MEDYA İZLEYİCİ ÇALIŞMALARINDA KÜLTÜREL ÇALIŞMALAR VE STUART HALL’UN KATKISI
Veblen, Simmel ve Sombart’ta Tüketim Olgusu ve Hedonizm
1. Veblen, Simmel ve Sombart’ta
Tüketim Olgusu ve Hedonizm
Postmodern Pazarlama
İsmail Sarp Aykurt
2. Tüketim ve Tüketim Kültürü
• Tüketim, üretilen mal ve hizmetlerin ihtiyaç ve
isteklerini karşılamaları amacıyla insanlar tarafından
kullanılmasıdır.
• Tüketme teriminin en erken tarihli kullanımlarından
biri “tahrip etmek, harcamak, israf etmek, bitirmek”
anlamlarını taşımaktadır. Bugün ise tüketmek,
“üretken şekilde savurganlık” olarak yeni bir tanımla
karşımıza çıkmaktadır.
3. • Tüketim yeni dünyanın ideolojisi olarak
tanımlanmakta ve “daha fazla tüketim, daha fazla
üretim ve daha fazla refah” anlamına gelmektedir.
• Tüketimin hızla arttığı günümüzde tüketiciler,
kendilerine yaramayan ancak statü kazandıran, ilgi
uyandıran ürün ve hizmetlere yönelmektedirler.
Ürünler hiyerarşisi üzerinden yapılan tercihler adeta
kendini ifade etme biçimine dönüştürülmüştür.
4. • Bu bağlamda Baudrillard’ın yaklaşımı önemlidir. Ona
göre;
- Tüketim; doğal ihtiyaçların mal ya da hizmet
aracılığıyla tatmin edilmesi olarak değil, kodlar ve
kurallarla düzenlenmiş global ve tutarlı bir
göstergeler sistemi olarak yorumlanmalıdır.
5. • Bu sistemde ihtiyaç ve hazların olumsal dünyasının,
doğal ve biyolojik düzenin yerini, bir toplumsal değerler
ve sınıflandırmalar düzeni almıştır.
• Gerçek ihtiyaçlar ile sahte ihtiyaçlar arasındaki ayrımın
ortadan kalktığı tüketim toplumunda birey tüketim
mallarını satın almanın ve bunları sergilemenin toplumsal
bir ayrıcalık ve prestij getirdiğine inanır.
• Bu açıdan bakıldığında tüketim, birey ile toplum arasında
bir bağlantı aracı haline gelmekte ve bireyin kendini
tanımladığı, anlam aktarmaya yarayan simgesel bir
kavram olarak görülmektedir.
6. • Batı kapitalizminde 20. yüzyılın sonlarına doğru
karşılaşılan tüketim olgusuna yalnızca ekonomik bir
süreç olarak değil, gösterge ve sembollerin de içinde
yer aldığı sosyal ve kültürel bir süreç olarak bakılması
gerekmektedir.
• Özellikle 80’ler boyunca post-modernizm akımının
gelişimi ile birlikte tüketim kavramı da alıcı bulmaya
ve gelişmeye başlamıştır. Bu anlamda
postmodernizm ile tüketim kavramı akrabadır
denilebilir.
7. • Sürekli olarak tüketmeye ve yok etmeye motive
edilmiş, hazzı ihtiyaç gidermekten çok yok etmekten
alan, mutlu olmak için sürekli olarak daha çok
tüketen bireylerin ve onları bu yönde davranmaya
iten yol göstericilerin (kanaat önderleri, ünlüler vs.),
kurumların (firmalar, markalar vs.), kışkırtıcıların
(kitle iletişim araçları vs.), ritüellerin, norm ve değer
dizgelerinin bulunduğu çağımızda tüketim en önemli
olgulardan birisi olarak kabul edilmektedir.
• Öyle ki çağdaş toplum, birçok sosyal bilimci
tarafından “tüketim toplumu” olarak
adlandırılmaktadır.
8. • Sanayi devrimi ile başlayan kitlesel üretim ve
bunun beraberinde gelen kitlesel tüketim
zorunluluğu tüketim toplumunun temel
gerekçesini oluşturmaktadır.
• Üretimin kitleselleşmesi, daha çok tüketicinin
değişim sürecine dahil olmasını ve böylelikle
üretici ve tüketici arasındaki döngünün
sürekliliğinin sağlanmasını gerektirmiştir.
