SlideShare ist ein Scribd-Unternehmen logo
1 von 10
ÖZET OLARAK KIBRISIN VEGETASYON YAPISI
                      VE VEGETASWYON ARASI İLİŞKİLER

        Botanikçiler Kıbrıs’ın bitki topluluklarını üç ana guruba ayırırlar, ormanlar, maki
topluluğu, garig veya firgana (kafkalla) vegetasyonu ve diğer topluluklar. Lokal alanlarda
tuzlu topraklarda, deniz kenarında ve dere kenarlarında izlenen vegetasyondur. Okuyucu
Kıbrıs florası üzerine yapılan araştırma ve çalışmaların dökümünü Dr. Servet Sami
Dedeçay’ın coşkulu bir dille kaleme aldığı “Kıbrıs’ta Kokulu Bitkiler ve Bunların İhtiva
Ettiği Kokulu Yağlar ve Sağaltıcı Özellikler cilt I . 1995” adlı eserinde bulabilir; Bunlardan en
çok bilinenler Esther F. Chapman’ın “Cyprus Trees and Shrubs” adlı çalışması R.D.
Meikle’nin “Floro of Cyprus” adlı iki ciltlik çalışması ve Dr. Deryek E. Viney’in “An
Illustrated Flora North Cyprus 1994” adlı çalışmalarıdır. Okuyucu Kıbrıs Florası üzerine
aradığı bilgileri bu kitaplardan bulabilir.

        Burada en fazla izlenen bitkilerin yayılım alanları ile aralarındaki ilişkilere, jeolojik
yapı – iklim – toprak ilişkilerine ve Batıdan – Doğuya, Kuzeyden – Güneye yapıla gelen
ağaçlandırma çalışmaları sırasında yapılan gözlemlere yer verilecektir. Üzerinde duracağım
ana konu orman florası ile maki ve garikler arasındaki etkileşimdir. Yoksa burada uzun uzun
floranın türleri verilecek değildir.

        Bir ülkenin vegetasyon yapısını etkileyen en önemli olgular; iklim, jeolojik yapı,
toprak, yükselti ve bakıdır. Bu beş madde bitki türlerini ve gelişimini, şekillenişini etkileyen
başlıca faktörlerdir.

        Maki kelimesinin kökeni karışıktır. Bu sözcük Korsika dilindeki “Macehia”
kelimesinden türetilmiş olup, Akdeniz ülkelerinde kıyı vegetasyonunda gelişen sık ağaçlıklı
veya çalılıklı vegetasyonu tanımlamak için kullanılır. Tipik maki ortalama 2-4 metre
yükselebilen, rüzgar etkisine açık odunlarmış bitkilerden oluşur. (arbatus, cistus, myrtus,
erica, juniperus, gerista, rhamnus aleternus gibi) Garikler ise ekstran klimatik şartlara açık
sahillere yakın kalkerli arazilerde şekillenmiş bitki örtüsüdür ve henüz tam olarak
tamamlanmamıştır. Garikler orman içi açıklıklarda, tarım yapılmayan alanlarda bulunur.
İspanya’da “Fomillares”, Yunanistan’da Phrygane (Firgane), Doğu Akdenizde “batha” olarak
adlandırılır ve az su isteği olan ekstem yaşama ortamı talep eden bitkilere dayanır. Ayırt edici
özellikleri aromatik yağ üretmelerinden kaynaklanır. Thymus spp., Rosmarinus officionalis,
Lavendula stoechas, Salvia spp. Gibi türleri içerir. Aromatik yağ üretimi, bitki üzerinden
buharlaşmayı (yazın) azaltmak için geliştirilmiştir. Ayni şekilde bazı maki türlerinde de
(Mersin, Defne) yağ üretimi vardır. Yapraklar küçülmüş (Ardıç) veya kaybolmaya yüz
tutmuştur (Azgan). Bu olgu kurak şartlara adapte olmaktan kaynaklanan bir olgudur.
Gariklerden çok az tür 0.5 metrenin üzerinde boylanır. Kermes meşesi makilik alanlarda 3
metre boylanırken, garik allanlarda ise toprak yüzeyinde yayılıcı bir hal alır. Seyrek olarak 1
metre boylanır (Pareys Mittelmeerfcihrer, Plansen und Tierwelt der Mittelmeer-Region,
Tegwyn Harris 1982 verilen tanımlamalar). Kıbrıs’ta bugünkü vegetasyon yayılımına etki
eden en büyük olgu Akdeniz’dir. Kıbrıs’ın jeolojik yapısının büyük ölçüde tamamlandığı üst
pliosende – son olarak geliştirilen bir jeolojik kurama göre- Akdeniz’de Cebelitarık boğazında
oluşan bir çöküntü sonucu Akdeniz’in tuz çölü haline gelmeye başlamasıyla adına “Tuz krizi”
denilen olay sonucu, Avrupa’da geç buzul devri olarak adlandırılan devir yaşamaya
başlamıştır. Avrupa’da buzul devrini uzatan bu olayın nedeni Akdeniz’in büyük bir kısmının
buharlaşarak Tuz çölü haline gelmesiyle açıklanmaktadır. Bu olgu Avrupa’da orman gelişimi
frenlenmiştir. Akdeniz çevresinde ise Akdeniz’in Tuz çölü haline gelmeye başlamasıyla
-2-

oluşan muazzam orandaki su buharı, yağış olarak tekrar geri dönmüş ve çevresinde gür
ormanların gelişmesine neden olmuştur. Ancak dere ve nehirlerin Akdeniz’e taşıdığı su hiçbir
zaman Akdeniz’i besleyememiş, tamamen tuz çölü haline gelmesiyle bu gür ormanlar
kaybolmuş ve ormancıların fosil ormanların eseri olarak adlandırdıkları Terra-rosa toprakları
oluşturmuşlardır. Pleistosen veya daha genç yaşlı olan bu kırmızı toprakların sadece Akdeniz
çevresinde yayılım göstermelerinin nedeni kanımca bu olaydır. Tabiatıyla Akdeniz’in tuz çölü
haline gelmesiyle Kıbrıs adasının çevresiyle – büyük bir olasılıkla kuzey doğuda (bazılarına
göre Suriye – Hatay hattında, bazılarına göre bu hattın daha kuzeyi ile – Karpaz Burnu –
Adana hattı) karasal bağlantı vardı. İklim değişikliklerine bağlı olarak da bitki örtüsü
zenginleşip, fakirleşiyordu. Doğu Akdeniz’de bugünkü bitki örtüsünün şekillenişi Avrupa’da
daha geç buzul çağı sürerken, bu çağın sonlarına doğru, bu etkinin Doğu Akdeniz’de daha az
hissedildiğini düşünürsek 12 000 yıl önce şekillenmeye başladığını söyleyebiliriz (Nejmettin
Çepel, Doğa ve Ekoloji adlı eserinde bu tarihi vermektedir). Bu arada yine bir depremle
Cebelitarık boğazında açılan bir gedikten Atlas okyanusunun suları Akdeniz’e giriş yapmış ve
süreç içerisinde Akdeniz’in tamamen su ile dolması ile bugünkü halini almıştır (Tuz krizi ile
ilgili olarak bkz. Cumhuriyet Bilim Teknikte 2 Ekim 1999 da yayınlanan makale).
(Akdeniz’in, Avrupa’da süratle eriyen buzulların suları ile beslenerek, bugünkü haline
gelmesi ve taşan suların Marmara üzerinden, o zamanlar bir tatlısu gölü olan Karadeniz’e
hücum ederek Karadeniz’i denize çeviren olayın 7 500 yıl önce gerçekleştiği Ryan ve Pitman
tarafından ileri sürülmektedir. Bu kuram doğruysa Akdeniz’in bugünkü coğrafi yayılışını
aldığı tarih de budur). Bu durumda çöl şartlarında bazı dirençli dikenli bitkilerin öncüler
olarak varoldukları yada iklim değişimlerine en fazla dayanan türler olduğu düşünülebilir.
Bunlardan günümüze kadar gelen Ziziphus Lotus endemik tür (Kıbrıs) Ballota integrifolia,
Noaca mucranata, Sarcopoterium spinozum, Thymus capitatus, Rhammus oleoides,
Asparagus stibularis sayılabilir. Bu türlerden Ballota integrifolia hariç diğerleri yakın doğuda
da yayılım yapmaktadır. Kuraklığa tamamen adapte olabilir türlerdirler. Bunlar içerisinde
Kıbrıs endemiği Ballota integrifolia gösterdiği yayılım alanı göz önüne alındığında en ilginç
türdür. Ballota integrifolia Vuni tepe eteklerinde (fortonien yaşlı), en yoğun olarak Kireç tepe
ve kuzeyli yamaçlarında (Rakım 417), Gürpınar’ın kuzeyinde kopup gelen Kireçtaşı blokları
arasında, Alevkaya’da lokal bir alanda çıplak kalkerli kayalar üzerinde bulunur. Bu türün
batıda bulunduğu alanlar koronia kireç taşı olarak anılmaktadır. Kireç tepenin zirvesinde bu
tür Ziziphus lotus, Rhamnus oleoides, Asparagus stipularis ve Prajus majus ile birliktelik
kurar, genellikle tek gövde çıkan Ziziphus lotusun kanatları arasında gerçekleşen bir
birliktelik Gürpınar’ın üzerinde de lokal bir alanda aynen gözlenmiştir. Serhatköy’ün pliosen
yaşlı kalkerenitleri üzerinde ise bu ortaklığı Ballota bozmaktadır. Öteki bireyler ortak yaşam
ortamından faydalanırken Ballota buraya gelememiş ama yaklaşık 1-1.5 km. uzakta daha
yüksekte ortak yaşama ortamına katılabilmiştir. Bu tür sanırım bizlere bir şeyler anlatmaya
çalışıyor. Kanımca “Tuz krizinin” neden olduğu iklim değişikliklerine direnebilmiş öncü
türlerden biri olmalı. Noaea mucranatanın durumu da aynıdır. Tortonien yaşlı kireç taşlı
yapılarda bunlara yaslanan kalkerli marnlarda, Mesinen yaşlı Jipslerde, eski göl çökeltilerinde
tuzlu ve alkalen boz topraklarda Pliosen ve Miosen marnlarda, Değirmenlik flish serisinde,
Mesarya’da yaygın Pliosen kalkerenitlerde en fazla yayılım yapan küçük bir çalıdır. Sülfat
tuzlarına dayanıklıdır.

       Klide adalarında (Fener adaları) izlenen Aartiplex halimusun, Geçitköy’ün güneyinde
alkalen beyaz marnlar üzerinde de izlenmesi bana ilginç gelmiştir. Salamis’te kıyı
kumullarında deniz kenarlarında Lycium, Asparagus stibularis, Salıcornia fruticosu ile birlikte
yayılım yapar. Asparagus stibularis, R.oleidis gibi hem deniz kenarında hem de iç kısımlarda
-3-

karasal alanlarda izlenebilmektedir. Rhamnus oleides denizden uzak alanlarda değişik yaşlı
kalkerli kayalık alanlardan dışarı çıkmaz.

        Öte yandan her türlü ortama adapte olan (tuzlu alanlar hariç) Ziziphus lotus,
gerektiğinde direngen olmanın ipuçlarını taşıyor olmalı! Mekanik etkilere dayanıklıdır.
Kökleri vasıtasıyla yayılır. Denarga ormanında yumuşak flish bir yamaç üzerinde, tüm yamacı
kaplayacak şekilde, serbestçe ilerlerken Kartaldağ ormanında zirvede su deposu yanında,
kalkerli kayaç üzerinde dar bir alanda yaşam mücadelesi verirken. Taban suyu yüksek killi
alanlarda, sözgelimi Serhatköy ağaçlandırma sahasında 365 metre yüksekliğindeki kırmızı
kıyıların batısında ağaççık formu alabilmektedir. Ayni şekilde Kalavaç ağaçlandırma
sahasında oldukça yaşlı bir bireyi oligosen yaşlı bir yamaç üzerinde boy ve çap
geliştirebilmiştir. Ağaççık yayılıcı formunda Günebakan’dan – Magosa’ya kadar her yerde
izlenebilmektedir.

