1. Bu sunum şu kaynaktan yararlanılarak hazırlanmıştır:
Coşkun Can Aktan, Yeni İktisat Okulları ve İktisadi Düşünce: Ankara:
Seçkin Yayınları, 2018.
Sunumu Hazırlayan: Alparslan BİLİR
ANAYASA İKTİSAT VE
ANAYASAL VERGİ REFORMU:
VERGİLEME YETKİSİNİ
SINIRLAYACAK BAŞLICA KURALLAR
PROF.DR COŞKUN CAN AKTAN
2. 1. Prosedürel Sınırlamalar
1-Wicksell Önerisi
2-Genellik İlkesi
3-Vergi Oranlarının Anayasada Düz Oranlı Olarak Belirlenmesi
4-Vergi Konularının Anayasada Belirlenmesi
5-Denk Bütçe Uygulanması
6-İdareler-Arası Mali Paylaşım İlkelerinin Anayasada
Belirlenmesi
7-Vergi Gelirlerinin Kullanım Alanlarının Belirlenmesi:
Vergilemede Fayda Yaklaşımı ve Tahsis İlkesi
3. 1.1. Wicksell Önerisi
İsveçli iktisatçı Knut Wicksell, kamu harcamalarındaki
ilave artış talebinin vergilerle karşılanmasını ve yasama
organının onayına tabi tutulmasını önermektedir. Bu
öneri kamu harcamalarını ve dolayısıyla vergilerin
artışını dolaylı yönden sınırlayacak bir öneridir. Şöyle ki,
Wicksell ’in bu önerisi eğer anayasal düzeyde uyulması
gerekli bir kural olarak kabul edilirse, o zaman sürekli
artış eğiliminde olan kamu harcamalarını vergi dışı
finansman kaynaklarına başvurarak finanse etmek
engellenmiş olacaktır.
Wicksell ’in bir diğer önerisi ise parlamentoda harcama artışı
ve vergi artışı öngören tekliflerin kaliteli çoğunluk (dörtte üç,
beşte dört gibi) kuralı ile oylamaya tabi tutulmasıdır
4. Önemle belirtelim ki, Wicksell,
yukarıdaki önerisinde anayasal
düzeyde bir reform önerisinde
bulunmamakta, yasama organı
tarafından harcama ve vergi
programlarının eş anlı olarak
onaylanmasından sözetmektedir.
Wicksell’in konu ile ilgili görüşlerini
kendi sözleriyle aktaralım:
“Kamusal harcamaların
ve bunun finansman
araçlarının aynı anda
onaylanması gerekir.
Açıktır ki, bu tür bir
düzenleme anayasada
bir değişiklik
yapılmaksızın, bağımsız
olarak
gerçekleştirilebilir...Konu
oldukça basittir; ne
zaman yeni
harcamalar
onaylanırsa, o zaman
yeni vergiler ile finanse
edilecektir.”
5. “Wicksell, bütün vergi ve harcama
programlarının yasama organında
oybirliği ilkesi ile kabul edilmesini
önermektedir. Oybirliği ilkesinden
uzaklaşma mali sömürüye potansiyel
bir tehlike oluşturur. Bu kuralın
uygulanmaması halinde, etkin
olmayan bazı projeler vergilerle
finanse edilebilir ve vergi yükümlüleri
fayda elde etmedikleri projeler için
ödeme yapmak zorunda kalabilirler...
Fakat, Wicksell, pratikte uygulanma
şansının olmadığını da kabul etmiştir.
Wicksell, anayasada yapılacak bir
değişiklikle, mali konulara ilişkin olarak
kararların yasama organının üçte iki,
dörtte üç veya altıda beş gibi bir
çoğunluk kararı ile onaylanması
zorunluluğunun getirilmesini önermiştir.
Wicksell’e göre bu tür kaliteli çoğunluk
kuralları dahi mali sömürüyü önlemede
yeterli olmayabilir. Fakat, basit
çoğunluk kuralından daha büyük
oranda bir çoğunluk kuralına yönelme
mali sömürü potansiyelini azaltır.”
(Buchanan and Flowers, 1960:143.)
6. Hemen belirtelim ki, Wicksell
kuralını pratik olarak
gerçekleştirmek pekala
mümkündür. Anayasal
iktisatçılar, anayasada yer
alacak bir madde içerisinde
şu ilkelerin belirlenebileceği
görüşünü savunmaktadırlar:
Denk bütçe ilkesi anayasada yer
alabilir ve harcama ve gelir
arasında denkliğin olması şartı
getirilebilir,
Harcamalarda ve vergi
oranlarında artış öngören yasa
tekliflerinin parlamentoda eşanlı
olarak kaliteli çoğunluk kuralı ile
oylaması yapılabilir.
