3. 2013-2014 GÜZ DÖNEMİ
OSMANLICA KURSU
KURS MAHALLİ
ABANT İRFAN
DERNEĞİ
İL ÖZEL İDARESİ İŞ MERKEZİ
1.BODRUM KAT
NO:13
BOLU / MERKEZ
4.
5. BOLU HALK EĞİTİM MERKEZİ VE HAYRAT VAKFI
OSMANLI TÜRKÇESİ KURS PROGRAMI
BİRİNCİ KUR
HAFTA İÇİ PAZARTESİ ÇARŞAMBA
18:00-21:30
HAFTA İÇİ SALI PERŞEMBE
18:00-21:30
HATFA SONU
09:30-13:00
İKİNCİ KUR
HAFTA İÇİ SALI PERŞEMBE
18:00-21:30
HAFTA SONU
09:30-13:00
ÜÇÜNCÜ KUR
HAFTA İÇİ PAZARTESİ ÇARŞAMBA
18:00-21:30
HAFTA SONU
18:00-21:30
DÖRDÜNCÜ KUR HAFTA SONU
14:00-17.30
11. Öyle ki;
Kim bilir hangi dedesinden
kalmış bir eser veya
eski bir tapu ya da bir paranın,
bir çeşme kitabesinin ya da
her gün kapısından girdiği
okulunun kitabesinden
hem içerik hem de
estetik olarak en küçük bir
fikir sahibi olmayan
gençlerimizin hali ortadadır.
12. Bizden sonraki nesillere
Milli kültürümüzü ulaştırma
sorumluluğumuz bir yana
sanat noktasından dahi
uzak kaldığımız bu mirasın
birçoğu, kendi başına
bir sanat ekolü olabilecek
hattatlarımızın göz nuruyla
bir dantela gibi işlenerek
meydana getirilmiştir.
13. Ancak
ne yazık ki;
bu eserler
artık yabancı
müze ve
koleksiyoncuların
en güzel
köşelerini
süslemektedirler.
14. Ancak
ne acayiptir ki;
tamamen bize
ait olan ve
artık günümüzde
OSMANLICA
olarak tabir edilen
Osmanlı Türkçesini,
İngilizce, Arapça gibi
yabancı bir dil
zannedenlerin sayısı
maalesef
hiç de az değildir.
15. Şans eseri yurt dışına
çıkarılamamış olanlar ise,
bizlerin çoğunlukla
varlıklarından
dahi habersiz olduğumuz
içindir ki;
bu sanat eserlerimiz
keşfedilmeyi beklerken;
birçoğu sahasında otorite
olmuş ve hala bu vasfını
koruyan
el yazması,nadide eserler
kütüphanelerin tozlu raflarında
onları gün ışığına çıkaracak
şefkatli elleri beklemektedirler .
16. Ve yedi asır cihana
hükmetmiş bir
milletin torunları,
bugün önlerine
konulan az sayıdaki
çevirilerin dışında bu
eşsiz kültür
birikiminden İstifade
edememektedirler.
18. Neden bizler de
kendimiz ve
çocuklarımıza
ecdadımızın birikimine
birinci elden ulaşma
imkanı tanımayalım?
Gönlünde Milli
kültürden bir nebze
olsun hissesi
bulunanların bu duruma
kayıtız kalması ve
üzülmemesi mümkün
değildir.
19. Yabancı araştırmacıların
Osmanlı Türkçesini öğrenerek
yaptıkları araştırmalardan, bu
gün ancak yabancı dil bilenler
istifade edebilirken; bilimsel
çeviriler de referans olarak milli
kütüphanelerimizi
göstermektedir.
20. Tarih, edebiyat, sosyoloji,
ilahiyat vb. bilim dallarında
Osmanlı Türkçesiyle ciddi
eserler verilmiş olması,
araştırmacıların Osmanlı
Türkçesini okumasını ve
öğrenmesini şart kılmaktadır.
21. İnsanlar geçmişlerini merak
ediyorlar, temellerini arıyorlar.
Ararken geçmişle alakalı olarak
çok az miktarda eserin
Latin alfabesine aktarılmış
olduğunu görüyorlar.
Diğer metinlere, yüz binlerce
esere bir şekilde ulaşmak
istiyorlar.
22. Bunun dışında dini kaynaklara
yöneliyorlar ve bu sebeple bir şekilde
Osmanlıca metinlere müracaat etmek
zorundalar. Ya da bazen evde
babadan, dededen kalma metinler,
tapu kayıtları oluyor ve bu insanları
harekete geçiriyor.