• Üretilen ürünlerin bireylerce satın alınması ve
üreticinin kar elde etme gereksiniminin tatmin
edilmesi sistemin devamlılığını sağlamaktadır.
9. • Bu sistemde ürününü satmak isteyen birden
çok satıcı bulunmaktadır ve söz konusu
satıcılar pastadan daha büyük bir dilim elde
edebilmek için birbirleriyle kıyasıya
yarışmaktadır.
• Buna göre; tüketim toplumu, kapitalizmin
kendini yenilemesi ve yeniden üretmesi için
önemli bir silahtır denilebilir. Günümüzün
özellikleri denilenle doğru orantılıdır.
10. • Bocock durumu ‘Tüketim’
isimli kitabında şu şekilde izah etmektedir.
• Tüketim, modernizm sonu kapitalizmin ya da
postmodern kapitalizmin tipik özelliklerini sergileyen
bir süreç halini almıştır.
• Artık çoğu insanın kimlik duygusu bu insanların iş
rollerinden çok, izledikleri tüketim kalıplarıyla ilgili
olduğuna göre, yeni bir kapitalizm döneminin ortaya
çıktığı söylenebilir.
11. Tüketim ve Post-modernizm
• Postmodernizm, bir kısma göre modernizmden bir
kopuşken, birilerine göre modernizmin rafine edilmiş
ileri bir hali ya da tarihin sonunu ilan eden bir
akımdır.
• Postmodernizm, ilk kez 1960’larda mimari ve sanatta
görülmüş ve günümüze değin yaşadığı gelişim ile
birlikte gündelik hayatın her anına temas etmiştir.
12. • Postmodernizm aklın iflas ettiği, ideolojilerin
tükendiği, zaman ve mekan anlayışlarının
sarsıldığı bir durumdur.
• Postmodernizm, tüketici ile iletişimin ön
planda olduğu ve teknoloji hakimiyetindeki
toplumların konumunun irdelendiği,
modernist anlayışı eleştiren bir kuramdır.
13. • Postmodernizm, üretim kültüründen tüketim
kültürüne, ürün kültüründen marka ve imaj
kültürüne geçisin adıdır.
• Bu anlamda yeni (postmodern) bir birey
yaratılmış ve bu birey geçmişin değişik
öğelerinin günümüzün yeni yaklaşımları ile bir
araya getirilmesini hoş gören ve bunu
birleştiren bir tüketme iradesine erişmiştir.
• Bu birey, tüketim toplumunun postmodern
bireyidir denilebilir.
14. • Bu hali ile bakıldığında; postmodern dünya ve
tüketim toplumları birbirine entegredir.
• Postmodern dünya, görsel kültürün egemen
olduğu bir dünyadır ve bu dünyada geçerli
olan anlayış imge, sembol ve göstergelerin
yakıcı önemde oluşudur.
• Tüketim toplumu da bu dünyaya oturan
özellikler gösterir.
15. • Tüketim toplumu, çoğunlukla zenginliğin,
bireyciliğin ve popüler kültür
özelliklerinin arttığı, toplumsal sınıfların
sınırlarının azaldığı toplumları
betimlemektedir.
16. Modern Tüketim
• Yirminci yüzyılda, batı kapitalizmini etkisi altına alan sosyal
ve kültürel oluşumlar , çeşitli sosyal statü grupları
tarafından modern kapitalist konjonktüre taşınmıştır. Bu
taşıyıcı hüviyete sahip kişiler arasında ise ilk barışsever,
rasyonel ve burjuva (kentsoylu) orjinli kapitalistler de
bulunmaktaydı.
• Modern tüketim çağındaki gelişmelere paralel olarak
17.yüzyılda Max Weber’in Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin
Ruhu eserinde Kalvenci kapitalistler üzerinde yaptığı
çözümleme ve sonraki dönemlerde Veblen’in tüketim
sosyolojisi ve Simmel’in metropolitan yaşam tarzı ile ilgili
yaptığı çalışmalar referans olarak alınabilir.
17. • Modern dönemin henüz başlarında tüketiciler, tüketim
nosyonunun kişisel yaşamlarında önemli bir başlık haline
geldiğini ve kendilerinin diğer sosyal statü gruplarından
tüketici kimlikleri ile ayırt edilebilme yollarının oluştuğuna
inanıyorlardı. Gerçekten de tüketim; bu grupları oluşturan
insanların toplumsal kimlik ve janr oluşturmalarına uygun
zemin hazırlamıştı.