       Şimdi Kıbrıs’ın vegetasyon ilişkilerini incelerken, sormamız gereken soruya gelelim.
Avrupa’da geç buzul devri devam ederken Kıbrıs’ta kombine bir bitki örtüsü mü gelişti
yoksa? İlk etapta koniferler mi geldi? Kanımca doğru olarak cevaplandırılması gereken soru
budur. bir tarihte bulunduğum orta Avrupa’nın Bavyera ormanında yapılan paleontolojik
polen analizlerinde Bavyera ormanının gelişimi ortaya konulurken çok ilginç analizlere yer
verilmişti. Orta Avrupa ormanlarının tarihi ve yayılımı adı altında 1983 yılında yayımlanan
M. Haug-R. Strobl’un “National Park Bayerıscher wald – Eine Landschaft Wird National
Park” adlı kitaplarının içinde Reinhard Strobl imzasıyla yayınlanan yazıyı aynen aşağıya
aktarıyorum.

             ORTA AVRUPA ORMANLARIN TARİHÇESİ VE YAYILIMI


       Bavyera Ormanı Milli Parkında ormanların bugünkü durumu ve ağaç türlerinin
ormana katılımı binlerce yıl süren gelişimin bir sonucudur. Geç ortaçağa kadar iklim ve onun
uzun süreli değişik etkileri sonucu ormanlar sürekli bir değişiklik göstermekteydi.

         Bundan 800 000 yıl öncesi jeolojide tersier (3. Zaman) olarak adlandırılır. O zamanlar
Orta Avrupa’da çok zengin bir bitki florası ile kaplıydı. Genç dönemin sonunda iklim
koşullarında değişimin ortaya çıkarak soğumaya neden olması Buzul çağı olarak adlandırılan
dönemi başlatmış neticede bu zengin flora yok olmuştur. Buz bağlamayan Akdeniz yöresine
geri itilmiştir. Buzulların çözülmesinden sonra Alp sırtlarındaki buzullar yeniden kuzeye
ilerlemiş, bunun sonucu olarak da Orta Avrupa’da bugünkü vejetasyon oluşmuş bu olgu Orta
Avrupa’daki bugün bulunan ağaç ve çalıların zenginliği açısından fakir olmasını açıklar. Son
buzul devri en yüksek noktasına yaklaşık 20 000 yıl önce erişmişti. Bundan sonra yavaş
ısınmanın etkisi altında buzulların tedrici erimesi başlamıştır. Önceden ormanlık sahalar adım
adım değişik ağaç türleriyle iklim isteklerine göre kaplanmaya başlamıştır. Bu yeniden
ormanlaşma (Geç buzul devri ve sonrası M.Ö. 8 000 – I 000 arası) Holozen dönemi olarak
adlandırılmakta ve “FIRBAŞ” tarafından Orta Avrupa’nın geniş bir bölümü için aşağıda
verilen gelişim evreleri çizilmektedir.
-4-
          HOLOZEN DÖNEMİNDE ORTA AVRUPA’DA ORMANLARIN TARİHİ
Zamanın                              Klimatik açıdan   Orman                       İnsanlık Kültürünün
Bağlanması                           Zamanın bölünmesi Gelişimi                    Tarihi
Ortaçağdan                                                     Açma ve orman
   Beri                              Genç ılıman dönem
                                                               İşletmeciliğin      Tarihi ve Zamanı
                                     Sonrası
                                                               Gelişimi
                                     Eski ılıman dönem
 M.Ö. 600-
                                     sonrası (Subatlantik
                 BUZ DEVRİ SONRASI



   500                                                         Kayıt zamanı        Demir devri
                                     rutubetli Antlantik
   Arası
                                     iklimi
                                     Genç ılıman dönem         Karışık Meşe
                                     (Subboreal) Kontinental   ormanlarından kayın Bronz devri
                                     iklimi                    dönemine geçiş
                                     Ilıman Dönem              Karışık meşe
                                                                                   Genç Taş Devri
 M.Ö. 2500                           (Atlantik)                ormanları dönemi

                                     Erken Ilıman Dönemi
 M.Ö. 5000                                                     Hazel dönemi        Orta Taş Devri
                                     (Boreal)




                                     Öncü Ilıman Dönem               Huş ve Çam Dönemi              Orta Taş Devri
                   Geç Buzul Devri




                                     Geç Tundra Dönemi               Ormanlarca Fakir Dönem Orta Taş Devri
      M.Ö.
     8000 –
     10000
                                     Pioner Dönem                    Huş ve Çam Devri               Eski Taş Devri
      Arası


                                     Eski Tundra Dönemi              Ormansız Dönem                 Eski Taş Devri



I-       Huş ve Çam Dönemi: Buzulların geri çekilmesiyle, buzulların geriye bıraktıkları
         alanlar ilk önce diken, yosun ve bodur ağaçlar tedrici olarak geniş ölçüde çam ve huş
         türleri ormanlaşmaya katıldı. Bu geniş süre içerisinde ormanca yenileme bahse konu
         türlerde sınırlı kalmış çoktandır oluşan ormanlara damgasını vurmuştur.
2-       Hazel Dönemi: Yukarıdaki dönemi müteakip sürekli sıcaklığın yükseldiği bir dönem
         etkin oldu. Bu dönemde geniş yayılım gösteren orman ağaç türleri (Hazel olarak
         adlandırılan Meşe, Dışbudak, Akçaağaç ve nihayet Karaağaç olmuştur. Huş ve çam
         buna karşın sözü edilen türler tarafından yerlerinden oldukça büyük bir ölçüde
         itilmişlerdir. Hazel döneminin sonuna doğru Orta Avrupa’da ilk kez Ladin ve Kızıl
         ağaç görünmeye başlamıştır.
-5-

3-     Kayın Dönemi: Takip eden dönemde bugüne göre daha kurak ve ılımandı. Meşe ve
       onu tamamlayan ağaç türleri (Ihlamur, Gürgen) ormanı şekillendiren türlerdi. Huş ve
       çamlar bugünkü yayılım gösteren sahalara fakir kumlu topraklar ve bataklıklara geri
       itildiler. Orta yükseklikteki rutubetli tepeler Ladinlerle kaplandı.
4-     Kayın Dönemi: İklim kötüleşmesi boyunca tekrar meşe ormanları geri dönüş yaptı.
       Kayın (Fagus silvatika) Gürgen ve Göknar buna karşılık dağlık yörelere ve orta
       yükseklikteki tepelere yerleşmeye başladı. Oralarda Ladin, Göknar ve Kayından
       oluşan karışık ormanlar oluştu. Düzlüklerde kayın ormanları hüküm sürmeye başladı.


       Ormanların bu doğal yayılış gösterdiği genişlik son yüzyılda insanlar tarafından
       yeniden değişikliğe uğratılmaktadır.


        Yukarıdaki tablo Orta Avrupa ormanlarında yaşanan tarihi süreci açıklar. Biz de en
azından Akdeniz ülkelerinde polen analizlerinden hareketle, buna benzer bir çalışmanın
yapıldığı veya en azından elimize ulaşabilen kaynaklardan edindiğimiz bilgiler ışığında, bilgi
sahibi değiliz. Benim tek erişebildiğim kaynak “Akdeniz’de Tuz Krizi” adlı makaleden ibaret.
Söyleyebileceğimiz bu “Tuz Krizi ne bağlı olarak” geçmişte Kıbrıs’ta çok rutubetli ve serin
ılıman bir dönemin yaşadığıdır. Bu dönemde Kıbrıs’ta sulak alanların geniş bir alan kapladığı
ve kısa boylu filler ile su aygırlarının faunaya katıldıkları bilinmektedir. Ancak buzul devrinin
zirveye tırmandığı 20 000 yıl önce bu yörede iklimin daha kurak bir hal almaya başladığı
düşünülebilir. Bu durumda bugünkü vegetasyonu belirleyen ormanlarda Kızılçam, Karaçam,
Sedir ve Ardıçların geniş bir alan kapladıkları düşünülebilir. Servinin Kızılçamdan sonra
ormana katıldığı düşünülebilir. Meşeler sıcaklığın artmasıyla ormana katılabilmiştir. Bu arada
Beşparmak Dağları baz alınırsa, Servinin başlangıçta zirvelere yerleştiği ve süreç içerisinde
aşağılara doğru ilerlediği düşünülebilir. Servi bugün Güneyde doğal olarak bulunmaktadır.
Ana yayılım alanı Beşparmak Dağlarının Trias Jura yaşlı kireç taşlarıdır. Selvili Tepeye
(1023) adını veren türdür. Yoğun yangınlar sonucu kuzey meyilde çok az izlenir olmuştur.
Bugün Girne Boğazı – Sivri Tepe - Bufavento hattının güneyinde, zirvelerden aşağılara
doğru yayılım yapmaya çalışmaktadır. Bu yaklaşık 50 – 60 yıllık bir süreçtir. Kızılçam (Pinus
brutia) kendi yayılım alanında öyle grift bir yayılış yapar ki altında hiçbir bitki türünün
gelişimine müsaade etmez eğer ormandan toprağa biraz ışık sızabiliyorsa! Geniş yapraklı
Laden (Cistus parviflorus) ve Eşek tülümbesi (Lithedora hisipidula) ancak barınabilir. Bu
açıdan Kızılçam bir maki türü değildir. Kozalaklıdır ve bir orman ağaç türüdür. Bazılarının
onun küçük adalar ve hatta bizde sert rüzgarlara açık alanlarda bodurlaşıp sürüngen bir çalı
olmasına bakarak maki türü olarak adlandırılmaları yanlıştır.

        Soğuk kışların devam ettiği dönemde Trodos baz alınırsa alçaklarda Kızılçam,
bugünkü yayılım alanından çok daha geniş bir alanda Sedir ve zirvelere yakın Karaçam
baskın türlerdi. Kızılağaç (Alnus orientalis), Çınar (Platanus orientalis), Meşeler (Quercus
infektoria, Quercus coccifera, Quercus alnifolia) ormana bugünkünden daha fazla
katılıyorlardı. Değişik etkenlerle ormanların geri çekilmesiyle maki elemanları Styrax
officinalis (Tesbih ağacı) Crateg aus azeralus (alıç), Olea europaea (zeytin), Laurus nobilis
(defne), Acer obtusifolium (akçaağaç), Ceratonia siliqua (harup), Pistacia lentiscus (sakız
ağacı), Pistacia terebinthus (çitlemit), Arbathus andrachne (sandal), Myrtus comminus
(mersin) boşlukları doldurmaya başlamıştır. Beşparmak Dağlarında da durum ayni olmuştur.
-6-

Dominant türler Kızılçam ve Serviydi. Çınar, Akçaağaç ve Meşeler (Q. infeltoria, O.
Coccifera) bazı durumlarda Karaağaç (Ulmus campestris) orman karışımına daha fazla oranda
katılıyordu. Süreç içerisinde iklim şartlarının kötüleşmesiyle (kuraklaşmasıyla) yapraklı türler
taban suyu yüksek alanlara çekildiler. Bunların yerini Ardıç ve maki elemanları doldurur.
Bronz devrinde başlayan tahribatla Meşeler tamamen lokal alanlara çekildiler. İnsan
aktivitelerinin artması ile özellikle yangın, otlatma ve tarla açma sonucu vegetasyon geriledi.
İbreliler zirveye çekildiler. Alçaklar maki elemanlarınca istila edildi. İçova’da ise hiçbir şey
kalmadı, sadece dere ılgını ve Ziziphus lotus 19. Yüzyıl sonlarına varabildi. Vegetasyonun
yeniden toparlanabilmesi ve orman florasının gelişebilmesi için insan müdahalesi gerekliydi
ve bu müdahale 1880 den sonra yapıldı. O günden bu güne vegetasyon toparlanmaya başladı.
Ama yangınlar her zaman bu gelişimi ormanlar aleyhine frenledi. Boşluğu maki elemanları
doldurdu. Orman gelişimi insan müdahalesine kaldı.