Böylece ev hanımı da
iş adamı da
Osmanlıca kursunun yolunu tutuyor.
23. Bugün OSMANLICAYI
öğrenmek, öz yurdunda kendi
kültürüne yabancı kalmış bir
neslin vicdanında, ecdadına
ve tarihine karşı çok geç
kalınmış bir fikir borcudur.
24. Bu kurslar,
Osmanlı Türkçesini
Okuma ve Yazma kursu adı
altında iki yıldır
düzenlenmekte olup,
yukarıda bahsedilen
Milli kültür hazinemizin
kapısını az da olsa aralayarak
yeni kuşaklara bu hazinenin
kıymetini ve tadını
ulaştırmayı hedeflemektedir.
26. AHMET YESEVİ TÜRBESİ
Sevmez sözde bilginler,
Bizim Türkçe dilini,
Bilgeler konuşursa,
Açar gönül ilmini.
Hoca Ahmet YESEVİ
27. Her dil imparatorluk dili olamaz.
Çünkü her millet imparatorluk kuramaz.
Türk milleti tarafından fethedilmiş
topraklar nasıl Türk vatanı olmuşsa,
aynı millet tarafından fethedilmiş
kelimeler de öyle Türk kelimesi olmuştur.
Asırlarca Türk'ün malı olmuş,
Türk sesiyle ve Türk sanatıyla işlenmiş;
ev, âile, köy Türkçesine,
aşk ve îman Türkçesine girmiş;
Türk'ün heyecânına işlenip vicdânına yerleşmiş
ve Türk olmuş kelimeler de verilemez!..
Bunlar, bizim zafer ve şeref hâtıralarımızdır.
Nihad Sâmi BANARLINihad Sâmi BANARLI
28. PEYAMİ SAFA
Yeryüzünde milli kütüphanelerindeki
eserlerin dilini ve harflerini
bilmeyen, bunları okumaktan
aciz bir tek millet var mıdır?
Tarihinden edebiyatından,
ilmi, felsefi ve dini eserlerinden,
milli kültür hazinelerinden
haberi olmayan bir miletin
bir toprak parçasında
rastgele toplanmış bir
kuru kalabalıktan farkı nedir?
Avrupalılar okullarında
Shakesper’e,
Milton’a, Schiller’e, Voltaire’e dair
bilgi verirken talebeye bu yazarların
okul kütüphanesindeki eserleri de
okutulur.
Bir kitabın bir parçası değil, tamamı
okutulur.
29. PEYAMİ SAFAPEYAMİ SAFA
Bugün yirmi yaşlarında
bir Türk genci Naima’yı, Fuzuli’yi,
Cevdet Paşa tarihini orjinalinden
okuyamaz.
Yeni yazıya çevirisini okusa da
anlayamaz.
Bu talihsiz delikanlı için
Baki’nin o muhteşem “Mersiye” si
Galib’in o enfes “Hüsn ü Aşk” ı
Hamid’in “Tarık Bin Ziyad”ı simsiyah
karanlıklara batmış muazzam
abidelerdir.
O zavallıcık bu eserlerin arasında,
İstanbul’un göklere fırlayan tarihi
eserlerri
arasında iki gözü kör dolaşan bir turist
gibi gezip durur. Kendi tarihini, atasını,
dilini,
edebiyatını bilmez ve sevmez. Yani
kendini
bilmez ve sevmez.
30. Kamus bir milletin hafızası,
yani kendisi; heyecanıyla,
hassasiyetiyle şuuruyla.
Kamusa uzanan el
namusa uzanmıştır.
Her mukaddesi yıkan
Fransız ihtilali,
tek mukaddese
saygı göstermiştir:
kamusa……
Heyhat! batıda
cinnet bile terbiyeli.CEMİL MERİÇ
CEMİL MERİÇ
31. CEMİL MERİÇ
Osmanlıca ilgisini iyi
ama geç kalınmış bir
hamle olarak
değerlendiren
araştırmacı- yazar
Dursun Gürlek şunları
söylüyor: “Rahmetli
Cemil Meriç’ten
defalarca duydum.
32. Türkiye’de Osmanlıca öğrenmenin Arapça öğrenmek
kadar hatta daha mühim olduğunu söylerdi. Çünkü
kütüphanelerimiz Osmanlıca eserlerle dolu ve işin
garibi bu eserlere bizden çok Avrupalı oryantalistler
ilgi gösteriyor. Düşünebiliyor musunuz benim
kütüphanemdeki eserleri bir Fransız ya da İngiliz
araştırıcı rahatlıkla okuyup çevirebiliyor, ben tabiri
caizse bön bön bakıyorum. Yahut çevremdeki mezar
taşlarını okuyamıyorum. Dedemden kalan tapu
belgesini okuyamıyorum. En güzel tarihi eserler
İstanbul’da, fakat Osmanlı çeşmelerinin, camilerinin
kitabelerini okuyamıyorum. Tabii bu lüzum, bu boşluk
gün geçtikçe daha iyi açığa çıktığı için Osmanlıcaya
rağbet var. Kanaatim odur ki rağbet artacak.”
