişiler arasındaki duygusallığın bir
bitişi değil aynı zamanda, kişilerin alıştığı hayat
çizgisinin tümünün değişmesi anlamına gelir.
BOŞANMA TRAVMASI
BOŞANMA TRAVMASI
• Boşanmada kişiler anlaşarak ya da çekişmeli de boşansa; boşanma olayı bireylerde bırakacağı
psikolojik etkilerinin yok olması için özel bir yaklaşıma gerek vardır. Travmaya neden olan boşanma,
kişilerde depresyon, sosyal anksiyete gibi pek çok şekilde kendini hissettirerek yaşam kalitelerini
olumsuz etkilemektedir.
• Bu travmatik olayın sonucunda kişilerin hayatlarına devam etmelerinin birçok yolu vardır. Boşanma
da sadece ilişkiler bitmemekte; bunun yanında kişilerin geleceklerine dair kurdukları planların ve
güzel hayallerinin sona ermesidir.
• Kişilerin gelecek için yaptıkları planlardan mahrum kalmaları daha sonra kendilerini boşlukta
görmelerine neden olmaktadır. Boşluk hissinin devamında kişiler endişe, öfke ve stres gibi duygulara
kapılmaktadırlar.
• Bu hislerle baş edilmesi basit olmayan ve ortaya çıkan bu travmayı atlatmak elbette ki imkansız
değildir sadece kişilerin zamana, sabırlı olmaya ve kendilerine vakit ayırmalarına ihtiyaçları vardır.
BOŞANMA TRAVMASI
• Boşanma sonunda ortaya çıkan acı ve yoksunluk hissinin kişiler göz ardı etmek yerine bu
duygularıyla yüzleşmeleri gerekir. Ortaya çıkan bu duygular, normal insani tepkilerdir ve bunların
göz ardı edilmesi sağlıksız sonuçlar ortaya çıkarır.
• Kısaca, boşanma olayından kişilerin üzülüp acı çekmeleri kadar normal bir şey yoktur.
• Kendilerini teskin etmek için kullandıkları suni tepkiler yerine gerçek duygularıyla yüzleşmeleri ve
herkesin hayatında olduğu gibi inişlerin- çıkışların olabileceğini kabul etmek kişileri, zamanla
güçlendirecektir.
• Boşanma safhasında kişiler için yakın arkadaş ve akrabalarıyla bu olayları paylaşması önemlidir.
Boşanan diğer insanların hayatlarını öğrenmek onların iyileştiğini görmek kişilere iyi gelecektir.
• İçine kapanık bireylerin bu olayları konuşması zor olduğu için yaşadıkları duyguları tüm açıklığıyla
bir kağıda dökmeleri iyi bir iyileşme yolu olabilir.
BOŞANMA TRAVMASIYLA
BAŞ ETMENİN YOLLARI
3. HAFTA
Bölüm 3
Family Marker Programıng
• Her boşanma travmatik bir olay olsa da, travmaların türü boşanma olayını
özelliğine göre değişim gösterebilir.
• Örneğin; boşanma kararı alan aileler etrafları tarafından baskı
hissediyorlarsa bu olay travmatize olmuş demektir veya dışarıdan
mükemmel gibi gözüken bir evlilik çiftlerden birinin aldatması vb
nedenlerden sekteye uğramışsa da durum farklılaşır.
BOŞANMA TRAVMASIYLA BAŞ ETMENİN YOLLARI
1-) Boşanma travmasını tanımak ve önlem almak;
• Bireyler bu sürecin çok zor bir dönem olduğunu kabul etmeli ve bunun
sonucunda her şeyi kusursuz yapmak zorunda olduklarını
düşünmemelidirler.
• Bu zaman zarfında biraz kendilerini dinlemek, onlara gelecekteki
yaşamları için bir ışık olacaktır.
BOŞANMA TRAVMASIYLA BAŞ ETMENİN YOLLARI
2-) Kişiler kendilerine bir mola vermeli;
• Boşanma süresince kişilerin kendilerine yaptığı en kötü şey kendilerini
yalnızlığın içine itmektir.
• Çünkü evli olduğu zamanlarda sürekli eşiyle beraber olan ve onun
varlığına alışık olan bir kişinin böyle bir hayattan kopup tek başına
kalması, içine kapanması sağlıklı bir durum değildir. Bu nedenle sınırlı da
olsa sosyalleşmek, çevresindeki insanlarla dertleşmek kişilere iyi
gelecektir.
BOŞANMA TRAVMASIYLA BAŞ ETMENİN YOLLARI
3-) Bu zamanı tek başına geçirmeyi düşünmeyin;
• Bu dönemlerde kişilerin bir takım bağımlılıklara karşı zayıflık
gösterdikleri görülmektedir. ( Alkol, sigara vb. gibi )
• Sağlıklarına önem vermek ve spor gibi etkinliklerde bulunmak kişiyi
mutlu etmektedir.
BOŞANMA TRAVMASIYLA BAŞ ETMENİN YOLLARI
4-) Bireylerin bedensel sağlıklarına önem vermesi;
• Kişiler evlilik hayatının getirdiği sorumluluklar içinde yapmak istedikleri
fakat yapamadıkları birtakım hobilerini bu dönemde keşfedip onlarla
uğraşmaları onları oyalayacaktır.
• Bu hobiler, zihnimizi oyalayacağı için travmayı atlatmamıza etkili
olacaktır.
BOŞANMA TRAVMASIYLA BAŞ ETMENİN YOLLARI
5-) Kendilerini oyalayacak yeni uğraşılar edinmek;
• Evlilik hayatının rutin düzenin bozulmasından sonra kişiler boşluğa
düşebilir. Bu demek değil ki, kendilerine bir düzen sağlayamayacak ya da
hayat içinde savrularak yaşayacak.
• Vakit geçirmeden kişiler beklenti ve isteklerine uygun gündelik bir düzen
oluşturmalı ve bunu aksatmadan yapmalı.
BOŞANMA TRAVMASIYLA BAŞ ETMENİN YOLLARI
6-) Kişilerin kendilerine günlük bir düzen oluşturmaları;
• Kişiler yaşadıkları boşanma travmasının üzerlerindeki etkilerini dikkatle
takip etmeli.
• Eğer kendilerini zaman geçtikçe daha kötü hissediyorlarsa bu yaşadıkları
olayın boşanma depresyonu olabileceğini düşünmeli ve en yakın zamanda
uzmanlardan yardım almak için başvurmalıdırlar.
BOŞANMA TRAVMASIYLA BAŞ ETMENİN YOLLARI
7-) Ruh sağlığının önemi;
Kadınlar Üzerinde Boşanma ve Boşanmanın
Ruhsal Travmayla İlişkisi
Boşanmadan sonra kadın değişik duygulara kapılmakta bu da kadının psikolojisinin
bozulup depresyona girmesine neden olmaktadır. Bu duyguları şöyle sıralayabiliriz;
1-) Sevgi eksikliği
2-) Yalnız hissetme
3-) Çaresiz kalma
4-) Karar verememe
5-) Üstlendiği sorumlulukların
ağırlığı
6-) Kendini değersiz hissetme
7-) Erkeklere karşı güven duyamama
8-) Güven eksikliği
9-) Boşluk hissi
10-) Kendi ve çocuğa karşı suçlu
hissetme
11-) İsyan etme ve aşağılanma
Kadınlar Üzerinde Boşanma ve Boşanmanın
Ruhsal Travmayla İlişkisi
Kadınlar, boşanmayla ortaya çıkan sorunlara daha duygusal yaklaşır ve daha fazla etkiler.
• Kadınlar bu dönemlerinde erkeklere göre yaşadıklarını sözle daha rahat
ifade edebilmekte ve davranışlarında gösterebilmektedirler. Kadınların
depresyona girmeleri erkeklere oranla daha fazladır.
• Ruhsal travma yaşayan kadınlarda, sonra görülen en sık rastlanan hastalık
depresyon ve travma sonra stres hastalığıdır.
• Boşanma kadınların çaresiz kaldığı, boşluğa düştüğü bir dönem olduğu
için depresyona yakalanmaları erkeklere oranla daha fazladır.
Kadınlar Üzerinde Boşanma ve Boşanmanın
Ruhsal Travmayla İlişkisi
Kadınlar, boşanmayla ortaya çıkan sorunlara daha duygusal yaklaşır ve daha fazla etkiler.
• Depresyon dönemlerinde, yaşadıkları hayata karşı isteksizlik, moral bozukluğu
hayattan zevk alamama ve benzerleri gibi duygular onları ruhsal travmadan
sonra depresyona sokmaktadır.
• Travma yaşayan kadınlar stres hastalığına da kapılmaktadırlar. Bu hastalığın
belirtileri uykusuzluk, kabuslar, kolay irkilme, çabuk sinirlenme, gelecek ile
ilgili plan yapamama, evlilik yaşantısındaki olumsuzlukları kendini rahatsız
edecek biçimde sürekli tekrardan anımsamak, başkalarının kendini
anlamadıklarını düşünüp, çevresine karşı yabancılaşma hissi vb. yaşar.
Kadınlar Üzerinde Boşanma ve Boşanmanın
Ruhsal Travmayla İlişkisi
Kadınlar, boşanmayla ortaya çıkan sorunlara daha duygusal yaklaşır ve daha fazla etkiler.
• TSSB, kadınlar da erkeklere oranla 2- 3 kat daha fazla görülmektedir. Kadınlar,
travmayı çok daha şiddetli yaşama riski altındadır.
• Kadınların, çevresinden göreceği sosyal destek bu hastalığın iyileşmesinde
olumlu etkiler göstermektedir. Eğer çevresinden gördüğü sosyal destek az ise
depresyon rahatsızlığının belirtileri çok daha fazla hissedilebilir.
• Boşanma olaylarında genellikle kadınlar kendilerini çok daha hızlı suçlar ve bu
ilişkiyi yürütmeyi beceremediklerini düşünürler. Bu kadınlar için çok örseleyici
bir durumdur. Kadınların özgüveninin yitirilmesine; iç huzurunun ve
mutsuzluğunun perçinlenmesine neden olur.
Kadınlar Üzerinde Boşanma ve Boşanmanın
Ruhsal Travmayla İlişkisi
Kadınlar, boşanmayla ortaya çıkan sorunlara daha duygusal yaklaşır ve daha fazla etkiler.
• Boşanan kadınlar günlük hayatlarında bir çok problemle uğraşırken bunun
yanında iç dünyalarında yaşadıkları yalnızlık duygusu, gelecekleriyle ilgili
hissettikleri kaygılar, özgüven kaybı, yaşantılarına yeni girecek kişilere
güvenmekle ilgili yaşadıkları sorunlar, depresyon, baskı altında hissetme,
yaşadıkları toplumun onlara bakış açılarıyla baş etme, çevreden alacakları
uygunsuz istekler ve tacizlerle mücadele etmek gibi birçok yükün altında
almakta ve bunun sonucunda travma yaşamaktadırlar.
• Boşanma yaşamış kadınların, hiç evlilik hayatı kadınlara göre stres düzeylerinin
yüksek olduğu, herhangi bir stresli olay karşısında daha duyarlı oldukları ve
onlara verilen aile desteğinden daha az fayda elde ettikleri bulunmuştur.
Kadınlar Üzerinde Boşanma ve Boşanmanın
Ruhsal Travmayla İlişkisi
Kadınlar, boşanmayla ortaya çıkan sorunlara daha duygusal yaklaşır ve daha fazla etkiler.
• Boşanma yaşamış kadınlar, stresli hayat olaylarının ve depresif semptomlarının
boşanma olayından hemen sonra ki zamanlarda yükseldiği yani boşanma sürecindeki
ayrılık bölümünün travmatik olarak hissedildiği bu bölümünde yasal boşanma dönemine
rastladığı belirlenmiştir.
• Boşanmanın, kadınlar üzerinde kısa ve uzun süreli olumlu olmayan sonuçları
bulunmaktadır. Bunların arasında fiziksel ve psikolojik sağlık problemleri en
önemlileridir.
• Boşanma yaşamış kadınlarda depresif semptomların ve anksiyetinin evli kadınlara göre
daha yüksek olduğu bildirilmektedir. Boşanmanın ilk iki senesinde semptomlar daha
fazla görüldüğü yani boşanmanın sonunda travmatik bir zaman yaşandığı fakat üçüncü
senede bu etkilerin giderek azaldığı bulunmuştur.
Erkekler Üzerinde Boşanma ve Boşanmanın
travmayla İlişkisi
Erkekler, bu dönemlerinde çevresindeki insanlarla daha az konuşarak, kendilerini
daha az ifade ederek, sessizleşerek ve içlerine kapanarak yaşamaktadırlar.
• Erkekler boşanma dönemlerinde kendilerini genellikle içki, sigara, gece
hayatı gibi kötü alışkanlıklara vermekte ve örtülü depresyon
yaşayabilmektedirler.
• Erkekler kadınlara oranla ayrılık stresini daha hassas atlattıkları
söylenmektedir.
• Erkekler, boşanma olayında genellikle kendilerini hatasız bulmakta ve
eşlerini suçlayarak kendilerine bir savunma mekanizması
oluşturmaktadırlar.
Erkekler Üzerinde Boşanma ve Boşanmanın
travmayla İlişkisi
Erkekler, bu dönemlerinde çevresindeki insanlarla daha az konuşarak, kendilerini
daha az ifade ederek, sessizleşerek ve içlerine kapanarak yaşamaktadırlar.
• Erkeklerin travma yaşamaları ve bunun sonunda depresyona ve TSSB yakalanma riskleri
kadınlara oranla 2-3 kat daha az olmasına karşı bir kısım erkek boşanmadan sonra bu
rahatsızlıklara yakalanmaktadır.
• Erkeklerde de kadınlar gibi boşanma sonunda ortaya çıkan depresyon rahatsızlığının dışında
çeşitli anksiyete bozuklukları, aşırı alkol kullanma veya madde kullanımları da
görülebilmektedir.
• Ruhsal rahatsızlık geçirmiş bireylerde, travma sonrası ruhsal rahatsızlıkların yeniden ortaya
çıkma riski vardır.
• TSSB dışında farklı bir ruhsal rahatsızlığı varsa kişinin boşanma ile yaşadığı sıkıntı ve iş
gücü kaybı artar. Bunun tedavisi yoğun ve daha uzun süreli tedavilerdir.
• Boşanma yaşayan erkekler, bu yaşadıkları dönemde kadınlara oranla uzman desteğini daha
az kabul etmektedir.

