ÖZET: Sağlıklı bir demokrasi, vatandaşın birey ya da topluluk olarak politika belirleme ve karar alma süreçlerine katılımını gerektirir. Bu katılım aynı zamanda devlet için bir dış denetim oluşturmaktadır. Vatandaşın Devletten Hesap Sorma Gücü demokrasi tarihiyle evrilen ve gelişen kritik bir alandır. Daha iyi kamu yönetimini hedefleyen bu mekanizmalar bütünü AB başta olmak üzere uluslararası hukukta ve uygulamalarda da kapsamlı yer bulmaktadır. Zira demokrasinin sağlıklı çalışabilmesinin en önemli unsurları arasında yer almaktadır.
Beginners Guide to TikTok for Search - Rachel Pearson - We are Tilt __ Bright...
Vatandaşın Devlet Yönetiminde Hesap Sorabilme Gücü
1. 14 Mart 2014, TÜSİAD Tartışma Makaleleri Dizini, Fikir Üreten Fabrika’dan
Başlarken
“Hesap Verebilirlik/Sorulabilirlik”
uluslararası literatürdeki ifadesiyle
“Accountability” Türkiye’nin farklı
evrelerinde pek çok farklı şekilde
algılanmış ve sıklıkla ihmal edilmiş
bir kavram. Bu durumun pek çok
diğer örnekte olduğu gibi burada
da kültürel yapı ve kavramlara
karşılık gelen tercümelerin
seçiminde semantik kökenlerle de
ilgili olduğu iddia edilebilir. Zira
Türkiye’de ve Türkçe’de “Hesap
Sorma” çoğu kez güçlü bir
muktedir
gücün
yapabileceği,
içerisinde
kısmen tehdit
içeren bir
kavram olarak
algılanırken,
“Hesap
Verme” de
ancak güçsüzün güçlüye karşı bir
zorunluluğu, gönülsüz ve olumsuz
bir uygulama olarak algılanma
eğilimindedir. Dolayısıyla
vatandaşın “Devlet” gibi kudretli
bir güçten hesap sormaya cüret
etmesi zaman zaman (belki de
sıklıkla)haddini aşan ve
konumunu bilmez gafilane bir
yaklaşım olarak etiketlenmektedir.
Keza iktidarın yönetimindeki
devlet, yolda yürüyen vatandaş
nezdinde “Devlet Baba” şeklinde
figürize edilen koruyucu ve
kadrinden sual olunmaz bir
muktedir güçtür. Öte yandan
küresel düzlemde bu kavram,
kuşkusuz tarihsel gelişmelerin de
etkisiyle, çok daha farklı
algılanmaktadır. Kısaca:
Firmaların daha kaliteli
yönetilebilmesi amacıyla
geliştirilen “Kurumsal Yönetim”
yaklaşımının, devlet yönetimi ve
demokrasideki kalite arttırıcı
izdüşümü olarak
değerlendirilebilir.
Böylelikle günümüzde
“sağlıklı” olarak
nitelendirilen pek çok
demokraside geniş,
hatta yaratıcı ve
yenilikçi uygulama
alanları bulan “Hesap
Verebilirlik” kavramı
kamusal güç kullanımının
meşruiyetinin temelinde yer
almaktadır. Devlet yönetiminde
kalitenin yükselmesine yardımcı
olan bu unsur, aynı zamanda
devlet mekanizmasının en önemli
denge-denetleme
mekanizmalarından birisi olarak
bir tür otomatik düzeltme
fonksiyonu da icra etmektedir:
Dolayısıyla son derece hayatidir!
ERAY AKDAĞ – TÜSİAD ANKARA DAİMİ TEMSİLCİSİ
VATANDAŞIN DEVLET YÖNETİMİNDE – HİZMETİNDE
HESAP SORABİLME GÜCÜ
ÖZET:
Sağlıklı bir demokrasi,
vatandaşın birey ya da
topluluk olarak politika
belirleme ve karar
alma süreçlerine
katılımını gerektirir. Bu
katılım aynı zamanda
devlet için bir dış
denetim
oluşturmaktadır.
Vatandaşın Devletten
Hesap Sorma Gücü
demokrasi tarihiyle
evrilen ve gelişen kritik
bir alandır. Daha iyi
kamu yönetimini
hedefleyen bu
mekanizmalar bütünü
AB başta olmak üzere
uluslararası hukukta ve
uygulamalarda da
kapsamlı yer
bulmaktadır. Zira
demokrasinin sağlıklı
çalışabilmesinin en
önemli unsurları
arasında yer
almaktadır.
«NİTEKİM
DEMOKRASİNİN EN
KÖTÜ DEVLET YÖNETİM
SİSTEMİ OLDUĞU
SÖYLENEGELMİŞTİR,
BUGÜNE KADAR
DENENMİŞ DİĞER BÜTÜN
SİSTEMLER HARİÇ.»
