2. 60-40-20 kuralı (BOS, perikardiyal,
TBW’nin %60’ı sudur; %40’ı hücre sinovial, plevral,
içindedin; %20’si hücre dışındadır. intaoküler ve
peritoneal)
Su, vücut ağırlığının
erkeklerde %50-65;
kadınlarda %45-55;
yeni doğanda %75;
yaşlılarda %45’ini
oluşturur.
ISF ve plazma dolaşım
• Bütün sıvı bölmeler ozmotik dengededir
sisteminin kapillerleri ile
(geçişler sırasındaki anlık değişmeler birbirinden ayrılmıştır.
hariç) Proteinler hariç olmak üzere
• ECF’deki iyon ve küçük maddeler alt- pek çok erir madde ISF ve
bölmeler arasında benzer derişimdedir. plazma arasında kolayca
• değişime uğrar ve bu
ECF hacmi toplam Na içeriği ile orantılıdır. nedenle ISF ile plazmanın
bileşimim hemen hemen
aynıdır.
3. • Organizmayı oluşturan su, mineral ve organik bileşenlerin (protein, yağ,
karbohidratlar) her biri vücudun sıvı bölmeleri içinde değişik form ve
miktarlarda bulunurlar.
• Na, ECF’de; K, ICF’de ve albumin intravsküler boşluk veya plazma
volümünde diğer bölmelerden çok daha fazla bulunurlar.
4. Total Vücut suyunu etkileyen faktörler:
Yağ kitlesi
• Vücut suyunun, vücut ağırlığına
göre yüzdesi, yağ miktarından
etkilenir. Yağ miktarı arttıkça su
yüzdesi azalır.
• Bunun nedeni yağ dokusunun
diğer dokulara göre çok daha az
su içeriğine sahip olmasıdır.
Yaklaşık olarak yağ dokusunun su
oranı %10’dur.
• Kadın ve erkeklerde, yaşlanmaya
bağlı olarak vücut yağ kitlesi artar
ve toplam su kitlesi azalır.
5. Total Vücut suyunun organlara göre
dağılımı
• Organ veya doku Doku Su %
kitlesine göre, Kan 83,0
bulundurulan su kitlesi Böbrek 82,7
Kalp 79,2
değişir. En “sulu” doku Akciğer 79,0
kan dokusu ve böbrekler Dalak 75,8
iken kemik doku ve yağ Kas 75,7
Beyin 74,8
dokusu en az oranda su Deri 72,0
bulunduran dokulardır. Karaciğer 68,3
Kemik 31,0
Yağ 10,0
Tüm vücut 62,0
6. Hacim ölçmede temel ilke
?
• Hacmi bilinmeyen bir ortama
– Miktarı bilinen bir madde “indikatör” ilave edilir
• Maddenin ortamda eşit olarak dağılması beklenir
– Maddenin ortamdaki derişimi [ağırlık/aktivite]/[birim
hacim] cinsinden ölçülür.
» Birim hacimde bulunan madde miktarı ve verilen
madde miktarı bilindiğinden, tüm hacim orantı yolu
ile hesaplanır.
8. Indikatör-Dilüsyon Tekniği
• Volüm indikatör, iv enjeksiyondan sonra bir veya daha fazla sıvı bölmede
[PV, ECF (PV + ISF) veya TBW ( PV + ISF + ICF)] eşit dağılım gösteren
maddelerdir.
• Her bir durumda, indikatörün plazma derişimi, onun dağıldığı tüm
volümlerdeki derişimi ile aynıdır.
• İndikatörün bilinen bir miktarı (Di) iv yoldan enjekte edilir ve geçebildiği
tüm bölmelerde eşit dağılım gösterene kadar beklenir. Daha sonra
indikatörün plazma derişimi (Pi) ölçülür. İndikatörün dağıldığı bölmenin
hacmi (Vi) hesapla bulunur.
9. İndikatör-Dilüsyon yönteminde
dengelenme
• Sıvı hacmini ölçmek için kullanılan ideal indikatör:
– Metabolize olmamalı
– Atılmamalı
– Homojen dağılmalı
– Sadece ölçülecek bölmede dağılmalı
• İdeal bir indikatör yoktur. Bu nedenle farklı
indikatörlerle ölçülen hacimler, farklı sonuçlar verir.