7. 1.2. Genellik İlkesi
Mali sömürüye engellemek için alınabilecek önlemlerden birisi de
kamu maliyesinde “genellik ilkesi”nin gerçek anlamda uygulanmasını
sağlamaktır. Genellik ilkesi) geniş anlamda, vergi ve harcama
programlarının uygulanmasında herhangi bir kişiye ya da kesime özel
ayrıcalıklar sağlanmaması anlamına gelir. Genellik ilkesinin zıddı
“özellik ilkesidir.
Genellik ilkesi, vergilemede tüm kişilerin ve konuların herhangi bir
ayrım yapılmadan ve ayrıcalık sağlanmadan vergiye tabi olması
anlamına gelmektedir. Vergi sisteminde bazı kişilerin vergi dışında
bırakılması (muafiyet), ya da bazı vergi konularının vergi dışında
bırakılması (istisna) genellik ilkesini ihlal eden uygulamalardır
Aynı şekilde tüm vergiye tabi gelir, servet ve harcamalara ve diğer
vergiye tabi unsurlara farklı vergi tarifelerinin uygulanması (örneğin,
artan oranlı vergi tarifesi) genellik ilkesi ile bağdaşmayan
uygulamalardır. İstisna ve muafiyetler, belirli kişiler ve mesleklere
sağlanan özel indirimler vs. vergileme açısından “özellik ilkesi”
çerçevesinde düşünülebilecek uygulamalardır
8. 20. yüzyıla damgasını vuran önemli liberal
düşünürlerin başında gelen Friedrich A. von Hayek’e
göre “bütün hukuk kuralları genel olmalıdır ve
vatandaşlar arasında ayırım yapmayacak şekilde
uygulanmalıdır.” Friedrich A. von Hayek “Constitution
of Liberty” adlı eserinde vergi ile ilgili konularda genel
ilke ve kuralları oluşturan bir üst Vergi Meclisi
oluşturulmasını önermekte ve diğer yasaları yapmakla
görevli meclisin ise Vergi Meclisi tarafından belirlenen
kurallar ve sınırlar içerisinde hareket etmesi gerektiğini
belirtmektedir.
9. Hayek, Law, Legislation and Liberty adlı eserinde ise şunları
yazmaktadır:
“Yasama konusunda, vergi yükünün kişiler arasında dağılımını
belirleyen kanunların çıkarılması ile toplam tutarları artıran
kararların verilmesini birbirinden kesin olarak ayırt edebilmek için
Kamu Maliyesi’nin tüm ilkelerini en baştan yeniden düşünmek
gerekecektir.”
10. Hayek, “Bir Model Anayasa” (A Model Constitution) adlı bir başka
makalesinde kamu maliyesinde yeni baştan düşünülmesi ya da
yapılması gerekli olan reformlardan birisini şu şekilde açıklamaktadır:
“Devlet harcamaları için vatandaşlardan bir katkıda bulunmalarının
istenmesi devletin zorlama gücünü kullanmasını gerekli
kılacağından devletin bu gücünün Yasama Organı’nın genel
kuralları dahilinde yapılması gerekir. Bununla birlikte, harcamaların
hacminin ve harcanma yerlerinin tespiti ise yürütme organının
görevidir. Bu nedenle, bize göre vergilerin dağıtımı Yasama Organı
tarafından belirlenmeli; buna karşın harcamaların toplam miktarı ve
sarfedilme yerleri Yürütme Organı’nın yetkisinde olmalıdır.”
Hayek, vergilemede “yeknesak kural” (uniform rule) belirlenmesinin
de önemi üzerinde durmakta ve vergilerin tek oranlı olarak
belirlenmesi gerektiğini savunmaktadır. Hayek, genel vergileme
ilkelerinin belirlenmesi ile çoğunluğun vergi yükünü azınlık üzerine
aktarmasının engelleneceğini belirtmektedir
11. 1.3. Vergi Oranlarının Anayasada
Düz Oranlı Olarak Belirlenmesi
Vergi oranlarının belirlenmesi tamamen parlamentoların
takdirlerine bırakıldığı takdirde bu bir takım suiistimallere
neden olabilir. Günümüzde pek çok demokratik sistemde
yaygın olarak uygulanan artan oranlı vergiler, hem
parlamentoların kanun yapma yetkisi, hem de hükümetlerin
kanun hükmünde kararnameler çıkarma yetkisi ile çok sık
değişikliğe uğratılmaktadır. Vergi sisteminde ve vergi
oranlarında çok sık yapılan değişikliklerin ortaya çıkardığı
olumsuz sonuçları ortadan kaldırmanın yolu vergi oranlarını
anayasada belirlemektir. Anayasal İktisat alanında çalışmalar
yapan iktisatçıların büyük çoğunluğu vergi oranlarının
anayasada düz oranlı (flat rate) olarak tespit edilmesini
savunmaktadırlar.
12. Milton Friedman, Free to Choose adlı eserinde şöyle yazmaktadır:
(Friedman & Friedman, 1980:304.)