SIR. W. CHURCHILL
2. Vatandaşın Devlet Yönetiminde – Hizmetinde Hesap Sorabilme Gücü
ERAY AKDAĞ – TÜSİAD ANKARA DAİMİ TEMSİLCİSİ
Cevaplanması Gereken Sorular
Bu perspektif doğrultusunda
birbiriyle ilgili pek çok alanı ortaya
koymak kaçınılmaz aslında. Zira
bu alandaki pek çok başlık kendi
başına çok önemli olsa da,
sadece bir araya gelince bütünü
oluşturabilmektedir. Ancak bu
kısa analizin sınırları dâhilinde her
bir konuyu bütün boyutlarıyla tam
olarak ele almak imkansızdır.
Buna karşın her konuyu tek tek
incelemek mümkün olmasa da,
en azından bir seri soruyu akla
getirmek ve belki bunlara kısaca
değinmek mümkün ve anlamlıdır.
Dolayısıyla en azından aşağıdaki
sorulara, cevaplanmayı ve
araştırılmayı hak eden konular
olarak yer vermek gerekir:
Vatandaş Olmak ve Hesap
Sormak Niçin Önemlidir?
Demokrasi mi, Yoksa «Sağlıklı»
Demokrasi mi?
AB’den ve AB Üyeleri’nden
Örneklere ve Mekanizmalara
Baktığımızda Ne Görüyoruz?
Düzenleyici Etki Analizi ve
Türkiye Bugün İtibarı ile
Nerededir?
Türkiye Kamu Yönetiminde
“Hesap Verebilirlik”
Bağlamında Genel Olarak
Nerededir?
Türkiye’nin Önümüzdeki
Dönemde Nasıl Bir Yol Haritası
İzlemesi Gereklidir?
Vergileme, Temsil ve Magna Carta
Demokrasi dünyanın pek çok
ülkesinde farklı denge – denetim
mekanizmaları ile
uygulanmaktadır. Kuşkusuz
bunların ilk ve en başarılı olanları
arasında Birleşik Krallık (BK) ve
Amerika Birleşik Devletleri (ABD)
uygulamaları özel bir konuma
sahiptir. Her ne kadar bu
sistemlerin de kendilerine has zayıf
ve güçlü yönleri olsa da, dünyanın
en başarılı ya da sağlıklı demokrasi
uygulamaları arasında yer aldığı
tartışmasızdır.
Bu noktadan hareketle ABD
devriminin ve demokrasi
anlayışının temeli olan Boston Çay
Partisi1 tarihte özel anlardan
birisidir. “(Karar Alma Süreçlerinde)
Temsil Olmadan Vergileme
Yapılamaz!” şiarıyla özdeşleşen bu
olay aslında vatandaşların devlet
yönetimine katılma hakkının,
dolayısıyla devletin sivil irade ile
denetlenmesinin ve devlete
1 Pek çok diğer kaynak öncesinde giriş olarak:
http://tr.wikipedia.org/wiki/Boston_%C3%87ay_
Partisi – GÖRSEL: Serbest telifli medya.
hesap sormanın en temel
argümanlarından birisini
oluşturmuştur.2 Ancak yönetime
katılma ve yönetimi denetleme,
yani yönetimden hesap sorma
hakkı aslında çok daha öncesinde
kabul edilen tarihin akışını
değiştiren belgelere not düşülen
konulardan birisidir.
Bu alanda en meşhur örneklerden
birisi tereddütsüz 1215 tarihli
“Büyük Özgürlük Fermanı – Magna
Carta Libertatum”dur. Tarihi
değiştiren belgelerden birisi olarak
kabul edilen Magna Carta’nın3
pek çok açıdan hayati önemi
2 Vergi Direnci konusuna kısa bir bakış için:
Kerim Gök, "Vergi Direncinin Gelişimi",
Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, Sayı: 1, Cilt
XXII, 2007, s. 143-163, http://bit.ly/1k9gKwo
(21.06.2014)
3 GÖRSEL: Serbest telifli medya:
http://tr.wikipedia.org/wiki/Magna_Carta
bulunmakla birlikte, bu belgeyle
zımnen güvence altına alınan şu
üç konu özellikle dikkat çekicidir:
Kralın kararları, ekonomik
aktörleri iktisaden etkileyeceği
için bu kararlara dair aktörlerin
görüş belirtme hakkı,
Ödedikleri vergilerle Krallığı
finanse edenlerin yönetime
katılma hakkı,
“Hür” vatandaşların somut ve
orantılı bir gerekçe
gösterilmeksizin Kralın keyfine
göre cezalandırılamayacak
olması (Hukukun Üstünlüğü).
3. Vatandaşın Devlet Yönetiminde – Hizmetinde Hesap Sorabilme Gücü
ERAY AKDAĞ – TÜSİAD ANKARA DAİMİ TEMSİLCİSİ
Hesap Verme İlişkisi ve Katılım
Demokrasinin beşiği kabul edilen
İngiltere’nin tarihindeki bu sayfa
zamanla “nevi şahsına münhasır”
İngiliz Anayasa Hukuku’nun en
temel belgelerinden oldu.4
Bu adımın ardından tarihsel
olarak Hesap
Sorma, Hesap
Verme, Denetim
ve Katılım
kavramlarının
etkileşiminin
zamanla
gelişerek
demokrasinin sağlıklı işlemesinde
bir ana mekanizmanın dört
ayağını oluşturageldiği iddia
edilebilir.