        Bugünkü vegetasyon yapısını oluşturan koniferler ve boylu makilerle, alçak maki
elemanları ile kanımca aynı sınıflandırılması gereken daha kurakçıl dikenli çalılar arasında
statik bir denge yoktur. Her tür ısrarla kendi yaşama ortamına kök salmaya çalışır ve fırsatı
bulunca (yangın, kuraklık, otlatma, rüzgar etkisi) öteki türlerin yaşam ortamlarını istila eder.
Bu gün var olan tüm türler kuvvetli ışık ağacı veya çalı ile ağaççığıdırlar. Süreç içerisinde
boylanan türler sözgelimi Kızılçam, Servi başlangıçta alt tabakalarda var olan değişik tür
maki garik elemanları uzaklaştırırlar. Alçaklarda ise bir yangın sonucu ortadan kalkan
Kızılçam ormanının yerini müdahale edilmezse bugünkü şartlarda süratle azgan (Kantara
güney bakı) bakı kuzeye bakıyorsa Sakız ağacı, sandal, ladenler istila eder. Bunlar da kendi
aralarında bitmek bilmeyen bir rekabete girerler. Çoğunluk bu rekabetten Azgan ve Ardıç
galip çıkar (Karpaz Yarımadası). Kuzey bakıda 400 – 800 metreler arasında rekabet sandal ve
çitlemit (Pistacia terebinthus) lehine sonuçlanır. Rüzgara açık alanlarda P. Lentiscus galip
çıkar. Öteki türler azgan, ardıç köşeye bucağa sokulurlar. Kuzey bakıda dağcıl ve kurakçıl
orman vegetasyonu olan üst tabakada Servi ve Kızılçam alt tabakada da P. Lentiscus, P.
terebenthus ve Arbatus andrachne, yangından sonra üst tabaka türleri, alt tabakaya yenik
düşerler. Maki elemanlarının yangın sonrası sürgün atma yetenekleri sonucu Kızılçam ve
Serviye hayat hakkı tanımazlar. Müdahale yapılmazsa orası makilerin istilasına uğrar.
Kantara’da izlenen çoğunluk Sandal (A: andrache) yayılımının kökeni budur.

        Tabi ki rekabetin bir diğer yönü de vardır. Soğanlı bitkiler çiçekli yıllık bitkiler, son
Beşparmak Dağları yangını sonrası (1995) vegetasyon öyle bir seyir izledi ki, yüz yıllardır
süren rekabeti üç yıl içerisinde film şeridi gibi izleyebilirsiniz. İlk yıl kuzu göbeği mantarı ve
orkide yayılımında olağanüstü bir artış, yaza doğru bir çiçek türü olan ve sadece
Beşparmaklarda bazı çıplak kayalar üzerinde izlenen Aslan ağzının (Antisihinum majus)
kayalara yakın tüm arazileri istilası, ikinci ve üçüncü yıl optimum yayılım yapması dördüncü
yıl yeniden kayalara dönüşü ancak çok daha geniş alanlara (Karmi – Ilgaz arası), (Beylerbeyi
– Bufavento hattı) yerleşerek, karsik kayaları çiçek bahçesine dönüştürmesi ender görülecek
alaylardandı. Tabi ki orkideler ikinci yıl (1997) daha az nihayet günümüzde tek tük izlenir
oldular. İlk yıl (1990) Nisan ayında geniş alanlarda izlenen çam ve servi çimlenmeleri ise bir
taraftan alçak maki elemanları cistuslar, diğer taraftan otsu bitkilerin baskısı sonucu %99
oranında yok oldular. Bu kısa gözlem tarihsel süreç içerisinde ormanların başına gelenleri
açıklar.

       Tatlısu – Mersinlik arasında rutubetli bazı kuzey yamaçlarında 1993 de diri örtü
temizliği yapılan bir alana dikilen Kızılçamlara Nisan ayında (1994) ziyarete gidildiğinde,
-7-

kendimizi siglament bahçesinin ortasında bulduk. Genellikle bu tür çalışma alanlarında
populasyonu en fazla artan diğer bir tür Adaçayı olmaktadır. Bu hem Beşparmaklarda hem de
Yedidalga sırtlarında Adaçayı lehine gelişmelere yol açmıştır. Lavandula stoechan için de
Malatya – Ilgaz arası teraslarda ve Yedidalga da su deposunun yanındaki teraslarda olumlu
gelişmeler olmuştur.

        Yine en zengin maki vegetasyonun geliştiği Tatlısu – Mersinlik arasındaki
ağaçlandırma çalışmaları sırasında diri örtü temizliği yapılan alanlarda var olan tüm türler
eskisinden daha gürbüz ve sayıca daha çok vegetasyona katılmışlardır. Maki türleri yangın ve
mekanik müdahalelere dayanıklıdırlar. Bu tür müdahaleler onları kitle populasyonu için
uyarır. Sadece Ardıç (Juniperus phoenicia) yangınla ortadan kaldırılınca geri gelmez. Ancak
Ardıç direngen bir tür olup, yayılım yaptığı alanlarda grift kuruluşlar kurar. Karpaz
yarımadasında Azganla (Calicotone villosa, Genista sphacelata) rekabet halindedir. Gölgede
de çimlenebilmesi nedeniyle terk edilen harup, zeytin ağaçlarının dibine kadar sokulur.
Boylandığı ve toprak meşcere kurduğu alanlarda maki florasından çıkar ve egemenliğini ilan
ederek altındaki florayı yok eder.
-7-

        ilave olarak mantor meşesi (Quercus suber) ve sarıçam (Pinus silvestris) hakkında
düşüncelerini açtıktan sonra okaliptüslere değinmektedir. Okaliptüsleri ada insanına tanıtan
kişi olması nedeniyle bu türler hakkındaki görüşlerini aktarmakta yarar görüyorum.
<< Okaliptüs, hakkında konuşmamı gerektirir. Okaliptüs muhteşem ve olağandışı bir ağaçtır.
Olağandışı hızlı büyümesinin avantajlarını sunma yanında, üstün kaliteli odun üretir. Farklı
uygulamalara kabiliyetli ve çok değerli olduğu kadar ihtiva ettikleri ile sağlığa güç veren
değerleri vardır. Büyük başarı ile kullanılan tıbbi ürünlerde yer alır. Her bir parçası birçok
endüstride çalışma alanı olarak kullanılır. Avrupa’da üretiminin büyük hayranlığa yol açması
ve birçok hayranlarının yaratılmış olması sürpriz edici değildir. Halktaki genel kanı
okaliptüsün sınırsız üstün nitelikleri olduğudur. Okaliptüse sahip olmadığı değerler yüklerler
ki doğal yararları göz önüne alındığında bunlar yeteri kadar büyük değildir. Resmi önyargı ile
dolan botanikçiler ve ormancılar tarafından sevdalanılmış, aleyhinde konuşmaların olmadığı,
kullanımı var oluşun bütün gerekleri için savunulmuş, bugüne kadar evrensel şifa ve
ağaçlandırmada üstün bir ağaç olarak beyan edilmiştir.

        Gerçektir ki; Başarılarını her tarafta duyuran çoğu okaliptüs üreticileri, hatalarının
etrafa duyulmasına izin vermeyip sessiz kaldılar.

        Açıkça belirtmek isterim ki; Genel fikre rağmen, Okaliptüs ağaçlandırma (yeniden
orman kurmak) için uygun değildir. Birincisi Okaliptüsün dahil olduğu tüm egzotik (yabancı)
türlerin gençleşme konusunda büyük rahatsızlıkları vardır. Doğal olarak gençleşmezler.
Bunun ötesinde düzenli aralıklarla oluşan şiddetli kışlara dayanamayıp çabuk etkileniyor
olmaları en azından verimliliklerini asgariye indirmektedir. Fakat eğer kusurlarına gözlerimizi
kapatıp avantajlarını dikkate alırsak, sadece iyi topraklarda, dikkate değer olağanüstü büyüme
sağladığı fark edilecektir. Şimdi orman kurmaya ayrılan toprak genellikle kuru ve sığdır.
Üzerinde hiçbir şey yapılmaksızın ağaçlandırma yapılamaz. Adanın çıplak arazileri bu
durumdadır. Sadece Okaliptüsün ulaşabileceği olağanüstü büyümesi değil, fakat ayni
zamanda ülkede varolan birçok türe göre daha az hasılat verecek ve özel önlemler
alınmaksızın yaz sıcağına dayanamayacaktır. Hatta tercih edilen topraklarda, süratle toprağı
fakirleştirerek kötü bir tür olacaktır.

        Okaliptüs uygun koşullar altında yerli türlerin yoğunluğu ile kıyaslandığında on kez
daha çabuk gelişir. Ayni zamanda yapraklarının oldukça açık olması, yoğunluğunun yüksek
olması, ayni peryod içerisinde topraktaki inorganik maddelere on kat daha fazla ihtiyaç
gösterir ve bunları daha çabuk tüketir. Bu olgudan dolayı orman ağaçları için tehlikelidir.
Çünkü genelde orman olan yerlerde zengin olan toprağı fakirleştirir. Avustralya’da varolan
asırlardan beri ayni tip topraklar üzerinde görkemli ormanlar kuran bu türler itiraz nedeni
olabilir. Ancak bunlar kendi kendilerine terk edilen bozulmamış, el değmemiş ormanlardır.
Sadece yaprakları ve meyveleri
-11-

             1892-1908 Yılları Arasında Yapılan Ağaçlandırma Çalışmaları

       Madon’dan sonra ara verilen ağaçlandırma çalışmalarına Bovil’in Orman Dairesini
örgütlemesi ve aktif olarak işlerlik kazandırmasından sonra, ancak 1892 yılında yeniden
başlanabilmiştir.

      1892-1908 yılları arasında Bovil’in Orman Dairesi Müdürlüğü görevini sürdürdüğü
dönemde, Kıbrıs’ta gerçekleştirilen ağaçlandırmalarla ilgili verilen Hutchins’in Ormancılık
Raporunda verilmektedir.(bakınız Kıbrıs’ta Plantasyon Çalışmaları adlı tablo)

       Bu dönemde yapılan çalışmalardan sınırlarımız içerisinde kalan ve dikkat çeken
çalışmalar, bu günkü Değirmenlik Ormanı sınırları içerisinde yapılan çalışmalar ile, Salamis
ağaçlandırmalarıdır.

                      Değirmenlik Flişh Serisinde Yapılan Çalışmalar

        Bugün ayni adla adlandırılan ormanın, bu günkü Değirmenlik Göletinin doğu ve batı
yakalarında yapılan çalışmalardır. O dönemde vegetasyon örtüsü tamamen ortadan
kaldırıldığı için, sıkışık alçak tepelerden oluşan ve ara materyali kumtaşı, marn ve kilden
ibaret olan flişh serisinin, Lefkoşa’ya yakın oluşu göz önüne alınarak yeni bir örtü ile
kaplanmak istenmişti. Yörede ilk çalışmalara 1892 yılında başlandı ve 1903 yılına kadar
yaklaşık 189 hektarlık bir sahada sürdürüldü. İlk çalışmalar tohum ekimi şeklinde yapıldı ve
başarısızlıkla sonuçlandı. Buradaki sorun topraktaki rutubetin her zaman düşük olmasından
kaynaklanmaktaydı.

        Ekimlerin yapıldığı ilk yıl yağış sezonu çok kötü geçti. Tohum ekimlerinin başarısız
olması üzerine Kıbrıs akasyası bahçe saksılarında yetiştirilip öyle dikildi, ancak Hutchins’in
aktardığına göre; büyüme yavaştı! Sadece dere yataklarına dikilenlerde doğal gençlikler
izlendi. Az sayıda 12 yaşında izlenen küçük çamlar ancak 12 ayak yüksekliğinde vardı ve
bunlar üzerinde çamkese böceği gözlemlendiği aktarılmaktadır.