• ABD’de bununla ilgili bir araştırma yapan ve bunun ana hattını
Kuzey Amerika’nın yeni zengin orta sınıfı üzerinde kurgulayan
sosyolog Thorstein Veblen; bu grubun zengin üyelerini tahlil
etmiş ve onları Avrupa üst sınıflarının taklitçisi yeni bir
aristokrasi sınıfı olarak görmüştü.
• Veblen’e göre fark ise gösterişli tüketim yani “conspicuous
consumption” idi. Bir diğer sosyolog Georg Simmel ise
Berlin’de yaptığı araştırmada ilk modern metropol insanları
üzerinde tüketimin olanaklarını araştırmıştı.
18. • Her iki sosyolog da; batı toplumlarındaki yeni yaşam şartlarını
araştırdılar ve bu çalışmalarını büyük marketlerin açılmaya
başladığı konjonktürde sürdürdüler. Bunun akabinde ise;
Simmel “Büyük Şehir ve Entelektüel Yaşam” adlı makalesinde
modern şehrin sosyolojik sonuçlar doğuran mekansal bir olgu
değil, mekansal olarak yapılanmış, sosyolojik bir olgu olduğuna
kanaat getirmişti.
• Simmel bunun dışında; modern yaşamın en büyük sorunlarının
toplumsal güçlere karşı bireyin kendi varlığının özerkliğini
koruma savaşından kaynaklandığını öne sürdü.
• Simmel burada; bir bireyin metropol hayatına karşı
perspektifini değerlendirmiş ve bireyin sıradanlaşma
korkusuna, metropolün birey üzerindeki tesir gücünün
sınırlarına ulaşmaya çalışmıştır. Bireysellik burada, kendini
koruma içgüdüsüyle ve büyük şehir adaptasyonunu sağlamaya
çalışmak üzere kurgulanmış yeni tür insan modelidir.
19. • Veblen ise; çalışmayan sınıf ve kadının rolünü inceliyor ve şu
sonuca varıyordu. “Ekonomik gelişimin seyri içinde kadının
görevi evin reisine vekaleten tüketim yapmak haline geldi;
kılık kıyafeti de bu amaç göz önünde tutularak düzenlenir
oldu” diyerek kadına biçilen rolü aktarmıştır. O dönemde
kadınlar sosyal yaşamlarının merkezine pahalı giyim ve
yiyecek maddelerini koymuş, erkekler ise kadınları
zenginliklerini sergileyebilecekleri bir vitrin olarak görmeye
başlamışlardı..
• Sonuç olarak ise Veblen ve Simmel sosyal teoriler
geliştirmeye çalışmışlar fakat; rijid bir kapitalizm eleştirisi
yapmamışlardır denilebilir.
20. • Modern kapitalizm ile birlikte, tüketim ihtiyaçları
karşılamak yerine ihtiyacın kendisi haline
gelmiştir. Homo sapiens’ten homo consumens’e
dönüşen bireyler, bir hipergerçeklik içerisinde
yaşamakta ve haz ile psikolojik tatmine
yönelmektedir.
• Simmel, Veblen ve Sombart, tüketim olgusunun
bireylerin yaşamlarının merkezi haline geldiğinin
altını çizmişler ve gerçek anlamda tatmin
edilemeyecek ihtiyaçların karşılanması ile birlikte
ütopyaya ulaşmalarının bireylerin amacı haline
dönüştüğünü vurgulamışlardır.
21. Aylak Sınıfının Teorisi
Gösterişçi Tüketim
(Veblen)
• Zenginliğini, gösteriş amaçlı yapılan tüketim
harcamalarıyla, toplumun tamamına bir sinyal şeklinde
gönderilmesi sosyal statü kazanma amaçlı olarak
Veblen tarafından ele alınmıştır.
• Gösterişçi tüketim ise kısaca ‘kimi bireylerin, büyük
ekonomik güçleri bulunduğunu ya da yukarı sınıftan
olduklarını göstermeye yönelik biçimde tüketim
yapmalarıdır’ şeklinde tanımlanabilir.
22. • Bu çalışmada Veblen ana konu olarak,
‘çalışmayan sınıfın’ (aristokrat sınıf) ekonomik
faktör olarak yeri ve önemini analiz etmiştir.