Ancak unutulmamalıdır ki
devletin denetimi sadece iki
şekilde hayata geçirilebilir:
Devletin Gönüllü Olarak
Mekanizma Üretmesi
Bireyin/Vatandaşın Talepleri
(Anayasal Katılım Hakkı)
Boston Çay Partisi ve Magna
Carta örneklerinde de görüldüğü
gibi tarihte ve ülke örneklerinde
bu iki süreçten bazen birisi, bazen
diğeri, bazen ise ikisi birlikte ortaya
çıkmıştır. Ancak şunu açıkça
belirtmek gerekir ki; muktedir
kuvvet olarak siyasi iradenin kabul
etmediği bir hesap verme, katılım
ya da denetim ilişkisinin var
edilmesi mümkün değildir! Keza
birinci örnekte İngiliz ve ABD
Hükümetlerinin, ikinci örnekte ise
4 İngiltere’de çok sayıda belge ve içtihat
anayasa hukukunu oluşturur:
http://www.parliament.uk/business/publicatio
ns/research/notes-on-parliament-and-
constitution/ (21.06.2014)
Kralın kabulü ve resmi onayıyla
yeni bir dönem ve yönetim
anlayışı hayata geçmiştir. Yani
siyasi irade gönüllü ya da
gönülsüz olarak kendi yetkisini
paylaşmak, kendisini denetletmek
ve kendi elinde
bulunan yönetme
yetkisini bu
yetkinin kaynağı
olan toplumla
paylaşmak
tercihlerini ortaya
koymuştur. Bu
durum, zaman içerisinde adaletsiz
uygulamaların yanı sıra;
“kararların sonuçlarına dair bilgisiz
ya da hatalı öngörülere dayanan
süreçlerin de düzeltilmesi”
sonuçlarını doğurmuştur
denilebilir.
Bugün bürokrasi ve kırtasiyeciliği
azaltmayı hedefe koyan Kırmızı
Bandı Kesmek5 ve Düzenleyici Etki
Analizi6 (DEA) çalışmaları
konusunda İngiltere’nin bu kadar
katılımcı ve başarılı olmasının
temel sebeplerinden birisi belki de
bu çekişmeli döneme
dayanmaktadır. Dolayısıyla şunu
iddia etmek mümkündür: Güçler
Ayrılığı İlkesinin sacayaklarını
oluşturan Yasama, Yürütme ve
Yargı devletin “iç denetimini”
sağlarken, en az bunlar kadar
gerekli bir diğer vazgeçilmez de;
vatandaşın devleti denetlemesi,
5 Kırmızı Bant ve İngiltere uygulamaları:
http://www.parliament.uk/business/publicatio
ns/research/notes-on-parliament-and-
constitution/ (21.02.2014) ve
http://www.redtapechallenge.cabinetoffice.
gov.uk/home/index/ (21.06.2014)
6 İngiltere’de DEA uygulamaları (21.06.2014):
http://www.legislation.gov.uk/ukia
yani “dış denetimdir”. Bu dış
denetim gerek sade vatandaşın,
gerek iş dünyasında yer alan
vatandaşların; bireysel ya da
kolektif olarak üstlenmesi
kaçınılmaz olan bir hak ve
sorumluluktur. Her ne kadar bu
denetimde bireylerin rolü çok
önemliyse de daha etkili denetim
geleneksel olarak sivil toplum
kuruluşları ve meslek örgütleri gibi
yapılar aracılığıyla
gerçekleşmektedir. Bu noktada
katılım konusuna da özel bir vurgu
gereklidir. Zira denetim, herhangi
bir düzeyde katılım olmaksızın
gerçekleştirilmesi mümkün
olmayan bir faaliyettir. Ayrıca
karar alma ya da uygulama
süreçlerine katılımın bilfiil kendisi,
gerçekleştirilebilecek en etkili aktif
denetim türüdür.7
Türkiye’de denetim kavramı
genellikle her şey bittikten sonra
geriye dönük bir muhasebe
olarak algılanmaktadır. Bu aslında
büyük bir yanılgıdır ve bu yaklaşım
pek çok dönülebilir hatanın
düzeltilmesini de imkânsız hale
getirir. Oysa denetim ex-post,
yani bir hukuki düzenleme ya da
uygulama sonrasında olabileceği
gibi ex-ante ve hatta uygulama
sırasında, yani eşzamanlı olarak
da gerçekleştirilebilmektedir.
Denetimin zamanı ise denetim
mekaniğinin, yani yöntemin en
önemli belirleyicisidir.