        Hutchins bu bölge için başarısız olan dikimlerin tamamlanması için E.
camaldulensis’in göz önünde bulundurulmasını, Servinin toprak rutubeti olan alanlarda güzel
geliştiğini, fakat kuru tepelerde kullanılmamasını önermekte, bu tepeler için Kızılçamın iyi
göründüğünü, fakat yavaş geliştiğini not etmiştir. Sahada tahrip edilen ormanlardan geriye
kalan yaşlı bireylerle dikimi yapılan çamların vegetasyonu oluşturduğu görülmekteydi.
Sahada sadece Kıbrıs akasyasının genelde yetiştirilebileceği görülmektedir. Fakat bu
gelişimin Kıbrıs akasyası için zayıf bir gelişim olduğunu not etmekten geri kalmamıştır.
Burada Kıbrıs akasyası normal şartlarda yaptığı gelişimi gösterememektedir. Tüm dikimlerin
10x10 ayak aralıklarla yapıldığı ve bu bölgede yangın gözlemlenmediği (vegetasyonun zayıf
olması nedeniyle) not edilmiştir. Otlatmaya plantasyonun yanındaki alanlarda izin verilmekte
olup, saha içerisinde otlatma zararı tespit edilmemişti.

       Bu sahanın batısında 1968 yılında Güngörköyü Yolu – Değirmenlik Göleti civarındaki
sahada Okaliptüs deneme sahası tesis edilmiştir. Genelde dört tür Okaliptüs ve aralarına
Kıbrıs akasyası dikimleri yapılarak tesis edilen saha günümüze kadar gelmiştir. Sahada E.
occidentalis, E. surgenti ve E. astringes’in normal geliştiği, E. brosway’in ise zayıf geliştiği
gözlemlenmektedir. E. surgenti’nin kil birikintilerinde enerji gelirini yaptığı
öZet olarak kıbrıs vegetesyon yapısı

Weitere ähnliche Inhalte

Andere mochten auch

Kktc 2008 2009 kuraklık rapor
Kktc  2008 2009 kuraklık raporKktc  2008 2009 kuraklık rapor
Kktc 2008 2009 kuraklık raporOrman Dairesi
 
2007 ilaçlama semineri guliz son
2007 ilaçlama semineri guliz son2007 ilaçlama semineri guliz son
2007 ilaçlama semineri guliz sonOrman Dairesi
 
Ulusal ormancilik kavrami
Ulusal ormancilik kavramiUlusal ormancilik kavrami
Ulusal ormancilik kavramiOrman Dairesi
 
Tc kktc son protokol
Tc kktc son protokolTc kktc son protokol
Tc kktc son protokolOrman Dairesi
 
Çamkese Böceği Bilgi notu.
Çamkese Böceği Bilgi notu.Çamkese Böceği Bilgi notu.
Çamkese Böceği Bilgi notu.Orman Dairesi
 
Casoma sycophanta teknik bülten
Casoma sycophanta   teknik bültenCasoma sycophanta   teknik bülten
Casoma sycophanta teknik bültenOrman Dairesi
 
K1z1lçam orijin ara t1rmas1 deneme alanlar1 plan1
K1z1lçam orijin ara t1rmas1 deneme alanlar1 plan1K1z1lçam orijin ara t1rmas1 deneme alanlar1 plan1
K1z1lçam orijin ara t1rmas1 deneme alanlar1 plan1Orman Dairesi
 
çAmkese böceği bilgi notu.
çAmkese böceği  bilgi notu.çAmkese böceği  bilgi notu.
çAmkese böceği bilgi notu.Orman Dairesi
 
2007 İlaçlama Semineri
2007 İlaçlama Semineri2007 İlaçlama Semineri
2007 İlaçlama SemineriOrman Dairesi
 
15.07.2012 deği̇rmenli̇k yangini
15.07.2012 deği̇rmenli̇k yangini15.07.2012 deği̇rmenli̇k yangini
15.07.2012 deği̇rmenli̇k yanginiOrman Dairesi
 
çAmkese böceği bilgi notu.
çAmkese böceği  bilgi notu.çAmkese böceği  bilgi notu.
çAmkese böceği bilgi notu.Orman Dairesi
 
Tc kktc son protokol
Tc kktc son protokolTc kktc son protokol
Tc kktc son protokolOrman Dairesi
 
03.06.2012 akdeniz yangını
03.06.2012 akdeniz yangını03.06.2012 akdeniz yangını
03.06.2012 akdeniz yangınıOrman Dairesi
 
Çamkese,Kabuk Böceği ile Mücadele yöntemleri
Çamkese,Kabuk Böceği ile Mücadele yöntemleriÇamkese,Kabuk Böceği ile Mücadele yöntemleri
Çamkese,Kabuk Böceği ile Mücadele yöntemleriOrman Dairesi
 
B mormancilik organizasyonları
B mormancilik organizasyonlarıB mormancilik organizasyonları
B mormancilik organizasyonlarıOrman Dairesi
 
Control of pine processionary moth, thaumetopoea pityocampa.
Control  of pine processionary moth, thaumetopoea pityocampa.Control  of pine processionary moth, thaumetopoea pityocampa.
Control of pine processionary moth, thaumetopoea pityocampa.Orman Dairesi
 
Orman yanginlari i̇le mücadelede gerekli̇ bi̇lgi̇ler
Orman yanginlari i̇le mücadelede gerekli̇ bi̇lgi̇lerOrman yanginlari i̇le mücadelede gerekli̇ bi̇lgi̇ler
Orman yanginlari i̇le mücadelede gerekli̇ bi̇lgi̇lerOrman Dairesi
 
çAmkese + kabuk böceği + mücadele yöntemleri
çAmkese + kabuk böceği + mücadele yöntemleriçAmkese + kabuk böceği + mücadele yöntemleri
çAmkese + kabuk böceği + mücadele yöntemleriOrman Dairesi
 
Orman yanginlari i̇le mücadelede önleyi̇ci̇ tedbi̇rler
Orman yanginlari i̇le mücadelede önleyi̇ci̇ tedbi̇rlerOrman yanginlari i̇le mücadelede önleyi̇ci̇ tedbi̇rler
Orman yanginlari i̇le mücadelede önleyi̇ci̇ tedbi̇rlerOrman Dairesi
 

Andere mochten auch (20)

Kktc 2008 2009 kuraklık rapor
Kktc  2008 2009 kuraklık raporKktc  2008 2009 kuraklık rapor
Kktc 2008 2009 kuraklık rapor
 
2007 ilaçlama semineri guliz son
2007 ilaçlama semineri guliz son2007 ilaçlama semineri guliz son
2007 ilaçlama semineri guliz son
 
Orman Resimleri
Orman ResimleriOrman Resimleri
Orman Resimleri
 
Ulusal ormancilik kavrami
Ulusal ormancilik kavramiUlusal ormancilik kavrami
Ulusal ormancilik kavrami
 
Tc kktc son protokol
Tc kktc son protokolTc kktc son protokol
Tc kktc son protokol
 
Çamkese Böceği Bilgi notu.
Çamkese Böceği Bilgi notu.Çamkese Böceği Bilgi notu.
Çamkese Böceği Bilgi notu.
 
Casoma sycophanta teknik bülten
Casoma sycophanta   teknik bültenCasoma sycophanta   teknik bülten
Casoma sycophanta teknik bülten
 
K1z1lçam orijin ara t1rmas1 deneme alanlar1 plan1
K1z1lçam orijin ara t1rmas1 deneme alanlar1 plan1K1z1lçam orijin ara t1rmas1 deneme alanlar1 plan1
K1z1lçam orijin ara t1rmas1 deneme alanlar1 plan1
 
çAmkese böceği bilgi notu.
çAmkese böceği  bilgi notu.çAmkese böceği  bilgi notu.
çAmkese böceği bilgi notu.
 
2007 İlaçlama Semineri
2007 İlaçlama Semineri2007 İlaçlama Semineri
2007 İlaçlama Semineri
 
15.07.2012 deği̇rmenli̇k yangini
15.07.2012 deği̇rmenli̇k yangini15.07.2012 deği̇rmenli̇k yangini
15.07.2012 deği̇rmenli̇k yangini
 
çAmkese böceği bilgi notu.
çAmkese böceği  bilgi notu.çAmkese böceği  bilgi notu.
çAmkese böceği bilgi notu.
 
Tc kktc son protokol
Tc kktc son protokolTc kktc son protokol
Tc kktc son protokol
 
03.06.2012 akdeniz yangını
03.06.2012 akdeniz yangını03.06.2012 akdeniz yangını
03.06.2012 akdeniz yangını
 
Çamkese,Kabuk Böceği ile Mücadele yöntemleri
Çamkese,Kabuk Böceği ile Mücadele yöntemleriÇamkese,Kabuk Böceği ile Mücadele yöntemleri
Çamkese,Kabuk Böceği ile Mücadele yöntemleri
 
B mormancilik organizasyonları
B mormancilik organizasyonlarıB mormancilik organizasyonları
B mormancilik organizasyonları
 
Control of pine processionary moth, thaumetopoea pityocampa.
Control  of pine processionary moth, thaumetopoea pityocampa.Control  of pine processionary moth, thaumetopoea pityocampa.
Control of pine processionary moth, thaumetopoea pityocampa.
 
Orman yanginlari i̇le mücadelede gerekli̇ bi̇lgi̇ler
Orman yanginlari i̇le mücadelede gerekli̇ bi̇lgi̇lerOrman yanginlari i̇le mücadelede gerekli̇ bi̇lgi̇ler
Orman yanginlari i̇le mücadelede gerekli̇ bi̇lgi̇ler
 
çAmkese + kabuk böceği + mücadele yöntemleri
çAmkese + kabuk böceği + mücadele yöntemleriçAmkese + kabuk böceği + mücadele yöntemleri
çAmkese + kabuk böceği + mücadele yöntemleri
 
Orman yanginlari i̇le mücadelede önleyi̇ci̇ tedbi̇rler
Orman yanginlari i̇le mücadelede önleyi̇ci̇ tedbi̇rlerOrman yanginlari i̇le mücadelede önleyi̇ci̇ tedbi̇rler
Orman yanginlari i̇le mücadelede önleyi̇ci̇ tedbi̇rler
 

Ähnlich wie öZet olarak kıbrıs vegetesyon yapısı

11 Genel Botanik
11 Genel Botanik11 Genel Botanik
11 Genel BotanikErdi koyun
 
12-ORMANCILIK SÖZLÜĞÜ.pdf
12-ORMANCILIK SÖZLÜĞÜ.pdf12-ORMANCILIK SÖZLÜĞÜ.pdf
12-ORMANCILIK SÖZLÜĞÜ.pdfCenknl
 
Flora zenginliği(31.7.08)katılımcı
Flora zenginliği(31.7.08)katılımcıFlora zenginliği(31.7.08)katılımcı
Flora zenginliği(31.7.08)katılımcıbulka59
 
Türkiye'nin bitki örtüsü
Türkiye'nin bitki örtüsüTürkiye'nin bitki örtüsü
Türkiye'nin bitki örtüsüYiğitcan BALCI
 
Materyal ödevi sunum
Materyal ödevi sunumMateryal ödevi sunum
Materyal ödevi sunumseheronsel
 
YER KABUĞUNUN GİZEMİ-SLİDESHARE
YER KABUĞUNUN GİZEMİ-SLİDESHAREYER KABUĞUNUN GİZEMİ-SLİDESHARE
YER KABUĞUNUN GİZEMİ-SLİDESHARESeher Önsel
 
Kazdağı 12 24.08.08
Kazdağı 12 24.08.08Kazdağı 12 24.08.08
Kazdağı 12 24.08.08serdaraksoy
 