• Metabolize olmayan indikatörler, dengelenme
sırasında başta böbreklerden olmak üzere atılıma
uğrarlar.
• Bu nedenle indikatörün verilmesini takiben idrar
toplanmalı ve atılan miktarı da belirlenmelidir.
• İndikatörün idrardaki derişiminin idrar hacmi ile
çarpımı, atılan indikatör miktarını (EI) verir. Doğru
hesaplama yapabilmek için, bu miktarın verilen
indikatör miktarından çıkartılması gerekir.
• Ölçümün doğru yapılabilmesi, dengelenme
peryodunun sonlanmış olmasına bağlıdır.
10. ISF ve ICF’nin hesaplanması
• ISF ve ICF volümü, sadece buralarda
yayılabilen bir indikatör bulunmadığı için
direk olarak ölçülemez.
• ISF ancak ECF hacminden plazma
hacmini çıkartarak hesaplanabilir. Ancak
ECF’nin sadece ISF ve PV’den
oluşmadığı, transellüler sıvı hacmini de
içerdiği unutulmamalıdır.
• ICF, TBW hacminden ECF hacminin
çıkartılması ile bulunabilir.
11. Su homeostazisi
Picture 4
• Su dengesinin idame ettirilmesi, sadece
suyun değil, elektrolitlerinin de alım ve
kayıp yollarında toplam bir eşitliğin
sağlanmasını gerektirir.
• Bu dengenin sağlanmasında rol oynayan
en önemli organ böbreklerdir. Ayrıca
akciğerler, gastrointestinal sistem, deri
gibi organlar da dengenin korunmasında
önemli rol oynarlar.
• Bu ikincil organların genel süreçteki
rolü bazı patolojik durumlarda daha da
belirgin olur.
12. Su dengesi; Alım – Atım eşitliği
– Günlük sıvı alımı 2500 mL
• 1,5 L içilen sıvılar
• 0,8 L alınan katı gıdaların
bileşimindeki sıvılar
• 0.2 L metabolik oksidasyonlar
ile oluşan sıvılar
– Günlük (hissedilebilen veya
hisedilemeyen) sıvı kaybı
2500 mL
• Böbreklerden (1-2L) 1,4 L
idrar ile
• Akciğerlerden buharlaşma
0,325 L
• Deriden terleme (0,25 L) ve
buharlaşma (0,325 L) ile
• GIS’den 0,1 L feçes ile.
13. Su alımı: susama
– Su alımını kontrol etme mekanizmasıdır.
– Lateral hiptalamusta supraoptik ozmoreseptörlere yakın
yerleşmiş bir merkez susama duyusunun oluşumundan
sorumludur.
– Merkez, ADH salımını kontrol eden ozmotik ve
nonozmotik uyanların aynılarına ve ağız ve boğazdaki
kuruluk hissini algılayan reseptörlere yanıt verir.
– Susama duyusu azalmış kan volümüne yanıt olarak
böbreklerden salgılanan renin’in etkisiyle oluşan
Anjiotensin II tarafından da uyarılır.
14. Su kaybı: Terleme
• Terleme, vücud su içeriğinin kontrol
mekanizması olmaktan daha çok vücud
ısısının korunması mekanizmasıdır.
• Derinin ter bezleri sempatik kolinerjik kontrol
altındadır. Terleme ile hem su hem Na kaybı
olur ama su kaybı Na kaybından daha
fazladır. Bu ECF de Na konsantrasyonun
artmasına ve ozmolaritenin yükselmesine
neden olur.
• Dinlenme durumunda iklim ortamındaki
terleme ile su kaybı yaklaşık günde 200 - 300
(ort 250) mL/gün kadardır.
• Vücut sıcaklığı arttıkça terleme artar ve kayıp
8-10 L’ ye yükselebilir.
15. Su kaybı: Feçes
• Normal şartlarda feçesle sıvı kaybı
toplam kayıbın %4 ‘ünü (100 mL/gün)
oluşturur.