7 Bu konuda temel kavramlara bakış için: John
M. Ackerman, (2005) "Social Accountability in
the Public Sector: A Conceptual Discussion",
The World Bank Social Development Papers
(Participation and Civic Engagement), P.:82
(21.06.2014) http://bit.ly/1nYHFw4
ANCAK ŞUNU AÇIKÇA
BELİRTMEK GEREKİR Kİ;
MUKTEDİR KUVVET OLARAK
SİYASİ İRADENİN KABUL
ETMEDİĞİ BİR HESAP VERME,
KATILIM YA DA DENETİM
İLİŞKİSİNİN VAR EDİLMESİ
MÜMKÜN DEĞİLDİR!
4. Vatandaşın Devlet Yönetiminde – Hizmetinde Hesap Sorabilme Gücü
ERAY AKDAĞ – TÜSİAD ANKARA DAİMİ TEMSİLCİSİ
Avrupa Birliği’ne Bakış
Avrupa Birliği (AB)
uygulamalarına bakıldığında ilk
dikkat çeken unsur belki de
hesap verebilirliğin aslında İyi
Yönetişim (Good Governance)
temelinde ele alınıyor
oluşudur.8 Dolayısıyla
devletlerin kaliteli
yönetilebilmesi için de
Kurumsal Yönetimin dört ana
ilkesinin geçerli olduğu
söylenebilir:
Şeffaflık
Hesap
Verebilirlik
Adillik
Sorumluluk
Bu temel
yapının ardından değinilmesi
gereken ilk konu başlığı
kaçınılmaz olarak Yolsuzlukla
Mücadele çalışmalarıdır. Zira
devletin hesap verebilirliğinde
yegane konu olmasa da temel
ve belki de en önemli
konulardan birisi budur. İşte
bundan dolayıdır ki Yolsuzlukla
Mücadele; AB katmanları dahil
uluslararası işbirliğinin son
derece gelişmiş ve yaygın
olduğu bir alandır.9 Keza bu
alanda uluslararası ve ulusal
pek çok hukuki düzenleme, el
kitabı ve rapordan oluşan
kapsamlı bir müktesebat
8 2001 tarihli ama anlamlı bir kaynak için:
AB Komisyonu Dokümanı European
Governance – A White Paper COM(2001)
428 final, (2001/C 287/01)
http://bit.ly/1z4lVYl (21.06.2014)
9 Kapsamlı bir liste için bakınız: Yolsuzluğa
Karşı Ulusal ve Uluslararası Yapılar:
http://www.track.unodc.org/ACAuthoritie
s/Pages/home.aspx (21.06.2014)
bulunmaktadır. Ancak yine
unutulmamalıdır ki denetim ve
hesap verme ilişkisinde
yolsuzluk temel konu ve belki
en önemli unsurlardan birisi
olsa da yegane unsur değildir!
Denetim ve hesap verme
ilişkisinde: (i) Sivil Toplum ve
Özel Sektör Kuruluşlarının
politika yapım ve yasama
süreçlerine katılımı, (ii) alternatif
çözüm önerilerinin
birlikte
değerlendirilmesi,
(iii) sonuçlarla
tekrar gözden
geçirilerek yeniden
tasarlanması, (iv)
Daha İyi, hatta
Akıllı Mevzuat Tasarımı (Better /
Smart Regulation)10 ve
Düzenleyici Etki Analizi, (v) e-
Devlet uygulamalarının
geliştirilmesi, (vi) Bekçilerin
(Whistleblower) hukuki
korunması11 başta olmak üzere
pek çok derin çalışma olanı
bulunmaktadır.
Bu açıdan bakıldığında
demokrasinin temel
araçlarından birisi olan seçim
sandığı uygulaması aslında
diğer pek çok demokratik
unsur ve uygulama ile
10 Bir süredir gelişen bu önemli Akıllı
Regülasyon çalışmaları için:
http://ec.europa.eu/smart-regulation/
(21.06.2014) ve http://www.oecd-
ilibrary.org/governance/better-regulation-
in-europe_20790368 (21.06.2014)
11 Türkiye’de Maliye Bakanlığı ve Sosyal
Güvenlik Kurumu tarafından kısmen
uygulanan bu önemli konu için:
http://bit.ly/1iUGl12 (21.06.2014) ve
http://bit.ly/1qtIWl1 (21.06.2014)
desteklenmeye muhtaç
olduğu tescil edilmiş, ancak
kritik rolünü koruyan bir
uygulamadır.
Etki Analizi
Demokrasinin temel ilkeleri
doğrultusunda vatandaşa
(dolayısıyla sivil topluma ve
özel sektöre) devletin hesap
vermesi ve kendisini
denetletmesi konusunda
vurgulanması gereken başlık
belki de Düzenleyici Etki Analizi
uygulamasıdır. Zira ülkemizde
bir süredir ihmal edilen bu alan
Türkiye için kısa vadede
uygulanabilir ve sonuç yaratır
güçte somut bir yol haritası
sağlayan teknik ve pratik bir
uygulamadır.12 Ayrıca gerek
denetim ve hesap verme,
gerek ülkelerin rekabet gücü
ve kaliteli politika tasarımı için
kuşkusuz “hayati” olarak
değerlendirilmektedir.