Endemik Türler - Biyoloji
Endemik Türler - BiyolojiEndemik Türler - Biyoloji
Endemik Türler - BiyolojiPaynesPinchface
 
sultan sazlığı
sultan sazlığısultan sazlığı
sultan sazlığıBelemir Su
 
Atmosfer (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Atmosfer (fazlası için www.tipfakultesi.org )Atmosfer (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Atmosfer (fazlası için www.tipfakultesi.org )www.tipfakultesi. org
 
Atmosferin isinmasi ve iklim değişikliği.pps
Atmosferin isinmasi ve iklim değişikliği.ppsAtmosferin isinmasi ve iklim değişikliği.pps
Atmosferin isinmasi ve iklim değişikliği.ppscagrikarats
 
Türkiyenin yer şekilleri
Türkiyenin yer şekilleriTürkiyenin yer şekilleri
Türkiyenin yer şekilleriTaner Özsoy
 
Ekosistem dönem ödevi
Ekosistem dönem ödeviEkosistem dönem ödevi
Ekosistem dönem ödeviguest088cdea
 
Yer Yüzü Şekilleri
Yer Yüzü ŞekilleriYer Yüzü Şekilleri
Yer Yüzü ŞekilleriScaf1
 
Yklymler Ve Ynsanlar Tuaregler
Yklymler Ve Ynsanlar TuareglerYklymler Ve Ynsanlar Tuaregler
Yklymler Ve Ynsanlar Tuareglerguestcb114e
 
Yklymler Ve Ynsanlar Tuaregler
Yklymler Ve Ynsanlar TuareglerYklymler Ve Ynsanlar Tuaregler
Yklymler Ve Ynsanlar Tuareglerguestcb114e
 

Ähnlich wie öZet olarak kıbrıs vegetesyon yapısı (20)

11 Genel Botanik
11 Genel Botanik11 Genel Botanik
11 Genel Botanik
 
12-ORMANCILIK SÖZLÜĞÜ.pdf
12-ORMANCILIK SÖZLÜĞÜ.pdf12-ORMANCILIK SÖZLÜĞÜ.pdf
12-ORMANCILIK SÖZLÜĞÜ.pdf
 
Flora zenginliği(31.7.08)katılımcı
Flora zenginliği(31.7.08)katılımcıFlora zenginliği(31.7.08)katılımcı
Flora zenginliği(31.7.08)katılımcı
 
Türkiye'nin bitki örtüsü
Türkiye'nin bitki örtüsüTürkiye'nin bitki örtüsü
Türkiye'nin bitki örtüsü
 
Materyal ödevi sunum
Materyal ödevi sunumMateryal ödevi sunum
Materyal ödevi sunum
 
YER KABUĞUNUN GİZEMİ-SLİDESHARE
YER KABUĞUNUN GİZEMİ-SLİDESHAREYER KABUĞUNUN GİZEMİ-SLİDESHARE
YER KABUĞUNUN GİZEMİ-SLİDESHARE
 
Kazdağı 12 24.08.08
Kazdağı 12 24.08.08Kazdağı 12 24.08.08
Kazdağı 12 24.08.08
 
Endemik Türler - Biyoloji
Endemik Türler - BiyolojiEndemik Türler - Biyoloji
Endemik Türler - Biyoloji
 
Insan ve çevre
Insan ve çevreInsan ve çevre
Insan ve çevre
 
sultan sazlığı
sultan sazlığısultan sazlığı
sultan sazlığı
 
Atmosfer (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Atmosfer (fazlası için www.tipfakultesi.org )Atmosfer (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Atmosfer (fazlası için www.tipfakultesi.org )
 
Su toprak-bitki
Su toprak-bitkiSu toprak-bitki
Su toprak-bitki
 
Atmosferin isinmasi ve iklim değişikliği.pps
Atmosferin isinmasi ve iklim değişikliği.ppsAtmosferin isinmasi ve iklim değişikliği.pps
Atmosferin isinmasi ve iklim değişikliği.pps
 
Türkiyenin yer şekilleri
Türkiyenin yer şekilleriTürkiyenin yer şekilleri
Türkiyenin yer şekilleri
 
Ekosistem
EkosistemEkosistem
Ekosistem
 
Ekosistem dönem ödevi
Ekosistem dönem ödeviEkosistem dönem ödevi
Ekosistem dönem ödevi
 
Yer Yüzü Şekilleri
Yer Yüzü ŞekilleriYer Yüzü Şekilleri
Yer Yüzü Şekilleri
 
Kocaeli Biyolojik Çeşitliliği
Kocaeli Biyolojik ÇeşitliliğiKocaeli Biyolojik Çeşitliliği
Kocaeli Biyolojik Çeşitliliği
 
Yklymler Ve Ynsanlar Tuaregler
Yklymler Ve Ynsanlar TuareglerYklymler Ve Ynsanlar Tuaregler
Yklymler Ve Ynsanlar Tuaregler
 
Yklymler Ve Ynsanlar Tuaregler
Yklymler Ve Ynsanlar TuareglerYklymler Ve Ynsanlar Tuaregler
Yklymler Ve Ynsanlar Tuaregler
 

Mehr von Orman Dairesi

Orman Yangın Resimleri
Orman Yangın ResimleriOrman Yangın Resimleri
Orman Yangın ResimleriOrman Dairesi
 
2008 ilaçlama semineri orman dai̇resi̇ salih
2008 ilaçlama semineri orman dai̇resi̇ salih2008 ilaçlama semineri orman dai̇resi̇ salih
2008 ilaçlama semineri orman dai̇resi̇ salihOrman Dairesi
 
Dünden bugüne ağaçlandırma 1879 2004
Dünden bugüne ağaçlandırma 1879   2004Dünden bugüne ağaçlandırma 1879   2004
Dünden bugüne ağaçlandırma 1879 2004Orman Dairesi
 
Eucalyptus occidentalis endl swampyate flat toopped yate
Eucalyptus occidentalis endl swampyate   flat toopped yateEucalyptus occidentalis endl swampyate   flat toopped yate
Eucalyptus occidentalis endl swampyate flat toopped yateOrman Dairesi
 
Feromon tuzaklarini kullanma prensi̇pleri̇
Feromon tuzaklarini kullanma prensi̇pleri̇Feromon tuzaklarini kullanma prensi̇pleri̇
Feromon tuzaklarini kullanma prensi̇pleri̇Orman Dairesi
 
Yaygın btk hakkında sıkça sorulan sorular
Yaygın btk hakkında sıkça sorulan sorularYaygın btk hakkında sıkça sorulan sorular
Yaygın btk hakkında sıkça sorulan sorularOrman Dairesi
 
Orman dai̇resi̇ müdürlüğü orman yanginlarina karşi mücadele yöntemi̇
Orman dai̇resi̇ müdürlüğü orman yanginlarina karşi mücadele yöntemi̇Orman dai̇resi̇ müdürlüğü orman yanginlarina karşi mücadele yöntemi̇
Orman dai̇resi̇ müdürlüğü orman yanginlarina karşi mücadele yöntemi̇Orman Dairesi
 
Yangin kayitlari ve yangin söndükten sonra yapilacak i̇şler
Yangin kayitlari ve yangin söndükten sonra yapilacak i̇şlerYangin kayitlari ve yangin söndükten sonra yapilacak i̇şler
Yangin kayitlari ve yangin söndükten sonra yapilacak i̇şlerOrman Dairesi
 
Orman yangininin çikiş nedenleri̇
Orman yangininin çikiş nedenleri̇Orman yangininin çikiş nedenleri̇
Orman yangininin çikiş nedenleri̇Orman Dairesi
 
Orman yangınlari ile mücadelede gerekli bilgiler.
Orman yangınlari ile mücadelede gerekli bilgiler.Orman yangınlari ile mücadelede gerekli bilgiler.
Orman yangınlari ile mücadelede gerekli bilgiler.Orman Dairesi
 
Çamkese böceği ile biyolojik mücadele
Çamkese böceği ile biyolojik mücadeleÇamkese böceği ile biyolojik mücadele
Çamkese böceği ile biyolojik mücadeleOrman Dairesi
 
2008 İlaçlama Semineri
2008 İlaçlama Semineri2008 İlaçlama Semineri
2008 İlaçlama SemineriOrman Dairesi
 

Mehr von Orman Dairesi (12)

Orman Yangın Resimleri
Orman Yangın ResimleriOrman Yangın Resimleri
Orman Yangın Resimleri
 
2008 ilaçlama semineri orman dai̇resi̇ salih
2008 ilaçlama semineri orman dai̇resi̇ salih2008 ilaçlama semineri orman dai̇resi̇ salih
2008 ilaçlama semineri orman dai̇resi̇ salih
 
Dünden bugüne ağaçlandırma 1879 2004
Dünden bugüne ağaçlandırma 1879   2004Dünden bugüne ağaçlandırma 1879   2004
Dünden bugüne ağaçlandırma 1879 2004
 
Eucalyptus occidentalis endl swampyate flat toopped yate
Eucalyptus occidentalis endl swampyate   flat toopped yateEucalyptus occidentalis endl swampyate   flat toopped yate
Eucalyptus occidentalis endl swampyate flat toopped yate
 
Feromon tuzaklarini kullanma prensi̇pleri̇
Feromon tuzaklarini kullanma prensi̇pleri̇Feromon tuzaklarini kullanma prensi̇pleri̇
Feromon tuzaklarini kullanma prensi̇pleri̇
 
Yaygın btk hakkında sıkça sorulan sorular
Yaygın btk hakkında sıkça sorulan sorularYaygın btk hakkında sıkça sorulan sorular
Yaygın btk hakkında sıkça sorulan sorular
 
Orman dai̇resi̇ müdürlüğü orman yanginlarina karşi mücadele yöntemi̇
Orman dai̇resi̇ müdürlüğü orman yanginlarina karşi mücadele yöntemi̇Orman dai̇resi̇ müdürlüğü orman yanginlarina karşi mücadele yöntemi̇
Orman dai̇resi̇ müdürlüğü orman yanginlarina karşi mücadele yöntemi̇
 
Yangin kayitlari ve yangin söndükten sonra yapilacak i̇şler
Yangin kayitlari ve yangin söndükten sonra yapilacak i̇şlerYangin kayitlari ve yangin söndükten sonra yapilacak i̇şler
Yangin kayitlari ve yangin söndükten sonra yapilacak i̇şler
 
Orman yangininin çikiş nedenleri̇
Orman yangininin çikiş nedenleri̇Orman yangininin çikiş nedenleri̇
Orman yangininin çikiş nedenleri̇
 
Orman yangınlari ile mücadelede gerekli bilgiler.
Orman yangınlari ile mücadelede gerekli bilgiler.Orman yangınlari ile mücadelede gerekli bilgiler.
Orman yangınlari ile mücadelede gerekli bilgiler.
 