33. Osmanlı Türkçesi;
Türklerin yüzyıllar boyunca
geliştirdikleri özgün bir dildir.
Arapçadan da Farsçadan da
yararlanmış ama ikisi
de olmamış;
yeni Türk kuşakları
Osmanlı Türkçesini
anlayabilmelidir ki,
gelecekle geçmiş arasındaki
köprüyü sağlam
kurabilsinler.ATİLLA İLHAN
ATİLLA İLHAN
35. Osmanlıca öyle
Fransızca ve Rusça gibi
ayrı dil olarak anlaşılamaz,
Arap harfleriyle
yazılan bir Türkçedir.
Her dil asırdan asıra bazı
değişiklikler geçirir ama bu
durum ayrı bir dilden
söz etmeyi gerektirmez.
Nihayet anneannemizle
dedemizin mektuplaşma
dilidir.İLBER ORTAYLI
İLBER ORTAYLI
37. MURAT BARDAKÇI
MURAT BARDAKÇI
Ben şunu söylüyorum:
Türkiye'de Osmanlıca bilmeyen
entelektüeller cahildir.
1928 öncesi yazılmış
şeyleri okuyamıyorsanız eğer,
hiç 'okur-yazarım' diye geçinmeyin.
Bugün bir İngiliz entelektüeli
Shakespeare'i,Shelly'yi okur, bilir.
Bizimkiler Nedim'i, Fuzuli'yi anlamaz,
Şeyh Galip'i utanmadan
İngilizcesinden okurlar.
Birçok tarih kitabı hâlâ
Osmanlıcandır bizde.
Kendi kültürünü bilmeyen
entelektüel olamaz.
38. Osmanlı İmparatorluğu
zamanında kullanılan dil,
şüphe yok ki Türkçeydi.
İçinde fazlasıyla Arapça ve
Farsça kelime bulunmasına
rağmen cümle yapısı Türkçeydi.
Bugün de anlaşılabilen
ve sade bir Türkçeyle
yazılmış olan metinleri
gözden uzak tutmamalıyız.Prof Dr.
Hamza ZÜLFİKAR
39. Fatih Sultan Mehmet dönemi
tarih yazarlarından Tursun Bey’in
yazdığı Târîh-i Ebü’l-Feth adlı eseri
okurken işaretlediğim bazı cümleler
vardı. “Osmanlıca mı, Osmanlı
Türkçesi mi?” tartışmasında aklıma bu
eserde işaretlediğim cümleler geldi;
birkaçını aktarayım.
Gel imdi her gün ah eyle,
Günahlarını anup inile;
Biz kıssaya girelim, sen dinle ...
Prof Dr. Hamza ZÜLFİKAR
40. Vasıflı insan
olmak isteyen
her Türkiyeli genç
mutlaka ve mutlaka
zengin,edebi,
yazılı Türkçeyi,
yani Osmanlıcayı
iyi derecede
öğrenmekle mükelleftir.Mehmet Şevket EYGİ
41. Osmanlıca bilmeden
köylü, bakkal, işportacı,
kasap, esnaf olunabilir,
ama münevver, yüksek tabaka
mensubu, kültürlü olunamaz.
Yeterli Osmanlıca bilmenin
ölçüsü de şudur:
Zevk ve haz alarak,
mânasını anlayarak
Türk dilinin en büyük şairi
Fuzulî’nin divanını,
aslî metninden okuyabilmek…”Mehmet Şevket EYGİ
42. Türk diline yapılan
kasıtlı müdahaleler
sonunda dilimizin
gittikçe fakirleşmekte
ve ifade yeteneğini
kaybetmekte oluşudur.
SERVET KABAKLI
43. Daha önce kullanılmış olan;
aşikar, bedihi, dekolte, münhal,
müstehcen, vazıh, bariz, gibi
12 kelimenin bir tek -açık- kelimesiyle
karşılanması dilde nasıl bir kavram
kargaşasına yol açar?
Nüanslar nasıl kaybolur ve bu müdahale
Dili nasıl fakirleştirir, düşünülmeye değer!
Bu pek çok misalden Bir tanesidir.
SERVET KABAKLI