Weitere ähnliche Inhalte

Ähnlich wie BOŞANMA SÜRECİ 2. HAFTA BÖLÜM2.pdf

Gebelik ve lohusalık döneminde duygudurum değişimleri
Gebelik ve lohusalık döneminde duygudurum değişimleriGebelik ve lohusalık döneminde duygudurum değişimleri
Gebelik ve lohusalık döneminde duygudurum değişimleriMine Hasırcı Doğan
 
Gebelik ve lohusalık döneminde duygudurum değişimleri
Gebelik ve lohusalık döneminde duygudurum değişimleriGebelik ve lohusalık döneminde duygudurum değişimleri
Gebelik ve lohusalık döneminde duygudurum değişimleriMine Hasırcı Doğan
 
CP-Care IO2 - Modül 7 - Tükenmişlik
CP-Care IO2 - Modül 7 - TükenmişlikCP-Care IO2 - Modül 7 - Tükenmişlik
CP-Care IO2 - Modül 7 - TükenmişlikADEM TEKEREK
 
Cp care-io2-modul-7-tr
Cp care-io2-modul-7-trCp care-io2-modul-7-tr
Cp care-io2-modul-7-trADEM TEKEREK
 
EğItim Bilimleri 9
EğItim Bilimleri 9EğItim Bilimleri 9
EğItim Bilimleri 9derslopedi
 
SORU 1 Deerlerle ilgili hangi ifade yanltr Deerler, bir k�lt�rd.pdf
SORU 1 Deerlerle ilgili hangi ifade yanltr Deerler, bir k�lt�rd.pdfSORU 1 Deerlerle ilgili hangi ifade yanltr Deerler, bir k�lt�rd.pdf
SORU 1 Deerlerle ilgili hangi ifade yanltr Deerler, bir k�lt�rd.pdfayubkota
 
YAKIN İLİŞKİLER-AFFEDİCİLİK
YAKIN İLİŞKİLER-AFFEDİCİLİKYAKIN İLİŞKİLER-AFFEDİCİLİK
YAKIN İLİŞKİLER-AFFEDİCİLİKCerenArslan3
 
Psikoeğitim sunusu
Psikoeğitim sunusuPsikoeğitim sunusu
Psikoeğitim sunusuethemuslu
 
Gazi̇antep Afad psi̇kososyal destek çalişma grubu çalişana huzur sunumu
Gazi̇antep Afad psi̇kososyal destek çalişma grubu  çalişana huzur sunumuGazi̇antep Afad psi̇kososyal destek çalişma grubu  çalişana huzur sunumu
Gazi̇antep Afad psi̇kososyal destek çalişma grubu çalişana huzur sunumuŞiraz ADİL
 
Gazi̇ante psi̇kososyal destek çalişma grubu çalişana huzur sunumu özeti̇
Gazi̇ante psi̇kososyal destek çalişma grubu  çalişana huzur sunumu özeti̇Gazi̇ante psi̇kososyal destek çalişma grubu  çalişana huzur sunumu özeti̇
Gazi̇ante psi̇kososyal destek çalişma grubu çalişana huzur sunumu özeti̇Şiraz ADİL
 
FMP Eğitimi Bölüm 2.pdf
FMP Eğitimi Bölüm 2.pdfFMP Eğitimi Bölüm 2.pdf
FMP Eğitimi Bölüm 2.pdfSeyfettinColak
 

Ähnlich wie BOŞANMA SÜRECİ 2. HAFTA BÖLÜM2.pdf (20)

Ruh sağliği
Ruh sağliğiRuh sağliği
Ruh sağliği
 
Ruh sağliği
Ruh sağliğiRuh sağliği
Ruh sağliği
 
Ruh sağliği
Ruh sağliğiRuh sağliği
Ruh sağliği
 
Ruh sağliği
Ruh sağliğiRuh sağliği
Ruh sağliği
 
Ruh Sağlığı
Ruh SağlığıRuh Sağlığı
Ruh Sağlığı
 
Gebelik ve lohusalık döneminde duygudurum değişimleri
Gebelik ve lohusalık döneminde duygudurum değişimleriGebelik ve lohusalık döneminde duygudurum değişimleri
Gebelik ve lohusalık döneminde duygudurum değişimleri
 
Gebelik ve lohusalık döneminde duygudurum değişimleri
Gebelik ve lohusalık döneminde duygudurum değişimleriGebelik ve lohusalık döneminde duygudurum değişimleri
Gebelik ve lohusalık döneminde duygudurum değişimleri
 
CP-Care IO2 - Modül 7 - Tükenmişlik
CP-Care IO2 - Modül 7 - TükenmişlikCP-Care IO2 - Modül 7 - Tükenmişlik
CP-Care IO2 - Modül 7 - Tükenmişlik
 
Cp care-io2-modul-7-tr
Cp care-io2-modul-7-trCp care-io2-modul-7-tr
Cp care-io2-modul-7-tr
 
EğItim Bilimleri 9
EğItim Bilimleri 9EğItim Bilimleri 9
EğItim Bilimleri 9
 
Sunu1
Sunu1Sunu1
Sunu1
 
Sunu1
Sunu1Sunu1
Sunu1
 
SORU 1 Deerlerle ilgili hangi ifade yanltr Deerler, bir k�lt�rd.pdf
SORU 1 Deerlerle ilgili hangi ifade yanltr Deerler, bir k�lt�rd.pdfSORU 1 Deerlerle ilgili hangi ifade yanltr Deerler, bir k�lt�rd.pdf
SORU 1 Deerlerle ilgili hangi ifade yanltr Deerler, bir k�lt�rd.pdf
 
YAKIN İLİŞKİLER-AFFEDİCİLİK
YAKIN İLİŞKİLER-AFFEDİCİLİKYAKIN İLİŞKİLER-AFFEDİCİLİK
YAKIN İLİŞKİLER-AFFEDİCİLİK
 
MedVET module 1 part 4 TR
MedVET module 1 part 4 TRMedVET module 1 part 4 TR
MedVET module 1 part 4 TR
 
Psikoeğitim sunusu
Psikoeğitim sunusuPsikoeğitim sunusu
Psikoeğitim sunusu
 
Gazi̇antep Afad psi̇kososyal destek çalişma grubu çalişana huzur sunumu
Gazi̇antep Afad psi̇kososyal destek çalişma grubu  çalişana huzur sunumuGazi̇antep Afad psi̇kososyal destek çalişma grubu  çalişana huzur sunumu
Gazi̇antep Afad psi̇kososyal destek çalişma grubu çalişana huzur sunumu
 
Gazi̇ante psi̇kososyal destek çalişma grubu çalişana huzur sunumu özeti̇
Gazi̇ante psi̇kososyal destek çalişma grubu  çalişana huzur sunumu özeti̇Gazi̇ante psi̇kososyal destek çalişma grubu  çalişana huzur sunumu özeti̇
Gazi̇ante psi̇kososyal destek çalişma grubu çalişana huzur sunumu özeti̇
 
FMP Eğitimi Bölüm 2.pdf
FMP Eğitimi Bölüm 2.pdfFMP Eğitimi Bölüm 2.pdf
FMP Eğitimi Bölüm 2.pdf
 
Anoreksiya Tedavisi
Anoreksiya TedavisiAnoreksiya Tedavisi
Anoreksiya Tedavisi
 

Mehr von SeyfettinColak

FMP Eğitimi Bölüm 1.pdf
FMP Eğitimi Bölüm 1.pdfFMP Eğitimi Bölüm 1.pdf
FMP Eğitimi Bölüm 1.pdfSeyfettinColak
 
FMP Eğitimi Bölüm 3.pdf
FMP Eğitimi Bölüm 3.pdfFMP Eğitimi Bölüm 3.pdf
FMP Eğitimi Bölüm 3.pdfSeyfettinColak
 
FMP Eğitimi Bölüm 5.pdf
FMP Eğitimi Bölüm 5.pdfFMP Eğitimi Bölüm 5.pdf
FMP Eğitimi Bölüm 5.pdfSeyfettinColak
 
FMP Eğitimi Bölüm 8.pdf
FMP Eğitimi Bölüm 8.pdfFMP Eğitimi Bölüm 8.pdf
FMP Eğitimi Bölüm 8.pdfSeyfettinColak
 
FMP Eğitimi Bölüm 6.pdf
FMP Eğitimi Bölüm 6.pdfFMP Eğitimi Bölüm 6.pdf
FMP Eğitimi Bölüm 6.pdfSeyfettinColak
 
FMP Eğitimi Bölüm 7.pdf
FMP Eğitimi Bölüm 7.pdfFMP Eğitimi Bölüm 7.pdf
FMP Eğitimi Bölüm 7.pdfSeyfettinColak
 
İKİ YAŞ SENDROMU 7. HAFTA.pdf
İKİ YAŞ SENDROMU 7. HAFTA.pdfİKİ YAŞ SENDROMU 7. HAFTA.pdf
İKİ YAŞ SENDROMU 7. HAFTA.pdfSeyfettinColak
 
ÇOCUK İSTİSMARI 6. HAFTA.pdf
ÇOCUK İSTİSMARI 6. HAFTA.pdfÇOCUK İSTİSMARI 6. HAFTA.pdf
ÇOCUK İSTİSMARI 6. HAFTA.pdfSeyfettinColak
 