Çamkese böceği ile biyolojik mücadele
Çamkese böceği ile biyolojik mücadeleÇamkese böceği ile biyolojik mücadele
Çamkese böceği ile biyolojik mücadele
 
2008 İlaçlama Semineri
2008 İlaçlama Semineri2008 İlaçlama Semineri
2008 İlaçlama Semineri
 

öZet olarak kıbrıs vegetesyon yapısı

  • 1. ÖZET OLARAK KIBRISIN VEGETASYON YAPISI VE VEGETASWYON ARASI İLİŞKİLER Botanikçiler Kıbrıs’ın bitki topluluklarını üç ana guruba ayırırlar, ormanlar, maki topluluğu, garig veya firgana (kafkalla) vegetasyonu ve diğer topluluklar. Lokal alanlarda tuzlu topraklarda, deniz kenarında ve dere kenarlarında izlenen vegetasyondur. Okuyucu Kıbrıs florası üzerine yapılan araştırma ve çalışmaların dökümünü Dr. Servet Sami Dedeçay’ın coşkulu bir dille kaleme aldığı “Kıbrıs’ta Kokulu Bitkiler ve Bunların İhtiva Ettiği Kokulu Yağlar ve Sağaltıcı Özellikler cilt I . 1995” adlı eserinde bulabilir; Bunlardan en çok bilinenler Esther F. Chapman’ın “Cyprus Trees and Shrubs” adlı çalışması R.D. Meikle’nin “Floro of Cyprus” adlı iki ciltlik çalışması ve Dr. Deryek E. Viney’in “An Illustrated Flora North Cyprus 1994” adlı çalışmalarıdır. Okuyucu Kıbrıs Florası üzerine aradığı bilgileri bu kitaplardan bulabilir. Burada en fazla izlenen bitkilerin yayılım alanları ile aralarındaki ilişkilere, jeolojik yapı – iklim – toprak ilişkilerine ve Batıdan – Doğuya, Kuzeyden – Güneye yapıla gelen ağaçlandırma çalışmaları sırasında yapılan gözlemlere yer verilecektir. Üzerinde duracağım ana konu orman florası ile maki ve garikler arasındaki etkileşimdir. Yoksa burada uzun uzun floranın türleri verilecek değildir. Bir ülkenin vegetasyon yapısını etkileyen en önemli olgular; iklim, jeolojik yapı, toprak, yükselti ve bakıdır. Bu beş madde bitki türlerini ve gelişimini, şekillenişini etkileyen başlıca faktörlerdir. Maki kelimesinin kökeni karışıktır. Bu sözcük Korsika dilindeki “Macehia” kelimesinden türetilmiş olup, Akdeniz ülkelerinde kıyı vegetasyonunda gelişen sık ağaçlıklı veya çalılıklı vegetasyonu tanımlamak için kullanılır. Tipik maki ortalama 2-4 metre yükselebilen, rüzgar etkisine açık odunlarmış bitkilerden oluşur. (arbatus, cistus, myrtus, erica, juniperus, gerista, rhamnus aleternus gibi) Garikler ise ekstran klimatik şartlara açık sahillere yakın kalkerli arazilerde şekillenmiş bitki örtüsüdür ve henüz tam olarak tamamlanmamıştır. Garikler orman içi açıklıklarda, tarım yapılmayan alanlarda bulunur. İspanya’da “Fomillares”, Yunanistan’da Phrygane (Firgane), Doğu Akdenizde “batha” olarak adlandırılır ve az su isteği olan ekstem yaşama ortamı talep eden bitkilere dayanır. Ayırt edici özellikleri aromatik yağ üretmelerinden kaynaklanır. Thymus spp., Rosmarinus officionalis, Lavendula stoechas, Salvia spp. Gibi türleri içerir. Aromatik yağ üretimi, bitki üzerinden buharlaşmayı (yazın) azaltmak için geliştirilmiştir. Ayni şekilde bazı maki türlerinde de (Mersin, Defne) yağ üretimi vardır. Yapraklar küçülmüş (Ardıç) veya kaybolmaya yüz tutmuştur (Azgan). Bu olgu kurak şartlara adapte olmaktan kaynaklanan bir olgudur. Gariklerden çok az tür 0.5 metrenin üzerinde boylanır. Kermes meşesi makilik alanlarda 3 metre boylanırken, garik allanlarda ise toprak yüzeyinde yayılıcı bir hal alır. Seyrek olarak 1 metre boylanır (Pareys Mittelmeerfcihrer, Plansen und Tierwelt der Mittelmeer-Region, Tegwyn Harris 1982 verilen tanımlamalar). Kıbrıs’ta bugünkü vegetasyon yayılımına etki eden en büyük olgu Akdeniz’dir. Kıbrıs’ın jeolojik yapısının büyük ölçüde tamamlandığı üst pliosende – son olarak geliştirilen bir jeolojik kurama göre- Akdeniz’de Cebelitarık boğazında oluşan bir çöküntü sonucu Akdeniz’in tuz çölü haline gelmeye başlamasıyla adına “Tuz krizi” denilen olay sonucu, Avrupa’da geç buzul devri olarak adlandırılan devir yaşamaya başlamıştır. Avrupa’da buzul devrini uzatan bu olayın nedeni Akdeniz’in büyük bir kısmının buharlaşarak Tuz çölü haline gelmesiyle açıklanmaktadır. Bu olgu Avrupa’da orman gelişimi frenlenmiştir. Akdeniz çevresinde ise Akdeniz’in Tuz çölü haline gelmeye başlamasıyla
  • 2. -2- oluşan muazzam orandaki su buharı, yağış olarak tekrar geri dönmüş ve çevresinde gür ormanların gelişmesine neden olmuştur. Ancak dere ve nehirlerin Akdeniz’e taşıdığı su hiçbir zaman Akdeniz’i besleyememiş, tamamen tuz çölü haline gelmesiyle bu gür ormanlar kaybolmuş ve ormancıların fosil ormanların eseri olarak adlandırdıkları Terra-rosa toprakları oluşturmuşlardır. Pleistosen veya daha genç yaşlı olan bu kırmızı toprakların sadece Akdeniz çevresinde yayılım göstermelerinin nedeni kanımca bu olaydır. Tabiatıyla Akdeniz’in tuz çölü haline gelmesiyle Kıbrıs adasının çevresiyle – büyük bir olasılıkla kuzey doğuda (bazılarına göre Suriye – Hatay hattında, bazılarına göre bu hattın daha kuzeyi ile – Karpaz Burnu – Adana hattı) karasal bağlantı vardı. İklim değişikliklerine bağlı olarak da bitki örtüsü zenginleşip, fakirleşiyordu. Doğu Akdeniz’de bugünkü bitki örtüsünün şekillenişi Avrupa’da daha geç buzul çağı sürerken, bu çağın sonlarına doğru, bu etkinin Doğu Akdeniz’de daha az hissedildiğini düşünürsek 12 000 yıl önce şekillenmeye başladığını söyleyebiliriz (Nejmettin Çepel, Doğa ve Ekoloji adlı eserinde bu tarihi vermektedir). Bu arada yine bir depremle Cebelitarık boğazında açılan bir gedikten Atlas okyanusunun suları Akdeniz’e giriş yapmış ve süreç içerisinde Akdeniz’in tamamen su ile dolması ile bugünkü halini almıştır (Tuz krizi ile ilgili olarak bkz. Cumhuriyet Bilim Teknikte 2 Ekim 1999 da yayınlanan makale). (Akdeniz’in, Avrupa’da süratle eriyen buzulların suları ile beslenerek, bugünkü haline gelmesi ve taşan suların Marmara üzerinden, o zamanlar bir tatlısu gölü olan Karadeniz’e hücum ederek Karadeniz’i denize çeviren olayın 7 500 yıl önce gerçekleştiği Ryan ve Pitman tarafından ileri sürülmektedir. Bu kuram doğruysa Akdeniz’in bugünkü coğrafi yayılışını aldığı tarih de budur). Bu durumda çöl şartlarında bazı dirençli dikenli bitkilerin öncüler olarak varoldukları yada iklim değişimlerine en fazla dayanan türler olduğu düşünülebilir. Bunlardan günümüze kadar gelen Ziziphus Lotus endemik tür (Kıbrıs) Ballota integrifolia, Noaca mucranata, Sarcopoterium spinozum, Thymus capitatus, Rhammus oleoides, Asparagus stibularis sayılabilir. Bu türlerden Ballota integrifolia hariç diğerleri yakın doğuda da yayılım yapmaktadır. Kuraklığa tamamen adapte olabilir türlerdirler. Bunlar içerisinde Kıbrıs endemiği Ballota integrifolia gösterdiği yayılım alanı göz önüne alındığında en ilginç türdür. Ballota integrifolia Vuni tepe eteklerinde (fortonien yaşlı), en yoğun olarak Kireç tepe ve kuzeyli yamaçlarında (Rakım 417), Gürpınar’ın kuzeyinde kopup gelen Kireçtaşı blokları arasında, Alevkaya’da lokal bir alanda çıplak kalkerli kayalar üzerinde bulunur. Bu türün batıda bulunduğu alanlar koronia kireç taşı olarak anılmaktadır. Kireç tepenin zirvesinde bu tür Ziziphus lotus, Rhamnus oleoides, Asparagus stipularis ve Prajus majus ile birliktelik kurar, genellikle tek gövde çıkan Ziziphus lotusun kanatları arasında gerçekleşen bir birliktelik Gürpınar’ın üzerinde de lokal bir alanda aynen gözlenmiştir. Serhatköy’ün pliosen yaşlı kalkerenitleri üzerinde ise bu ortaklığı Ballota bozmaktadır. Öteki bireyler ortak yaşam ortamından faydalanırken Ballota buraya gelememiş ama yaklaşık 1-1.5 km. uzakta daha yüksekte ortak yaşama ortamına katılabilmiştir. Bu tür sanırım bizlere bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Kanımca “Tuz krizinin” neden olduğu iklim değişikliklerine direnebilmiş öncü türlerden biri olmalı. Noaea mucranatanın durumu da aynıdır. Tortonien yaşlı kireç taşlı yapılarda bunlara yaslanan kalkerli marnlarda, Mesinen yaşlı Jipslerde, eski göl çökeltilerinde tuzlu ve alkalen boz topraklarda Pliosen ve Miosen marnlarda, Değirmenlik flish serisinde, Mesarya’da yaygın Pliosen kalkerenitlerde en fazla yayılım yapan küçük bir çalıdır. Sülfat tuzlarına dayanıklıdır. Klide adalarında (Fener adaları) izlenen Aartiplex halimusun, Geçitköy’ün güneyinde alkalen beyaz marnlar üzerinde de izlenmesi bana ilginç gelmiştir. Salamis’te kıyı kumullarında deniz kenarlarında Lycium, Asparagus stibularis, Salıcornia fruticosu ile birlikte yayılım yapar. Asparagus stibularis, R.oleidis gibi hem deniz kenarında hem de iç kısımlarda