• Veblen’in gösterişçi tüketimi yeni yaşam
tarzlarını incelemekte ve bu yeni yaşam
anlayışını bir tüketim zinciri olarak
tanımlamaktadır.
• Bu zincire; eğlence biçimleri, giyim, süs
eşyaları ve her tür gösterişçi alışveriş dahildir.
23. • Veblen, insanların kimlik ve aidiyet
belirlenimlerini, onun aracılığıyla gerçekleştirdiği
düşünülen işteki roller gibi klasik olgunun yerine
tüketimi yerleştirir.
• Veblen, tüketimin sadece biyolojik ihtiyaçların
tatmininin ötesinde toplumsal statü göstergesi
olma özelliğini ifade ettiği teorisini geliştirdiği
dönemin etkisiyle teorisini daha çok fiziksel
olarak çalışmayan, sadece üretim araçlarının
mülkiyetini elinde bulundurmaları sebebiyle
bunların getirilerini tüketen sınıfı dikkate almıştır.
24. • Veblen’in tanımlamaya çalıştığı söz konusu
sınıf, diğerlerinden farklılığını ortaya koymak
için tüketim aracılığı ile kendini ifade etmeye
çalışan bir tür burjuvazidir.
• Tembel sınıf olarak tanımlanan bu grup, en
basitinden zenginler sınıfı ya da kapitalist-
burjuva sınıf olarak kabul edilebilir. Ancak
Veblen bu grubu ‘çalışmaya ihtiyacı
olmayanlar’ olarak tanımlar.
25. • Bu aylak sınıf, çalışanların yarattıkları artık
değerlerle geçinen gruptur.
• Veblen araştırmasında grubun zengin üyelerini
araştırmış ve bu sınıfın kendini ifade etme
şeklini gösterişçi tüketim olarak tespit etmiştir.
Veblen’in bu kuramı ‘zamanını etkin ve
üretken olarak kullanmayan’ bir sınıfın
oluşması ile paralel bir gelişim göstermiştir.
26. • Gösterişçi tüketim, meta üretiminin genişlemesi ile
ilgilidir. Ayrıcalıklı olarak tanımlanan metalar, aylak
sınıf için farklılaşmanın göstergesi olurlar.
• Bu metalar, aylak sınıfı diğer sınıf ve katmanlardan
farklı gösterir ve ‘farklılaşma, farklılık ve ait olma’
kavramları üzerine inşa edilmiştir.
27. • Veblen, zenginlik ve sosyal statü kazanımı
arasında ilişkiyi ele alırken ‘ifşa etme’ kavramını
da göz önüne almıştır.
• Veblen’e göre; zenginliği biriktirmek ve mal sahibi
olmak, sosyal statü kazanmak için yeterli değildir.
Bir zenginliğe sahip olduğunuzun uygun şartlarla
delillerini sunmanız da gerekmektedir.
• Veblen ‘ifşayı’ iki hali ile tanımlar. Bunlar; mal-
hizmet tüketimi ve zamanın boş olarak
tüketilmesidir.
28. • Aylak sınıfın toplumdaki konumu, içinde
bulundukları tüketim pratikleriyle
belirlenirken, grup kabullerinde de, bu
pratikler belirleyici durumdadır.
• Veblen gösterişçi tüketim kavramına ilişkin
olarak ‘kıyaslama ve öykünme’ terimlerine
vurgu yapar ve bu terimlerin aylak sınıfın
farklılaşmasına çanak tuttuğuna odaklanma
eğilimi gösterir.
29. • Veblen, aylak sınıfın tüm parasını, diğerlerinde
olmayanları satın almaya harcadığından
bahseder. Tüketici, diğerlerini kıskandırmak ve
aynı zamanda onların gözünde saygı
görebilmek için de tüketim yapar.
• Özetle; Veblen’in vurgusu, bireylerin
diğerlerini dışarıda bırakmak için ‘onlardan
farklılaşmak’ amacıyla tükettiğidir.
30. Simmel, Sombart, Hedonizm
• Simmel’e göre tüketim faaliyeti, temel olarak
para ekonomisine bağımlıdır.
• Para ekonomisinin metropolleri de bağımlı hale
getirmesi ile birlikte tüketim kavramı ve nesneleri
geniş bir yayılma alanı edinmiştir.
• Simmel, tüketim içerisinde farklılık ve ayrımlara
vurgu yapan ilk isimlerdendir denilebilir.
31. • Simmel’e göre; metaların sürekli ve devinimli
bir biçimde farklılaşması özellikle modada
kendisini gösterir.