• Bununla birlikte GIS her gün yaklaşık 7
litre sıvıyı lümeni içine sekrete eder ve
daha sonra tekrar geri emer.
• Kusma ve diyare gibi durumlarda şiddetli
su ve elektrolit kayıpğları görülür.
16. Vücut sıvılarının
çoğu için pH
6.5-8.0 arasında
değişir.
FİZYOLOJİK
pH ARALIĞI !!!
17. Su kaybı: İdrar
• Metabolik reaksiyonlar sonucu bir günde
vücutta 600 mOsm yıkım ürünü oluşur ve
bunlar böbreklerden filtrasyon veya
sekresyon yolu ile atılır.
• Böbrekler su kaybını ayarlayan temel
organdır. Normal denge durumunda
böbreklerden günde 1-2 L (ort 1,4) idrar
atılır. Bu miktar alınan su miktarına ve renal
kaynaklı olmayan sıvı kaybına göre değişim
gösterir.Picture 5
18. Vücut su dengesinin bozulduğu
durumlar
– Vücud suyunun azalmasına (hipovolemi) neden olan durumlar
• Ateş
• İshal
• Fazla terleme
• Kusma
• Pneumonia
• Takipne
– Vücud suyunun artmasına (hipervolemi) neden olan durumlar
• Artmış Na alımı
• Artmış Na tutulumu
• Aşırı su alımı
• ADH aşırı sekresyonu
19. Vücut su hacmi değişirse ne olur?
• Vücud su hacmi değişirse neler olur?
– Mekanizmalar
• Neural
• Renin-anjiyotensin-aldosteron (RAA) sistemi
• Atriyal natriüretik hormon (ANH)
• Antidiuretik hormon (ADH)
– Artmış ECF aşağıdakilere neden olur:
• Aldosteron salgılanmasında azalma
• ANH salgılanmasında artma
• ADH salgılanmasında azalma
• Sempatik aktivitenin azalması
– Azalmış ECF aşağıdakilere neden olur:
• Aldosteron salgılanmasında artma
• ANH salgılanmasında azalma
• ADH salgılanmasında artma
• Sempatik aktivitenin artması
20. Sıvı Hareketi
• Sıvı, (hidrostatik) basıncın uygulanması ile yığın halinde
hareket eder.
– Arterlerdeki kanın hareketi
• Basınç mikroskobik düzeyde de sıvının hareketini sağlar.
Hücreler arasından ve hücre membranındaki kanallardan su
ve içinde çözünmüş maddeler basıncın etkisi ile hareket
ederler. Bu hareketin miktarını basınç gradaynı hareket
alanı ve bariyerler belirler
– Ozmos
– Difüzyon (Sızma)
– Ozmoz ve difüzyon kuvvetleri ICF ve ECF ile ISF ve plazma bölükleri
arasındaş su ve solüt alış verişini kontrol ederler.
21. ICF-ECF değişimi
• Hücre membranları ICF ve ECF yi ayırır.
• Hücre membranının protein bileşenleri suya geçirgendir
ama iyon geçirgenliği sıkı kontrol altındadır.
• Hücre membranları fleksibldır:Hücreye su girerse şişer;
çıkarsa büzülür. Ozmoz, hidrostatik basınçtan daha çok
belirleyicidir.
• ICF ve ECF, içerikleri farklı da olsa her zaman ozmotik
denge halindedirler.
• Vücut sıvı bölüklerinden bir veya daha fazlasına su veya
solutlerin eklenmesi veya cıkartılması ozmolaritede bir
değişmeye varsa hacim değişiklikleri ile sonuçlanır.
23. ECF-ICF değişimi hesabı
• Prensipler
– Su iki ortam arasında serbestçe geçer ama,
basitleştirmek için, iyonların sürekli bir geçişi
yoktur.
– ECF ve ICF, her ne kadar kısa anlar için
bozulsa da; ozmotik dengededir.
– Kütlenin korunumu kanunu geçerlidir:
bölmeler dengeye ulaştığında ne su ne de erir
maddeler yoktan var olmaz ya da vardan yok
olmaz.