  • 3. -3- karasal alanlarda izlenebilmektedir. Rhamnus oleides denizden uzak alanlarda değişik yaşlı kalkerli kayalık alanlardan dışarı çıkmaz. Öte yandan her türlü ortama adapte olan (tuzlu alanlar hariç) Ziziphus lotus, gerektiğinde direngen olmanın ipuçlarını taşıyor olmalı! Mekanik etkilere dayanıklıdır. Kökleri vasıtasıyla yayılır. Denarga ormanında yumuşak flish bir yamaç üzerinde, tüm yamacı kaplayacak şekilde, serbestçe ilerlerken Kartaldağ ormanında zirvede su deposu yanında, kalkerli kayaç üzerinde dar bir alanda yaşam mücadelesi verirken. Taban suyu yüksek killi alanlarda, sözgelimi Serhatköy ağaçlandırma sahasında 365 metre yüksekliğindeki kırmızı kıyıların batısında ağaççık formu alabilmektedir. Ayni şekilde Kalavaç ağaçlandırma sahasında oldukça yaşlı bir bireyi oligosen yaşlı bir yamaç üzerinde boy ve çap geliştirebilmiştir. Ağaççık yayılıcı formunda Günebakan’dan – Magosa’ya kadar her yerde izlenebilmektedir. Şimdi Kıbrıs’ın vegetasyon ilişkilerini incelerken, sormamız gereken soruya gelelim. Avrupa’da geç buzul devri devam ederken Kıbrıs’ta kombine bir bitki örtüsü mü gelişti yoksa? İlk etapta koniferler mi geldi? Kanımca doğru olarak cevaplandırılması gereken soru budur. bir tarihte bulunduğum orta Avrupa’nın Bavyera ormanında yapılan paleontolojik polen analizlerinde Bavyera ormanının gelişimi ortaya konulurken çok ilginç analizlere yer verilmişti. Orta Avrupa ormanlarının tarihi ve yayılımı adı altında 1983 yılında yayımlanan M. Haug-R. Strobl’un “National Park Bayerıscher wald – Eine Landschaft Wird National Park” adlı kitaplarının içinde Reinhard Strobl imzasıyla yayınlanan yazıyı aynen aşağıya aktarıyorum. ORTA AVRUPA ORMANLARIN TARİHÇESİ VE YAYILIMI Bavyera Ormanı Milli Parkında ormanların bugünkü durumu ve ağaç türlerinin ormana katılımı binlerce yıl süren gelişimin bir sonucudur. Geç ortaçağa kadar iklim ve onun uzun süreli değişik etkileri sonucu ormanlar sürekli bir değişiklik göstermekteydi. Bundan 800 000 yıl öncesi jeolojide tersier (3. Zaman) olarak adlandırılır. O zamanlar Orta Avrupa’da çok zengin bir bitki florası ile kaplıydı. Genç dönemin sonunda iklim koşullarında değişimin ortaya çıkarak soğumaya neden olması Buzul çağı olarak adlandırılan dönemi başlatmış neticede bu zengin flora yok olmuştur. Buz bağlamayan Akdeniz yöresine geri itilmiştir. Buzulların çözülmesinden sonra Alp sırtlarındaki buzullar yeniden kuzeye ilerlemiş, bunun sonucu olarak da Orta Avrupa’da bugünkü vejetasyon oluşmuş bu olgu Orta Avrupa’daki bugün bulunan ağaç ve çalıların zenginliği açısından fakir olmasını açıklar. Son buzul devri en yüksek noktasına yaklaşık 20 000 yıl önce erişmişti. Bundan sonra yavaş ısınmanın etkisi altında buzulların tedrici erimesi başlamıştır. Önceden ormanlık sahalar adım adım değişik ağaç türleriyle iklim isteklerine göre kaplanmaya başlamıştır. Bu yeniden ormanlaşma (Geç buzul devri ve sonrası M.Ö. 8 000 – I 000 arası) Holozen dönemi olarak adlandırılmakta ve “FIRBAŞ” tarafından Orta Avrupa’nın geniş bir bölümü için aşağıda verilen gelişim evreleri çizilmektedir.
  • 4. -4- HOLOZEN DÖNEMİNDE ORTA AVRUPA’DA ORMANLARIN TARİHİ Zamanın Klimatik açıdan Orman İnsanlık Kültürünün Bağlanması Zamanın bölünmesi Gelişimi Tarihi Ortaçağdan Açma ve orman Beri Genç ılıman dönem İşletmeciliğin Tarihi ve Zamanı Sonrası Gelişimi Eski ılıman dönem M.Ö. 600- sonrası (Subatlantik BUZ DEVRİ SONRASI 500 Kayıt zamanı Demir devri rutubetli Antlantik Arası iklimi Genç ılıman dönem Karışık Meşe (Subboreal) Kontinental ormanlarından kayın Bronz devri iklimi dönemine geçiş Ilıman Dönem Karışık meşe Genç Taş Devri M.Ö. 2500 (Atlantik) ormanları dönemi Erken Ilıman Dönemi M.Ö. 5000 Hazel dönemi Orta Taş Devri (Boreal) Öncü Ilıman Dönem Huş ve Çam Dönemi Orta Taş Devri Geç Buzul Devri Geç Tundra Dönemi Ormanlarca Fakir Dönem Orta Taş Devri M.Ö. 8000 – 10000 Pioner Dönem Huş ve Çam Devri Eski Taş Devri Arası Eski Tundra Dönemi Ormansız Dönem Eski Taş Devri I- Huş ve Çam Dönemi: Buzulların geri çekilmesiyle, buzulların geriye bıraktıkları alanlar ilk önce diken, yosun ve bodur ağaçlar tedrici olarak geniş ölçüde çam ve huş türleri ormanlaşmaya katıldı. Bu geniş süre içerisinde ormanca yenileme bahse konu türlerde sınırlı kalmış çoktandır oluşan ormanlara damgasını vurmuştur. 2- Hazel Dönemi: Yukarıdaki dönemi müteakip sürekli sıcaklığın yükseldiği bir dönem etkin oldu. Bu dönemde geniş yayılım gösteren orman ağaç türleri (Hazel olarak adlandırılan Meşe, Dışbudak, Akçaağaç ve nihayet Karaağaç olmuştur. Huş ve çam buna karşın sözü edilen türler tarafından yerlerinden oldukça büyük bir ölçüde itilmişlerdir. Hazel döneminin sonuna doğru Orta Avrupa’da ilk kez Ladin ve Kızıl ağaç görünmeye başlamıştır.
  • 5. -5- 3- Kayın Dönemi: Takip eden dönemde bugüne göre daha kurak ve ılımandı. Meşe ve onu tamamlayan ağaç türleri (Ihlamur, Gürgen) ormanı şekillendiren türlerdi. Huş ve çamlar bugünkü yayılım gösteren sahalara fakir kumlu topraklar ve bataklıklara geri itildiler. Orta yükseklikteki rutubetli tepeler Ladinlerle kaplandı. 4- Kayın Dönemi: İklim kötüleşmesi boyunca tekrar meşe ormanları geri dönüş yaptı. Kayın (Fagus silvatika) Gürgen ve Göknar buna karşılık dağlık yörelere ve orta yükseklikteki tepelere yerleşmeye başladı. Oralarda Ladin, Göknar ve Kayından oluşan karışık ormanlar oluştu. Düzlüklerde kayın ormanları hüküm sürmeye başladı. Ormanların bu doğal yayılış gösterdiği genişlik son yüzyılda insanlar tarafından yeniden değişikliğe uğratılmaktadır. Yukarıdaki tablo Orta Avrupa ormanlarında yaşanan tarihi süreci açıklar. Biz de en azından Akdeniz ülkelerinde polen analizlerinden hareketle, buna benzer bir çalışmanın yapıldığı veya en azından elimize ulaşabilen kaynaklardan edindiğimiz bilgiler ışığında, bilgi sahibi değiliz. Benim tek erişebildiğim kaynak “Akdeniz’de Tuz Krizi” adlı makaleden ibaret. Söyleyebileceğimiz bu “Tuz Krizi ne bağlı olarak” geçmişte Kıbrıs’ta çok rutubetli ve serin ılıman bir dönemin yaşadığıdır. Bu dönemde Kıbrıs’ta sulak alanların geniş bir alan kapladığı ve kısa boylu filler ile su aygırlarının faunaya katıldıkları bilinmektedir. Ancak buzul devrinin zirveye tırmandığı 20 000 yıl önce bu yörede iklimin daha kurak bir hal almaya başladığı düşünülebilir. Bu durumda bugünkü vegetasyonu belirleyen ormanlarda Kızılçam, Karaçam, Sedir ve Ardıçların geniş bir alan kapladıkları düşünülebilir. Servinin Kızılçamdan sonra ormana katıldığı düşünülebilir. Meşeler sıcaklığın artmasıyla ormana katılabilmiştir. Bu arada Beşparmak Dağları baz alınırsa, Servinin başlangıçta zirvelere yerleştiği ve süreç içerisinde aşağılara doğru ilerlediği düşünülebilir. Servi bugün Güneyde doğal olarak bulunmaktadır. Ana yayılım alanı Beşparmak Dağlarının Trias Jura yaşlı kireç taşlarıdır. Selvili Tepeye (1023) adını veren türdür. Yoğun yangınlar sonucu kuzey meyilde çok az izlenir olmuştur. Bugün Girne Boğazı – Sivri Tepe - Bufavento hattının güneyinde, zirvelerden aşağılara doğru yayılım yapmaya çalışmaktadır. Bu yaklaşık 50 – 60 yıllık bir süreçtir. Kızılçam (Pinus brutia) kendi yayılım alanında öyle grift bir yayılış yapar ki altında hiçbir bitki türünün gelişimine müsaade etmez eğer ormandan toprağa biraz ışık sızabiliyorsa! Geniş yapraklı Laden (Cistus parviflorus) ve Eşek tülümbesi (Lithedora hisipidula) ancak barınabilir. Bu açıdan Kızılçam bir maki türü değildir. Kozalaklıdır ve bir orman ağaç türüdür. Bazılarının onun küçük adalar ve hatta bizde sert rüzgarlara açık alanlarda bodurlaşıp sürüngen bir çalı olmasına bakarak maki türü olarak adlandırılmaları yanlıştır. Soğuk kışların devam ettiği dönemde Trodos baz alınırsa alçaklarda Kızılçam, bugünkü yayılım alanından çok daha geniş bir alanda Sedir ve zirvelere yakın Karaçam baskın türlerdi. Kızılağaç (Alnus orientalis), Çınar (Platanus orientalis), Meşeler (Quercus infektoria, Quercus coccifera, Quercus alnifolia) ormana bugünkünden daha fazla katılıyorlardı. Değişik etkenlerle ormanların geri çekilmesiyle maki elemanları Styrax officinalis (Tesbih ağacı) Crateg aus azeralus (alıç), Olea europaea (zeytin), Laurus nobilis (defne), Acer obtusifolium (akçaağaç), Ceratonia siliqua (harup), Pistacia lentiscus (sakız ağacı), Pistacia terebinthus (çitlemit), Arbathus andrachne (sandal), Myrtus comminus (mersin) boşlukları doldurmaya başlamıştır. Beşparmak Dağlarında da durum ayni olmuştur.
  • 6. -6- Dominant türler Kızılçam ve Serviydi. Çınar, Akçaağaç ve Meşeler (Q. infeltoria, O. Coccifera) bazı durumlarda Karaağaç (Ulmus campestris) orman karışımına daha fazla oranda katılıyordu. Süreç içerisinde iklim şartlarının kötüleşmesiyle (kuraklaşmasıyla) yapraklı türler taban suyu yüksek alanlara çekildiler. Bunların yerini Ardıç ve maki elemanları doldurur. Bronz devrinde başlayan tahribatla Meşeler tamamen lokal alanlara çekildiler. İnsan aktivitelerinin artması ile özellikle yangın, otlatma ve tarla açma sonucu vegetasyon geriledi. İbreliler zirveye çekildiler. Alçaklar maki elemanlarınca istila edildi. İçova’da ise hiçbir şey kalmadı, sadece dere ılgını ve Ziziphus lotus 19. Yüzyıl sonlarına varabildi. Vegetasyonun yeniden toparlanabilmesi ve orman florasının gelişebilmesi için insan müdahalesi gerekliydi ve bu müdahale 1880 den sonra yapıldı. O günden bu güne vegetasyon toparlanmaya başladı. Ama yangınlar her zaman bu gelişimi ormanlar aleyhine frenledi. Boşluğu maki elemanları doldurdu. Orman gelişimi insan müdahalesine kaldı. Bugünkü vegetasyon yapısını oluşturan koniferler ve boylu makilerle, alçak maki elemanları ile kanımca aynı sınıflandırılması gereken daha kurakçıl dikenli çalılar arasında statik bir denge yoktur. Her tür ısrarla kendi yaşama ortamına kök salmaya çalışır ve fırsatı bulunca (yangın, kuraklık, otlatma, rüzgar etkisi) öteki türlerin yaşam ortamlarını istila eder. Bu gün var olan tüm türler kuvvetli ışık ağacı veya çalı ile ağaççığıdırlar. Süreç içerisinde boylanan türler sözgelimi Kızılçam, Servi başlangıçta alt tabakalarda var olan değişik tür maki garik elemanları uzaklaştırırlar. Alçaklarda ise bir yangın sonucu ortadan kalkan Kızılçam ormanının yerini müdahale edilmezse bugünkü şartlarda süratle azgan (Kantara güney bakı) bakı kuzeye bakıyorsa Sakız ağacı, sandal, ladenler istila eder. Bunlar da kendi aralarında bitmek bilmeyen bir rekabete girerler. Çoğunluk bu rekabetten Azgan ve Ardıç galip çıkar (Karpaz Yarımadası). Kuzey bakıda 400 – 800 metreler arasında rekabet sandal ve çitlemit (Pistacia