Türkiye mevzuatına sadece son
10 yıl içerisinde giren bu
“hayati” konuda, dünya
örnekleri oldukça uzun bir
geçmişe sahiptir ve 1974
yılından itibaren İktisadi İşbirliği
ve Gelişme Teşkilatı (OECD)
12 Etki Analizi hakkında ek bilgi için:
Müberra GÜNGÖR ve Gökhan EVREN,
"Kapsam, Uygulama, Deneyimler ve
Öneriler: Mobil Arabağlantı Ücretlerinin
Düzenlenmesine İlişkin Ardıl DEA
Çalışması", Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu - Kasım 2009
http://bit.ly/1qMC3ZQ (21.06.2014)
HESAP VEREBİLİRLİKTE DE
KURUMSAL YÖNETİMİN
ANA İLKELERİ GEÇERLİDİR:
• ŞEFFAFLIK
•HESAP VEREBİLİRLİK
• ADİLLİK
• SORUMLULUK
5. Vatandaşın Devlet Yönetiminde – Hizmetinde Hesap Sorabilme Gücü
ERAY AKDAĞ – TÜSİAD ANKARA DAİMİ TEMSİLCİSİ
üye ülkeleri tarafından
kullanılmaktadır.13
Etki analizi son on yıllardaki
verimli sonuçları doğrultusunda
AB’de de o
kadar büyük
önem
kazanmıştır ki;
sadece 2003 –
2007 arasındaki
5 yıllık
dönemde AB
düzeyinde 287 Etki Analizi
çalışması Avrupa
Komisyonu’nca tamamlanmış
ve yayımlanmıştır. Yine bu
alanda en başarılı örneklerden
Birleşik Krallık da sadece 6 yıllık
2008 – 2013 döneminde
toplam 2 734 Etki Analizi
yaparak raporlarını şeffaf bir
biçimde internet üzerinden
kamuoyu görüşüne sunmuştur.
Bu noktada etki analizlerinin
sadece sonuç raporlarının
değil, pek çok örnekte sivil
toplum ve iş dünyası görüşüne
sunulan konsültasyon
versiyonlarının da aynı şeffaf
çerçevede yayımlandığına
özellikle dikkat çekmek gerekir.
Bu şeffaflık boyutuna paralel
olarak; etki analizlerinin kamu
ve özel sektör paydaşlarınca
kalite ve içerik denetimine tabi
tutulması da bu sürecin vaz
geçilmez bir unsuru olarak
karşımıza çıkmaktadır. Bu
alanda alınan en önemli
13 OECD’nin internet sitesinden Düzenleyici
Etki Analizi Hakkında bilgi için:
http://bit.ly/1ok2F3g (21.06.2014)
önlemlerden birisi münhasıran
etki analizlerinin kalitesini
yükseltmek amacıyla Avrupa
Komisyonu tarafından 2006
yılında oluşturulan
Etki Analizi
Kurulu’dur.
Kurul’un 2012
Raporu’ndaki
verilere göre
sadece 2007 –
2012 arasındaki 6
yılda 583 Etki Analizi, Kurul
tarafından incelenmiş ve Etki
Analizi Kurulu tarafından
bunlara ilişkin 765 geliştirme-
tadil önerisi/talimatı
sunulmuştur.14 Bu tadil çağrıları
sonucunda sadece 2009 –
2012 arasındaki 4 yıllık
dönemde nihai Etki Analizi
raporlarında gerçekleştirilen
değişiklik sayısı 238 olmuştur.
Özellikle vurgulanması gereken
bir diğer nokta da etki
analizlerinin sadece mevzuat
düzenlemeleri için değil,
bunlara yol açacak ana
politika alanları ve hatta yol
haritaları için de yapılmasının
önemidir. Keza yukarıda
değinilen AB düzeyindeki 583
etki analizinin %69’u yasama
sürecine dair iken, geri kalanları
yasama süreci dışındaki
alanlarda gerçekleştirilmiştir.
Bu alanda daha çok bilgi
alabilmek amacıyla Avrupa
Komisyonu’nun 2009 tarihli Etki
14 European Commission Impact
Assesment Board Report - 2012:
http://bit.ly/1o2nEGg (21.06.2014)
Analizi Kılavuzu15, yine
Komisyon’un 2014 yılı etki
analizlerini ve bunlara dair
Kurul görüşleri sayfası16, görüşe
açık konsültasyonlar sayfası17
ve Avrupa Komisyonu için
düzenlemelerin fayda ve
maliyetlerine ilişkin hazırlanan
raporu18 öncelikle gözden
geçirmekte faydalı bilgi
kaynakları arasında yer
almaktadır.
…ve Türkiye
Türkiye Cumhuriyeti, devletin
vatandaşa hesap vermesi,
kendini denetletmesi, sivil
toplumun yasama süreçlerine
katılımcılığı, politika belirleme
öncesi açık konsültasyon,
birlikte yeniden değerlendirme,
e-devlet yapılanması, akıllı
mevzuat tasarımı ve resmi
işlemlerin şeffaflaşması gibi
değindiğimiz başlıkların
tamamının oluşturduğu
alanlarda değişken bir yapı
sergilemektedir.