24. Soru
• 70 kg erkek
• original osmolality of the ECF = 290
mOsm/kg water.
• 2 L distile su ECF’ye eklenirse?
– ECF hacmi artar, osmolalitesi azalır.
– Erir maddeler hücre membranlarından geçemez.
Yerine, su artmış derişimli bölmeden (ECF) hücreye
geçer ve ICF hacmini artırır; ECF hacmini eski haline
döndürmese de azaltır.
– Dengelendiğinde her iki bölmede de hacim artmış
osmolalite düşmüştür.
25. Başlangıç TBW 0.6 x 70 kg = 42 L
Başlanguc ICF
0.4 x 70 kg = 28 L
hacmi Denge durumu 12180 mOsm/(42+2) kgSu
Başlangıç ECF osmolalitesi 277 mOsm/kgSu
0.2 x 70 kg = 14 L Final ICF Hacmi 8120 mOsm/277 mOsm/kgSu
hacmi
29.33 kg Su = 29.33L
42 L x 290
Başlangıç toplam
mOsm/liter
osmol Final ECF Hacmi 4060 mOsm/277 mOsm/kgSu
12180 mOsm
14.66 kgSu = 14.66L
28 L x 290
Başlangıç ICF
mOsm/liter
osmol
8120 mOsm
14 L x 290
Başlangıç ECF
mOsm/liter
osmol
4060 mOsm
26. Plazma – ISF değişimi
• Kapiller duvardan gerçekleşir
• Hidrostatik basıç (damak içindeki kan basıncı) ve OZMOZ İle
belirlenir.
– Hidrostatik basınç, su ve küçük erimiş maddeleri plazmadan
ISF’ye iter; plazma proteinleri (kapiller membranda zedelenme
olmadıkça) plazmada kalır.
– Kapiller hidrostatik basıncı kapiller boyunca azalır (35 mm
Hg’dan 15 mm Hg’ya)
– Kapillerden geçemeyen maddeler ozmotik basınç yaratır.
– Bu maddeler negatif yüklü olduğundan katyonları da tutar (Gibbs
Donna dağılımı) ve ozmotik basıncı daha da artırır.
– Kolloid onkotik basınç
– Plazma ve ICF arasındaki protein konsantrasyon farkına
orantılıdır.
– 28 mmHg- 3 mm Hg = 25 mm Hg.
– Kapiller boyunca sabittir.
27. DİFÜZYON ve OZMOZ: Tanım
• Bir iyon ya da molekülün çok yoğun olarak bulunduğu
bir bölgeden daha az veya hiç bulunmadığı yere
doğru, dış bir kaynağın enerjisi (biyolojik enerji dahil)
gerekmeksizin, hareket etmesi.
• Yavaş bir süreçtir: 1 mm…0,5 msn; 10000 mm… 14
saat
• Kinetiği Fick’in 1nci yasasına uyar:
– Difüzyon hızı: Birim zamanda belli bir kesit
alanından geçen parçacık sayısı. (akı, J; Mol/cm2/
sn).
• J= Difüzyon sabiti x Gradyan
• Su moleküllerinin difüzyonuna OZMOZ denir
Picture 6
28. Difüzyon için gerekli enerjinin kaynağı
• Pasif sürecin enerjisi- Brown hareketi
– Mutlak 0 sıcaklıkta (-273 0C) moleküller
hareketsizdir. Eğer moleküller ısıtılırsa, kinetik
enerjileri artar ve vibrasyon hareketi ile rasgele
yönde hareket etmeye ve birbirlerine çarpmaya
başlarlar.
– Bir su molekülü (1nm) bir polen molekülünden
(1 µm) den aşağı yukarı 1000 kat küçüktür. Bu
yüzden polen parçacığı minik su molekülleri
tarafından sürekli itilen büyük bir balon gibidir.
Su molekülleri kendilerine göre oldukça büyük
olan bu balona (bizim için ise oldukça küçüktür)
rastlantısal zamanlarda ve yönlerde sürekli
olarak çarparlar. Rastlantısal bir andaki
kuvvetlerin bileşkesinin belirlediği yönde polen
molekülünü hareket ettirirler:Brown animasyon
29. Derişim (konsantrasyon)
• Birbiri içinde tam olarak karışabilen, her noktası aynı
dağılımı gösteren karışımlara homojen karışımlar, her
noktası aynı dağılımı gösteremeyen karışımlara da
heterojen karışımlar denir.