• Simmel için kendini ifade etme yolunda moda
ve stil önemli araçlardır.
• Simmel modayı, “farklılaşma ile değişimin
çekiciliğini, benzerlik ile uyumun çekiciliğiyle
birleştiren, çoğunlukla toplumsal farklılıkları
ifade etmek üzere sınıflarda kendini gösteren
bir toplumsal form” olarak tanımlar.
• Simmel için malların üretiminde nicelikten
çok nitelik önemlidir.
32. • Ona göre tüketim, kültür ile işbölümü arasındaki
bağlantıdır ve tüketim bu süreç içerisinde dönüşüme
uğrar.
• Simmel’e göre bireyler, metropol hayatının getirdiği
yabancılaşmayla başa çıkabilmek için statü, moda
etiketleri ya da bireysel farklılık yaratarak “sahte
bireysellikler” gerçekleştirmeye çalışırlar .
33. • Sonuç olarak ise; Simmel’ın teorisinden, moda
aracılığıyla gerçekleşen tüketimin modern insanın
bireyselliğine yapılan bir vurgu olduğu anlaşılmaktadır.
Bireyler yoksun oldukları bireyselliği moda aracılığıyla
dışa vurmaktadır.
• Moda ve stil konusundaki görüşlerini açıklarken,
Simmel modayı, insanın kararsız yapısı ile ilgili görür.
Ona göre moda, insanın taklitçi ruhsal eğilimi ve
hayatın ikircikli eğilimi ile ilgili bir olgudur.
• Ek olarak ise kültürel gelişme, kendiliğinden, hem para
ekonomisinin sonucunda toplumsal ilişkilerin
nesneleşmesini, hem de bireyin süreç içinde kendi
emeklerinin ürünlerinden ayrılmalarını doğurmaktadır.
34. • Tüketim konusundaki çalışmaları ile öne çıkan
bir diğer isim olan Sombart ise; lüks kavramı
etrafında gerçekleştirdiği analizinde, geç
feodal dönemin aristokratlarının ve erken
kapitalizm burjuvalarının tüketim eylemlerini
konu etmiştir.
• Ona göre lüks olgusu temel ihtiyaçları aşacak
biçimde gerçekleştirilen her türlü fazla
harcamayı ifade etmektedir.
35. • Sombart lüks kavramını nicel ve nitel olmak
üzere iki anlamda inceler.
• Sombart’a göre nicel anlamda lüks, malların
ziyan edilmesiyle eş anlamlıdır. Nitel anlamda
lüks ise; daha iyi malların kullanılması
anlamına gelmektedir. Nitel lüks tanımı bizi
incelmiş mal ile aynı anlama gelen lüks mal
tanımına götürmektedir.
36. • Eğer kişinin yeteri kadar parası varsa, pekâlâ kontluk,
düklük ya da düşeslik gibi herhangi bir unvana sahip
olabilmektedir. Öte yandan herhangi bir kişi,
doğuştan gelen bir soyluluğa sahip olmasına rağmen
eğer parası yoksa toplum içinde yeni soylular kadar
itibar göremez. Bu açıdan lüks tüketim yapabilmek
yeni soyluluğun temel şartıdır.
• Sombart’ın bu noktada lüksün gelişmesine sebep olan
etkenlerin başında gördüğü varlık ise kadındır. Ona
göre kadın aracılığıyla çapkınlık, entrika ve lüks
doğmuştur. Dünyanın temelinde kadın egemenliği
yatmaktadır.
37. • Harcama ve tüketimin kapitalist mantığının mahrem
ilişkilerden doğarak onları nasıl dönüştürdüğüne
ilişkin bakış açısıyla Sombart, modern dünyaya dair
sıra dışı bir analizi de sunar.
• Ona göre lüks tüketimin artması kapitalizmin
gelişmesine hizmet etmektedir. Bu anlamda ortaya
çıkan endüstri ise “lüks” endüstrisidir. Lüks tüketimi
aynı zamanda “yeni soyluluk” kavramını ortaya
çıkarmış ve soylu olmanın niteliği yeniden
belirlenmiştir.
38. • Toplumsal cinsiyet bağlamının aksine basit bir
biyolojik ayrımdan hareket eder gibi görünen
Sombart’ın dikkat çekmeye çalıştığı şey, aşkta
gayrimeşruluğun zaferi olarak nitelendirdiği
“metres”in kurumsallaşarak toplum içinde yer
almasıdır.