Ülkemizde nispeten yeni bir
çalışma alanı olan bu konuda
en kapsamlı girişimlerden birisi
kuşkusuz “Kamu Yönetiminin
Temel İlkeleri ve Yeniden
Yapılandırılması Hakkında
Kanun”un 15 Temmuz 2004
tarihinde Türkiye Büyük Millet
15 European Commission Impact
Assesment Guidelines (2009):
http://bit.ly/1lN4je2 (21.06.2014)
16 Etki Analizileri Listesi ve Metinleri için:
http://bit.ly/1lN45DQ (21.06.2014)
17 Avrupa Komisyonunda Görüşe Açık
Konsültasyon Çağrıları:
http://bit.ly/1iUGiSN (21.06.2014)
18 Regülasyonun maliyetlerin ilişkin bir CEPS
yayını: http://bit.ly/1qMBJKC (21.06.2014)
AB DÜZEYİNDEKİ
583 ETKİ ANALİZİNİN %69’U
YASAMA SÜRECİNE DAİR
İKEN, GERİ KALANLARI
YASAMA SÜRECİ
DIŞINDAKİ ALANLARDA
GERÇEKLEŞTİRİLMİŞTİR.
6. Vatandaşın Devlet Yönetiminde – Hizmetinde Hesap Sorabilme Gücü
ERAY AKDAĞ – TÜSİAD ANKARA DAİMİ TEMSİLCİSİ
Meclisi’nde kabul edilmesi
olmuştur. Bu kanunun 5.
maddesi “Kamu yönetiminin
kuruluş ve işleyişinin temel
ilkeleri” arasında “Yapılacak
yeni düzenlemeler ve
kurulacak
birimler için
düzenleyici etki
analizi yapılır.”
Hükmünü
içermekteydi.19
Ancak
dönemin
Cumhurbaşkanı
tarafından veto edilen bu
kanun daha sonra tekrar ele
alınmamış ve mevzuatın
parçası olma ya da yürürlüğe
girme şansı bulamamıştır.
Dolayısıyla etki analizini kanuni
bir süreç olarak mevzuata
yerleştiren temel mevzuat 10
Aralık 2003 tarihinde kabul
edilen 5018 sayılı “Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu”
olarak görünmektedir. Halbuki
bu kanun etki analizine birden
çok maddede yer verse de,
etki analizini münhasıran
“kamu maliyesinin temel
ilkeleri” bağlamında ele
almaktadır. Yani bu kanunda
etki analizi sadece bütçe ve
proje tekliflerinde
gerekçelendirme süreçlerinin
vazgeçilmez bir unsurudur.
Böylelikle etki analizi başta
olmak üzere bu alanlarda
“bütünsel” reform adımı 2006
yılında yayımlanan “Mevzuat
19 http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k5227.html
Hazırlama Usul ve Esasları
Yönetmeliği”20 ile atılmıştır. Bu
devrimsel nitelikli yönetmelik
«Yürürlüğe konulması hâlinde
etkisinin 10 milyon TL’yi
geçeceği tahmin edilen kanun
ve kanun
hükmünde
kararname
taslakları için
düzenleyici etki
analizi
yapılmasını»
zorunlu
kılmaktadır. Halen
yürürlükte olan bu hayati
mevzuat 2007 yılında ekinde
Düzenleyici Etki Analizi Rehberi
de bulunan “Düzenleyici Etki
Analizi Çalışmaları”21 konulu
Başbakanlık Genelgesi ve 2009
yılında “Kamu Hizmeti
Sunumunda Uyulacak Usul ve
Esaslara İlişkin Yönetmelik”22 ile
geliştirilerek güçlendirilmiştir.
Böylelikle “Standart Maliyet
Modeli” gibi yeni kavramlar
ülkemizde uluslararası örnekler
esas alınarak çalışılmaya
başlanmıştır.
Avrupa Komisyonu’nun 2006 yılı
Türkiye İlerleme Raporu’nda
Türkiye’nin “daha iyi
düzenleme konusunda bazı
ilerlemeler kaydettiği,
düzenleyici etki analizinin Türk
hukuk sistemine ithal edildiği”
belirtilirken; “Düzenleyici etki
analizinin kullanımının, diğer
hususların yanı sıra, AB’ye
20 http://bit.ly/TLopKF (21.06.2014)
21 http://bit.ly/1ok2dSQ (21.06.2014)
22 http://bit.ly/1mgfgpS (21.06.2014)
katılım müzakerelerinin
sürdürülmesi açısından
Türkiye’yi destekleyebilmesi
gerektiği” vurgulanmıştır.23
Türkiye’nin “2014-2016 Orta
Vadeli Programı’nda da
yeniden yer verilen bu konu;
“Kaynak kullanımında etkinliği
artırmak ve hesap verebilirliği
güçlendirmek amacıyla, yeni
harcama programları
uygulamaya geçirilmeden
önce etki analizi çalışmaları
yapılması” şeklinde yer
almıştır.24 Dolayısıyla konu
önemle vurgulanmakla birlikte,
yine kamu maliyesi yönü ağır
basacak şekilde gündemde
tutulmaktadır.