CİNSEL İSTİSMAR 5. HAFTA.pdf
CİNSEL İSTİSMAR 5. HAFTA.pdfCİNSEL İSTİSMAR 5. HAFTA.pdf
CİNSEL İSTİSMAR 5. HAFTA.pdfSeyfettinColak
 
DUYGU ODAKLI ÇİFT TERAPİSİ 4. HAFTA.pdf
DUYGU ODAKLI ÇİFT TERAPİSİ 4. HAFTA.pdfDUYGU ODAKLI ÇİFT TERAPİSİ 4. HAFTA.pdf
DUYGU ODAKLI ÇİFT TERAPİSİ 4. HAFTA.pdfSeyfettinColak
 
CİNSEL TERAPİDE BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM 3.HAFTA BÖLÜM3.pdf
CİNSEL TERAPİDE BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM  3.HAFTA BÖLÜM3.pdfCİNSEL TERAPİDE BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM  3.HAFTA BÖLÜM3.pdf
CİNSEL TERAPİDE BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM 3.HAFTA BÖLÜM3.pdfSeyfettinColak
 
CİNSEL TERAPİDE BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM 3.HAFTA BÖLÜM 2.pdf
CİNSEL TERAPİDE BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM 3.HAFTA BÖLÜM 2.pdfCİNSEL TERAPİDE BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM 3.HAFTA BÖLÜM 2.pdf
CİNSEL TERAPİDE BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM 3.HAFTA BÖLÜM 2.pdfSeyfettinColak
 
CİNSEL TERAPİDE BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM 3. HAFTA.pdf
CİNSEL TERAPİDE BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM 3. HAFTA.pdfCİNSEL TERAPİDE BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM 3. HAFTA.pdf
CİNSEL TERAPİDE BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM 3. HAFTA.pdfSeyfettinColak
 
Aile Danışmanlığı Kuramları 1 HAFTA.pdf
Aile Danışmanlığı Kuramları 1 HAFTA.pdfAile Danışmanlığı Kuramları 1 HAFTA.pdf
Aile Danışmanlığı Kuramları 1 HAFTA.pdfSeyfettinColak
 
Hastalıkların Ruhsal Ve Zihinsel Nedenleri
Hastalıkların Ruhsal Ve Zihinsel NedenleriHastalıkların Ruhsal Ve Zihinsel Nedenleri
Hastalıkların Ruhsal Ve Zihinsel NedenleriSeyfettinColak
 
Kilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 7.pdf
Kilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 7.pdfKilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 7.pdf
Kilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 7.pdfSeyfettinColak
 
Kilo Kontrolü Uzmanlığı 5.pptx
Kilo Kontrolü Uzmanlığı 5.pptxKilo Kontrolü Uzmanlığı 5.pptx
Kilo Kontrolü Uzmanlığı 5.pptxSeyfettinColak
 
Kilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 4.pdf
Kilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 4.pdfKilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 4.pdf
Kilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 4.pdfSeyfettinColak
 
Kilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 3.pdf
Kilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 3.pdfKilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 3.pdf
Kilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 3.pdfSeyfettinColak
 
Kilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 2.pdf
Kilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 2.pdfKilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 2.pdf
Kilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 2.pdfSeyfettinColak
 

Mehr von SeyfettinColak (20)

FMP Eğitimi Bölüm 1.pdf
FMP Eğitimi Bölüm 1.pdfFMP Eğitimi Bölüm 1.pdf
FMP Eğitimi Bölüm 1.pdf
 
FMP Eğitimi Bölüm 3.pdf
FMP Eğitimi Bölüm 3.pdfFMP Eğitimi Bölüm 3.pdf
FMP Eğitimi Bölüm 3.pdf
 
FMP Eğitimi Bölüm 5.pdf
FMP Eğitimi Bölüm 5.pdfFMP Eğitimi Bölüm 5.pdf
FMP Eğitimi Bölüm 5.pdf
 
FMP Eğitimi Bölüm 8.pdf
FMP Eğitimi Bölüm 8.pdfFMP Eğitimi Bölüm 8.pdf
FMP Eğitimi Bölüm 8.pdf
 
FMP Eğitimi Bölüm 6.pdf
FMP Eğitimi Bölüm 6.pdfFMP Eğitimi Bölüm 6.pdf
FMP Eğitimi Bölüm 6.pdf
 
FMP Eğitimi Bölüm 7.pdf
FMP Eğitimi Bölüm 7.pdfFMP Eğitimi Bölüm 7.pdf
FMP Eğitimi Bölüm 7.pdf
 
İKİ YAŞ SENDROMU 7. HAFTA.pdf
İKİ YAŞ SENDROMU 7. HAFTA.pdfİKİ YAŞ SENDROMU 7. HAFTA.pdf
İKİ YAŞ SENDROMU 7. HAFTA.pdf
 
ÇOCUK İSTİSMARI 6. HAFTA.pdf
ÇOCUK İSTİSMARI 6. HAFTA.pdfÇOCUK İSTİSMARI 6. HAFTA.pdf
ÇOCUK İSTİSMARI 6. HAFTA.pdf
 
CİNSEL İSTİSMAR 5. HAFTA.pdf
CİNSEL İSTİSMAR 5. HAFTA.pdfCİNSEL İSTİSMAR 5. HAFTA.pdf
CİNSEL İSTİSMAR 5. HAFTA.pdf
 
DUYGU ODAKLI ÇİFT TERAPİSİ 4. HAFTA.pdf
DUYGU ODAKLI ÇİFT TERAPİSİ 4. HAFTA.pdfDUYGU ODAKLI ÇİFT TERAPİSİ 4. HAFTA.pdf
DUYGU ODAKLI ÇİFT TERAPİSİ 4. HAFTA.pdf
 
CİNSEL TERAPİDE BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM 3.HAFTA BÖLÜM3.pdf
CİNSEL TERAPİDE BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM  3.HAFTA BÖLÜM3.pdfCİNSEL TERAPİDE BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM  3.HAFTA BÖLÜM3.pdf
CİNSEL TERAPİDE BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM 3.HAFTA BÖLÜM3.pdf
 
CİNSEL TERAPİDE BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM 3.HAFTA BÖLÜM 2.pdf
CİNSEL TERAPİDE BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM 3.HAFTA BÖLÜM 2.pdfCİNSEL TERAPİDE BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM 3.HAFTA BÖLÜM 2.pdf
CİNSEL TERAPİDE BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM 3.HAFTA BÖLÜM 2.pdf
 
CİNSEL TERAPİDE BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM 3. HAFTA.pdf
CİNSEL TERAPİDE BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM 3. HAFTA.pdfCİNSEL TERAPİDE BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM 3. HAFTA.pdf
CİNSEL TERAPİDE BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM 3. HAFTA.pdf
 
Aile Danışmanlığı Kuramları 1 HAFTA.pdf
Aile Danışmanlığı Kuramları 1 HAFTA.pdfAile Danışmanlığı Kuramları 1 HAFTA.pdf
Aile Danışmanlığı Kuramları 1 HAFTA.pdf
 
Hastalıkların Ruhsal Ve Zihinsel Nedenleri
Hastalıkların Ruhsal Ve Zihinsel NedenleriHastalıkların Ruhsal Ve Zihinsel Nedenleri
Hastalıkların Ruhsal Ve Zihinsel Nedenleri
 
Kilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 7.pdf
Kilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 7.pdfKilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 7.pdf
Kilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 7.pdf
 
Kilo Kontrolü Uzmanlığı 5.pptx
Kilo Kontrolü Uzmanlığı 5.pptxKilo Kontrolü Uzmanlığı 5.pptx
Kilo Kontrolü Uzmanlığı 5.pptx
 
Kilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 4.pdf
Kilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 4.pdfKilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 4.pdf
Kilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 4.pdf
 
Kilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 3.pdf
Kilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 3.pdfKilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 3.pdf
Kilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 3.pdf
 
Kilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 2.pdf
Kilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 2.pdfKilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 2.pdf
Kilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 2.pdf
 