• Bir maddenin başka bir madde içinde gözle
görülemeyecek kadar küçük tanecikler halinde dağılarak,
homojen karışım oluşturması olayına çözünme, elde
edilen karışıma da çözelti denir. Çözeltilerdeki dağılma
ortamına çözücü veya çözen denir
• Bilinen en iyi çözücü sudur. Bir çok katı, sıvı ve gaz
maddeler suda çözünürler.
• Derişim, çözeltinin birim hacminde çözünen madde
miktarı (konsantrasyon) olarak tanımlanır.
– Concentrations = weight/volume
30. Derişim birimleri
• Bir maddenin 6.023X1023 adet molükülün ağırlığı 1 mol’dür.
• Molarite: Bir litre çözeltideki çözünen maddenin mol sayısı.
• 1 molar NaOH çözeltisi, 1 litresinde 1 mol (40 g) çözünmüş NaOH içeren
çözeltidir.
• Bir maddenin 1 molü ve solüsyonun hacmini 1 L yapmak için gerekli sudan
oluşan solüsyon Molar solüsyondur.
• Molalite: Bir Kg çözücüde çözünen maddenin mol sayısıdır.
• 3 molal NaOH çözeltisi, 1000 g suda 120 g NaOH çözülmesi ile hazırlanmış
çözeltidir.
• Bir maddenin 1 molü ve 1 Kg sudan oluşan solüsyon Molal solüsyondur.
• Solüsyondaki iyon derişimleri mEq/Liter olarak verilir. Bir iyonun ekivalanı
molarite x her moleküldeki yük sayısıdır.
• Diğer birimler: Formalite; Normalite, Mol kesri, Yüzde, Binde (ppt), Milyonda
(ppm), Milyarda (ppb)’ dır.
31. Su derişimi
• Erir maddelerin derişimi / Çözücünün derişimi?
• 1 mol H2O = 18 gram
• 1 L su 55.5 mol su içerir. = 55 Molar!
• Solusyon içinde iyonize olan moleküller, oluşan iyon sayısı ile
orantılı olarak, su konsantrasyonunu azaltır.
• Birim hacim suda çözünen her maddenin 1 molü aynı miktarda su
molekülünün yerini alacağından, su derişimi, çözünen maddenin
türüne değil çözünen molekül sayısına bağlıdır.
• Şeklin solunda birim kare başına 1 birim su molekülü düşerken, sağ
tarafta bazı karelerde çözünen maddelerin bulunduğu ve böylece
her bir kareye 1 adet su molekülünün düşmediği görülmektedir.
32. Solüsyonlarda kullanılan ölçme
birimleri
• Osmol, yüküne bakılmaksızın, bir solüsyonda
çözünmüş geçirimsiz partiküllerin sayısıdır.
• Osmol, her litre için ifade edildiğinde osmolarite;
her kg su için ifade edildiğinde osmolalite ile
ölçülür.
– Bir Litre suda 1 mol gram x maddesi çözülürse,
çözeltinin ozmolaritesi 1 osmol olur.
– Bir Kg suda 1 mol gram x maddesi çözülürse,
çözeltinin ozmolalitesi 1 osmol olur.
33. Su derişimi
• Şekilde 2 litrelik hacim çözünmüş
partikülleri geçirmeyen bir zar ile
ikiye ayrılmıştır.
– “1” numaralı bölmede 2 mol madde
çözünmüştür. Bu bölmede 53.5 mol
su molekülü vardır ve solüsyonun
osmolaritesi 2 osmol’dür.
– “2” numaralı bölmede 4 mol madde
çözülmüştür. Su konsantrasyonu
daha az, solüsyonun ozmolaritesi
daha yüksektir.
34. Vücut sıvılarının ozmolalitesi
• Klinik kullanımda ozmolalite terimi, ozmolarite
terimine tercih edilir.
