1. Meksika'da I nka tap ı naklar ı na çı kmak isteyen Avrupal ı bir grup arkeolog, birka ç ye r li rehberle yola koyuluyor. Da ğı n tepesindeki tap ı naklara giden uzun yolu, k ı sa bir s ü rede yar ılı yorlar. Ayn ı h ı zla tempoyla biraz daha yol ald ı ktan sonra, yerliler kendi aralar ı nda konu ş up birden yere oturuyor ve b ö ylece beklemeye ba ş l ı yorlar. Tabii Avrupal ı arkeologlar buna bir anlam veremiyorlar.
2. Saatler sonra, yerliler kendi aralar ı nda konu ş up tekrar yola koyuluyorlar, sonunda tepenin ü st ü ndeki g ö rkemli İnka tap ı naklar ı na geliyorlar.Arkeologlardan biri , ya şlı rehbere soruyor, hi ç anlayamad ı m, niye yolun ortas ı na oturup saatlerce yok yere bekledik ? Ya ş l ı rehberin cevab ı o kadar g ü zel ki; ç ok k ı sa s ü rede ç ok h ı zl ı yol ald ı k, ruhlar ı m ı z bizden cok uzakta kald ı . Oturup ruhlar ı m ı z ı n bize yeti ş mesini bekledik...
3. Niye i ç imiz de hep bir eksiklik duygusuyla ya ş ad ı g ı m ı z ı , niye mutlu olmay ı beceremedigimizi niye kendimiz olmay ı ba ş aramad ığı m ı z ı ve "niye" ile ba ş layan daha bir dolu sorunun cevab ını a çı k ç a veriyor İnkalar‘ ı n ya ş l ı torunu. Çü nk ü bu aptal hayat i ç inde o kadar h ı zla yol al ı yoruz ki, ruhumuz ç ok arkada kald ı , hatta onu nerelerde unuttu ğ umuzu bile hat ı rlayam ı yoruz. Ç ocu ğ unu kaybeden annelerin çı lg ı nl ığı nda bir sa ğ a bir sola sald ı r ı yoruz hepimiz, ama bir farkla,biz neyi arad ığı m ı z ı bile bilmiyoruz...
4. Herkes bir aray ış i ç inde, ama hi ç kimse ne arad ığını bilmiyor. San ı yoruz ki ç ok param ı z,s ü rekli y ü kselen bir kariyerimiz, bah ç eli bir evimiz , spor bir arabam ı z olunca biz de ç ok mutlu olacag ı z. Hadi maddeciligi bir kenara b ı rakal ı m; niye herkes a ş ktan ş ikayet ç i ? Ç evremiz de ka ç ki ş inin a ş k hayat ı iyi gidiyor? Eminim parmakla say ı lacak kadar azd ı r. Ve eminim hi ç kimse yanl ışı n nerede oldu ğ unu da bulam ı yordur.
5. Ben ten uyu ş mas ı kadar ruh uyu ş mas ı n ın ö nemine i nan ı r ı m. Hatta insanlar ı n e ş ruhlar ını n oldu ğ una bile inan ı r ı m. Ama ruhlar ı olmayan bedenler birbirleriyle ne kadar uyu ş abilir ki? Evet, ö nce g ö z g örü r fakat ancak ruh sever. Ayr ı ca ruhumuz olmadan e ş ruhumuzu bulmak gibi bir ş ans ı m ı z olmad ığı na da eminim... İ ş te bu y ü zden i ç imiz de s ü rekli bir eksiklik duygusuyla ya şı yoruz hepimiz, i ş te bu y ü zden s ü rekli duvarlara ç arp ı p, ç arp ı p kendimizi kanat ı yoruz ve i ş te bu y ü zden mutlulu ğ u bir t ü rl ü yakalayam ı yoruz...
6. Ger ç ekte h ı z ç ag ı nda ya şı yoruz. Her ş ey o kadar h ı zl ı ge ç iyor k i , n e i ş e, ne arkada ş lar ı m ı za, ne ailemize, ne ç ocu ğ umuza, ne kendimize yeterince vaktimiz kalm ı yor. Akrep ve yelkovanla yar ış halindeyiz. Bu y ü zden b ü t ü n ili ş kiler yar ı m yamalak, b ütü n sevgiler b ö l ü k p ö rc ü k. Sevmeye bile vaktimiz yok bizim. Oysa teknolojinin nimetlerinden fazlas ı yla yararlan ı yoruz. Ne ç ama şı r y ıkı yoruz ne de bula şı k, ç a yı m ızı kahvem izi makineler yap ı yor , iş lerimizi bir telefon, bir faksla hallediyoruz. U ç aklar bizi iki saat i ç inde d ü nyan ı n bir ucuna ta şı yor. Hatta art ı k gitmeye bile gerek yok, internetle d ü nya elimizin alt ı nda. Ama yine de vaktimiz yok i ş te! Bence do ğ an ı n kara bir laneti bu. Biz ondan uzakla ş t ı kca, o da bizden b ütü n zamanlar ı ç al ı yor.
7. Evet freni patlam ış kamyon gibi ya ş aman ı n hi ç anlam ı yok. Aya ğımızı gazdan yava ş yava ş ç ekelim ve biraz mola verip ruhumuzun da bize yeti ş mesini bekleyelim art ı k. Aceleye ne gerek var? Hayat yaln ı z biz izin verdigimiz gibi ge ç er. İyi ya da k ötü h ı zl ı ya da yavas... Her ş ey bizim elimizde, sevgi de, a ş k da, ba ş ar ı da. Ama ancak kendi ruhumuzla bulu ş tugumuzda... Can D Ü NDAR