BOŞANMA SÜRECİ 2. HAFTA BÖLÜM2.pdf

  • 1. BOŞANMA SÜRECİ 2. HAFTA Bölüm 2 Family Marker Programıng
  • 2. • Her şeyden evvel evliliğinizde neyin yanlış gittiğini bir uzmanla birlikte dikkatlice tekrar düşünmek sağlıklı karar aldığınızdan emin olmak adına size büyük bir destek unsuru oluşturacaktır. • Tek çözüm gerçekten boşanmak ise bu süreci doğru ve en az zarar alarak ve vererek yönetmek adına da doğru bir karar olacaktır. • Boşanma sürecinde ortaya çıkan duygularınızla baş etmek, • Kendinizi yalnız, güçsüz ve savunmasız hissetmemek, • Önemli detayları atlamamak, • Varsa çocuklarınız için bu süreci travmatik hale getirmemek, • Boşandıktan sonraki yeni hayatınıza daha kolay adapte olabilmek, • Var olan olumsuz ilişki modelinizi bir sonraki ilişkinizde tekrar etmemek için psikolojik destek alabilirsiniz. BOŞANMA SÜRECİNDE PSİKOLOJİK DESTEK NEDEN ÖNEMLİ?
  • 3. • Çiftler arasında iletişim sağlanır. • Boşanma öncesi danışmanlık verilir • Boşanma sebepleri ve süreç değerlendirmesi yapılır • Altyapı gözden geçirilir. • Çocukla ilgili yapılması gerekenler tartışılır. Boşanma aşamasında çocuğun durumu ve potansiyeli değerlendirilir. • İyi boşanma kavramı öğretilir. • Boşanmanın yas süreci hem çiftte hem de çocukta analiz edilir. • İki çekirdekli aile kavramı hakkında eğitim verilir. • Boşanmanın ömür boyu sürecek evlilik benzeri bir kurum olduğu öğretilir. • İleriki aşamalarda danışma verilir. (yeni ilişkilere adaptasyon, üvey annelik vs) BOŞANMA SÜRECİNDE BOŞANMA DANIŞMANLIĞI NE İŞE YARAR?
  • 4. Burada kastettiğim konu anlaşmalı boşanma kavramından öte bir durum. Boşanmada aynen evlilikler gibi etkisi (özelikle çocuk varsa) bir ömür boyu süren bir durum. Boşanma eğer " iyi" yapılmadıysa çiftlerin ve özellikle çocukların ruhsal ve ekonomik sorun yaşama ihtimali artmaktadır. Boşanmış erkek ve boşanmış kadınlarda ekonomik gerilemeye sık rastlanır. Çiftlerde güvensizlik, sitem ve öfke gibi duygular uzun yıllar sürmektedir. İyi bir boşanma gerçekleşmedi ise çocukta kendine güvensizlik, kişilik sorunları, daha yüksek depresyon ve anksiyete yaşanmaktadır. Boşanmış aile çocuklarında ilişki sorunları ve boşanma oranları daha yüksek oranda gözlenir. İyi boşanma ile tüm bu negatif olasılıklar azaltılabilir ve özellikle çocuklar bu durumdan en az ya da hiç etkilenmezler. ancak gözlem ve deneyimlerimizden iyi boşanabilen ailelerin çok azınlıkta olduğunu söyleyebiliriz.
  • 5. 1-) Mutlaka bir evlilik ve boşanma uzmanından boşanmanın her aşamasında destek almışlardır. 2-) Eşler anlaşmışlar ve birbirleri ile iyi bir iletişim sürdürüyorlar. 3-) Öfke hüzün ve sitem gibi duygularla baş edip, boşandığı eşiyle yeni sınırlara uyum sağlamışlar. 4-) Anlaşmalı bir boşanma ile uzlaşmışlar ve adil bir mal ayırımı yapmışlar. 5-) Çocukların önünde tartışmamışlar ve aldıkları danışma sayesinde onları yaralamayacak biçimde durumu açıklamışlar. çocuklara karşı ortak ve kararlı bir biçimde yeni düzeni oturtmuşlar. 6-) Çocuklar güven içinde ana-babalığın ortak bir biçimde sürdürüleceğinden eminler. 7-) Maddi alt yapı oluşmuş çocuklar giden tarafa ya da kalan tarafa üzülmüyor. 8-) Boşanmış çiftin aileleri durumu kabullenmiş ve çocuklara nasıl davranmaları gerektiğini biliyor. 9-) Gerekli durumlarda çocuk için ve özellikle çocuğun önünde pozitif iletişim içerisindeler. İyi boşanmayı kurgusal olarak yazalım; iyi boşanmış çiftler:
  • 6. EVLİLİKTE SORUN YARATAN KONULAR • 1-) PARA YÖNETİMİ, MADDİ PROBLEMLER • 2-) CİNSEL YAŞAM • 3-) SORUNLARIN ERTELENMEDEN KONUŞULABİLMESİ • 4-) AKRABALAR • 5-) ÇİFTLERİN BİRBİRLERİNE YATIRIM YAPMAMASI. FLÖRT? • 6-) EVİN OLUŞAN KURALLARI • 7-) ÇOCUK?
  • 7. EVLİLİKTE BUNALIM YARATAN KONULAR • 1-) UZUN SÜRELİ AYRILIKLAR • 2-) BULAŞICI VEYA TEDAVİSİ MÜMKÜN OLMAYAN HASTALIKLAR • 3-) BÜYÜK MİKTARDA BORÇ VEYA İFLAS, İŞSİZLİK PARASIZLIK • 4-) ŞİDDET • 5-) ALKOL, UYUŞTURUCU MADDE, KUMAR • 6-) ÇOCUK SAHİBİ OLAMAMA • 7-) ALDATMA-ALDATILMA • 8-) CİNSEL UYUŞMAZLIK • 9-) ENGELLİ ÇOCUK SAHİBİ OLMA • 10-) YAŞLILIK GEÇİŞ DÖNEMİ
  • 8. BOŞANMIŞ VE BOŞANMAMIŞ AİLELER ARASINDAKİ FARKLILIKLAR 2. HAFTA Bölüm 3 Family Marker Programıng
  • 9. Boşanmış ve boşanmamış aileler arasındaki farklılıklar • Kişiler, birbirlerinin isteklerini ve ihtiyaçlarını daha iyi bildikleri ve bunların paylaşabildiği birlikteliklerin evlilikleri daha uzun sürer. Bireyin, eşinin ihtiyaçlarını farkına varması hem sözle hem davranışlarının ipuçlarını değerlendirmesi ile yakından alakalıdır. • Bu da bireyin çevresindeki kişilere karşı duyarlı olmasını gerektirmektedir. • Eşler arasındaki iletişim becerilerinin iyi olmasının yanında birbirlerinden bekledikleri rol beklentileri de evliliklerin boşanma ile neticelenmesinde önemlidir. • Eşler arasındaki büyük sayılacak yaş farklılıkları, sosyal ve kültürel farklar da evliliklerin sonlanmasında önemli faktördür.
  • 10. Boşanmış ve boşanmamış aileler arasındaki farklılıklar • Eşlerin kendi anne- babalarının evlilik yaşantıları da önemli bir faktördür. • Bireylerin kendi anne-babalarının devam eden sorunları kendi romantik ilişkisine ve evliliğine de etki etmektedir. • Boşanan ebeveynin çocuklarının güvenli bağlanmaya sahip olması, romantik bir ilişki yaşamasına bu ilişkiyi sürdürebilmesi ve doyum alabilmesi için yeterlidir. • Erken yaşlarda evden bir kaçış olarak yapılan evlilikler ,evlenmeden cinsellik yaşayıp hamile kalınıp evlenilmesi, ekonomik düzeylerinin düşük olması sonucunda evliliklerin boşanmayla sonuçlanması yüksek görülmektedir. • Boşanma bir kriz olarak düşünüldüğünde kişinin, bağlanma stilinin bu zamanla baş edebilmesinde ya da edememesinde, dolasıyla ruhsal sağlığının iyi ya da kötü olmasında etkili olacağı söylenilebilir.
  • 11. DEPRESYON • 1-) Depresyon, kişinin önceden hoşlandığı şeylerden eskisi kadar hoşlanmama ve onlara karşı alakasının yok olmasıyla başlayan bitkinlik, kötü düşüncelerle beraber üzüntü ve acı çekmeyle devam eden duygu bozukluğudur. Bu bozukluklar kişinin beyinsel ve bedensel hareketlerinde azalma olarak kendini göstermektedir. • 2-) Depresyonun en önemli belirtilerinden biri çöküntü duygu durum bozukluğudur. Depresyon tanısı olabilmesi için çöküntü duygu durumları ve ilgilerdeki azalmalardan birilerinin gözükmesi gerekmektedir. Çökkünlük duygu durumlarının belirtileri üzüntülü, tedirgin, öfkeli, taşkın ya da çökkün bir duygulanım içinde bulunmaktır. Kişiler bu belirtileri gün içinde sık sık gösterirler. • 3-) Çevreye ilgisinin azalması ve haz yitimi ise kişi normalde zevk aldığı olaylardan eskisi kadar zevk alamamaktadır. Depresyonun diğer bir belirtisi ise kişide bunalma hissetmesi, tedirginlik, tepkilere karşı tahammül edememe ve hatırlayamama, sinirlerdeki zayıflık olarak gözükür. • 4-) Bu görülen belirtilerle birlikte kişide kalp çarpıntısı, ağızda kuruma, ter, karında ağrı ve bağırsaklarda bozulma görülmektedir. Bunaltı hisseden kişinin başının ağrıdığı ve başının döndüğü de görülmektedir. Anksiyete rahatsızlığı olan kişilerde tedaviye yanıt alma oranı düşüktür.
  • 12. DEPRESYON • 5-) Ağır psikolojik rahatsızlığı olan kişiler yaşanılan acılara bile tepkilerini gösteremezler. Bilişsel bozukluklarda, dikkatlerini toplayamama, hafıza, bilgilerin işlenme zamanı ve yürütücü işlevlerinde bozulmalar görülmektedir. Düşünme zamanı ve akışındaki yavaşlamanın sonucunda sorulan sorular ya cevapsız kalır ya da geç yanıt alınır. Bunun nedeni dikkatin odaklanmaması ya da kişideki halsizliktir. • 6-) Depresyon hastalarında kişi dünyasını, çevresini, kendisini ve geleceğini olumsuzluklar içinde görür ve olumsuzluk, düşüncelerini ele geçirir. Umutsuzluk ve kararsız olurlar. Obsesif ya da fobileri olan kişilerin depresyona girdikleri dönemde bu rahatsızlıkları çoğalabilir. Depresyon hastalarında intihar düşüncesi yaygındır. Dikkatlerini toplamaları zor olmaya başlar. Unutmak ve hatırlamakta zorluk çekerler. Dikkatlerinde bozulmalar olmaktadır. • 7-) Depresyon hastalarının bedenlerinde birtakım bozulmalar olmaktadır. Sebepsiz yorgun hissetmek, enerjisindeki azalma, yeme içmedeki dengesizlik, cinsellikten uzaklaşmak, uykularında düzen kaybı görülmektedir • 8-) Depresyon rahatsızlığının kalıcılığının yanında nasıl olduğu, işlerinde ve sosyal yaşamdaki kayıpları, günlük hayatta yaşattığı olumsuz nedenleriyle genel tıbbi rahatsızlıklar arasında dördüncü sıraya yerleşmiştir. 2020 senesinde ise ikinci sıraya yükseleceği düşünülmektedir. Depresyonun, tedavi masrafları yüksek olduğu için toplum için büyük bir yüktür, süresi, işlevselliğindeki eksiklikler ve kendini öldürmede yapılan harcamalar neden olmaktadır. Kişilerin aile geçmişlerinde depresyon rahatsızlığı veya başka ruhsal bozukluklar var ise kişilerde depresyon riski iki ila dört kat artmaktadır.
  • 13. Depresyonun Klinik Belirtileri Şunlardır; 1-)Disfori 4-) Affektif anestezisi 2-)İlgide azlık ve haz yitimi 5-) Zekada bozukluk 3-)Sıkıntılı olma duygusu (anksiyete) 6-) Düşüncenin zamanı ve akışı: 1-) DİFORİ : • Depresyon rahatsızlığının temel özelliğidir. Tanının konulması için ruhsal rahatsızlık tanısını koyabilmek için ruhsal duygu durum ve ilgide azalma belirtilerinin biri olması gerekmektedir. Kişi kendisini elem ve keder duygularının içinde hissetmeli, mutluluktan uzak, hüzünlü, moralinin bozuk olması, umutsuz, karamsar, kendisini boşlukta hissetmesi ile bütünleşmiş olabilir ve bu duygular süreklilik arz eder. Disforisi olanlar günün büyük bir zamanında sayılan belirtileri gösterirler. Melankoliklerde ve psikotiklerde, çökkün durumları daha yüksektir. Kimilerinde öfke duygusunun yükseldiği ve stres duygusuna karşı tolerans azlığı görülebilir. Duygu çökkünlüğü teşhisi konulan kişilerin çoğunluğunda, sabah saatlerinden çok karamsarlık içinde olduklarını, sıkıntı ve kendilerini çökkün hissettiklerini belirtirler. Depresyon rahatsızlıkları çoğaldıkça kişi kendisini günün her saatinde kötü hissetmeye başlar.