• Biyolojik membranlarda, o membrandan
geçebilen moleküller ozmolaliteyi etkilemez.
• ECF ve ICF’nin ozmolalitesi, bileşimleri farklı
olsa da, 285-295 mOsm/kg’ dır. Bu değer,
hesaplamalarda kolaylık olması bakımından 300
olarak alınacaktır. Yani bu sıvıların her kg’ında
300 mMol gram biyolojik membrandan
geçemeyen madde çözünmüştür.
35. İki solüsyonun ozmolalitesinin
karşılaştırılması
• Bir referans solusyonun ozmolalitesi ile
– eş ozmolaliteye (eş su konsantrasyonuna veya eş mol
erimiş moleküle) sahip solüsyona izoozmotik;
– daha düşük ozmolaliteye (daha çok su
konsantrasyonuna veya daha az mol erimiş moleküle)
sahip solüsyona hipoosmotik ve
– daha yüksek ozmolaliteye (daha az su
konsantrasyonuna veya daha çok mol erimiş
moleküle) sahip solüsyona hiperozmotik solüsyon
denir.
36. ICF ile eş ozmolaliteye sahip
solüsyon hazırlanması
• 1 Kg NaCl solüsyonu
– Na ve Cl’ün atom ağırlıkları toplamı [23+35]
58 g’dır
– 58 g NaCl, 1 Kg su da çözünerek, Na ve Cl’e
ayrışacağından oluşan çözeltinin ozmolalitesi
2 ozm/Kg’dır.
– 1 Kg suda 0,3 ozm/kg NaCl olması için
[58x0,3/2=] 9 g NaCl kullanılmalıdır.
– %0,9’luk NaCl çözeltisi, ICF ile izoozmotiktir.
37. ICF ile eş ozmolaliteye sahip
solüsyon hazırlanması
• 1 Kg Glükoz solüsyonu
– Glikoz’un molekül ağırlığı 180 g’dır
– 180 g Glikoz 1 Kg su da çözünürse, oluşan
çözeltinin ozmolalitesi 1 ozm/Kg’dır.
– 1 Kg suda 0,3 ozm/kg Glikoz olması için
[180x0,3=] 54 g Glikoz kullanılmalıdır.
– %5’lik Glikoz çözeltisi, ICF ile izoozmotiktir.
38. Ozmolalitesi, ICF’den farklı olan
çözeltiler
• 1 Kg’ında 0,3 mol’den daha az biyolojik
membrandan geçemeyen madde bulunduran
solüsyonlar (<%0,9 NaCl veya <%5 glikoz),
ICF’ye göre hipoozmotik solüsyonlardır ve
ICF’ye göre daha çok su içerirler.
• 1 Kg’ında 0,3 mol’den daha çok biyolojik
membrandan geçemeyen madde bulunduran
solüsyonlar (>%0,9 NaCl veya >%5 glikoz),
ICF’ye göre hiperozmotik solüsyonlardır ve
ICF’ye göre daha az su içerirler.
39. Ozmoz: tanım
• Su moleküllerinin difüzyonuna denir.
• Suya geçirgen bir zardan suyun kendi
derişimindeki farkın etkisiyle oluşan
net hareketine denir.
• Su moleküllerinin çok yoğun oldukları
ortamdan az yoğun oldukları ortama
geçişine denir.
• Su moleküllerinin çözünen maddenin
az olduğu ortamdan, çözünen madde
konsantrasyonunun çok olduğu
ortama hareketine denir.
40. Ozmoz
• Şekildeki A ve B bölmeleri 1’er litre çözücüsü su
olan sıvı ile doludur.
• A ve B bölmesinde membrandan geçemeyen ve iki
tarafta eşit dağılmayan NaCl çözünmnüştür.
• A bölmesinde suyun mol fraksiyonu =
55.5/57.5=0.965
• B bölmesinde suyun mol fraksiyonu =
55.5/59.5=0.933
• Öyleyse su molekülleri A bölmesinde B’ye göre
daha yoğun olarak bulunur.
• Derişim farkından doğan kuvvet, su moleküllerinin
A’dan B’ye net hareketine neden olur.