“Şahsi indirimlerin dışında hiç bir indirime müsaade edilmeyecek bir düz
oranlı bir vergi –yüzde 20’den daha az- mevcut vergi sisteminde
sağlanan gelirden daha fazla gelir sağlar.”
13. 1.4. Vergi Konularının Anayasada
Belirlenmesi
Gerek tarihsel tecrübeler, gerekse günümüzde demokratik ve anti-
demokratik ülkelerin bir çoğunda yaşanan tecrübeler yönetimlerin
vergilerin konularını keyfice belirlediklerini göstermektedir. Her türlü
mal ve hizmet, işlem, üretim, tüketim, ithalat, ihracat, alım-satım, vs.
konular üzerine vergiler konulabilmektedir
Burada maliye bilimi açısından cevaplanması gereken çok önemli
iki soru bulunmaktadır?
Vergiler hangi konular üzerine
konulmalıdır?
Bu konuda bazı sınırlar olmalı
mıdır?
14. 1.5. Denk Bütçe
Uygulanması
Klasik iktisatçıların hararetle
savundukları Denk bütçe ilkesinin
anayasal kural haline getirilmesi
kamusal harcamalarda bir disiplin
sağlar ve bunun bir sonucu olarak
da vergi yükünde gereksiz artışları
sınırlar.
15. 1.6. İdareler-Arası Mali Paylaşım
İlkelerinin Anayasada Belirlenmesi
Merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasındaki hizmet ve
kaynak bölüşümünün anayasal düzeyde yapılması, merkezi
yönetimin güç ve yetkilerinin sınırlandırılması açısından son
derece önem taşımaktadır Uygulamada ne denli gerçekleşeceği
şüpheli olsa da, yerel yönetimler arasında rekabet hizmet sunumunda
etkinlik ve düşük vergi yükü ile sonuçlanabilir. Yerel yönetim temsilcileri
üzerinde yerel halkın ve sivil toplum kuruluşlarının daha etkili
denetiminin de olacağı varsayılarak vergileme yetkisinin yerel temsilciler
tarafından kötüye kullanılmasının önlenebileceği söylenebilir.
16. 1.7. Vergi Gelirlerinin Kullanım
Alanlarının Belirlenmesi: Vergilemede
Fayda Yaklaşımı ve Tahsis İlkesi
Kamu harcamalarının vergi ile finansmanında başlıca iki yöntem söz konusudur: Genel
bütçeden finansman yöntemi ve tahsis yöntemi. Tahsis yöntemi, belirli bir verginin ya da
kamu gelirinin belirli bir harcamanın finansmanına bağlanması demektir. Tahsis yöntemi,
vergilemede fayda ilkesinin uygulanmasına imkan sağlayacak araçlardan birisidir
. Tahsis yöntemi, belirli bir verginin ya da kamu gelirinin belirli bir harcamanın
finansmanına bağlanması demektir. Tahsis yöntemi, vergilemede fayda ilkesinin
uygulanmasına imkan sağlayacak araçlardan birisidir
Tahsisi ilkesi, kamu harcamalarının daha süratle yapılmasına imkan sağlayabilir. Genel
bütçeden belirli harcamalara ödenek ayrılması belirli bütçe prosedürlerine bağlıdır.
Tahsis ilkesi, belirli vergilerin ya da kamu gelirlerin belirli kamu hizmetlerinde harcanmak
üzere tahsis edilmesi demektir. Bu konuda en yaygın örnek, otoyollardan alınan ücretin,
o yolun bakımı ve onarımı ya da yeni yolların yapımı için kullanılmasıdır. Vergilemede
tahsis ilkesinin uygulanması şu açılardan savunulmaktadır:
Tahsisi ilkesi, kamu harcamalarının daha süratle yapılmasına imkan sağlayabilir.
Genel bütçeden belirli harcamalara ödenek ayrılması belirli bütçe prosedürlerine
bağlıdır.
18. 2.1. Toplam Vergi Yükünün Oransal
Olarak Belirlenmesi
Devletin vergileme yetkisini genel
olarak sınırlayacak önerilerden
birisi toplam vergi yükünün oransal
olarak anayasada belirlenmesidir.
Örneğin, toplam vergi gelirlerinin
GSYİH ya da GSMH’ya oranı açık
olarak anayasada belirlenebilir.
19. 2.2. Maksimum Vergi Oranının
Belirlenmesi
Vergi oranlarının maksimum sınırı da
anayasada belirlenebilir ve böylece
siyasal iktidarların vergileme yetkisini aşırı
kullanma eğilimi belirli ölçüde
engellenebilir. Bu tür bir anayasal reform
1970’li yıllarda ABD’nin California
eyaletinde gerçekleşmiştir. California
Anayasası’nda bugün “gayrimenkullerin
gerçek piyasa değeri üzerine maksimum
yüzde 1 oranında bir vergi konulacağı”
hükmü yer almaktadır. (Buchanan &
Flowers, 1960:148.)