  • 14. Depresyonun Klinik Belirtileri Şunlardır; 2-) İLGİDE AZLIK VE HAZ YİTİMİ : • Disfori ya da ilginin azlığından birisi olmadan depresyon teşhisi konulamaz. Kişinin çevreye ve işlerine ilgisinden azalma olur, önceden zevk aldığı işlerden artık hoşlanmamaya başlar. 1-)Disfori 4-) Affektif anestezisi 2-)İlgide azlık ve haz yitimi 5-) Zekada bozukluk 3-)Sıkıntılı olma duygusu (anksiyete) 6-) Düşüncenin zamanı ve akışı:
  • 15. Depresyonun Klinik Belirtileri Şunlardır; 3-) SIKINTILI OLMA DUYGUSU (ANKSİYETE) : • Anksiyetenin olması depresyonun ana özelliği değildir, ruhsal ve ilgide azlıktan sonra 3. sırada yer alır. Bunalma hissetme, gergin olma, sınırlanmaya karşı tahammül edememe ve unutkan olma, sinirde artış gibi belirtiler gözükür. Bunalmayla birlikte kalpte çarpıntı, ağızda kuruma, ter, karında ağrı ve barsak bozukluğu gibi kişide şikayetler de oluşur. Bunaltısı olan kişide, başında ağrı ve baş dönmesini de görebiliriz. Anksiyete rahatsızlığı olan kişinin tedavilere cevabı düşük seviyededir. 1-)Disfori 4-) Affektif anestezisi 2-)İlgide azlık ve haz yitimi 5-) Zekada bozukluk 3-)Sıkıntılı olma duygusu (anksiyete) 6-) Düşüncenin zamanı ve akışı:
  • 16. Depresyonun Klinik Belirtileri Şunlardır; 4-) AFFEKTİ ANESTEZİSİ: • Ruhsal hastalıkları yüksek olan kişiler, acı veren olaylarda bile hissi tepkiler veremezler. 1-)Disfori 4-) Affektif anestezisi 2-)İlgide azlık ve haz yitimi 5-) Zekada bozukluk 3-)Sıkıntılı olma duygusu (anksiyete) 6-) Düşüncenin zamanı ve akışı:
  • 17. Depresyonun Klinik Belirtileri Şunlardır; 5-) ZEKADA BOZUKLUK: • Akut dönemlerde dikkatini toplayamama, hafıza, bilginin işlendiği zaman süresinde ve yürütme işlevlerinde bozukluk ortaya çıkmaktadır. Tedavi süresince bu belirtilerin sürdüğü, kalıntılarının devam ettiği çalışmalarda görülmektedir. 1-)Disfori 4-) Affektif anestezisi 2-)İlgide azlık ve haz yitimi 5-) Zekada bozukluk 3-)Sıkıntılı olma duygusu (anksiyete) 6-) Düşüncenin zamanı ve akışı:
  • 18. Depresyonun Klinik Belirtileri Şunlardır; 6-) DÜŞÜNCENİN ZAMANI VE AKIŞI: • Düşüncelerin akışlarındaki yavaşlamanın sonunda cevap vermekte zorlanma ya da hiç cevap verememek. Bunun nedeni ise halsiz olmak ya da dikkatini toplamakta zorlanmadan olmaktadır. 1-)Disfori 4-) Affektif anestezisi 2-)İlgide azlık ve haz yitimi 5-) Zekada bozukluk 3-)Sıkıntılı olma duygusu (anksiyete) 6-) Düşüncenin zamanı ve akışı:
  • 19. Düşüncelerin İçerikleri; • 1-) Suçlu-değersiz hissetme düşünceleri • 2-) Olumlu olmayan fikirler • 3-) Ümitsizlik • 4-) Karar verememe • 5-) Hipokondriyak uğraşı ve ağrılar • 6-) Obsesif ruminasyon ve fobi • 7-) İntihar eylemi ve girişimi • 8-) Konsantrasyon eksikliği • 9-) Bellekte bozukluk • 10-) Algıda bozukluk • 11-) Dikkat eksikliği
  • 20. Düşüncenin İçerikleri; 1-) SUÇLU – DEĞERSİZ HİSSETME DÜŞÜNCELERİ : • Depresyonlu kişilerin yarısında görülebilir. Bu kişiler suçlu hissettikleri anları hatırlarlar. Kimileri bu duyguyla intihara yönelebilirler. Benliklerindeki saygı azalmasının sonunda değersiz ve yetersiz olma duygusunu hissederler. Ağır depresyonlu hastalarda bu düşünce hezeyan şeklinde olabilir. 2-) OLUMLU OLMAYAN FİKİRLER : • Ruhsal rahatsızlığı olan kişilerde dünya, çevre, kendi ve gelecek ile ilgili olumlu olmayan fikirler düşünebilir. Kişiler yaşadıkları olayları olumlu düşünmez, bilişsel çarpıtmalar bu duyguları desteklemektedir.
  • 21. Düşüncenin İçerikleri; 3-) ÜMİTSİZLİK : • Depresyonlu kişilerde, şartları ve gelecekleri ile düşünceleri ümitsizliktir. 4-) KARAR VEREMEME : • Depresif hastalarda düşünme sürelerinde yavaşlama ve olumlu olmayan fikirler nedeni ile kararlarını verememek veya zorlanmak görülür. Depresif bozukluk zamanlarında olumlu olmayan fikirler ve ümitsizlik ve karamsar olma gibi dönemler sonunda yaşanılanlara olumsuzlukla yaklaşırlar ve bu zamanlarda doğru kararlar veremezler. Bu zamanlarda kişilerden kararların ertelenmesini istemek gerekir.
  • 22. Düşüncenin İçerikleri; 5-) HİPOKONDRİYAK UĞRAŞI VE AĞRILARI : • Kişilerin dörtte birinde hipokondriyak uğraşı şikayeti duyulur. Ayrıca bu kişilerin yüzde altmış üçünde, başlarında, boyunlarında, enselerinde veya eklemlerinde ağrıda şikayet duyulmaktadır. Depresyon rahatsızlığını ağır geçiren kişilerde bu ağrılar biyolojik hezeyanlar niteliğindedir. Özelliklede yaşı fazla olan kişilerde depresyon belirtilerinin yerine biyolojik şikayetler görülmektedir ve çoğunlukla bunların altında depresyon rahatsızlığı yatmaktadır. Hipokondriyak uğraşlar ne kadar çok ise hastalıkta gidiş ve bitişi o kadar kötü etkilenir. Ağır rahatsızlıklarda bağırsakların çürümüş olduğu, bağırsakların çalışmada zorlandığı hipokondriyak sanrılar olduğu cotard sendromunu meydana çıkarabilir. 6-) KONSANTRASYON EKSİKLİĞİ : • Kişiler değişik alanlarda takıntıları vardır ve genellikle suçlu hissettikleri fikirlerini takıntı halinde devamlı düşünürler. Obsesif ve fobileri olan kişilerin bu duyguları depresyon döneminde çoğalabilir
  • 23. Düşüncenin İçerikleri; 7-) İNTİHAR EĞİLİMİ – GİRİŞİMİ : • Depresyon rahatsızlığı cana kastın en fazla oranlarda olduğu ruhsal rahatsızlıktır. Depresif kişilerin yüzde yetmiş beşinde edilgen ölüm fikri ve intihar etme fikri olmaktadır. Ölümle sonuçlanan intiharların yüzde altmışında kişilerin ruhsal bozuklukları olduğu görülmüştür. Melankoliklerde intihar düşüncesi daha fazladır. Depresyonlu kişilerin üçte birinde sadece girişim olarak görülür, yüzde onunda ise sonuç ölümle bitmektedir. Kadınlar intihara daha yatkın iken erkekler bu eylemi tamamlamalarının oranı fazla görülmektedir. 8-) OBSESİF RUMİNASYON VE FOBİ : • Kişiler dikkatini toplamakta zorluk çekmektedir. Bu eksiklik, düşüncenin yavaş işlemesi ve psiko-motorda yavaş çalışma yüzünden olduğu gibi bunların dışında da görülebilmektedir.
  • 24. Düşüncenin İçerikleri; 9-) BELLEKTE BOZUKLUK : • Unutmak ve hatırlama güçlüğü fazlaca görülür. Bellekteki bozukluk hastalığın şikayetleriyle orantılı olmaktadır. Psikotiklerde, melankoliklerde bellek bozukluğu fazladır. Yaşlılarda bu rahatsızlık demans ile karıştırılabilir. 11-) DİKKAT EKSİKLİĞİ: • Depresif hastalarda istekli ya da isteksiz olarak dikkat azalmaktadır. 10-) ALGIDA BOZUKLUK : • Depresyon rahatsızlığında nadir olarak sanrı ve varsanılanlar görülmektedir. Bu duygu durumlarla uyumlu ve suçlayan veya intihara yönelten hedefler içermektedir.
  • 25. Fiziksel Belirtileri ; 1-) ENERJİDE AZLIK : • Depresyon rahatsızlığında enerjide azlık, yorgun ve halsiz hissetme görülmektedir. Açıklanması olmayan yorgun olma hissi başlangıç olabilir. Görülen belirti tedavide zorlukla cevap verir ve kimi kişilerde kalıntı belirtileri bırakabilir. 2-) İŞTAHTAAZLIK - KİLO KAYBI / İŞTAHTAARTIŞ – KİLODAARTIŞ : • Hastaların yüzde seksen beşinde iştahta azalma ve kiloda kayıp görülürken, atipik depresyonlarda ise iştahta artma ve kiloda fazlalaşma görülmektedir. Yemeklerden lezzet alamama ve acıkma hissini yaşamazlar. Depresif bozukluklarda midenin ve bağırsakların hareketlerinde azalma ve kabız olma sıklıkla görülür. 3-) CİNSEL DUYGULARDA İSTEKSİZLİK : • Depresif bozuklukları başlangıcında ortaya çıkar ve en zor düzelmektedir. Antidepresanlarda da bu belirti görülebilir.
  • 26. Fiziksel Belirtileri; 5-) UYKUDA DÜZEN BOZUKLUĞU : • Depresif bozukluklarda yüzde doksan insomnia, yüzde altı ile otuz altı arasında hipersomnia görülmektedir. Uyuma zamanında fazlalaşma, sık sık uyanmak ve erkenden uyanmak, derin uyumada azalmalar ve rem zamanında uzama sık görülmüştür. Atipiklerde hipersomni gözlemlenir ve çoğunda iştahta fazlalaşma ile beraberlik göstermektedir. Bu belirtiler bipolarite de dikkate alınmalıdır. 6-) SİRKADİYEN RİTİM BOZUKLUĞU : • Unipolarlarda, bipolarlarda, sirkadien ritmin bozuklukları görülmektedir.
  • 27. Fiziksel Belirtileri; • Depresyonu açıklarken bilişsellik sisteminde, ümitsizlik ve negatif otomatik düşünce olan bir kemik çatısı vardır. Depresyon belirtileri olan kişilerin ya var ya da yok gibi bir anlama tarzları bulunmaktadır. • Boşanma gerçekleşmeden önce mutsuzluk, doyumsuzluk, eşten uzaklaşma olurken devamında şiddetli korku, yüksek derecede acı/üzüntü, eksiklik duygusu gibi birçok durum oluşmaktadır. Kişiler bu problemlerle uğraşırken, karakterleri de bu duygular eşliğinde değişime uğrayabilmektedir. Eşiyle ters düşmek, kavga, reddetmek, mutluymuş gibi davranmak, iç dünyasına kapanmak boşanma sonrası görülen durumlardan bazılarıdır. Kavgalar ve psikolojik sorunlar sürdüğü sürece, boşanma problemli bir dönem olmaktadır. • Boşanmanın devamında yaşanılan psikolojik olumsuzluklar ortaya çıktığını araştıran birçok çalışmalar yapılmıştır. Bu araştırmalarda boşanan kişilerin depresyon, kendini öldürme, alkol gibi ruhsal birçok sağlık sorunlarının daha fazla ortaya çıktığını bulmuştur.
  • 28. Fiziksel Belirtileri; • Ailelerde boşanmanın sonrasında kişilerin eğitimlerindeki yetersizlik, boşanan kişilerin yaşlarının genç olmaması, çok fazla kaygı ya da bağlanmaktan kaçan, yakın ilişkilerden çekinen ve başka ilişkileri kendisine tehditmiş gibi gören kişilerin ruh sağlıkları daha fazla olumsuz etkiler göstermektedir. • Kişilerdeki kızgınlık, yetersizlik, kaygı, sıkıntı halleri sık görülen bulgulardır. Kişiler boşanma sonunda kendilerini suçlayabilmektedirler. Üstlerinde baskı hisseder, çevreyle ilişkilerinde sorunlar yaşarlar. • Kişilerin ruhi durumlarında bu dönemlerde tehlike altındadır. Boşanma kişileri yaşamları boyunca karşılaşacağı en stresli olaydır. Yaşanan bu stresli durumlar depresyon riskini ortaya çıkarabilmektedir • Boşanma olayından en fazla etkilenen kadınlarda özellikle birçok negatif psikolojik etkiler gözükmektedir. Boşandıktan iki yıl içinde depresyon vb. gibi psikolojik durumlar görülmektedir.