• Hareket her iki bölmede suyun mol fraksiyonu
eşitleninceye kadar sürer. (0,945 olmalı)
• Her iki bölmedeki su konsantrasyonları
eşitlendiğinde
– B’ kabının hacmi artmıştır (1Lx4mol/3mol
=1,33 L)
– Başlangıca göre B kabında membrandan
geçemeyen madde konsantrasyonu azalmıştır.
– Başlangıca göre A kabında membrandan
geçemeyen madde konsantrasyonu artmıştır.
– Membrandan geçemeyen iyonlar her iki tarafta
eşit dağılmışlardır.
41. İzoozmotik çözeltilerin davranışları
• Eğer birim hacim veya ağırlığında eş sayıda
molekül bulunan iki çözelti, sadece suyu geçiren
bir yarı geçirgen membranla birbirinden
ayrılacak olursa, her iki bölmenin de hacmi
değişmez.
• Bu durumda membrandan her iki yönde de eşit
sayıda su molekülü geçer.
• Hücrenin su hacmini değiştirmeyen çözeltilere
izotonik çözeltiler denir.
42. İzoozmotik çözeltilerin davranışları
• Eğer birim hacim veya ağırlığında eş
sayıda molekül bulunan (izoozmotik) iki
çözelti, su ve çözeltideki bazı
molekülleri geçirebilen seçici gecirgen
bir membranla birbirinden ayrılacak
olursa, bölmelerden birinde bulunan
çözünen madde, diğer tarafa geçerek,
iki taraf arasındaki su eşitliğini bozar.
Bu da bölmeler arasında su hareketine
(ozmoz) neden olur.
• Bir hücrede hacim artışına neden olan
solüsyona hipotonik solüsyon; hacim
azalmasına neden olan solüsyona
hipertonik solüsyon denir.
• Her izoozmotik çözelti, aynı zamanda
izotonik olmak durumunda değildir.
Ama her izotonik çözelti aynı zamanda
izoozmotik olmak durumundadır.
43. Tonisite
• Tonisite ya da effektif ozmolalite, bir solüsyonun
net su hareketine neden olma yeteneğidir.
– Solüsyon, bir hücrenin membranından net su
hareketine neden olmuyorsa izotonik
solüsyondur.
– Solüsyon, bir hücrenin membranından net su
girişine neden oluyorsa hipotonik
solüsyondur.
– Solüsyon, bir hücrenin membranından net su
çıkışına neden oluyorsa hipertonik
solüsyondur.
44. Tonisite
• Tonisite, her hangi bir solüsyonun su (veya
herhangi bir çözücü) derişimine bağlıdır,
çözünenin derişimi ile bir ilgisi yoktur.
– Eğer bir solüsyon hipotonik ise solüsyondaki
su derişimi hücrenin içindekinden daha
fazladır.
– Eğer bir solüsyon hipertonik ise solüsyondaki
su derişimi hücrenin içindekinden daha azdır.
– Eğer bir solüsyon izotonik ise solüsyondaki su
derişimi hücrenin içindeki ile aynıdır.
45. Tonisite
• İzotonik sıvı örnekleri
– %5’lik dekstroz
– Serum fizyolojik (%0.9
NaCl)
• Hipertonik sıvı örnekleri
– % 3 NaCl
– % 5 NaCl
• Hipotonik sıvı örnekleri
– 1/2 dilüe edilmiş serum
fizyolojik
– 1/3 dilüe edilmiş serum
fizyolojik
46. Ozmotik / Tonik
• 300 mOsm NaCl (membrandan geçemez) ve
100 mOsm üre (membrandan geçer) içeren
1L hacimli bir solüsyonun toplam ozmolaritesi
400 mOsm dür ve hiperozmotiktir.
• Ancak bu solüsyon hücre denge hacminde
değişiklik oluşturmaz!, izotoniktir.
50. Ozmotik basınç: tanım
• Suyun ozmotik hareketi, bu harekete ters yönde uygulanan bir
basınç ile engellenebilir. Bir solüsyondan bir başka ortamdaki
solüsyona saf suyun hareketini önlemek için gerekli olan
basınca solüsyonun ozmotik basıncı (Pi, π) denir.