Bu alanda mutlaka değinilmesi
gereken bir diğer çalışma ise
“Yatırım Ortamını İyileştirme
Koordinasyon Kurulu” (YOİKK)
çalışmalarıdır. T.C. Hazine
Müsteşarlığı girişimi ve Dünya
Bankası desteğiyle 2000 yılında
başlatılan “Türkiye Yatırımların
Önündeki İdari Engeller
Raporu” çalışmaları bu raporun
önerilerine paralel olarak
“'Türkiye'de Yatırım Ortamının
İyileştirilmesi Reform Programı”
çerçevesinde YOİKK’in25 2001
yılında kuruluşuyla
sonuçlanmıştır. Özetle;
Türkiye’de devlet yönetiminin
güçlendirilmesi amacıyla pek
çok girişimde bulunulmuştur.
23 Türkiye İlerleme Raporu 2006 Tercümesi:,
http://bit.ly/1mPHUNx (21.06.2014)
24 http://bit.ly/1k9giOI (21.06.2014)
25 Uluslararası Finans Kurulu (IFC)
ve Dünya Bankası’nın Türkiye Yatırımın
Önündeki İdari Engeller Raporu (2001):
http://bit.ly/1luNBLI (21.06.2014)
ETKİ ANALİZİ BAŞTA
OLMAK ÜZERE BU
ALANLARDA “BÜTÜNSEL”
REFORM ADIMI 2006
YILINDA YAYIMLANAN
“MEVZUAT HAZIRLAMA
USUL VE ESASLARI
YÖNETMELİĞİ” İLE
ATILMIŞTIR.
7. Vatandaşın Devlet Yönetiminde – Hizmetinde Hesap Sorabilme Gücü
ERAY AKDAĞ – TÜSİAD ANKARA DAİMİ TEMSİLCİSİ
Genel Değerlendirme ve Sonuç
Yukarıdaki çerçevesi çizilen
alan Türkiye
için hem
ulusal, hem
de
uluslararası
öncelikler
arasında yer
almaktadır.
Zira devletin yönetim kalitesini
arttıran bu süreçler, AB üyelik
müzakere sürecinde «Yazılı
Olmayan Başlıktır». Keza
Kopenhag Kriterleri’nde de iyi
yönetişim dahil bu alan zımnen
ama esasa dair bir konu olarak
yer almaktadır. Bu anlamda
Türkiye’de süreçlere katılım,
karar alma mekanizmalarının
geliştirilmesi ve
kurumsallaştırılarak süreklilik ve
istikrar arz etmesi gibi pek çok
unsurun üzerinde dikkatle
düşünülmesi gerekmektedir.
Ayrıca çeşitli seçkin uluslararası
yapıların tavsiyelerine, ülkelerin
iyi uygulama örneklerine ve
hatta Türkiye’nin kendi resmi
taahhütlerine uygun olmayan
bazı duraklama ve gelişmelere
de bulunduğunu da not etmek
son derece önemlidir.
Zira OECD Düzenleyici Reform
Çalışmaları kapsamında 2002
yılında yayımlanan “Türkiye:
İktisadi Gelişim için Hayati
Destek” Raporu’nda “tüm
devlet çapında Düzenleyici
Reform Stratejisi ve Etki Analizi
eksikliği, OECD Tavsiyeleri’ne
ve çoğu OECD ülke
uygulamasına zıtlıklar”
vurgulanmaktaydı. 26
Bu alanda yıllar
içerisinde bazı
adımlar atılmış olsa
da; bu adımların
kurumsal süreklilik
kazanamamış olması,
geliştirilememesi,
hatta bazı örneklerde eski
yapıya dönülmesi önemli bir
olumsuzluk olarak göze
çarpmaktadır.
Benzer şekilde Türkiye’nin bazı
uluslararası taahhütlerini de
yerine getiremediği
unutulmamalıdır. Örneğin
Türkiye Cumhuriyeti’nin çok
yakın tarihli 2013/19
Başbakanlık Genelgesi’nde şu
ifadelerle ortaya konulmuştur:
“demokrasi, insan hakları ve
hukukun üstünlüğü
standartlarının yükseltilmesi,
kamu yönetiminde etkinliğin,
saydamlığın, hesap
verilebilirliğin ve katılımcılığın
artırılması hususlarında … siyasi
kararlılığının bir göstergesi
olarak … Açık Yönetim
Ortaklığı adlı uluslararası
girişime Ülkemiz de katılmıştır.”27
Bu önemli adıma karşın,
taahhüt edilen şeffaflık,
harcama ve regülasyon
internet siteleri
(www.transparency.gov.tr,
26 OECD Reviews of Regulatory Reform:
Turkey - Crucıal Support For Economıc
Recovery: http://bit.ly/1qejMFt
(21.06.2014)
27 http://bit.ly/1pSrIKq (21.06.2014)
www.spending.gov.tr,
www.regulation.gov.tr) henüz
yayına girememiştir.28
Bu genel analizde kısaca
değinilen ilgili mevzuat,
uygulamalar, ulusal ve
uluslararası gelişmeler bütünsel
olarak ele alındığında, Türkiye
için şu değerlendirmeler
yapılabilir:
Türkiye bu alanlarda uyuma
genel olarak geç başlamış
durumdadır.