  • 29. Boşanan ve Boşanmamış Ailelerdeki Çocuklar Arasında Duygusal Yönden Fark Var Mıdır? • Çocukların en önemli sosyal çevresi ailedir ve çok önemli bir kurumdur. Gelişimi aile içinde başlamakta, öğrenme becerilerini bu kurumda kazanmakta ve duygularıyla baş etmeyi ailesinde öğrenmektedir. • Boşanmanın yaşandığı dönemlerde çocukların ruhsal yapılarında da sarsılmalar olur. Mutsuz ailelerde ve boşanmış ailelerde yetişen çocukların bulunduğu ortamlarda yapılan kavgalar, üzücü, gücendirici, aşağılayan durumlar oluşabilir ve bu çocukta kalıcı hasarlar oluşturabilir. Kavga sırasında annenin ve babanın karşı tarafı hatalı görmesi çocuklar yönünden karışıklık olarak tanımlanır, bununla beraber çocuğun benlik gelişimini bozar. Ortaya çıkan yeni hal çocuğun refah düzenini ve ruhsal gelişimine engel olur. • Çocukların ruhsal sağlıklarını etkileyen nedenlerden biri de, annelerin-babaların birbirleriyle ilişkileri ve dolayısı ile çocukları ile ilişkileridir. Boşanmanın sonunda çocuklar, bebek ya da okul öncesi evrede ise sevgisizlik ve şefkat eksikliği ile karşılaşır, bu eksiklik onların üzerinde silinmeyen izlere neden olur. Hayatlarının bu dönemlerinde sevgi açlığı çeken çocukların bu eksikliğinin telafi şansı yoktur.
  • 30. Boşanan ve Boşanmamış Ailelerdeki Çocuklar Arasında Duygusal Yönden Fark Var Mıdır? • Aile içinde sevgi, şefkatten eksik kalan çocukların psikolojik yapıları bozulur. Anne- babadan alamadığı bu duyguları başka bir kişi ona vermeye çalışsa da çocuklar bir noktaya kadar onlara cevap verebilmektedir. • Aile içinde huzurlu bir ortamda büyüyen çocuklar, suç duygularına karşı mükemmel bir garantiye sahiplerdir. Boşanma ile sonuçlanmış bir ailede ise anne- baba çocuğa olan sorumluluklarını da kaybetmektedir. • Çocuklar üzerinde yapılan araştırmalarda suçluluk duygusunun oluşmadığı kişilerin suç işleme oranlarının yüksek olduğu görülmüştür. Bunun nedeni ailenin gelişiminde çocuğa verdiği doğru eğitimdir. Çocuğun eğitildiği zamanda, yaşamda önemli olan bilgiler öğretilir ve çocuğun karakter yapısı oluşturulur. • Anne ve baba arasında olan kavgalar, çatışmalar ve boşanma olayı çocukların psikolojik problem düzeyleri ve kaygı durumlarında etkilidir.
  • 31. Boşanan ve Boşanmamış Ailelerdeki Çocuklar Arasında Duygusal Yönden Fark Var Mıdır? • Mutlu bir ailede yetişen çocuklar diğer çocuklara kıyasla daha az sorun yaşamakta, kızların kaygı düzeylerinin erkeklere kıyasla daha fazla olduğu ebeveynler arasındaki evlilik uyumunun bozulması ile çocuklardaki uyum sorunlarının arttığı söylenmektedir. • Uzlaşma sağlayan ebeveynler, oluşan çatışma zamanını en aza indirgeyerek boşanabilmektedirler. Bu durumu yaşayan çocuk daha az zarar görmektedir • Ailesi, boşanmamış fakat aile içindeki çatışmaların ve mutsuzlukların şahidi olan çocuklarda da bu durum son derece zordur. • Mutsuz ailelerde yetişen çocuklarda da çok fazla duygusal ve ruhsal probleme rastlanmaktadır. Anne- baba desteğini gören çocuklarda psikolojik uyum ve okul başarısının yüksek olduğu; anne babanın çocuğa karşı sert davrandığı durumlarda ise uyum ve okul başarısının kötüye gittiği; bunun tersi olarak aile geçimsizliğinin ise çocukların psikolojik uyumlarını olumsuz etkilediği belirtilmiştir.
  • 32. Boşanan ve Boşanmamış Ailelerdeki Çocuklar Arasında Duygusal Yönden Fark Var Mıdır? • Mutsuz bir aile ortamının boşanmayla sonuçlanması çocuklar üzerinde daha olumlu etkiler de yaratmaktadır. Bu ailenin çocuklarında psikolojik uyum ve benlik saygılarının mutlu aile içinde yetişen çocuklara ve boşanmayla sonuçlanmış ailelerin çocuklarına göre daha düşük seviyede olduğu görülmüştür. • Ergenlik, boşanmış ve boşanmamış ailelerde olsun çocuklar ve aileler için zor bir dönemdir. • Özellikle bu gelişim dönemi dikkate alındığında ebeveynleri boşanmış çocukların ergenlik dönemine çözülmemiş duygularıyla girme ihtimallerinin oldukça fazla olduğu ve bundan dolayı ebeveynleri boşanmış ergen çocukların öfke duygusunu çok daha fazla olarak hissedebilecekleri düşünülmektedir. • Çocukların yaşadıkları ergenlik döneminde ebeveynlerin boşanması neticesinde yaşadıkları öfke ile ergenlik zamanın belirtisi olan öfke duygusu birleştiğinde çocukların öfke duygularını kontrol etmeleri güçleşebilmektedir.
  • 33. Boşanan ve Boşanmamış Ailelerdeki Çocuklar Arasında Duygusal Yönden Fark Var Mıdır? • Bunun sonucunda anne-babalarına karşı saldırganlık içeren davranışlar sergileyebilir veya öfkelerini kontrol edemeyebilirler. Kimi durumlarda da fiziksel şiddete de eğilimli olabilirler. • 11-17 yaşındaki ergenlerin ailelerinin boşanmış ve boşanmamış olmaları psikolojik uyumlarının incelendiği araştırmalarda; ebeveynleri boşanmış bu yaş grubunun, ebeveynleri boşanmamış bu yaş gruplarına göre yaşama karşı doyumlarının daha az olduğu görülmektedir. • Ebeveynleri boşanma yaşamış ailelerden gelen ergenlerin, mutlu aileye sahip olan ergenlere göre psikolojik, davranışsal ve akademik problemler yaşama ihtimali, mutlu ailede yaşayan ergenlere göre depresyon ve kaygı seviyelerinin yüksek olduğu saptanmaktadır.
  • 34. Boşanan ve Boşanmamış Ailelerdeki Çocuklar Arasında Duygusal Yönden Fark Var Mıdır? • Boşanmış ebeveynin çocukları, boşanmamış ebeveyn çocuklarına göre depresyon, sosyal içe dönüklük, somatik yakınmalar, saldırgan davranışlar ve özsaygı sorunları gibi problemlerle yüz yüze geldiği tespit edilmiştir. • Kaygı düzeylerinde de erkek çocuklar evlerinden bağımsız yaşarlarken, kızlar evlerine daha bağımlı yetiştirilmeleri etraflarıyla daha az deneyim kazanmalarına kaygılı durumlardan uzak durmalarına sebep olmaktadır. • Kız çocukları dış dünyayla ilgili problemlerle karşılaştıklarında, erkek çocuklarına göre duygusal tecrübesinin yeteri kadar olmamasından dolayı kaygı halini yoğun ve uzun süreli hissetmektedirler. • Anne- babası boşanmış çocukların, ebeveynleri boşanmamış çocuklara göre psikolojik ve gelişimsel sorunlar yaşamaları da daha fazladır.
  • 35. Boşanan ve Boşanmamış Ailelerdeki Çocuklar Arasında Duygusal Yönden Fark Var Mıdır? • Sağlıklı aile ortamlarında yetişmeyen çocuklar, duygularını ve düşüncelerini anlatmakta zorluk çekmektedirler. Bunun neticesinde herhangi bir konuda karar almaları gerekirken başka kişilerin fikirlerine ihtiyaç duyar ve güvensiz kişiler olarak ortak çıkarlar. Bu hal çocukların dıştan denetimli kişilikler meydana getirmesine neden olabilir. • Başka kişilerin fikirleri bu çocukların davranışlarına temel oluşturmaktadır. Bu tip çocuklar kendi, duyguları ve düşüncelerini tanımlayamazlar. • Boşanma aslında çocuklar üzerine tek başına etken değildir, bunu tetikleyen depresyon ve sosyal becerilerindeki yetersiz kalışlarıdır. • Boşanmış anne- babaya sahip çocukların, depresyon düzeyleri, boşanmamış ebeveynlerin çocuklarının depresyon düzeylerinden 3 kat daha fazla olduğu görülmektedir.
  • 36. Boşanan ve Boşanmamış Ailelerdeki Çocuklar Arasında Duygusal Yönden Fark Var Mıdır? • Cinsiyete göre farklılıklara bakıldığı zaman boşanmış ailelerdeki kız çocuklarının sözsüz iletişim kurma becerileri, nesneler üzerine dikkatini verme, duyarlı olma halleri, sosyal kontrolleri ve sosyal becerileri erkek çocuklarına göre daha yüksek orandadır, erkek çocuklarının ise üstbilişsel stratejileri ise kız çocuklarına göre daha yüksek orandadır. • Boşanma gerçekleştikten sonra kısa bir dönem çocuklarda öfke, çekingenlik, hayata karşı umutsuzluk, insanlara güvenmeme tarzı sorunlar görülebilir eğer bu belirtiler düzeltilmezse belirtiler kendini depresyona çevirebilir. • Yapılan araştırmalarda, boşanmış aile çocuklarının, boşanmamış aile çocuklarına göre çok daha fazla yalnızlık çektikleri kanıtlanmıştır. Anne-baba ve çocuk ilişkisi ne kadar az olursa bu oran yalnızlıkla doğru orantıda artmaktadır. • Çocuğun yaşı ne olursa olsun ailesi boşanan kız veya erkek çocuklarının okul hayatındaki başarıları, psikolojik ve toplumsal yönden çok fazla sorun yaşadıkları görülmektedir.
  • 37. Boşanan ve Boşanmamış Ailelerdeki Çocuklar Arasında Duygusal Yönden Fark Var Mıdır? • Boşanmış ebeveynler, boşanmamış ebeveynler ile kıyaslandığında çocuklarından çevrelerine karşı daha az uygun ve olgun hareket etmelerini istemektedir. • Boşanmış aileler çevreyle daha az ilişki kurmakta, daha az şefkat ve sevgi göstermekte, çocuklarını disiplin ederken tutarsızlık yaşamakta ve onları kontrol altında tutamamaktadır. • Ailede yaşanılan boşanma ya da ayrılma, ayrılık anksiyetesi bozukluğu yönünden risk taşımakta ve etkileyen nedenler arasındadır. • Boşanmanın devamında anne- babasıyla beraber olamayacağını hisseden çocuk için boşanmayı kabul etmek çok zor olmaktadır. Gelecekleri hakkındaki belirsizlik ve güvensizlik hislerinin yanında kendilerini boşlukta hissetmeleri de kaçınılmazdır. • Çocukların üstlerine düşen yeni rolleri, karşılaşacakları yeni ilişkiler, ailelerinin parasal durumları, yeni sosyal çevresi, okul ve arkadaş çevrelerini anlamak ve içinde bulundukları durumların tümüne birden uyum sağlamakta zorluklar çekebilirler.
  • 38. Boşanma Sonrasında Baba-Çocuk İlişkisi Yapılan araştırmalar, boşanma gerçekleştikten sonra babaların küçük bir kısmının çocuklarıyla alakasını kesmediğini göstermektedir. Yüzde yirmisinden azı çocuklarını haftada bir kere, yüzde ellisinden azı da yılda bir kere çocuklarıyla görüşebilmektedir.