• Aşk, Lüks ve Kapitalizm’de anlatılan lüks tüketimi,
günümüz tüketim toplumunu anlamak açısından
oldukça temel unsurlar içermektedir. Lüks
endüstrisi olarak bahsedilen tüketimin, nesneler
değişerek aynen devam ettiğini görmek
olanaklıdır.
39. Hedonist Tüketim
• Hedonizm, lüks ürünleri tüketim ve psikolojik
ihtiyaçların karşılanması ile bağlantılı olarak,
zevkin peşinde koşma ya da zevke, özellikle de
duyumsal zevklere kendini adama şeklinde ya
da psikolojik anlamda; zevk arama arzusuyla
ya da acıdan kaçma şeklinde motive edilen
davranış biçimini savunan doktrin olarak
tanımlanır.
40. • Geleneksel toplumlarda tüketim çoğunlukla
ihtiyaçlarla sınırlandırılmış olup, ihtiyacından
fazlasını tüketen hoş karşılanmazken, kimliklerin
tüketimle örüldüğü günümüz toplumlarında artık
bu anlayış yerini, sonu olmayan arzuların temel
rol oynadığı hedonist bir yapıya bırakmıştır.
• Tüketim, ihtiyaçların karşılanması meselesi
olmaktan çıkmış; özünde insan nefsinin
kışkırtılması meselesine indirgenmiştir.
• Nefsi kışkırtılmış bir kişilik, satın almak ve hiçbir
kurala bağlı kalmaksızın tüketmek isteğiyle ortaya
çıkmaktadır
41. • Tüketim kültürünün ve toplumunun
dolayısıyla da kapitalist sistemin devamı için,
arzulama ve haz alma temeline dayalı
hedonist tüketimin varlığı şarttır denilebilir.
• Çünkü; günümüzde tüketim kültürünün
amacını bireyin her şeyden haz elde etmesi
belirler haldedir.
42. • Hedonist tüketimin en belirgin özelliği kişinin
elindeki nesnelerle yetinememesi ve sürekli bir
arayış içinde olmasıdır.
• Her tatmin aslında tüketim için yeni bir arayışın
da başlangıcını oluşturur.
• Hedonik tüketiciler; rol oynama, eğlence, bireysel
tatmin, yeni trendleri öğrenme, fiziksel aktivite,
duyumsal uyarım, sosyal deneyim, benzer ilgilere
sahip kişilerle iletişim, referans grubun çekiciliği,
statü ve otorite, pazarlık yapmanın keyfi gibi
çeşitli ekonomik olmayan nedenlerle alışveriş
yaparlar
43. • Bu verilere dayanarak; hedonik durumun
davranışın beklenen yada deneyimli keyiflerle
ilişkili olduğu iddia edilebilir.
• Hedonik tüketim duygusal niteliklerle ilgili olan ve
duygusal memnuniyeti tamamlamaya odaklanan
tüketim şeklidir.
• İnsanlar günümüz postmodern toplumunda,
ürünlerini sadece ‘ürünlerin yapabilecekleri için’
değil ayrıca ifade ettikleri anlamları için de satın
alırlar.
44. • Sembolik ve manevi açıdan doyum yaşamanın
başa yazıldığı bir kültürün oluştuğu
günümüzde, tüketim bir sınıf atlama ve sosyal
statü kazanma merkezi haline evrilmiştir.
• Bu anlamda alışveriş merkezi ve
süpermarketler vb. Hedonik ve lüks tüketimin
en önemli bileşenleri konumuna gelmişlerdir
diyebiliriz.
45. • Son olarak ise; tüketim toplumu ve tüketimcilik problematiği
hakkında eleştiri içeren bir pasajı aktarmak anlamlı olacaktır.
Jean Baudrillard “Tüketim Toplumu” isimli eserinde şöyle
demektedir :
• “Eski Roma’daki Pantheon gibi, bizim kendi Pantheon’umuz,
bizim Pandemonium’umuz olan Süper-Alışveriş-Merkezimizde
tüketimin tüm tanrıları ya da iblisleri, yani aynı soyutlamayla
yok edilmiş tüm etkinlikler, tüm işler, tüm çatışmalar ve tüm
mevsimler buluşuyor. Bu şekilde birleşmiş hayatın özünde, bu
evrensel özette artık anlam olamaz.