Buna rağmen iyi örnekleri
andıran pek çok sayıda
uygulama ve mevzuat
oluşturulmuştur.
Fakat özellikle Etki Analizi ve
Kurumsal Konsültasyon
konularında önemli bir
atılımın ardından
duraklama ve aksamalar
yaşanmaktadır.
Genellikle aksayan konular:
– Uygulamaların standarda
değil, kişilere bağlı olması,
– Düzenli ve sürekli uygulama
yapıl(a)maması,
– Öngörülebilirliğin sınırlı
olması, hızla değişen
önceliklerdir.
Bunların ardından akılda
tutulması gereken belki son bir
nokta da hesap verme ya da
denetim ilişkisinin özünde üç
unsurun bulunduğudur:
28 Open Government Partnership Initiative-Ogp
Turkey's National Action Plan:
http://www.opengovpartnership.org/file/956/dow
nload (21.06.2014)
DOLAYISIYLA BU
ALANLARDA SİVİL TOPLUM
KATMANLARINDAN
GELECEK BASKI VE TALEPLER
TARİH BOYUNCA OLDUĞU
GİBİ GELECEĞİN
ŞEKİLLENDİRİLMESİNDE
BELİRLEYİCİ OLACAKTIR!
8. Vatandaşın Devlet Yönetiminde – Hizmetinde Hesap Sorabilme Gücü
ERAY AKDAĞ – TÜSİAD ANKARA DAİMİ TEMSİLCİSİ
TÜSİAD Fikir Üreten Fabrika Serisi
ERAY AKDAĞ – TÜSİAD ANKARA DAİMİ TEMSİLCİSİ
VE TÜSİAD TBMM İLE İLİŞKİLER SORUMLUSU
Eray AKDAĞ, 2003 yılından bu yana Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) ile İlişkiler başta olmak
üzere TÜSİAD Ankara Daimi Temsilciliği’nde devlet yönetimleri ile ilişkiler alanında çok sayıda
ulusal ve uluslararası çalışmada görev ve sorumluluk üstlenmektedir.
Ankara Daimi Temsilciliği, katılımcı demokrasi bağlamında ve Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik
perspektifini gözeterek yasama ve yürütme sürecini TÜSİAD adına takip ederek; TBMM,
hükümet, kamu kurum ve kuruluşları ile ilişkilerin düzenlenmesine ve TÜSİAD’ın karar alma
süreçlerine etkili katılımına yardımcı olmaktadır.
TÜSİAD, Türkiye'nin başlıca endüstri ve hizmet kuruluşlarını temsil eden gönüllü bir girişimci
örgütüdür. TÜSİAD, Türk iş dünyası adına, görüş ve önerilerini TBMM’ye, hükümete, diğer
devletlere, uluslararası kuruluşlara ve kamuoyuna doğrudan ya da dolaylı olarak basın ve
diğer araçlar aracılığı ile ileterek, yukarıdaki amaçlar doğrultusunda düşünce ve hareket
birliği oluşturmayı hedefler.
TÜSİAD Tartışma Makaleleri Dizini Fikir Üreten Fabrika’dan Serisi, güncel tartışmalara yönelik ve
genel okuyucu kitlesi için TÜSİAD Araştırmacıları tarafından hazırlanan kısa makalelerden
oluşmaktadır. "TÜSİAD Tartışma Makaleleri Dizini"nde yer alan görüşler yalnızca yazara aittir ve
TÜSİAD’ın görüşlerini yansıtmayabilir.
Karar vericinin açıklama
yükümlülüğü, (Resmi/Resmi
Olmayan)
Hesap soranın sunulanları
sorgulayabilmesi
kanalları/yeteneği,
Kötü performans için
yaptırım, iyi performans için
ödül (Resmi/Resmi
Olmayan).
Sonuç olarak Türkiye’de
mevcut uygulamaların
geliştirilmesi ve En İyi
Örneklerin hedeflenmesi
gereklidir. Bu alanlarda devlet
tarafından gerekli “Güven
Arttırıcı Önlemler” alınmadıkça
başarılı sonuçlara ulaşabilmek
maalesef çok da mümkün
görünmemektedir. Dolayısıyla
muhtemeldir ki: Bu alanlarda
sivil toplum katmanlarından
gelecek meşru talepler tarih
boyunca olduğu gibi
geleceğin şekillendirilmesinde
belirleyici olacaktır!