  • 39. Boşanma Sonrasında Baba-Çocuk İlişkisi • Babaların, çocuklarıyla erken yaşlarda iletişim kurmamaları (kuramamaları), onların gelecekte çocuklarıyla iletişimlerinin çok az olmasına neden olmaktadır. • Boşanma aşamasında çocuklar, on sekiz ve daha büyük yaşlarda ise babalarıyla olan ilişkilerini daha sıkı tutmaktadırlar. Eğer çocukların yaşları küçük ise, baba- çocuk ilişkisi zaman geçtikçe azalmakta, ilerleyen yaşlarında da babalarıyla sürekli bir ilişki yaşamak istememektedirler. • Boşanma öncesi baba- çocuk arasındaki bağ ne kadar derin ve sağlam bir temel üzerine kurulmuşsa, aralarındaki ilişki boşanma sonrasında da aynı şekilde devam etmektedir. Baba- çocuk ilişkisinde ortak paylaşımlar olmadıkça aralarında soğukluk sonucu uzaklaşmalar olmaktadır. • Zaman geçtikçe babanın başka biriyle evlenmesi, yeniden bir çocuğa sahibi olması ve ilişkiler kurması da baba tarafından fırsat ve istek oluşturur. Baba ve çocukların yaşadıkları deneyimler ve yeni ilişkileri zaman içinde aile bağlarını kötü etkileyebilmektedir.
  • 40. Boşanma Sonrasında Baba-Çocuk İlişkisi • Boşanma gerçekleştikten sonra ilk yılda disiplin kuralları konusunda babalar, daha esnek olmakta fakat ikinci yılın sonlarına doğru çocuklarının hayatlarından yavaş yavaş çıkmakta ve görüşme sıklıklarını giderek azalmaktadırlar. Bunun sonucunda çocuk üzerindeki babanın etkisi de zayıflamaktadır. • Babanın, çocuğunu görme ve onunla iletişim halinde olma sıklığı ne kadar artarsa, anne- çocuk ilişkisinin de kalitesi bir o kadar olumlu yönde artmaktadır. Diğer yönden anne- baba arasındaki kötü iletişim söz konusu ise babanın çocuğunu ziyaret sıklığı, anne- çocuk birlikteliğini zedelemekte ve çocukta davranış problemlerine neden olmaktadır. • Babaların en zorlandıkları, endişe duydukları ve telaşa kapıldıkları an çocuklarını kaybetme risklerinin oluşudur. Babaların bir çoğu bu durumdan dolayı derin bir depresyon yaşayabilmektedir fakat bu durumun tersi de olabilmektedir.
  • 41. Boşanma Sonrasında Baba-Çocuk İlişkisi • Velayeti babada olan erkek çocuğunun sosyal uyumu, velayeti annede olan erkek çocuğun ve babasıyla birlikte kalan kız çocuğunun yüksek derecede saldırganlık, davranış problemi ve kendilerine olan özsaygılarında da düşüklük tespit edilmiştir. • Boşanmış ebeveynlerin erkek çocukları, babalarının yeniden evlenmesine daha sıcak bakmakta ve bu durumun aralarındaki ilişkiyi daha fazla arttırdığını düşünmektedir • Boşanma sırasında çocuğun yaşı eğer en erken ergenlik dönemine rastlıyorsa, çocukların babalarıyla olan iletişimleri de o derece daha sıkı olmaktadır. Eğer çocuk, küçükken boşanma gerçekleştiyse, baba ve çocuk ilişkisi git gide azalmakta ve çocuklar yetişkin olduklarında bozulan bu iletişimleri düzeltmek istememektedirler. • Babayı görmeden büyüyen çocuklar diğer çocuklarla kıyaslandığında; psiko- sosyal uyumu, okul başarısı, sınıftaki davranışları gibi bir çok konuda yetersiz kalabilmektedir.
  • 42. Boşanma Sonrasında Baba-Çocuk İlişkisi • Eğer ebeveynler, boşanma kararı aldıysa çocuklarının en az 2-3 yaşına gelmesini beklemeli ve iletişim kurabilecek kadar dil yeteneği gelişmelidir. • Babalar, boşandıktan sonra çocuğuyla iletişiminde her ne kadar bozulmalar olsa da, babaların çocuklarıyla yapacakları sosyal etkinlikler, gidecekleri eğlence merkezleri aslında çocuk için önemli birer aktivitedir. • Babalar eğer bu ilgilenmeleri doğru bir biçimde yaparlarsa çocuklarında soyut düşünme yeteneği, özsaygıları ve matematik başarılarında olumlu yönde bir ilişki gerçekleşir. • Her iki ebeveynde ne durumda olursa olsunlar boşanma gerçekleştikten sonra birbirleriyle iş birliği yapmalı ve gelecekte babanın hangi rolde, nasıl olacağını ve ziyaret günleri konularında anlaşmaya varmalıdırlar
  • 43. Boşanma sonrası Anne-Çocuk İlişkisi Boşanmış ailelerde çocuğun velayeti; annenin evini terk etmesi, eşini aldatması, parasal gücünün yetersiz olması gibi nedenler dışında daha çok anneye verilmektedir.
  • 44. Boşanma sonrası Anne-Çocuk İlişkisi • Çocuğun yetişmesini üstlenen anneler, eşlerine karşı olan kırgınlık ve öfkelerini çocuklarının üzerinden çıkarmaya çalışırken, eşlerine olan kırgınlıklarını çocuklarına belli etme, onlara yansıtma yoluna gitmektedirler. • Bu zamanlarda çocuklarına aşırı sevgi göstermek ve pahalı hediyeler alma gibi şeylere sığınmaktadırlar. Yapılan tüm bu davranışlar aslında çocuklara yarar sağlamaktan daha çok zarar vermektedir. • Aslında boşanmanın sonuçlarına en fazla çocuklar katlanmak durumdadırlar. Çoğu çocukta, annesiyle birlikte hayatın zor koşullarında hayatlarını devam ettirmek zorunda kalmaktadırlar • Anneler, boşanma olayı gerçekleşmesinden sonra çocuklarını kontrol altında tutmakta ve sözlerini geçirmekte zorluk yaşayabilmektedirler. Özellikle erkek çocukları ebeveynlerine karşı daha fazla itiraz etmekte, koyulan kurallara daha az uymaktadırlar.
  • 45. Boşanma sonrası Anne-Çocuk İlişkisi • Anneler, çocuklarına çok daha fazla disiplinli davranmakta, babalara göre daha fazla emir vermektedirler. • Anneler, çocuklarına karşı sınır koyucu ve emredici şekilde hareket ederken, çocukları ya bu hareketleri önemsemez ya da bu davranışlara karşı direnç gösterirler. • Annenin çocuğa karşı olumsuz uygulamaları ve kısıtlamaları boşanmanın ikinci senesinin sonunda azalmaya başlar ve bu dönemden sonra pozitif yaklaşımlar artar. • Anneler, çocuklarının ruhsal, sosyal ve kişilik gelişimlerinde önemli rol üstlenmektedirler. • Annenin, yeniden evlenmesi erkek çocuğuyla ilişkisini kötü etkilemektedir.
  • 46. Boşanma sonrası Anne-Çocuk İlişkisi • Çocuğun annesiyle yaşamını sürdürmesi ve baba figüründen uzak hayatını sürdürmesine neden olmakla birlikte, erkek çocukların baba örneğinden uzak kalmasına sebep olmaktadır. Babanın ailede olmaması, otoriteyi sağlanmasında annenin, baba rol modeli olması çocuklar üzerinde kontrol sağlamaları sonucu erkeklerin daha saldırgan ve dıştan denetimli büyümelerine neden olabilmektedir. • Çocuklarının bakımlarında ayrıldıkları eşlerinden yetersiz destek gördükleri ya da desteksiz kaldıkları için yaşamlarını düzenlemekte zorluk çekmekte bu yüzden hem kadınlar hem çocuklar düzen sorunları yaşamaktadırlar. • Boşanma sonunda annenin maddi zorluklar yaşaması sonucu, çalışma hayatına girmesi sonucu çocuğuyla olan ilişkilerine kısıtlamalar gelmektedir. Bu da anne- çocuk ilişkilerine sekte vurmaktadır.
  • 47. Velayete verilen çocuk sayısı ile annenin ve babanın velayetine verilen çocuk oranı, 2010-2019 Boşanma Velayete verilen Annenin velayetine Babanın velayetine sayısı çocuk sayısı verilen çocuk oranı verilen çocuk oranı Yıl (%) (%) 2010 118 568 96 366 74,3 25,7 2011 120 117 99 865 74,1 25,9 2012 123 325 100 624 74,2 25,8 2013 125 305 102 120 73,8 26,2 2014 130 913 107 337 74,4 25,6 2015 131 830 109 978 74,9 25,1 2016 126 164 106 460 75,2 24,8 2017 128 411 108 297 74,8 25,2 2018(r) 143 573 125 768 75,7 24,3 2019 155 047 139 660 76,0 24,0 TÜİK, Evlenme ve Boşanma İstatistikleri, 2019
  • 48. Boşanma Sonrasında Kişilerde Oluşan Depresyonun Sosyal Hayat İle Arasındaki İlişki • Ayrılık yaşayan kişiler, bir yandan yeni hayat kurarken bir yandan da kan bağı ile bağlı olduğu insanlara durumlarını anlatmak, çocuk bakımları, mahkemeler gibi birçok durumla ilgilenmektedirler. • Ayrılığın getirdiği duygusal karışıklıkla beraber sosyal hayatlarını da düzene sokmak için uğraşırlar ve bu durumlarda depresyona yakalanma riskleri de fazlalaşır. • Boşanan kişiler, yeni yaşam yerlerine taşınmak, maddi sıkıntılar içinde yaşamaya çalışmak ve sosyal çevre edinmek içinde çabalarlar. • Bu dönemlerde karışık ve düzensiz hissi duygular yaşayabilirler. Kendinde eksiklik hissetmek, acı, yalnız kalmak, üzüntü yaşadığı bu hislerden bazılarıdır. Sosyal yaşamdaki olumsuzluklar depresyonun oluşunda büyük etkenlerdendir. • Sosyal hayattaki eşitsizlikler, kadın ve erkeklerde yaşadığı depresyonla aralarında kuvvetli bir bağ saptanmaktadır. İnsanların, çok yakınındaki insanları bir şekilde kaybetmeleri, boşanma olayı, iş bulamama gibi etkenlerin olması özellikle çalışan kadınlarda, depresyonu ortaya çıkaran nedenlerdir.
  • 49. Boşanma, kişiler arasındaki duygusallığın bir bitişi değil aynı zamanda, kişilerin alıştığı hayat çizgisinin tümünün değişmesi anlamına gelir. BOŞANMA TRAVMASI
  • 50. BOŞANMA TRAVMASI • Boşanmada kişiler anlaşarak ya da çekişmeli de boşansa; boşanma olayı bireylerde bırakacağı psikolojik etkilerinin yok olması için özel bir yaklaşıma gerek vardır. Travmaya neden olan boşanma, kişilerde depresyon, sosyal anksiyete gibi pek çok şekilde kendini hissettirerek yaşam kalitelerini olumsuz etkilemektedir. • Bu travmatik olayın sonucunda kişilerin hayatlarına devam etmelerinin birçok yolu vardır. Boşanma da sadece ilişkiler bitmemekte; bunun yanında kişilerin geleceklerine dair kurdukları planların ve güzel hayallerinin sona ermesidir. • Kişilerin gelecek için yaptıkları planlardan mahrum kalmaları daha sonra kendilerini boşlukta görmelerine neden olmaktadır. Boşluk hissinin devamında kişiler endişe, öfke ve stres gibi duygulara kapılmaktadırlar. • Bu hislerle baş edilmesi basit olmayan ve ortaya çıkan bu travmayı atlatmak elbette ki imkansız değildir sadece kişilerin zamana, sabırlı olmaya ve kendilerine vakit ayırmalarına ihtiyaçları vardır.