terebinthus) lehine sonuçlanır. Rüzgara açık alanlarda P. Lentiscus galip çıkar. Öteki türler azgan, ardıç köşeye bucağa sokulurlar. Kuzey bakıda dağcıl ve kurakçıl orman vegetasyonu olan üst tabakada Servi ve Kızılçam alt tabakada da P. Lentiscus, P. terebenthus ve Arbatus andrachne, yangından sonra üst tabaka türleri, alt tabakaya yenik düşerler. Maki elemanlarının yangın sonrası sürgün atma yetenekleri sonucu Kızılçam ve Serviye hayat hakkı tanımazlar. Müdahale yapılmazsa orası makilerin istilasına uğrar. Kantara’da izlenen çoğunluk Sandal (A: andrache) yayılımının kökeni budur. Tabi ki rekabetin bir diğer yönü de vardır. Soğanlı bitkiler çiçekli yıllık bitkiler, son Beşparmak Dağları yangını sonrası (1995) vegetasyon öyle bir seyir izledi ki, yüz yıllardır süren rekabeti üç yıl içerisinde film şeridi gibi izleyebilirsiniz. İlk yıl kuzu göbeği mantarı ve orkide yayılımında olağanüstü bir artış, yaza doğru bir çiçek türü olan ve sadece Beşparmaklarda bazı çıplak kayalar üzerinde izlenen Aslan ağzının (Antisihinum majus) kayalara yakın tüm arazileri istilası, ikinci ve üçüncü yıl optimum yayılım yapması dördüncü yıl yeniden kayalara dönüşü ancak çok daha geniş alanlara (Karmi – Ilgaz arası), (Beylerbeyi – Bufavento hattı) yerleşerek, karsik kayaları çiçek bahçesine dönüştürmesi ender görülecek alaylardandı. Tabi ki orkideler ikinci yıl (1997) daha az nihayet günümüzde tek tük izlenir oldular. İlk yıl (1990) Nisan ayında geniş alanlarda izlenen çam ve servi çimlenmeleri ise bir taraftan alçak maki elemanları cistuslar, diğer taraftan otsu bitkilerin baskısı sonucu %99 oranında yok oldular. Bu kısa gözlem tarihsel süreç içerisinde ormanların başına gelenleri açıklar. Tatlısu – Mersinlik arasında rutubetli bazı kuzey yamaçlarında 1993 de diri örtü temizliği yapılan bir alana dikilen Kızılçamlara Nisan ayında (1994) ziyarete gidildiğinde,
  • 7. -7- kendimizi siglament bahçesinin ortasında bulduk. Genellikle bu tür çalışma alanlarında populasyonu en fazla artan diğer bir tür Adaçayı olmaktadır. Bu hem Beşparmaklarda hem de Yedidalga sırtlarında Adaçayı lehine gelişmelere yol açmıştır. Lavandula stoechan için de Malatya – Ilgaz arası teraslarda ve Yedidalga da su deposunun yanındaki teraslarda olumlu gelişmeler olmuştur. Yine en zengin maki vegetasyonun geliştiği Tatlısu – Mersinlik arasındaki ağaçlandırma çalışmaları sırasında diri örtü temizliği yapılan alanlarda var olan tüm türler eskisinden daha gürbüz ve sayıca daha çok vegetasyona katılmışlardır. Maki türleri yangın ve mekanik müdahalelere dayanıklıdırlar. Bu tür müdahaleler onları kitle populasyonu için uyarır. Sadece Ardıç (Juniperus phoenicia) yangınla ortadan kaldırılınca geri gelmez. Ancak Ardıç direngen bir tür olup, yayılım yaptığı alanlarda grift kuruluşlar kurar. Karpaz yarımadasında Azganla (Calicotone villosa, Genista sphacelata) rekabet halindedir. Gölgede de çimlenebilmesi nedeniyle terk edilen harup, zeytin ağaçlarının dibine kadar sokulur. Boylandığı ve toprak meşcere kurduğu alanlarda maki florasından çıkar ve egemenliğini ilan ederek altındaki florayı yok eder.
  • 8. -7- ilave olarak mantor meşesi (Quercus suber) ve sarıçam (Pinus silvestris) hakkında düşüncelerini açtıktan sonra okaliptüslere değinmektedir. Okaliptüsleri ada insanına tanıtan kişi olması nedeniyle bu türler hakkındaki görüşlerini aktarmakta yarar görüyorum. << Okaliptüs, hakkında konuşmamı gerektirir. Okaliptüs muhteşem ve olağandışı bir ağaçtır. Olağandışı hızlı büyümesinin avantajlarını sunma yanında, üstün kaliteli odun üretir. Farklı uygulamalara kabiliyetli ve çok değerli olduğu kadar ihtiva ettikleri ile sağlığa güç veren değerleri vardır. Büyük başarı ile kullanılan tıbbi ürünlerde yer alır. Her bir parçası birçok endüstride çalışma alanı olarak kullanılır. Avrupa’da üretiminin büyük hayranlığa yol açması ve birçok hayranlarının yaratılmış olması sürpriz edici değildir. Halktaki genel kanı okaliptüsün sınırsız üstün nitelikleri olduğudur. Okaliptüse sahip olmadığı değerler yüklerler ki doğal yararları göz önüne alındığında bunlar yeteri kadar büyük değildir. Resmi önyargı ile dolan botanikçiler ve ormancılar tarafından sevdalanılmış, aleyhinde konuşmaların olmadığı, kullanımı var oluşun bütün gerekleri için savunulmuş, bugüne kadar evrensel şifa ve ağaçlandırmada üstün bir ağaç olarak beyan edilmiştir. Gerçektir ki; Başarılarını her tarafta duyuran çoğu okaliptüs üreticileri, hatalarının etrafa duyulmasına izin vermeyip sessiz kaldılar. Açıkça belirtmek isterim ki; Genel fikre rağmen, Okaliptüs ağaçlandırma (yeniden orman kurmak) için uygun değildir. Birincisi Okaliptüsün dahil olduğu tüm egzotik (yabancı) türlerin gençleşme konusunda büyük rahatsızlıkları vardır. Doğal olarak gençleşmezler. Bunun ötesinde düzenli aralıklarla oluşan şiddetli kışlara dayanamayıp çabuk etkileniyor olmaları en azından verimliliklerini asgariye indirmektedir. Fakat eğer kusurlarına gözlerimizi kapatıp avantajlarını dikkate alırsak, sadece iyi topraklarda, dikkate değer olağanüstü büyüme sağladığı fark edilecektir. Şimdi orman kurmaya ayrılan toprak genellikle kuru ve sığdır. Üzerinde hiçbir şey yapılmaksızın ağaçlandırma yapılamaz. Adanın çıplak arazileri bu durumdadır. Sadece Okaliptüsün ulaşabileceği olağanüstü büyümesi değil, fakat ayni zamanda ülkede varolan birçok türe göre daha az hasılat verecek ve özel önlemler alınmaksızın yaz sıcağına dayanamayacaktır. Hatta tercih edilen topraklarda, süratle toprağı fakirleştirerek kötü bir tür olacaktır. Okaliptüs uygun koşullar altında yerli türlerin yoğunluğu ile kıyaslandığında on kez daha çabuk gelişir. Ayni zamanda yapraklarının oldukça açık olması, yoğunluğunun yüksek olması, ayni peryod içerisinde topraktaki inorganik maddelere on kat daha fazla ihtiyaç gösterir ve bunları daha çabuk tüketir. Bu olgudan dolayı orman ağaçları için tehlikelidir. Çünkü genelde orman olan yerlerde zengin olan toprağı fakirleştirir. Avustralya’da varolan asırlardan beri ayni tip topraklar üzerinde görkemli ormanlar kuran bu türler itiraz nedeni olabilir. Ancak bunlar kendi kendilerine terk edilen bozulmamış, el değmemiş ormanlardır. Sadece yaprakları ve meyveleri
  • 9. -11- 1892-1908 Yılları Arasında Yapılan Ağaçlandırma Çalışmaları Madon’dan sonra ara verilen ağaçlandırma çalışmalarına Bovil’in Orman Dairesini örgütlemesi ve aktif olarak işlerlik kazandırmasından sonra, ancak 1892 yılında yeniden başlanabilmiştir. 1892-1908 yılları arasında Bovil’in Orman Dairesi Müdürlüğü görevini sürdürdüğü dönemde, Kıbrıs’ta gerçekleştirilen ağaçlandırmalarla ilgili verilen Hutchins’in Ormancılık Raporunda verilmektedir.(bakınız Kıbrıs’ta Plantasyon Çalışmaları adlı tablo) Bu dönemde yapılan çalışmalardan sınırlarımız içerisinde kalan ve dikkat çeken çalışmalar, bu günkü Değirmenlik Ormanı sınırları içerisinde yapılan çalışmalar ile, Salamis ağaçlandırmalarıdır. Değirmenlik Flişh Serisinde Yapılan Çalışmalar Bugün ayni adla adlandırılan ormanın, bu günkü Değirmenlik Göletinin doğu ve batı yakalarında yapılan çalışmalardır. O dönemde vegetasyon örtüsü tamamen ortadan kaldırıldığı için, sıkışık alçak tepelerden oluşan ve ara materyali kumtaşı, marn ve kilden ibaret olan flişh serisinin, Lefkoşa’ya yakın oluşu göz önüne alınarak yeni bir örtü ile kaplanmak istenmişti. Yörede ilk çalışmalara 1892 yılında başlandı ve 1903 yılına kadar yaklaşık 189 hektarlık bir sahada sürdürüldü. İlk çalışmalar tohum ekimi şeklinde yapıldı ve başarısızlıkla sonuçlandı. Buradaki sorun topraktaki rutubetin her zaman düşük olmasından kaynaklanmaktaydı. Ekimlerin yapıldığı ilk yıl yağış sezonu çok kötü geçti. Tohum ekimlerinin başarısız olması üzerine Kıbrıs akasyası bahçe saksılarında yetiştirilip öyle dikildi, ancak Hutchins’in aktardığına göre; büyüme yavaştı! Sadece dere yataklarına dikilenlerde doğal gençlikler izlendi. Az sayıda 12 yaşında izlenen küçük çamlar ancak 12 ayak yüksekliğinde vardı ve bunlar üzerinde çamkese böceği gözlemlendiği aktarılmaktadır. Hutchins bu bölge için başarısız olan dikimlerin tamamlanması için E. camaldulensis’in göz önünde bulundurulmasını, Servinin toprak rutubeti olan alanlarda güzel geliştiğini, fakat kuru tepelerde kullanılmamasını önermekte, bu tepeler için Kızılçamın iyi göründüğünü, fakat yavaş geliştiğini not etmiştir. Sahada tahrip edilen ormanlardan geriye kalan yaşlı bireylerle dikimi yapılan çamların vegetasyonu oluşturduğu görülmekteydi. Sahada sadece Kıbrıs akasyasının genelde yetiştirilebileceği görülmektedir. Fakat bu gelişimin Kıbrıs akasyası için zayıf bir gelişim olduğunu not etmekten geri kalmamıştır. Burada Kıbrıs akasyası normal şartlarda yaptığı gelişimi gösterememektedir. Tüm dikimlerin 10x10 ayak aralıklarla yapıldığı ve bu bölgede yangın gözlemlenmediği (vegetasyonun zayıf olması nedeniyle) not edilmiştir. Otlatmaya plantasyonun yanındaki alanlarda izin verilmekte olup, saha içerisinde otlatma zararı tespit edilmemişti. Bu sahanın batısında 1968 yılında Güngörköyü Yolu – Değirmenlik Göleti civarındaki sahada Okaliptüs deneme sahası tesis edilmiştir. Genelde dört tür Okaliptüs ve aralarına Kıbrıs akasyası dikimleri yapılarak tesis edilen saha günümüze kadar gelmiştir. Sahada E. occidentalis, E. surgenti ve E. astringes’in normal geliştiği, E. brosway’in ise zayıf geliştiği gözlemlenmektedir. E. surgenti’nin kil birikintilerinde enerji gelirini yaptığı