• Ozmolaritesi yüksek olan solüsyonların ozmotik basınçları da
yüksektir.
• Su derişimi az olan solüsyonların ozmotik basıncı yüksektir.
• Bir solüsyonun ozmotik basıncı o solüsyondaki ozmotik aktif
partiküllerin derişimi ile doğrudan orantılıdır.
51. Plazma kolloid ozmotik basıncı
(onkotik basınç)
• Kapiller membran su ve suda erimiş küçük
molekülleri, kolayca geçirir. Bu nedenle kan
plazmasında erimiş küçük moleküller ozmotik olarak
etkinlik göstermezler.
• Plazmada bulunan büyük moleküller, ki bunlar
proteinlerdir, kapiller membrandan geçemezler ve
ozmotik etkinlik gösterirler. Bu plazma proteinleri,
büyüklüklerinden dolayı kolloid olarak sınıflandırılırlar.
Bu proteinlerin yaptığı ozmotik basınca da onkotik
basınç denir. Onkotik basınç kapiller kan basıncına
(hidrostatik basınç) ters yönde etkir. Kapiller
hidrostatik veya onkotik basıncın değişmesi PV ve
ICV’de değişikliklere neden olur.
52. Ozmotik basıncın ölçümü
• Ozmotik basınç, su
hareketini önlemek için
gerekli hidrostatik basıncı
ölçerek ya da
• Saf su 0 °C de donar
• 1 osmol / kg’ lık çözelti
-1.86 °C’ de donar
53. Ozmotik basıncın hesaplanması
• Bir solüsyonun ozmotik basıncı (ideal gaz
eşitliğinden) aşağıdakilerin fonksiyondur:
– Zardan geçemeyen erimiş partikül sayısı
(n)
– Solüsyonun hacmi (V)
– Gaz sabiti (R)
– Mutlak sıcaklık (T)
– n= dissosiasyon
• Morse eşitliği: İdeal gaz denklemi
formülündeki n/V terimi, çözeltinin molaritesidir
(M) ve gaz denklemindeki P, π ile değiştirilir.
T, Mutlak sıcaklıktır (K). π = n*M*R*T
• Formülde, R = 8.32 J/k mol olarak alınırsa
sonuç kPa, R'= 0.082 L atm/K mol olarak
alınırsa sonuç atm cinsinden bulunur.
54. Ozmotik basıncın hesaplanması
• Örnek:
– Normal plazmanın (300 mOsm) ozmotik basıncı:
• T= 37 oC =310 K
• R= 0,082
• 1 molar madde için
– Π= 1*310*0,082 =25,42 atm
• 1 milimolar madde için
– Π=0,02542 atm
– Π=19,32 mmHg (760 ile çarpılırsa)
• 300 milimolar madde için
– Π=5796 ∞ 5800 mmHg
55. Vücut sıvılarının ozmolalitesinin
hesaplanması
• Ozmolalite (mOsm/kg H2O) = 2[Na+] + Glukoz + BUN
• Formülde, sodyumun birimi mmol/L (veya mEq/L)’dir. Sodyum
konsantrasyonunun 2 ile çarpılmasının nedeni, sodyuma eşlik eden
anyonların katkısının da hesaba katılmasıdır. Formüle konan glukoz
ve BUN’un birimleri ise mg/dl’dir. Bu birimlerin, mmol/L’ye çevrilmesi
için, sırası ile 18 ve 2.8’e bölünür
• Ölçülen ozmolalite değerinden, formül ile hesaplanan ozmolalite
değeri çıkarılırsa, aradaki farkın 10 mOsm/kg’dan küçük olduğu
görülür. Buna ozmolal açık (osmolal gap) denir. Bu açığı büyük
oranda pratik ölçümde formüle koymadığımız kalsiyum, proteinler ve
lipidler oluşturur.
• Eğer ozmolal açık 10 mOsm/kg’dan fazla ise ozmolaliteye katkıda
bulunan ek bir maddenin varlığından şüphelenilmelidir. Buna örnek
olarak etilen glikol veya metanol verilebilir.