  • 51. BOŞANMA TRAVMASI • Boşanma sonunda ortaya çıkan acı ve yoksunluk hissinin kişiler göz ardı etmek yerine bu duygularıyla yüzleşmeleri gerekir. Ortaya çıkan bu duygular, normal insani tepkilerdir ve bunların göz ardı edilmesi sağlıksız sonuçlar ortaya çıkarır. • Kısaca, boşanma olayından kişilerin üzülüp acı çekmeleri kadar normal bir şey yoktur. • Kendilerini teskin etmek için kullandıkları suni tepkiler yerine gerçek duygularıyla yüzleşmeleri ve herkesin hayatında olduğu gibi inişlerin- çıkışların olabileceğini kabul etmek kişileri, zamanla güçlendirecektir. • Boşanma safhasında kişiler için yakın arkadaş ve akrabalarıyla bu olayları paylaşması önemlidir. Boşanan diğer insanların hayatlarını öğrenmek onların iyileştiğini görmek kişilere iyi gelecektir. • İçine kapanık bireylerin bu olayları konuşması zor olduğu için yaşadıkları duyguları tüm açıklığıyla bir kağıda dökmeleri iyi bir iyileşme yolu olabilir.
  • 52. BOŞANMA TRAVMASIYLA BAŞ ETMENİN YOLLARI 3. HAFTA Bölüm 3 Family Marker Programıng
  • 53. • Her boşanma travmatik bir olay olsa da, travmaların türü boşanma olayını özelliğine göre değişim gösterebilir. • Örneğin; boşanma kararı alan aileler etrafları tarafından baskı hissediyorlarsa bu olay travmatize olmuş demektir veya dışarıdan mükemmel gibi gözüken bir evlilik çiftlerden birinin aldatması vb nedenlerden sekteye uğramışsa da durum farklılaşır. BOŞANMA TRAVMASIYLA BAŞ ETMENİN YOLLARI 1-) Boşanma travmasını tanımak ve önlem almak;
  • 54. • Bireyler bu sürecin çok zor bir dönem olduğunu kabul etmeli ve bunun sonucunda her şeyi kusursuz yapmak zorunda olduklarını düşünmemelidirler. • Bu zaman zarfında biraz kendilerini dinlemek, onlara gelecekteki yaşamları için bir ışık olacaktır. BOŞANMA TRAVMASIYLA BAŞ ETMENİN YOLLARI 2-) Kişiler kendilerine bir mola vermeli;
  • 55. • Boşanma süresince kişilerin kendilerine yaptığı en kötü şey kendilerini yalnızlığın içine itmektir. • Çünkü evli olduğu zamanlarda sürekli eşiyle beraber olan ve onun varlığına alışık olan bir kişinin böyle bir hayattan kopup tek başına kalması, içine kapanması sağlıklı bir durum değildir. Bu nedenle sınırlı da olsa sosyalleşmek, çevresindeki insanlarla dertleşmek kişilere iyi gelecektir. BOŞANMA TRAVMASIYLA BAŞ ETMENİN YOLLARI 3-) Bu zamanı tek başına geçirmeyi düşünmeyin;
  • 56. • Bu dönemlerde kişilerin bir takım bağımlılıklara karşı zayıflık gösterdikleri görülmektedir. ( Alkol, sigara vb. gibi ) • Sağlıklarına önem vermek ve spor gibi etkinliklerde bulunmak kişiyi mutlu etmektedir. BOŞANMA TRAVMASIYLA BAŞ ETMENİN YOLLARI 4-) Bireylerin bedensel sağlıklarına önem vermesi;
  • 57. • Kişiler evlilik hayatının getirdiği sorumluluklar içinde yapmak istedikleri fakat yapamadıkları birtakım hobilerini bu dönemde keşfedip onlarla uğraşmaları onları oyalayacaktır. • Bu hobiler, zihnimizi oyalayacağı için travmayı atlatmamıza etkili olacaktır. BOŞANMA TRAVMASIYLA BAŞ ETMENİN YOLLARI 5-) Kendilerini oyalayacak yeni uğraşılar edinmek;
  • 58. • Evlilik hayatının rutin düzenin bozulmasından sonra kişiler boşluğa düşebilir. Bu demek değil ki, kendilerine bir düzen sağlayamayacak ya da hayat içinde savrularak yaşayacak. • Vakit geçirmeden kişiler beklenti ve isteklerine uygun gündelik bir düzen oluşturmalı ve bunu aksatmadan yapmalı. BOŞANMA TRAVMASIYLA BAŞ ETMENİN YOLLARI 6-) Kişilerin kendilerine günlük bir düzen oluşturmaları;
  • 59. • Kişiler yaşadıkları boşanma travmasının üzerlerindeki etkilerini dikkatle takip etmeli. • Eğer kendilerini zaman geçtikçe daha kötü hissediyorlarsa bu yaşadıkları olayın boşanma depresyonu olabileceğini düşünmeli ve en yakın zamanda uzmanlardan yardım almak için başvurmalıdırlar. BOŞANMA TRAVMASIYLA BAŞ ETMENİN YOLLARI 7-) Ruh sağlığının önemi;
  • 60. Kadınlar Üzerinde Boşanma ve Boşanmanın Ruhsal Travmayla İlişkisi Boşanmadan sonra kadın değişik duygulara kapılmakta bu da kadının psikolojisinin bozulup depresyona girmesine neden olmaktadır. Bu duyguları şöyle sıralayabiliriz; 1-) Sevgi eksikliği 2-) Yalnız hissetme 3-) Çaresiz kalma 4-) Karar verememe 5-) Üstlendiği sorumlulukların ağırlığı 6-) Kendini değersiz hissetme 7-) Erkeklere karşı güven duyamama 8-) Güven eksikliği 9-) Boşluk hissi 10-) Kendi ve çocuğa karşı suçlu hissetme 11-) İsyan etme ve aşağılanma
  • 61. Kadınlar Üzerinde Boşanma ve Boşanmanın Ruhsal Travmayla İlişkisi Kadınlar, boşanmayla ortaya çıkan sorunlara daha duygusal yaklaşır ve daha fazla etkiler. • Kadınlar bu dönemlerinde erkeklere göre yaşadıklarını sözle daha rahat ifade edebilmekte ve davranışlarında gösterebilmektedirler. Kadınların depresyona girmeleri erkeklere oranla daha fazladır. • Ruhsal travma yaşayan kadınlarda, sonra görülen en sık rastlanan hastalık depresyon ve travma sonra stres hastalığıdır. • Boşanma kadınların çaresiz kaldığı, boşluğa düştüğü bir dönem olduğu için depresyona yakalanmaları erkeklere oranla daha fazladır.
  • 62. Kadınlar Üzerinde Boşanma ve Boşanmanın Ruhsal Travmayla İlişkisi Kadınlar, boşanmayla ortaya çıkan sorunlara daha duygusal yaklaşır ve daha fazla etkiler. • Depresyon dönemlerinde, yaşadıkları hayata karşı isteksizlik, moral bozukluğu hayattan zevk alamama ve benzerleri gibi duygular onları ruhsal travmadan sonra depresyona sokmaktadır. • Travma yaşayan kadınlar stres hastalığına da kapılmaktadırlar. Bu hastalığın belirtileri uykusuzluk, kabuslar, kolay irkilme, çabuk sinirlenme, gelecek ile ilgili plan yapamama, evlilik yaşantısındaki olumsuzlukları kendini rahatsız edecek biçimde sürekli tekrardan anımsamak, başkalarının kendini anlamadıklarını düşünüp, çevresine karşı yabancılaşma hissi vb. yaşar.
  • 63. Kadınlar Üzerinde Boşanma ve Boşanmanın Ruhsal Travmayla İlişkisi Kadınlar, boşanmayla ortaya çıkan sorunlara daha duygusal yaklaşır ve daha fazla etkiler. • TSSB, kadınlar da erkeklere oranla 2- 3 kat daha fazla görülmektedir. Kadınlar, travmayı çok daha şiddetli yaşama riski altındadır. • Kadınların, çevresinden göreceği sosyal destek bu hastalığın iyileşmesinde olumlu etkiler göstermektedir. Eğer çevresinden gördüğü sosyal destek az ise depresyon rahatsızlığının belirtileri çok daha fazla hissedilebilir. • Boşanma olaylarında genellikle kadınlar kendilerini çok daha hızlı suçlar ve bu ilişkiyi yürütmeyi beceremediklerini düşünürler. Bu kadınlar için çok örseleyici bir durumdur. Kadınların özgüveninin yitirilmesine; iç huzurunun ve mutsuzluğunun perçinlenmesine neden olur.
  • 64. Kadınlar Üzerinde Boşanma ve Boşanmanın Ruhsal Travmayla İlişkisi Kadınlar, boşanmayla ortaya çıkan sorunlara daha duygusal yaklaşır ve daha fazla etkiler. • Boşanan kadınlar günlük hayatlarında bir çok problemle uğraşırken bunun yanında iç dünyalarında yaşadıkları yalnızlık duygusu, gelecekleriyle ilgili hissettikleri kaygılar, özgüven kaybı, yaşantılarına yeni girecek kişilere güvenmekle ilgili yaşadıkları sorunlar, depresyon, baskı altında hissetme, yaşadıkları toplumun onlara bakış açılarıyla baş etme, çevreden alacakları uygunsuz istekler ve tacizlerle mücadele etmek gibi birçok yükün altında almakta ve bunun sonucunda travma yaşamaktadırlar. • Boşanma yaşamış kadınların, hiç evlilik hayatı kadınlara göre stres düzeylerinin yüksek olduğu, herhangi bir stresli olay karşısında daha duyarlı oldukları ve onlara verilen aile desteğinden daha az fayda elde ettikleri bulunmuştur.
  • 65. Kadınlar Üzerinde Boşanma ve Boşanmanın Ruhsal Travmayla İlişkisi Kadınlar, boşanmayla ortaya çıkan sorunlara daha duygusal yaklaşır ve daha fazla etkiler. • Boşanma yaşamış kadınlar, stresli hayat olaylarının ve depresif semptomlarının boşanma olayından hemen sonra ki zamanlarda yükseldiği yani boşanma sürecindeki ayrılık bölümünün travmatik olarak hissedildiği bu bölümünde yasal boşanma dönemine rastladığı belirlenmiştir. • Boşanmanın, kadınlar üzerinde kısa ve uzun süreli olumlu olmayan sonuçları bulunmaktadır. Bunların arasında fiziksel ve psikolojik sağlık problemleri en önemlileridir. • Boşanma yaşamış kadınlarda depresif semptomların ve anksiyetinin evli kadınlara göre daha yüksek olduğu bildirilmektedir. Boşanmanın ilk iki senesinde semptomlar daha fazla görüldüğü yani boşanmanın sonunda travmatik bir zaman yaşandığı fakat üçüncü senede bu etkilerin giderek azaldığı bulunmuştur.
  • 66. Erkekler Üzerinde Boşanma ve Boşanmanın travmayla İlişkisi Erkekler, bu dönemlerinde çevresindeki insanlarla daha az konuşarak, kendilerini daha az ifade ederek, sessizleşerek ve içlerine kapanarak yaşamaktadırlar. • Erkekler boşanma dönemlerinde kendilerini genellikle içki, sigara, gece hayatı gibi kötü alışkanlıklara vermekte ve örtülü depresyon yaşayabilmektedirler. • Erkekler kadınlara oranla ayrılık stresini daha hassas atlattıkları söylenmektedir. • Erkekler, boşanma olayında genellikle kendilerini hatasız bulmakta ve eşlerini suçlayarak kendilerine bir savunma mekanizması oluşturmaktadırlar.
  • 67. Erkekler Üzerinde Boşanma ve Boşanmanın travmayla İlişkisi Erkekler, bu dönemlerinde çevresindeki insanlarla daha az konuşarak, kendilerini daha az ifade ederek, sessizleşerek ve içlerine kapanarak yaşamaktadırlar. • Erkeklerin travma yaşamaları ve bunun sonunda depresyona ve TSSB yakalanma riskleri kadınlara oranla 2-3 kat daha az olmasına karşı bir kısım erkek boşanmadan sonra bu rahatsızlıklara yakalanmaktadır. • Erkeklerde de kadınlar gibi boşanma sonunda ortaya çıkan depresyon rahatsızlığının dışında çeşitli anksiyete bozuklukları, aşırı alkol kullanma veya madde kullanımları da görülebilmektedir. • Ruhsal rahatsızlık geçirmiş bireylerde, travma sonrası ruhsal rahatsızlıkların yeniden ortaya çıkma riski vardır. • TSSB dışında farklı bir ruhsal rahatsızlığı varsa kişinin boşanma ile yaşadığı sıkıntı ve iş gücü kaybı artar. Bunun tedavisi yoğun ve daha uzun süreli tedavilerdir. • Boşanma yaşayan erkekler, bu yaşadıkları dönemde kadınlara oranla uzman desteğini daha az kabul etmektedir.